Püriten öğretmen ve bilgin olan John Preston'ın ortağı oldu ve ölümünden sonra yayınlanmak üzere eserlerini düzenledi. Kırsal din adamlarının desteklenmesi için "laik- müsaderelerin " yeniden satın alınmasını organize etme çabaları Piskopos William Laud tarafından engellendi ve Maliye Mahkemesi tarafından kınandı , aynı şekilde Palatinate Seçmenliği'ndekisavaş nedeniyle yerinden edilen Reformcu din adamlarının rahatlatılması için yaptığı çabalar da kınandı . 1633'te yerleşik kiliseden istifa ederek Muhalif bir papaz oldu ve Hollanda'ya taşındı .
Bir burjuva olarak , 1668'de Boston'a gidene kadar kolonide önemli bir figürdü. 1667'de kraliyet tüzüğü uyarınca New Haven kolonisinin yeniden düzenlenen Connecticut kolonisine dahil edilmesine başarısız bir şekilde karşı çıktı.
Davenport, kilise üyeliği için katı Püriten standartlarının ve yalnızca tam kilise üyelerinin çocuklarına uygulanması gerektiğine inandığı bebek vaftizi için katı yeterliliklerin hayat boyu savunucusuydu. Hollanda'daki zamanı, bu konu hakkında denetleyici pastörü John Paget ile yaşadığı bir anlaşmazlık nedeniyle sekteye uğramıştı ve bu, Amsterdam'daki Püriten kilisesinden çekilmesine yol açtı. New England'da, "yarım yol" üyelerinin (bebekken vaftiz edilmiş ancak "dönüşüm" kanıtı sunmamış ve tam üyeliğe kabul edilmemiş olanlar) çocuklarının vaftiz edilmesine izin verilmesini öneren 1662 Sinodunun yaptığı, Yarı Yol Sözleşmesi olarak bilinen tavsiyelerin sadık bir muhalifiydi.
Eylül 1667'de papazları John Wilson'ın ölümünden sonra Boston'daki Birinci Kilise , Davenport'u yeni papazları olması için davet etti. Bu kilisedeki bir azınlık, bebek vaftizi konusundaki uzlaşmayı reddetmesine itiraz ederek davete karşı çıktı. Sözleşme, Davenport'un yeni bir görevi kabul etmeden önce eski cemaatinden serbest bırakılmasını şart koşuyordu ve New Haven'daki kilise onu serbest bırakmaya isteksizdi. Yine de 1668 baharında Boston'a taşındı ve sonunda serbest bırakılmasını onaylayan New Haven kilisesinden bir mektubun bölümlerini üretti.
Francis J. Bremer, Yeni Bir Kudüs İnşa Etmek: John Davenport, Üç Dünyada Bir Püriten. New Haven, CT: Yale University Press, 2012.
John Davenport'un Arması
4.) Yarı Yol Sözleşmesi;
1654'ten 1672'ye kadar Harvard'ın din adamı ve rektörü olan Charles Chauncy, Yarı Yol Sözleşmesi'nin açıkça muhalifiydi.
On dokuzuncu yüzyıl Kongregasyonalist papazları Leonard Bacon ve Henry Martyn Dexter, Yarı Yol Sözleşmesi'nin kabulünü, 1800'lere kadar devam eden Yeni İngiltere kiliselerinin düşüşünün başlangıcı olarak gördüler.
1620'lerde ve 1630'larda başlayan sömürge New England , Tanrı ile antlaşma içinde kutsal bir toplum inşa etmekle yükümlü olduklarına inanan Püritenler tarafından yerleştirildi . Antlaşma, kişisel kurtuluş , kilise, toplumsal uyum ve siyasi otorite ile ilgili Püriten inançlarının temeliydi.
Kiliseye yalnızca yeniden doğmuş kişilerin girmesini sağlamak için, olası üyelerin cemaat tarafından yargılanmak üzere kişisel dönüşüm öykülerini sunmaları gerekiyordu . Kabul edilirlerse, kilise antlaşmasını onaylayabilir ve üyelik ayrıcalıklarını elde edebilirlerdi, buna Rabbin Sofrası'na katılmak ve çocuklarının vaftizedilmesi de dahildi .
