Düşünecek kalpleri❤️

Kur'an'da geçen "kalp" kelimesi, beyin anlamında mıdır?

 "Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur. "

- Bu ayette mecazi anlama çekilecek bir şey yoktur. Bizzat düşünecek kalpleri yoktur denilmektedir.
Kalbin düşünecek bir fonksiyonu yoktur. Beyin düşünür ve bunu şu an kimse inkar edemez. Bu bilimsel bir gerçektir.
Kalpler kilitli, kalpler mühürlü v.s. bunları mecazi anlama çekmek neyse ama hac 46'daki geçen ayet, bizzat bildiğimiz kalbin düşünen organ olduğunu söyler.

Bu inanış Sümerlere kadar giden bir inanıştır. Mumyalamada bile beyine hiç önem verilmediği için, paramparça edilirdi ve sadece kalp yerine konulurdu.
Beynin fonksiyonları 17.yy belirlenmeye başlanmıştır ve bunda kalbin hiç bir görevi yoktur. Mesela korktuğumuza beynimizdeki amigdala dediğimiz kısım faaliyete geçer ve vücuda gönderilen sinyaller değişir. Mesela o an insanın ayakları boşanır, eli ayağı titrer ve KALBİ HIZLI ATMAYA başlar. Ama bu kalp korktuğu için değildir. Beynin amigdalası tetiklendiği içindir. El ayak boşanınca, elin ve ayağın korktuğunu çıkartamayacağımız gibi, kalbinde korktuğunu düşünemeyiz. Her şey beyinde biter. İnsan beyinde görür, beyinde duyar, beyinde düşünür.
Bu gerçek 7.yy bilinmiyordu ve Hac 46'da bizzat düşünen organın mecazi değil de, gerçek anlamda kalp olduğu söylenmektedir. Kaldı ki bir sonraki kelimede "işitecek kulakları olsun?" dur. Yani işiten organ kulaktır. Bu gerçek anlamdadır ve düşünen şey ise kalptir.
Bu ayette kalbin düşünen organ olduğu apaçık bellidir.
“Bu inkârcılar, hiç mi yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar ki, düşünüp taşınacak kalplere ve gerçeğin sesini işitecek kulaklara sahip olsunlar. Şu bir gerçektir ki, kör olan yüzlerdeki gözler değil; asıl kör olan sinelerdeki gönüllerdir.” (Hac, 22/46)

- Ayette yer alan “düşünüp taşınacak kalpler” ifadesi, açıkça kalb sözcüğünün aklı da içine alan geniş bir kavram olduğunu göstermektedir.

b. Asıl mesele, Kur’an’ın Allah’ın sözü olduğuna inanıp inanmamakla alakalıdır. Onun Allah’ın sözü olduğunu gösteren yüzlerce delil vardır. 

Sonsuz ilim ve hikmeti sahibi olan Allah’ın çam kozalağı şeklindeki kalb ile akıl ve vicdanı da ihtiva eden kalbin farkını bilmemesi mümkün mü?“Yaratan hiç bilmez olur mu?” (Mülk, 67/14).

c. Kalb, iki anlamda kullanılan bir kavramdır. Birincisi, kanı pompalayan biyolojik bir varlığa sahip olan ve çam kozalağı şeklinde tasvir edilen bir organımızdır. Bu organ insanlarla hayvanlarda müşterektir.

İkincisi ise, manevi, biyolojik olmayan duygu ve düşüncenin de merkezi olan, akıl, vicdanı da kapsayan bir latifedir.

d. Bediüzzaman’ın şu ifadelerinde de"kalp" kavramı bağlamında, akıl ile vicdan karşılaştırılması yapılarak, aralarındaki yakın ilişkiye işaret edilmiştir:

"Kalbden maksad, sanavberî (çam kozalağı şeklinde) bir et parçası değildir. Ancak (kalb öyle) bir latife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan; ma'kes-i efkârı dimağdır.(yani, Kalb: Rabbimiz tarafından hikmetle yaratılan öyle manevi bir mekanizmadır ki, hem duyguların tezahür ettiği vicdanı, hem de aklın idrak misyonu ve tefekkür sisteminin yeri olan dimağı da içine almaktadır.) (bk. İşârâtü'l-İ'caz, Mühürlenen Kalpler, s. 77)

"Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacından hakikat tecelli eder. İftirak ettikleri vakit; birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder." (bk. Münâzarât, / İçtimâî Reçeteler-II, 81)

e. “Biz cehennem için (netice itibariyle cehennemi hakeden) cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki, onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrak etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler.” (A'raf, 7/179) mealindeki ayetten de kalbin aklı da ihtiva eden bir kavram olduğunu görmek mümkündür. Çünkü, idrak etmek aklın bir fonksiyonudur ve bir ilim gerektirir. Razi’nin ifade ettiği gibi, Kalbin idrak sahibi olması onun ilim mahalli olduğunu da göstermektedir. (Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Demek ki, -biyolojik olmayan- Kalb, hem aklı hem de duyguları barındıran bir merkezdir. Bu merkez ister beyinin bir yerinde yer alsın, ister başka ruhi bir boyutta varlığını sürdürsün fark etmez. Farklı olan şey, Kur’an’da kullanılan kalbin, biyolojik kan pompası hükmündeki kalbin dışında bir mekanizma olduğu gerçeğidir.

f. İmam Gazalî, altıncı his çerçevesinde değerlendirdiği basiret mefhumunu açıklarken, kalb, nur, akıl gibi sözcüklerin birbirinin yerine kullanılabileceğini, bunların teşhis ve tayini konusunda bir tartışmanın yersiz olacağını ifade etmektedir. (bk. İhya, 4/289)

g. Kur’an’ın kullandığı kalb kavramı, latife-i rabbanî denilen manevî kalbi de, aklı da ulvî duyguların merkezi olan ruhu da içine alacak geniş bir kapsama sahiptir. Nitekim, Kur’an’da -fiil şekli hariç- “akıl” kelimesi hiç kullanılmamıştır. Demek ki, kalb sözcüğü onu da ifade etmektedir.

h. Kur’an’da kalbin tarifi yapılmamakla beraber, İslam alimleri ayet ve hadislerin ışığı altında akıl ve kalbin yerini, aklın kalp ile olan ilişkisi konusunda değişik görüşler ortaya koymuşlardır.

- İbn Hacer el-Askalanî’nin de içinde yer aldığı  bir kısım alimlere göre, akıl kalptedir. Yani kalp manevi bir mekanizma olup aklı da içine almaktadır.

Bu alimlere göre:

1) “Elbette bunda, içinde bir kalb taşıyan veya zihnini derleyip toplayarak can kulağıyla dinleyen kimseler için alacak bir ders vardır.”(Kaf, 50/37) mealindeki ayette yer alan Kalb kelimesi, akıl manasında kullanılmıştır. İbn Hacer’e göre, çoğu tefsirciler bu ayette yer alan kalbi akıl olarak anlamışlardır. (bk. Taberi, Maverdî, Kurtubî, İbn Kesir, Celaleyn, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)

Kur’an’ın bu ifadesi, aklın kalpte karar kıldığını, kalpten kaynaklandığını göstermektedir. (bk. İbne hacer, Fethu’l-Bari, 1/129)

2) Rivayete göre, İbn Abbas da bu ayetteki kalb sözcüğünü akıl olarak açıklamıştır. Ünlü dil bilgini Ferra, İbn Abbas’ın bu görüşünü desteklemiş ve Arapça’da kalbin akıl manasında kullanıldığını belirtmiştir. (bk. Ferra / Bağevî, ilgili ayetin tefsiri)

- Son olarak diyeceğimiz şu ki; her bilmediğimiz bir konudan ötürü, imanımız kaçıracak şüpheler akıl ve kalbimize giriyorsa, vay bizim halimize! Materyalist bir fencinin veya filozofun sözüne tereddütsüz yaklaşan bir kimsenin, Allah’ın ve onun elçisinin sözlerini şüphe ile karşılaması imanla bağdaşır bir şey değil.

❌❌❌❌❌❌❌❌❌❌


Kalp kapakları; mitral, aort, pulmoner ve triküspit olmak üzere 4 tanedir.

Kalbimizde bulunan bu dört odadan iki tanesi küçük, diğer iki tanesi ise büyüktür.

