İncirop (Bunium ferulaceum)maydanozgiller (Apiaceae) ailesinden.Antik çağlarda bitkinin tıbbi amaçlarla kullanıldığına dair bilgiler mevcuttur. Dioskorides'in eserlerinde, "bounion" olarak adlandırılan bitkinin dalak, böbrek, mesane ağrılarına iyi geldiği, idrar söktürücü ve doğum sonrası kalıntılarını attırıcı olarak kullanıldığı belirtili
- Dioskorides gibi antik yazarların metinlerinde adı geçen bitkinin, idrar söktürücü ve âdet söktürücü olarak kullanıldığı bilinmektedir.
- Dalak, böbrek ve mesane ağrıları gibi çeşitli rahatsızlıklarda kullanılmıştır.
İNCİROP
Erzurum’un Ruslar tarafından üçüncü işgaliydi. Şehir de, insanlar da gerçekten yorulmuşlardı artık. Tıpkı Yemen’de yedi yıl askerlik yaptıktan sonra köyüne dönen Hacı Numan gibi. Hac farizasını da o zamanlar yerine getirmişti.
köyün çıkışına gelmişti ki karşı tarladaki görüntü karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Tarla yeriyle incirop otu doluydu. Küçüklüğünü hatırladı birden. Bu ottan çok yemişliği vardı. Fındık büyüklüğünde, dışı kahverengi kaplı ama içi tatlı mı tatlı bir yumru kökü vardı inciropun. Sonra babaannesinin anlattıkları geliverdi hemen aklına. Hacı Numan dokuz, on yaşlarındayken elinde inciroplarla babaannesinin yanına gittiğinde onun “Oğul, bilir misin, bu otun köklerini geçmişte kıtlık zamanında büyüklerimiz soyup haşlayıp sıktıktan sonra rapatayla tandıra vurmuşlar. Bir nevi ekmek pişirmişler bu ottan.” tarzındaki cümlelerini anımsadı. Yüzünde gülücükler belirdi. Heyecanla inciropları toplamaya başladı. Karabekir Paşa Erzurum’u kurtarana kadar akşam topladıkları inciroplar sabaha yeniden çıktı. Bu; kendisiyle uğraşana, kendisine muhabbet besleyene toprağın gülmesinden başka bir şey değildi.
Muhammet TANG
❌❌❌❌❌❌
Türkçe adı
Dilimizde incirop ve topalak adları ile bilinmektedir.
Türk Uygarlığındaki yeri
Bûnîyûn (بونيون), bitkinin Antik Yunancadaki karşılığı olan bounion (βούνιον)’dan alınmıştır. Yaprakları kerefes yapraklarına, çiçekleri torak otuna, tohumları bence benzediği belirtilen bitki(ler)den, âdet söktürücü, idrar söktürücü ve düşük sonrası kalıntıların atılmasında faydalanılmış, ayrıca dalak, mesane ve böbrek ağrısı ile sıraca vakalarında kullanılmıştır. Bu bilgiler iki farklı bitkiden derlenmiştir, bunun nedeni iki bitkinin Yunanca isimlerinin yakın olmasıdır.
Kaynağımızdaki bilgileri düzeltmek amacıyla mezkûr iki bitkiyi aşağıya çıkartıyoruz: Dioscorides, bounionun, dalak, böbrek ve mesaneye faydalı olduğunu, doğum sonrası kalıntıları atıcı ve idrar söktürücü olarak yararlanıldığını; pseudobounionun ise karın ağrısı, ağrılı idrar, yan ağrısı ve guatr vakalarında kullanıldığını belirtmiştir.
Bu maddeye Pimpinella cretica taksonu dâhildir. © Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.245.
Tarihi
Gövde parmak kalınlığında ve dört köşelidir. Yaprakları kerevize benzer ancak daha narin olması nedeniyle kişnişe daha yakındır. Çiçekler anason çiçeklerine benzer. Tohumları kokuludur ve Hyoscyamus tohumlarından daha küçüktür. İdrar söktürücüdür. Doğum sonrası kalıntıları çeker. Dalak, böbrek ve mesane için uygundur. DI 4-123.
