Floransa Cumhuriyeti'nde doğan Michelangelo'nun eserleri, Klasik Antik Çağmodellerinden esinlenerek ortaya çıktı ve Batı sanatı üzerinde kalıcı bir etki bıraktı. Michelangelo'nun yaratıcı yetenekleri ve çeşitli sanatsal alanlardaki ustalığı, onu rakibi ve büyük çağdaşı Leonardo da Vinci ile birlikte arketipik bir Rönesans adamı olarak tanımlamaktadır.
Günümüze ulaşan yazışmaların, eskizlerin ve anıların sayısı göz önüne alındığında, Michelangelo 16. yüzyılın en iyi belgelenen sanatçılarından biridir.
Çağdaş biyografi yazarları tarafından döneminin en başarılı sanatçısı olarak değerlendirildi.
Michelangelo erken yaşta şöhrete ulaştı. En iyi bilinen eserlerinden ikisi olan Pietà ve Davut heykellerini 30 yaşından önce yaptı. Lorenzo Kütüphanesi tasarımı, Maniyeristmimariye öncülük etti. 71 yaşında, Aziz Petrus Bazilikası'nın mimarı olarak Genç Antonio da Sangallo'nun yerine geçti. Michelangelo, ölümünden sonra bazı değişikliklerle kubbe gibi Batı ucu da kendi tasarımına göre tamamlanacak şekilde planı dönüştürdü.
HAYATI;
Michelangelo, 6 Mart 1475'te Arezzoyakınlarında Caprese’de doğar. Ailesi, o daha bir aylıkken Floransa’ya taşınır. Annesi, kendi altı yaşındayken ölen Michelangelo, 13 yaşına geldiğinde Floransa’da Domenico Ghirlandaio’nun yanına öğrenci olarak verilir. Bertoldo di Giovanni’nin zamanında, Medici ailesine ait olan San Marko bahçesinde çalışan genç Michelangelo, bu arada Lorenzo de' Medici ile tanışır.
Michelangelo, heykeldeki rüştünü kanıtladığı ilk ve en ünlü eseri olan çocuk kral Davud’un heykelini yaptığında henüz 26 yaşındadır. Beş buçuk metrelik bir mermer kütleden çıkaracağı eser için genç dâhi, mermer bloğun yanına bir baraka inşa ederek, yardımcısız bir şekilde, çoğu zaman geceli gündüzlü çalışarak Rönesans sanatının harikalarından biri olarak kabul edilen Davud’u yaratır.
1505 yılında Papa II. Julius tarafından kendine, en önemli başarılarından biri olacak Vatikan’ın yanındaki Sistina Şapeli’nin tavan resimlerinin yapılması işi verilir. 3 yıl sonra başlayacağı bu görevi sanatçı, 520 metrekarelik bir alanda yaklaşık dört yıllık bir çalışmanın ürünü olarak bitirir.
Ortasında, her biri Âdem, Havva ve Nuh Tufanıyla ilgili İncil’in Eski Ahit’inden alınma öykülerden esinlenerek yapılan resimlerin bulunduğu dokuz pano bulunan freskin yan unsurları da mitolojik figürlerle bezelidir. Özellikle “Adem'in Yaratılışı” ismindeki sahne batı resim sanatının en canlı tasvirlerinden biri kabul edilir.
Son 500 yıldır Hristiyan dünyasının en önemli Şapeli olarak kabul edilen Sistina Şapeli onun en görkemli eseri olarak kabul edilmektedir.
Kıyamet Günü tablosuna başından beri muhalefet eden yeni Papa IV. Paulus ise, tablodaki imgelerin fazlaca müstehcen göründüğünü belirterek Michelangelo’dan tabloyu biraz daha ‘düzgün’ hale getirmesini isteyince, ustanın cevabı şu olur: “Papa’ya söyleyin, bu küçük bir mesele ve kolaylıkla uygun hale getirilebilir. Önce kendi yaşadığımız bu dünyayı uygun ve yaşanılır bir hale getirsin, sonra da bu tablo da aynı uygunluğa girecektir.” Michelangelo'nun yaşadığı çağ, kendiyle boy ölçüşebilecek derecede yetkin ressam ve heykeltıraşlara da tanıktır aynı zamanda.
Bunların başında Rafael ve Leonardo Da Vincigelir. Bu sanatçılar arasında keskin ancak hoşça bir rekabet vardır. Anlatılan bir öyküye göre, sanatçının rakiplerinden Rafael ve Bramante, iş birliği yaparak Michelangelo'ya Sistina Kilisesinin işini verdirmeye çalışırlar. Böylelikle, kendini ressamdan çok bir heykeltıraş olarak kabul eden Michelangelo, bu işi kabul etmeyerek Papanın gözünden düşecektir. Hayatının son dönemini Roma'daki Aziz Petrus Bazilikası'nın mimarı olarak geçiren Michelangelo 18 Şubat 1564'te 89 yaşında ölür. Michelangelo'nun ellerinde oluşan romatizmal hastalık sanatçıyı etkilese de çalışmalarına tarzını değiştirerek devam etmiştir.
