28 Eylül 2025 Pazar

Beyin Omurilik Sıvısı & İspermeçet Balinası;Amrita

 

Beyin Omurilik Sıvısı 1764 – Renksiz Berrak Sıvı


Ruhani bir Sıvı mı, Buhar mı, Su mu?

1736 yılında İsveçli bir bilim adamı, filozof, teolog ve mistik yazar Emanuel Swedenborg tarafından BOS, "ruhani lenf" ve "çok yetenekli bir su" olarak tanımlandı.

1764 yılında İtalyan doktor Domenico Cotugno, ventriküllerde bulunan, beyin ile omuriliği saran ve sürekli yenilendiğine inandığı BOS'u tanımladı. Çalışmasını onurlandırmak adına BOS'un "Liquor Cotunnii" olarak anıldığı bir dönem olmuştur. Cotugno'nun araştırmasından önce, birçok doktor beyin ventriküllerinin buharla dolu olduğunu, ölü bedenlerin incelenmeden önce hızla azalan sıcaklıklara bağlı olarak bazen suya yoğunlaştığına yönelik yanlış bir inancına sahipti.

Geçmişteki birçok anatomist BOS'u gözlemlememişti bile. Çünkü diseksiyondan önce baş vücuttan acımasızca ayrılıyor ve hem omurga hem de kafatasının sıvıları boşalıyordu. 

Yazı Görselinin Açıklaması: Beyin ventrikülleri (sarı), Andreas Vesalius'un "De Humani Corporis Fabrica" (1543) adlı eserinden. Vesalius'un zamanında, bazı doktorlar beyin ventriküllerinin hem ruhuna hem de vücudun motor ve duyusal aktivitesinden sorumlu olan ruhlara ev sahipliği yaptığına inanıyordu.

Yazıda Geçen Tarihi Kişiler: Emanuel Swedenborg (1688–1772), Domenico Felice Antonio Cotugno (1736–1822)


 info@drozdogan.com


XXXXXX XXXXXXXXX                    XXXXXXXXXXXXXX                           XXXXXXXXXXXX

İspermeçet balinası (Physeter macrocephalus) - Bernard Germain de Lacepede (1856-1925) tarafından Histoire Naturelle'den alınan planche, P.Furme baskısı, Paris



____ '' Melon: Aynı diğer dişli balinalar gibi, pigme ispermeçet balinalarında "melon" bulunur. Melon, kafalarında bulunan odaklanmak ve çıkardığı sesleri hafifleştirmek için kullandığı yağlı bir bölgedir. Melon'un iç çekirdeğinde dış korteksten daha çok balmumu şeklinde yapı bulunmaktadır. İç çekirdek sesi diğer tabakadan daha yavaş ileterek sesi kııp çok yönlü bir ışına yansıtmasını sağlar. Melon'un arkasında, bir ince zar ile ayrılmış ispermeçet organı bulunur. Melon da ispermeçet de sinovyal bursa'ya benzer bir şekilde kalın lifli bir kabuk ile çevrilidir. Bir kapak yapısına ya da insanlarda bulunan ses teli ile aynı işlevi gören bir museau de singe'e sahip sağ burun boşluğu yoluyla hava çıkartarak ses üretir.''  _____

RDA Amrita'yı nasıl öğrendi?

The Way of Water'ı izlemeye fırsat bulduktan sonra beni biraz rahatsız eden şey, tüm Amrita alt konusu oldu. Özellikle, RDA bunu ilk başta nasıl öğrendi?

İlk filmde, RDA'nın Pandora'da Unobtainium araması mantıklıydı. Unobtainium, Dünya'da bulunan bir mineraldi, gerçi küçük miktarlarda. Yani burada bulunabiliyorsa, evrenin başka bir yerinde de bulunabileceği mantıklı olurdu, bu da RDA'yı Pandora'yı bulduklarında karşılığını veren dünya dışı madenciliğe yatırım yapmaya teşvik etti.

Ancak, Dünya'da Amrita'nın bir benzeri yok. Yani RDA, Pandora'da onu aramayı bilmezdi, ancak RDA'nın tüm bir kolunun onu tulkunlardan hasat etmeye adandığını görüyoruz. Peki, Amrita'yı ve yaşlanma karşıtı özelliklerini nasıl keşfettiler? Sadece Pandoran faunasının beyin sıvılarından örnekler alıp ne olacağını mı gördüler?

Dr. Garvin'in kazara biraz Amrita içerek ölümsüz (fiziksel olarak asla yaşlanmayacak anlamında) olduğunu yazıyor. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, General Ardmore'un da biraz Amrita içtiği ve onun da ölümsüz olduğu, başka bir Günlük Girişinde bahsedilmişti.

  Film: 2:02:17 Amrita konusu gecmektedir.!

Avatar: Suyun Yolu öyle sağlam şekilde geldi ki hepimize James Cameron'ı ve Pandora'nın gücünü asla hafife almamamız gerektiğini hatırlattı. 

Balina avı: karada, ispermeçet balinası temizlenir.. 18. yüzyılın başlarından kalma bir kitaptan müstakil gravür.


ispermeçet balinasının kafa boşluğundan elde edilen ve mum yapımında kullanılan ispermeçet (sperm yağı) veya daha geniş anlamda balinanın kendi yağ dokusu (blubber). İspermeçet, mum yapımında kullanılan önemli bir maddeydi ve balina yağı genel olarak eski zamanlarda lamba yağı, sabun ve margarin gibi ürünlerde kullanılırdı. Balina kusmuğu olan ambergis ise parfüm ve homeopati alanında kullanılan değerli bir malzemedir. 

  • İspermeçet, ispermeçet balinasının (Physeter macrocephalus) kafa boşluğunda bulunan bir yağlı maddedir. 
  • İspermeçet balinasının kafa boşluğundan elde edilir. Bu bölge, beyin ile yakın bir ilişki içerisindedir.
  • Denize döküldüğünde veya karaya vurulduğunda sertleşerek "amber" adını alır. 

Balina yağı, 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar sabun yapımında ve özellikle kandil yakıtı olarak çok kullanılan bir yağdır. 20. yüzyılda ise daha çok margarin ve yemeklik yağ olarak işlenmiş, ayrıca boya, vernik ve matbaa mürekkebi sanayilerinin hammaddesi olmuştur. 

Çin sularından çeşitli balıklarla karaya vurmuş bir ispermeçet balinası, 1665


İspermeçet balinası (Physeter macrocephalus), Physeteroidea [en] familyasından tüm okyanuslarda yaygın olan balina türü. Kaşalot da denilir. Yetişkin erkekler yazın kutup sularına göç eder. Akdeniz'de görülen en yaygın balina türüdür. Türkiye'de görülmüş 4 balina türünden biridir.

Uzun yıllar eti ve yağı nedeniyle geniş çapta avlandıktan sonra 1979 sonrasında yasaklamaya dahil alınan önlemlerle tükenmenin eşiğinden dönmüştür. Birçok ülkede ticari amaçla avlanması yasaklanmıştır. Ancak bazı ülkelerde hala belirli şartlar altında balina avcılığı yapılmaktadır. İspermeçet balinasının eti hayvan yemi olarak, yağı da sanayi ürünlerinde, hatta el ve vücut kremlerinde kullanılır.

