Tanrı yerine “akıllı tasarımcı”
İndirgenemez Karmaşıklık: Bilimsel Bir Kavram Mı, Yoksa Çöp Bilim Mi?
İndirgenemez Karmaşıklık Nedir?
İndirgenemez karmaşıklık, içindeki parçalardan herhangi biri çıkarıldığında işlevini kaybeden sistemleri tanımlamak için kullanılan bir terim. Bu fikrin savunucuları, bazı biyolojik sistemlerin o kadar karmaşık olduğunu iddia ediyorlar ki, bu sistemlerin daha basit hallerinin işlev göremeyeceğini ve dolayısıyla evrim yoluyla oluşamayacağını öne sürüyorlar.
Biyokimya Profesörü Michael J. Behe, indirgenemez karmaşıklığı şöyle tanımlıyor:
"İndirgenemez karmaşıklıkla söylemek istediğim birçok etkileşimli parçadan oluşan, temel bir görevi yerine getiren ya da katkıda bulunan tek bir sistemdir. Bu tür bir sistem, tedricen, küçük, başarılı öncü değişikliklerle üretilemez."
Göz Örneği
Akıllı Tasarım savunucuları, insan gözünü indirgenemez karmaşıklığa örnek olarak gösterirler. Göz, 40 kadar küçük dokunun uyum içinde çalışmasıyla işlev görür. Bu görüşe göre, gözün herhangi bir parçası eksik olsa veya düzgün çalışmasa, görme işlevi tamamen kaybolur.
Bilimsel Toplumun Tepkisi
Bilim insanlarının büyük çoğunluğu indirgenemez karmaşıklık fikrini reddetmektedir. İşte nedenleri:
1- Bilimsel Kriterleri Karşılamaması: İndirgenemez karmaşıklık, kabul edilen temel bilimsel kriterlerin hiçbirini karşılamamaktadır.
2- Hakemli Yayın Eksikliği: Bu konuda hakemli (peer-reviewed) bir dergide yayınlanmış herhangi bir bilimsel makale bulunmamaktadır.
3- Araştırma Programı Olmaması: İndirgenemez karmaşıklık üzerine hiçbir bilimsel araştırma programı kurulmamıştır.
4-Alternatif Açıklamalar: Bilim insanları, gözün nasıl adım adım evrimleşebileceğiyle ilgili bilimsel açıklamalar sunmuşlardır.
Sonuç
İndirgenemez karmaşıklık, Akıllı Tasarım savunucuları tarafından önemli bir argüman olarak görülse de, bilimsel toplum tarafından geniş ölçüde reddedilmektedir. Bilim insanlarının çoğu, bu kavramı "çöp bilim" veya "sözde bilim" olarak nitelendirmektedir.
Bilimsel yöntem, hipotezlerin test edilebilir ve çürütülebilir olmasını gerektirir. İndirgenemez karmaşıklık fikri ise bu kriterleri karşılamamakta ve dolayısıyla bilimsel bir teori olarak kabul edilmemektedir.
Sonuç olarak, indirgenemez karmaşıklık fikri, bilimsel toplum tarafından kabul görmese de, evrim ve yaşamın kökeni hakkındaki tartışmalarda hala popüler bir argüman olarak kullanılmaya devam etmektedir. Ancak bilimsel anlayışımız geliştikçe doğadaki karmaşık sistemlerin nasıl ortaya çıktığına dair daha kapsamlı ve test edilebilir açıklamalar sunulmaktadır.
Kaynakça
Wikipedia katılımcıları (2024). İndirgenemez karmaşıklık. Vikipedi, Özgür Ansiklopedi. Erişim tarihi 11.18, Temmuz 21, 2024 url:https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=%C4%B0ndirgenemez_karma%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1k&oldid=32840855.
