13 Eylül 2024 Cuma

Kureyş „ Hübel“ Mezopotamya da „ Baal“

Lat: Taifte bulunan, üzerine ev bina edilmiş oyulmuş bir kaya idi. 

Uzza: Cahiller ise insanlarla konuşanın ağaç olduğunu zannediyorlardı. O Mekke’nin putuydu.

Menat: Mekke ile Medine arasında Kudayd dağı yakınlarında büyük bir sahra da idi, orada Huza’, Evs ve Hazreç kabileleri ona ibadet ediyorlardı.


Bu üç put Arapların en büyük putlarıydı.

Kaldî : Latince "occultus" (gizem) isminden, "okült ile (ve/veya okültizm ile) uğraşan" anlamına gelir (Latince occulere (gizlemek, üstünü örtmek) fiilinden). Kitab-ı Mukaddes'te, "Keldani" ismi yıldızbilimciveya kâhin anlamlarında geçer.

en ünlü kral Nebukadnezar Iidi (MÖ 1124-1103). Elamı yenerek Babil topraklarından çıkardı. Elam başkenti Susa'yı yağmaladı ve Kassitler tarafından Babil'den alınan Marduk heykelini geri getirdi. 

Marduk Heykeli ya da bilinen diğer adıyla Bêl HeykeliBabil antik kentinin koruyucu tanrısı Marduk'un geleneksel olarak şehrin ana tapınağı kabul edilen Esagila'da yer alan bir heykeldi. 

Marduk heykeli ile Babil rahipleri tarafından Abzu olarak adlandırılan küçük bir göl de vardı. Bu Abzu, suların tanrısı olan ve tüm tatlı suların kaynağı olan Abzu'da yaşayan Marduk'un babası Enki'nin bir temsiliydi.     
Marduk'un heykelinin yer aldığı Esagila Tapınağı da dahil olmak üzere Babil'deki peribolosun yeniden inşası.          
Eridu : Bu yapılar kerpiçten yapılmış ve birbirinin üzerine inşa edilmişti.Yukarı doğru gelişen tapınaklar ve dışa doğru gelişen yerleşim yerleri, büyük bir şehrin inşa edilmesini sağlamıştı. Sümer mitolojisine göre; Eridu, şehri kurduğu düşünülen Enki(sonradan Akadlar tarafından Ea olarak da bilinen)'nin yurduydu. 
MÖ 5400 yılında kurulan Eridu Güney Mezopotamya'nın en eski şehridir.


Marduk Heykeli, Babil'in ana tapınağı Esagila'da yer alıyordu. Babil'de aslında yedi Marduk heykeli mevcuttu ve bunlardan dördü Esagila ve çevresindeki tapınak kompleksinde, biri Marduk'a adanan ziggurat olan Etemenanki'de, ikisi ise diğer tanrılara adanan tapınaklardaydı. 

Marduk'un bu ana heykeline "Asullḫi" adı verilmiş ve heykel, mēsu adı verilen bir ağaç türünden yapılmıştı. Oyulmuş ahşap heykel, altın ve gümüş gibi değerli metallerle kaplıydı. Buna ek olarak heykele, en azından kısmen altından yapılmış dinî tören giysileri de giydirilmişti. Heykel, Esagila'daki Marduk'un E-umuša adı verilen ibadet odasında konumlanıyordu.

"Marduk" veya "Bêl" olarak adlandırılıyordu.[6] "Asullḫi" adı yüzyıllar önce ayrı bir büyü ilahı ile ilişkilendirilmiş fakat daha sonra Marduk ile birleştirilmişti.

"Asarre" adı verilen bir başka Marduk heykeli, Babillilerin marḫušu dediği ve muhtemelen klorit veya steatit türündeki bir taştan yapılmıştı. "Asarre", Esagila'nın orta avlusunun kuzey tarafında, Tanrı Ninurta'ya adanmış bir şapelde tutuluyordu.