Tarlalar ve ormanlık alanlarda görülen bitki umumiyetle mayıs ve haziran ayları arasında çiçek açmaktadır
Etimoloji
Cins adı Antik Yunanca yer fıstığı anlamına gelir ve bu bağlamda cinsin toprak altındaki yumrusuna işaret etmektedir. Gerçekte yer fıstığı olarak bilinen bitki, başka bir maydanozdiller türü olan Conopodium majus olup bu bitki Batı Avrupa’ya özgüdür. Bazı kaynaklarda ise bir turpgiller cinsi olan Bunias ile bağlantılı olabileceği kaydedilmiştir. Tür adı Latince Ferula gibi anlamına gelir ve bu doğrultuda türün Ferula (çakşır) cinsi ile benzerliğine işaret etmektedir. James Edward Smith’in özgün tanımında benzerliğe ilişkin detay verilmemiştir.
Gıda
Kök çiğ ya da pişirilerek tüketilmiştir.
Etimoloji
Cins adı Antik Yunanca yer fıstığı anlamına gelir ve bu bağlamda cinsin toprak altındaki yumrusuna işaret etmektedir. Gerçekte yer fıstığı olarak bilinen bitki, başka bir maydanozdiller türü olan Conopodium majus olup bu bitki Batı Avrupa’ya özgüdür. Bazı kaynaklarda ise bir turpgiller cinsi olan Bunias ile bağlantılı olabileceği kaydedilmiştir. Tür adı Latince Ferula gibi anlamına gelir ve bu doğrultuda türün Ferula (çakşır) cinsi ile benzerliğine işaret etmektedir. James Edward Smith’in özgün tanımında benzerliğe ilişkin detay verilmemiştir.
Gıda
Kök çiğ ya da pişirilerek tüketilmiştir.
Etimoloji
Cins adı Antik Yunanca yer fıstığı anlamına gelir ve bu bağlamda cinsin toprak altındaki yumrusuna işaret etmektedir. Gerçekte yer fıstığı olarak bilinen bitki, başka bir maydanozdiller türü olan Conopodium majus olup bu bitki Batı Avrupa’ya özgüdür. Bazı kaynaklarda ise bir turpgiller cinsi olan Bunias ile bağlantılı olabileceği kaydedilmiştir. Tür adı Latince Ferula gibi anlamına gelir ve bu doğrultuda türün Ferula (çakşır) cinsi ile benzerliğine işaret etmektedir. James Edward Smith’in özgün tanımında benzerliğe ilişkin detay verilmemiştir.
Gıda
Kök çiğ ya da pişirilerek tüketilmiştir.
Atol,
Attol,
Adol,
İncirop,
Bunium microcarpum (Umbelliferae).
Gıncırop,
Tombul,
Hatol,
Topalak, Kara Topalak (Silifke yöresinde verilen ad).
(Ferulaceum)
Gece biten,
Çayır çömezi,
Domuzağırşağı,
Çakmuz,
İlkbaharda yetişen, fındık büyüklüğünde, kökü yenebilen bir ot.
İlkbaharda kırlarda ve tarlalarda yetişen otsu bir bitkidir. Yumruları siyah ve beyaza yakın renkte olmak üzere iki çeşittir.
Siyah yumrular nohut gibi yuvarlak, beyaza yakın renkli yumrular ise badem gibi yassıdır. Kahverengi bir kabukla kaplı fındık büyüklüğündeki beyaz tatlımsı kökü yenir.
❌❌❌❌❌❌❌❌❌❌❌❌❌
Bu toprakların insanı yaşadığı doğal çevrenin binlerce yıllık her türlü kültürünü tarihi, kültürel, manevi mirasını
yemlik ve dağ soğanı ile kaygana, incirop, kuzukulağı tıpkı askerde komandoların ayakta kalabilmek doğal ortamda belli bir süre hayattan tecrit edilip doğa ile baş başa kalıp hayatta kalma eğitiminin çocukluk dönemi tatbikatıdır.