https://www.youtube.com/watch?v=AWe0yiQKowg
İndirgenemez karmaşıklık
Biyokimya Prof. Michael J. Behe indirgenemez karmaşıklığı bir makalesinde şöyle tanımlamıştır:
- İndirgenemez karmaşıklıkla söylemek istediğim birçok etkileşimli parçadan oluşan, temel bir görevi yerine getiren ya da katkıda bulunan tek bir sistemdir. Bu tür bir sistem, tedricen, küçük, başarılı öncü değişikliklerle üretilemez. “Çünkü doğal seçilim işleyen bir görevi seçmeye dayanır. Bir indirgenemez karmaşık sistemin, eğer böyle bir şey varsa, doğal seçilim için tam bir bütün olarak çalışır halde aniden oluşması gereklidir”
Kompleks yapıya sahip pek çok organ vardır. Akıllı tasarım savunucularının iddiası şöyledir:
- İnsan gözü, 40 kadar küçük dokunun uyum içinde çalışması sayesinde işlev yapar. Gözü dış etkilerden koruyan göz kapakları, gözü nemlendiren ve yağlayan özel salgı bezleri, ışığın kırılarak içeri alınmasını sağlayan mercek, bu merceği odaklayan küçük kaslar, göze girecek ışık miktarını ayarlayan iris, antibakteriyal göz sıvısı ya da ışığı "yorumlayan" retina tabakası, bu 40 ayrı parçanın bazılarıdır. Önemli olan gözün tüm parçalarının doğru yerde, doğru büyüklükte, doğru işlevde olmasıdır. Eğer bu parçaların biri bile olmasa, ya da işlev göremese, insan kör olur. Gözün bu özelliği, bilimsel literatürde "indirgenemez komplekslik" denen özelliktir. Bu göruse göre gözü daha basite indirgeyemez, daha ilkel hale getiremezsiniz; tek bir eksiklik, körlükle sonuçlanır.
Akıllı tasarımı savunanlar gözün birbirini takip eden küçük tesadüfi değişiklerle oluşamayacağını iddia ederler. Ama bu görüş bilim insanlarının büyük bir bölümü tarafından kabul edilmez. Gözün nasıl adım adım evrimleşebileceğiyle ilgili bilimsel açıklamalar mevcuttur.
İndirgenemez karmaşıklık, savunucuları tarafından Akıllı Tasarım (A. T.)'ın önemli delillerinden biri olarak kabul edilir.
İndirgenemez karmaşıklık, bugun kabul edilen temel bilimsel kriterlerden hiçbirisini karşılamadığı gerekçesi ile bilim insanlarının çok büyük bir bolümü tarafından çöp bilim (junk-science/pseudo-science)[kaynak belirtilmeli] olarak sınıflandırılmıştır. Ç Çeşitli bilim insanları İndirgenemez Karmışıklık argümanının bilimsel olmadığını ve çürütüldüğünü iddia eder ve üzerine herhangi bir bilimsel araştırma programının bina edilemiyeceğini söyler. İndirgenemez karmaşıklık konusunda, hakemli(peer-reviewed) bir dergide yayınlanmış herhangi bir bilimsel makale bulunmamaktadır ve hiçbir araştırma programına konu edilmemiştir.
YAN İŞLEV VE İNDİRGENEMEZ KARMAŞIKLIK
HER GELİŞİM BİR DEĞİŞİMDİR AMA HER DEĞİŞİM BİR GELİŞİM DEĞİLDİR …
Darwinizm taraftarlarının indirgenemez karmaşıklıklıkla ilgili çözümlerinin aslında gerçek bir çözüm oluşturamadığına dair bir görseli açıklama için ekliyoruz. İngilizce bilmeyen ilgililer için konu hakkında kısa bir özet yapmam gerekiyor. Yan işlev mekanizmlar akademik bilim savunucuları tarafından indirgenemez karmaşıklık için olası tek çözüm yolu olarak ortaya çıkmıştır. Araştırmalar ( Nick Maztke ) göstermiştir ki, bu mekanzimalar gerçekten homolog yapılar olarak belirli indirgenememez yapıları (bakterinin kamçısı) şeklen indirgeyebilmiştir.
Türlerin Kökeni‘nde Darwin;
Eğer her hangi bir karmaşık bir organın, küçük, başarılı ve sayısız değişiklikle oluşamayacağı gösterilirse, teorim kesinlikle geçersiz olacaktır.”demektedir .
