Plotinus (204-264), Mısır’da Lycopolis’te doğdu ve İskenderiye’de Ammoniııs Saccas’ın denetimi altında onbir yıl boyunca felsefe üzerine çalışmalarda bulundu. 243 yılında Roma’ya giderek orada bir okul kurdu; ancak elli yaşına kadar yazılarında kendi felsefesinden bahsetmedi. Ölümünden (269) sonra öğrencisi Porphyry onun yazılarını gözden geçirdi ve yayımladı. Öğretmeninin yaşamöyküsünün de bulunduğu altı adet Ennead (dokuzluk) günümüze ulaşmıştır.
Tüm oluşumun kaynağı Tanrı.
Tanrı, tüm varlıkların kaynağıdır. Bütün karşıtlıklar ve farklılıklar ondan kaynaklanmaktadır. Ancak onun kendisi çoğulcu ya da farklı bir yapıya sahip değildir. O, mutlak olarak tektir. Her şeyi kapsayan sonsuzluğu içinde Birdir: Her şeyi yaratan, ilk nedensiz nedendir. Herşey Ondan meydana gelmiştir, çoğulculuk her zaman için birliği gerektirecektir Birlik, tüm oluşumun öncelidir ve ötesindedir. Onun aşkınlığı üzerine söyleyebileceğimiz her şey yetersiz kalacaktır; çünkü ona atfedilen güzellik ve iyilik ancak onu sınırlayıcı bir işlev görebilir. Onun ne olduğunu söyleyemeyiz, yalnızca ne olmadığını söyleyebiliriz. Onu bir oluşum olarak tanımlamak olanaklı değildir. O güzellik, doğruluk, iyilik, bilinçlilik ve bunlara bağlı niteliklerin üzerindedir. Onu bir düşünüş olarak algılayamayız. Çünkü bu bir düşüşür ve düşünce gerektirmektedir.
Dünya, Tanrıdan sonra meydana gelmiş olmasına karşın, onu Tanrı yaratmamıştır Çünkü yaratım için bilinçlilik ve istenç gerekmektedir, bu da sınırlandırma anlamına gelir. Tanrı, bir dünya yaratmaya karar vermemiştir. Dünya, Tanrının evrim geçirmesiyle de oluşmamıştır. Evren, Tanrıdan ortaya çıkan bir oluşumdur. Onun sonsuz gücünü gözler önüne sermektedir . Plotinus, bu ortaya çıkışın anlamı için birkaç metafor ortaya atmaktadır. Tanrı, sonsuz kaynağından tükenmeyen bir akışın meydana geldiği bir kaynaktır, ya da Tanrı, güneşin hiçbir kayba uğramadan yaydığı ışıkların güneşidir. Plotinus, metaforlarını ilk ilkenin bağımsızlığı ve mutlak gücünü gözler önüne sermek amacıyla kullanmaktadır. Neden, onun üzerine geçmez ya da kendisini onun içinde kaybetmez, etki nedeni sınırlamaz, etki Tanrının algılaması için önkoşul değildir. Dünya, Tanrıya bağlıdır fakat Tanrı dünyaya bağlı değildir. Organik yeniden üretimdeki ebeveynler gibi, Tanrı doğumdan sonra varlığını eskiden olduğu gibi sürdürmektedir.
Işık kaynağı olan güneşten ne kadar uzaklaşırsak, karanlığa (özdeğe) o denli yakınlaşmış oluruz Yaratım, yetkinlikten yetkin olmayana düşüş anlamına gelmektedir. Oluşum skalasında ne denli aşağıya inersek, o denli yetkin olmayana, çoğulculuğa, değişime ve ayırıma ulaşmış oluruz. Daha sonraki her evre, bir önce gelenin gerekli etkisidir—onun kopyası, gölgesi ve ilmeğidir. Ancak sonraki her evre, daha yüksek seviyeye ulaşma çabası içindedir, kaynağa geriye doğru dönüş çabası yaşanmaktadır.
