Rahip John: Dünyayı Değiştiren Ancak Hiç Var Olmayan Kral
Prester John yani Rahip John adını hiç duydunuz mu? Duymadıysanız yalnız değilsiniz. Aslında onu kimse görmedi. Ancak bu kral bir biçimde Ortaçağ tarihini biçimlendirdi. Ayrıca bu kral olmasaydı muhtemelen geometri, haritalama ve hatta coğrafi keşifler bile olmayabilirdi. Merak ettiniz mi? Gerçekten ilginç bir hikaye okumaya hazır olun…

Rahip John Ortaçağ ve Erken Modern dönemlerde Avrupa’da efsanevi bir figürdü. O dönemde yaşayan Avrupalılar, onun Doğu’da bir yerde, Ortaçağ Hıristiyanlığının sınırlarının ötesinde bir krallığı yöneten zengin ve güçlü bir Hıristiyan hükümdar olduğuna inanıyorlardı.
Avrupalılar, Müslümanlara karşı mücadelelerinde Doğu’da güçlü bir Hıristiyan müttefik bulmayı umdukları için bu efsanevi hükümdarla temas kurmaya son derece hevesliydiler. Bu nedenle, nerede yaşadığını kimse bilmese de, krallar, papalar ve imparatorlar ona, güçlerini birleştirmek için, mesajlar ve ricalar gönderdiler. Ancak bu kral hiçbir zaman bulunamayacaktı.
Rahip John Efsanesi Nasıl Başladı?
Rahip John efsanesi on ikinci yüzyılda ortaya çıktı. Freising’li Alman Katolik piskoposu Otto’nun Chronica de duabus civitatibus’u, hikayenin hayatta kalan en eski belgesel kaynağıdır. Piskopos Otto, 1145 yılı civarında derlenen bu belgede, Bizans İmparatorluğu’nun doğusundaki Hıristiyan bir hükümdar hakkında Suriyeli bir meslektaşından haber aldığını iddia etmektedir.
Rahip John efsanesini güçlendiren şey ise, 1160’lı yıllarda gizemli kral tarafından yazıldığı iddia edilen bir mektubun Avrupa’da ortaya çıkmasıdır. Mektup ayrıntılı bir biçimde Rahip John ve yoksulluk, açlık ya da toplumsal herhangi bir sorunun bulunmadığı muhteşem krallığından bahsetmektedir.

Günümüzde böyle bir kralın aslında hiç var olmadığını biliyoruz. Modern bilim insanları, Rahip John’un mektubunun sahte olduğu konusunda hemfikirdir. Ancak o dönemde bu güçlü krallık ve onun güçlü hükümdarı miti Avrupa’daki liderlerin kararlarını 400 yıl kadar etkileyecekti.
Mektup ve etrafında gelişen söylentiler, 1. ve 2. Haçlı Seferleri sırasında, doğudaki zenginliğin farkına varmış olan Avrupalı toplumlar ve kralları tarafında yeni bir heyecan ve beklenti yarattı. Bu mektubun 100’den fazla versiyonu, ilk ortaya çıkışından sonraki yüzyıllarda yayınlandı.
Çok geçmeden Avrupalı haritacılar, bu efsanevi krallığın yeri hakkında tahminler yürütmeye başladılar. İlk olarak bu efsanevi kralı doğuda aramaya karar verdiler. 13. ve 14. yüzyılda İpek Yolu üzerinden Uzak Doğu’ya giden ve içlerinde ünlü seyyah Marco Polo’nunda olduğu Avrupalı misyoner ve gezginler, burada bu bölgenin Hristiyanlıkla bağlantısının olmadığını kısa sürede fark edeceklerdi.

Zaman içinde Avrupalılar Rahip John’un yerini Asya’da bulmaktan vazgeçtiler. Ama daha keşfedilmemiş pek çok toprak vardı. Sonuç olarak, Prester John arayışı Orta Asya’dan Afrika’ya, daha özel olarak modern Etiyopya ve Eritre’yi kapsayan bir bölge olan Habeşistan’a kaydı.