Rönesans sanatına benzersiz bir etkide bulunan Michelangelo, klasik sanat tekniklerini öğrenmesinin yanı sıra asıl olarak, insan formunu her açıdan tasvir edebilmek için kadavralar üzerinde çalışıp, Yunan ve Roma sanatından devraldığı idealleştirilmiş insan tasarımlarını ulaştığı gerçekçilik boyutunu yakalamaya çalışır. Batı resminin babası olarak bilinen Giotto'nun resmindeki doğallık ve gerçekçilik ile 15. yüzyıl başında tam olarak anlaşılabilen derinlikte perspektif olgusunu geliştirip kendi tarzına temel yapan Michelangelo onlarca heykel, freske imza atıp Roma'nın yeniden inşa ve düzenlenmesinde de önemli görevler almıştır.Onu idolü olarak seçen birçok kişi vardır.
🟥
Kandil
İçinde yağ ve fitil bulunan aydınlatma aracı
Geçmişten günümüze aydınlatma araçları sırasıyla ateş, meşale, yağ lambası, mum, kandil, gaz lambası, akkor ampul, floresan lamba, halojen lamba ve LED'dir.
Sümerler medeniyeti; sığır yağı, zeytinyağı ve diğer çeşitli bitkisel yağ türleri ile aydınlatma amaçlı kandili icat etmiştir. Sümerler döneminde bu yağ lambaları, genellikle taş ya da kil yardımı ile yapılmıştı.
Kandil, içinde sıvı bir yağ ve fitil bulunan kaptan oluşmuş aydınlatma aracıdır.
Kandiller, zamana ve yere göre, kil ve pişmiş toprak, pirinç, bronz gibi farklı malzemelerden yapılmıştır. Yağ olarak zeytinyağı ya da çeşitli hayvansal yağlar kullanılmıştır.
Binlerce yıl öncesinden itibaren insanlar tarafından aydınlatma amaçlı kullanılmıştır. 1780'lerde Argand lambası, 1850'lerde gaz lambasıkandillerin yerini almıştır.
Kandillo Kırmızı Kandil Yağı Kokusuz Dumansız Iç Mekan Gaz Lambası Yakıtı.
Allah göklerin ve yerin nûrudur. Onun nûrunun misali, içinde kandil bulunan bir kandilliktir. Kandil bir cam içindedir, cam inciyi andıran bir yıldızdır; (bu kandil) doğuya da batıya da ait olmayan, yağı neredeyse ateş dokunmasa bile ışık veren mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Nûr üstüne nûr. Allah nûruna dilediğini kavuşturur.~Nur,35
♻️
Eger dallar yolumuza dogru büyüyorsa, yolu degistirmek zorundayiz.
🎥 Altamira Magrasinin Sirlari
- Her insan bakar. Fakat önemli olan baktığın yerin sende bir şeyler uyandırması, sana bir şeyler anlatması, senin ondaki hakikati görebilmen. Bakmak doktorluk ise, görebilmek hekimliktir. Allah(cc) Kur'an'ın birçok yerinde bakmaktan/düşünmekten bahseder, yeryüzündeki ayetlerden bahseder. Bize düşen bunları görebilmektir. Fotoğrafçılık ise görebildiğini başkalarına aktarabilmek için kullandığımız bir araçtır. -
Dioskurların metnine ek olarak, el yazması ona eklenmiştir; Rufus'a atfedilen Carmen de herbis, genellikle Philadelphia'lı Dionysius ile özdeşleştirilen belirli bir Dionysius'un ornitolojik incelemesinin bir açıklaması ve Kolofonlu Nicander'in yılan ısırıklarının tedavisi mevcuttur.
Kitabın kendisi için yapıldığı Anicia Juliana'nın iki yanında Megalopsychiave Phronesis'in portresi (folio 6v'den detay)
Tarih;
El yazması kitap artik bilim adamları tarafından Juliana Anicia Kodeksiolarak adlandırılmaktadır. Konstantinopolis'teki imparatorluk hastanesinde her gün ders kitabı olarak kullanılmış ve Konstantinopolis imparatorluk hastanesinde her gün ders kitabı olarak kullanılmış ve bir Orta Çağ notu, Nathanael adlı bir Yunan hemşirenin 1406'da hastalığın geri teptiğini kaydediyor.