Oluşumun üç evresi
Meydana gelme oluşumu içinde üç temel evreden söz edilebılir 1 arı düşünce ya da zihin, 2 ruh, ve 3 özdek. Birinci evrede, Tanrının oluşumu, düşünce ve idealara bölünmektedir. Tanrı, düşünce olarak düşünülür. Arı ideal bir kozmos olarak algılanır. Düşünce ve onun ideaları, konu ve nesnesi, bu evrede tektir. Zaman ve uzam içinde ayrılmamıştır: tanrısal zihinde, düşünen ve onun düşünceleri bir ve aynıdır. Tanrının düşüncesinin, yetkin doğru olması gerektiği düşünülür. Tanrı, kendi özünden gelen düşüncelerle düşünmektedir, tanrısal zihinde, düşünce etkinliği—düşünen ve düşünce bir ve aynıdır, ayrılmamıştır Onun düşüncesi, bir ideadan başka ideaya atlayan tutarsız bir düşünce değildir. Sezgisel ve durağandır. İdealar dizgesini bir bütün olarak, bir anda kavramaktadır. Çok sayıda idea. bulunmaktadır— bunlar fenomenal dünyadaki belli başlı şeyler kadar çoktur—ve onlar birbirinden farklı farklıdır; ancak, Platon’da olduğu gibi birleşik bir dizge oluştururlar. Tanrının mutlak birliği, ilk ilke çok sayıdaki farklı ideanın bu dizgesi içinde yansıtılmaktadır.
Duyum dünyasındaki her bir belirli nesne için, Tanrı zihninde bir idea bulunmaktadır. Arı düşünce dünyası uzamsız ve zamansızdır; o, yetkin, ebedi ve uyumlu bir dünyadır. Fenomenal dünya örneğini ortaya koymaktadır. İdealar, yalnızca örnekler değildir; onlar aynı zamanda etkin nedenlerdir; daha önce gördüğümüz gibi, meydana gelme oluşumundaki her evre kendisinin ardılının nedenidir.
Tanrısal yaratımın ikinci evresinde, ruh, arı düşünceden meydana gelmektedir; bir yerde idealar ve erekler varsa, onların kendilerini gerçekleştirmelerinin araştırılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde bir şeyler üretilebilir. Bu, arı düşüncenin etkisi, görünümü ya da kopyasıdır—ve her etki ya da kopyada olduğu gibi ilkörneğinden daha az yetkin değildir. O, çok duyarlı ve zihinseldir; etkinlik ve ideaları vardır, düşünce erkine sahiptir. Ruhun iki evresi bulunmaktadır; ikinci evrede, duyum dünyası yönünde döndürülmüştür; ilkinde, düşünce olarak hareket eder ve an ideayı tasarlar; diğerinde ise özdeği bir düzene sokar ve arzuya sahiptir. Plotinus, ilk evreyi dünya ruhu olarak adlandırmaktadır, ikinci evre ise doğa olarak adlandırılır. Bazen, iki dünyaruhu varmışçasına konuşmaktadır. Bedensel varlığın bilinçsiz ruhunun oluşumu olan ikincisi, ilkinden—bilinçli ruhları—ortaya çıkmıştır.
