
Yediğimiz hangi madde hücremizde mutasyon yapıp bizi kanser yapar ? Bunun testi var mı ? ( Dr. Bruce AMES testi )
Bruce Ames
Amerikalı biyokimyager
Bruce Nathan Ames (16 Aralık 1928 - 5 Ekim 2024), Amerikalı bir biyokimyacıdır.
Berkeley'deki California Üniversitesi'nde Biyokimya ve Moleküler Biyoloji Emeritus profesörüdür ve Çocuk Hastanesi Oakland Araştırma Enstitüsü'nde(CHORI) kıdemli bir bilim insanıydı.
Bileşiklerin mutajenitesini kolay ve ucuz bir şekilde test etmek için bir sistem olan Ames testinin mucididir.
Ames testi;
Ames testi, (İngilizce: Ames test) mutasyona uğrayan bir hücreye diğer bir mutasyon ya da geri mutasyon uygulaması yapılarak hücrenin orijinal haline benzer bir duruma getirilmesi temeline dayanır.

Testte kullanılan mikroorganizmalardan birisi Salmonella typhimurium diğeri ise E.coli'dir.
Prosedür, 1970'lerin başında Bruce Ames ve Berkeley'deki California Üniversitesi'ndeki grubu tarafından bir dizi makalede anlatılmıştır.
Sentetik karsinojenler üzerine;
1970'lerde Bruce Ames, mutajenleri ve dolayısıyla potansiyel kanserojenleri tespit etmek için ucuz ve kullanışlı bir test olan Ames testini geliştirdi.
Önceden kanserojen testlerinde canlı hayvanlar kullanılıyordu ve prosedürler pahalı ve zaman alıcıydı. Bu nedenle, hayvan testleri geniş çapta tarama için pratik değildi ve test edilebilecek bileşik sayısını azalttı. Öte yandan Ames testi ise mutajenleri test etmek için Salmonella typhimurium bakterisini kullanır ve daha ucuz ve daha hızlı bir yöntemdir.

🔻Salmonella enterica çubuk şekilli, kamçılı, Gram-negatif bir bakteridir ve Salmonella cinsinin bir üyesidir. Typhi (tarihsel olarak S. typhi adıyla tür seviyesine yükseltilmiştir) tifonun hastalık etmenidir. Typhimurium gibi diğer serovarları (S. typhimurium olarak da bilinir) salmonellozis olarak bilinen bir insan gastroenterit tipine neden olabilir. Typhi and Typhimurium LT2 serovarlarının genom dizinleri belirlenmiştir.❗️
Ames testi, olası kanserojenleri belirlemek için yaygın olarak kullanılmıştır ve daha önce ticari ürünlerde kullanılan potansiyel kanserojenleri belirlemek için de kullanılmıştır. Bunların tespiti, saç boyasında kullanılan kimyasallar gibi bazı formülasyonların ticari kullanımdan kaldırılmasına neden oldu.
Ames testinin yaygın olarak kullanılan kimyasalların olası kanserojenler olarak tanımlanmasına izin verme kolaylığı, onu çevreciliğin bir kahramanı yaptı.
Ames'in laboratuvarındaki müteakip çalışmalar, neyin mutajenik veya kanserojen olduğuna ve ne dereceye kadar olduğuna dair bir genel bakışa bakmayı içeriyordu. Daha önce, bilim adamları etkinin büyüklüğünü dikkate almadan yalnızca olumlu veya olumsuz sonuçlara bakma eğilimindeydiler; bu, potansiyel olarak mutajenik olan öğeler arttıkça, göreceli tehlikeleri değerlendirmek için bir sistem olmadığı anlamına geliyordu.
Ames, çeşitli doğal ve insan yapımı bileşikleri test etmeye devam etti ve kendisinin ve diğerlerinin varsaydığının aksine, doğal bileşiklerin yapay olanlara göre zararsız olmadığını keşfetti.
Devam eden çalışmaları, sonunda birçok çevrecinin gözünden düşmesine yol açtı. Doğal kimyasalların da sıklıkla mutajenik olduğu ortaya çıktığından, insan tarafından üretilen kimyasallara çevresel maruziyetin bir Ames testinde mutajenik ve kemirgen analizlerinde kanserojen olsa bile, insan kanseriyle sınırlı bir ilişkisi olabileceğini savundu.