Genellikle sadece büyük mürekkep balıklarını (boyu 2 metreyi bulanları tercih eder) yerler. Başka balıkları ve fok gibi diğer deniz memelilerini de yerler. Denizin altında hareketsiz yatarken geçen mürekkep balığı sürüsünü ağzını aniden açıp emerek avlar. Mürekkep balıklarının sindirilemeyen kesimleri, sindirim borusunda toplanır ve sonra da ağız ya da anüs yoluyla atılır. Bunlar koku sanayinde kullanılan gri amberi oluşturur.

 En büyük dişli balina olan ve ağırlığı 80 tona kadar ulaşabilen ispermeçet balinalarının beyinleri, yaklaşık 7.8 kilogramlık ağırlıklarıyla insan beyninden beş kat kadar ağırdır.🐋

1982 Norfolk Adaları-Balinalar; İspermeçet Balinası.


Denizlerin üzerine yazılmış hikayelerden en akılda kalanlardan biri şüphesiz Moby Dick’tir. Herman Melville’in 19. yüzyılda kaleme aldığı roman, bacağını kaybetmesine sebep olan İspermeçet balinası Moby Dick’in peşine düşen ve onu öldürmeye yemin etmiş Kaptan Ahab’ın etrafında gelişir.

Bir ispermeçet balinası Noordwijk sahiline vurdu, 28 Aralık 1614


*FILM: Moby Dick & Denizin Ortasında (2015) 

                    Kujira tori (2001)

* FILM:  Kon-Tiki  2012 & Yasli Adam ve Deniz 1958 

     

Yunus balığının yuttuğu peygamber, Hz. Yunus'tur. Kur'an'da ve Tevrat'ta anlatılan hikayeye göre, Hz. Yunus, Allah'ın izni olmadan Ninova şehrinden ayrıldıktan sonra bindiği gemiden denize atılır ve büyük bir balık tarafından yutulur. 

                                                                         &

6. yüzyılın kahramanları ve İrlandalı azizi olan Aziz Brendan (Brandan), Dev Balina Jasconius'un sırtında Ayini kutlamayı temsil eder. Efsane, teknesinin bir balinanın sırtında taşındığını söylüyor. 17. yüzyıl renkli gravür






XXXXXXXXX




Basınç Ülserleri icin Koyun Postu & Kadim Tıptan Yün

Bası Yarası (Yatak Yarası) Basınç Ülserleri 

Bası yarası basit bir kavram olmasına rağmen uzun zaman nedeni fark edilememiştir.


TARİHÇE

  • 1749-1940:  birçok teori üretilmiştir. Ancak tedavisi üzerinde durulmamıştır.
  • 1853: Brown-Sequard: Nem ve basıncın rolü olduğunu bildirmiştir.
  • 1897: Charcot: Doku nekrozuna neden olan bir nörotrofik faktörün salınmasını sorumlu tutmuştur.
  • 1908: Van Gehuchten: Kas istirahati ve duyu kaybının önemini söylemiştir.

Küster: Bakterilerin bası yarası gelişiminde önemli olduğunu bildirmiştir.

  • 1950: Alexandre ve Cannon: Cerrahi girişimle yaraların kapatılmasını ve penisilin ile proflaksini önermiştir.

Mulholland: Beslenme ve pozitif azot dengesine dikkatleri çekmiştir.

Bugün bası yaralarında uygulanan kas-deri flepleri 1971’den itibaren Ger, Mathes, Nahai tarafından geliştirilip sınıflanmış.

İSİMLENDİRME

  • Basıncın yol açtığı doku bütünlüğündeki bozulmayı tanımlamak için yıllarca pek çok kavram kullanılmıştır.
    • Yatak yarası (bedsore),
    • Dekibüt ülseri (decubitus ulcer),
    • Basınç yarası (pressure sore),
    • Basınç ülserleri (pressure ulcers) kullanılan kavramlardan bazılarıdır.
  • Decubitis” Latince bir kelime olup sırt üstü yatma anlamındadır.
  • Oturan insanlarda da iskial bölgelerde yara açıldığından decubitis yerine bası yarası tanımını kullanmak daha doğrudur.

BASI YARASI NEDİR?

Avrupa Basınç Ülserleri Tavsiye Paneli –EPUAP- 1998 tanımına göre tanımlanmıştır.

  • Bası yarası: “Basınç, sürtünme, yırtılma ve diğer faktörlerin etkisiyle deri ve deri altındaki dokularda meydana gelen bölgesel doku zedelenmesidir.”
  • Deri ve kas üzerine sürekli basınç uygulanmasına bağlı olarak gelişen yaralanmadır.
  • Bası yaraları, uzun süreli basıncın etkisinde kalmaya bağlı olarak, vücudun herhangi bir bölgesinde iskemi ve nekroz sonucu oluşan yaralardır.

OLUŞMA MEKANİZMASI

  • Bası yaralarının oluşumunda en önemli faktör basıdır.
  • Normal deride
    • Toplardamar basıncı à 12 mmHg,
    • Atardamar basıncı à 32 mmHg’dır.
  • Bası 12 mmHg’yı geçtiğinde, toplardamar kılcallarında kan akımı durarak toplardamar dolgunluğu oluşur.
  • Basının artarak devam etmesi atardamar kılcallarında kan akımı da durdurarak nekroza (doku yıkımı) yol açabilir.
  • Yara oluşması için gerekli olan zaman ve basınç arasında ters orantı vardır.
  • 70 mmHg‘nın 2-6 saat arasında uygulanması sonucu geri dönüşümsüz doku hasarı oluşur.
  • Şayet bası aralıklarla hafifletilirse bu hasar azalır.

Bası Yaralarının Erken Belirtileri Nelerdir?

Basınç ülserinin erken belirtileri şunları içerir:
• Cildin bir kısmının rengi soluklaşmaya başlar – soluk tenli insanlar kırmızı lekeler alırken, koyu tenli insanlar mor veya mavi lekeler alırlar
• Rengi solmaya başlayan deriye, parmakla basıldığında renk beyazlaşmaz.
• Sıcak, süngerimsi veya sert hisseden bir cilt durumu
• Etkilenen bölgede ağrı veya kaşıntı

yatak-basi-yarasi-sorunu-problemi-nedir-neden-olusur-tedavi-yontemleri-evreleri-asamalarıi-cozum-yollari-nelerdir


Bası yarası oluşumunda şu basamaklar gözlenir:

a-Hiperemi (kızarıklık)

Erken dönemde görülür (baskı süresi 30 dakikadan az). Bası kaldırılırsa deri normale döner.

b-İskemi (dokunun kanlanamaması)

Bası devam ederse (2-6 saat) iskemi gelişir. Geri dönüşü mümkündür ancak geç ve zordur. En az 36 saatte normale döner.

c-Nekroz(doku yıkımı)

Geri dönüşü yoktur. (6 saatten fazla süren bası sonucu oluşur).

d- Ülser (yara)

Nekrozdan sonraki ikinci haftadan sonra kaçınılmaz olarak ülser gelişir.

KLİNİK EVRELEME

  • Evre I

Deride herhangi bir yara oluşmaksızın, basmakla solmayan kızarıklık olur.