Ruh, gücünü uygulamak arzusunu gerçekleştirmez. Üzerinde bir şey eylemde bulunmadıkça, kendi de eylemde bulunmayacak ve biçimlenmeyecektir; böylece özdeği üretir—üçüncü ve meydana gelişin en düşük seviyesi. Böyle bir özdeğin biçimi, niteliği erki ya da birliği yoktur; bu, mutlak etkisizlik ve yoksunluk, kötülük ilkesidir. O, Tanrıdan uzağa kaldırılmıştır; o, karanlıktır. Onun görüntüsünü biçimlendireme> yapabileceğimiz tek şey, değişim niteliğinin fenomenleri arasmdaki gerekli tözlerin olduğunu varsaymaktır. Bunlar duyum dünyamızdan geçip gitmektedir. Bu özdek üzerinde, dünyaruhunu içeren etkin erkler ve ruhlar bulunmaktadır ve onlar idealarla özdeştirler. Özdek üzerinde etkide bulunan bu
belirli erkler ya da ruhlar uzam ve zaman içinde bazı duyarlı nesneler üretmektedir. Onların tümü, bölünebilir dünya-ruhu içinde yer almaktadır. Ne uzayda varolmaktadır ne de dağılmışlardır. Nesnelerin uzamsal düzenlemesi yalnızca özdeğe bağlıdır; fenomenal evrenin güzelliği, düzeni ve birliği, Tanrıya geri dönüş çağrısı yapan dünya -ruhuna bağlıdır.
Plotinus, dünyanın meydana gelmesinin, doğasının gerekli bir sonucu olarak dünya-ruhundan kaynaklandığım düşünmektedir. Bu, bir oluşum olarak zaman içinde başlamıştır. Arı düşünceden dünya-ruhunun meydana gelmesi, özdeğin yaratımı, özdeğin yapılara dönüşümü, sürekli bir oluşum meydana getirecektir. Soyut düşünce evreler şeklinde çözümlenebilir. Plotinus, Aristo gibi evrenin bengiliği düşüncesindedir. Aynı zamanda, özdeğin, biçiminden yalnızca ardışık olarak alınabileceğini söylemektedir. Dünya-ruhu üzerinde etkide bulunabileceği zaman yaratmaktadır. Plotinus da, Stoacıların dönemsel yeniden oluşum öğretisini kabul etmektedir. Ancak bu görüşlerin nasıl uzlaştırılabileceğini göstermemiştir. Bu konudaki genel düşüncesi dünyanın her zaman var olduğu ve her zaman var olacağıdır. Duyum dünyası, bir bütün olarak sonsuzdur, onun yalnızca parçaları değişmektedir.
İnsan ruhu.
İnsanoğlunun ruhu dünya-ruhunun bir parçasıdır. Duyularüstü ve serbest bir yapıya sahiptir. Çıkış noktası olarak, onun oluşumundan önce, mistik bir önsezi içinde sonsuz nous tasarlamıştır o, Tanrıyı işaret etmekte ve iyiyi bilmektedir; ancak ardından gözlerini dünyaya ve insana çevirmiş-tir ve böylece düşmüştür. Bu düşüş, dünya -ruhunun arzusunun, gerekli sonucunun bir parçasıdır. Kısmen, bir duyum yaşamı için önü alınamaz bir itme gücünün sonucu, kısmen de belirli bir ruhun kendisinin parçasına bağlıdır. Ruh, bu şekilde başlangıçtaki özgürlüğünü kaybetmiştir. Bu özgürlük, duyumsallıktan uzak olarak, diğer yöne dönerek, daha yüksek doğasına bağlı oluşu içermektedir. Eğer e, bunun yapılmasında başarısız olursa, bedensel yaşam içinde takılıp kalırsa , ölümünden sonra, suçluluk derecesine bağlı olarak başka bir insan, hayvan ya da bitkinin bedenine katılacaktır. Özdeksel bedene yayılan ruh parçası, gerçek değil, yalnızca onun gölgesidir. Gerçek kendi, düşünce ve logosta bulunmaktadır; o, görevini yalnızca düşüncenin duyumsal yaşantısından geçerek Tanrıya ulaşması gerekmektedir. Ancak Tanrıya bu geri dönüş bu dünyada, yalızca çok ender durumlarda olanaklı olabilmektedir.
Gizemcilik.