Med Süvarileri
 Sümerler, "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan Mezopotamya bölgesinde ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de tarihte ilk kez Mezopotamya'da, Sümerlerde ortaya çıkmıştır.
Gerek yazı, diltıpastronomimatematik; gerekse de dinfalbüyümitolojigibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a, "Emeş ve Enten"e ilk kez Sümerlerde rastlanır. Yılbaşı ağacı süsleme, evlilik yüzüğünazar boncuğu da ilk olarak Sümerlerde görülmüştür. 

Sümerlerin ülkesi, çivi yazısındaki yazıtlarda "Soylu Lordların Ülkesi" anlamına gelen "k-en-gi(-r)" ifadesi de yer almaktadır.

Sümerlerin kökeni bilinmemektedir, ancak Sümer halkı kendilerini "Siyah Başlı Olanlar" veya "Siyah Başlı İnsanlar"Örneğin Sümer kralı Şulgi kendisini "dört mahallenin kralı, kara kafalı insanların lideri" olarak tanımlamıştır. Akadlar da Sümerlere "kara kafalı insanlar" ya da Sami Akad dilinde ṣalmat-qaqqadi diyorlardı.

Sümer kral listesinde adı herhangi bir efsanevi kaynaktan bilinen en eski hanedan kralı Kiş'in ilk hanedanının 13. kralı olan Etana'dır. Arkeolojik kanıtlarla doğrulanan en eski kral, Gılgamış Destanı'nda da adı geçen Kiş'in Enmebaragesi'dir (Erken Hanedanlık I) - bu da Gılgamış'ın kendisinin Uruk'un tarihi bir kralı olabileceği önerisine yol açmıştır. 

Samuel Noah Kramer, "Tarih Sümer'de Başlar" kitabında; İran'dan gelen göçebeler ve Samilerin karışımı olan bir köy kültürü ile Sümer tarihinin başladığını yazıyor. 



♻️

Hübel:

Hubal veya Hubel (Arapça: ‏هبل‎), Arabistan'da Mekke'de Kureyş kabilesinin hüküm sürdüğü sıralarda tapınılan, Arap putlarının en büyüğü ve Kabe'nin baş tanrısıdır.

Kırmızı bir taş türünden yapılmış heykeli Kabe'nin içinde bulunuyordu. Hubel'in bir Ay tanrısı olduğuna inanılır ve Asur-babil Ay tanrılarından Sin ile ilişkilendirilir.   

Muhammed ve arkadaşları tarafından Allah'ın tek ilah olduğu ve sadece ona tapınılması gerektiği söylenerek Hubal ve 360 puttan oluşan diğer tanrılar imha edildi.  

⚠️~ İbrâhim putları paramparça etti, belki ona başvururlar diye büyük putu bıraktı.~ Embiyâ,58 ‼️

• putların en büyüğü olan Hübel kırmızı akikten yapılma bir insan şeklinde tasvir edilmiş, sağ kolu kırık olarak Kureyş’e intikal eden bu puta daha sonra altın bir kol takılmıştır (Cevâd Ali, VI, 250-251).   

Hübel Mekke’nin fethi esnasında diğer putlarla birlikte kırılarak ortadan kaldırılmıştır.

   


Hubal'ın kökeni:


Mezopotamya ve civarında yaygın olarak tapınılan bir ilah olan Baal ilahı olduğu anlaşılır. Baal sözcüğü başına Sami dildeki belgili tanım olan ha(eril) eki getirilerek kullanılarak Ha Baal şeklindedir. Hubal aynı ilahın Arap Yarımadası'ndaki söyleniş biçimidir. 

Hubal: Hu-bal -> Ha Baal -> Baal

Hilal şeklindeki Ay tapınması Babil'deki hilal, yıldız ve güneş tapınmasından doğmuştur. Hilal'in Babil ve Sümer'deki adları Sin ve İnanna'dır. Baal eski Babil'in baş ilahı Marduk'un diğer bir adıdır.

