1 Eylül 2024 Pazar

Ermeni Mitolojisi




           Yazar: Mark Cartwright

           Çevirmen: Batuhan Uncu    

Kökenler ve Esinlenmeler   

Ermenistan’ın tarihi kayıtlarda geçen ilk devlet hali olan Urartular, kendinden küçük krallıkların bir konfederasyonuydu ve Urartu dini antik Ermenistan’da esasen MÖ 9. yy. ve MÖ 6. yy. arasında gelişti.

Urartu uygarlığı, Hurri ve Mezopotamya tanrıları ve simgeciliğinin yöresel karşılıklarıyla eşsiz bir karışımıydı.

Tanrılar topluluğu (panteon); Haldi (savaş tanrısı), Teişeba (fırtına tanrısı) ve Şivini (Güneş tanrısı) üçlüsü tarafından yönetiliyordu.

Bu üçlü aynı zamanda kurbanların ve tanrıların şerefine inşa edilen tapınakların da esas odağıydı. Başkent Tuşpa’ya (Van) yakın dağlarda bir duvar oyuğunda bulunan MÖ 9. yüzyıla ait bir yazı başka tanrıların da bulunduğunu kanıtlar niteliktedir. Çift kopya halinde yazılmış olan listede 79 tanrıdan söz edilmektedir. 

Ermeni mitolojisinde Hindistan’ın Vedik geleneğine ve Mısır’a ait fikirlere benzer ögeler bulunur.

Bunlardan en belirgini çoğu zaman kanatlı bir güneş tekeri tutarak diz çöken bir adam tarafından temsil edilen ve bu yüzden büyük ihtimalle kendisi gibi Güneş’le ilişkilendirilen Mısır tanrısı Ra’dan esinlenilmiş olan Şivini’dir.

Urartular ve Asurlular arasındaki yakın kültürel ilişkilere örnek olarak Asur tanrıları Adad ve Şamaş’ın gösterim şekillerinin Urartular tarafından sırasıyla kendi tanrıları Teişeba ve Şivini’ye uygulanması gösterilebilir.

Mezopotamya sanatından diğer bir motif olarak Yaşam Ağacı (Ermenice tsarrn kenats) genelde herhangi bir tarafında ayakta duran ve adaklar sunan bir figürle çeşitli ortamlarda belirmektedir.

İncil geleneği, çevrelerini ve tarihlerini açıklamaya çalışan antik Ermeniler için başka bir esin kaynağı olmuştur.

Diğer birçok antik kültürde de olduğu gibi yöresel tanrılar sıkça su, toprak, Güneş, dağlar, mağaralar ve ağaçlar gibi önemli elementleri ya da göze çarpan doğal özellikleri temsil etmiştir.

Diğer tanrılar ise eski hayvani inançlarla ilişkili olmuştur.

Türlü türlü kültürel iplikleri örerek bir araya getiren sözlü ve antik efsaneler zaman içinde yazılı olarak kaydedilmiş ve lir çalan ozanlar (guşan) tarafından sözlü olarak ebedileştirilmiş, ardından da çok daha sonraki yazarlarca korunmuştur.

Örneğin MS 5. yüzyılda yaşamış olan tarihçi Movses Khorenatsi’nin kaydettiği çok eski bir şiirin bir kısmı, Güneş tanrısı Vahagn’ın (Şivini’nin yerini almış olan) denizdeki bir sazdan doğumunu betimlemektedir. Fakat ne yazık ki Geç Antik Çağ yazarlarının yoğun çabalarına rağmen Ermeni mitosu ve dininin büyük bir kısmı, antik Ermenistan’ın bizzat kendisinden gelen kapsamlı yazılı kanıtların yokluğu ve arkeolojik kayıtların yetersizliği yüzünden hala bilinmemekte veya açıklanamamaktadır. 

Örnek verilecek olursa Urartu kazı alanlarından çıkarılan kanatlı dişiler, kuş adamlar, akrep adamlar ve balık adamları tasvir eden ve önem düzeyleri belirlenemeyen küçük heykelcikler bulunmaktadır. 

Akrep insanları tasvir eden bir Asur kabatması

 

Bu melez yaratıklar sık sık depolama amaçlı kullanılan odaların iç duvarlarına resmedildikleri için amaçlarının en makul açıklaması koruyucu ruhlar olarak kullanılmalarıdır ama elimizde gerçek anlam ve amaçlarına yönelik bir açıklama ve kesinlik yoktur. Aşağıda ise günümüzde bildiğimiz en önemli antik Ermeni efsanelerinin özetleri yer almaktadır. 

♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️

NOT:  S.OLBRiCH

{Resimler ve bu alandaki alintilar şahsima ait.!}

I.Krallar kitabında nakledildiğine göre İsrâil bölgesinin kralı olan Ahab, karısı Kraliçe İzabel’in etkisiyle Ba‘l’e tapmaya başlamıştır (I. Krallar, 16/30-33).

Hatta Kral Ahab kuzeydeki İsrâil Devleti’nin başşehri olan Sâmiriye’de Ba‘l adına bir mâbed yaptırmış, İlyâ peygamber ise onun bu faaliyetine karşı çıkmıştır. Eski Ahid’de, Peygamber İlyâ’nın Kral Ahab’a, Ba‘l’in peygamberlerine ve Ba‘l’e tapanlara karşı verdiği mücadele anlatılmaktadır. 

Eski Ahid’de anlatılan tarımla uğraşan Kenʻanlılar’ın tanrısı Ba‘l ile göçebe hayatından tam olarak vazgeçememiş İsrâiloğulları’nın tanrısı Elohim ve Yahve arasındaki mücadelenin, iki farklı hayat tercihinin inanca yansıyan boyutu olarak açıklamışlardır.

Eski Ahid’de Ba‘l inancına dair ilk ifadelere, Hz. Mûsâ’dan sonra İsrâiloğulları’nın başına geçen Yeşu’dan sonraki dönemlerde rastlanır (Hâkimler, 2/11-13). Ba‘l kültünü benimseyen İsrâiloğulları’nın bu tutumu yahudi kutsal kitabında çok sert bir dille eleştirilmektedir.

Bu metinlerde özellikle iki krallıktan kuzeydeki İsrâil Krallığı döneminde İsrâiloğulları’nın bir kısmının Ba‘l tapıcılığına meylettiği ve yahudi kaynaklarında milâttan önce IX. yüzyılda yaşadığı nakledilen İlyâ ile Hoşea peygamberlerin onları ıslah etmeye çalıştıkları anlatılmaktadır.  

🧟‍♂️  

Baʻl (Baal), Sâmî dillerde “efendi, üstün olan, bir şeyin sahibi, yüce, Tanrı’ya yaklaştıran put” anlamlarına gelir.  Kenʻan dilinde ve İbrânîce’de ba‘al; Ârâmîce ve Süryânîce’de beēl; Arapça ve Habeşçe’de baâl veya baʻl şeklinde telaffuz edilir. Kenʻanlılar’ın en önemli bereket tanrılarından biri olan Ba‘l, tanrılar panteonunun başı sayılan El’in oğludur.

Taberî, Baʻl isminin Yemenliler tarafından kullanıldığını, kelimenin “ilâh, rab, bir şeyin sahibi, Baʻl putunun adı,

Süyûtî de Yemen ve Ezd kabilesi lehçelerinde “baʻl” kelimesinin rab anlamına geldiğine dikkat çekmiştir. 

Asur krallarının Omri'nin soyundan gelenler için sıkça "Omri Hanedanlığı" dediği görülür.

Omri, oğlu Ahav ile Baal'e tapan ve Fenike'deki Sayda kralının kızı olan prenses İzebel arasında gerçekleşen evlilik ittifakıyla iç güvenliği sağlar.

İlyâ isminin Yunanca ve Latince’de Elias, Etiyopya dilinde Elyas şeklinde okunduğu, bu son okunuşunun Arapça’ya İlyâs şeklinde geçtiği de belirtilmektedir. 

YAHUDiLİKTE TANRİ İSİMLERİ:  

Rabbânî Yahudilikte Tanrı'nın yedi ismi o kadar kutsal kabul edilir ki bir defa yazıldıktan sonra asla geri silinmemeleri gerekir: YHVHʼĒlEloahElohimŠaddāiEḥyḗḣ ve Tzevaot.  

