yabancıların “Golden Horn” yani “Altın Boynuz” olarak adlandırdıkları Haliç olsa gerek.
Eski Yunan dilinde boûs : inek anlamı taşır ve poros kelimesi ise yol, geçit demektir. İnek geçidi anlamını taşıyan Bosphorus ‘’İo ve Zeus’’ ile ilişkilendirilir.
İo Argos’luların Nehir Tanrısı Inachus’un kızıdır, aynı zamanda tanrıça Hera Tapınağı’nın da bir rahibesidir. Çapkınlıklarıyla tanınan, Tanrıların Tanrısı Zeus bir gün Olimpos’taki tahtından yeryüzündeki İo’yu görür ve bir kez daha aşık olmuştur.
Aşık olduğu kadınları beden ve biçim sorgulamadan elde etmeye alışkın olan Zeus, Io ile beyaz bir bulut biçimine girerek birlikte olur.

Eşinin o sırada Olimpos’ta olmadığını farkeden Hera yeryüzünde Zeus’u aramaya koyulur. Yakalanacağını bilen Zeus, İo’yu beyaz bir ineğe dönüştürür. Hera onları bulur, ancak ineğin yalnızca bir inek olduğuna inanmakta güçlük çeker ve Zeus’tan bu göz kamaştırıcı güzellikteki ineği kendisine hediye etmesini ister.
İneği bir zeytin ağacına bağlar ve Argus Panoptes’i bekçisi yapar. Yüz tane göze sahiptir Argus Panoptes, bu gözlerin bir kısmı uyusa bile bir kısmı her zaman açıktır ve her şeyi görür. İneğe dönüştürdüğü İo’ya merhamet göstermek isteyen Zeus, Hermes’i görevlendirir. Hızı, zekası ve aldatıcılığı ile tanınan Hermes, uyku tanrısı Hypnos’tan büyülü haşhaş çiçekleri alır. Bir çoban kılığında yaklaştığı Argus’a hikayeler anlatır ve haşhaş çiçeklerini yerleştirdiği kavalını çalarak Argus Panoptes’in her bir gözünü uyutur. Argus uyuduğunda, onu öldürerek İo’yu serbest bırakır.

İo inek halinde de olsa kurtulmuştur ancak Hera hiddetlidir. Kaybettiği gardiyanı Argus’un gözlerini Hera’nın sembollerinden biri olarak bilinen tavus kuşunun kuyrğuna taşır ve tavus kuşu ihtişamını bu şekilde kazanır. Öfkesi ve intikam duygusu oldukça güçlü olan Hera, İo’nun inek bedenine bir at sineği musallat eder. Bu sineğin her bir ısırığı İo’nun çaresizce oradan oraya kaçmasına sebep olur. İo kendini denize atar ve Adriyatik ile Akdeniz’in buluştuğu bu mavi sular İonia Denizi adını alır. İonia’dan yüzerek ulaştığı Avrupa’yı Asya’dan ayıran ilk su geçidi ise eski Yunan dilinde ‘’inek geçidi’’ anlamını taşıyan ‘’Bosporos’’ adını alır.
İo’nun inek formundaki yolculuğu İstanbul Boğazı’na ismini ve hikayelerinden birisini verse de burada sona ermez, Mısır’a kadar ulaşır. Burada Zeus tarafından yeniden insan formuna dönüştürülür ve Keroessa adında bir kız çocuğu dünyaya getirir. Bu kız çocuğu ise daha sonra İstanbul’un büyüleyici dokusunu zenginleştiren Bizans İmparatorluğu’na ismini vericek olan Byzas’ı dünyaya getirir.
Altın Boynuz’un Sırları (1. Bölüm) Zeus, Hera ve ineğe dönüşen güzel…
Dünya üzerindeki en güzel kentlerden biri olan İstanbul, tarihi, geçmişten günümüze gelen dokusu ve benzersiz güzellikleri ile turistlerin de ilgi kaynağı. Bu eşsiz kentin, herkesin görmek istediği noktalarından biri de yabancıların “Golden Horn” yani “Altın Boynuz” olarak adlandırdıkları Haliç olsa gerek.