İstanbul’da koca bir hazine bıraktım. Bu Dioscurides’in bir eseridir. Gayet eskidir, majüskül harflerle yazılmıştır. İçinde nebatat resimleriyle, eğer yanılmıyorsam, bazı Cratevas parçaları ve kuşlar hakkında küçük bir eser de vardır. Kitap: Hamon isimli bir Yahudi’nin oğluna aittir. Hayatında Süleyman’ın doktoru idi. Kitabı satın alacaktım. Fakat fiyatı beni korkuttu. Yüz düka altından bahsedildi. Buna benim kesemden ziyade imparatorun kesesi dayanabilir. İmparatoru, bu kadar muhterem bir muharriri böyle bir esaretten kurtarmak için teşvik etmekten geri kalmayacağım.
„
Ogier Ghislain de Busbecq’in önerisi üzerine satın alınan bu yazma eser şu anda Avusturya Millî Kütüphanesi'nin el yazmaları arasında tutulmaktadır. Viyana'da Codex Vindobonensis med. gr. 1. olarak tanımlanıyor. El yazması, tarihi önemi nedeniyle 1997 yılında UNESCO'nun Dünya Belleği Programı Kaydı'na kaydedilmiştir.
Çizimler;
Folio 83r Rubus fruticosus (böğürtlen)
El yazmasında orijinal 435 resimden 383 tanesi tam sayfa bitki resmidir.
Folio 6 verso'da Anicia Juliana'nın ithaf minyatür portresi özellikle dikkat çekicidir. El yazması, Anicia'ya, Konstantinopolis'in banliyölerinde bir kilisenin inşasını finanse ettiği için minnettarlığından dolayı sunulmuştur.
El yazmasındaki ön yazılar dizisi, her biri yedi tanınmış farmakologdan oluşan bir grubun yer aldığı iki tam sayfa minyatürle başlamaktadır. İkinci resimde, en göze çarpan ve sandalyede oturan tek kişi Galen'dir. Yanında taşlara veya yere oturan üç çift doktor daha vardır. Galen'e en yakın olanlar Krateuas ve Dioscurides'tir. İkinci çift ise Apollonius Mys ve Nicander'dir. Galen'den en uzaktakiler Andreas ve Efesli Rufus'tur.
Dioscurides'in önünde, alt katta oturan bir sanatçı adamotu kökünün resmini çizmektedir. Doğadan resim yapıyor. Baktığı adamotu kökü kişileştirilmiş Epinoia (düşünce gücü) tarafından tutulmaktadır. Merkezi niş olan bir revaktan oluşan mimari bir arka plan bulunmaktadır.
Viyana Dioscorides'in 483v numaralı folyosundan bir kuş galerisi
Dionysius'un kuşlar üzerine yazdığı eserin farklı ifadeleri üç kitapta yer almaktadır.
Walther, Ingo F. and Norbert Wolf. Codices Illustres: The world's most famous illuminated manuscripts, 400 to 1600. Köln, TASCHEN, 2005.
Weitzmann, Kurt. Late Antique and Early Christian Book Illumination. New York: George Braziller, 1977.
Leslie Brubaker, "The Vienna Dioskurides and Anicia Juliana" in Byzantine Garden Culture ed. Antony Robert Littlewood, Henry Maguire, and Joachim Wolschke-Bulmahn (Washington, D.C.: Dumbarton Oaks Research Library and Collection, 2002).
Osmanlı İmparatorluğu'nun Yahudi hekimi binlerce derde deva oldu! Moşe Hamon kimdir?
Osmanlı Padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman'ın başhekimi Moşe Hamon binlerce derde dermen oldu!
Vebadan, cüzzama birçok hastalığa tedavi üretti. Osmanlı'da saray hekimliğine dahi yükseldi. Seferad Yahudisi Moşe Hamon kimdir?
Seferad Musevileri'nden olan Moşe Hamon, 1490’da İspanya’da dünyaya geldi. Babası Josef Hamon’la birlikte sürgünden kurtarılarak Osmanlı'ya getirilmişlerdir. Moşe Hamon üstün zekası, birçok dili bilmesiyle dikkatleri hızlı şekilde üstüne çekmiştir. Hekimliğe başlaması ise II. Bayezid’in, sonra da Yavuz Sultan Selim’in özel hekimliğine uygun görülmesiyle başlamıştır. Padişahların çıktığı her sefere o da katılmıştır. 1518’deki seferden dönerken Şam’da hastalanır ve 68 yaşında ölür.
MOŞE HAMON SARAY HASTANESİNDE
Hekimliği ise hekim olan babasından öğrenen Moşe Hamon, çok küçük yaşından beri sarayhastanesi ve eczanesiyle iç içedir. Babasının ölümünü takiben Yavuz Sultan Selim’in ve daha sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın özel hekimliğini yapmıştır. Kanuni’nin emriyle 1526’da Macaristan’ın sağlık sistemini kurmakla görevlendirilmiştir.