~ Gördünüz değil mi (âciz durumdaki) Lât’ı, Uzzâ’yı ve üçüncüsü olan diğerini, Menât’ı? ~Necm.19-20

(MÖ 9. yüzyıl) kuzey İsrail krallığında yaşar. 1 Krallar 18'de İlyas, Kenan tanrısı Baal'a karşı İbrani Tanrısı YHWH'ye tapınmayı savunur. Tanrı ayrıca İlyas aracılığıyla diriliş, gökten ateş indirme ve "ateşle" diri diri göğe girme gibi birçok mucize gerçekleştirir.  

Eski Ahid’de, Peygamber İlyâ’nın Kral Ahab’a, Ba‘l’in peygamberlerine ve Ba‘l’e tapanlara karşı verdiği mücadele anlatılmaktadır. Peygamber İlyâ, Kral Ahab’a karşı “İsrâil’i sıkıntıya sokan ben değilim, seninle babanın ailesi İsrâil’i sıkıntıya soktunuz”, “Rabb’in buyruklarını terkedip Baaller’in ardınca gittiniz” ve “Daha ne zamana kadar böyle iki taraf arasında dalgalanacaksınız? Eğer Rab Tanrı’ysa O’nu izleyin; yok eğer Baal Tanrı’ysa, onun ardınca gidin” diyerek hem onu hem de İsrâiloğulları’nı uyarmaktadır (I. Krallar, 18/18, 21). Özellikle İlyâ peygamberin İsrâil Kralı Ahab’a meydan okuyarak Ba‘l’in dört yüz elli peygamberini Karmel dağına çağırması hadisesi en meşhur kıssalardan biridir. Buna göre Ba‘l’in peygamberlerinin ona sundukları yakmalık kurbanın yanması için kendisine yaptıkları dua karşılıksız kalır. Oysa İlyâ’nın sunduğu kurbanın Tanrı tarafından kabul edildiğinin işareti olarak gökten bir ateş iner ve yakmalık kurbanı yakıp yok eder. Olaylara şahit olan İsrâiloğulları, Tanrı’yı rab olarak kabul eder ve secdeye kapanır. 

Kenanlılar

Antik Kenan kültüründe, yüksek yerler sıklıkla kutsal kabul edilirdi ve Karmel Dağı'nın da bir istisna olmadığı anlaşılıyor; Mısır firavunu III. Tutmose, Kenan toprakları arasında kutsal bir burun listeler ve eğer bu, Maspero gibi Mısır bilimcilerin inandığı gibi Karmel'e denk geliyorsa, bu dağ burnunun en azından MÖ 15. yüzyıldan itibaren kutsal kabul edildiğini gösterir.

Mount Carmel Burnu ve Manastırı

Dağın eğimli yamacı meşe , çam , zeytin ve defne ağaçları da dahil olmak üzere zengin bitki örtüsüyle kaplıdır.

İsrailliler ve İbranice İncil

Tanrı'ya Sunak

Krallar Kitaplarına göre , Ahab zamanında harap olmuş olan dağda Tanrı'ya bir sunak vardı , fakat İlyas yeni bir tane inşa etti ( 1. Krallar 18:30–32

1. Krallar 18:40, Baal peygamberlerinin, İlyas'ın Karmel Dağı yakınlarında Baal peygamberleriyle yaptığı mücadelenin ardından, İlyas'ın emriyle idam edildiği yerin Kişon Nehri.      

Mekke’de kendisine ibadet edilen, kolları ve vücudu olan insan sûretindeki Hübel isimli putun Yemen bölgesinden getirilen Ba‘l inancı ile alâkalı olduğu belirtilmektedir. Buna göre Kureyş’ten önce Mekke’de yaşayan Huzâa kabilesi, Yemen’den gelip Mekke’ye yerleştiğinde Hübel putunu da beraberlerinde getirmiştir. 

Kuşkusuz İlyâs da elçilerimizden biriydi.

Kavmine, “(Şirk ve günahtan) sakınmayacak mısınız?” dedi;

 “En güzel yaratanı, sizin de geçmişteki atalarınızın da rabbi olan Allah’ı bırakıp Baal’e mi taparsınız?”

Ama onu yalancılıkla suçladılar. Bu yüzden, Allah’ın samimi kulları dışında, onlar mutlaka cehenneme konulacaklar arasında olacaklar.

