7 Nisan 2024 Pazar

7.‘dan 21.yy islam tarihi cizelgesi

 

7. yüzyıl İslam tarihinin zaman çizelgesi



İslam tarihinin zaman çizelgesi6. | 7. | 8. | 9. | 10. | 11. | 12.13. | 14. | 15. | 16. | 17. | 18. | 19.20. | 21. yüzyıl

Bu maddede, MS 601 ila MS 700 tarihleri arasında İslam tarihindeki önemli olaylar zaman çizelgesi olarak gösterilmiştir.

Yedinci yüzyıl (601–700)değiştir

Bu yüzyıl hicri takvimde HÖ 23 ila HS 81 yıllarına karşılık gelmektedir

  • 602: Muhammed'in üçüncü çocuğu ve ikinci kızı Rukiyye doğdu.
  • 604: Muhammed'in dördüncü çocuğu ve üçüncü kızı Ümmü Gülsüm doğdu.
  • 605: Kızı Fatıma'nın doğumu.
  • 605: Kabe'nin yeniden inşasına katıldı.
  • 605: İleride eşi olacak Hafsa Ana'nın doğumu.
  • 610: İlk vahyin gelişi.❗️
  • 613: İlk olarak akrabalarını İslam'a çağırdı.❗️
  • 613: Safâ tepesinden yaptığı çağrıyla tüm insanları İslam'a çağırdı❗️
  • 614: Ayşe Ana'nın doğumu.
  • 614: Kureyş'in ilk müslümanlara zulümleri başladı. Buna karşılık bir gurup Habeşistan'a göç etti.❗️
  • 615: Hamza ve Ömer müslüman oldu.
  • 616: İkinci Habeşistan göçü.❗️
  • 617: Kureyş, Muhammed ve ailesi Haşimiler'e boykota başladı.
  • 619: Boykotun kaldırılması. Ebu Talib ve Hatice Ana'nın ölümü. Bu yıla İslam tarihinde 'Hüzün Yılı' denmektedir.
  • 620: Taif şehrine gitmesi. Miraç olayı yaşandı.❗️
  • 622: 9 Eylül — 20 Eylül tarihleri arasında Mekkeli müslümanlar Medine şehrine göç etti. Bu olaya Hicret adı verilir ve Hicri Takvim'in başlangıcı sayılır.❗️
  • 623: Ocak ayında Medine Sözleşmesi’yle bu şehirde ilk İslam devleti kurulmuş oldu.❗️
  • 624: Bedir Muharebesi yapıldı. Bu putperest Mekkeliler ile müslümanların arasındaki ilk savaştır. Savaş müslümanların zaferiyle sonuçlandı.❗️
  • 624: Muhammed’in Osman’la evli bulunan kızı Rukiyye öldü.
  • 625: Uhud Muharebesi yapıldı. Putperest Mekkeliler ile müslümanların bu ikinci savaşında Mekkeliler galip geldi.❗️
  • 625: Muhammed’in torunu, kızı Fatıma ile Ali’nin ilk çocukları Hasan doğdu.
  • 626: İkinci torunu Hüseyin doğdu.
  • 627: Hendek Muharebesi yapıldı. Medine’yi kuşatan Mekkeli putperestler bir sonuç alamadan geri döndüler. Mekkeliler ile ittifak eden Yahudi Kureyza kabilesi sürgüne gönderildi.❗️
  • 628: Hudeybiye Antlaşması ve Hayber Muharebesiyapıldı. Peygamber Muhammed çevre devlet hükümdarlarına müslüman olmalarını içeren mektuplar gönderdi.
  • 629: Müslümanlar peygamber Muhammed ile ilk haclarını yaptılar. Eylül ayında Bizans ile yapılan ilk savaş olan Mute Muharebesi gerçekleşti.❗️
  • 629: Büyük kızı Zeynep öldü.
  • 630: Mekke’nin Fethi. Ardından Huneyn Muharebesi, Evtas Muharebesi ve Taif Seferiyapıldı.
  • 630: Muhammed’in kızı Ümmü Gülsüm öldü.
  • 631: Tebük Seferi yapıldı.
  • 631: Mariya Ana’dan olan oğlu İbrahim öldü.
  • 632: Sakif kabilesi müslüman oldu.
  • 632: 6 Mart’ta peygamber Muhammed Veda Haccı’nı yaptı.
  • 632: 8 Haziran’da peygamber Muhammed öldü. Yerine bir dizi olaydan sonra halife olarak Ebu Bekir seçildi.
  • 632: Muhammed’in kızı ve Ali’nin eşi Fatıma öldü.
  • 632: Ridde olayları başladı. İslam dininden dönenlerle Zül-Kassa Muharebesi, Ebrak Muharebesi, Zafar Muharebesi yapıldı. Peygamberliğini ilan eden Tuleyha ile Buzaha Muharebesi yapıldı.
  • 633: İsyan eden UmmanYemenBahreyn ve Hadramut üzerine ordu gönderildi. Irak’ın fethi başladı. Bu kapsamda; Zincirler Muharebesi, Seni Muharebesi, Velece Muharebesi, Uleys Muharebesi, Hire Muharebesi, Anbar Muharebesi, Ayn el-Temr Muharebesi, Devmetu’l Cendel Muharebesi ve Firaz Muharebesi yapıldı.
  • 634: 22 Ağustos’ta ilk Halife Ebu Bekir öldü. Yerine Ömer Halife oldu.
  • 634: Müslümanların Levant’ı fethi başladı.❗️ Busra MuharebesiEcnadin Muharebesi, Nemarak Muharebesi Sekatya Muharebesi yapıldı.
  • 635: Köprü Muharebesi, Buyeb Muharebesi, Şam’ın Fethi ve Fehl Muharebesi
  • 636: Yermük MuharebesiKadisiye Muharebesi, Madain’in Fethi.
  • 637: Suriye’nin fethi tamamlandı. Kudüs’ün Fethi ve Celile Muharebesi❗️
  • 638: Cezire (Yukarı Mezopotamya) fethi.❗️
  • 639: Huzistan’ın fethi. Müslümanlar Mısır’da ilerlemeye başladı. Amvâs Veba Salgını yaşandı.❗️
  • 640: Mısır’daki Babil Kalesi alındı.❗️
  • 641: İskenderiye’nin fethi❗️
  • 642: Mısır’ın fethi tamamlandı. İran’da Nihavend Muharebesi yapıldı.❗️
  • 643: Azerbaycan ve Taberistan’ın fethi.
  • 644: FarsKirmanSistanMekran ve Haran’ın fethi.
  • 644: 5 Kasım’da Halife Ömer öldürüldü. Yerine Osman halife oldu.
  • 646: Müslümanlar HorasanErmenistan ve Anadolu’ya ilerleyişi ❗️
  • 647: Kuzey Afrika’da ilerleyiş sürer. Kıbrısfethedildi.
  • 648: Bizans’la savaşlar tekrar başladı.
  • 650: Araplarla Türkler ilk defa bir muharebede karşı karşıya geldiler.
  • 656: 17 Haziran’da Halife Osman öldürüldü. Yerine Ali halife oldu.
  • 656: 10 Aralık Cemel Muharebesi
  • 657: Sıffin Muharebesi
  • 658: Nehrevan Muharebesi
  • 659: Muaviye, Mısır’ı fethetti.❗️
  • 660: Muaviye Şam’da kendisini halife ilan etti
  • 661: Halife Ali, Hariciler tarafından düzenlenen bir suikastla öldürüldü.
  • 662: Harici isyanı
  • 666: Araplar Sicilya’yı aldı.❗️
  • 669: Hasan bin Ali öldürüldü.
  • 670: Kuzey Afrika’da ilerleyiş sürer. Ukbe bin NafiKayrevan şehrini kurdu. Doğuda Kâbil şehri fethedildi.
  • 672: Rodos’un fethi. Doğuda Horasan tamamıyla Arapların eline geçti.
  • 674: Araplar Amu Derya Nehrini geçti ve Buhara’yı aldı.
  • 676: Muhammed el-Bakır doğdu
  • 677: Semerkant ve Tirmiz fethi. Konstantinopolis Kuşatması.❗️
  • 680: 28 Nisan’da Muaviye öldü. Oğlu Yezid halife oldu.
  • 680: 10 Ekim'de Kerbela Olayı yaşandı. 4. halife Ali'nin oğlu Hüseyin bu olayda öldü.
  • 682: Kuzey Afrika'da Ukbe bin Nafia Atlas Okyanusun'a ilerledi. Biskra'da pusuya düşürülüp ve öldürüldü. Müslümanlar Kayrevan'ı tahliye etti ve Burka'ya çekildi.
  • 683: 11 Kasım'da I. Yezid'in öldü. II. Muaviye halife oldu.
  • 684: Haziran'da II. Muaviye tahttan çekildi.
  • 684: Abdullah bin Zübeyr Mekke'de halifeliğini ilan etti. Marvan Şam'da halife olarak tahta çıktı. Merc Rahit Muharebesi.
  • 685: Mervan öldü. Yerine Abdülmelik halife oldu. Ayn el-Verda Muharebesi.
  • 686: Muhtar es-Sekafî kendisini Kufe'de halife ilan etti.
  • 687: Muhtar ve Abdullah bin Zübeyr güçleri arasında Kufe Savaşı yapıldı. Muhtar öldürüldü.
  • 691: Maskin Savaşı
  • 692: Ekim'de Mekke'nin düşüşü. İbn Zübeyr'in ölümü. Abdülmelik tek halife oldu.
  • 695: Haricilerin Cezire ve Ahvaz'daki isyanları. Karun Savaşı.
  • 700: Müslüman Berberi muharebeleri.