  • Evre II

Epidermis ve dermisi (deri tabakaları) içeren yüzeyel yara şeklindedir (Su toplanması veya yüzeyel bir krater şeklinde yara).

  • Evre III

Deri – derialtını tamamen tutan, kas veya kemiğe kadar uzanan yaradır.

  • Evre IV

Karmaşık yaralar: Diğer yaralarla birleşen, kemik, bursa, eklem, vücut boşluklarıyla (rektum, vajen, mesane) irtibatlı hale gelen yaradır.

GÖRÜLME SIKLIĞI

  • Hastaneye yatırılan hastalarda görülme sıklığı %2.6 ile %29 arasında bildirilmektedir.
  • Yoğun bakım ünitelerinde görülme sıklığı %33, yaygınlığı %41 olarak bildirilmiştir.
  • Omurilik yaralanmalı hastaların yer aldığı ünitelerde görülme sıklığı %25 – 66 olarak bildirilmektedir. Bu grupta ölümlerin %7-8’i, yeniden hastaneye yatmaların çoğu bası yaralarına bağlıdır.
  • Görülme sıklığı o ünitedeki hasta bakımının kalitesi için bir ölçü olarak kabul edilebilir.
  • 1990-2000 yılları arasında yapılmış olan 300 çalışmanın sonuçlarına dayanarak hazırlanan rapora göre,
  • ABD’de basınç ülserlerinin görülme sıklığı:
    • akut bakım alanlarında %0.4 – 38,
    • uzun süreli bakım alanlarında %2.2 – 23.9
    • evde bakımda %0 – 17’dir.


* Isı nem ile (idrar, ter, dışkı) birlikte deride ıslanıp yumuşamayı kolaylaştırır.*


RİSK FAKTÖRLERİ




YATAKLAR
  •  Tedavide kullanılan havalı yataklar basıyı tamamen ortadan kaldırmaz.
  • Sadece 15-30 mmHg’lık bir hafifleme sağlar.
    • Hava akışlı yatak (Clinitron),
    • havalı yatakları,
    • su yatakları,
    • sünger destekler,
    • Koyun,kuzu derisi (pösteki)  

Post ya da pösteki, koyun ve keçi gibi küçükbaş memeli hayvanların yün ve derisiyle birlikte tabaklanmış kürkü. Elde edildiği hayvana göre koyun postu, kuzu postu, keçi postu olarak adlandırılır.

Koyun veya kuzu derisinin, yünlü veya yünsüz, tabaklanmış halini ifade eden pösteki terimi, koyunların yün ve derisiyle birlikte elde edilen kürkünü tanımlarKumaşa dönüştürülen bu materyal, yününün yumuşaklığı ve derisinin esnekliği sayesinde giyim, aksesuar, ev dekorasyonu ve hatta tıbbi amaçlı (bası yaraları için) kullanılmaktadır. 

Hakiki koyun postundan yapılan medikal koyun postu; bası yaralarından uyku düzeni bozukluklarına, prematüre bebeklerin gelişiminden, bebeklerin yaşam kalitesini yükseltmesine ve tükenmişlik sendromunun iyileştirilmesine kadar çok geniş bir alanda fayda sağlamaktadır.

Pösteki hakkında temel bilgiler:

  • Tanım: 
    Koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvanların yünü ve derisinin birlikte tabaklanıp işlenmesiyle elde edilen kürktür. 
  • Kökenine göre isimlendirme: 
    Elde edildiği hayvana göre koyun postu, kuzu postu veya keçi postu olarak adlandırılır. 
Özellikleri:

  • Yumuşak ve Esnek: Derisi yumuşak ve esnek yapısıyla bilinir. 
  • Sıcak Tutma: Yünü ve dokusu sayesinde iyi bir sıcaklık yalıtımı sağlar. 
  • Nefes Alabilen Doku: Doğal yapısı sayesinde hava alabilir bir yapıdadır. 
  • Medikal Kullanım: Sağlık alanında, özellikle yatalak hastalar için bası yaralarını önlemek ve iyileşmeyi desteklemek amacıyla medikal koyun postları kullanılır. 

Koyun Derisinin Sağlığa Faydalarını Keşfetmek: Konfor ve Sağlık

 Sağlık alanında koyun derisi, özellikle yatalak hastalar için çok değerli bir varlıktır. Yumuşak ve nefes alabilen dokusu, bası yaraları ve yatak ülseri riskini en aza indirerek uzun süreli hareketsizlik sırasında daha hızlı iyileşmeyi ve konforu destekler. Dahası, doğal yalıtımı vücut sıcaklığının düzenlenmesine yardımcı olarak hastaları soğuk iklimlerde sıcak, sıcak havalarda ise serin tutarak genel iyileşme sürecine yardımcı olur.

Cilt Bakımında Koyun Derisi: Cilt Durumlarını İyileştirme ve Cilt İyileşmesini İyileştirme

Koyun postunun sıcaklığı ve rahatlığı da cilt bakımında özel bir yere sahiptir. Doğal, yumuşak lifleri cilde nazik davranır ve cilt bakımı rutininize değerli bir katkı sağlar. Koyun derisinin sağlık açısından faydaları rahatlığın ötesine uzanır; cilt koşullarını hafifletebilir ve cilt sağlığını iyileştirebilir.

Koyun derisi ve cilt bakımı başlangıçta mantıklı bir ikili gibi görünmese de sundukları faydalar gerçekten dikkat çekicidir. Koyun derisinin yumuşak, peluş yüzeyi, çok çeşitli cilt rahatsızlıkları için son derece faydalı olan tedavi edici bir dokunuş sunar. Hassas veya tahriş olmuş ciltle uğraşan kişiler için koyun derisine basit bir temas bile rahatlık hissini ve çok ihtiyaç duyulan rahatlamayı sağlayabilir.

İyileşme Sürecinde Koyun Derisi: Yara Bakımına Nasıl Yardımcı Olur?

Koyun derisi sağlık alanında geleneksel yara pansumanlarına doğal bir alternatif olarak kendini kanıtlamıştır. Kuru ve steril bir ortam sağlama konusundaki benzersiz yeteneği, daha hızlı iyileşmeye önemli ölçüde katkıda bulunur. Koyun derisinin doğuştan gelen nem emici özellikleri, enfeksiyon ve komplikasyon riskini azaltmada etkili olup hastalara yara bakımı için rahat ve etkili bir çözüm sunar. Bu olağanüstü malzemenin yalnızca basınç ülseri oluşumunu azaltmakla kalmayıp aynı zamanda rahatlatıcı ve rahatlatıcı bir yüzey sağlayarak genel hasta deneyimini iyileştirdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Sağlık uzmanları ve hastalar için, koyun derisinin yara bakımı protokollerine dahil edilmesi, koyun derisinin tıbbi kullanımında önemli bir ilerlemeyi temsil etmektedir.

Medikal koyun postunun en önemli özelliklerinden bir tanesi; bası yaralarının oluşumunu %100 oranında önlemesidir. Uzun süreli yatan hastaların ciltlerinde yatak yaraları oluşabilmektedir. Bası yaralarının önlenmesi için, doktorların bildiği en yaygın çözüm havalı yatak olmasına rağmen; medikal koyun postlarının havalı yataklara göre daha etkili olduğu Dr. Sezgi Çınar ve Uzman Hemşire Nilay Sağnak tarafından yapılan araştırmada da ortaya konmuştur.