Bu konuyla alakalı bitkilerin dilini anlatan güzel bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyoruz “1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Clee Backster,
Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster. Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi. Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti. Bitki çılgınca galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster. “Nasıl yani?” dedi kendi kendine, “Bitki düşüncelerimi mi okudu?”.
Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya. Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyulan acıyı da hissediyordu bitkiler. Hatta kilometrelerce ötede olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri de hissediyordu. Hatta korkudan baygınlık bile geçiriyordu.
Bayan botanikçinin bitkileri kurutup ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı Backster, bayanı görünce bitkilerin korkudan bayıldıklarını. bitkiler sadece hissetmiyor, aynı zamanda hafızaları da var. Ve Amerika’da bazı adlî vakalarda bitkilerin şahitliğine başvurulmaya başlandı. Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyordu çünkü yalan nedir bilmiyorlardı. Bu çalışmalar makale olarak yayınlanmaya başlayınca dünyanın dört bir yanından bilim adamları konu üzerinde çalışmalara başladılar. Sonuçlar akıl almaz.
Koparılmış bir yaprak, kendisine güzel sözler söylenmesi durumunda normal yapraktan aylarca daha uzun süre canlı kalabiliyor. 120 km mesafedeki bir acıyı, sevinci hissedebiliyor.
İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hafızasına kaydedebiliyor. Aynı zamanda bu bilgileri diğer bitkilerle de paylaşıyor. Kendisine kötü davranılan bitki üzüntüsünden intihar bile ediyor.
Yanındaki bitkinin susuz kalması durumunda kendi suyunu onunla paylaşıyor. Bitkiler, bütün canlılarla iletişim kurma konusunda bizim hayallerimizin ötesinde bir hassasiyete sahip. Her biri doğanın bir parçası.
Kaynak: Bitkilerin Gizli Yaşamı, Peter Tompkins/Christopher Bird, 1973, Sungur Yayınları, Çev: Sulhi Dölek. Derleyen: Osman Kutlu Esendemir”
XXXXXXXXX
Dersim’de bir şifacı: Saniye İldeniz
BİTKİLER VE DOĞA
Şifa geleneğinin temelini oluşturan bitkilerin dikkatli kullanılması gerektiğini belirten İldeniz, babaannesinden öğrendiği birçok yöntemi aktarıyor. Sirkenin geçmişte hastalıkların tedavisinde nasıl kullanıldığını şu sözlerle dile getiriyor:
“Sirke, yan etkisi olmadığı için yaralardan egzamalara, hatta uyuz hastalığına kadar birçok alanda kullanılmış. Bitkileri sirkeyle yıllandırarak şifalı ilaçlar üretmişler. Cilt hastalıklarından kurşun yaralarına kadar birçok alanda kullanılırdı. Topuk çatlakları, el nasırları gibi sorunlara karşı da bitki köklerinden yapılan kremler yapılırdı. Biz de bu bilgileri günümüze kadar aktarmaya çalışıyoruz.”