Darwin’in kriterini karşılayan şey indirgenemez karmaşıklık sistemidir. İndirgenemez karmaşıklıkla söylemek isteilen birçok etkileşimli parçadan oluşan, temel bir görevi yerine getiren yâda katkıda bulunan tek bir sistemdir. Bu tür bir sistem, tedricen, küçük, başarılı öncü değişikliklerle üretilemez. Çünkü doğal seçilim işleyen bir görevi seçmeye dayanır. Bir indirgenemez karmaşık sistemin, eğer böyle bir şey varsa, doğal seçilim için tam bir bütün olarak çalışır halde aniden oluşması gereklidir.
İlk önce İndirgenemezlik kavramı nedir kısaca ona bakalım. Kavramın sahibi Michael Behe ;
İndirgenemez karmaşıklıkla kastettiğim birçok tam uyumlu parçadan oluşan tek bir sistemin-ki bu etkileşimli parçalardan her biri temel bir göreve katkı yapar-içersinden herhangi bir parçanın çıkarılmasıyla sistemin kesin olarak işlevinin durmasıdır.
[[http://www.nature.com/nrmicro/journal/v4/n10/full/nrmicro1493.html]]Matzke’nin değerli araştırması bize indirgenemez gibi görünen bir mekanzimanın pekala şeklen indirgenebildiğini göstermiştir. Peki, bu indirgeme ile Darwinizm indirgenemez lafzını bertaraf edip sonuçta var olan tasarımsal argümanı tamamen çürütebilmiş midir ? Yoksa ;Maztke ve arkadaşı Pallen’in çalışmaları ortaya koyduğu şuydu;
40′tan fazla “olmazsa olmaz” protein olduğunu iddia etmektedir. Halbuki Pallen ve Matzke’nin araştırmaları sonucunda vardıkları sayı 23′dir. Yani incelenen birçok bakteri kamçısının tamamında olan 23 adet farklı protein vardır. Geri kalan proteinlerin bazıları farklı bakteri türlerinin kamçılarında bazıları daha farklı bakteri türlerinin kamçılarında bulunmaktadır fakat tüm kamçılı bakteri türlerinin kamçılarında olan toplam 23 protein vardır. Bu proteinlerin bulunduğu bir listeye buradan da ulaşabilirsiniz.
Bu bilgi elbette Behe gibi diğer tüm akıllı tasarım savunucuları tarafından da kullanılmaktaydı ve yanlış olduğu ortaya çıktı. Ayrıca akıllı tasarım savunucuları 40 adet vazgeçilmez (olmazsa olmaz) proteinin 30 tanesinin hiç homologu olmadığını iddia ediyorlardı. Pallen ve Matzke yaptıkları incelemelerde farklı bakteri kamçılarında toplam 42 farklı protein buldular ve bunların 15 tanesinin bilinen bir homologu yok. Ama yukarda da belirttiğim gibi bakteri kamçısında vazgeçilmez 23 protein var ve bunların sadece 2 tanesinin homologu yok. Yani Behe, Dembski, Minnich, Meyer ve Luskin gibi en önemli AT savunucuları kitaplarında ve yazılarında 30 adet homologu olmayan proteinin bakteri kamçısı için vazgeçilmez olduğunu ve bu sebeple başka bir yapıdan evrimleşmiş olmasının mümkün olmadığını savunmaktaydı. Fakat bu bilginin dramatik bir şekilde yanlış olduğu ortaya çıktı.
Aslında bakteri kamçısı hakkında pek de birşey bilmedikleri gün yüzüne çıktı. Bakteri kamçısının diğer biyolojik yapılarda bulunmayan 30 proteine gereksinim duyduğunu düşünüyorlardı ama bu sayı bir anda “2“ye düştü. Bu da akıllı tasarımcıların bu kadar ateşli bir şekilde savundukları bir konuda bile ne kadar bilgisiz olduklarını göstermesi açısından oldukça önemli diye düşünüyorum. (3)
Ortada apaçık duran gerçek ister 40 proteinden ya da çok daha azından oluşan karmaşık yapı olsun bunların yapılarının varlığının ve öncüllerinden daha fazla karmaşık olduklarının tartışmaya mahal vermeyecek denli kesinleşmiş olmasıdır. Bu yapı ya da herhangi bir başka taksonomik yapı eninde sonunda 10-15-20-25 … proteinli işleyen bir şekilde ( kamçının) Darwinizm için gerekli olduğudur. Her basamak bir sonrakini müjdelemektedir. Sanki bir sonrakinin ortaya çıkacağını bilerek genom içersinden ona uygun olarak çözüm üretmektedir.