 Hilal (Sin), Yıldız (İştar) ve Güneş (Şamaş) üçlüğü aslında tek bir ilahta, Marduk'ta birleşirler. 

Hilal Baal'la, yıldız İştar'la ve güneş Şamaş' (Tammuz)la ayrı birer ilah olarak gösterilir. 

Marduk adı içeriğinde isyan anlamı bulunan bir sözcük olup, Babil kentini kuran Nemrut'un adından gelir ve Nemrut'un tanrılaştırılmış adıdır.

Baal adı yine Marduk'tan gelerek aynı ilahın egemen efendisıfatını taşıyan bir adıdır. İçinde isyan etme anlamı bulunan Marduk asıl olarak ilk isyancı olarak Şeytan'ı simgeler. 

Şeytan için kullanılan bir ifade "Hilel Ben Şahar (Helel Ben Shachar)", "Seher'in oğlu Hilal, Parlak Yıldız" anlamına gelir. Helel sözcüğünün içinde aynı zamanda "parlak yıldız" anlamı da bulunur. 

  • Hilel Ben Şahar! (Helel Ben Shachar): Ey Seher'in oğlu Hilal, Parlak Yıldız!: O Lucifer, son of the morning!

Bazı araştırmacılar Hubel'i Hitit dilinde Kabala ve Kabal olarak telaffuz edilen Kibele'ye bağlamışlardır.  

⚠️ ~ (İlyas) "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?"              •Sâffât,124-126. ‼️ 

Bu nedenle satanizm Baal ve İştar'ı simgeleyen Hilal ve Beşgenyıldız'ı (pentagram) Şeytan'ın kutsal simgeleri olarak kullanmaktadır.   

Raşidun Halifeliği'nin paralarından. (656). Sasani hükümdarı II. Hüsrev'i taklit eden büst, Ay-yıldız, Besmele ve Zerdüşt ateşi. İslami simgelerin putperest simgelerle yüzyıllar süren birlikte var olma, evrim ve yerini alma sürecine işaret ediyor.

Günümüzde aynı simgeler ve ilah adları satanizmin dışında da sayısız yerde kullanılmaya devam etmektedir. Bunların arasında heavy metal, black metal gibi müzik türleri de bulunur.


Allah Teâlâ, müşriklerin putlarının acizlik ve değersizliklerini ortaya koymak için sineği misal verip (Hacc 22/73), putlara ibâdet etmeyi de örümcek ağına tutunmaya benzetince (Ankebût 29/41) yahudiler güldüler ve: “Sineğin ve örümceğin ne değeri var ki, Kur’an onları misal getiriyor. Böyle Allah kelâmı olmaz!” dediler. Bu hâdise üzerine bu âyetler nâzil oldu. (Vâhidi, s. 26-27) Diğer taraftan Araplar, sivrisinekten daha zayıf bir şey tasavvur edemezlerdi. Kur’ân-ı Kerîm, sivrisinek ve örümcek misalleri ile putların bunlardan daha aciz olduğuna işaret etmiştir.


🗿🗿🗿


Allah (Ay tanrısı) 

Allah'ın (İslam'da Tanrı'nın adı) tarihsel olarak İslam öncesi Arabistan'da ay tanrısı olarak tapınılan bir tanrı olduğu varsayımı, 20. yüzyılın başlarında ortaya atıldı. İslam öncesi Araplar Kâbe'de 360 tane puta (tanrıya) tapıyordu; bunlardan en güçlüsü ve yükseğe koydukları tanrı, bu görüşe göre Allah'a eş değer olan ay tanrısı Hubal idi. 

Kazan Kremlini'ndeki Kul Şerif Camii'nin minarelerindeki hilaller, Rusya.

Bu düşünce ilk olarak 1901'de kazı bilimci Hugo Winckler tarafından İslam öncesi Allah'ı, bir ay tanrısı olarak adlandırdığı Hubal olarak bilinen başka bir İslam öncesi Arap tanrısıyla özdeşleştirdiğinde ortaya atıldı. Daha yeni bilim adamları, kısmen kurgu olduğu için ama aynı zamanda Hubal'ın Nabatî kökeninin Güney Arap inançlarının bağlamını geçersiz kılacağına inandıkları için bu görüşü geri çevirdiler.  