Avrupalılar Habeşistan’da Hıristiyanların olduğunu biliyorlardı. Ancak MS 7. yüzyıldaki İslam fetihlerinden sonra iki bölge arasındaki temas kesilmişti. Kısa süre sonra Rahip John’un Habeşistan hükümdarı (bugünkü Etiyopya) olduğu Avrupa’da yaygın olarak kabul edilecekti.
Gerçek Krallık Neredeydi?

On dördüncü yüzyılda bile Avrupalı dini liderler Etiyopya İmparatoru ile efsanevi kral arasında bağlantılar kurmuştu.
Rahip John’un hikayesinin bu kadar kalıcı olmasının bir nedeni, ortaçağ Avrupalılarının coğrafya konusundaki kusurlu anlayışlarından kaynaklanıyordu. Ortaçağ haritacıları genellikle haritalarında tasvir ettikleri yerlere kişisel olarak seyahat etmemişlerdi. Kesin olmayan coğrafi bilgi, Rahip John efsanesinin zamanla değişmesine ve farklı yerlerde gelişmesine olanak sağladı.
15. yüzyılda başlayan Keşif Çağı’nda Portekizli kaşifleri motive eden etkenlerden biri de bu efsaneydi. Bunun için öncesinde Portekiz’de önemli bir seferberlik başladı. Denizcileri gemi inşası, navigasyon ve harita yapımı bilimlerinde eğitmek için Portekiz’e bir dizi uzman getirildi. Kristof Kolomb da bu eğitimden faydalanacaktı. Bu sayede de geometri ve haritalama dünyaya hükmetmenin bir aracı haline geldi.
Portekizliler, 1440’ların sonlarından itibaren Gine’nin Atlantik kıyılarında ilerlemeye başlamışlardı. 1480’lerde Afrika’nın güney ucuna ulaşmışlardı. Sonunda hayal ettikleri krallığa ulaştıklarını düşünüyorlardı. Ancak yanıldıklarını kısa süre içinde anlayacaklardı.
Rahip John’un Mirası: Keşif, Emperyalizm ve Kültürel Temas

On yedinci yüzyılın sonuna gelindiğinde, Rahip John efsanesi Avrupa’da çekiciliğini kaybetmeye başlamıştı. Avrupalı hükümdarlar ve aydınlar kralın var olup olmadığını artık sorguluyorlardı. Sonucunda Roma Katolik kilisesi Etiyopya’yı Hıristiyan inanışına uygun biçimde davranmayan rahipler olarak görmeye başlamıştı. Bu da nihayetinde Etiyopya’da bir iç savaş çıkması ve 1630’larda Avrupa ile bağlantılarının kesilmesine neden oldu.
Sonuç olarak Portekizliler, Rahip John’u asla bulamadılar. Ancak Asya’ya giden bir deniz yolu buldular ve böylece dünya tarihinde yeni bir çağ başlattılar. Öte yandan Afrikalıları “öteki” olarak kabul ettikten sonra, işgücü sağlamak için köleleştirilmelerini kabul etmek çok daha kolay olacaktı. Sonuç olarak Rahip John efsanesi bir saçmalıktı. Ancak Avrupa’nın onu bulma çabası olmasaydı, şu anda bildiğimiz dünya çok farklı bir hal alabilirdi.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- The imaginary king who changed the real world – Matteo Salvadore. Yayınlanma tarihi: 19 Mart 2020; Bağlantı: https://www.youtube.com/watch?v=aJKqtoAcutA
- The Search for Prester John. Yayınlanma tarihi: 20 Şubat 2018; Bağlantı: https://www.historytoday.com/miscellanies/search-prester-john
- The Legend of Prester John and His Lost Kingdom in the East. Yayınlanma tarihi: 9 Ağustos 2020; Bağlantı: https://www.ancient-origins.net
- 🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍
Rahip John