İslam tarihi

İslam medeniyetinin tarihî gelişimi

İslam tarihi, Müslüman medeniyetinin geçmişten günümüze dek siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeleri ile ilgili olan tarihsel çalışma alanıdır. Çoğu tarihçi, İslam dininin MS 7. yüzyılın başında Arap Yarımadası'ndaki Mekke ve Medineşehirlerinde ortaya çıkıp yayıldığını kabul etmektedir.[3][4] Müslümanlar, İslam'a ÂdemNuhMusaDavudSüleymanİsa gibi peygamberlerden beri var olan bir din ve Allah'ın iradesine teslimiyetle gerçekleşen bir dönüş olarak inanırlar.[5][6][7]

1972'de Yemen'de bulunan Sana'a el yazmalarıUV ışıkkullanılarak ortaya konan "altmetinler" günümüz Kur'anlarından çok farklıdır. Bu yazmaları sistematik olarak kataloglamak için Yemen hükümeti tarafından yaptırılan bir restorasyon projesinin başında olan Alman paleograf Gerd R. Puin, bunun "gelişen bir metin" anlamına geldiğine inanıyordu.[1] Benzer bir ifade Lawrence Conradtarafından Muhammed'in biyografisi için kullanılır. Çünkü O'nun incelemelerine göre hicrî ikinci yüzyıla kadar Peygamber'in doğum tarihiyle ilgili İslamî bilimsel görüş, 85 yıllık bir çeşitlilik sergilemişti.[2]

Geleneksel rivayetlere göre[4][8] İslam peygamberiMuhammed, MS 610'da Hira Mağarası'nda, yaklaşan hesap günü beklentisiyle birlikte Müslümanların "ilahi vahiy" olarak kabul ettiği şeyleri almayatek Tanrı'ya boyun eğmeye çağırmaya ve fakir ve muhtaçlara özen göstermeye başladı.[6][9] Muhammed'in mesajı, ilk başlarda çok az takipçi kazandı ve Mekke ileri gelenlerinden artan muhalefetle karşılandı.[6][10]Bu durum üzerine Muhammed 622'de, nüfuzlu amcası Ebû Ṭalib'in ölümüyle onun korumasını kaybettikten birkaç yıl sonra, o zamanlar "Yesrib" olarak anılan Medine şehrine göç etti.[6]

Muhammed Medine'ye geldiğinde, "Medine Sözleşmesi" adı verilen bir anayasayla oradaki kabileleri tek bir çatı altında topladı ve İslam'ı buradan yaymaya devam etti. Mekkeli pagankabileleri ile sekiz yıl süren çatışmaların ardından büyük bir Müslüman ordusu kurarak bu ordunun başında 630'da direnişsiz bir şekilde Mekke'yi ele geçirdi.[11][12] Muhammed'in 632'deki ölümü, Müslüman cemaatinin siyasi lideri makamına kendisinden sonra kimin geçeceği konusunda anlaşmazlık çıkmasına neden oldu ve 632–661 yılları arasını kapsayacak olan Râşidîn Hâlifeliğidönemi başladı.[13][14][15][16] 29 sene süren bu dönemde İslam Devleti'nin toprakları Kuzey Afrika'ya, Orta Doğu'nun tamamına, Anadolu'nun birazına ve Batı Asya topraklarına dayandı. 661 yılında I. Muâviye tarafından Şam merkez olmak üzere Emevî Hanedanlığı kuruldu.

Emevî Hâlifeliği, MS 8. yüzyılda batıda İber Yarımadası'ndan doğuda İndus Nehri'ne kadar uzanıyordu. Emevîler ve onlardan sonra gelen AbbâsîlerFâtımîlerSelçuklularEyyûbîler ve Memlûkler gibi devletler, belirli bir zaman diliminde dünyanın en etkili güçleri arasında yer aldılar. SâmânîlerKâkûyîlerGazneliler ve Gurlular gibi büyük oranda Persleşmiş Müslüman devletler, teknolojik ve idari gelişmelere önemli ölçüde katkıda bulundular. 8. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın sonlarına kadar devam eden İslam'ın Altın Çağı,[17] birçok kültür ve bilim merkezinin gelişmesine yol açarak Orta Çağ boyunca önemli Müslüman bilginlerastronomlarmatematikçilerdoktorlar ve filozoflar yetiştirdi.

13. yüzyılın başlarında Delhi Sultanlığı kuzey Hint anakarasını fethederken, Anadolu Selçuklu Sultanlığı ve Artuklular gibi Türk hanedanlıkları 11. ve 12. yüzyıl boyunca Hristiyan Bizans İmparatorluğu'ndan Anadolu'nun çoğunu aldı. 13. ve 14. yüzyıllarda doğudan gelen yıkıcı Moğol akınlarıTimurlu fetihleri ve akabindeki Kara Ölüm'ün yaşattığı nüfus kaybı, İslam dünyasının İran'dan Mısır'a kadar uzanan geleneksel merkezlerini büyük ölçüde zayıflattı. Ancak ardından Timur Rönesansı ve Batı Afrika'daki Mali İmparatorluğu ve Güney Asya'daki Bengal Sultanlığı gibi büyük küresel ekonomik ve askeri Müslüman güçlerin ortaya çıkışı görüldü.[18][19][20]Müslüman Moroların Sicilya Emirliği'nden ve diğer İtalyan topraklarından sürülmesi ve köleleştirilmesinin ardından İslamî İberya'daki topraklar,[21] Reconquista hareketi sırasında Hristiyan güçler tarafından kademeli olarak ele geçirildi ve buradaki son İslam devleti olan Gırnata Emirliği 1492 yılında yıkıldı. Bununla birlikte, erken modern dönemde, "İslamî Barut İmparatorlukları" olarak da bilinen OsmanlılarBabürlüler ve Safevîler gibi dünya güçleri ortaya çıktı.