İnsan genetik hasarının çoğunun, zayıf beslenmede eksik olan temel mikro besinlerden ve normal metabolizma sırasında DNA'nın oksidasyonundan kaynaklandığını ve en önemli çevresel karsinojenlerin, asıl etkisi kök hücrelerin kronik bölünmesine neden olan ve bir hücrenin mekanizmalarını daha az etkili hale getiren, bazılarını içerebileceğini iddia etti.
🔻Aşırı DNA oksidasyonu bazı hastalıklar ve kanserlerle bağlantılıdır. Dizdaroğlu tarafından iyonlaştırıcı radyasyondan sonra (oksidatif strese neden olarak) bulunan en sık oksitlenmiş bazlardan ikisi, şekilde gösterilen guaninin iki oksidasyon ürünüdür. Normal diyetle beslenen bir farenin kolon epitelinde kolon kriptlerinde düşük seviyede 8-oxo-dG vardır (panel A). Ancak, muhtemelen kolon tümör oluşumuna uğrayan bir farenin (diyetine deoksikolat eklenmesi nedeniyle kolon epitelinde yüksek seviyede 8-oxo-dG vardır (panel B). Deoksikolat, reaktif oksijenin hücre içi üretimini artırarak oksidatif stresi artırır ve bu, tümör oluşumuna ve karsinogeneze katkıda bulunabilir. Deoksikolat takviyeli diyetle beslenen 22 fareden 20'sinde (%91) diyete başladıktan 10 ay sonra kolon tümörleri gelişti ve bu farelerin 10'undaki (farelerin %45'i) tümörler adenokarsinom (kanser) içeriyordu.Cooke ve ark. Alzheimer hastalığı ve sistemik lupus eritematozus gibi bir dizi hastalığın 8-oxo-dG'sinin yükseldiğini ancak karsinogenezde artış olmadığını belirtmektedir.❗️
BER'de görev alan enzim DNA glikozilazdır.
🔻Nükleazların bir kısmı beslenmek amaçlı olarak vücuda alınan nükleik asitlerin sindirilmesine yarar. Bazı bakteriler (örneğin Staphylococcus aureus) de tahrip ettikleri dokularda meydan gelen cerahattaki DNA'yı sindirmek için deoksiribonükleaz salgılarlar.
Nükleazlar hücrenin çalışmasında önemli rol oynarlar. DNA polimerazın DNA zincirine uzatmanın yanı sıra eksonükleaz aktivitesine sahiptir, bu sayede hatalı eklenmiş bazları zincirin ucundan çıkarabilir.❗️
🔻Her bir insan hücresinin DNA'sında günde yaklaşık olarak 104 adet kodlanmayan veya yanlış kodlamaya neden olan hasar meydana gelmektedir. MitokondrialDNA'da nokta mutasyonlarının birikiminin yaşa bağlı olarak arttığı, bu nedenle özellikle mitokondrideki oksidalif DNA hasarının yaşlanma ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. DNA tamir mekanizmaları genomik kararlılığın devamını sağlayan sistemlerdir.
2015 Nobel Kimya Ödülü DNA onarımı proseslerinin moleküler mekanikleri üzerine çalışmaları nedeniyle Tomas Lindahl, Paul Modrichve Aziz Sancar'a verilmiştir.❗️
🔻Restriksiyon enzimi veya restriksiyon endonükleazı, çift zincirli DNA moleküllerindeki belli nükleotit dizilerini tanıyan ve her iki zinciri birlikte kesen bir enzim türüdür. Bu özel enzimler, bakteri ve arkelerde bulunurlar ve virüslere karşı bir savunma mekanizmasına aittirler.
1970'lerde keşfedilmelerinden beri çeşitli bakterilerde yüzlerce restriksiyon enzimi tespit edilmiştir. Her enzim elde edildiği bakteriye göre adlandırılır, bakterinin cinsi, türü ve suşuna dayalı bir adlandırma sistemine göre.
1978'de Daniel Nathans, Werner Arber ve Hamilton Smithrestriksiyon enzimini keşiflerinden dolayı Nobel Tıp Ödülünü almışlardır.❗️
Sentetik pestisitlerin ve kanserojen olduğu gösterilmiş Alar gibi diğer kimyasalların yasaklanmasına karşı çıktı. Ames, birçok sıradan gıda ürününün aynı kriterlere göre kanserojen bulunacağını gösteren sonuçlar yayımladı.