Hugh'un bahsettiği savaş, 1141 yılında İran'ın Katvan kentinde, Orta Asya'daki Karakitai imparatorluğunun kurucusu Moğol hanı Yelü Dashi'nin Selçuklu sultanı Sencer'i mağlup ettiği savaş olabilir . Karakitai hükümdarlarının unvanı Gur-khan veya Kor-khan'dı; fonetik olarak İbranice'de Yoḥanan'a veya Süryanice'de Yuḥanan'a değiştirilmiş, böylece Latince Johannes veya John ortaya çıkmış olabilir. Gur-hanlar Moğol Budistleri olmalarına rağmen, önde gelen tebaalarının çoğu Nasturilerdi ve Fransisken misyoner Willem van Ruysbroeck'in 1255'teki bir raporuna göre , son Gur-han'ın kızı ve Naiman Kralı Küchlüg'ün karısı, Orta Asyalı bir halk, Hıristiyandı. Babasının adı Ta-yang Khan (Çince Büyük Kral John) olan Küchlüg, 1218'de büyük Moğol hükümdarı Cengiz Han'ayenildi . 1221'de Filistin'deki Akka piskoposu Jacques de Vitry ve ona eşlik eden Batılı din adamı Kardinal Pelagius. Mısır'daki Damietta'daki Haçlılar , Rahip John'un oğlu veya torunu olan Hindistan Kralı David tarafından Müslümanların yenilgiye uğratıldığı bilgisini Roma'ya bildirdiler. Bu Kral Davut muhtemelen Cengiz Han'dan başkası değildi. Avrupalı Hıristiyanların söylentileri, güvenilir bilgi eksikliği veya hüsnükuruntuları nedeniyle, tarihi olaylar, dönemin şahsiyetleri ve ilgili coğrafi bölgeler, Rahip John efsanesiyle iç içe geçmiştir.
13. yüzyıldan kalma bir tarihçi,Alberic de Trois-Fontaines, 1165 yılında Rahip John tarafından birçok Avrupalı hükümdara, özellikle Bizans imparatoru I. Manuel Komnenus'a ve Kutsal Roma imparatoru Frederick I Barbarossa'ya bir mektup gönderildiğini kaydetmiştir . Edebi bir kurgu olan mektup Latinceydi ve İbranice ve Eski Slavca dahil olmak üzere çeşitli dillere tercüme edildi. Bizans (Yunan) imparatoruna hitaben yazılan mektubun Yunanca metni bilinmiyor ve Bizans karşıtı önyargısı, Bizans imparatoruna "imparator" yerine "Romalıların valisi" olarak hitap edilmesiyle ortaya çıkıyor. Mektupta Rahip John'un diyarı, "üç Hint Adaları", başpiskoposlar, rahipler ve krallardan oluşan bir mahkeme tarafından yönetilen doğal zenginliklerin, harikaların, barışın ve adaletin ülkesi olarak tanımlanıyor. Basit bir ünvan olan "presbiter"i tercih eden Yahya, ordularıyla birlikte Filistin'e gelip Müslümanlarla savaşmak ve İsa'nın mezarı olan Kutsal Kabir'i geri almak niyetinde olduğunu açıkladı . Mektupta John'un Hindistan'ın havarisi St. Thomas'ınHindistan'ın Mylapore kentindeki (şu anda Chennai'de ) tapınağının koruyucusu olduğu belirtiliyor .
Papa, Rahip John'un elçiliğine yanıt olarakAlexander III , 1177'de " Hint Adaları'nın ünlü ve muhteşem kralı ve İsa'nın sevgili oğlu" John'a bir yanıt gönderdi. Bu mektubun akıbeti bilinmiyor, ancak amacı muhtemelen Barbarossa ile olan anlaşmazlıklarında İskender'in desteğini kazanmaktı. 13. ve 14. yüzyıllarda Giovanni da Pian del Carpini , Giovanni da Montecorvinove Marco Polo gibi çeşitli misyonerler ve sıradan gezginler , Rahip John'un krallığını arıyorlardı ve Batı ile Moğollar arasında doğrudan temas kurdular.