19. ve 20. yüzyılın başlarında Müslüman dünyasının çoğu, Avrupalı emperyal büyük güçlerin etkisi veya kontrolü altına girdi. Son iki yüzyıl boyunca bağımsızlık kazanma ve modern ulus devletler inşa etme çabaları; FilistinKeşmirSincanÇeçenistanOrta Afrika CumhuriyetiBosna ve Myanmar gibi çatışma bölgelerinde ayrılıkları körüklemenin yanı sıra, günümüze yansıyan sorunlar olarak devam etmektedir. Üyelerinin çoğunluğu Müslüman ülkelerden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), 1969 yılında Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın yakılmasının ardından kuruldu. Petrol patlaması, Körfez İşbirliği Konseyi'nin Arap Devletlerini istikrara kavuşturdu ve onları kapitalizmserbest ticaret ve turizmeodaklanan dünyanın en büyük petrol üreticileri ve ihracatçıları hâline getirdi.[22][23]

Zaman çizelgesi

622–750 yılları arasında İslam Devleti.
  Muhammed döneminde ele geçirilen topraklar (622–632)
  Dört Hâlife döneminde ilave edilenler (632–661)
  Emevîler döneminde ilave edilenler (661–750)

Aşağıdaki zaman çizelgesi, I. Dünya Savaşı'ndan önceki İslam dünyası için kaba bir görsel rehber olarak hizmet edebilir. Önemli Müslüman tarihî güç ve kültür merkezleri ArabistanMezopotamyaPers topraklarıLevant (modern SuriyeLübnanÜrdünİsrail ve Filistin), MısırMağrip (kuzeybatı Afrika), Endülüs (İberya), MâverâünnehirHindistan (modern Pakistan, Kuzey Hindistan ve Bangladeş dahil) ve Anadolu'da egemen olmuşlardır.

Bazı bölgelerdeki yönetimler bazen farklı güç merkezleri arasında bölündüğünden veya daha büyük yönetimlerde otorite genellikle birkaç hanedan arasında dağıtıldığından, bu devletlerin egemen oldukları bölgelerin her daim aynı olduğu söylenemez. Örneğin, Abbâsî Hâlifeliği'nin sonraki dönemlerinde başkent Bağdat bile Büveyhîler ve Selçuklular gibi Pers ve Türk kökenli diğer hanedanlar tarafından etkin bir şekilde yönetildi. 16. yüzyıl başlarında Orta Doğu'daki bazı önemli bölgeleri ele geçiren Osmanlı İmparatorluğu ise genellikle uzak vilayetler üzerinde yürütme yetkisini Cezayir dayılarıTunus beyleri ve Irak Memlûkleri gibi yerel hükümdarlara devretti.

İslam öncesi Arabistan

Solda: İki yanında muhtemelen El-Manât ve El-Uzzâ'nın heykellerinin bulunduğu, Arap tanrıçası El-Lât'ın Hatra'daki bir kabartması, Irak Ulusal MüzesiSağda: Kenan baştanrısı El'in bir heykeli, MÖ 1400–1200, Megido. "El" ismi; CebrâilMikâilAzrailİsmailİsrail gibi bazı bileşik isimlerle İslam'da da görülmeye devam ediliyor.[112] Örneğin Cebrâil (Cebrâ-el), "El'in gücü" (Tanrı'nın gücü) anlamına gelmektedir.

İslam, Erken Orta Çağ'da Orta Doğu'nun tarihî, sosyal, politik, ekonomik ve dinî bağlamında ortaya çıktı.[90] MS 6. yüzyılın ikinci yarısında Arabistan Yarımadası'nda siyasi düzensizlik vardı ve iletişim yolları güvenli değildi.[113] Dinî bölünmelerin de bunda önemli bir rolü vardı.[114]Yahudilik inancı, MS 380'den sonra Yemen'deki Himyar Krallığı'nın baskın dini olurken, HristiyanlıkBasra Körfezi'nde kök saldı.[114] Ayrıca kolektif bir mesele olmaktan daha çok dinde "manevi bir biçim" özlemi vardı ve din seçimi "bireysel bir mesele" hâline gelmişti.[114]

Bazı Araplar yabancı bir dine geçmek konusunda isteksiz olsalar da, İbrahimî dinler "temel entelektüel ve manevi referans noktaları" sağladı ve Aramiceden gelen Yahudi ve Hristiyan kökenli alıntılar, yarımadanın her yerinde Arapçanın pagankelime dağarcığının yerini almaya başladı.[114]Kendilerini hem yabancı İbrahimî dinlerden hem de geleneksel Arap çoktanrıcılığından ayırmaya çalışan ve "Hanifler" olarak bilinen bir grup tektanrıcı, İslam öncesi Arap dinlerinin yerine Yahudi Yahweh ve Hristiyan Yehova ile özgürce eşit tuttukları, her şeyi kapsayan bir baba tanrı olarak Allah'a " odaklanan yeni bir dini dünya görüşü arıyorlardı.[115] [116] Onlara göre, Mekkeaslen, ata İbrahim tarafından kurulan tek gerçek din olarak kabul ettikleri bu tek tanrılı inanca adanmıştı.[115] [116]

İslam peygamberi Muhammedgeleneksel rivayetlere göre[8][13] MS 570 civarında Mekke'dedoğmuştu.[117] Ailesi, Mekke'nin baş kabilesi ve batı Arabistan'da baskın bir güç olan Kureyşkabilesine mensuptu.[8][118] Onlar anarşinin etkilerine karşı koymak için, tüm şiddetin yasaklandığı ve seyahatin güvenli olduğu “kutsal aylar” kurumunu desteklemişlerdi.[119] Mekke ve çevresindeki çok tanrılı Kâbe tapınağı, şehir için önemli ekonomik sonuçları olan popüler bir hac yeriydi.[119][120]

Muhammed dönemi

Muhammed'in komuta ettiği Müslümanordusu, 625 yılında Uhud Muharebesi'nde Mekkeli paganlar ile kanlı bir savaşa girdi.

Muhammed büyük olasılıkla "Yahudi inanç ve uygulamalarının farkındaydı" ve Hanif'lerle de tanışıktı[116] Muhammed de Hanifler gibi Tahannut'u uyguladı, Hira Dağı'nda inzivaya çekildi ve "putperestlikten uzaklaştı".[121] [122] Yaklaşık 40 yaşındayken, Müslümanların daha sonra Kuran'ıoluşturacak olan melek Cebrail aracılığıyla ilahi vahiy olarak kabul ettiği şeyleri Hira Dağı'nda almaya başladı. Bu ilhamlar onu, daha önce Yahudilik ve Hristiyanlıkta kodlanan peygamberlik geleneğinin son ifadesi olarak katı bir tek tanrılı inancı, yaklaşan Kıyamet Günü hakkında halkı uyarmak için ve şehrinin sosyal adaletsizliklerini kınamak için ilan etmeye teşvik etti.[9]Muhammed'in mesajı bir avuç takipçi (sahabe) kazandı ve Mekke ileri gelenlerinden artan muhalefetle karşılandı.[6][10] 622'de, nüfuzlu amcası Ebu Ṭalib bin Abdulmuṭṭalib'in ölümüyle korumasını kaybettikten birkaç yıl sonra, takipçileri ile birlikte takipçilerinin Yesrib şehrine (daha sonra Medine olarak anılacaktır) göç etti. [90] Daha sonraki nesiller, hicret olarak bilinen bu olayı İslami dönemin başlangıcı olarak sayarlardı.[123]

Muhammed, Medine Anayasası hükümlerine göre şehrin farklı toplulukları arasında hakem olarak kabul edildiği Yesrib'de, hukuki ve dini meselelere yol gösteren yeni Kuran ayetlerinin yardımıyla yeni İslam toplumunun temellerini atmaya başladı.[123]Bu döneme ait sûreler, onun İncil'deki uzun peygamberler silsilesi arasındaki yerini vurgularken, aynı zamanda Kuran'ın mesajını Hristiyanlık ve Yahudilikten farklılaştırmıştır.[123]Kısa süre sonra Yesrib bölgesinde Mekkeli Araplar ile Yahudi kabileleri arasında silahlı çatışma patlak verdi.[124] Muhammed, bir dizi askeri çatışma ve siyasi manevradan sonra MS 629'da Mekke ve Kureyş'in kendine bağlılığını sağlamayı başardı.[123] 632 yılındaki ölümüne kadar kalan zaman içinde, Arap yarımadasındaki kabile reisleri onunla çeşitli anlaşmalar yaptı, bazıları ittifak şartları altında, diğerleri onun peygamberlik iddialarını kabul ederek, birkaç vekil (vali), müminler ordusu ve bir kamu hazinesinden oluşan hükûmetine zekat harcını ödemek de dahil olmak üzere İslami uygulamaları takip etmeyi kabul ettiler.[123]

632'de öldüğü sırada Muhammed, tüm Arap Yarımadası'nı birleştirmeyi başarmıştı.