Medikal koyun postunu düzenli olarak havalandırmanızı tavsiye ederiz.
* https://cdn.derimarket.net/upload/files/Research-Kiyak-Fibromyalgia.pdf
** https://cdn.derimarket.net/upload/files/Nilay-Sagnak-Sezgi-Cinar.jpg      


 Bilimsel Araştırmalar

Koyun postu tarih boyunca insanlığın her zaman hayatında olan doğal bir ürün olması sebebiyle, tıp adamlarının ve sağlık kuruluşlarının dikkatini çekmiştir. Bu sebeple, koyun postunun insan sağlığına olan etkilerini ortaya çıkarmak için onlarca araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar halen dünyanın çeşitli tıp kuruluşlarında devam etmektedir. Türkiye’de ise firmamızın katkıları ile ülkemizin en güvenilir, en saygın üniversitelerinden olan Ege Üniversitesi’nde; koyun postunun insan sağlığına olan etkilerini araştırmak için çalışmalar yürütülmüştür. Araştırma sonuçları, koyun postunun insan sağlığı üzerinde olumlu etkisi olduğunu ortaya koymaktadır.

Dünyada yapılan bilimsel araştırmaların yanı sıra, ülkemiz için son derece sevindirici bir araştırmaya imza atan Marmara Üniversitesi’nden Dr. Sezgi ÇINAR ve Uzman Hemşire Nilay SAĞNAK hanımefendilerin yapmış oldukları “Bası Yaralarının Önlenmesinde Havalı Yatak ve Koyun Postu Uygulamalarının Etkinliği” isimli araştırmaya değinelim. Bu araştırmanın sonuç kısmı şu şekildedir: “Yaptığımız çalışmada; koyun postu kullanılan deney grubunda hiçbir hastada bası yarası oluşmazken, havalı yatak kullanılan kontrol grubunda %30 (n=9) hastada bası yarası oluştuğu belirlendi. Kontrol grubunda havalı yatak kullanılmasına ve pozisyon değişimine rağmen 5 hastada, pozisyon değişimi yapılamayan 4 hastada bası yarası gelişti. Havalı yatak kullanılmasının ve pozisyon değişiminin bası yarasını engellemede koyun postu kullanımı kadar etkili olmadığı saptandı. Buna göre; koyun postu uygulamasının yatağa bağımlı hastalarda sürtünmeyi ve tahrişi önleyerek, cildin hava almasını sağlayarak bası yaralarını önlemede %100 etkili olduğu söylenebilir.” Bu araştırmanın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.


Tedavi süresince kullanılan ilaçlar ve hareketsizlik, bası yarası oluşumuna neden olan başlıca faktörlerdendir ve koyun postu doğal bir bası yarası önleme aracıdır. Yatağa bağımlı hastalarda ödem oluşumuna yönelik önlemlerin alınması ve koyun postu kullanımının yaygınlaştırılması tavsiye edilmektedir. Sadece Amerika’da bası yaralarının engellenmesi konusunda yılda iki milyar dolar harcama yapıldığı tahmin ediliyor. Ayrıca, hemen hemen yatağa bağımlı tüm hastaların ve yaşlıların bu tür problemlerle uğraşırken çektikleri acıların maddi değerinin ölçülemeyeceğini de düşünmemiz gerekir.
Başka bir araştırma, Cambridge Doğum Hastanesi Özel Bakım Ünitesi’nde gerçekleştirilmiştir. Düşük kilolu doğan bebekler 2 grup haline ayrılmıştır. Birinci gruptaki bebekler pamuk yatakta yatırılıp, ikinci gruptaki bebekler ise koyun postu üzerine yatırılmıştır. Koyun postu üzerinde yatırılan bebeklerin kuvöz içerisinde daha huzurlu olup, daha hareketsiz durdukları ve daha hızlı kilo aldıkları saptanmıştır. Çalışmanın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. 


Dr. Martin Richards ve Stephan Scott, koyun postu üzerine yaptıkları araştırma sonucu, raporlarını aşağıdaki gibi özetlemişlerdir: “Kuvözdeki 34 düşük kilolu bebek düzenli olarak koyun postu üzerinde ve pamuklu yataklarda normal şartlarda bakılmak üzere rastgele ayrılmıştır. Bebekler iyileşince periyodik kilo artışları, koyun postu grubu açısından pamuk kontrol grubuna göre belirli bir yükseliş gösterdi. Hastalık periyodlarını da içeren tüm kilo artış tablolarında koyun postu üzerinde yatan bebeklerin, diğer gruptaki bebeklere oranla çok daha fazla geliştikleri ve kilo aldıkları tespit edildi.” Özel bakım ünitesindeki araştırmaya ek olarak, farklı ailelerin evlerinde yapılan çalışmalar neticesinde araştırmacıların vardıkları sonuç: “Prematüre bebekler üzerinde hastanede yapılan araştırmaya ek olarak evdeki normal bebekler üzerinde pilot bir araştırma yürüttük. Tespit edilen eşit sayıdaki bebek ailesinin bir bölümüne bebeklerine istedikleri sıklıkta kullanmaları için koyun postu ile bebeklerin davranışlarını kaydedecekleri günlükler verdik. Normal şartlarda ve normal yataklarda bakılacak bebekler içinde aynı günlüklerden vererek bebeklerin günlük davranışlarını kaydetmelerini istedik. 


Bu araştırmaların sonuçlarına göre; koyun postu üzerinde bakılan bebeklerle, bu bakım süreci içerisinde post üzerinde bakılmayan bebeklerin tüm verileri karşılaştırıldıklarında; KOYUN POSTU ÜZERİNDE YATIRILAN BEBEKLER DAHA AZ AĞLADILAR, DAHA ÇABUK UYUDULAR, DAHA ÇABUK YATIŞTIRILDILAR, DAHA AZ HASTALIK BELİRTİLERİ GÖSTERDİLER VE DAHA İYİ BESLENDİLER. Dolayısıyla gelişim tabloları ve kilo tablolarının gösterge trendi hep pozitif yönde yükseldi. Ayrıca araştırmanın bir bölümünde; yapay elyaf, imitasyon yün battaniye veya pamuklu yataklar üzerine aşağıdaki gibi bir uyarı yapıldı: “Elyaf ve imitasyon yün altlıkları olan yataklı üniteler üzerine bazı deneyimler edindik. Bu malzemeler, koyun postu ile karşılaştırıldıklarında tamamen farklı, kaygan ve yatkın yumuşaklık derecesine sahipler. Bu malzemelerin üzerinde yatan bebeklerin ciltleri, terleme sebebiyle ıslak hale geliyor. Bu da tahriş ve pişiklerin oluşumunu hızlandırdığı gibi laboratuvar şartlarındaki araştırmalarda bakteri ve virüslere yataklık ettiği ve üzerlerinde kolayca barındırdıkları görülüyor.