Tanrı ile birliğin ereğine ulaşabilmek için, sıradan erdemler yeterli gelmemektedir. İtme gücünün ılımlılığı yeterli değildir; ruh, kendisini tüm duyumsallıktan arındırmaktadır. Kendisini beden ile olan birliğinden kurtarmak zorundadır. Bunun yanı sıra arındırmadan daha yüksek bir evre bulunmaktadır. Bu, kuramsal tasarım için bir hazırlık niteliği taşımaktadır; kuram, pratikten daha üstündür, çünkü bizi Tanrının görünümüne daha fazla yaklaştırır. En yüksek evre, Tanrı ile olan birliktir. Bu, düşüncenin yükseltilmiş türü tarafından bile gerçekleştirilemez; bu, yalnızca bir esrime (ecstasy) durumu içinde olmaktadır. Burada ruh, kendi düşüncesini aşmaktadır. Tanrının ruhu içinde kendisini kaybeder, Tanrı ile bir olur. Bu, Tanrıya mistik bir geriye dönüştür.
Bu dizge, Yunan felsefesi ile doğu dininin bir birleşimidir. Aşkın Tanrı öğretisi içinde dinsel bir yapıdır. Her şeyi algılama bakımından kamutanrıcıdır. Bir Tanrı oluşumu olarak en düşük özdeğe inilmektedir. Dinsel idealizm, ruhun son ereği için, — kalan bölümün tanrının zihninde bulunmaktadır; ve insanoğlu, bu dünyadaki kazançların ötesinde Tanrı ile olan birliğini sürdürebilmek için, kendisini duyum zincirinden kurtarmalıdır.
Plotinus çoktanrıcılığı reddetmez; tanrılar da, göksel görünümlerdir. O, ayrıca dünyasal dinlerde iyi ve üstün cinlerin varlığına inanmaktadır. Bir uzaklık içindeki fiziksel eyle miii olanaklı olduğunu düşünür; tüm evren, tinsel bir oluşumdur. Tinlerin, diğerleri üzerinde sempatik bir şekilde ey lemde bulunması gerekmektedir. Onun ardıllarının çoğu, bu boşinanları abartmış ve popüler çoktanrıcılığı savunmuşlar, Hıristiyanlık dinine saldırmışlardır.
Başlıca fikirler
BiR:
Plotinus , bölünme, çokluk veya ayrım içermeyen, tüm varlık ve yokluk kategorilerinin ötesinde, yüce, tamamen aşkın bir " Bir " olduğunu öğretti . Onun "Bir"i "var olan herhangi bir şey olamaz", ne de sadece tüm şeylerin toplamıdır (maddi olmayan varoluşa inanmama Stoacıdoktriniyle karşılaştırın), ancak "tüm var olanlardan önce gelir". Plotinus, "Bir"ini "İyi" kavramı ve "Güzellik" ilkesiyle özdeşleştirdi. (I.6.9)
Onun "Bir" kavramı düşünür ve nesneyi kapsıyordu. Kendini düşünen zekâ (nous'un noesis'i) bile ikilik içermelidir . " Bir kez 'İyi'yi dile getirdikten sonra, daha fazla düşünce eklemeyin: herhangi bir eklemeyle ve bu eklemeye orantılı olarak, bir eksiklik getirirsiniz." (III.8.11) Plotinus, Bir'e (τὸ Ἕν, to hen ; V.6.6) duyarlılık , öz farkındalık veya başka bir eylem ( ergon ) olduğunu reddeder. Aksine, onu daha fazla tanımlamakta ısrar edersek, Bir'e, onsuz hiçbir şeyin var olamayacağı salt bir potansiyel ( dynamis ) demeliyiz . (III.8.10) Plotinus'un her iki yerde ve başka yerlerde açıkladığı gibi (örneğin V.6.3), Bir'in Varlık veya öz farkındalığa sahip bir Yaratıcı Tanrı olması imkansızdır. (V.6.4)'te Plotinus, Bir'i "ışık"a, İlahi Akıl/ Nous'u (Νοῦς, Nous ; İyiliğe doğru ilk irade) "Güneş"e ve son olarak Ruh'u (Ψυχή, Psyche ) ışığı yalnızca "Güneş'ten türetilmiş bir ışık yığını" olan "Ay"a benzetmiştir. İlk ışık herhangi bir gök cismi olmadan da var olabilirdi.