14. yüzyılın ortalarından sonra Etiyopya , bu Afrikalı Hıristiyan ulusun negusu (imparatoru) ile özdeşleştirilen Rahip John'un krallığına yönelik arayışların merkezi haline geldi. Ancak efsane, Rahip John'un Asya'da, özellikle de Nasturi bölgelerinde olduğunu gösteriyor.
🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍🕍
Abdürrahman DİLİPAK 13.10.2018 11:25:20
RAHİP JOHN
Rahip John´u bilmesek de Rahib Brunson´u biliyoruz artık.
Ve Brunson serbest. Ve tabi şimdi muhalefet boş durmayacak, kızılca kıyamet kopacak. Suçlu ise niye bıraktın, suçlu değilse niye şimdiye kadar tuttun.. Bakalım şimdi Dolar ne yapacak? Halk Bankası sorunu çözülecek mi? Biz onların papazını verdik, onlar bizim papazı verecek mi? Tartışma bu seviyede sürüp gidecek.
Rahip John aslında bütün bunlardan daha önemli bir kişilik.
Öte yandan, aslında bütün misyonerler biraz ajandırlar. Cizvitler, ?İsa Tarikatı? adıyla anılan bir Hristiyan tarikatı. Hristiyan olmuş eski bir İspanyol askeri olan Ignacio de Loyola tarafından 1534´te kurulmuştur. Bu tarikat günümüzde halen etkindir. Hristiyanlığın yayılmasında ve sömürgecilikte büyük pay sahibidir. Pek çok tanınmış kişi Cizvit´tir. Voltaire, Diderot, James Joyce bunların eğitiminden geçmiş bazılarıdır. Bazıları daha sonra bu tarikatın öteki yüzünü itiraf etmişlerdir. Türkiye´de ?İsa´nın Askerleri? adıyla bilinen Cizvitler misyonerlik ev eğitim alanına yoğunlaşmışlardır.
Cizvitler Osmanlı´dan beri ülkemizde aktiftirler. İstanbul´daki laik Fransa´nın kolejleri çoğunlukla Cizvit okullarıdır. Mesela St. Benoit, St. Joseph, St. Louis, Notre Dame de Sion bunlardan bazıları.
Katolikler Vatikan devletine bağlı. Dindar bir Katolik Papa´nın ve onu temsil eden kardinallerin verdikleri görevleri yapar. Mesela Tapınakçılar bu gruptandır. Protestanların büyük bir bölümü zaten Truva atı. Mason locaları da öyle değil mi? Hani şu ?Galatasaray Sultanisi? var ya, pek konuşulmaz ama o DP´nin kurucu genel başkanı, namı diğer ?Galib Hoca? olan Celal Bayar´ın da mezunu olduğu Alliance İsrailiete´nin devamıdır. Bu okulu da laik Fransa fonluyordu.
Brunson´u bu kadar önemli kılan neydi biliyor musunuz, tam da ABD´deki Kasım seçimlerinde Trump´ın Evengalishlere bir zafer armağan etmesi, Türkiye´nin elinden o rahibi kurtarması gerekiyordu.. Protestan literatürde Türkler, Yecüc Mecüc (Gog-Magog) soyundan gelen Anti Chirist yani Deccal´in içinden çıkacağı kavimdir. Brunson , bunların elinden kurtarılması gereken ?Rahip John?dur.
Tarihiniz.com´da bu konuda özetle şu bilgiler verilir: ?Evet, bu önemli bir söylence. Çünkü: Avrupa´da 12´nci yüzyıldan 17´nci yüzyıla kadar, doğruluğuna tamamen inanılmış, ancak gerçekliği ispat edilememiş bir söylence. Batılılar, bu efsanenin gerçekliğine öyle inanmışlardı ki, sanırım bizim de bir nebze olsun bu konuda bilgi sahibi olmamız gerekir diye düşündüm ve bunu yazıyorum.