Bilimsel görüşler: 

Hubal'ın bir ay tanrısı olduğu iddiası, yirminci yüzyılın başlarından kalma Alman bilgin Hugo Winckler'den gelmektedir. David LeemingMircea Eliade gibi O'nu bir savaşçı ve yağmur tanrısı olarak tanımlar.


Luna (tanrıça): 

Ayın Roma Kraliçesi

Antik Roma din ve mitinde LunaAy'ın ilahi düzenlemesidir (Latin luna ; İngilizce "ay"). Bir tanrı olarak tasavvur edilen Güneş'in tanrısı Sol'undişi tamamlayıcısı olarak sunulur. Luna bazen Roma üçlü tanrıçasının (diva triformisProserpinave Hecate ile birlikte bir yönü olarak temsil edilir.

Roma sanatında, Luna nitelikleri hilal ay artı iki boyunlu savaş arabasıdır (biga

MÖ 17'de sahnelenen Carmen Saeculare'de Horace, onu "yıldızların iki boynuzlu kraliçesi" (siderum regina bicornis) olarak çağırır.


Hristiyan yanlıları: 

Robert Morey'nin Ortadoğu Arkeolojisinde Ay-tanrısı Allah adlı kitabı, Al-Uzzâ'nın köken olarak bir ay tanrısı olduğunu iddia ettiği Hubal ile aynı olduğunu iddia ediyor. 

Bu öğreti, "Allah'ın Oğlu Olmadı" ve "Küçük Gelin" adlı yavru risalelerinde tekrarlanır.

1996 yılında Janet Parshall radyo yayınlarında, Müslümanların bir ay tanrısına taptıklarını iddia etti. 

Pat Robertson 2003'te, "Mücadele, Allah olarak bilinen Mekke'nin Ay Tanrısı Hubal'ın mı yoksa Kutsal Kitap'ın Yahudi-Hristiyan Yehova Tanrısının mı yüce olduğudur," demişti.   

Morey'in kullandığı "delil"in, Hazor'daki bir kazı alanından çıkarılan ve "Allah" ile hiçbir bağlantısı olmayan heykele ait olduğunu kanıtladı.

Allah'ın bir putperest tanrısı olduğunu savlayanlar, özellikle de ay tanrısı, savlarını çoğu zaman, birçok caminin tepelerini süsleyen ve İslam'ın bir simgesi olarak yaygın olarak kullanılan hilal simgesine dayandırırlar. Aslında, İslam'ın gelişinden önce Orta Doğu'da birçok "tanrı" ve puta tapıldığı doğrudur, ancak ay tanrısının adı Allah değil, Sîn idi ve İslam'ın doğum yeri olan Arabistan'da pek popüler değildi. Mekke'deki en belirgin put Hubal adlı bir tanrıydı ve onun bir ay tanrısı olduğuyla ilgili hiçbir kanıt yok. Bazen Filistin'deki Hazor'da bir ay tanrısı tapınağı olduğu iddia edilir. Bu, hilal benzeri bir kolye takan tapınan bir kişinin oradaki temsiline dayanmaktadır. Bununla birlikte, kolyenin bir ay tanrısını simgelediği ettiği açık değildir ve her halükarda burası bir Arap dini yeri değil, MÖ 1250 civarında Yeşu tarafından yıkılan eski bir Kenan bölgesidir. ... Eski Araplar yüzlerce puta tapıyorsa, kuşkusuz ay tanrısı Sîn de buna dahildi, çünkü İbraniler bile güneşe, aya ve yıldızlara tapmaya eğilimliydiler ancak Araplar arasında herhangi bir biçimde aya tapınmanın öne çıktığına veya hilalin bir ay tanrısının simgesi olarak kullanıldığına ve kesinlikle Allah'ın ay tanrısının adı olmadığına dair kesin bir kanıt yoktur. 