Güneş doğarken ve batarken denizin “Altın” gibi parladığı ve benzersiz bir görselliğe sahip olan Haliç’e Altın Boynuz denmesinin tek nedeni, en güzel fotoğraflara arka fon olan bu görüntü değil elbette.
Romanlara, filmlere konu olan, efsaneler ile süslü bu doğal güzelliğe neden Altın Boynuz isminin verildiğini merak ediyor musunuz? O zaman tam yerine geldiniz. Şehrin en güzel manzarasını taşıyan bu bölgenin neden Altın Boynuz diye anıldığını, masallar ve efsanelere konu olan bu ismi size anlatalım istedik…
Tanrılar tanrısı Zeus ve kıskanç eşi Hera
“Altın Boynuz” ismi ile ilgili en bilinen efsane elbette Antik Yunan tanrılarına dayanıyor. Olympos Dağının zirvesinde gününü gün eden ve aşağıdaki dünyada insanların yapıp ettiklerine karışan Yunan tanrılarından en bilineni elbette, gönül maceraları ile de ünlenen baş tanrı Zeus.
Antik Yunan Mitlerinde Zeus’un adının karışmadığı bir aşk hikayesi yok gibi. Kızdığı zaman dünyaya yıldırımlar gönderen baş tanrı Zeus ile kıskanç eşi Hera’nın maceraları ise aşktan çok bir gerilim filmini andırıyor.
Efsanelere göre güzeller güzeli “İo”, Argos’luların Nehir Tanrısı Inachus’un kızı ve tanrıça Hera Tapınağı’nın da rahibesidir. Çapkın Zeus, bir gün İo’yu görür ve bu güzel genç kadın ile birlikte olmaya karar verir. Zeus, beyaz bir bulut biçimine girer, İo’ya yaklaşır, ona aşkını ilan eder ve sonunda birlikte olurlar.
Zeus oradan kaybolduğu için bir şeylerin ters gittiğini anlayan Hera, kocasını rahibesi İo ile yakalayınca, kızgınlıktan çılgına döner. İo’yu beyaz renkli bir ineğe çevirir. Hera’nın verdiği tek ceza da bu değildir elbet. İntikam almak için ineğe çevirdiği İo’ya bir at sineği musallat eder. Bu sinek İo’yu her ısırdığında güzel kız çaresizce kaçmaya başlayacaktır. Sinekten kurtulmak için başını bir sağa, bir sola toslayan İo, toprak parçalarını ayırır, derin yarıklar oluşturur. Karadeniz’in azgın suları bu yarıklardan güneye doğru akar ve İstanbul Boğazı oluşur. Avrupa ile Asya’yı ayıran boğazın “Bosporos” yani Yunan dilinde ‘’inek geçidi’’ anlamına gelmesinin sebebi de buna bağlanır.
Güzel İo’nun boynuzu ile oluşan Haliç
İo’nun boynuz darbeleri ile ortaya çıkan yerlerden biri de bugünkü Haliç bölgesidir. İo Haliç’ten kıyıya çıkar ve burada, Zeus’un kızını doğurur. Keroessa ismini koyduğu kızın adı zamanla “keros” yani “boynuz”a dönüşür. Ve bu isim İo’nun torunu Megara Kralı Byzas tarafından da bizim Haliç adıyla bildiğimiz bölgeye verilir.
Buradaki verimli topraklardan ötürü “taşı toprağı altın” gibi görülen Haliç, bu efsaneyi duyan yabancılar tarafından “Altın Boynuz” adıyla anılır…
Efsaneler Haliç’in Altın Boynuz diye anılmasının nedenini böyle anlatıyor. Siz de Kıtaların birleştiği yerde, Pera’nın kalbinde, Aspera Hotel Golden Horn’da misafirimiz olun; Altın Boynuz denilen Haliç’i kendi gözlerinizle görün ve efsaneler gerçek mi kendiniz karar verin.