Increase Mather başlangıçta Yarı Yol Antlaşması'na karşı çıktı ama daha sonra desteklemeye ikna edildi.
Amerikan edebiyatı ve dini tarihinin belirli bir yönü olarak, dönüşüm anlatısı, kabaca 1630'dan Birinci Büyük Uyanış'ın sonuna kadar uzanan bir dönemde Yeni İngiltere'deki Püriten dini ve laik toplumunun önemli bir yönüydü. Patricia Caldwell'in tanımladığı gibi, dönüşüm anlatısı "bireysel dini deneyimin tanıklığı...
Birinci Büyük Uyanış , bazen Büyük Uyanış veya Evanjelik Dirilişi , 1730'larda ve 1740'larda Britanya'yı ve on üç Kuzey Amerika kolonisinietkileyen bir dizi Hristiyan dirilişiydi. Büyük Uyanış , Protestan kiliseleri içinde mezhepler arası bir hareket olarak Anglo-Amerikan Evanjelizminin ortaya çıkışını işaret etti . Amerika Birleşik Devletleri'nde , Büyük Uyanış terimi en sık kullanılırken, Birleşik Krallık'ta hareket Evanjelik Dirilişi olarak anılır.
1.) Hıristiyanlıkta kurtuluş;
Hıristiyanlıkta kurtuluş ( aynı zamanda kurtuluş veya kefaret olarak da adlandırılır ) insanların günahtan ve onun sonuçlarından kurtarılmasıdır ki bunlara ölüm ve Tanrı'dan ayrılma da dahildir Mesih'in ölümü ve dirilişiyleve bu kurtuluşun gerektirdiği haklı çıkarılmadır.
Erbakan verdiği konferansta dünyaca ünlü tarihçi John Davenport'un nasıl Müslüman olduğunu anlatıyor.
Sonradan Müslüman Olanlar-1Sonradan Müslüman olan John Davenport kendisinin Müslüman oluşunu bakın nasıl anlatıyor:
Ben bir tarihçiydim. Her şeyi incelediğim gibi İslam'ı ve Hz. Muhammed Aleyhisselâmı da inceledim. Bu çalışmamı ilmi olarak yaptım ve çocukluğundan başladım. Gerçekten tertemiz bir çocukluğu var. Gençlik döneminde herkesin örnek gösterdiği ve 'el-Emîn' dediği güvenilir bir insan. Vahiy dönemine ve diğer olaylara baktım ve bunlar üstün bir insanın özellikleri dedim. Ancak bu son peygamberdir, diyemedim. Ne zaman ki Mekke'nin fethini incelemeye başladım, o zaman işin rengi değişti.
Mekke'nin fethi hakkında yazılmış en güzel kitaplardan birinin adı İzzus Sacide, yani Secdedeki İzzettir. Mekke'nin fethiyle Müslümanlar tarafından en büyük zafer kazanılmışken ve kendisine en büyük zulümleri yapan insanların hepsi teslim olmuş tir tir titrerken, Efendimiz intikamla hareket etmedi. Hatta Uhud Savaşı'nda kendi öz amcası Hz. Hamza'nın ciğerini çiğneyen insanı bile affetti.
John Davenport diyor ki İşte böylesi muazzam bir olayı gördüğüm zaman titremeye başladım. Peki, Bütün bunlardan sonra ne yapacak?diye baktığım zaman bir de gördüm ki yine Medine'ye döndü ve yine arpa ekmeği yiyerek, hasırın üzerinde yaşamaya başladı.Bunların hepsini normal insanlar yapar, ama bu zaferi kazandıktan sonra sade hayatına tekrar dönmek ancak büyük bir peygamberin ahlâkı olabilir. dedim ve koşarak secdeye kapandım. Müslüman oldum. https://youtu.be/B0QbJTGmPO0?si=GUgOxrLjDlzCdzYo ♻️
VOLTAİRE'İN VE MARTİN LUTHER'İN DEVAM ETTİRDİĞİ MÜSLÜMANLIK DÜŞMANLIĞINI İLK DEFA LORD JOHN DAVENPORT YIKMIŞ; MÜSLÜMANLIK VE PEYGAMBERLERİ ÜZERİNE İYİ DÜŞÜNCELERLE DOLU BİR ESER ORTAYA KOYMUŞTUR. BU ESER, HIRİSTİYAN ÂLEMİNDE BÜYÜK AKİSLER YAPMIŞ VE HIRİSTİYAN DİN ADAMLARINCA NÜSHALARI TOPLATILIP YAKTIRILMIŞTIR.
