19 Eylül 2024 Perşembe

Nikolay Raynov ve doğanın gizli gücü

~ Bilim insanı Vernadski’ye sormuşlar: “Bir bilim adamı olarak sizin çalışmalarınızın oluşmasında en önemli ve en değerli unsur nedir?”
Akademisyenin bu soruya cevabı şudur: “Sistem, çevreyi tanıma ve anlama gayreti; en önemlisi de ahlâk kurallarına riayet.”
Çevreyi tanıma ve anlama gayreti, hayatın manasıdır.
Sistem bunun için bir araçtır.
Ahlâk ise pusuladır. Seçtiğin yolun doğru olmasını sağlar. Bilindiği gibi, işte bu üç unsurun bütünlüğü bir âlimin şahsiyetini, çalışmalarının ve meydana koyduğu eserlerinin temelini oluşturur.~

Nikolay Raynov bir filozof, sanat eleştirmeni, yazar, ressam

Nikolay Raynov ve doğanın gizli gücü

  


Sanat uzmanı olan ve sergiyi kuran Plamena Dimitrova-Raçeva, Bulgaristan Radyosu’na verdiği bir demeçte “Nikolay Raynov, ansiklopedik ilgileri olan bir kişidir. Raynov’un tarihçi ve araştırmacı olarak çalıştığı görsel sanatlar alanında eşi yoktur. Nikolay Raynov’un bu ilgileri sanatın manevi özüyle ilgilidir” diyor. Çok geçmeden önce Raynovi ailesinin arşivinde Nikolay Raynov’un torunu Diyana-Mariya Raynova’nın yanında, Plamena Dimitrova-Raçeva, el yazmalarından biriyle, daha doğrusu 11. asrın mimarisi tarihi üzerine notlarla başlayan bir defteriyle tanışıyor. Defterin sonraki sayfalarında “Şifalı Otların Gizli Gücü” başlıklı bir bölüm de var. 

Снимка

Plamena Dimitrova-Raçeva, şunları anlatıyor: “Şu ana kadar hiç kimse Nikolay Raynov’un şifalı otlarla tedaviyle ilgilendiğinin farkında değildi. Ama aslında bunun, eskiden bitki ve şifalı otların kullanılması ve onların antik dünyadaki dini anlamda uygulanması için bilgi veren çok ilginç bir el yazması olduğu ortaya çıktı.

Nikolay Raynov’un astroloji ve teozofi ile uğraştığını biliyoruz. Kendisi, 1930 yılında Teozofi Derneği’nin kurucularından biridir. Aslında bu el yazması, şifalı otlar üzerinde çok farklı bilgiler veriyor ki bu bilgiler, şifalı otların pratik kullanımını ve tedavi gücünü aşıyor.”  

The Old Tree, 1937-1939    

Plamena Dimitrova-Raçeva’ya göre Nikolay Raynov’un defteri, ressamın kır çiçekleri tablolarına yönlendiriyor. Nikolay Raynov’un yıldönümü vesilesiyle resimlerinin birçoğunun çekilmiş varyantını içeren “Nikolay Raynov – Işığın Elçisi” adlı kitap çıktı. Kendisinin, bir fitoterapi ders kitabında yer almak üzere farklı şifalı otlar resmettiği ortaya çıkıyor. Söz konusu resimler, fitoterapi ders kitabında korunmuştur, ama orijinallerinin nerede olduğu bilinmemektedir. 

Plamena Dimitrova-Raçeva, kır çiçekleri tablolarının, Bulgaristan’da farklı galerilere ve özel koleksiyonlara ait olduğunu tespit etti. Sözlerine göre bu Raynov’un bu eserleri, el yazması ile örtüşüyor. Söz konusu tablolarda ön planda şifalı otlar, arka planda ise doğa, bitkiler, dağlar ve bulutlar resmedilmiştir. 

Снимка

Plamena Dimitrova-Raçeva, şunları da belirtiyor: “Nikolay Raynov, el yazmasında çok ilginç ve derin bir araştırma yapmıştır. Benim için bu araştırma heyecan vericiydi, çünkü ilk defa bitkiler hakkında bilgiler edindim. Nikolay Raynov, bitkilerin hayatından bahsediyor, çünkü bitikler, gıda olarak hangi maddeye ihtiyaç duyduğunu, nasıl gelişmesi gerektiğini, nasıl birlikte yaşayacağını biliyor. Bu da çok ilginçtir, çünkü insan bu el yazmasını okuduktan sonra bu dünyada her şeyin ahenk içinde yaşadığını anlıyor. İnsan ayrıca bu dengeyi anlaşmazlığı ve aptallığı ile bozabiliyor veya bu ahengin bir parçası olabiliyor. Raynov, bu bilgilere ulaşan ve doğanın gizli yasa ve güçlerine başvuran kişiler için örnek veriyor.”

Nikolay Raynov’un el yazmasında mesela bir bitkinin belli bir burç simgesi altında olduğunda bu bitkinin belli içerikleri ve tedavi gücü, çiçeklerin ne gibi nitelikleri olduğu yazılmıştır. 