Muhammed'in İslam'ın yayılmasıyla ilgili gerçek niyetleri, siyasi imaları ve yaşamı boyunca misyon faaliyetleri (İslama davet) hem Müslüman alimlerhem de gayrimüslim alimler arasında İslami çalışmaların akademik alanı içerisinde çekişmeli bir tartışma konusudur.[125] Çeşitli yazarlar, İslami aktivistler ve İslam tarihçileri, İslam öncesi Arap toplumu ve kendi dininin kuruluşu bağlamında Muhammed'in dini-politik misyonuyla ilgili niyeti ve hırsları hakkında çeşitli anlayışlar ileri sürdüler.[125]

İslam'ın Altın Çağı ve Abbâsîler (750–1258)

Abbâsîler döneminde İslam dünyasıdeğiştir

Abbâsî Hâlifeliği'nin 850'deki sınırları.

Abbasi hanedanı 750'de iktidara geldi ve kazanımlar pekiştirildi. Abbasi İktidar grubu, devrimci Ebu Müslim'in Emevilere karşı geliştirdiği hoşnutsuzluk dalgası üzerine iktidara geldi.[178][179]Balear Adaları da dahil olmak üzere Akdeniz adalarını ve ardından 827'de Güney İtalya'yıfethettiler.[180] Abbasiler döneminde İslam medeniyeti gelişti. En dikkate değer olanı, The Cambridge History of Islam tarafından " İslam'ın altın çağı " olarak adlandırılan Arap nesir ve şiirinin gelişimiydi.[181] Ticaret ve sanayi yanında Müslüman Tarım Devrimi olarak kabul edilen gelişti. Sanat ve bilimler (Müslüman Bilim Devrimi) Abbasi halifeleri el-Mansur (754–775), Harun Reşid (786–809), Me'mun (809-813 arasında hüküm sürdü) ve onların ardılları döneminde gelişti.[182]

Bağdat şehrinin kurucusu, sanat ve bilimin hâmisi, ikinci Abbâsî hâlifesi El-Mansûr'un altın dinarı. (s. 754–775)

Bağdat Abbasilerin başkentiydi.[182] Emevi ailesi Abbasiler tarafından öldürülmesine rağmen, bir aile üyesi olan I. Abdurrahman İspanya'ya kaçarak 756'da burada bağımsız bir hilafet kurdu. Mağrip'te Harun Reşid, Arap Ağlebi'leri merkezi otoriteyi tanımaları karşılığında neredeyse özerk yöneticiler olarak atadı. Ağlebi yönetimi kısa ömürlü oldu ve 909'da Şii Fatımi hanedanı tarafından tahttan indirildiler. 960 civarında, Fatımiler Abbasi Mısır'ı fethettiler ve 973'te orada " el-Qahirah " (bugün Kahire olarak bilinen "zafer dünyası" anlamına gelen) adlı bir başkent inşa ettiler. İran'da Türk Gazneliler, Abbasilerden güç aldılar.[183][184] Abbasi etkisi Büyük Selçuklu İmparatorluğu (İran anakarasına göç etmiş bir Müslüman Türk boyu) tarafından 1055 yılına kadar yok edildi.[182]

İslamın yayılması, bazen zorla, bazen barışçıl propagandalarla devam etti.[180] Hindistan'ın fethindeki ilk aşama 1000 yılından hemen önce başladı. 200 yıl içinde Ganj nehrine kadar olan bölge düştü. İslam Sahra altı Batı Afrika'da 1000 yılından hemen sonra kuruldu. 1009 gibi erken bir tarihte Gao'nun başında Müslüman bir prensin bulunduğuna dair raporlar bulunuyor. Kanem 1081 ile 1097 arası müslümanlarca yönetildi. Mali ile bağlantılı İslami krallıklar 13. yüzyılda ön plana çıktı.[185]

Abbasiler, daha büyük İslam birliğini amaçlayan girişimler geliştirdiler. İnancın mezhepleri ve camiler, doktrin, tarih ve uygulama ile birbirinden ayrıldı. Abbasiler de Emevi ahlaki karakter ve yönetimine saldırarak kendilerini öne çıkardı. Ira Lapidus'a göre, "Abbâsî İhtilâli, başta Merv'in mazlum yerleşimcileri olmak üzere Yemenliler ve onlara Mevali'nin eklenmesiyle büyük ölçüde Araplar tarafından desteklendi".[186] Abbasiler, Arapların akrabalık temelli toplumu dışında kalan ve Emevi imparatorluğu içinde bir alt sınıf olarak algılanan mevali (Arap olmayan Müslüman)lara da başvurdular. Abbasiler tarafından desteklenen İslami ekümenizmümmetin birliği fikrine dayanır. Şeriat kanunlaştıkça İslam felsefesi gelişti ve dört mezhep kuruldu. Bu dönem aynı zamanda klasik Sufizm'in yükselişine de sahne oldu. Dini başarılar, Sahih-i Buhari ve diğerlerinin Hadislerinin kanonik koleksiyonlarının tamamlanmasını içeriyordu.[187]İslam, bir dereceye kadar İbrahimî dinleringeçerliliğini kabul etti; Kuran, YahudileriHristiyanlarıZerdüştleri ve Sabileri (genellikle Mandaean'lerle özdeşleştirilir) " kitap ehli" olarak tanımladı. Yüksek Orta Çağ'ın başlangıcına doğru, İslam'ın iki büyük mezhebi olan Sünni ve Şiidoktrinleri katılaştı ve islami dünyanın teolojik olarak bölünmelerini meydana getirdi. Bu eğilimler Fatımi ve Eyyubi dönemlerine kadar devam edecekti.

Siyasi olarak, Abbasi Halifeliği üniter bir İslami monarşiye dönüştü. Devletin birliği için bölgesel Saltanat ve Emirliklerin varlığı, geçerliliği veya yasallığı kabul edildi.[188] Endülüs Emevilerinde erken dönem İslam felsefesinde İbn Rüşd, The Decisive Treatise'de bilim ve felsefenin resmi Eş'ari teolojisinden kurtuluşu için bir gerekçe sağlayan bir argüman sundu; bu nedenle İbn Rüşd, modern laikliğin öncüsü olarak kabul edilmiştir.[189][190]

Abbâsîlerin erken dönemi (750–813)değiştir

HâlifelerSeffâhMansûrMehdîHâdîHârûn ReşîdEmîn
Yıllar750–754754–775775–785785–786786–809809–813
786–809 yılları arasında hüküm süren beşinci Abbâsî hâlifesi Harûn Reşid'in temsilî bir portresi.

Arap kaynaklarına göre 750 yılında Abbasi Halifeliğinin kurucusu Es-Saffah tı. Horasan eyaletinden Emevi Halifeliğine karşı büyük bir isyan başlattı. Tüm Emevi ailesini ortadan kaldırdıktan ve Zab Savaşı'nda zafer kazandıktan sonra, Şam'a yürüdü ve yeni bir hanedan olan Abbasi Halifeliğini pekiştirdi.[191]El-Mansur'unzamanında, Fars alimleri ortaya çıktı. Arap olmayan birçok insan İslam'a geçti. Emeviler, cizyetoplamaya devam edebilmek amacıyla din değiştirmeyi aktif olarak engellediler. İslam 750'de kendi topraklarında yaşayanların %8'ini oluşturuyordu. Mansur'un saltanatının sonunda bu %15'e ulaştı. Adı "kurtarıcı" anlamına gelen Mehdi, babası ölüm döşeğindeyken halife ilan edildi. Bağdat, Mehdi'nin saltanatı sırasında çiçek açtı ve dünyanın en büyük şehri oldu. Arabistan'dan, Irak, Suriye, İran, uzak Hindistan ve İspanya'dan göçmenleri kendine çekti. Bağdat, artan Müslüman nüfusun yanı sıra Hristiyanlara, Yahudilere, Hindulara ve Zerdüştlere de ev sahipliği yapıyordu. Babası gibi El-Hadi [192] de halkına açıktı ve vatandaşların Bağdat'taki sarayda kendisine hitap etmesine izin verdi. O, "aydınlanmış bir hükümdar" olarak kabul edildi ve Abbasi seleflerinin politikalarını sürdürdü. Kısa yönetiminde, askeri çatışmalar ve iç entrikalarla boğuştu.