Varlığın ve yokluğun da dahil olduğu tüm niteliklerin ötesinde olan Bir, dünyanın kaynağıdır—ancak herhangi bir yaratma eylemiyle değil, çünkü etkinlik değişmez, değişmez Bir'e atfedilemez. Plotinus bunun yerine çokluğun basit olmadan var olamayacağını savunur. "Daha az mükemmel" olan, zorunlu olarak, "mükemmel" veya "daha mükemmel" olandan "çıkmalı" veya ortaya çıkmalıdır. Böylece, tüm "yaratılış", daha az ve daha az mükemmelliğin ardışık aşamalarında Bir'den çıkar. Bu aşamalar zamansal olarak izole değildir, ancak zaman içinde sürekli bir süreç olarak meydana gelir.
Bir, yalnızca entelektüel bir kavram değil, deneyimlenebilen bir şeydir, kişinin tüm çokluğun ötesine geçtiği bir deneyimdir. [ 20 ]Plotinus şöyle yazar: "Onun göreceğini bile söylememeliyiz , ama gördüğü şey olacaktır , eğer gerçekten gören ile görülen arasında ayrım yapmak ve ikisinin bir olduğunu cüretkarca iddia etmemek artık mümkünse." [ 21 ]
Bir'in Tecellisi
Plotinus hiçbir eserinde Hristiyanlıktan bahsetmese de, tartışmalı olmasına rağmen, ortodoks Hristiyan ex nihilo (hiçlikten) yaratılış kavramına bir alternatif sunuyor gibi görünüyor. Yayılma metafiziği (ἀπορροή aporrhoe (ΙΙ.3.2) veya ἀπόρροια aporrhoia(II.3.11)) (kelimenin tam anlamıyla, akan bir ροη forth απο), Yaratılış metafiziğine benzer şekilde, her şeyin Varlığının kaynağı olarak Bir'in veya İlahi'nin mutlak aşkınlığını, ancak kendi doğası gereği bunların ötesinde kalmayı tanımlar. Bir, bu yayılımlardan hiçbir şekilde etkilenmez veya azalmaz, tıpkı Hristiyan Tanrı'nın Yaratılış eylemiyle hiçbir şekilde artmaması veya azalmaması gibi. Plotinus, gelişmiş Hıristiyan düşüncesinin (büyük ölçüde neoplatonik) metafiziği için önemli hale gelecek olan saygıdeğer bir benzetme kullanarak, Bir'i, kendisini azaltmadan ayrım gözetmeksizin ışık yayan Güneş'e veya yansıtılan nesneyi hiçbir şekilde azaltmayan veya başka bir şekilde değiştirmeyen bir aynadaki yansımaya benzetir. [ 22 ]
İlk yayılım Nous'tur (İlahi Zihin, Logos , Düzen, Düşünce, Akıl), metaforik olarak Platon'un Timaeus'undaki Demiurge ile özdeşleştirilir . İyiliğe yönelik ilk İrade'dir . Nous'tan , Plotinus'un Ruh'un alt ve üst yönlerini doğayla özdeşleştirerek alt ve üst olarak alt bölümlere ayırdığı Dünya Ruhuçıkar . Dünya ruhundan bireysel insan ruhları ve en sonunda varlığın en alt seviyesinde ve dolayısıyla kozmosun en az mükemmelleşmiş seviyesinde madde çıkar. Plotinus, maddi yaratılışın nihai olarak ilahi doğasını, nihayetinde Nous ve dünya ruhu aracılığıyla Bir'den türediği için ileri sürdü . Maddi şeylerde ve sonra Formlarda Bir'i İyilik veya güzellik yoluyla tanırız . (I.6.6 ve I.6.9)
Plotinus'un felsefesinin özünde dindar doğası, onun Bir ile coşkulu birliğe ( henosis ) ulaşma kavramıyla daha da açıklanabilir. Porphyry, Plotinus'un onu tanıdığı yıllar boyunca böyle bir birliğe dört kez ulaştığını anlatır. Bu, aydınlanma , kurtuluş ve birçok Doğu geleneğinde ortak olan diğer mistisizmkavramlarıyla ilişkili olabilir.