Babaannem çok hevesliydi. Bahçedeki ufacık otları bile değerlendirirdi. Arının konduğu her çiçeği alacaksın, derdi. Ben arının konduğu kırk çiçeklerini tespit ettim. Onları toplayarak 41 çiçek reçeli yaptım”. Bronsit oldun mu tereyag ile biraz pembelestirip 1veya 2 kasik iciyorum bogaz enfeksiyonu gecirenlere,gercekten iyi geldigini biliyorum.Mantar basli basina antibiyotik özelligi olan bir sebze.Iskin sogardik kavanoza SIKICA bastirirdik ve üzerine limon suyu ile tamamlayip kapatirdik.Karanlik odalarda saklardik.Babaannem onunla tansiyonunu düsürdü ve seker hastasi olan babama 1 yemek kasigi surup gibi yediriyorum ayrica mide yaralarini (ülser) iyilestiriyor. Karakovan bali icine hergün bir yumurta aki karistirip,ac karnina yutsunlar.Hem genc tutuyor hemde cildi cok güzel güzellestiriyor.Ayrica saclarin uzamasi gürlesip dökülmemesi icin kullanirdi babaannem.Eylül ekim aylarinda ebemgüvecini ilik suda demleyip sargi bezi üzerine koyup,iltihaplanma,capaklanmasi olan gözlerin üzerine koyup dinlendirsinler.Damar otu, aynı zamanda sinir otu:demleyip ve üzerine limon SIKIP icsinler cünkü faydalari: ödemi atiyor,böbrekleri calistiriyor,kandaki yag oranini ve , kolesterolu düsürür.Gürüz otu: ispanak gibi bir ot kavurup yeyin.Suyu icilebilir,kurutup demliyebilir,Akciger ve karacigerin en büyük dostu.Kusma ve zehirlenmelere birbebir faydali.Yaban elmasi (kücük ve acimtirak) sirkesi karakovan baliyla fermente yapilir. zatüre ve bronsiti bitirir.Ac karnina Mide,bagirsak ve kabizlik cok iyi.Bir kasik suyla bir kasik elma sirkesini pamukla banyodan sonra yüzünü silsinler ...
“Hem kendimi hem çevremdekileri iyileştiriyorum”
Özellikle papatya, kantaron, adaçayı ve kekik gibi bitkiler, geleneksel tıbbın vazgeçilmezleri arasında. Bu bitkiler sadece hastalıkların tedavisinde değil, aynı zamanda uzu süre saklanarak şifa üretmek için kullanıyor.
Saniye İldeniz; gulik, ışkın, damar otu, devedikeni gibi birçok şifalı bitkiden krem, sirke ve farklı ürünler hazırlıyor.
“Kadınlar için cilt bakım kremleri, kolajenler, yatak yaralarına merhemler, kişiye özel değişik bakım kürleri ve çalılardan saç bakım yağları yapıyorum.” diyen İldeniz, atölyeleşme sürecini ise şöyle anlatıyor:
“Bugünkü üretimime kendi yaşadığım bir rahatsızlıktan dolayı Munzur’a yerleşmemle başladım. 14 yıl Munzur’da kaldım o sırada hem kendimi hem de çevremde olan insanları tedavi ettim. Üzüntüler, stresler, hayatımızdaki zorluklar ruhumuzu ve bedenimizi hasta ediyor. Onu tedavi etme yolunu öğrenirsek aslında her derdin bir dermanı var. Ne kadar sağlıklı bir yaşam olursa bizim için o kadar kaliteli bir yaşam olur.
https://youtu.be/mUBFMOmUwDc?si=JVfwq8cRhRk4GDDs
Rahmetli babaannem bana öğretti. Dağda, taşta gezdiği zaman beni de götürürdü, her bitkiyi bana öğretirdi. 30-40 çeşit sayabilirim. Meyve sirkesini saymıyorum çünkü hemen hemen herkes yapıyor. Önemli olan bitki sirkesi. Babaannemden öğrendiğim geleneksel tantur usülü yapıyorum. Babaannem sirkeyi çok severdi. Saçlarını sirkeyle tarardı, içerdi ve kap kacakları onunla yıkardı. Eskiden evler topraktı sirkeyi beyaz toprağa karıştırıp evin altını bize sürdürtürdü.”
“SİRKENİN ÇOK FAYDASINI GÖRDÜM”
Saniye İldeniz, gulik,(Ciris), ışkın, ebegümeci, mantar, damar otu ve yüzlerce bitkiden krem, sirke ve farklı ürünler hazırlıyor.
Hazırladığı ürünler boğaz enfeksiyonu, ülser, cilt hastalıkları, tansiyon, şeker hastalığı, saçlar için, göz rahatsızlıkları, soğuk algınlığı, böbrek ve bağırsağın düzenli çalışması ve daha birçok rahatsızlığa iyi gelen karışımlar hazırlayarak şifa geleneğini devam ettiriyor.