Harun el-Reşid'in hüküm sürmesiyle askeri çatışmalar azaldı.[193] Saltanatı, bilimsel, kültürel ve dini refah ile belirginleşti. Beyt al-Hikma("Bilgelik Evi") kütüphanesini kurdu ve saltanatı sırasında sanat ve müzik gelişti. Bermekiler ailesi, Halifeliğin kurulmasında belirleyici bir danışmanlık rolü oynamıştı, ancak Reşid'in yönetimi sırasında gözden düştüler.[194]

Al-Emin, Halifeliği babası El-Reşid'den aldı, ancak kardeşleri için yapılan düzenlemelere uymayarak Dördüncü Fitne'ye yol açtı. El-Me'mun'un generali Tahir bin Hüseyin, El-Emin'i idam ederek Bağdat'ı aldı.[195] Savaş, hanedan için prestij kaybına yol açtı.

Bölgesel güçlerin yükselişi

Abbâsî Hâlifeliği'nin parçalanmasından doğan bölgesel güçlerin haritası. 
     Endülüs Emevîleri
     İdrîsîler
     Rüstemîler
     Ağlebîler
     Tolunoğulları / İhşîdîler
     Karmatîler
     Büveyhîler / Tâhirîler
     Zeydîler / Ziyârîler
     Hamdânîler / Mervânîler / Ukayliler
     Sâmânîler
     Saffârîler / Beluçlar
     Sâcoğulları / Şirvanşahlar

Abbasi yönetimi kısa süre sonra KıptilerHint-Persler veTürkler arasında üçlü bir çekişmeye kapıldı.[187] Büyük bir imparatorluğu yönetmenin maliyeti çok fazlaydı.[196] Türkler, Mısırlılar ve Araplar Sünni, Persler, Türk topluluklarının büyük bir kısmı ve Hindistan'daki prenslerin birçoğu Şii idi. İslam'ın siyasi birliği dağılmaya başladı. Abbasi halifelerinin etkisi altında, Müslüman dünyasında bağımsız hanedanlar ortaya çıktı ve halifeler bu hanedanları meşru olarak Müslümanlar olarak tanıdılar. Birincisi, Halife Memun'un saltanatı sırasında kurulan Horasan'daki Tahiriler'di. Benzer hanedanlar arasında Seferiler, Samaniler, Gazneliler ve Selçuklular vardı. Bu süre zarfında astronomi, şiir, felsefe, bilim ve matematik alanlarında ilerlemeler kaydedildi.[197]

Abbâsîlerin yükselme dönemi (813–940)değiştir

Abbâsîler döneminin ikinci yarısında, yaklaşık olarak 13. yüzyılda yazıldığı düşünülen Arapça bir el yazması.

El-Emin'in ölümü üzerine El-Me'mun Halife oldu. Me'mun, hükümdarlığı döneminde Abbasi imparatorluğunun topraklarını genişletti ve isyanlarla uğraştı.[198] Me'mun, Harun tarafından Horasan'a vali olarak atanmıştı. İktidara gelmesinden sonra Tahir'i askeri vali olarak atadı. Tahir ve ailesi İran siyasetine yerleştiler ve güçlendiler, Tahiri ailesinin yükselen gücü bir tehdit haline geldi.

Me'mun, gücü merkezileştirmek için çalıştı. Mehdi, İslam'ın koruyucusu olduğunu ve aynı zamanda halifenin doğru olanı ilan etme yetkisine sahip olduğunu iddia etti. Ulema, Memun'un saltanatı sırasında siyasi bir güç olarak ortaya çıktı. Ulemave belli başlı İslam fıkıh ekolleri Memun döneminde şekillenmiştir. Buna paralel olarak, Sünnilik bir kanunlar dini olarak tanımlanmaya başladı. Sünni ve Şii İslam arasındaki doktrinel farklılıklar daha belirgin hale geldi. Din alimleri, Me'mun'un ölümünden dört ay önce 833'te başlattığı Abbasi engizisyonu olan Mihna'da haddini aştığını ileri sürdüler.[199]

Me'mun rejimi sırasında sınır savaşları arttı. İyi ve hoşgörülü davrandığı birçok dinden alimleri Bağdat'ta topladı. En ünlü el yazmalarını toplamak için Bizans İmparatorluğu'na bir elçi gönderdi ve onları Arapçaya tercüme ettirdi.[200] Bilim adamları simyayı ortaya çıkardı. Halife, ölümünden kısa bir süre önce, 832'de Mısır'ı ziyareti sırasında, bilgi ve hazine aramak için Büyük Giza Piramidi'nin ihlal edilmesini emretti. İşçiler, gelenekle bilinen orijinal girişin bulunduğu yere yakın tünel kazdılar. Al-Memun daha sonra Tarsus yakınlarında şüpheli koşullar altında öldü ve yerine oğlu Abbas ibni Me'mun yerine üvey kardeşi Al-Mu'tasım geçti.

Halife olarak El-Mu'tasım, Me'mun'un Tyana'daki askeri üssünün derhal dağıtılmasını emretti. Hurrami isyanlarıyla karşı karşıya kaldı. Bu halifenin karşılaştığı en zor sorunlardan biri, Babak Horramdin'in devam eden ayaklanmasıydı. Mu'tasım isyancıları yendi ve önemli bir zafer kazandı. Bizans imparatoru Theophilus, Abbasi kalelerine saldırdı. Mu'tasım, Anzen Savaşı için Theophilus'un güçlerini mağlup eden Al-Afşin'i gönderdi. Dönüşünde, kendisini ve haleflerini Türk komutanlarına ve köle (Gılman) askerlerine (Memluk sisteminin habercisi olarak) güvenmeye zorlayan ciddi bir askeri komplonun farkına vardı. Hürremiyye, sonraki halifelerin saltanatları sırasında yavaş yavaş düşüşe geçmesine rağmen, hiçbir zaman tam olarak bastırılamadı. Mu'tasım'ın yaşamının sonlarına doğru Filistin'de bir ayaklanma oldu, ancak isyancıları yendi.

Al-Mu'tasim'in saltanatı sırasında, Tahiri hanedanı iktidarda büyümeye devam etti. Tahiriler, birçok haraç ve gözetim işlevinden muaf tutuldular. Bağımsızlıkları doğuda Abbasilerin gerilemesini sağladı. Mu'tasım ideolojik olarak üvey kardeşi Me'mun'u takip etti. Selefinin "Mutezile" mezhebine verdiği desteği sürdürdü ve muhalefete karşı acımasız işkenceler yaptı. Arap matematikçi El-Kindi, Mu'tasım tarafından işe alındı ve Halife'nin oğluna ders verdi. El-Kindi, Hikmet Evi'nde hizmet etmiş ve halifenin himayesinde Yunan geometrisi ve cebir alanındaki çalışmalarına devam etmişti.[201]

Al-Vasık babasının yerine geçti. Arabistan, Suriye, Filistin ve Bağdat'taki muhalefetle ilgilendi. İsyanlar, Arap halkları ile Türk orduları arasındaki uçurum sonucunda isyanlar çıktı. İsyanlar bastırıldı, ancak Türk kuvvetlerinin güç kazanmasıyla iki grup arasındaki düşmanlık büyüdü. Halife Bağdat isyancılarının infazına bizzat katıldı. Ayrıca Bizanslılarla bir esir değişimi sağladı. Vasık, sanatçıların yanı sıra bilim adamlarının da hamisiydi. Kişisel olarak müzik yeteneği vardı ve yüzden fazla şarkı bestelediği biliniyor.[202]

Samarra Ulu Camii'ndeki minare .