Gerçek insan ve mutluluk:
Plotinus'un felsefesi, her zaman, şeylerin olduğu gibi olmasından duydukları hoşnutsuzluk yüzünden duyuların sadece görünüşleri olarak gördükleri şeylerin ardındaki gerçekleri arayanlar üzerinde özel bir hayranlık uyandırmıştır.
Plotinus'un felsefesi: Enneadlar'dan temsili kitaplar , s. vii
Plotinus için gerçek insan mutluluğu, gerçek insanın evrendeki en iyi şeyle özdeşleşmesinden oluşur. Mutluluk fiziksel olan her şeyin ötesinde olduğundan, Plotinus dünyevi talihin gerçek insan mutluluğunu kontrol etmediği noktasını vurgular ve bu nedenle “… mutluluğu oluşturduğunu düşündüğümüz bu şeye potansiyel olarak veya etkili bir şekilde sahip olmayan tek bir insan yoktur.” (Enneadlar I.4.4) Mutluluk meselesi, Plotinus'un Batı düşüncesindeki en büyük izlerinden biridir, çünkü eudaimonia'nın (mutluluğun) yalnızca bilinç içinde elde edilebileceği fikrini ortaya atan ilk kişilerden biridir.
Gerçek insan, ruhun bedensiz tefekkür kapasitesidir ve bedensel olan her şeyden üstündür. Bundan sonra gerçek insan mutluluğunun fiziksel dünyadan bağımsız olduğu sonucu çıkar. Gerçek mutluluk, bunun yerine, Aklın bu en yüksek kapasitesinde bulunan metafizik ve otantik insana bağlıdır. "Çünkü insan ve özellikle de Yeterli, Ruh ve bedenin Çifti değildir: Kanıtı, insanın bedenden ayrılabilmesi ve onun nominal iyiliğini küçümseyebilmesidir." (Enneadlar I.4.14) Mutluluğa ulaşmış insan, odak noktası en büyük şeyler olduğu için hastalık, rahatsızlık vb. tarafından rahatsız edilmeyecektir.
Gerçek insan mutluluğu, en otantik insan tefekkür kapasitesinin kullanılmasıdır. Günlük, fiziksel eylemde bile, gelişen insanın "... Eylemi, Ruhun daha yüksek aşaması tarafından belirlenir." (Enneadlar III.4.6) Plotinus'un ele aldığı en dramatik argümanlarda bile (örneğin, Yeterli kişi aşırı fiziksel işkenceye maruz kalırsa), bunun gerçek mutluluğun metafiziksel olduğu iddiasını güçlendirdiği sonucuna varır; çünkü gerçekten mutlu bir insan, işkence gören şeyin bilinçli benlik değil, yalnızca bir beden olduğunu anlar ve mutluluk devam edebilir.
Plotinus, eudaimonia'ya ulaşmış bir kişi hakkındaki anlayışının kapsamlı bir tanımını sunar . "Mükemmel yaşam" akıl ve tefekküre hükmeden bir insanı içerir. (Enneadlar I.4.4) Mutlu bir kişi, Plotinus'un çağdaşlarının çoğunun inandığı gibi, mutlu ve üzgün arasında sallanmayacaktır.