Bu nedenle koyun postu etkilerini ve sonuçlarını vermediklerini görüyor ve tavsiye etmiyoruz. Çocuklar için uygun olduklarını düşünmüyoruz.” Koyun postlarının, bebek gelişimine sağladığı katkı ve bası yaralarının önlenmesindeki etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Koyun postunun insan sağlığına olan pozitif etkilerini kanıtlayan diğer bilimsel makalelere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Kaynaklar:
Research-Peter R. Dickson.pdf
Research-PowleyNyeLancet1980.pdf
Research-ScottColeLucasRichards1983.pdf
Research-ScottRichards1979.pdf
Research-Scott Richards1983.pdf
NilaySagnakSezgiCinar.jpg
Research – Australian Medical Sheepskin
Research – Sheepskins In Preventing Pressure


                                  XXXXXXXXXX                                  XXXXXXXXXX


Kadim Tıptan Modern Tıbba Yünün Medikal Kullanımı



Saf yün geleneksel tıpta birçok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde kullanılmıştır. Fakat günümüzde yünün özellikle medikal anlamda öneminin tekrar anlaşılması onu daha ilgi çekici bir hale getirmiştir. 

Çin ve Eski Mısır geleneksel tıbbında sağlıklı olmak doğa ile uyumlu olmakla mümkündü.

❗️Yünün insan sağlığı üzerindeki iyileştirici etkisini araştıran Raechel M. Laing ve Paul Swan’a göre yünün insan sağlığı üzerinde gözle görünür bir etkisi vardır. Buna göre, insan cildine değen saf yün cildin nem seviyesini artırır. Yünün alerjik olarak algılanması esasen alerjik bünyeli kişinin vücudundaki terin yünün de çeşitli üretim aşamalarından geçerken farklılaşmış hali ile ilgili olabileceğini söyler (Laing ve Swan, 2015). 

Saf yün geleneksel tıpta birçok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde kullanılmıştır. Kendi kültürümüzde kullanımı yaygın olan koyun yünü, teknolojinin de etkisi ile daha endüstriyel ve kullanım kolaylığı endişeleri barındırarak yerini sentetik liflere bırakmıştır. Fakat günümüzde yünün özellikle medikal anlamda öneminin tekrar anlaşılması onu daha ilgi çekici bir hale getirmiştir.

Sentetik lifler ve kimyasalların günlük hayatımızda sıkça kullanımından doğan rahatsızlıkların karşısında doğamız ile uyumlu ve kadim kültürümüzün yüzyıllar süren deneyiminin bize sunduğu kanıta dayalı bilgi neticesinde doğala ve doğa ile uyumlu olan “yün”e yönelmekteyiz. İbn Sînâ’nın El-Kânûn fî’t-Tıbb adlı eserindeki yün ile ilgili pratiklerin çoğu günümüzde hala uygulama imkanına sahiptir.

Yün medikal olarak kas ve iskelet sistemi hastalıklarında, kalp ve damar rahatsızlıklarında, solunum yolları ile ilgili bazı akciğer rahatsızlıklarında ayrıca dolaşım rahatsızlıkları ve fizyoterapide gözle görünen bir hızda tedaviye olumlu yönde etki etmektedir. Bu makalenin amacı saf koyun yününün bazı medikal kullanım alanlarını göstererek yünün daha yaygın kullanımı konusunda farkındalık oluşturmaktır.

 


GİRİŞ

Kadim tıp dediğimizde, insanlık tarihi boyunca doğaldan sentetiğe, doğadan tekniğe dönüşüm geçirdiğimiz, teknolojinin bilime aktif bir biçimde etki etmeye başladığı ve on sekizinci yüzyılın sonlarına ve on dokuzuncu yüzyıla tekabül eden süreçle başlayan moderniteyi ve dolayısıyla modern tıpla biten, hastalıkları tedavi ve önlem amaçlı tüm uygulama ve teknikleri içeren süreci kastedilmektedir.

İbn Sînâ El-Ḳānûn Fi’ṭ-ṭıbb’ı dördüncü yüzyılda yazmıştır. Hipokrat ve Galen’den sonra tıp ilmine yaptığı önemli katkılardan dolayı Ebû Bekir er-Râzî ve Huneyn b. İshak’ın çalışmaları tıp literatürü için önem arz etmektedir. İbn Sînâ’nın öğrencisi Ebü’l-Kāsım Abdurrahman b. Ali b. Ebü’s-Sâdık, İbn Meymûn, Abdüllatîf el-Bağdâdî, İbnü’l-Kuf, İbnü’n-Nefîs gibi hekimler ve Abdülazîz b. Abdülcebbâr es-Sülemî’nin İmtiḥânü’l-elibbâʾ li-kâffeti’l-eṭıbbâʾ adlı eseri ve Ali b. Abbas el-Mecûsî’nin Kâmilü’ṣ-ṣınâʿati’ṭ-ṭıbbiyye kitabı, bu literatürün genişlemesine katkıda bulunmuştur (Pormann, 2012).

Arap tıbbı alanında 3./9. yüzyıldan gelen Ḥuneyn b. Isḥāḳ’ın değerli kitapları bulunmaktadır. Tıp tarihsel gelişimi bakımından Endülüslü hekim Ebū el-Ḳāsım Ḫalef b. ʿAbbāz ez-Zehrāvī’nin daha 4./10. yüzyılın sonuna doğru yazdığı eserleri mevcuttur (Sezgin, 2007).

Tıp felsefesinin temel sorularından biri olan sağlığın ve hastalığın tanımı üzerine yapılan tartışmalar, kadim dönemden modern döneme tıp tarihi içerisinde incelendiğinde özellikle sağlıklı gıdaya ulaşma imkanının azalması ve ilaçların doğal içerikten sentetik veya kimyasal içeriğe doğru bir yer değiştirişiyle sağlığın ve hastalığın ne olduğunun tanımlanması konusunda zorluklar doğmuştur.

Örneğin modern tıpta ateşe ateş düşürücü önerilmekte, bu kadim tıp açısından bedenin virüsü yenmesi konusunda beynin vücuttaki iyileştirici sinyalini kesen ve tedaviyi kesintiye uğratan bir süreç olarak görülmektedir. Böylelikle tıp felsefesi sıkıntı veren bir durumun hastalık sayılıp sayılmayacağı konusundaki tartışmalara da katılır. Bununla beraber genel bilim felsefesine ve özellikle açıklama, nedensellik ve deney anlayışları ile birlikte bilimsel bilginin uygulamaları üzerindeki tartışmalara da önemli katkılarda bulunur.

Ayrıca tıp felsefesi, tıp ve sağlık bilimlerinde hem araştırma hem de uygulama içindeki yöntemler ve hedefler üzerindeki tartışmalara katkıda bulunur (Reiss, 2016). Modern tıbbın indirgemeci ve branşlara ayrılarak uzmanlık alanlarını çeşitlendirmesi karşısında kadim tıp holistik teşhis ve tedavi yöntemini benimsemiştir.