İslami gelenek


8. yüzyıl Arap tarihçisi Hişam İbn Al-Kalbi'nin Putlar Kitabı'nda Hubal, altın eli olan bir insan figürü olarak tanımlanır (heykelden kopan orijinal elin yerine altın el takılmış). Hubel'in kehanet için kullanılan yedi oku vardı.

Bedir Savaşı'ndaİbn Hişam, mağlup edilen İslam karşıtı ordunun lideri Ebu Süfyan ibn Harb'ınbir sonraki savaşlarında zafer kazanmak için Hubal'ı destek için çağırdığını kaydeder. 

Ebû Süfyân, “Şanın yücedir Hübel!” diyerek ona hitap etmiş, bunun üzerine Resûlullah Hz. Ömer’den, “Allah en büyük, en yücedir” diyerek cevap vermesini istemiştir. (İbnü’l-Kelbî, s. 36).    

⚠️~  (Ey müşrikler! İlâh diye taptığınız) Lât, Uzzâ ve diğer üçüncü (put) olan Menât’ı (n herhangi bir şey yarattığını) gördünüz mü? ~ Necm,19-20 ‼️


“Lât” kelimesi etimolojik olarak “ilah” kelimesinin bozulmuş hali ve mutlak otoriteyi ifade ediyor; El/Elot/Elat/Lat/Elohim/Allot//İlah…
Eski çağlarda Aramice/İbranice’ye kadar uzanan Arapça’nın kök dillerinde kişiyi “içeriden yöneten şey”, “mutlak itaat /otorite” kaynağı anlamında yukarıdaki kelimeler kullanılmaktaydı.
Demek ki Lât “isminin” bugünkü karşılığı “otorite” dediğimiz şeydir.
***
“Uzza” kelimesi bunu tamamlıyor. Kur’an’da kullanılan “Aziz” isminin daha değişik söylenişi. “Güç” “kuvvet” anlamına geliyor: Aziz/Mu’ız/Muaz/Izzet/Muazzez…
Demek ki Uzza isminin bugünkü karşılığı da “güç, kuvvet” dediğimiz şeydir.
***
Üçüncüleri olan diğer “Menat” ise yine çok tanıdık: Menna/Mamon/Money/Many/Menat/Manat…
O bildiğiniz “para” demek yani.
Çarlık Rusyası’nın para birimi: “Manat”
Bugünkü Azarbaycan’ın, Türkmenistan’ın hala para birimi; “Manat”
***
Lât: Otorite…
Uzza: Güç…
Menat: Para…
*** 
Otorite: Devlet, saltanat, taht, lider, ecdad, egemenlik, sınır, ulus…
Güç: Silah, petrol, toprak, nüfus, nüfuz…
Para: Sermaye, banka, altın, gümüş, dolar, euro…
Yeryüzünde kan döküp fesat çıkarmak bunlar için olmuyor mu?
Yaşadığımız çağa dikkat ediniz…
Otorite sevdasından emperyalizm doğmuş.
Güç tapıncından faşizm doğmuş.
Para hırsından kapitalizm doğmuş.
İnsanlığın ezelî ve ebedî sorunu bu üçü; Lât (otorite), Uzza (güç/kuvvet) ve Menat (para) başka bir şey değil.
***
Ne diyor Kur’an bu üçüne karşı?:
Allah’tan başka otorite yoktur (La ilahe illallah)
Güç ve kuvvet yalnızca Allah’a aittir (La havle ve la guvvete illa billah)
Ve üçüncüsü: Mülk Allah’ındır (Lehu’l-Mülk).
Şimdi anlaşıldı mı bunların “ismi” neden veriliyor Kur’an’da.   
  