Vasık yüksek ateşten öldüğünde, Mütevekkil onun yerine geçti. Mütevekkil'in saltanatı birçok reform için hatırlanır ve altın bir çağ olarak görülür. Abbasilerin son büyük halifesidir; ölümünden sonra hanedan düşüşe geçti. El-Mütevekkil, Mihne'yi bitirdi. Samarra'nın doğuya doğru uzantısının bir parçası olarak Samarra Ulu Camii'ni[203] inşa etti. Hükümdarlığı sırasında azınlıklara karşı eylemlerinde yansıtıldığı gibi, dini tartışmalara dahil oldu. Şii tarzı hac ziyaretlerini durdurmak için gerçekleştirilen bir eylem olan Hüseyin türbesi'nin yıkılmasında somutlaşan baskıyla karşı karşıya kaldı. İsyanları bastırmak ve yabancı imparatorluklara, özellikle de Sicilya'yı Bizanslılardan ele geçirmek için savaşlara öncülük etmek için Türk devlet adamlarına ve köle askerlerine güvenmeye devam etti. Mütevekkil bir Türk askeri tarafından öldürüldü.

Cinayete karışmış olmasına rağmen, Türk hizbinin desteğiyle aynı gün Hilafet'e El-Müntasır geçti. Türk gurubu, Müntasır'ın kardeşlerini babalarının öldürülmesinin intikamını almaktan korkarak uzaklaştırdı. Her iki kardeş de tahttan feragat beyanları yazdı. Hükümdarlığı sırasında, Müntasır Hasan ve Hüseyin'in mezarlarına hac yasağını kaldırdı ve Bizanslıları yağmalaması için Vasıf'ı gönderdi. El-Muntasir bilinmeyen nedenlerle öldü.

Türk beyleri, halefini seçmek için bir konsey topladılar ve El-Musta'in'i seçtiler. Araplar ve Bağdat'taki batılı askerler bu seçimden memnun kalmadılar ve saldırdılar. Ancak Hilafet artık Arap seçimine değil, Türk desteğine bağlıydı. Müslümanların Hristiyanlara yönelik başarısız kampanyasının ardından insanlar, Türkleri, dini felakete uğratmak ve Halifelerini öldürmekle suçladılar. Türkler Bağdat'ı kuşattıktan sonra, Musta'in, Al-Mu'tazz lehine çekilmeyi planladı, ancak O'nun emriyle öldürüldü. Mu'tazz, Türkler tarafından tahta çıkarıldı ve iktidara gelen en genç Abbasi Halifesi oldu.

Yüksek Abbasiler



<br /> hukuk
Four constructions of Islamite law
Erken Abbasiler



<br /> Edebiyat ve Bilim

El-Mu'tazz'ın etrafı birbirini kıskanan gruplarla çevriliydi. Samarra'da Türkler Berberiler ve Faslılarla sorunlar yaşarken, el-Musta'in'i destekleyen Bağdat'taki Araplar ve Persler her ikisine de eşit nefretle bakıyorlardı. Al-Mu'tazz, kardeşleri Al-Mu'eiyyad ve Abu Ahmed'i ölüme mahkum etti. Hükümdar onları pervasızca harcadı ve bu Türklerin, Afrikalıların ve Perslerin isyanına neden oldu. Al-Mu'tazz bundan kısa bir süre sonra görevden vahşice alındı. El-Mühtedi sonraki halife oldu. Türkler gücü elinde tutmasına rağmen, önceki halifelere kıyasla sağlam ve erdemliydi. Türkler, yükselişinden kısa bir süre sonra onu öldürdüler. Al-Mu'temid, büyük ölçüde sadece isim olarak bir hükümdar olmasına rağmen hükümdarlığı 23 yıl boyunca devam etti. Zanj İsyanı'ndan sonra, Mu'temid, el-Muvaffak'ı kendisine yardım etmesi için çağırdı. Bundan sonra, Muvaffak isim dışında her şeye hükmetti. Hamdanî hanedanı, 890 yılında halifeler tarafından Anadolu'da Mardin'e vali olarak atandığında Hamdan ibn Hamdun tarafından kuruldu. Mu'temid daha sonra otoriteyi oğlu el-Mu'tadid'e devretti ve bir daha asla iktidara gelmedi. Tuluniler, bu dönemde ayrılarak İslami Mısır'daki ilk bağımsız devlet oldular.

El-Mu'tedid, Hilafet'i ustalıkla yönetti. Mısır halifeye bağlandı ve Mezopotamya yeniden düzene girdi. Şiilere karşı hoşgörülüydü ama Emevi cemaatine karşı o kadar adil değildi. Mu'tedid cezalarında gaddardı. Musul'daki Haricilerin lideri, Haricilerin günahkar olarak kınandığı ipek bir kaftan içinde Bağdat'ta dolaştırıldı ve sonra çarmıha gerildi. Mu'tedid'in ölümü üzerine, bir Türk cariyesinden olan oğlu Al-Muktafi, tahta geçti.

Muktafi cömertliği ve babasının gizli hapishanelerini (Bağdat terörü) ortadan kaldırmasıyla halkın gözdesi oldu. Onun saltanatı sırasında Hilafet, Karmatlar gibi tehditlerin üstesinden geldi. Muktafi'nin ölümü üzerine, vezir daha sonra Al - Muktadir'i seçti. Muktedir'in saltanatı, biri diğerinin düşüşü veya suikastı üzerine yükselen on üç Vezir'in sürekli değiştiği bir iktidar idi. Uzun saltanatı İmparatorluğu en alt noktasına getirdi. Afrika kaybedildi ve Mısır kaybedilmek üzereydi. Musul bağımlılığını attı ve Yunanlar savunmasız sınırlara saldırdılar. Doğu, fiilen bağımsız olanlar da dahil olmak üzere, resmiyette halifeliği tanımaya devam etti.

Erken Bağdat Abbasileri döneminin sonunda, Bizans sınırı Bulgarlar tarafından tehdit edilirken İmparatoriçe Zoe Karbonopsina Al-Muktadir ile ateşkes için baskı yaptı.[204] Bu sadece Bağdat'ın düzensizliğine eklendi. Halk tarafından hor görülmesine rağmen, Al-Muktedir ayaklanmalardan sonra tekrar iktidara getirildi. Muktedir sonunda şehir kapılarının dışında öldürüldü, bunun üzerine saraylılar kardeşi El-Kahir'i seçti. O daha da kötüydü. Tahttan çekilmeyi reddetti, kör edildi ve hapse atıldı.

Oğlu Ar-Radi iktidarı sadece bir talihsizlik çağlayanı olarak yaşadı. Dindarlığı için övüldü. Emirlerin emiri unvanıyla iktidardaki fiili yönetici İbn Raik'in aleti oldu. İbn Raik hükûmetin dizginlerini elinde tuttu ve adı halk dualarında Halife'ninkiyle birleştirildi. Bu dönem civarında, halk tarafından desteklenen Hanbeliler, aslında bir tür 'Sünni engizisyon' kurdular. Radi, genel olarak (Cuma ayininde nutuk çeken, meclisler toplayan, filozoflarla iletişim kuran, günün sorunlarını tartışan, Devlet işlerinde danışmanlık yapan, sadaka dağıtmak veya zalim memurların şiddetini azaltmak için çalışan gerçek halifelerin sonuncusu kabul edilir. Böylece Erken Bağdat Abbasileri sona erdi.

930'ların ortalarında, Mısır'ın İhşidileri, Abbasiler adına vali olarak konumlarını yansıtan Arapça "Wali" unvanını taşıdılar, İlk vali (Muhammed bin Toğaç Al-Ihşid) Abbasi Halifesi tarafından atandı. Ona ve soyuna 30 yıl boyunca valilik verdiler. İhşid soyadı, "prens" için Sogdca' bir kelimedir.