Kadim Tıp Öğretilerinde Doğa-İnsan İlişkisi

Kadim Çin adetlerinde insanın vücudu doğa ile uyum halinde ve doğayı bir yap-bozun parçaları gibi bir bütüne uygun bir biçimde düzenleyen her bir işlevinin tamamını oluşturmaktadır. Bu sebeple Çin geleneksel tıbbında sağlığı kazanmak veya sağlıklı kalabilmek için doğa ile uyumlu olmak ve insanın kendi doğasını (vücudunun, iç organlarının işleyişini) bilip tabiatına uygun hareket etmesi gerekmektedir (Schiffeler, 2015). Sufi tıbbı da bu duruma benzer bir açıdan bakar: “İnsan bedeninin her doğal eyleminin arkasında bedenin kendi kendisini sağıltmasına imkân tanıyan bir mekanizma (doğal bir bilgelik) vardır.” (Çişti, 2019).

Eski Mısır’da tıp hekimi olmanın yolu “hayat evi” adını verdikleri yaşam okullarından geçmektedir. Aslında tıp okulu görevi gören bu hayat evlerinin hekimleri “yaşam evi öğretmeni” olarak adlandırılırdı (Sayılı, 1991). Eski Mısır ve Mezopotamya tıbbı, yüzden, gözden, elden, kokudan, deriden ve vücudun birçok yerinde bize rahatsızlığımızın hangi iç organların etkisi ile olduğunu tespit edebileceğimiz ipuçları içerir (Sayılı, 1991).

Geleneksel Çin tıbbında insanın doğası (fıtrat) ile uyumlu olma çabasının onun sağlığını koruyacağı bir çeşit koruyucu hekimlik bilgisinin garantörüdür. Mısırlılarda görülen tıp bilgisinin hayat bilgisi ile eşleşmesi tıpkı Çin tıbbındaki gibi insan sağlığının doğasına uygun yaşamla ve dolayısıyla hayat ile bağlantısını göstermektedir.

İnsan ile doğa arasındaki bu bağlantıda doğanın içinden elde edilen ilaç türlerinin yeri büyüktür. Hayvanlardan medikal açıdan yararlanma konusunda onların kürkleri ve yünleri tarih boyunca büyük öneme sahip olmuştur. Sümerli hekimlerin bitkisel, hayvansal ve mineral kaynaklı ecza dolaplarında hayvansal ürünlerin en yaygın kullanımlarından biri yündür (Karaöz Arıhan, 2003).

Kadim Tıpta Yünün Medikal Kullanımı

İbn Sînâ’nın El-Kânûn Fi’t-Tıb’bına baktığımızda yünün farklı kelimelerde kullanıldığını görüyoruz. Bu kelimeler Anadolu’da bazı bölgelerde hala kullanılan kelimelerdir. Buna göre hazz; tiftik yün demektir. Merguzâ, merv işi yün anlamına gelir. Şûf veya şûfe de yün için kullanılır, çoğulu yünler, şûfâttır. Veber ise yine yün yerine kullanılmaktadır. Zûfâ-i ra†b; koyun kısmının kuyruğunda, uylukları aralığında ve karnı altında olan yününde toplanmış çakıldağa verilen isimdir (Tokadî, 2018).

El-Kânûn fî’t-Tıbb’ın Türkçe çevirisi olan Tokatlı Mustafa Efendi’nin Tahbîzü’l-Mathûn’un El-faṣlu el-evvelu fī tedbīri’l-mevlūdi kemā yuvledu ilā an yanhaḍa [Birinci bölüm: Doğumundan ayaklanana kadar süt çocuğunun tedbiri üzerine]’de yenidoğan bebek bakımında annenin yediği içtiklerinin yanı sıra kıyafetlerinin nasıl olacağına kadar ayrıntılı bir şekilde anlatır. Emziren anne kış günlerinde pamuktan ve tiftik yününden yapılmış veya samur benzeri kürkler giymesi gerektiğini söyler (Acıduman, 2014).

Emziren annenin ruh halinden, yediklerine, yattığı ortamın ısısından giydiği kıyafetin kumaş türüne kadar birçok ayrıntı anneyi ve bebeği etkilemektedir. Tokatlı Mustafa Efendi’nin bahsettiği yeni doğum yapan annenin yattığı yerin sıcaklığı konusunda kadim uygulamada yün yatak ve yorganlar kullanılmıştır. Bunun nedeni kırk yaş üzeri veya vücut direnci daha düşük olan, ağrı eşiği düşük olan lohusa kadınlar gibi vücut sıcaklığının yeterince sağlanamadığı ortamlarda vücut ağrılarının hafifletilmesidir.

Geleneksel pratikte doğum yapan kadınlar için yün sadece kıyafette yahut yatak için kullanılmazdı. Doğumdan sonra bebeğin kordonu pak yünden elde edilen bir ip ile bağlanırdı. Bu uygulama Hazâ’inü’s Saâdât’ta1 doğumdan sonra bebeğin göbeği üzerinden dört parmak bırakılacak biçimde saf, temiz bir yün ile bağlamak gerektiği yazılıdır (Şafak, 2010).

Sivas yöresinde uygulanan geleneksel tıp uygulamasına göre romatizmal rahatsızlıklarda, iskelet ve kas sistemi hastalıklarında ağrıyan yere kirli yün bağlanmaktadır. Kirli yüne gerekli yağlar ve bitkiler sürerek tedavi desteklenmektedir (Koza, 2019). Ayrıca yün çorap giymek romatizma için faydalıdır (Salih, 2018). Yün çorap tırnak batması tedavisinde de kullanılır (Salih, 2018).

Siyatik ağrıları için ise ağrıyan bölgeye pelinotu, yabani kekik, kükürt, çam sakızı ve defne yemişi öğütülerek acı kavun suyu ya da yağı ile karıştırılıp ağrıyan bölgeye sürülüp yıkanmamış yün bastırılarak bantlanır, akşamdan sabaha bekletilir (Salih, 2018). Tedavi açısından yıkanmamış yün yıkanmış yünden daha etkilidir.

Kalp damar hastalıklarında yardımcı bir araç olarak kullanılan yün, varis olan yere papatya yağı ile beraber uygulanır. Buna göre bir gece önceden ıslatılan papatyanın suyu süzülür. Elde kalan papatya posası zeytinyağı ile iki saat boyunca kaynatılıp süzülerek yün bez yardımıyla varisli bölgeye uygulanır (Değer, 1986). İbn Sînâ El-Ḳānûn Fi’ṭ-ṭıbb’ta yünü papatya yağı ile birlikte kullanarak, kas ve sinirlerdeki yaralar için papatya yağına batırılmış yün sürülmesini söyler (Tokadî, 2018).

1 “Hazâ’inü’s Saâdât: Yazarı Eşref B. Muhammed (?-?). Bilinen tek nüshası Topkapı Sarayı hazine 557’dedir. Eserinde yazar kitabı dört bölüme ayırdığını ve bunun ilk üç bölümünü koruyucu hekimlik bilgilerine ayırdığını açıklamıştır. Ayrıca eserde embriyolojik ve deontolojik bilgiler de vardır. Eser Bedii Şehsuvaroğlu tarafından tıpkıbasım olarak hazırlanmış ve yayınlanmıştır” (Şafak, 2006).

Saf yünün fizyoterapideki kullanımı değerlendirildiğinde öncelikle ısı kaybının önlenmesi açısından önem arz etmektedir. Fizyoterapinin de konusuna dahil olan periferik vasküler, arteriyoskleroz gibi metabolik rahatsızlıklarda ısı terapisi önemlidir. Bu gibi rahatsızlıklarda kullanılan medikal korseler, omuz askıları, diz pedleri eğer yün tercih edilirse ısı konusunda tedaviye destek sağlanmış olunur.