Ames, eser miktardaki kanserojenlerin nispeten küçük sağlık etkilerine aşırı ilgi gösterilmesinin, kıt finansal kaynakları büyük sağlık risklerinden uzaklaştırabileceğinden ve farklı tehlikelerin göreli önemi konusunda kamuoyunda kafa karışıklığına neden olabileceğinden endişeliydi.
Ames, kendisini "kansere neden olabilecek veya olmayabilecek küçük kimyasal izleri konusunda histeride önde gelen bir muhalif" olarak görüyordu ve "eğer dikkat etmeniz gereken binlerce varsayımsal riskiniz varsa, bu, dikkat etmeniz gereken büyük riskleri tamamen ortadan kaldırıyor" dedi.
Biyografi;
Ames, 1970 yılında Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi üyesi seçildi.
1980'de Bolton S. Corson Madalyası, 1985'te Tyler Çevresel Başarı Ödülü, 1997'de Japonya Ödülü, 1998'de Ulusal Bilim Madalyası ve 2004'te Thomas Hunt Morgan Madalyası almıştır ve birçok ödülün daha sahibidir.
Araştırmaları kanser ve yaşlanma üzerine odaklanmaktadır ve 550'den fazla bilimsel yayına imza atmıştır. Tüm alanlarda en çok alıntı yapılan birkaç yüz bilim insanı arasındadır.
Ames'in şu anki araştırması, yaşlanmanın mitokondriyal bozulmasını geciktiren ajanların belirlenmesini, özellikle beyinde olmak üzere yaşlanmada mitokondriyal çürümenin rolünün anlaşılmasını, hastalığı, yetersiz beslenmeyi ve obeziteyi önlemek için halktaki mikro besin alımlarını optimize etmeyi içeriyor. Kanser önleme ve yaşlanma ile ilgili oldukları için mutajenlerle de ilgileniyor.
🔻Mikro besin veya mikronütrient, organizmaların fizyolojik fonksiyonları için yaşam boyunca küçük miktarlarda gerekli olan besinlerdir. Mikro besinler demir, kobalt, krom, bakır, iyot, manganez, selenyum, çinko ve molibden ile vitamin içerir.
Mutlaka almamız gereken vitaminler nelerdir?
A, D, E, C, B1 ve B2 vitaminleri insan vücudunda sentezlenmediğinden dolayı dışarıdan takviye gerekir.
Vücudunuzun kendi başına yeterli miktarda üretemediği yaklaşık 30 vitamin ve mineral “mikro besinler” olarak adlandırılır.
Mikro Besin | Besin Kaynakları |
B6 vitamini | Beyaz et, tahıllar, muz, patates, avokado |
C vitamini | Domates, turunçgiller, biber, brokoli, kivi |
E vitamini | Ayçiçeği yağı, badem, fıstık ezmesi, mango |
Magnezyum | Tam buğday, baklagiller, kuruyemişler, tohumlar |
Çinko | Deniz ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, yumurta |
mikro besin öğeleri (Vitaminler,Mineraller, İz Elementler) bulunur.
Vitamin ve mineraller mikro besinlerdir. Vitamin ve mineraller vücudun normal işleyişinin sağlanması, hastalıklardan korunması ve sağlık risklerinin önlenmesinden sorumlu olabilir. Çocuklar, hamile kadınlar ve sporcularda vitamin ve mineral gereksinimi fazla olabilir.
Dokularda ve kanda bir denge içinde bulunan mikro besinler çok az miktarda birden fazla metabolik olayda kendini gösterebilir. Mineraller ve çoğu vitamin vücutta sentezlenemez. Bu nedenle mikro besinlerin diyetle ve takviyelerle alınması gerekir.
Vitaminler yağda ve suda çözünebilen moleküllerdir ve çeşitli hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirir. Enfeksiyon ve hastalıkların önlenmesinde birtakım işlevlere sahiptir.
Vitaminler çözünürlüklerine göre iki sınıfa ayrılır: Suda çözünen ve yağda çözünen vitaminler.
-Suda çözünen vitaminler B ve C vitaminleridir. B vitamini grubu tiamin (B1), riboflavin (B2), niasin (B3), pantotenik asit (B5), piridoksin (B6), biotin (B7), folat (B9) ve kobalaminden (B12) oluşur. B ve C vitaminleri vücutta depolanamaz ve fazlası idrarla atılır. Bu nedenle günlük olarak belirli miktarlarda tüketilmesi gerekir.