Örneğin Stoacılar, zihinsel olarak yetersiz veya uykuda olan birinin mutlu olma yeteneğini sorgular (mutluluğun tefekkür olduğunu varsayarak). Plotinus bu iddiayı göz ardı eder, çünkü ruh ve gerçek insan uyumaz veya zaman içinde var olmaz, ayrıca eudaimonia'ya ulaşmış yaşayan bir insan, sadece fiziksel alemdeki bedenin rahatsızlığı yüzünden en büyük, en otantik kapasitesini kullanmayı aniden bırakmaz. "...Yeterlinin iradesi her zaman ve sadece içe dönüktür." (Enneadlar I.4.11)
Genel olarak, Plotinus için mutluluk "... bu dünyanın yollarından ve şeylerinden bir kaçış"tır (Theaet. 176) ve en yüce olana, yani Formlara ve Bir'e odaklanmaktır.
Plotinus mutluluğu içsel bir şekilde yaşamak (içsellik veya kendi kendine yeterlilik) olarak görüyordu ve bu, bedenlenmiş arzuların nesnelerine bağlanmanın tersiydi.
Henozis:
Henosis, klasik Yunancada mistik "birlik", "birlik" veya "birlik" anlamına gelen kelimedir. Platonculukta ve özellikle neoplatonculukta , henosis'in amacı gerçeklikte temel olanla birliktir: Bir ( τὸ Ἕν ), Kaynak veya Monad . Plotinus'un henoloji üzerine yazılarında belirtildiği gibi , kişi Bir'i kavrayabileceği veya onunla birleşebileceği tabula rasa , boş durum durumuna ulaşabilir. Bu mutlak sadelik, nous'un veya kişinin daha sonra çözüldüğü, tamamen Monad'a geri emildiği anlamına gelir.
Burada Plotinus'un Dokuzluları içinde Monad, demiurge'un üzerindeki İyi olarak adlandırılabilir. Monad veya dunamis (kuvvet) tekil bir ifadeye sahiptir (irade veya iyi olan bir); her şey Monad'da yer alır ve Monad her şeydir ( panteizm ).
Tüm bölünmeler Bir'de uzlaştırılır; tekilliğe ulaşmadan önceki son aşama, ikilik (dyad) olarak adlandırılır, Monad, Kaynak veya Bir'de tamamen uzlaştırılır (bkz. monizm ). Her şeyin tek kaynağı veya tözü olarak Monad her şeyi kapsar. Sonsuz ve belirsiz olarak her şey dunamis veya birde uzlaştırılır.
Plotinus'ta nous olan demiurge veya ikinci yayılımdır. Gücü (potansiyel veya Bir) enerji veya maddi dünya olarak adlandırılan ikili olarak tezahür ettiren "algılayan" ve dolayısıyla buna neden olan demiurge (yaratıcı, eylem, enerji) veya nous'tur. Nous varlık olarak; varlık ve algı (zekâ) ruh ( Dünya Ruhu ) denen şeyi tezahür ettirir.
Plotinus için Henosis, eserlerinde, meditasyon yoluyla bilincin ontolojik sürecinin tersine çevrilmesi (Batı zihninde tefekkür etmemek ) olarak tanımlanıyordu; birey (varlık) içinde hiçbir düşünce ( Nousveya demiurge ) ve hiçbir bölünme ( dyad ) yoktu.
Plotinus öğretilerini yalnızca Platon'u Aristoteles'le değil , aynı zamanda çeşitli seyahatleri sırasında kişisel olarak temas kurduğu çeşitli Dünya dinleriyle de uzlaştırmak için yazmıştır . Plotinus'un eserleri , maddeyi bir yanılsama (var olmayan) olarak reddettikleri için çileci bir karaktere sahiptir. Madde, gerçek veya aşkınbir karaktere veya öze, töze veya ousia'ya (οὐσία) sahip olmayan, madde varlığının özsel bir parçası olarak görüldüğü için kesinlikle içkin olarak ele alınmıştır. Bu yaklaşıma felsefi İdealizm denir .
Biz ona ruhumuzdan üfledik.~Tahrim,12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️