Yün veya doğal içerikler kullanılmayan bu gibi medikal ürünlerin içeriğindeki kimyasallardan dolayı tedaviye farklı açılardan olumsuz etkileri olabilmektedir. Küçük çocukların fizyoterapi seanslarında yün şilteler kullanılması yünün iyileştirici özelliğinin yanı sıra duyusal dürtüleri uyandırarak motor becerileri geliştirmeye katkı sağlar. Bununla birlikte yün yatak örtülerinin, yorgan, yastık ve çarşaf altı yün yatakların uyku düzeni üzerinde olumlu etkisi gözlenmiştir. Yün yatak ürünlerinin termoizolasyon, termoregülasyon ve rejeneratif açıdan olumlu etkileri bulunmaktadır (Gieremek ve Ciesla, 2012).

Birincil dolaşım rahatsızlıklar, genellikle arterleri etkileyen periferik vasküler hastalıktan ve çoğunlukla aterosklerozdan kaynaklanır. Saf koyun yünü uygulamaları; kas rahatsızlıkları, kutanöz ve dolaşım bozuklukları, sinir sistemi hasarları, kronik ağrı yaşayan ve kas gerginliği olanlarda olumlu yönleri tespit edilmiştir. Bu nedenle, vücuda saf yün sarma gibi vücut ısıtıcılarının kullanımına ilişkin doktor ve fizyoterapistin önerileri tıbbi açıdan son derece tavsiye edilebilirdir. Saf yün sarmak, fizyoterapi uygulamalarındaki egzersizler sırasında artan terlemeye neden olmaz. Fizyoterapi masalarında veya zeminlerde kullanılan saf yün örtü çeşitleri cildi canlandırır ve böylece duyusal entegrasyon terapisinin etkilerini -özellikle nörolojik kusurları olan çocuklarda- mükemmel bir şekilde geliştirir (Gieremek ve Ciesla, 2012).

Tarihte, koyun yünü, keçi yünü, tavşan yünü, deve yünü, köpek yünü gibi hayvan yünleri medikal amaçla kullanılmıştır (Tokadî, 2018). Anadolu’da koyun postu birçok hastalığın tedavisinde uygulanmış ve halen de uygulanmaktadır.

Cilt hastalıkları, güneş çarpması, sarılık, damar tıkanıklığı, soğuk algınlığı, ateş, tifo, sıtma, yılan-akrep sokması, karın ağrısı, zayıflık ve verem, travma ve yaralanmalar, gelincik, zor doğumu hızlandırmak için, hemoroid, sırt ağrısı ve yaygın vücut ağrısı için kullanılır. Ayrıca romatizmanın tedavisinde deriye çekme yöntemi denilen yeni kesilmiş hayvanın postu tedavi amaçlı kullanılır. Anadolu’da “yün sarması” olarak bilinen özellikle romatizmalı hastaların tedavisinde kullanılan bir yöntem olarak yeni kesilmiş bir hayvanın derisinin içine girilir ve deri içinde bir süre yatılırdı.

Koyun postunun romatizmalı hastaya sarılması Kars-Iğdır yöresinde uygulanmaktadır (Acar, 2018). Anonim rivayetlerde geçen bir olayda, uçurumdan yuvarlanan bir çobanın düşme haberi alınınca hemen bir hayvan kesilip onu posta sararlardı (Eyüboğlu, 2007).

Osmanlı hekimlerinden Şâbân-ı Şifâî’de2 geçtiği üzere, kulaktaki yaraların tedavisi için kulağa bazı yağ veya bitkilerle uygulama yapılırken yün parçası kullanılır. Yünü hem tampon hem de fitil haliyle tedaviye dahil eder (Şafak, 2006). İbn Sînâ El-Ḳānûn Fi’ṭ-ṭıbb’ eserinin ikinci kitabında yakılmış yünün yaradaki ölü dokuları temizlemek için kullanıldığını söyler (Anlar, 2019).

Yünün yardımcı araç olarak kullanılması; idrar yolları tedavisinde sonda ile birlikte idrarın dışarı akıtılması görevinde kullanılmıştır (Sezgin, 2007). Yün, kadim tıpta tıbbi aletlerin ısıya karşı korunması ve onarılması için de kullanılmaktadır. Buna göre yüne farklı ilaveler yapılarak tıbbi aletlere sürülür ve cilalanır (Sarı Akdeniz, 1986).

2 Şâbân-I Şifâî ( شعبان شفائى ), İstanbul’da eğitim görmüş ve 1705 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Ünlü eserlerinden olan Tedbîrü’l-Mevlûd, doğum ve çocuk hastalıkları konusunda Türkçe olarak yazılmış ilk eserdir. Eser, yazarın kendi görüşleri ve klasik İslam tıbbı ekseninde ele alınmıştır.

Eserin konuları: üreme, gebelik, yalancı gebelik, fetüsün teşekkülü, gebeliğin süresi, gebelere ve yeni doğan çocuklara yönelik alınması gereken tedbirler, beşiğin ve sütün nitelikleri üzerine çeşitli bilgiler, meme hastalıkları, kızamık, çiçek ve suçiçeğidir (Okumuş, 2010).

Galen ve çağdaşları ameliyat ve yaralanmalarda dikiş malzemesi olarak yün kullanmıştır. Yünün dikiş ipi olarak kullanılması Galen öncesi ve sonrası dönemi de kapsamaktadır (Atıcı, 2010). Çünkü yün doğal, antimikrobiyal ve kolay şekil alabilir özelliği ile dikişli yaralar için ideal bir malzeme olmuştur.

Ali b. el-ʿAbbas el-Mecusi’nin Kāmilu’ş-Şınaʿati’t-Tıbbiyye (Kitabu’l Meliki) adlı eserinde gebelerin rahatsızlıklarından bahsederken, ayakları şişen hamilelerin dereotunu sirke ile kaynatmasını ve bir yünü karışıma batırıp ayaklarına sarıp bağlamalarını söyler (Acıduman, 2017). Ayrıca çocuk hastalıkları konusunda yeni dişleri çıkmaya başlayan ve dişlerinin çıktığı hafif görünen bebeklerin kafası, boynu ve yanaklarının yumuşak bir yünle sarılması gerektiğini söyler. Dişleri çıkarken ishal olan bebeğin karnına bazı bitki ve yağlardan ilaç karışımı yapılıp bir yün parçasına serpilip bebeğin karnına sıcak olarak uygulanır (Acıduman, 2017). Anadolu’da karın ağrılarında ısıtılan tuğla kirli yün ile beraber karna uygulanırdı (Eyüboğlu, 2007).

On beşinci yüzyıl hekimlerinden Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun Cerrahiyet-ül Haniye adlı eserinde, göze inen su diye tabir edilen katarakt tedavisinde bazı cerrahi uygulamaları anlattıktan sonra gözün dışına gül yağı ve yumurta akı karışımının uygulanmasını ve bunun bir yün parçası ile bağlanması gerektiğini söyler (Keskinbora, 2013).