John Davenport’un Kur’ân’dan ve Hz. Muhammed’den özür dilemesi ve Bediüzzaman
1950 sonrası günümüze dek olan dönem, kanaatimizce oryantalistik çalışmalarda nisbeten farklı bir bakış açısının hakim olduğu devredir. Ne var ki bu dönemde de, “silâhsız haçlı savaşları” diye isimlendirdiğimiz oryantalizmden beslenen Batılı paradigmaların özünde bir değişim olmamıştır. Ancak önceki dönemlerdekinin aksine bilimsel kılıfı güçlendirilmiş, profesyonelleşmiş, iyi kurumsallaşmış ve branşlaşmıştır. Dolayısıyla yüzeysel bilgilerle fark edilmeyecek bir nitelik kazanmıştır.
LORD JOHN DAVENPORT, doğu bilimleri ile uğraşan ve on dokuzuncu yüzyılın sonunda yaşamış olan bir İngiliz bilim adamıdır. 28 Nisan 1832 tarihinde İngiltere’de dünyaya gelmiş ve 1871 yılından önce de vefat eylemiştir.
1- Batı’da Silâhsız Haçlılar: Müsteşrikler[1]
Oryantalistleri[2] “modern haçlı savaşçıları” veya belki biraz provokatif bir isimlendirmeyle “silâhsız haçlılar” olarak niteleyebiliriz. Bu bir anlamda haçlı savaşlarının bir zihniyet ve ruh dünyası olarak oryantalist faaliyetlere yansımaları, yani XVIII. yüzyıl ile XX. yüzyıl sonlarına kadarki dönemdeki sonuçları konusunda ilmî bir mesai olacaktır. Batı’daki İslâm ile alâkalı bu gelişmeleri aşağıdaki şekilde merhalelere ayırmak mümkündür: 1. Haçlı Savaşları İle Başlayıp 17. Yüzyıl’a Kadar Olan Dönem: Oryantalizmin başlangıcını oldukça eskilere götürmek mümkündür. Bu meyanda oryantalizm, 1312 “Viyana Konsili” kararıyla başlayan bir süreç olarak kabul edilebilir veya daha da geriye gidilirse “Haçlı Savaşları” yıllarına hatta biraz daha öncesine İslâmın başlangıcı yıllarına gidebilir. Bu anlamda oryantalizmin, 700 yıllık—veya 1300 yıllık—bir tarihe sahip olduğunu söylemek gerekir. İslâmın zuhuru yıllarından itibaren İslâma, Kur’ân’a, Hz. Peygamber’e ve Müslümanların aleyhine olarak dile getirilmiş söylemleri ve çalışmaları aslında haçlı savaşlarının tarihî-fikrî arkaplanı veya birer “silahsız haçlı savaşları” olarak görmek mümkündür. 2. 17. Yüzyıl Sonrası Dönem (Oryantalistik Çalışmaların Kurumsallaşması Dönemi): Haçlı Seferlerinin yapıldığı yıllardan itibaren 17. ve 18. yüzyıllara kadar Batı’lı insanın, İslâm hakkında doğru bilgiden yoksun olduğunu ve asırlar boyu oluşturulmuş genelde negatif bir İslâm, Hz. Peygamber ve Müslüman imajına sahip olduğu aşikardır. Bu esasen, bütün kitle iletişim imkânlarına rağmen günümüzde de süren köklü bir bilgisizliktir. Kurumsal ve profesyonel anlamda oryantalistik çalışmaların başlangıç yılları olan 1800’lü yılların başlarına gelindiğinde İslâm, Kur’an, Hz. Peygamber ve Müslümanlar hakkında bilimsel araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. 1800’lü yıllar ile 1950’li yıllara gelinene kadar Batı’da, genelde “Doğu” hakkında kaleme alınan 60.000’den fazla çalışma bulunduğu ifade edilmektedir.