Onun hakkında, “İlyâs’a selâm olsun!” ifadesini sonradan gelen nesiller arasında devam ettirdik. ~ Sâffât,123-130   

~ Sanat ve edebiyatta:   

Elijah'ın öyküsünün belki de en iyi bilinen temsili , Felix Mendelssohn'un " Elijah " oratoryosudur . Oratoryo, Elijah'ın Ahab'a meydan okuması ve tanrıların yarışması, ölüleri diriltme mucizesi ve göğe yükselişi dahil olmak üzere hayatının birçok bölümünü anlatıyor. 

Ateş Arabaları (Chariots of Fire )1981 🎥 

♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️♻️


Hayk ve Bel   

Movses’in Ermeni tarihine yaptığı eşsiz katkılardan biri de ulusun kuruluş efsanesini anlatması olmuştur (bazı akademisyenlere göre “bulması”).   

Bu Hayk (Haik) ve Bel’in hikâyesidir ve Ermeni halkının kökenlerini İncil’deki Nuh’un ve oğlu Yafet’in soyuna dayandırmaktadır. Yafet’in soyundan gelen ve meşhur bir okçu olan (bu yüzden sonraları Orion’la ilişkilendirilmiştir) 

Hayk, bir gün kötü ve baskıcı Babil tiranı Bel’e karşı ayaklanmış ve Nuh’un gemisinin büyük tufandan sonra indiği yer olduğuna inanılan antik Ermenistan’daki Ararat Dağı etrafındaki ana vatanına dönmüştür. 

 

Bel, Hayk’ı ve akrabalarını takip etmiş ve böylece Bel’in öldüğü muazzam bir savaş yaşanmıştır. Hayk daha sonra adını kendi soyundan olanlara (Hay halkı) ve Ermenistan bölgesinin Ermenicedeki ismine (Hayasa) vermiştir.  

Asurcada lord ya da efendi anlamındaki baal kelimesinden gelen Bel, Ermeni şehirlerini kuşatmış olan  III. Tiglat-Pileser (h. MÖ 745-727) ve II. Sargon (MÖ 722-705) gibi agresif savaş düşkünlerinin birer örneğini teşkil ettiği Asurluların kötü ve baskıcı imparatorluğunu temsil ediyordu.

Siyasal tarihçi R. Pannosian’ın aşağıda açıkladığı üzere Hayk ve Bel efsanesi, ülkenin askeri geçmişindeki hoş bir hikâyeden çok daha fazlasıdır:   

“Popüler algı açısından bu hikâye, “nesnel” tarihte olduğu kadar modern milliyetçi düşüncede de önemlidir. Efsane, Ermenilerin Nuh’un torunları olduğunu öne sürer… Böylece Ermeni ulusunun kökleri Hayk ve ailesi tarafından Ararat Dağı’nın çevresinde kurulmuş olur. Dünyadaki Ermeni ilkokullarında tüm öğrencilere öğretilen bu hikâye birkaç güçlü sembolik bileşene sahiptir. İlk olarak Nuh’un gemisi “Ermeni” Ararat Dağı’na indiği için hikâye Ermenistan’ı tüm medeniyetin beşiği yapar. İkinci olarak Ermenileri İncil’deki insanın gelişimi anlatımına bağlar. Üçüncü olarak çok önemli bir öge olan tiranlık ve baskıcılığa (Babil’in) karşı haklı isyanı aşılar. Dördüncü olarak özgürlük, bağımsızlık ve adaleti ulusun kökenlerinin merkezine yerleştirir. Ve son olarak da Ararat Dağı’nı tüm Ermenilerin ulusal sembolü haline getirir.” (51)   

Shamiram – Şamiram (Semiramis) 

Movses Khorenatsi, büyük ihtimalle Ermeni halkının diğer bir tarihsel düşmanı olan Asurlu kraliçe Semiramis’e (h. MÖ 811-806) dayanan Şamiram efsanesini anlatır. Bir gün Şamiram inanılmaz ölçüde yakışıklı Ermeni kralı Ara’ya aşık olur, ama zaten evli ve adeta bir ahlaki erdem portresi olan kral, kraliçeye ilgi göstermez ve ülkesine döner. Şamiram’ın ordusu daha sonra Ara’yı takip eder ve Ermeni krala hiçbir zarar gelmemesine yönelik emre rağmen kral, serseri bir ok tarafından öldürülür. Sevgisinin odağındaki kişiyi kaybetmiş olan perişan haldeki kraliçe, Ara’nın krallığını dolaşarak teselli bulmaya çalışır. Sonunda, Van Gölü’nün yakınlarında, kendi başkenti Ninova’dan uzakta, yaz aylarını geçireceği bir şehir kurar. 

