Haim Nahum:Carboneria = jön Türkler


Haim Nahum Efendi veya Hayim Nahum  (1872Manisa – 1960KahireMısır), Osmanlı İmparatorluğu'nun son hahambaşısı ve siyasetçidir

 

Sefarad bir ailenin çocuğudur. Babası Manisa Belediyesi'nde memur olan Behor Josef Nahum, annesi ise Kaden Grasya Nahum'dur.

•  ( Sefaradim (סְפָרַדִּים‎, Sefaraddim), Yahudi-Roma savaşlarından sonra zorunlu göç ile, Kuzey Afrika üzerinden İberya yarımadasına yerleşen ve 1492'de, Elhamra Kararnamesi ile İspanya'dan çıkartılan Yahuditoplumuna verilen isimdir.) 

Nahum liseyi İzmir'de, dini eğitimini ise Paris'te tamamlayarak haham olmuştur. Türkçedışında İbraniceFransızcaArapçaLadino(Yahudi İspanyolcası) ve Aramice dillerini biliyordu.


Lozan Barış Konferansı'na katılan Türk delegasyonu içinde bir azınlığı temsilen danışman olarak görev almıştır. 

1909'da Nahum, Moses Levi'nin yerine Osmanlı İmparatorluğu'nun Hakham Bashi veya baş hahamı olarak geçti .     

Nahum, 30 Ocak 1934'te açılışında Arap Dili Kraliyet Akademisi'nin diğer üyeleriyle birlikte . El-Ahram'ın ön sayfasından .

1923'te Kahire Yahudi cemaatinin başkanı Moise Cattaoui Paşa'dan Mısır'ın baş hahamı olması için bir davet aldı. Mısır Yasama Meclisi'ne senatör olarak atandı ve Kraliyet Arap Dili Akademisi'ninkurucu üyesi oldu . Birçok akademik eseri arasında , 1517'de Türklerin Mısır'ı fethinden 19. yüzyılın sonlarına kadar Yüce Babıali tarafından Mısır valilerine ve yöneticilerine gönderilen tüm Osmanlı fermanlarının veya fermanlarının Fransızcayaçevirisi de vardı . 

Mısır toplumunun tarihi üzerine yaptığı çalışmalar özellikle önemlidir. 1944'te Société d'études historiques juives d'Égypte'nin ( Mısır Yahudilerinin Tarihsel Çalışmaları Derneği ) yeniden kurulmasına yardımcı oldu ve fahri başkanı olarak görev yaptı. Haham Nahum ayrıca uluslararası ilişkilerde de aktifti ve dünya çapındaki Yahudiler arasında bağlantılar kurulmasına yardımcı oldu. Etiyopya'yı ziyaret etti ve birkaç Etiyopya Yahudisinin Mısır'da eğitim görmesini ayarladı. Rodos'un Alman işgaline kadar adadaki Sefarad yeşivasının büyük bir destekçisiydi ve birçok genci oraya eğitim görmeye gönderdi .


lyans desteği ile Paris’e

19 yy. ortalarında Doğu ve Avrupa Yahudileri çeşitli saldırılara hedef olmakta ve zor günler geçirmekteydiler. 1860 yılında Fransa’da devrimci düşüncelerle beslenmiş liberaller tarafından kurulan Alyans (Alliance Israelite Universelle), görev alanını, ezilen Yahudilerin haklarını savunmak ve onların özgürlüğü için çalışmak olarak belirledi. Bu kurumlarda Fransız okullarındaki müfredat uygulanmakta, ilaveten Yahudilik eğitimi sağlanmaktaydı. 

Hayim Nahum bu kurumun kendisine sağlayabileceği olanakları öngörerek 4 Ocak 1892’de kaleme aldığı bir mektupla Alyans desteği ve aracılığıyla eğitim alma talebinde bulundu. Alyans, Hayim Nahum’un talebini kabul ederek 1893-1897 yılları arasında Paris Haham Okulu’nda eğitim almasını sağladı. Bu okul ilerici, Yahudi radikalizmine karşı duran bir okul olarak biliniyordu. Okulun amacı, toplumun ve medeniyetin ilerlemesine açık hahamlar yaratmak için hem dini hem de laik bir eğitim vermekti.

Alyans, Nahum’u bu dönem içinde maddi olarak destekledi. Karşılığında, ülkesine geri döndüğünde, doğduğu toplumda hahamlık yapması istendi. Ana amaç zaman içinde tutucu hahamlar yerine ilerici hahamlar yetiştirmekti.  

1908 Jön Türk Devrimi Bayrağı  


Paris'te sürgünde olan Jön Türkler: Hürriyet ve eşitlik arayışındaki genç Osmanlı aydınlarının gizli örgütü İttifak-ı Hamiyet (Yurtseverler Birliği) böylece ortaya çıktı. Daha sonra “Jön Türkler” olarak da anılacak kuşak.      