[3] Bu çalışmalar daha sonra Edward Wadie Said (ö. 2003) tarafından “oryantalizm” adı verilen bir düşünce sistemini de doğurmuştur. Çok azı hariç, oryantalist araştırmalarda yukarıda sözünü ettiğimiz tasvir ve tanımlamalarla süslü “gizli bir haçlı zihniyeti” bilimsellik/ ilmîlik kisvesi altında yer almış ve İslâm ve Müslümanlar tanımlanarak genelde “öteki” olarak vasfedilmiştir. Bu çalışmalarda İslâm, pozitivist ve antropolojik bir yoruma tabi tutularak, Batılı değerler ile bilim ve gelişmeye aykırı ilan edilmiştir. Oryantalistik araştırmalar, bir taraftan Batılıların İslâm hakkındaki bilgilerini sürekli genişletmekle birlikte diğer taraftan alttan alta Batılı insanın zihnini İslâm’a, Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara karşı bilemiştir. Dolayısıyla aslında oryantalizm, Batı ile Doğu arasında ontolojik bir ayırım üzerine bina edilmiş bir bilim ve düşünce geleneği inşa etmiştir. Diğer taraftan siyasî olarak da 18. ve 19. yüzyıllar boyunca süren uluslararası sömürgeciliğin hizmetinde, bu sömürge düzenine ideolojik bir meşruiyyet temeli de hazırlamıştır. 3. 1950 Sonrası Dönem: 1950 sonrası günümüze dek olan dönem, kanaatimizce oryantalistik çalışmalarda nisbeten farklı bir bakış açısının hakim olduğu devredir. Ne var ki bu dönemde de, yukarıda ana ekseni çizilen ve “silâhsız haçlı savaşları” diye isimlendirdiğimiz oryantalizmden beslenen Batılı paradigmaların özünde bir değişim olmamıştır. Ancak önceki dönemlerdekinin aksine bilimsel kılıfı güçlendirilmiş, profesyonelleşmiş, iyi kurumsallaşmış ve branşlaşmıştır. Dolayısıyla yüzeysel bilgilerle fark edilmeyecek bir nitelik kazanmıştır. Oryantalist bakışın derin izlerini, İslâm ve Müslümanlarla ilgili her algılama ve değerlendirmede görmek mümkündür. Bugün Batılı medyatik unsurlar, İslâm, Hz. Peygamber ve Müslümanlar ile ilgili hem sembolik (imgeler) düzlemde, hem de İslâmî kültürel kavramlar düzleminde karışıklık yaymaya devam etmektedir. Savaş, cihat, şiddet ve fanatizm etrafında daha önce Ortaçağ boyunca alabildiğine işlenen ve 18. yüzyıl sonrası klasik oryantalistlerce de sürdürülen tasvir ve imgeler, haçlı savaşlarının modern versiyonu olarak güncelleştirilip Batılı zihinlere, İslâma, Hz. Peygamber’e ve bütün Müslümanlara yönlendirilmektedir. Danimarka’da meydana gelen “Karikatür krizi” ve son olarak Papa XVI. Benedict’in İslâm ve Hz. Peygamber ile ilgili sözleri, esasen söylediğimizi doğrulamaktadır. Özellikle Papa’nın Bizans İmparatoru Manuel II Paleologus’un bir Müslümanla giriştiği diyaloğu konuşmasına taşıyarak İslâmın şiddet dîni Hz. Peygamber’in de şiddeti kendine yol olarak seçen biri olduğunu ileri sürmesi, İslâmın zuhuru yıllarından itibaren Ortaçağ boyunca oluşmuş negatif imajın “silâhsız haçlı savaşları” olarak etkisinin alabildiğine devam ettiğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Bugün yaygın olarak “anti-Islamism”, “İslamofobi” gibi kavramlarla da ifadesini bulan bu süreçte tarihin izleri aşikârdır. Alman kilise tarihçisi Heiko Oberman’ın haklı olarak vurguladığı[4] üzere, “İslâm karşıtlığı (anti-Islamism)”, “İslamofobi” veya “Türk karşıtlığı (anti-Turks)” gibi kavramlarla açıklanan günümüz Batı dünyasındaki haçlı zihniyeti esasen büyük oranda Ortaçağ boyunca oluş(turul)muş imajdan alabildiğine etkilenmektedir. Bu durum, konjonktürel birtakım hâdiselerle birlikte, son yıllarda Batı’da sistematik bir “İslâm karşıtlığı”na (anti-Islamism)” dönüşmüştür. “Batı sömürgeciliği” veya “Batı’nın ötekilere (Müslümanlara) egemen olma savaşı” diye de nitelemek mümkün olan bu durum, aslında Ortaçağ’da meydana gelen Haçlı savaşlarından daha da tehlikeli bir hal olsa gerektir. Zira Haçlı savaşları döneminde müslümanlar, günümüzdeki durumla kıyaslanmayacak ölçüde ilmî ve askerî güce sahiptiler.