🟥
Osmanlı Sarayında bir Yahudi hekim: Moşe Hamon ve Hamon Ailesi - Selin SÜAR
14 Mart 1827’de Osmanlı Padişahı II. Mahmud’un kurduğu Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire ile başlayan bir gelenek günümüzde Tıp Bayramı olarak kutlanır.
1919 yıllarında işgal altındaki İstanbul’da harekete geçen Tıbbiyeliler, tepkilerini yine 14 Mart tarihinde düzenledikleri yürüyüşlerle göstermiş. Ancak II. Mahmud’un bu okulu kurmasından aşağı yukarı 500 yıl kadar önce, Kanuni Sultan Selim’in emrinde ve himayesinde Yahudi bir doktor olan Moses Hamon, Osmanlı Sarayında hekim olarak çalışmaktaydı.
Gerek sarayda gerekse halk arasında ve kendi cemaatinde itibarı çok yüksekti; saygın bir kişiliği vardı. Bir Seferad Yahudi’si olan Hamon, 1490’da İspanya’da doğdu. Babası Josef Hamon’la birlikte daha sonra, malum ferman ile Osmanlı topraklarına geldiler.
Altın çocuk olarak da tanımlanabilecek olan Hamon’un bilgiye olan açlığı, merakı ve birden fazla dili akıcılıkla konuşabilmesi onu, çok genç yaşından itibaren itibarlı bir konuma yükseltmiş ve padişahın hekimi olarak görevlendirilmesine olanak sağlamıştı.
Değerli araştırmacı Naim Güleryüz’ün aktardığına göre Hamon veya İspanyolca telaffuz edilişine göre Amon Ailesinin Osmanlı’daki ün yapan bireylerinin ismi, İshak Hamon, Josef Hamon, bizim bu yazımızın kahramanı olan Moses veya Moşe Hamon, oğul İshak Hamon ve torun Josef Hamon’dur. İshak Hamon, Yahudilerin İspanya’dan ayrılması ile İstanbul’a yerleşir ve kısa zamanda buraya uyum sağlar. Josef Hamon ise ilk olarak II. Bayezid’in, sonra da Yavuz Sultan Selim’in özel hekimi olur. Padişahların çıktığı her sefere Sultan’ın yanında katılır. 1518’deki seferden dönerken Şam’da hastalanır ve 68 yaşında ölür.
Babası gibi hekim olan Moşe Hamon, çok küçük yaşından beri saray hastanesi ve eczanesiyle iç içedir. Babasının ölümünü takiben Yavuz Sultan Selim’in ve daha sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın özel hekimi olur. Kanuni’nin emriyle 1526’da Macaristan’ın sağlık teşkilatını kurmakla görevlendirilir.
Güleryüz, Moşe Hamon’un 1526 - 1551 yılları arasında Osmanlı Nakşî yazısı ile Türkçe yazdığı ve Kanuni’ye ithaf ettiği eserinin Arapça olan giriş bölümünde, diş hastalıklarını ve ameliyatlarını en ince ayrıntılarına kadar anlattığını ve dünya üzerinde bulunan dört değerli kitaptan biri olan bu eserin halen İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü kütüphanesinde bulunduğunu belirtmektedir.
En büyük dededen başlayarak sarayda iyi ve güvenilir bir yer elde edinen Hamon Ailesinde Josef ve oğlu Moşe, ayrıca kurdukları iyi ilişkiler ve diplomatlık mesleği ile de sarayın gözdeleri olmuşlardı. Daha sonra bu gelenek ve itibar torunları tarafından da devam ettirilmişti.
Bu süreç zarfında tarihsel kayıtlarda yer alan, ancak Hamon Ailesi için olup olmadığı belirsiz bir fermandan da söz edilmektedir. Evlad-ı Musa, yani Musa’nın Çocukları isimli ferman, söz konusu Yahudi ailenin devlete hizmetlerinin bir ödülü olarak bütün vergilerden muaf tutulmasını emreder.
Ancak aynı kaynakta bu fermanın Fatih Sultan Mehmet’in Portekiz kökenli Ribi Moşe Hamon’u özel hekimi olarak seçtiği ve Evlad-ı Musa namı ile anılan Ribi Moşe’nin kendisinin, ailesinin ve gelecekteki tüm sülalesinin vergilerden muaf tutulmasını buyurduğu belirtilirken, bir başka bölümde Moses Hamon için verilen bir fermandan bahseder. Bu fermana göre, Moses Hamon olmak üzere Hamon Ailesinin üyeleri vergilerden muaf sayılacak ve kendilerine gösterilecek saygıda kusur edilmeyecektir.