Sirkenin sağlığa yararları nelerdir?
“Mikrobu öldürüyor, çocuklar hasta olmaz, ağzı burnu akmaz. Metabolizmayı hızlandırıyor. Tansiyonu olana çok iyi. Kolesterolü düşürüyor, göz iltihabına, bronşite, astıma çok iyi geliyor.”
“HERKES YAPAMAZ SİRKE YAPMAK SABIR İSTEYEN BİR İŞ”
Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Aktarla köyünde yaşayan ve doğasından elde ettiği meyvelerden sirke yapan Saniye İldeniz, “Sirkeye çocukluğumdan beri bir merakım vardı. Her şeyi değerlendirmek hoşuma gidiyor. Doğamız zengin, her şey yetişiyor” dedi.
Hangi sirkeleri yapıyorsunuz?
“Örneğin kuşburnu çiçeği sirkesini yapıyorum. Hiçbir şekilde hasta olmuyorsun. Kuşburnu kendisi c vitamini faydalı bir besin ama sirkeyle iki kat artıyor. Sirkede hiçbir besinin meyvenin ve bitkinin kaybı olmuyor. Fermente olduğu için armut sirkesini görüyorsunuz ne kadar güzel bunlar dağ armudu, dağ elması tamamen ilaçsız doğada kendi kendine olan yanı dedelerimizin ektiği en az yüz yüzeli yıllık ağaç diyebilirim. Onların ektiği ve bizimde faydalandığımız meyveler bunları sirke yapıyorum. Deve dikeni sirkesi KOAH hastalığına çok iyi ama daha doğrusu baharat sirkesi çok itinayla yapılması gereken bir şey. Bir bardak çaya bir tutam atıyorsanız sirkeyi de ona göre ayarlamak gerekiyor.
https://www.facebook.com/watch/?v=1446765522339973
https://youtu.be/6B7lGtiwi84?si=m2pPhZs2P34Egc_t
İldeniz'in yaptığı sirkelerden bazıları şöyle:
"Karahindiba, armut, erik, kayısı, şeftali, ayva, palamut, alıç çiçeği, alıç, altın otu, kuşburnu, melisa, kekik, ada çayı, gül, elma, zeytin yaprağı, böğürtlen, dut yaprağı, yeşil çay, incir, nar, damar otu, deve dikeni tohumu, hibiskus, kuru dut, reyhan, nane, sarımsak, soğan, ısırgan tohumu, ceviz."
https://youtu.be/_VZxRaD4fdA?si=SbMOAnhsY1g8O88g
#################################
Sabununuzu kendiniz yapmak ister misiniz?

Doğal sabun yapımında, bir kimyasal olan kostik yerine kül kullanabilirsiniz. Sabun yapmak için ihtiyacınız olan malzemeler; kül ile birlikte bir yağ -tercihen zeytinyağı- ve bir miktar tuz. Bir de karıştırmak için tahta veya seramik kaşığa ihtiyacınız olacak. Sabunu dökmek için kalıplar da kullanabilirsiniz. Renk ve koku katmak için aromatik bitkiler ve meyveleri de yapım aşamasında katabilirsiniz.
Külle sabun nasıl yapılır?
Öncelikle bir kaba yağınızı koyarak ateşe koyun. Yağınız kaynadıktan sonra külünüzden avucunuzla yağın içerisine atın ve sürekli karıştırın. Karışım koyulaşana kadar kül eklemeye ve karıştırmaya devam edin. Koyulaşınca tuz ekleyerek biraz daha karıştırın ve altını kapatın. Aroma ekleyecekseniz tuzdan önce ekleyebilirsiniz. Kalıplarınız varsa sıcak sabunu kalıplara dökerek soğumasını bekleyin. Soğuyan sabunlarınızın katılaşması ve kuruması için gölge ve mümkünse rüzgarlı bir alanda uzun süreli beklemeye bırakın.
XXXXXXXXXX



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️