Muhteşem yeni şehir biter bitmez Şamiram, Ara’nın vücudunu, onu yalayarak yaşama geri getirebilecek doğaüstü köpekleri (jaralez) çağırabileceği, bir kulenin tepesinde duran sarayına götürür. Hikâyenin bir anlatılışına göre köpekler mucizelerini gerçekleştirir ve Ara yaşama geri döner ama Movses’in anlatışına göre maalesef köpekler hiç gelmez ve Şamiram da tanrılar onu terk ettiği için halkına küçük düşmemek adına ölen Ara’ya çok benzeyen birini halkına sergilemek zorunda kalır. 

Şamiram ve Ara’nın hikâyesi kötü ve ahlaksız bir yabancı hükümdarla söz konusu devletin kendi namuslu hükümdarının tipik bir tezatıdır ve ikisi de tanrıçaların kendilerine gösterdiği  ilgiyi talihsiz sonuçlarla reddeden Yunan Adonis efsanesi ile Babilli Gılgamış destanına çok benzer. Fakat Movses Şamiram’ı tam anlamıyla kötü olarak betimlemez çünkü diğer mimari ustalıklar ve mühendislik başarılarıyla birlikte Van yakınlarındaki antik Urartu kanalı olan Atamet’in inşasını ona atfeder. Belki de bu yeniliklerin Ermenistan’ın dışından getirildiğini kabul etmektedir.

Vahagn ve Astğik   

Van Gölü’ndeki fırtınaların tanrı Vahagn (İranlı Verethraghna ve genel anlamda Yunan Herkül’le eşdeğer) ve suda yaşayan yılanlar olan vişaplar yüzünden meydana geldiği düşünülürdü. Vahagn’ın aynı zamanda Ara’nın ve Ermeni halkının düşmanı olan Bel’den çalı çırpı çalmasından sonra eski Ermeniler tarafından Saman Hırsızı Yolu olarak bilinen Samanyolu Galaksisi’nden de sorumlu olduğu düşünülüyordu. Vahagn’ın doğumu ve Güneş’le ilişkisi Movses Khorenatsi’nin gelecek kuşaklar için korumuş olduğu bu şiirde betimlenmektedir: 

Doğuruyordu cennet ve yeryüzü, 

Doğuruyordu mor deniz de! 

Doğum denizde tuttu küçük kırmızı sazı. 

Gövdenin oyuğundan çıktı duman, 

Gövdenin oyuğundan çıktı alev, 

Ve alevin içinden bir genç koştu dışarı! 

Ateşten saçları vardı onun, 

Evet, alevden de sakalı,

Ve gözleri, güneşler gibiydi!  

Şarkının sonraki kısımları (şu an kayıp) Vahagn’ı korkusuz bir ejderha avcısı olarak betimlemiş, bu yüzden de o diğer bir adı olan ve direkt çevirisi “ejderha biçici”ye karşılık gelen Vişabakah ismiyle de anılmıştır.

Vahagn’ın eşi adı “küçük yıldız” (Suriye tanrıçası Beldi’den çevrilmiş) olan güzellik ve aşk tanrıçası Astğik’ti (ya da Astlik).

Kumrular ve güllerle ilişkilendirilen tanrıçanın adına yaz ayının başlangıcında festival düzenlenirdi. Astğik’le ilgili bir hikâye onun her gece bir derede yıkanma alışkanlığını anlatır. Çıplak tanrıçaya bir anlığına bakabilmek için can atan bir grup yerli genç adamın Astğik’i daha iyi görebilmek için bir tepede ateş yaktığı bir olay olmuştur.

Tanrıça bölgeye bir sis çökmesine neden olarak planı bozmuştur ve bundan sonra da bölge Ermenicede sis anlamındaki mshoush kelimesinden gelen “Muş Ovası” adını almıştır.