Peki, 10 proteinden misal 30 ya da 40 proteine giden bir yapı aynı zamanda gayesel bir şekilde doğal seçilim tarafından seçilerek daha optimize bir motor/yapı oluşturmuş olmuyor mu? Eğer oluşturuyorsa ki, Matzke’nin değerli çalışmasıyla bu ortadadır, evrim için gayesel ve doğrusal olan bu çıktıyı Darwinizm içinde nereye koyabiliriz ? Daha yetkin bir mekanizma oluşturmak doğanın içkin bir özelliği midir ?
Sorular artıkça Darwinizm temel kaideleri derinden sarsılmaktadır. Stephen Jay Gould bu temel kaideleri harkulade bir şekilde özetlemiştir;
Eğer doğal seçilim yaratıcıysa, ilk önermemize iki ek kısıtlama getirmemiz gerekir.
Değişiklikler rasgele olmalıya da en azından, tercihlili biçimde uyuma dönük olmalıdır.
İkinci olarak, değişiklikler, yeni türlerin ortaya çıkışındaki evrimsel değişimlere oranla küçük olmalıdır. Çünkü yeni türler birdenbire oıtaya çıkıyor olsaydı, doğal seçilimin yaptığı tek şey kendisinin üretmediği bir gelişimin yolunu açmak için önceki bireyleri ortadan kaldırmak olurdu. Kısacası, Darwin in basit görünen kuramı bazı inceliklerden ve ek koşullardan yoksun değildir. Yine de, bence kuramın kabul görmesinin önündeki engel bilimsel bir zorlukla değil. Darwin’in iletisinin felsefi içeriğiyle henüz terk etmeye hazır olmadığımız bir dizi kökleşmiş Batı düşüncesine meydan okumasıyla ilgilidir.
Birincisi, Darwin evrimin amacı olmadığını ileri sürmüştür. Bireyler genlerinin gelecek kuşaklarda temsil edilmesi için mücadele ederler o kadar. Dünya bir ahenk ve düzen sergiliyorsa, bu yalnızca bireylerin kendi çıkarlarını gözetmelerinin rastlantısal bir sonucudur – Adam Smith’in ekonomisinin doğaya uyarlanmış biçimi.
İkincisi, Darwin evrimin belirli bir yönü olmadığını savunmuştur: evrim mutlaka daha yüce varlıklara doğru ilerlemez.
Üçüncüsü, Darwin doğa açıklamasına tutarlı bir maddecilik felsefesi uygulamıştır. Madde tüm var oluşun zeminidir; akıl, ruh ve hatta Tanrı, sinirsel karmaşıklığın muhteşem sonuçlarına verilen adlardan başka şeyler değildir. (4)
Yan işlev mekanizmaları, protein yapıları ile karmaşıklık oluşturdukları için daha az karmaşıklıktan daha çok karmaşıklığa giden ‘‘ilerlemeci” yolda halihazırda Darwnizm için büyük sorun oluşturmaktadırlar. Bir başka açıdan bakarsak, bu mekanizmaların niçin giderek karmaşıklaşan yapıların oluşumunda kendi asli görevlerinin sürekli dışına çıkıp hiç bir amaç taşımaksızın organisazyon ve ilerlemeyi sağladığını sormak gereklidir? Niçin çevrenin oluşan mutasyonları seçilim baskısıyla organizasyona yöneltmesi tamamıyla rastlantısal olarak ilerlemeyi sağlar? Bunun bir evrimsel ilerleme olarak kabul edilmesi niçin tehlikelidir?
Proteinler optimize yapılar oldukları için ve her birinin 3D şekli kendi görevi ile doğrudan ilişkili olduğudan ötürü, proteinlerin birkaç tanesinin birleşerek daha üst bir karmaşıklığı, yan işlev süreciyle organize etmesi ve kendi asli görevlerinle ilişik olmayan daha karmaşık görevler üstlenmesi, sanki ilk ortaya çıkışlarının bu daha sonraki görevler için baştan optimize şekilde var olduğunu fısıldamaktadır.Yan işlev mekanizmasının ve Darwinizm söyleminin birbirlerine zıt evrimsel içeriğe sahip olduklarını göstermektedir. Görünürde Akıllı Tasarımın en önemli iddlarından birini geçersizleştiren araştırma, aslında doğrudan yönlendirilmiş evrim argümanını desteklemekte ve Darwinizmin açıkça görünen bazı temel gerçeklerle, bunların arkasında yatan daha büyük gerçekleri nasıl maharetle saklayabildiğini ortaya koymaktadır.
