Modernitenin Radikal Eleştirisi: Zygmunt Bauman

Görsel 1. Giuseppe Maria Mitelli’nin Cage of fools (1684) ve Mies van der Rohe’nin Berlin’deki yeni Ulusal Galeri Binası Kolajı.
Bauman, modern dünya olarak nitelediğimiz içinde yaşadığımız duruma dair sürekli olarak anlayışımızı ve bakışımızı geliştiren analizler yapmıştır. Modern dünya ile bizler arasında bir alış-veriş ilişkisi olduğunu düşünen Bauman, hepimizin çaresizliğini iyi ifade etmiştir. Modern dünya, özgürlükten vazgeçme karşılığında bize bireysel güvenliğimizin artacağı vaadinde bulunmaktadır. Modern dünya, hayatımızdaki belirsizlikleri ve bilinmezlikleri ortadan kaldırmak için hayatımızı kurallarla, hiyerarşilerle, kategorilerle, kurumlarla ve kontrollerle düzenlemeye kalkışmaktadır. Modern dünyanın en önemli özelliği kişinin hayatına sürekli olarak düzen verme saplantısı içinde olmasıdır. Modernite, hayatımızı kontrol ettikçe ve düzene kavuşturdukça bizim daha güven içinde olacağımız yanılsaması içindedir.
Modernitenin bütün kontrolcü ve düzenleyici özelliğine rağmen, bir türlü güvenlik içinde bir hayata ulaşamamaktayız. Modernite, özgürlüğümüzü sürekli olarak bizden almasına rağmen, bize vadettiği güvenliği getirmemektedir. Modern dünyada her geçen gün kendimizi, daha fazla güvenlikten mahrum olarak yaşama durumunda bulmaktayız. Modern dünya, insan için bir mayın tarlasından başka bir yer değildir.
Modernitenin en büyük yanılgısı, insanı ve toplumu kontrol edilebilir nesneler olarak algılamasından kaynaklanmaktadır. İnsanın ve toplumun kontrol edilemez ve zapturapt altına alınamayacak olgular olduğunu idrak edememek, modernitenin en ölümcül hatasıdır. Modernitenin kontrol ve düzen kuşatmasının dışında kalmanın yolunu, kişi ve gruplar, bir şekilde bulmaktadır. Kişi, kontrol dışı kaldıkça düzene yabancılaşmaktadır. İşte bu noktada Bauman, modernitenin bizi yabancı hale getirmekten başka bir işe yaramadığını vurgulamaktadır. Bauman, modern dünyada yaşayan bizlerin sadece birer yabancı olduğunu söylemektedir.
Modern dünyada yabancı durumunda kalmak gerçekten çok zor bir insanlık halidir. Modernite, kontrol edemediği yabancıyı, ısrarla tanımadığı ve bilmediği farklılıkları keşfetme ve tecrübe etme adına tüketmeye kışkırtmaktadır. Farklı yemekler yemek, farklı giysiler giymek, farklı işlerde çalışmak, farklı eğitimler almak, farklı yerleri gezip görmek adına kişi, hep bilinmeyene yolculuk adına tüketime yönlendirilmektedir. Öte yandan modernite, yabancı hale getirdiği kişiden korkmaktadır. Kontrol edilemeyen, zapturapt altına alınamayan, hayatı belirli bir hiyerarşik düzene sokulamayan kişi, yani yabancı, toplumun sınırlarını ve düzenini her zaman ihlal edebilecek bir tehdit konumundadır. Bauman, özgürlüğünü almak karşılığında kendisine güvenlik vadedilen kişinin nasıl yabancılaştırıldığını, en sonunda da bir korku objesine dönüştürüldüğünün hikayesini etkili bir şekilde anlatmaya devam etmektedir. Güvenlik adına kontrol ve düzen saplantısı, bizi hem özgürlüğümüzden, hem güvenliğimizden etmektedir. Güvenlik adına hayatımızı kontrol etme ve bize düzen verme imtiyazına sahip olduğunu düşünen otoriter ve totaliter modernitenin, en sonunda insanlığımızı da elimizden aldığını Bauman bize anlatmaktadır.
Modernite kimin hikâyesi?