Ali ibn Būyah ve kardeşi el-Hassan ve Aḥmed 930'larda Büveyhiler konfederasyonunu kurdular. Taberistanlı Ziyārīler'in hizmetinde bir asker olan Ali, Yakut adlı bir Türk generalini yenmek için 934'te Bağdat'tan bir ordu toplamayı başardı. Sonraki dokuz yıl içinde üç kardeş, halifeliğin geri kalanının kontrolünü ele geçirdi. Büveyhiler büyük toprak kazanımları elde ettiler. Fars ve Cibalfethedildi. Bûyidler Kerman (967), Umman (967), Cezīre (979), Taberistan (980) ve Gürgan'ı (981) almadan önce Orta Irak 945'te teslim oldu. Ancak halifenin Bağdat'taki sözde otoritesini kabul ettiler. Büveyhiler sonrasında yavaş yavaş düşüşe geçti, konfederasyonun parçaları dağıldı ve kendi yönetimleri altındaki yerel hanedanlar fiilenbağımsız hale geldi.[205]

Abbâsîlerin orta dönemi (940–1094)değiştir

El Muttaki Dirhemi

Orta Bağdat Abbasilerinin başlangıcında, Hilafet çok daha önemsizdi. Emir al-umara Baykam, halefi seçmek üzere yerel ileri gelenleri bir araya getirmek üzere sekreterini Bağdat'a göndermekle yetindi. Seçim Al-Müttaki'ye düştü. Baykam, bir av partisinde yağmacı Kürtler tarafından öldürüldü. Bağdat'ta devam eden anarşide İbn Raik, Halife'yi Musul'a kaçmaya ikna etti. İbn Raik'i öldürdüler. Hamdani Nasır'üd Devle, Bağdat'a doğru ilerledi ancak paralı askerler ve iyi organize olmuş Türkler onları püskürttü. General Tüzün emir al-umaraoldu. Yeni bir komplo halifeyi tehlikeye attı. Hamdani birlikleri, Ed-Devle'nin Musul'a ve ardından Nusaybin'e kaçmasına yardım etti. Tüzün ve Hamdaniler çıkmaza girdi. Al-Muttaki, Rakka'daydı ve tahttan indirildiği yer olan Tüzün'e hareket ediyordu. Tüzün, kör Halife'nin kuzenini El-Müstakfi unvanıyla halefi olarak atadı. Tüzün, yeni halife ile birlikte Büveyhi hanedanına ve Hamdânîlere saldırdı. Tüzün kısa süre sonra öldü ve yerine generallerinden biri olan Ebu Cafer geçti. Büveyhiler daha sonra Bağdat'a saldırdı ve Ebu Cafer saklanmak için Halife ile kaçtı. Büveyhi Sultan Muiz ud-Devle, Halife'yi Emir'e gönüllü teslim olmaya zorlayarak komutayı devraldı. Sonunda, Al-Mustakfi kör edildi ve görevden alındı. Şehir kaosa sürüklendi ve Halife'nin sarayı yağmalandı.[206]

Önemli Orta Abbasi Müslümanları

Büveyhiler Bağdat'ı ele geçirdiğinde El Muti halife oldu. Halifelik kurumu gerçek güçten yoksun bırakıldı ve Şii ayinleri kuruldu. Büveyhiler bir asırdan fazla bir süre Bağdat'ta kaldılar. Büveyhi saltanatı boyunca Halifelik en düşük seviyedeydi, fakat yine de İberya dışında dini olarak tanındı. Büveyhi Sultan Mu'izz al- Devle'nin kendi güvenliğinden ve başkentte ve ötesinde isyan korkusundan hareketle bir Şii Halifesini tahta çıkarması engellendi.[207]

Halife, Al-Ta'i, Suriye'de Fatımiler, Türkler ve Karmatiler arasındaki hizipler arası çekişmeler üzerinde hüküm sürdü. Hanedanı dağıldı. Abbasi sınırları, yalnızca küçük sınır devletleri tarafından savunulmuştur. Irak'ın Buyid emiri Baha' al-Devle, 991'de al-Ta'i'yi görevden aldı ve Kadir'i yeni halife ilan etti.[208]

Kadir'in halifeliği döneminde Gazneli Mahmudimparatorluğu gözetti. Gazneli halifelere karşı dostça davrandı ve bu sebeple Hindistandaki zaferleri Bağdat minberlerinden coşku ve minnetle ilan edildi. El-Kadir, Şiiliğe karşı Sünni mücadeleyi besledi ve Bağdat Manifestosu ve Kuran'ın yaratıldığı doktrini gibi "sapkınlıkları" yasadışı ilan etti. Mu'tezile'yi yasakladı ve rasyonalist Müslüman felsefesinin gelişimine son verdi. Bu ve sonraki dönemde İslam edebiyatı, özellikle Fars edebiyatı, Büveyhilerin himayesinde gelişti.[209]1000 yılına gelindiğinde, küresel Müslüman nüfus, yüzde 10'luk Hristiyan nüfusa kıyasla dünyanın yaklaşık yüzde 4'üne tırmanmıştı.

Al-Ka'im'in saltanatı sırasında, Büveyhi hükümdarı sık sık başkentten kaçtı ve Selçuklu hanedanı güç kazandı. Tuğrul, Suriye ve Ermenistan'ı ele geçirdi. Daha sonra Başkent'e gitti ve orada iyi karşılandı. Bahreyn Karmati devleti El-Hasa'da çöktü. Arabistan, Fatımilerden kurtuldu ve tekrar Abbasilerin manevi yönetim yetkisini kabul etti. El-Muktedi, saltanatı sırasında Selçuklu fethinin genişleyen yelpazesi boyunca Halifeliğin tanındığı Selçuklu Sultanı Melik-Şah I tarafından onurlandırıldı. Sultan, Halife'nin devlet işlerine müdahalesini eleştirdi, ancak Orta Bağdat Abbasilerinin sonuncusunu görevden almadan önce öldü.[210]

Geç dönemde Abbâsîler (1094–1258)değiştir

Geç Bağdat Abbasileri, Haçlı Seferlerininbaşlangıcından Yedinci Haçlı Seferine kadar hüküm sürdüler. İlk halife El-Müstazhir'di. Ülkedeki iç çekişmelere ve Suriye'deki Birinci Haçlı Seferinerağmen siyasete ilgisi yoktu. Toulouse Kontu IV. Raymond, Malazgirt Savaşı'nda kaybederek Bağdat'a saldırmaya çalıştı. Müslüman nüfus, 1100 yılına kadar yüzde 11 olan Hristiyan nüfusa karşı yüzde 5'e yükseldi. Kudüs haçlılar tarafından ele geçirildi ve katliam yapıldı. Vaizler, trajediyi ilan etmek ve insanları Mescid-i Aksa'yı Franklardankurtarma amacıyla halkı harekete geçirmek için hilafet boyunca seyahat ettiler. Sürgün kalabalığı kafirlere karşı savaş için toplandı. Ne Sultan ne de Halife batıya bir ordu göndermedi.[209]

II. Mahmud Doğu'da savaşa girerken, Müsterşiddaha fazla bağımsızlık elde etti. Mazyadilerin (Beni Esad) generali Hille emiri Dubeys ibn Sadaka [211]Busra'yı yağmaladı ve padişahın genç kardeşi Giyadüddin Mesud ile birlikte Bağdat'a saldırdı.

Dubeys, Zengi hanedanının kurucusu Zengikomutasındaki bir Selçuklu ordusu tarafından ezildi. Mahmud'un ölümünü, oğlu Davud, yeğeni Mes'ud ve atabey II. Tuğrul arasında bir iç savaş izledi. Zengi, Halife ve Dubaylar tarafından teşvik edilerek Doğu'ya geri çağrıldı ve orada yenildi. Halife daha sonra Musul'u başarılı bir şekilde üç ay boyunca kuşattı, Mes'ud ve Zengi'ye direndi. Yine de bu, halifeliğin askeri canlanmasında bir dönüm noktasıydı.[212]

Zengi Şam'ın 1134'te ele geçirilmesi sonra [213]Suriye'de operasyonlar yaptı. Musterşid, Selçuklu sultanı Mes'ud'a saldırdı ve esir alındı. Sonra da öldürülmüş olarak bulundu.[214] Oğlu El-Raşid, Selçuklu Türklerinden bağımsızlığını kazanamadı. Zengi, Dubays'ın öldürülmesi nedeniyle kendisine rakip bir Saltanat kurdu. Mes'ud saldırdı; Halife ve Zengi, başarıdan ümidi keserek Musul'a kaçtı. Padişah yeniden iktidara geldi, bir meclis toplandı, Halife tahttan indirildi ve amcası, Muktefi'nin oğlu yeni halife olarak atandı. Ar-Rashid, İsfahan'a kaçtı ve Haşhaşiler tarafından öldürüldü.[209]

Selçuklu Türkleri arasında devam eden ayrılık ve çekişmeler, el-Muktafi'nin Irak ve Bağdat'ta kontrolü sürdürmesine izin verdi. Muktafi, 1139'da Nasturi patriği III. Abdişo'ya koruma verdi. Haçlı Seferi şiddetlenirken, Halife Bağdat Kuşatması'nda (1157) Selçuklu II. Muhammed'e karşı Bağdat'ı başarıyla savundu. Sultan ve Halife, Zengi'nin haçlılara karşı yardım çağrısına cevaben adamlarını gönderdi, ancak onların hiçbiri Haçlılara direnemediler.