Küçük odalar; kulakçık (atrium),

büyük odalar ise; karıncık (ventrikül) adını almaktadır. 

Aynı zamanda bulundukları yer üzerinden de belli fonksiyonlar yüklenen bu kapaklar, sol taraftaki odalarda temiz kanın, sağ taraftaki odalarda ise kirli kanın geçişini gerçekleştirmektedir.

  • Kalbin sol tarafında bulunan ve küçük oda ile büyük oda arasındaki kan geçişini sağlayan kapıya; ‘mitral kapak’ adı verilmektedir. Sol tarafta büyük odadan çıkan kanın vücuda atıldığı kapıya ise ‘aort kapak’ adı verilmektedir.
  • Kalbin sağ tarafında yer alan, küçük ve büyük oda arasındaki kan geçişini gerçekleştiren kapıya ‘triküspid’ adı verilmektedir. Sağ taraftaki büyük odadan kanın temizlenmesi amacıyla akciğerlere geçişinin sağlandığı kapıya ise ‘pulmoner kapak’ adı verilmektedir.

Kalp kapıları kendi aralarında belli bir uyum içerisinde işleyiş gerçekleştirmektedir.

Kalbin gevşemesi sırasında, küçük oda ile büyük odalar arasındaki kapılar açılarak, diğer kapılar kapanmaktadır. Kalbin kasılması ve dolayısıyla kanın vücuda daha çok pompalanması durumlarında ise, küçük odalar ile büyük odalar arasındaki kapılar kapanarak, diğer bütün kapılar kapatılmaktadır.

Bu bakımdan kalp kapaklarında doğuştan mevcut olan ya da çeşitli etkenler sonucu sonradan ortaya çıkan fonksiyon bozuklukları, kalp kapağı hastalıklarına sebep olmaktadır.

Kalp kapağı hastalıkları genel olarak; kapak darlığı veya kalp yetmezliği olmak üzere iki bölümde incelenmektedir.

Kalp kapak darlığı, kalp kapağının tam olarak açılamaması sonucu ortaya çıkan sağlık problemleridir. 

Bu durum, kalp kapaklarının ilerleyen yaşa bağlı olarak deformasyona uğraması, çevresinde kalsiyum birikmesi, ateşli romatizma hastalıkları sebebiyle ya da doğuştan ortaya çıkabilmektedir.

Kalp kapak yetmezliği ise, kalp kapağını oluşturan kapakçıkların yapısal olarak bozulması ve tam olarak kapanamaması sonucu ortaya çıkan sağlık sorunlarıdır. 

Kalp kapağı darlığı ve yetmezliği hastalıkları, ilaç kullanımına rağmen hastanın rahatlatılamadığı bir safhaya geldiği zaman, ameliyat bir gereklilik haline gelmiş demektir.

Bu aşamada, gerçekleştirilecek ameliyat ile, hastalıklı ya da tam olarak çalışmayan nitelikteki kalp kapağı, suni olarak üretilmiş kapak ile değiştirilmektedir.

Yapay (Protez) Kalp Kapağı Çeşitleri

1. Mekanik (Metal) Kalp Kapakları 

Mekanik kalp kapakları; özellikle genç hastalarda tercih edilmekte olan yapay kalp kapağı çeşitlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mekanik kalp kapakları, hastaya takıldıktan sonra hastanın ömür boyu kan sulandırıcı kullanması gerekmektedir. Coumadin ilacı dozu hastaya göre ayarlanmalıdır.

2. Biyolojik Kalp Kapakları 

Yapay kalp kapağı çeşitlerinden bir diğeri olarak karşımıza çıkan biyolojik kalp kapakları, hastanın kan sulandırıcı kullanamayacak durumda olması ya da tercihen kan sulandırıcı kullanmak istememesi durumlarında tercih edilmektedir.

Biyolojik yapay kalp kapakları genel olarak şu durumlarda tercih edilmektedir;

  • Özelikle 70 yaş ve üzeri, yani ileri yaş grubundaki hastalarda



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yunan miteolojisi de Truva Savas&Kades Savasi

Amazonlar; Atlı-Savaşçı Kadınlar

7 BELDEYE 7 MUSHAF=Farkli lehçe’den kaynaklanır.