Düzen bozuculuğu engelleme, hakkı gasp etme gibi olumsuz olayların dışında bazı tarihçiler bu tarz fermanların gayrimüslimler için çok nadir verildiğini yazmaktadır. Kim için olursa olsun Evlad-ı Musa, Osmanlı içerisinde çağdaşlarının aksine antisemit faaliyetlerin yer almadığını gösteren ince bir ayrıntı olarak da değerlendirilebilir.
Osmanlı’da Hamon Ailesinden başlayarak birçok Yahudi hekim toplumun çok güvendiği ve itibarlı kişiler olarak tarihte yerlerini almıştı.
Jozef Hamon (veya Yosef Hamon, Joseph Hamon), 1450'lerde Granada'da doğdu. Her ne kadar Carmoly, Josef'in İtalya'da doğduğunu iddia etse de İmmanuel Aboab, Josef'in Endülüslüolduğuna emindir.
Önce II. Bayezid'in, ardından Yavuz Sultan Selim'in özel doktorluğunu yapan Moşe Hamon'un babası Josef Hamon, bu padişahların düzenlediği her seferde yanlarında bulunmuştur.
Galante'ye göre, Talmud'da görülen anbar, küpe, küfe gibi Türkçe sözcükler muhtemelen Yahudilere Kuzey Irak'taki Türklerden geçmiştir. Bu ihtimal ele alındığında Türklerle Yahudiler ilk defa Mezopotamya'da temas kurmuşlardır.
Anadolu'da kurdukları organize ve özgürlükçü yönetimle Selçuklu Hanedanı, gerek fethettikleri yerde karşılaştıkları Yahudilere, gerekse Bizans İmparatorluğu'nun zulümlerinden kaçıp gelen Yahudilere belirli bir vergi karşılığında din ve vicdan özgürlüğü tanıdılar. Galante, Selçuklu hükümdarlarından birinin vezirinin Yahudi olduğunu da dile getirir.
15. ve özellikle 16. yüzyıllar, Osmanlı Yahudilerinin altın çağı olmuştur.Osmanlı topraklarına ilk matbaayı getiren kişiler olan Yahudiler, ayrıca Osmanlı hükûmetinde önemli mevkilere gelmişlerdir.
1354'te Gelibolu, 1360'ta Ankara, 1361'de Edirne, 1422'de İzmir, 1430'da Selanik ve 1453'te İstanbul fethedilince, bu şehirlerdeki Yahudiler ülke genelindeki Yahudi nüfusunu da artırmış oldu.Edirne'deki Yeşiva (Yahudi din okulu), ülkenin her yerindeki Yahudi öğrenciler için bir eğitim ve kültür merkezi oluşturdu. ⚔️ II. Bayezid döneminde, 1492'de gerçekleşen Osmanlı topraklarına toplu Yahudi göçü dışında başka toplu göçler de gerçekleşmiştir. Örneğin 1376'da Macaristan'dan, 1394'te Fransa'dan, 15. yüzyılın başında Sicilya'dan, 1420'de Venedik'ten ve 1470'te Bavyera'dan kovulan veya kaçan Yahudiler, kurtuluşu Osmanlı topraklarına sığınmakta bulmuştur.
Millet sisteminde Yahudiler diğer azınlıklarla aynı kapsamda düşünülmüşlerse de, özellikle 15 ve 16. yüzyıllarda teorik statü ile uygulama farklı idi. Osmanlılar Yahudileri, Hristiyanlara nazaran kendilerine daha yakın görmekteydi; bunun sebebi hem iki din arasındaki benzerlik hem de Hristiyan Avrupa'nın Osmanlılara karşı verdiği mücadeleydi. II. Mehmed bir süre sonra Yahudileri "bir takım vergilerden"[dn 2] muaf tutmuştur.
🔻Kökeni Arapçamilla'dan gelen millet teriminin Osmanlı Türkçesinde din, dini cemaat ve ulus olmak üzere üç temel anlamı vardı.Kur'an'da geçen kullanımından gelen ilk anlamı 19. yüzyıla kadar Osmanlı idari belgelerinde kullanıldığı görülmektedir.❗️ Örneğin Ermeniler tek bir millet olmayıp Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan milletlerine ayrılırlardı.
19. yüzyılın başlarında Sultan II. Mahmuddönemine dayanmaktadır. Bu dönemde resmi belgelerde gayrimüslim tebaanın Rum Ortodoks, Ermeni ve Yahudi olmak üzere üç resmen tasdik edilmiş millet olarak düzenlendiği belirtilmeye başlanmıştır.