Saf hayvan yününün tıbbi ve cerrahi kullanımı ile ilgili Norman Porritt, saf yünün vücudu hem sıcak tutması hem de hava alması bakımından pnömoni (zatürre), akciğer rahatsızlıkları ve astım tedavisinde kullanıldığını söylemiştir.

Cerrahi vakalar ve majör ameliyatlarda hastalara uygulanan yün destekli tedavide yünün iyileştirici etkisinin bulunduğunu göstermiştir. Ayrıca yünün bir pansuman aracı olarak kullanılmamasının sebebini yünün maliyetinin yüksekliğine bağlar. Ancak yünün bu iyileştirici özelliği karşısında bu fazladan maliyetin düşünmeye bile değmez olduğunu söyler (Porritt, 1907). Koyun yününün kendini temizleme ve yazın serin kışın sıcak tutma özellikleri sayesinde ve hazır bezlerin zararlarını (Boisits ve Mccormack, 1982; Garg ve Sarkar, 2014) göz önüne alarak koyun yününden yıkanabilir bebek bezleri üretilmektedir. Doğal merinos koyun yününden üretilen bu bezlere sızdırmazlık özelliği kazandırmak için lanolinde (yün yağı) bekletilmelidir. Bu işlemden sonra saf yün bebek bezi sıvı geçirmez olur.

İç kısmına pamuk, keten vb. doğal ürünler eklenerek kullanılan saf yün yıkanabilir bebek bezleri, bebek idrarını yaptığında tekrar yıkanmaz. Sadece havalandırılır ve üzerinde idrar kokusu kalmaz. Kötü kokunun olmaması yünün kendini temizleyebilme özelliği sayesindedir. Ayrıca vücut ısısını koruması özelliğiyle yün donlar bebeklerde oluşabilecek gaz sancılarına ve kolik bebeklere iyi gelebilmektedir. Balgamlı öksürük tedavisinde, günlük ağacı bitkisi veya günlük sakızı diye de bilinen akgünlük bitkisinin dumanı (Kâhya, 2015) yüne çekilip göğse kapatılarak tedavi uygulanır. Uygulama şekli; akgünlükbitkisinden bir miktar alınıp tavada dumanı çıkana kadar yakılır, dumanın üzerine yıkanmamış yün tutulur ve yünün dumanı iyice içine çekmesi beklenir. Ardından hemen ön taraf göğüs bölgesine yün kapatılır ve öylece akşamdan sabaha bekletilir. Sabah ise tekrarlanan işlem bu sefer arka taraf göğüs bölgesine kapatılır ve sabahtan akşama bekletir. Böylece akgünlüğün etkisiyle balgamın atılması gözlenir. Uygulamadan sonra kusma veya ishal görülebilir. Akgünlük antibiyotik özelliği taşır. Bronşit ve astım tedavisinde kullanılmıştır (Kâhya, 2015).

İbn Sînâ’nın El-Ḳānûn Fi’ṭ-ṭıbb’ının ikinci cildinde akgünlük, buhur-u meryem olarak geçmektedir (Kâhya, 2015). Aynı eserde zeytinyağı ile günlük karıştırıldığında derideki çatlaklara iyi geldiği yazmaktadır. İbn Sînâ için “günlüğün en etkin olduğu hastalıklar solunum sistemi hastalıklarıdır. O edrumali ile karıştırılarak, balgam söktürücü olarak kullanılabilir.” (Kâhya, 2015) der. Galen akgünlük bitkisini aynı şekilde öksürük tedavisinde kullanmıştır (Kâhya, 2015).

Anadolu’da kullanılan halk ilaçları arasında yün, bademcik tedavisinde kirli yünün boğaza sarılıp bezle bağlanması ile uygulanır. Aynı zamanda udi-hindi kökü toz haline getirilip burna çekilir (Eyüboğlu, 2007). Günümüzde boğaz ve bademcik hastalıkları tedavisinde udi-hindi3 yağının kullanımı daha yaygındır. Göğüs hastalıkları tedavisinde Anadolu’da kirli koyun yünü göğse sarılır (Eyüboğlu, 2007).

Yeni oluşan eziklerde bir parça yün sirkeye batırılıp yeni oluşan eziğe uygulanırsa şişmeyi engeller veya şişliği indirir ayrıca ağrıyı dindirip kısa sürede iyileşme görülür. Bu işlem on beş-otuz dakika ara ile yenilenir (Salih, 2018).

3 Udi-hindi bitkisi bizzat Hz. Muhammed (s.a.v.) tavsiye etmiştir. Hadiste şu şekilde geçmektedir: “Ben küçük bir oğlumla birlikte Resulullah (sav)’ın huzuruna girdim. (o sırada boğazındaki hastalığı sebebiyle çocuğa (i’lak denen) tedavi uygulamıştım. “Çocuklarınızın boğaz hastalığını niye i’lak usulüyle (elle sıkarak) tedavi ediyorsunuz? Size şu ud-u hindi’yi (kust-u hindi) tavsiye ederim. Zira onda yedi türlü şifa vardır. Zatü’l’cenb’in ilacı ondadır. Boğaz hastalığına karşı burna damlatılır. Zatü’l-cenb’e karşı ağızdan verilir” (Buhari, Tıbb 10, 21, 26; Müslim, Selam 139, (1214); Ebu Davud, Tıbb 13, (3877)).

Eziklerde yağlı denilen kirli koyun yünü eziğe bastırılıp sıkıca sarılır (Eyüboğlu, 2007). Vücut sıcaklığının düştüğü uyku esnasında adaleler ve eklemler sertleşir böylelikle daha da gerginleşen eklemlerde ve kaslarda ağrı oluşur. Bu ağrıların tedavisi sıcak su banyosu ve harekettir fakat tek seansta ağrılar geçmeyebilir.

İngiltere’de örneğini gördüğümüz şekilde felç geçiren veya uzun süre yatmak zorunda olan hastaların yataklarının altına saf koyun postu serilir. Bu vücudun ısısını yükseltip kronik vücut ve sırt ağrılarını azaltmaktadır (Efendigil Karatay, 2011).

Geleneksel tıbbımızda yöremize göre, koyun postu, yünü, tiftik yünü gibi farklı yün malzemelerin yaşama dahil edilmesinden hiç vazgeçilmemiştir. Ancak son zamanlarda Türkiye’de de yaygınlaşan medikal koyun postu kullanımı bize teknoloji ile sağlığı etkileyen durumları tekrar düşünme imkânı sağlamıştır.

Siirt bölgemizde üretilen el yapımı saf tiftik yünden yapılan battaniyelerin yatak altında kullanılması kas, adale, bel, eklem ve romatizma kaynaklı vücut ağrılarını hafifletebilir (Efendigil Karatay, 2011). Bel ağrısının tedavisinde Anadolu’da bele masaj yapılarak sıcak uygulanır ve kirli koyun yünü sarılır. Bir süre bekletilip sonra tekrarlanır. Burada koyun yününün kirli olması gerektiği vurgulanır çünkü kirli koyun yünü yıkanmış yünden daha etkilidir (Eyüboğlu, 2007). 

! Kronik sırt ağrılarında Anadolu’da ağrıyan yere masaj uygulandıktan sonra sıcak uygulanarak yün ile sarılır (Eyüboğlu, 2007).


XXXXXXXXXX