-Yağda çözünen vitaminler A, D, E ve K vitaminidir. Bu vitaminler yağda çözündüğünden dolayı vücuttaki yağlı dokularda ve karaciğerde depolanır. Bağırsaklardan emilirken yağ kaynağı ile alınır ve dokulara taşınır.
İz mineraller “eser mineral” olarak da bilinir ve çok daha az miktarlarda ihtiyaç duyulur. Demir, bakır, çinko, selenyum ve krom iz minerallerdir. ❗️
Kaynakça
- 1. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2585731/
- 2. https://www.who.int/health-topics/micronutrients#tab=tab_1
- 3. https://www.verywellhealth.com/micronutrients-7481856
- 4. https://www.health.harvard.edu/staying-healthy/listing_of_vitamins
- 5. https://www.mdpi.com/2075-4663/11/6/109
Kaynakça;
^ "Biography and information". CHORI. 27 Ağustos 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi.
Xxxxx
♻️
Histidin, proteinlerin yapısında bulunan ve vücut için gerekli olan bir amino asittir. Büyüme, doku onarımı ve kan hücrelerinin oluşumuna destek olur, ayrıca bağışıklık sistemi, sindirim ve sinir sisteminde önemli rol oynayan histaminin üretilmesini sağlar. Yetişkinlerde genellikle besin yoluyla alınması gereken bir amino asit olsa da, çocuklarda ve böbrek hastalığı olan kişilerde dışarıdan alınması zorunlu hale gelebilir.

HİSTİDİN EKSİKLİĞİ BİRÇOK SAĞLIK PROBLEMİNE NEDEN OLUR?
Mide asit salgısının oluşumunun uyarılmasından, barsak hareketinin düzenlenmesine, seksüel arzu ve isteğin sağlanmasından, kan hücrelerinin hemoglobin yapımına kadar ana reaksiyonların tam merkezinde olan histidin eksikliğinde; büyüme ve gelişme geriliği, hafıza yetersizliği, cinsel fonksiyon bozuklukları görülür.
HİSTİDİN HANGİ BESİNLERDE BULUNUR?
⚠️Ayrıca alerjik hastalıklarda da önemli fonksiyonu olan histidin; kırmızı et, kümes hayvanları, özellikle mercimek ve soya gibi baklagiller, yumurta, kinoa, pirinç, yulaf gibi tahıllar ve yer fıstığında çokça bulunur.❗️
Bunları takviye olarak alabilirsiniz fakat en iyi ve güvenli yol; doğru besin kaynaklarından protein ağırlıklı besin tüketimini sağlayarak bu eksikliği hiç oluşturmamaktır.
Vejetaryen bireyler de baklagil (mercimek/fasulye vb.) ve tahıl (kinoa, karabuğday vb.) tüketimini artırarak bu durumu çözmüş olur.
Histidin; ciddi anlamda yaşlanma karşıtı ve özellikle ciltte gençliğe dönüşümü hızlandırıp, uzun yaşamın kapısını aralayan önemli bir amino asittir.
♻️

NEFES TESTİ İLE MİDE MİKROBU OLARAK BİLİNEN HELİCOBACTER PYLORİ’ Yİ SAPTAMAK ARTIK ÇOK DAHA KOLAY
Halk arasında mide mikrobu olarak anılan ve asıl ismi Helicobacter pylori olan bu bakteri tüm dünyada insanların yaklaşık %50 ‘sini etkiler. Gastrit, mide ve on iki parmak bağırsağı ülseri, mide kanseri ile mide lenfomasının en büyük etkeni olan Helicobacter pylori enfeksiyonu, bu hasta gruplarında oldukça sıktır.
İnsanlara en fazla enfekte sular ve iyi dezenfekte edilmemiş veya pişmemiş sebzelerle geçtiği gösterilmiştir. Helicobacter pylori enfekte suda birkaç gün yaşayabilir. Enfekte bireylerin, eş ve çocuklarında bakteri görülme olasılığı enfekte olmayan kişilere göre daha yüksektir. Bu nedenle aile içi yakın temas, aynı bardak ve kaşık-çatal kullanma gibi alışkanlıklar bulaşmada önemli rol oynamaktadır. Aynı zamanda annenin kendi ağzına götürdüğü mama kaşığı veya emzik ile bebeğe geçiş söz konusudur.
Uzm. Dr. Murat Keskin
XXXXXX
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️