Canlıların temel bazı parçalara ya da içeriğe en başından sahip olmadan daha karmaşık üst yapılara doğru ilerleyebilmesi mümkün değildir. Bu yapılar ne kadar indirgenirse aslında Darwinizm temel kaideleri de bir o kadar indirgenmektedir.Darwinizm Evrimin olası tek açıklaması değildir, olamaz. Darwinizm bir bilimsel teori değil kökleri determinist aydınlanmada kalan bir ideolojidir.
Kaynakça;
1. Darwin, sayfa 154
2. M.Behe : http://www.arn.org/docs/behe/mb_mg1darwinianpathways.htm
3. Da Vinci müstear isimli blog yayımcısı ; http://bilimfelsefedin.blogspot.com/2006/10/bakteri-kams-bacterial-flagellum-zerine.html
————-
Bu makalemize konu olan yan işlev (co-option) mekanizmalrıyla ilgili söylemimi destekleyen son (2011 yılına ait) iki bilimsel yayınla ilgili makalelerim aşağıdadır;
[[ÖNDEN YÜKLEMELİ EVRİM BU DEĞİLSE NEDİR?|https://akillitasarim.wordpress.com/2011/01/27/onden-yuklemeli-evrim-bu-degilse-nedir/]]
Orijinal makale; [[NATURE-The hypoxia-inducible transcription factor pathway regulates oxygen sensing in the simplest animal,Trichoplax adhaerens|http://www.nature.com/embor/journal/v12/n1/full/embor2010170a.html]]
[[SODYUM KANALLARI HAYVAN SİNİR SİSTEMİNDEN ÖNCE EVRİMLEŞMİŞ….|https://akillitasarim.wordpress.com/2011/05/26/sodyum-kanallari-hayvan-sinir-sisteminden-once-evrimlesmis/]]
Orijinal Makale; http://neurosciencenews.com/sodium-channels-evolved-before-animals-nervous-systems-neuroscience-research/
https://www.youtube.com/watch?v=5-Z-eYaiqDs
https://www.youtube.com/watch?v=SWWSyUm2wrU
NOT: #S.O
Tanrı yerine “akıllı tasarımcı”, ilahi yaratılış yerine “ani oluşum”, kusursuz varlık yerine “indirgenemez karmaşıklık”, yaratılış dogması yerine “yaratılış bilimi”, evrim kuramı yerine “Darwin (bilim) dini” gibi bilimsel değeri olmayan saçma sapan ifadelerle takiyye yapma yoluna girdiler. Aslında bunların büyük bölümü, 18. yüzyılın Hıristiyan teologlarından William Paley’in, Hıristiyan doğa felsefesinde konu ettiği, kimi antikçağdan kalma varsayımların, 20 yüzyıla uyarlanmış taklitlerinden başka bir şey değildi.
#####################################
Yaratılışçılar bilimden bir darbe daha aldı:
Bakteri kamçısının evrimsel oluşum süreci ortaya çıkarıldı
Hücrelerdeki karmaşık yapıların (organel) kökeni, evrim biyologlarının her zaman ilgisini çekmiştir. Böyle bir yapı olan bakteri kamçısının evrim sürecinde geçirdiği aşamaların sırrı artık biliniyor. Kısa süre önce tamamlanan bir araştırma, günümüz bakterilerinin atalarındaki genlerden birinin art arda genom üzerinde kopyalanarak sayısının artmasının (gen eşleşmesi, duplikasyon) kamçı yapısının meydana gelmesinde etkin olduğunu ortaya çıkardı. Bu bulgu, karmaşık organellerin oluşma sürecine ışık tuttuğu gibi, evrim karşıtlarının iddialarına da bir yanıt olmuştur.