Çeviri: Rayna İvanova

Fotoğraflar:Veneta Pavlova







 


Снимка

♻️

Vladimir Dal, Başkurt ve Kazak halklarının günlük yaşamlarına ve geleneklerine ayrı bir ilgi duymuştur. Edebi faaliyetlerinde doğu kültürüne olan ilgisi kendini göstermiştir. Cengiz Han’ın Hayatı (Jizn Çingiz-hana), Timurlenk Hakkındaki Rivayetler (Povestvovaniye ob Aksak-Timure) adlı Tatar efsanelerini Rusçaya çevirmiştir.
1835 yılından itibaren A. A. Ploşar’ın Ansiklopedik Sözlük çalışmasına katkıda bulunmuştur. Söz konusu sözlük çalışmasında Vladimir Dal, Orenburg bölgesinde duyduğu kelimelerin açıklamasıyla ilgilenmiştir.
Sözlükte yer alan Türk kökenli kelimelere ayran, beşbarmak örnek verilebilir.
Kendi sözlüğünde de birçok Türk kökenli sözcüğe yer vermiştir. Bazı sözcükleri anlamlarının yanı sıra kullanım yerlerini de ayrıntılı yazarak okuyucuya aktarmıştır.
Meselâ, sözlüğünde geçen bayguş (байгуш) sözcüğünü ele alalım. Bayguş sözcüğünün Astrahan ve Orenburg bölgelerinde kullanıldığı notunu düşmüştür.
Bayguş sözcüğü Orenburg bölgesinde göçebe halklardan gelip yoksulluk içinde yaşayan kişi anlamında kullanılmaktayken Astrahan bölgesinde ücra bölgede bulunan bir yaşam yeri anlamına sahiptir.
Vladimir Dal, bir sözcüğün diğer Türk milletlerinde farklı kullanımı ya da farklı telaffuzu olduğu durumlarda bunlara da yer vermiştir. Örneğin, tuzlu ve kuru bir peynir anlamını taşıyan krut (крут) sözcüğünün Başkurt, Kalmık, Kırgız, Nogay ve Kazak halklarında kurt (курт) olarak da kullanıldığını belirtir.
Beşbarmak (бешбармак) sözcüğünü Başkurt, Kazak ve Kırgız halklarında yapılan yemek olarak açıklar. Yemeğin nasıl yapıldığına dair bilgileri de beraberinde verir. Rus ağızlarına ait sözcükleri açıklarken eşanlamalı  Türk kökenli sözcükleri de beraberinde verdiği görülür.
Örneğin, Novorossiysk bölgesi ağzına ait gava (гава) sözcüğünü Türk kökenli karga sözcüğü ile örneklendirmiştir. Dal’in sözlüğünde geçen Türk kökenli sözcükler oldukça fazladır ve araştırmacı Kubanova tarafından ayrıntılarıyla ele alınmıştır (Kubanova, 1967-1968). Yaptığı bu katkılardan dolayı Rus bilim dünyasında Vladimir Dal, aynı zamanda ilk Türkologlardan biri olarak yorumlanmaktadır (https://scientificrussia.ru/articles/vladimir-dal).
Orenburg’da yaşadığı süre içerisinde Vladimir Dal, Kazak kültürünü, örf ve adetlerini yakından tanıma imkânı bulmuştur. Mevlana ve Bikey ile Mayna adını verdiği öykülerinde iki Kazak gencin aşk hikâyesini anlatır. 
Kazaklarla alakalı yazdığı Bikey ile Mavlana (Bikey i Maulyana) isimli öyküsünü 1836 yılında, Başkurtlar hakkında yazdığı Başkurt Deniz Kızı (Başkirskaya rusalka) adlı öyküsünü ise 1843 yılında yayımlamıştır.
Orenburg’da çok farklı hayatlara, insanlara, kültürlere tanık olmuş ve bu vesileyle kendisini çok yönlü geliştirme fırsatı yakalamıştır. Bilmediği ağızlarla tanışma imkânı elde ederek çok fazla sayıda sözcük toplamıştır. Türk dillerini, Türk halklarının yaşam tarzını ve âdetlerini yakından tanımış, yerel halktan dinledikleriyle birçok hikâye yazmıştır.
Etnografik bilgiler toparlayarak gazetelerde ve dergilerde yayınlamıştır. Ayrıca Orenburg bölgesine ait bitkiler ve hayvanlar ile ilgili koleksiyon yapmış, 1838 yılında Bilimler Akademisi’ne muhabir üye olarak seçilmiştir.

Vladimir Dal, atasözleri ve deyimlere, halk motiflerine ve efsanelere hep ilgi duymuştur. 

Ne bir isim ne bir din ne de kan bağı... Bir ulusa ait kılmaz insanı. Aidiyetin aranacağı yer insanın ruhunda saklıdır. Peki, ruhun aidiyeti nasıl belirlenir? Elbette, ruhun kendisini düşünce ile göstermesine bağlıdır... İnsan hangi dilde düşünüyorsa o dilin konuştuğu ulusa mensuptur. Ben de Rusça düşünüyorum.” (Kostinskiy, 2000: 89) 



♻️

    


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️