•  “Genç Türkler” (young Turks), ilk defa 1828 yılında Charles MacFarlane tarafından dönemin genç Osmanlı nesline atıfta bulunmak üzere kullanılmış (Constantinople in 1828, I, 58), daha sonra 1855’te J.-H. Abdolonyme Ubicini hem II. Mahmud dönemindeki reform hareketine katılan devlet adamlarını, hem de Sultan Abdülmecid döneminin Batılılaşma yanlısı Tanzimat ricâlini tanımlamak için “Jeune Turquie de Mahmoud” ve “Jeune Turquie d’Abdul Medjid” ifadelerine yer vermiştir (La Turquie actuelle, s. 160-165).

•   Teşkilatlanma biçimi olarak 19. yüzyılın başlarında kurulan İtalyan mason “carbonari” gizli örgütü gibi Batı’da ortaya çıkan bazı hareketlerden etkilenmiş olan Jön Türkler, hiçbir zaman kendi içlerinde homojen bir ideolojiye sahip olmamışlardır. Onları bir araya getiren temel düşünce II. Abdülhamid’in 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndaki yenilgiyi gerekçe göstererek Meclis-i Mebûsân’ı kapatmasıyla son bulan Meşrutiyetin yeniden ihdası, Abdülhamid karşıtlığı ve modern devlet düşüncesidir.   

•   Pozitivizmi devleti kurtarmak için bir kurtuluş reçetesi olarak algılayan Jön Türkler, Auguste Comte’un fikirlerine sarılmışlardır. Fransız Devrimi’nden (1789) aldıkları ruhla Hürriyet, Eşitlik ve Adalet gibi mottoları kullanarak iktidara gelen Jön Türkler, rövanşist tutumları ile bu ilkelere sadık kalmamışlardır. Fransız Devrimi’nin aksine Jön Türkler, halkın desteği ile değil elitist bir grubun tepeden zorlaması ile iktidara gelmişlerdir.   

Carboneria amblemi ve tokalaşan eller.    
 Carboneria’nın 1806’larda İtalya’da doğduğu söylense de 1789’daki Fransız İhtilalinde de parmağı olduğu iddia edilir. Meşrutiyeti müdafaa eden bu teşkilat, adını ve ritüellerini kömürcüler loncasından alıyordu; fakat masonik bir teşkilattı. Zaten mensuplarının büyük kısmı masondu.
Farmasonluktan farkı; faaliyetlerinin daha politik ve merasim usullerinin daha sade olması idi. Ayrıca; birbirlerine masonlar gibi “birader” demek yerine, “yeğen” diyorlardı.

1820’lerde bilhassa Güney İtalya’da ihtilalci ayaklanmalar tertipleyen Carboneria, kısa zamanda tüm Avrupa’ya yayıldı. Mesela Fransa’da Charbonnerie ismiyle ortaya çıktı. Fransa’nın başına geçen İtalyan subay Napolyon’un yeğenleri Louis Napoleon (sonradan III. Napolyon) ve Napoléon-Louis Bonaparte dahi Carbonaro idi.  

Garibaldi, emrindeki İngiliz birliği ile.


 “Civan Türk” İslam’ı meşrutiyetle yakınlaştırmaya gayret eden Namık Kemal de yazılarında, Garibaldi, Silvio Pellico ve Mazzini gibi Carbonaro’ları methediyordu.

İtalya’yı ve Avrupa’yı arkalarına alan Carbonari Osmanlılar, bir darbe yaparak, meşrutiyet ilanına yanaşmayan Sultan Abdülaziz’i katlettiler ve yerine Şehzade Murad’ı tahta çıkarttılar. Murad’ın hususi İtalyan doktoru Luigi Capoleone de bir Carbonaro idi ve darbeci “Genç” ekipte yer almıştı.

• Carlo Paldi Anadolu'da bir paşanın yanında görev almış, Dr. Luigi Capoleone Saray'a girerek Hekimbaşılığa kadar yükselmiş   


 Paris’teki sürgün örgütlenmesi ve Türkiye bağlantısı

Cumhuriyet Gazetesi’nin 10 Aralık 1952 tarihli sayısının manşetinde “Fransa’daki ‘İleri Jön Türkler’ Cemiyeti’nin esrarı çözüldü”başlıklı bir haber, üzerinde o dönem sürgünde bulunan seçkin sol aydınlarımızdan Doğan Aksoy, Sabiha Sertel, Yıldız Sertel, Necil Togay ve Gün Togay’ın resimleri yer alıyordu. Haberin alt başlığında “Bu Moskova uşağı vatan hainlerinden mürekkep cemiyetin Türkiye icra komitesini teşkil eden dört Devlet Tiyatrosu sanatkârı ile bir dekoratör tevkif olundular”deniyor, haberin metninde ise Türkiye İcra Komitesi’ni oluşturdukları iddiasıyla tutuklanan beş sanatçının isimleri veriliyordu: Ruhi Su, Ulvi Uraz, Ajlan Sayılgan, Kemal Bekir Özmanav ve Süheyl Terek.