Görsel 3- Ağlayan Kadınlar Lahiti, Sidon Kral Nekropolü, Lübnan, İ.Ö. 4.y.y., Istanbul Arkeoloji Müzesi Koleksiyonu
Objelerin aynı mekandakı bu eşzamanlı birlikteliğini, ‘heterotopya‘ ve ‘ütopya’ kavramları üzerinde bir kez daha düsünmekte fayda vardır. Zira, ütopyalar gerçekte var olamayacak yerlerde geçseler bile, bir anlatı yaratırlar, hayal gücümüzden doğarlar ve bir söylem barındırırlar. Oysa, Foucault’nun heteropyaları, heterojen yapıları dolayısıyla bir anlatı oluşturmakta yetersiz kalırlar, söylem üretemeyen mekanlar olarak kalırlar. Foucault, Kelimeler ve Şeyler isimli kitabında şöyle der, “heterotopyalar, rahatsız edicidir, belki de bir isim vermeyi imkansızlaştırdıkları ve yaygın isimleri kördüğüm haline getirdikleri veya paramparça ettikleri için; daha baştan söz dizimini -yalnızca cümle kurarken kullandığımız söz dizimini değil, aynı zamanda, kelimelerin ve şeylerin (birbirlerine yakın ve aynı zamanda da karşıt) “bir arada durmalarını” sağlayan daha az belirgin bir söz dizimini de- yok ettikleri için…” (1966)
Modernite, bir özgürlük yolu olmadığı gibi, bir güvenlik yolu da değildir.
⚠️Modernitenin bizi götürdüğü yol, bir korku ve kölelik yoludur. Bauman aslında bize şunu söylemektedir: Modernitenin yolu, yol değildir. Eğer bu dünyada insan olarak yaşamak istiyorsak modernitenin dışında bir yol bulmak zorundayız.‼️
Yabancı olandan ve rahatsızlık verenden duyulan korkunun ortadan kaldırılması için modern dönemde soykırım olgusunun ortaya çıktığını Bauman, Nazilerin Yahudilere uyguladığı Holocaust üzerinden analiz etmektedir. Bauman’a göre soykırım, kontrol edilemeyeni kontrol etmek ve düzene sokmak için yapılan modernitenin bütün katılaştırıcı, sıkıştırıcı, boğucu ve yok edici özelliklerini taşıyan bir olgudur.
Günümüz dünyası üretenlerin dünyası değil, tüketenlerin dünyasıdır. Modernite devam etmektedir. Modernite katı olmaktan çıkıp akışkan hale gelmiş bulunmaktadır. Katı modernitenin bütün korkuları, günümüzde varlığını sürdürmektedir. Bauman’ın akışkan modernite dediği şey, aslında akışkan korkulardır. İnsanın modern dünyadaki yabancı olarak konumu sürmektedir ve bu yabancıdan duyulan korkular bir akışkanlık içinde var olmaya devam etmektedir.
Modernite, bize güven içinde olacağımız sağlam bir zemin sunmamış, bilakis hepimizi köksüz ve marjinal yabancılar haline getirmiştir. Modernitenin insan hayatını kontrol etmek için kullandığı bürokratizm ve rasyonalizm, soykırım gibi korkunç sistematik kötülüklerin işlenmesine neden olmuştur. İnsanın değerini tükettiği ve kullandığı şeylerle ölçen modernitenin insan için gerçek bir aşağılama durumu olduğunu bize gösteren Bauman’dan öğrenecek çok şeyimiz vardır. Bize bıraktığı entelektüel miras, modernite putunun karanlık özünü anlamada derin bir kaynak durumundadır.
Bir röportajda Bauman, İsrail’in amacının barış olmadığını ve İsrail’in Nazilerin Yahudilere karşı yapmış olduğu soykırımı kendi politik amaçları için istismar ettiğini ifade etmiştir. Bauman, ayrıca İsrail ordusunun Batı Şeria’da yapmış katliamların Nazilerin Varşova gettolarında yapmış olduğu soykırıma eşit olduğunu dile getirmiştir.
Foucault’ya göre, her yüzyılın kendine özgü bir takıntısı (obsesyonu) vardır. 19.y.y.’ın büyük takıntısı ise tarihtir (Foucault,1986). Bunu söylerken, tarihin insan eliyle inşa edilmiş olduğunun da altını çizer. (Foucault,1986).
Polonyalı Sosyolog Zygmunt Bauman‘ın moderniteyi şöyle tanımlar:
‘Modernite, kesinlikler çağıdır ve toplumsal yaşamda verili gerçekliklere dayanarak hiyerarşiler inşa etmiştir. Buna göre; batı, doğudan; beyaz, siyahtan; kültürlü, eğitimsizden üstündür.’ (Bauman, 2000)
⚠️'Olan olmuştur, olacak olan da olmuştur' Ahmed Amiş Efendi 'Şimdiki zaman ve geçmiş zaman belki de gelecek zamanda mevcuttur.❗️
Bilal Sambur
Modernitenin Radikal Eleştirisi: Bauman
Milat, 16 Ocak 2017
samburbilal@gmail.com

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️