Efsanelerden masallara Altın boynuz’un sırlarını anlatan yazı dizimiz devam edecek…
🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔🏔
Olimpos Dağı: Mitolojide Tanrıların Yaşadığına İnanılan Dağ
Olimpos Dağı, Yunan mitolojisindeki kutsal dağdır. Antik Yunan tanrılarının burada yaşadığına inanılıyordu.
Yunan mitolojisindeki, on yıl süren meşhur Titanlar savaşı, Tesalya ovasında Olimpos Dağı’ nın eteklerinde geçiyor. Dev kaya parçalarının havada uçuştuğu bir savaş. Kazanan evrenin hakimi olacak. Sala dei Giganti‘nin tavanında bu savaşı resmeden bir fresko bulunmaktadır. İtalyan ressam Giulio Romano tarafından yapılmıştır.
Zeus ve kardeşleri, Titanları yenerek savaşın galibi olurlar. Evrenin kontrolünü ele geçirirler. Titanları da yeraltına sürgün ederek oraya hapsederler. Kraliyer tahtını Olimpos Dağının zirvesine kurarlar ve evreni buradan yönetmeye başlarlar.
Hephaistos, Olimpos Dağı’nın korunaklı sarp geçidine bir saray inşaa eder. Bronz temel üzerinde taştan bir saray yapılır. Yerler altın ve değerli taşlarla kaplanır. Zeus, tahtını Stefani zirvesine yerleştirir. Altın avlusunda tanrılar konseyi toplanır, eğlenceler düzenlenir.
Raphael, Olimpos dağının zirvesindeki bu hayatı Roma’da Villa Farnesina’nın duvarına yaptığı freskoda resmetmiştir.
Olimpos dağının 3000 metreye kadar yükseliyor. Dağın zirvesi yılın büyük bir kısmı bulutlarla ve karla kaplanıyor. Aşağıda yaşayan halkın göremediği, ulaşamadığı bir zirve. Antik Yunanda Zeus’un tahtının bu dağın zirvesinde olduğuna inanılırdı.
Sadece Yunan mitolojisinde değil, diğer mitolojilerde de dağlar büyük önem arzediyor. Yunan mitolojisinde olduğu gibi diğer mitolojilerde de bu dağlarda geçen birçok hikaye rivayet ediliyor. Aşağıda, bu dağlardan bazılarını bulabilirsiniz.
Farklı kültürlerde kutsal olduğuna inanılan bazı dağlar:
Fuji Dağı, Japonlar için kutsal sayılıyor. Dağın isminin, Aino halkının ateş tanrıçası olan Huchi ya da Fuchi den geldine düşünülüyor. 1860’lara kadar kadınların Fuji’ye tırmanmalarına izin verilmiyordu. Çünkü, ateş tanrıçasının kadınlardan birini kıskanacağını düşünüyorlardı.
And dağları… Peru’da İncalar, bu dağların zirvesinde kurbanlarını adarlardı. And kültürünün en büyük tanrıçalarından Pachamama’nın bu dağların zirvesinde yaşadığına inanılıyordu. İnsanlar ondan bir iyilik istediklerinde, onun için hazırlanan sunağın önüne hediyeler bırakırlardı.
Meru dağı… Himalayalar. Hint inanışına göre evrenin merkezi bu dağdır. Ganj Nehri, Mert Dağı’ndan doğar.
🗻Olimpos Dağının çocukları Hira Dağının evlatlarını asla kabullenmeyecekler. Cemil Meriç
Medeniyet ancak yıkımla yok edilebilir ki yıktıkları medeniyetin yerine kendi törelerini getirsinler.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️