1876 Osmanlı Anayasası'nın Osmanlı Türkçesiversiyonunda “millet” kelimesi Arapça ve Farsça versiyonundaki gibi kullanılmasına rağmen o zamanlarda Arapça “milla” kelimesinin kullanımı azalarak yerini “ümmet” kelimesi almaya başlamıştır.
Ermeni, Rum ve Yahudi yerleşikler “millet” kelimesini kullanmak yerine kendilerini ulus olarak tanımlamışlardır.
İslami çoğunluk üstün konumda olup, bir Müslümanın taraf olduğu herhangi bir anlaşmazlık şeriat temelli yasalara tabi olurdu.
Daha sonraları millet kavramı algısı 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki milliyetçiliğin yükselişi ile değişmiştir.
📖Evliya Çelebi'nin aktardığına göre Edirne'den İstanbul'a yerleşen Yahudiler el Mahallet ul-Yahudiyin el-Edirneviyinisimli semtte yaşamaktaydı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda hakim dinler.
Yahudilerin dünden bugüne tarih boyunca okumaya ve eğitime özel bir önem verdikleri bilinir. Yahudilikte eğitim çocuklukta başlayan, ancak yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Esasen Musevi dininin, kültürünün temelini oluşturan Tanah, yani Tora (Tevrat) - Neviim (Peygamberler) - Ketuvim (Kutsal Yazılar) külliyatının değişik bölümlerinde, özellikle Yasanın Tekrarı, Süleyman’ın Özdeyişleri ve Mezmurlar’ın birçok ayetinde ‘eğitim, bilginin paylaşılması ve sonraki kuşaklara iletilmesi’ konusunda kesin ifadeler mevcuttur.~Sinagog bile çok kez Bet ha-Midraş, yani ‘öğrenim yeri’ olarak adlandırılır. Yidiş lisanında ibadethane sinagog schul (şul) yani okul olarak anılır.📚 Osmanlı Arşivleri,Ayrıca, Evliya Çelebi’nin ve bir kısmına Londra ile Oxford kütüphanelerinde eriştiğim yabancı ziyaretçi seyahatnamelerinden, yurdumuzda görevde bulunmuş kimselerin anılarından faydalandım.
Kişisel bir soru, tarih aşkı nasıl başladı?
Tarih aşkımın ilk tohumlarını atan kişi, İlkokulda (Taksim 29. İlkokul) sınıf öğretmenimiz Leman Hanım’dır. Bu tohumu sulayan ortaokulda (Saint Michel) tarih hocamız Ali Rıza Sağman, yeşerten ise milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Tarih tekerrürden ibarettir. Ders alınsaydı tekerrür etmezdi” sözüdür. Onun paralelinde Brecht’in “Bugün yarına, dünle beslenerek yol alır” görüşü de çalışmalarımı her zaman motive etti.
🔻Tarih tekerrürden ibarettir sözü geçmişte yaşanmış olan bir olayın veya durumun gelecekte de tekrar edebileceği manasına gelmektedir.❗️~ bir olayda kişiler geçmişte benzer yaşanmış olayları örnek vererek “Tarih Tekerrürden İbarettir.”
~Süleyman dönemi‘ne dönüs. ~
🔻Déjàvu; yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu.Anı daha önceden yaşamışlık hâlidir.❗️
🗣️Kac romali taniyorsun ki? Hayatinda hic biriyle sohbet ettin mi ? Birini bile tanimazken hepsinden nefret etme …
Messala Brutus'un arkadaşıdır ve Brutus'un ordusunda bir subaydır. Brutus ve diğerleri Antony, Octavius ve Lepidus'a karşıdır.
⬇️
I. Serhas
Ahameniş İmparatorluğu'nun beşinci kralı.
I. Serhas veya Kserkses (Farsça: Haşayarşa; خشايارشا);Hükümdarlık: MÖ 486 – 465), Ahameniş İmparatorluğu'nun Pers kralıydı. YunancaEski Pers hükümdar adlarından Xšayāršā(Hşayarşa) sözcüğünden gelen Serhas, "kahramanlar kralı" anlamına gelmektedir.
MÖ 484'te Serhas komutasındaki ordu Anadolu'ya vardı. MÖ 480'de Çanakkale'de, Çanakkale Boğazı (Dardanel)'in karşı kıyısında yer alan Sestos'a Naraburnun'daki Abidos'tan gemilerden bir köprü yapıp askerlerini boğazdan karşıya geçirdi. Herodot, Serhas'ın beş milyondan fazla adamı olduğunu söylese de, ozan Simonides bu sayının üç milyon dolayında olduğunu belirtir. Herodot, ordunun içerek ırmakları kuruttuğunu ve koca kentlerin erzağını tükettiğini de öne sürmektedir.