Bir sonraki halife El-MüstencidSelahaddin'inkuruluşundan 260 yıl sonra Fatımi hanedanını yok ettiğini gördü ve böylece Abbasiler yeniden galip geldi. El-Mustadi, Selahaddin Abbasilere biat ederek Mısır padişahı olduğu dönemde hüküm sürdü.

An-Nasır, Halifeliği eski baskın rolüne geri döndürmeye çalıştı. Tikrit'ten Körfez'e kadar kesintisiz olarak Irak'ı elinde tuttu. Kırk yedi yıllık saltanatına, esas olarak Tatar şefleriyle hırslı ve yozlaşmış ilişkiler ve hanedanını sona erdiren Moğolları tehlikeli şekilde çağırması damgasını vurdu. Oğlu Ez-Zahir, kısa bir süre halifelik yaparak öldü ve An-Nasır'in torunu El-Müstansırhalife oldu.

Haçlılar ve Eyyûbîler (1099–1250)

Haçlı Seferleri ve Reconquista (1096–1492)

Katolik Hristiyanlar 1096'da başlattıkları Birinci Haçlı Seferi'ni, 1099'da kutsal şehir Kudüs'ü ele geçirerek ve şehri savunmaya çalışan Müslümanlar ve Yahudileri kılıçtan geçirerek sonlandırdılar.
Hattin Savaşı'ndan sonra Selahaddin ve Lüzinyanlı Guy
Haçlı Seferleri Listesi <br /> Erken periyot <br /> · Birinci Haçlı Seferi1095-1099 <br /> · İkinci Haçlı Seferi1147-1149 <br /> · Üçüncü Haçlı Seferi1187-1192 <br /> Düşük Dönem <br /> · Dördüncü Haçlı Seferi 1202-1204 <br /> · Beşinci Haçlı Seferi 1217-1221 <br /> · Altıncı Haçlı Seferi 1228-1229 <br /> Geç dönem <br /> · Yedinci Haçlı Seferi 1248-1254 <br /> · Sekizinci Haçlı Seferi 1270 <br /> · Dokuzuncu Haçlı Seferi 1271-1272

8. yüzyıldan başlayarak, İber Hristiyan krallıkları Endülüs'ü Moors'tan geri almayı amaçlayan Reconquista'ya başlamıştı. 1095'te Hristiyan kuvvetlerinin İspanya'daki fetihlerinden ilham alan ve Doğu Roma imparatorundan Doğu'da Hristiyanlığın savunmasına yardım etmesi için kendisine çağrı yapılan Papa II. Urban, Batı Avrupa'dan EdessaAntakyaTrablus ve Kudüs'ü ele geçiren Birinci Haçlı Seferi çağrısında bulundu.[231]

Haçlı Seferleri'nden sonra, Hristiyan Kudüs Krallığıortaya çıktı ve bir süre Kudüs'ü kontrol etti. Sonraki 90 yıl boyunca Kudüs Krallığı ve diğer küçük Haçlı krallıklarıLevant'ın karmaşık siyasetinin bir parçasını oluşturdu. Şirkuh'un1169'da Fatımi egemenliğini sona erdirip Suriye ile birleştirmesinden sonra, Haçlı krallıkları bir tehditle karşı karşıya kaldı ve yeğeni Selahaddin 1187'de bölgenin çoğunu geri aldı ve Haçlıların elinde birkaç liman kaldı.[232]

Üçüncü Haçlı Seferi'nde Avrupa'dan gelen ordular Kudüs'ü geri almayı başaramadı. Christian Reconquista Endülüs'te devam etti ve sonunda 1492'de Granada'nın düşüşüyle tamamlandı. Haçlı Seferlerinin düşük döneminde, Dördüncü Haçlı Seferi Levant'tan Konstantinopolis'e kaydı ve Doğu Roma İmparatorluğu'nu (şimdi Bizans İmparatorluğu) doğudaki Türk halklarına karşı uzun mücadelelerinde daha da zayıflattı. Ancak Haçlılar, İslami halifelere zarar vermeyi başardılar; Malmesbury'li William'a göre, onların Hristiyan âlemine daha fazla yayılmalarını engellediler,[233]Memlükler ile Moğolların hedefi haline getirdiler.

Moğol dönemi (1200–1500)

Yedinci Moğol İlhanlı hükümdarı Gazan Han'ın bir çadırın içinde Kur'an'ı incelediğini tasvir eden bir illüstrasyon. (14. yüzyılın ilk çeyreği; Berlin Eyalet KütüphanesiBerlin, Almanya)

Bu devirde, İranlı tasavvuf şairi ve mistik Celaleddin Rumi(1207-1273), Allah'tan "indirildiğine" inandığı şaheseri Mesnevî'yi yazmış ve onu Mesnevi'yi doğru açıklaması olarak anlamıştır.[236] (p97)

Çeşitli modern bilim adamlarına göre, Moğol ve Türk halklarının çoğunluğu, 10 ve 14. yüzyıllar arasında Fars ve Orta Asya kültürü[235][237] ve Sufi Müslüman gezgin mistiklerin (fakirler ve dervişler) vaazları yoluyla [235][235][238] süzülmüş bir Müslümanlığı benimsemişlerdi. Türkler ve Moğollar, aşırı çileci Sufilerin uygulamaları ile Türk-Moğol Şamanlarının uygulamaları arasında benzerlikler buldular.[235][235][238] [239] Türk ve Moğol Müslümanlar, yerli dinleri olan geleneksel Türk-Moğol Şamanizminin unsurlarını İslam'ın Türk sentezi içinde birleştirdiler,[240][241][242] ve bu, diğer Müslüman toplumların uygulamalarından belirgin şekilde ayrışan yeni İslami yorumun parçası haline geldi.[239]

Son yıllarda, yerli Türk-Moğol Şamanizmi ile İslam arasındaki bağdaştırma fikrine meydan okundu. İslam hakkında bir "ortodoks" doktrini tanımlama veya uygulama yetkisinin olmaması nedeniyle, bazı modern bilim adamları, 16. yüzyıldan önce İslam'ın önceden belirlenmiş inançları olmadığını, yalnızca uygulamaları öngördüğünü iddia ediyorlar.[235] Bu nedenle, İslam öncesi yerel Türk-Moğol Şamanizminin parçalarını tek tanrılı İslam inancına entegre etmek heterodoksi değil, yaygın bir uygulamanın devamıydı.[236] (p20-22)

Türk Müslümanlığında önemli bir değişiklik kadınların statüsündeydi. Arap kültürünün aksine, Türk-Moğol gelenekleri, kadınları toplumda daha yüksek bir değerde tutuyordu. [239] Türk ve Moğol halkları da tasavvuf çilesi ile geleneksel Şamanik uygulamaları arasında çarpıcı benzerlikler bulmuş olmalı.[235][238] [239] Türk-Moğol Şamanizmi, AnadoluOrta Asya ve Balkanlar'daki Ortodoks Müslümanları etkiledi ve Aleviliğin üretiminde etkili oldu. [239] Sonuç olarak, bugüne kadar yaygınlığını koruyan kutsal doğa, ağaçlar, hayvanlar ve yabancı doğa ruhları gibi birçok Şaman geleneği ve inançlar gerçekten İslami olarak algılandı. [239]

14. yüzyıla kadar Sünni ve Şii uygulamalar iç içe geçmişti. Ali ibn Abi Talib ve Cafer el-Sadık(sırasıyla birinci ve altıncı Şii İmamlar) gibi Şii İslam tarihiyle ilişkilendirilen şahsiyetler, Müslüman inananların " Gayb'ı " anlamaları için neredeyse evrensel bir rol oynuyordu.[236] (p24) Sünni, Şii ve heterodoks İslami inançlar arasında keskin bir ayrım yoktu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️