Evet; Müslüman ve pagan (putlara tapan) Doğu´nun tam ortasında, bir rahip kral önderliğinde, Hıristiyan ulus yaşamaktadır. Evet, bu rahip kralın ismi John. Rahip John; son derece varlıklıdır. İçi; altın ve gümüş dolu derelerin ve gençlik çeşmesinin bulunduğu bir ülkenin kralıdır. Elinde, saf zümrütten bir asa taşır. Zengin hazinesinde, tüm bölgeleri görebildiği bir de ayna bulunmaktadır. Bunlardan; Avrupalıların, başlarda haberi yoktu. Ama rahip John; Papa´ya elçiler gönderdi, mektuplar yazdı. Kendisinin inançlı bir Hıristiyan olduğunu, ülkesinde bilinmedik çok çeşitli hayvan ve doğaüstü yaratıklar bulunduğunu, 200 yaşına dek yaşayan insanlar bulunduğunu bildirdi. Papalık ise, bu ülkenin; Hindistan´da bulunduğu söylendi. Sonra; hayır, Habeşistan´da dendi. Sonra: Asya´nın merkezinde bulunduğuna karar verildi. Ve bu Hıristiyan güçlerle birleşip, İslam ordularını yenmeyi düşündüler. Rahip John´a yardım bahanesiyle, 1217 yılında, 5´nci haçlı seferini başlattılar. Avrupa´da bu söylentiye, 400 yıl boyunca inanılmış ve çeşitli yazarlar tarafından işlenmiş.?
Hani şu sizin bildiğiniz şu ?Tarzan? filmleri var ya, aslında onlar Rahip John´un izini sürerken kaybolan beyazların hikâyesini anlatır.
Tabi Rahip John´un ülkesini ararken kaybolan rahipleri arayanlar. Onların gittikleri o kayıp ülkeleri bulmak için yola çıkan kaşifler, hazine avcıları ve onların peşinden giden maceraperestler.. Birileri hazine avına çıkarken, kâfirler ülkesine Hz. İsa´nın müjdesini ulaştırarak, onları kurtarmaya çalışan misyonerler ve yağmacılar, haçlılar..
Brunson Hristiyanların şuuraltındaki Rahip John efsanesi ile ilgili hikâyelerin çağdaş versiyonu gibidir. Bakın, tek bir Brunson yok, Brunson lar yıllarca ellerini kollarını sallayarak bu işleri kotardılar. Aslında McKinsey´in Türkiye´de sosyal siyaset planlanması konusunda CIA´ya danışmanlık yaparken bu ilişkiler ağı da örgütlenmişti. Soros´un da böyle bir ağı vardı ve bugün o ağın uzantıları hâlâ içimizde değil mi? Tek başına Brunson ´a en ağır cezayı verseniz ne yazardı ki, hal böyle olunca. Türkiye ele geçirdiği bu ?ajan?ın değerini, Trump´ın o büyük ilgisi ve ısrarı ile anladı gibi. Trump da kendini kanıtlamak ve kendine kafa tutan Türkleri dize getirip, ülkesinde oyuna ihtiyaç duyduğu Everngalish´lere bir zafer armağan etmek için kendine uygun bir malzeme bulduğu inancı ile hareket etti sanki. Rahip Brunson önemli ya da sıradan, hatta zavallı biri de olabilirdi, ama bu süreçteki tavır ve üslup değişmeyecekti. Kimse daha fazla germek de istemiyor, ipin ucunu bırakmak da..
Öte yandan; Ankara eğer isterse ülkede, özellikle güney sınırımız boyunca yeni ve yerli Brunson ´lar bulmak hiç de zor değil.. Brunson ´un kilisesine PKK ve FETÖ´cülerin gelip gittiği söyleniyordu. Bakın batıdan gelen misyonerler hep böyle davrandılar. Bayan Mitterand geldiğinde de bu böyle oldu. Bugün batıdaki kiliselerde de hâlâ bu işler böyle. Bu kiliseler de ötekilerin devamı, parçası.
Sahi Trump´ın bu kadar önemsediği Rahib Brunson ´a diğer Hristiyan ülkeler neden bu kadar değer vermediler, hiç düşündünüz mü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️