I. Serhas, Ahameniş İmparatorluğu'nun M.Ö. 486'dan 465'e kadar hüküm süren dördüncü kralıydı. I. Darius ve Büyük Kiros'un kızı Atossa'nın oğlu olarak dünyaya geldi ve babasının sarayında büyüdü ve eğitim gördü. I. Darius'un ölümü üzerine Serhas onun yerine kral olmuş ve isyanları bastırarak ve imparatorluğun yönetimini merkezileştirerek gücünü pekiştirmeye çalışmıştır. En çok Atina ve Sparta önderliğindeki Yunan şehir devletlerinin isyanına karşılık olarak M.Ö. 480 yılında Yunanistan'ı işgal etmesiyle tanınır. İşgal, küçük bir Yunan kuvvetinin Pers ordusunu geri püskürttüğü Thermopylae Muharebesi ile başlamış ve nihayetinde Salamis Muharebesi ve Platea Muharebesi'nde Persler mağlup edilmiştir.
🔻Stoneman, Serhas'ın aldığı eğitimin, 17. yüzyıl Safavi İmparatorluğu'nun büyük hükümdarı Şah Abbas gibi kendisinden sonra gelen İran krallarınınkinden pek farklı olmadığını söylemektedir. Kserkes, MÖ 498 yılından itibaren Babil'deki kraliyet sarayında ikamet etmiştir.❗️
Serhas'ın tahta çıktığı sırada, sahip olduğu bazı topraklarda sorunlar baş göstermekteydi. Mısır'da bir isyan meydana geldi ve bu isyan Serhas'ın orduyu bizzat yönetip düzeni sağlamak için harekete geçmesini gerektirecek kadar tehlike teşkil ediyordu. Serhas, MÖ 484 Ocak ayında isyanı bastırdı ve kardeşi Achaemenes'i, isyan sırasında hayatını kaybeden satrap Pherendates'in yerine Mısır satrapı olarak tayin etti.
Akadcabāb-ilû sözcüğü Tanrı'nın kapısı demektir. Sümercede aynı anlama gelen sözcük Kadingirra'dır. Eski Ahit'te Babil sözcüğü Babelşeklindedir. Bu kelime İbranice Bavel kelimesinden gelir ve Eski Ahit'te "kargaşa, karışıklık" şeklinde açıklanır.
Babil'in Asma Bahçeleri içinde bulunan Babil Kulesi, Tanrı Marduk adına yapılmıştır. Sümerliler, yükseklere taparlar ve yer ile göğü bağlayan kutsal bir ağacın varlığına da inanırlardı. Sümerliler yeri göğe bağlayan bu ağacı temsil eden ve Tanrıdağı dedikleri kuleyi zamanımızdan 5000 yıl kadar önce yapmışlardır.
Kule temelde 90 metre genişlikte ve 90 metre yüksekliğe sahip 7 katlı bir bina idi. Kulenin çevresinde rahip sarayları, ambarlar, konuk odaları, Tanrı Marduk adına yapılmış bir diğer tapınak olan Esagila'ya giden aslanlı geçit ve dini tören yolu vardı.
Tanah ve Eski Ahit hemen hemen aynı olduğu için her iki dinde Babil bahsi aynıdır. Babil kulesinden Tevrat'ın Yaratılış (Tekvin) kısmında bahsedilir. Nuh'un oğulları Büyük Tufan'dan sonra Sinar (Sümer)'da yerleşmiş, burada bir şehir ve göklere yükselen bir kule yapmak istemişlerdir.
🔻Kulenin yıkılışı Tevrat'ta anlatılmaz ancak veya Leptogenesis olarak bilinen Yahudi belgelerinde anlatılır.❗️
Eski Ahit'te Hâmân, Firavun'un değil, Pers kralı Ahaşveroş'un veziri olarak geçmektedir.
Kur'an'daki yazılış şekliyle Hâmân isminin Eski Mısır'da bir kişi adının tam bir harf çevirisi olduğu anlaşılmış olup sözkonusu adın hiyeroglif imlâsı bilinmektedir. Bu kişinin “taş ocakları işçilerinin şefi” olup inşaat işlerinden sorumlu en yetkili şahsın bu şekilde adlandırıldığı tespit edilmiştir.
Arkeolojik olarak Babilde bir kule’den söz edilebilir olmasına rağmen, Mısır arkeolojisinde kayda değer böyle bir yapıdan bahsedilmez. Yerel şartlar gereği inşaatlarında Babilliler kerpiç, Eski Mısır ise taş işçiliği kullanır.