Hahambaşılığa doğru 

Hayim Nahum haham okulunu bitirmeden önce, 1895 ‘te Doğu Dilleri Okulu Farsça ve Arapça Bölümü ve Uygulamalı Yüksek Araştırmalar Okulu Din Bölümü’nü bitirdi. Haham okulundan mezun olup Rav unvanını aldıktan sonra Doğu bilimleri konusunda tez hazırlamak üzere College de France’da dersleri takip etmeye başladı.⚠️Bu dönemde, Paris’te sürgünde bulunan ‘Jön Türk’lerle tanıştı ve dostluklar kurdu.‼️

Ancak kısa bir süre sonra eğitimine son vererek İstanbul’a döndü. İstanbul’da Alyans’a bağlı İstanbul Haham Okulu Müdür Yardımcılığına atandı. 

⚠️Bu arada, İstanbul’da 23-24 Temmuz 1908’de Jön Türkler bir darbeyle Sultan Abdülhamid’i tahttan indirdiler ve Meşrutiyet’i ilan ettiler.‼️

 Paris’teki:

Alyans da yeni yönetimle ilişkilerini geliştirmek için gayret göstermeye başladı. Ancak Osmanlı Yahudi Cemaati çalkantılı bir dönem geçirmekteydi. 1901 yılında Alman kökenli Osmanlı Yahudileri Hilfsverein (Hilfsverein des Deutschen Juden- Alman Yahudileri Yardım Birliği)  adlı bir dernek kurmuşlardı.  Amaçları Alman dili ve kültürünü yayarak Alman etkinliğini geliştirmekti. Diğer taraftan Siyonizm sempatizanları da Yahudi cemaati içinde etkin olmaya çalışıyorlardı. Bu üç grup Yahudi cemaati yönetiminde söz sahibi olmak için birbirleriyle kıyasıya yarışıyorlardı. Bu yarışta da her türlü olanak, politika kullanılıyordu. Zaman içinde bir taraftan Hilfsverein, Siyonistler ve muhafazakârlar diğer taraftan Alyans yandaşları ve ilericiler iki ayrı ittifak oluşturdular. 

24 Ocak 1909’da Hahambaşı olarak seçildi. Böylece Rav Hayim Nahum Efendi, 1865 yılında yürürlüğe giren Hahamhane Nizamnamesi’nde öngörülen kurallara uygun bir şekilde seçilmiş tek ve sonuncu hahambaşı olmuştur.

•  ( 1892 yılında Fransa’da yaşayan Yahudilere karşı başlayan gösterilerden çok etkilenerek ‘Anti-semitizm’ adlı bir yazı yayınladı. Bu yazı ile beraber Yahudi meselesiyle ilgili ilk defa faaliyet göstermeye başladı.

Herzl’in Yahudi karşıtlığına çözüm arayışları
Avrupa’daki Yahudi karşıtlığına, topluca din değiştirmenin bir çözüm olamayacağını anlayan Herzl, Yahudi sorununun ancak siyasi yoldan çözülebileceğine karar verip 1896 yılında “Der Judenstatt” Yahudi Devleti kitabını yazarak, bir Yahudi Devleti kurulması gerektiğini savundu. 29 Ağustos 1897 tarihinde Herzl’in çağrısı üzerine, İsviçre’nin Basel şehrinde 1. Dünya Siyonist Kongresi toplandı.) 

♻️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️♻️


Bakara sûresinde meleklere atfedilen, “Yeryüzünde orayı fesada verecek ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” anlamındaki ifadedir. Bir görüşe göre, Kur’ân-ı Kerîm’de Âdem’e ve onun soyuna halife denildiğine bakılırsa yeryüzünde Âdem’den önce başka bir insan türü yaşamış olmalıdır. Bunlar orayı fesada verdikleri ve kan döktükleri için helâk edilmişlerdir. Bu sebeple Âdem ve soyu halife yani bu eski insanların halefi olmuş, onların yerine geçmiştir. Melekler Âdem’in neslinin fesat çıkaran ve kan döken varlıklar olacağını bu eski insanlarla kıyaslayarak ileri sürüyorlardı. Bundan başka, Hz. Âdem’den önce yeryüzünde Hin ve Bin veya Tim ve Rim diye adlandırılan varlıklar bulunduğu, bunların cinlerden önce var olduğu, dünyada fesat çıkardıkları, kan döktükleri ve bu yüzden Allah’ın bunları helâk ettiği şeklinde rivayetler varsa da bunlar İsrâiliyat’tan veya eski İran folklorundan geçmiş hikâyeler olup İslâmî bir temele dayanmamaktadır (bk. Reşîd Rızâ, I, 258).





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yunan miteolojisi de Truva Savas&Kades Savasi

Amazonlar; Atlı-Savaşçı Kadınlar

7 BELDEYE 7 MUSHAF=Farkli lehçe’den kaynaklanır.