50’den fazla genin kamçı oluşumunda ve işlev görmesinde rol aldığı bilinmektedir. Bu organelin nasıl ortaya çıktığı, şimdiye kadar genetik düzeyde açıklanamamıştı. Arizona Üniversitesi’nden Howard Ochman ve Renyi Liu, 41 farklı bakteri türünün genomlarını elde ettiler ve bütün türlerde ortak olan kamçıyla bağlantılı 24 gen tespit ettiler.
Her türde bulunan bu 24 gen birbirlerine çok benzedikleri halde, genomdaki başka herhangi bir gene benzemiyorlardı. Bu buluşla beraber, aynı gen setinin kamçı taşıyan her bakteride bulunduğunun bilinmesi, bilim adamlarına bu genlerin söz konusu bakterilerin ortak atasındaki tek bir genin sayıca çoğalmasıyla bugünkü durumlarına geldiğini düşündürdü. Ortaya çıkan yeni genlerdeki küçük değişiklikler sayesinde kamçı, farklı işlevler kazanmış olmalı. Gen eşleşmesi sonucunda oluşan her yeni genin, kamçıda kendine has bir görevi vardır. Kamçı motoru, filamentleri ve diğer yapıların meydana getirilmesinden sorumlu genler farklıdır. Üstelik, araştırmacılar tarafından oluşturulan evrim ağacı, genlerin ortaya çıkma sırasının kamçının hücredeki inşasında takip edilen sıraya uyduğunu göstermektedir. Ochman ve Liu’nun çalışması, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinin Nisan sayısında yer buldu.
İndiana Üniversitesi’nden evrim biyoloğu Michael Lynch, bu çalışmanın evrimle ilgili önemli olguları vurguladığını belirtiyor: “Karmaşık yapılar, daha basit yapıların bir araya gelmesiyle oluşur. Bu çalışma, söz konusu süreci belgelemeye yetmiştir.” Brown Üniversitesi’nden Ken Brown bu araştırmanın, Akıllı Tasarım yanlılarının, bakteri kamçısının tek bir genden oluşamayacağı iddialarına tokat gibi bir cevap olduğunu söylüyor: “Kamçının ortak bir atadan geldiği hipotezini çok sayıda tür kullanarak test eden araştırmacılar, bu genlerin gen eşleşmesi sayesinde birbirlerinden üretildiklerini açıkça göstermiş oldular.”
Nıvart Taşçı
NOT: #S.O
Algler ve mantarlar toprakta yaşayan en bilindik mikroorganizmalardır. Protozoalar ve aktinomisetler ise toprakta yaşayan fakat pek bilinmeyen mikroorganizmalardır. Tüm bu mikroorganizmalar, toprağın organizmalarını oluşturur.
Kamçılı bakteri, hareket etmek için vücut yüzeyine tutunmuş, proteinlerden oluşan helezon şeklinde bir uzantı olan flagella (kamçı) kullanan bir bakteri türüdür. Kamçının dönme hareketiyle oluşan itme kuvveti sayesinde, bu bakteriler sıvı ortamlarda besinlere doğru ilerleyebilir.
Bakteri genomu çalışmaları bize kamçı genlerinin farklı canlılarda oldukça benzer dizilere sahip olduklarını ve gen duplikasyonu (bir genin ikizinin oluşması) işlemiyle ortaya çıktıklarını göstermiştir.
Örneğin insan bağırsağında da yaşayan Eschericia coli bakterisinde bulunan kamçı yaklaşık 40 proteinden oluşmaktadır. Mide ülserine neden olan Helicobacter pylori bakterisi ise 33 proteinden oluşan bir kamçıyla gayet etkili bir şekilde varlığını sürdürmektedir.
Bu durumda sormak gerekiyor: Şayet yaratılışçıların iddia ettiği gibi 240 ayrı proteinden oluşan bir bakteri kamçısı (bu kadar çeşit protein içeren bir kamçıya sahip bakterinin hangisi olduğu hâlâ belli değildir!), kusursuz bir tasarımsa, E. coli bakterisi 40 proteinli kamçısıyla nasıl yaşayabilmektedir?
GÖNÜLSÜZ AKIL, AKILSIZ GÖNÜL :)
XXXXXXXXXXXXX XXXX
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️