Böylece, “Gavur (gevur), Frenk, kefere gibi kelimeleri, Anadolu Müslüman'ı 'düşman'la aynı mânâda kullanır. ~ 

♻️

Aşağıda resmi gösterilen Ḳaryat el-Fāvyazıtının çevirisi yer almaktadır. Eski Arap isimleri ile birlikte Vedd’e ilah olarak tapıldığı açıkça görülmektedir.

Terc. M. Marx, C. Robin, bkz. Roads of Arabia, 186)

nuh donemi tanrilari ilahlari vedd karyat el Fav Yaziti

5 ilahtan başka ilahlarda vardı. İsmi zikredilen ilahlar şunlardır; Vedd (وَدًّا), Suva (سُوَاعًا), Yeğus (يَغُوثَ), Ye'uk (يَعُوقَ) ve Nesr (نَسْرً).

Tarihi kaynaklar incelendiğinde M.S. 2. yüzyıldaki eski Arap tarihi kalıntılarda Nûh’un toplumunun ilahlarından bir tanesini olan Vedd’e tanrı olarak tapıldığı görülmüştür.

 Bu da bize bu ilahların isimlerini bilen kişiler olan Nûh’un gemisinde kurtulan kişilerin soylarından gelen kimselerden bazı kimselerin tekrar eski ilahlarına tapmaya başladığını düşündürür.

 Yüzyıllar geçse de bu ilahlara eski Araplar tapmışlar.

Aşağıda resmi gösterilen Ḳaryat el-Fāvyazıtının çevirisi yer almaktadır. Eski Arap isimleri ile birlikte Vedd’e ilah olarak tapıldığı açıkça görülmektedir.             

M.S. 2. veya 3. Yüzyıla tarihlendirilen bu yazıtların 5. satırında sözde Vedd tanrısınınismi geçmektedir.

Kur’an’da Nûh kavminin ileri gelenleriyle onların takipçilerinin halka şöyle söyledikleri belirtilmektedir: “Sakın ilâhlarınızı bırakmayın! Hele Ved’den, Süvâ‘dan, Yegūs’tan, Yeûk’tan ve Nesr’den asla vazgeçmeyin!” (Nûh 71/23). Medineliler âyetteki kelimeyi vüdd, Kûfe ve Basralı kıraat âlimleri ise vedd şeklinde okumuştur (, “vdd” md.; Taberî, XXIII, 305). Bir görüşe göre Ved Nûh kavminin, Vüd ise Kureyşliler’in tapındığı putun adıdır (Fahreddin er-Râzî, VI, 366). Âyette belirtildiği üzere Ved, Hz. Nûh zamanında kendilerine tapınılan ilk beş puttan biri ve en önemlisidir.  

Mezopotamya medeniyetlerinde (Bâbil bölgesi) öne çıkan bu putların Araplar’a Nûh kavminden geçtiği kabul edilmektedir. Hindistan’da da benzer isimlerde putların varlığına dikkat çekilmekle birlikte (Keşmîrî, IV, 251; Elmalılı, VIII, 5378) Hint inancında Veda bir put ismi değildir. Nûh kavminin putu olan Ved diğer putların en büyüğü idi ve sonraki devirlerde de bu puta Dûmetülcendel’deki (Kûfe) Benî Kelb ve Kureyş kabileleri tapmıştır (, “vdd” md.; Taberi, XXIII, 304; Fahreddin er-Râzî, VI, 365).

Vedd’e tapınma Abdüved oğullarının muhafızlığında İslâm’ın ortaya çıkışına kadar devam etmiştir.

 Hz. Peygamber, Tebük Gazvesi sırasında Hâlid b. Velîd’i bu putu yıkmakla görevlendirmiştir. Abdüved oğullarıyla savaşan Hâlid b. Velîd onları mağlûp etmiş ve putu parçalayarak ortadan kaldırmıştır (Kitâbü’l-Eṣnâm, s. 51-55; ayrıca bk. Taberî, XXIII, 303; Fahreddin er-Râzî, VI, 365; İbn Kesîr, VIII, 261-262). 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️