Pokr Mithra – Küçük Mihr    

Mehr veya Meher de denen Pokr Mithra (İran adalet tanrısı Mithra’dan), günümüzde hala anlatılagelen sözlü geleneğe göre ancak zamanın sonunda açılacak bir mağarada yaşadığına inanılmış olan bir tanrıdır. Küçük Mihr, mağaranın içinde bir adalet küresi tutarak oturmaktadır ve kıyameti beklerken bir kuzgun ona hizmet etmektedir. O aynı zamanda ışık ve gerçekle de ilişkilendirilmiştir. Tanrının Van’daki akropolün taş yüzeyine kazınmış ve kendi adını alan bir geçidi bulunmaktadır, Meher Kapısı (İngilizce: Gate of Mithra, Ermenice: Mheri durrn). Geleneksel olarak adaklar Van’ın birçoğuyla övündüğü bu gibi geçitlerde tanrılara sunulmuştur. Mitraizmin Persler’den Roma dünyasına MS 1. yüzyılda Part (Arşaklılar) Savaşları’nda antik Ermenistan’da savaşan lejyonerler aracılığıyla geçmiş olması mümkündür.   

Tork Angelea     

Tork Angelea ya da Tork Angeğ (veya Angeğyan) Anadolu’nun hava olayları tanrısı Taru’ya (ya da Tarhun) dayanan bir kahraman figürüdür. Düşmanlarına büyük parçalarını atmadan önce kayaları kırabilen ve ikiye ayırabilen çok güçlü bir adamın sözlü efsanesini kaydeden Movses Khorenatsi bir kez daha kaynağımız oluyor. Efsane aynı zamanda Tork’u taştan tabletlere yalnızca tırnaklarını kullanarak kartal desenleri çizerken ve Karadeniz’deki işgalci gemilere tepe büyüklüğünde taşlar atarken anlatır. Belki de çok eski geçmişte yaşanan gerçek bir çatışmaya dayanarak Movses Khorenatsi an-gel’in halk etimolojisini “vahşi adamların” olarak sunar ve ilginç bir şekilde fark edilir ki Taru (Tarhun) ismi “kazanan” ya da “fetheden” anlamına gelmektedir. Movses’e göre Tork, Hayk’ın torunu olan Paskam’ın soyundan gelmekteydi.         

Kaynakça:

Adalian, R.P. Historical Dictionary of Armenia. (Scarecrow Press, 2010).

Bagnall, R.S. The Encyclopedia of Ancient History. (Wiley-Blackwell, 2012)

Chahin, M. The Kingdom of Armenia. (Routledge, 2018).

Hovannisian, R.G. The Armenian People from Ancient to Modern Times. (Palgrave Macmillan, 2004).

Kurkjian, V.M. A History of Armenia. (IndoEuropeanPublishing.com, 2014).

Panossian, R. The Armenians. (Columbia University Press, 2006).

Payaslian, S. The History of Armenia. (Palgrave Macmillan, 2008).

Yazının Orijinali İçin

Original article by Mark Cartwright / Ancient History Encyclopedia

https://www.ancient.eu/Armenian_Mythology/

Redaksiyon: Arman Tekin    


🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀

Ermenilerin efsanevi atası olan ve Horenli Movses'e göre: Babil Kralı Bel'i, MÖ 2492 yılında mağlup edip, ülkesini Araratbölgesinde kuran Nuh'un büyük torunu Hayk'tan türetilmiştir. Ayrıca "Hay" isminin iki konfederasyonlu Hitit vasal devletlerinden biri olan Hayasa-Azzi'den geldiği veya ilişkili olduğu da ileri sürülmektedir.

MÖ 517 tarihli üç dilli Behistun Yazıtı'nda Eski Farsça;(a-r-mi-i-n /Armina/) Babil dilinde Armina) şeklinde kaydedilmiştir.

Ermenilerin kendi kendilerini tanımlaması olan "Hay" ve çoğulu "Hayer" kelimelerinin kök kısmıyla bağlantılıdır.

MÖ 1446'da Mısır firavunu III. Thutmose tarafından bahsedilen "Ermenen" topraklarının (Manna Krallığı' veya yakınlarında bulunur) 

Ermeniler, Rumolarak kabul edilmişler, yine aynı şekilde Malazgirt Savaşı'ndan önce ve sonra Müslümanlığı kabul eden Ermeniler de zamanla ArapFarsKürt kimliklerini benimsemişlerdir.

Anadolu Friglerinin, erken Ermeni etnogenezine katkıda bulunduğunu öne sürdü: (MÖ 440civarında yazdığı) "Ermeniler Frigler gibi kuşanır, onlar Frig kolonicileridir.." 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️