2- John Davenport böyle bir dönemde Kur’ân ve Hz. Muhammed’den özür dileyen bir insandır
Dünyaca meşhur olan Davenport ailesindendir ve lord ünvanını taşımaktadır. John Davenport, doğu bilimleri ile uğraşan ve on dokuzuncu yüzyılın sonunda yaşamış olan bir İngiliz bilim adamıdır. 28 Nisan 1832 tarihinde İngiltere’de dünyaya gelmiş ve 1871 yılından önce de vefat eylemiştir. Hakkında Avrupa ansiklopedilerinde ve biyografi kitaplarında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Zira Lord John Davenport, “Hazret-i Muhammed ve Kur’ân-ı Kerim’den Özür Diliyorum” adındaki İngilizce kitabı ile ünlüdür. Bu kitab önce Londra’da, sonra birkaç kere de Hindistan’da basılmış, 1928’de Türkçesi yayınlanmıştır. Tercümesi Ömer Rıza’ya aittir. John Davenport’un bu kitabı misyonerler tarafından piyasadan toplanıp kaybedilmek istenmiştir. Bu sebeple adı sanı da unutturulmak istenmiştir. Halbuki çok kıymetli başka eserleri de vardır:
Ayrıca HAZRETÎ MUHAMMED VE KUR’ÂN-I KERÎM ünvanıyla Ankara’da tekrar yayınlanmıştır.[5] Kitap, Kur’ân kursları müfredâtına göre ders kitabı olarak kaleme alınmıştı. Daha sonra Kur’ân kurslarında okutulacak ders kitaplarının sayfa adedi, Din İşleri Yüksek Kurulunca sınırlandırıldığından, ders kitabı olarak hacimli bulunan bu eserin, özellikle Kur’ân Kursu öğreticileri için yararlı olacağı düşünülerek, Başkanlığın diğer neşriyatı arasında yayınlanması uygun görülmüştür. Voltaire’in ve Martin Luther’in devam ettirdiği Müslümanlık düşmanlığını ilk defa LORD JOHN DAVENPORT yıkmış; Müslümanlık ve Peygamberleri üzerine iyi düşüncelerle dolu bir eser ortaya koymuştur. Bu eser, Hıristiyan Âleminde büyük akisler yapmış ve Hıristiyan Din Adamlarınca nüshaları toplatılıp yaktırılmıştır.