İslami kaynaklarda Haman için olasılıklar şöyle sıralanır;
Kur'an'da "Firavun" kelimesinin bir unvan olarak kullanıldığı savına benzer "Hâmân"'ın da bir şahıs değil, Amon rahiplerine verilen bir unvan olduğu ileri sürülür.
ilahın adı zaman zaman "Hâmân" şeklinde de telaffuz edilmiş ve onu temsil eden rahip de aynı adla anılmıştır.
Bir kitâbede Amon'dan en önemli mâlî memur ve hazinedar olarak bahsedilmektedir. Amon, bütün orduların kumandasından ve tanrılara adanan binaların yapımından da sorumlu idi. Amon'un başrahibinin mabetlerin inşasından sorumlu olması ile Kur'an'da, Firavun'un Hâmân'dan bir kule inşa etmesini istemesi arasında tarihi bir ilgi bulunmaktadır.
Kur'an'da yer alan Hâmân bir şahıs adı veya inşaat işlerinden sorumlu en üst düzeydeki yetkiliyi ifade eder. Mısır tarihinde de bu görevin Amon başrahibine ait olduğu belirtilmektedir.
Hâmân'ın kimliği için Mûsâ zamanında yaşayan Firavun'un veziri, sarayındaki önemli bir şahsiyet veya Amon kültünün başrahibi gibi olasılıklardan birisi olabileceği düşünülür.
Yeni Krallıktaki İnsanlar sözlüğünde Hâmân'dan "taş ocaklarının başı" olarak bahsedildiği iddia edildi.
➡️Böylece onlara yeryüzünde kuvvet ve hâkimiyet vermeyi; Firavun, Hâmân ve ordularına da, İsrâiloğulları eliyle geleceğinden korktukları şeyleri başlarına geçirip göstermeyi diliyorduk.~Kasas,6
➡️Firavun da Hâmân da askerleri de yanlış bir yolda idiler.~Kasas,8
➡️Bunun üzerine Firavun: “Ey ileri gelenler!” dedi, “Şimdiye kadar sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyordum! Ey Hâmân! Haydi benim için tuğla ocaklarını tutuştur, balçığı pişir, fazlaca tuğla imal ettirip öyle yüksek bir kule yap ki, belki çıkıp oradan Mûsâ’nın ilâhını görürüm! Gerçi ben onun kesinlikle yalancılardan biri olduğuna inanıyorum, ama neyse!” ~Kasas,38
➡️Kârûn, Firavun ve Hâmân’ı da helâk ettik. Halbuki Mûsâ onlara apaçık mûcizeler getirmişti. Fakat onlar ülkede büyüklük taslayıp insanları ezmeye devam ettiler. Neticede onlar da, azabımızdan kaçıp kurtulamadılar.~Ankebut,39
➡️Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a. Ama onlar Mûsâ için: “Bu bir sihirbaz, büyük bir yalancı!” dediler.~Mümin,24
➡️Firavun: “Ey Haman! Bana yüksek bir kule yap” dedi, “Umarım ki böylece yollara ulaşırım.” ~Mümin,36
zelotlar genellikle ferisiler gibi düşünmekle beraber tanrı'dan başka bir yönetici tanımamaktaydılar.
🎥 House of David (dizi)
🎥 Ben-Hur 1959
🟥
Antoine Laurent de Jussieu
Fransız bitki bilimci (1748 – 1836)
Antoine Laurent de Jussieu (12 Nisan 1748, Lyon- 17 Eylül 1836, Paris), Fransızbotanikçi. Çiçekli bitkileri ilk defa sınıflandıran bilim insanıdır ve sınıflandırma sistemi günümüzde büyük ölçüde kullanılmaya devam etmektedir. Sınıflandırması, amcası botanikçi Bernard de Jussieu'nun başladığı ancak yayımlamadığı bir çalışmanın genişletilmiş halidir. Bitki bilim mahlası Juss.'tur.
🟥
Achille Richard
Fransız bitki bilimci (1794 – 1852)
Achille Richard (27 Nisan 1794, Paris - 5 Ekim 1852), Fransız bir botanikçi, botanik illüstratör ve doktordur.
🟥
Adrien-Henri de Jussieu
Fransız bitki bilimci (1797 – 1853)
Adrien-Henri de Jussieu (23 Aralık 1797 - 29 Haziran 1853), Fransız bir botanikçidir. 1824'te Euphorbiaceaebitki Familya üzerine yazdığı bir incelemeyle tıp doktoru unvanını aldı. Babası 1826'da emekli olduğunda, Jardin des Plantes'te onun yerine geçti; 1845'te bitki organografisi profesörü oldu.
🟥
Édouard Spach
Fransız bitki bilimci (1801 – 1879)
Édouard Spach (23 Kasım 1801 – 18 Mayıs 1879) Fransız botanikçi.