Life of Ali Pacha of Canina Oude Vındıcated Koord and Its Rajahs Aıde Memoire to the History of India Historical Class Work
DEVAM EDECEK
PROF. DR. AHMET AKGÜNDÜZ'ÜN
Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü
♻️
John Davenport (1789-1877), Batı kültüründe, İslâm Dîni ve peygamberi hakkında doğrudan savunma eseri yazan ilk kişidir. Davenport, her şeyden önce Batılıların Muhammet’i anlama ve değerlendirme konusunda haksızlıklar ve yanlışlıklar yaptıklarını düşünmektedir. Eserini, bu haksızlığı gidermek, Muhammet’in yaşam öyküsünü yalan ve temelsiz iddialardan ve bağnaz saldırılardan aklamak ve O’nun insanlığa en büyük iyilik yapan kişilerden biri olduğunu kanıtlamak üzere kaleme almıştır. İlk baskısı 1869’da yapılan bu eser, 1874 ve 1882 yıllarında da basılmıştır. Elinizdeki çeviride esas alınan ilk baskısıdır. Yaptığımız araştırma sonucunda diğer baskılarda bazı bölümlerin çıkarıldığı görülmüştür. Arapça, Farsça, Türkçe ve Urducaya tercüme edilen bu Kitabın Farsça çevirisi 1955’de İran'da ‘’Yılın Kraliyet Kitabı’’ ödülünü kazanmıştır. Osmanlı Türkçesine çevirisi ise Ömer Rıza Doğrul tarafından 1928 yılında yapılmış ve İstanbul’da Amedî Matbaası’nda basılmıştır. Günümüz Türkçesine ilk çevirisi ise 1967 yılında M.S.S.P tarafından Ankara’da yapılmıştır. Daha sonra 2007 yılında Muharrem Tan tarafından çevrilen bu çalışma, şimdi de Dilbilimci ve Tarihçi çevirmenimiz Kâzım Tekiner tarafından büyük bir özen ve farklı bir yöntemle yeniden Türkçemize kazandırılmıştır. Hem okuyucuya zaman kazandırmak hem de okunanların daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla kitapta geçen bazı sözcük, terim, kavram, kişi veya yer adlarının hemen ardından açılan parantez içlerine, sonu ‘’Ç.N.’’ yani ‘Çevirmenin Notu’ ile biten kısa bilgiler eklenmiştir. John Davenport’un bu sıra dışı çalışması, her ne kadar İslâm tarihini, Hz.Muhammet’in yaşamını ve Kur’ân-ı Kerîm’i yüzeysel olarak ele almış ve bazı ufak tefek yanlış bilgiler içerse de bu değerli eserin, siz okuyuculara farklı bir bakış açısı kazandıracağına inanıyoruz.
John Davenport, doğu bilimleri ile uğraşan ve 19. yüzyılın sonunda yaşamış olan bir İngiliz bilim adamıdır. 28 Nisan 1832 tarihinde İngiltere'de dünyaya gelmiş ve 1871 yılından önce de vefat etmiştir. Voltaire'in ve Martin Luther'in devam ettirdiği Müslümanlık düşmanlığını ilk defa LORD JOHN DAVENPORT yıkmış; Müslümanlık ve Peygamberleri üzerine iyi düşüncelerle dolu bir eser ortaya koymuştur. Bu eser, Hıristiyan aleminde büyük yankılar uyandırmış ve Hıristiyan din adamlarınca nüshaları toplatılıp yaktırılmıştır. Batı kültüründe, İslâm Dîni ve peygamberi hakkında doğrudan savunma eseri yazan ilk bilim insanıdır. Davenport, her şeyden önce Batılıların Hz. Muhammet'i anlama ve doğru değerlendirme konusunda haksızlıklar ve yanlışlıklar yaptıklarını düşünmektedir. Eserini, bu haksızlığı gidermek, Hz Muhammet'in yaşam öyküsünü yalan ve mesnetsiz iddialardan ve bağnaz saldırılardan aklamak ve O'nun insanlığa en büyük iyilik yapan insanlardan biri olduğunu kanıtlamak üzere kaleme almıştır. Elinizdeki çeviri 1869 yılında yapılan ilk baskı esas alınarak yapılmıştır. John Davenport'un bu sıra dışı değerli çalışması, her ne kadar İslâm tarihini, Hz. Muhammet'in hayatını ve Kur'ân-ı Kerîm'i yüzeysel olarak ele almış olsa da, siz okuyuculara farklı bir bakış açısı kazandıracağına inanıyoruz.
1789-1876 yılları arasında yaşamış olan İngiliz oryantalist ve yazarı John Davenprot, kendisi Müslüman olmamakla birlikte, Batı dünyasının İslam’a ve onun peygamberi olan Hz. Muhammed’e olan bakışını yanlış bulmuş, İslam’ı doğru biçimde anlayabilmek için nasıl bakılması gerektiği konusunda görüşler ortaya koymuştur. Batı’nın yanlı ve önyargılı bakışının yerine Kuran’ın mesajının doğru anlaşılabilmesinin yolunu göstermeye çalışmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️