Periferik sinir sistemi (PSS), merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik) dışındaki tüm sinir ağını oluşturan bir sistemdir. Görevi, vücudun duyu organlarından beyne bilgi iletmek ve beyinden gelen komutları kaslara ve organlara ileterek hareket, his ve iç organ fonksiyonlarını kontrol etmektir. PSS, duyusal, motor ve otonom (istem dışı) sinirleri içerir ve vücudun her yerine ulaşarak merkezi sinir sistemi ile vücut arasındaki iletişimi sağlar.
İnsanda sinir sistemi iki kısımda incelenir. Bunlardan biri beyin ve omuriliği kapsayan merkezi sinir sistemidir. İkincisi ise beyin ve omurilik haricinde vücutta bulunan sinir lifleri ve sinir düğümlerini (gangliyonları) içeren periferik sinir sistemidir.
Periferik sinirler beyin ve omuriliği vücuda bağlar. Bu sinirler duyu, hareket, koordinasyon gibi fonksiyonları kontrol eder. Ayrıca kalp, bağırsak gibi iç organlara, salgı bezlerine, kan damarlarına dal verirler.
Periferik sinir sistemi başlıca iki tip fonksiyon görür. Somatik sinir sistemini oluşturan lifleri istemli kas kasılması ve duyu sinyallerini taşır. Otonomik sinir sistemini oluşturan lifleri ise bilinçli kontrol olmadan gerçekleşen kalp atışı, tansiyon, terleme, sindirim gibi fonksiyonlarla alakalıdır.
Merkezi sinir sistemi kafatası ve omurga tarafından travmalara karşı korunaklıdır. Ayrıca kan-beyin bariyeri denilen bariyer sayesinde moleküler düzeyde de buraya ulaşabilen maddeler süzgeçten geçer. Periferik sinir sistemi ise bu korumalardan mahrumdur. Periferik sinir lifleri hassas yapılardır ve çeşitli nedenlerle zedelenebilirler. Travma, aşırı kullanım, ilaç yan etkisi, şeker hastalığı, vitamin eksikliği gibi faktörler bunlardan bazılarıdır. Brakiyal pleksus yaralanması, peroneal sinir yaralanması (ayak bileğinde kuvvetsizlik), karpal tünel sendromu (el bileğinde sinir sıkışması) periferik sinir yaralanmalarına örnek verilebilir.
Periferik Sinir Yaralanması Nedenleri
Sinirin travma sonucu doğrudan kesilmesi veya yırtılması (laserasyon)
Şeker hastalığına bağlı sinir hasarı (diyabetik nöropati)
Aşırı alkol tüketimine bağlı sinir hasarı
Enfeksiyon (zona)
Periferik Sinir Yaralanması Belirtileri
Şiddetli, dinmeyen ağrı, yanma, karıncalanma, uyuşma hisleri veya duyu hissinin tam kaybı, kas güçsüzlüğü gibi belirtiler olur.
Vücutta tek bir sinir lifi yaralanmışsa mononöropati olarak adlandırılır. Çok sayıda sinir lifi etkilenmişse polinöropati denilir.
Tanı
Tıbbi öykü ve fizik muayene tanının temelidir. Elektronöromiyografi (EMG ve sinir iletim çalışmaları) testleri perfierik sinirlerin fonksiyonel durumunu değerlendirmeyi sağlar. Bilgisayarlı tomografi, MRG, MRG-nörografi gibi görüntüleme yöntemleri hasarın yeri ve şiddeti hakkında fikir verebilir.
Yaralanma Derecesi
Travmatik periferik sinir yaralanmaları Sunderland sınıflamasına göre beş dereceye ayrılır.
Birinci derece: Yaralanma bölgesinde geri dönebilir düzeyde iletim bloğu vardır. Ameliyat gerekmez. Birkaç saatten birkaç haftaya kadar değişen sürede kendi kendine düzelir.
İkinci derece: Sinir lifi içinde aksonların devamlılığı bozulmuştur. Genelde ameliyat gerekmez.
Üçüncü derece: Aksonlar ve sinir lifi içindeki destek yapılar hasara uğramıştır. İyileşme sürecini kestirmek zor olabilir. Ameliyat sırasında sinir iletim çalışması yapılması sinir grefti gerekip gerekmediğini belirleme açısından yararlı olabilir.
Dördüncü derece: Akson ve çevre dokulardaki hasar fazladır, skar dokusu oluşur. Skar dokusu sinirin yeniden uzamasını ve iyileşmesini önler. Ameliyat sırasında yapılan elektriksel testler sinir lifinden hiçbir elektriksel iletim olmadığını gösterir. Sinir greft ameliyatı yapılır.
Beşinci derece: Genelde kesi ve şiddetli gerilme yaralanmalarında görülür. Sinir lifi ikiye ayrılmıştır. Tamir edilmesinin tek yolu ameliyattır.
Diğer bir sınıflama Seddon sınıflamasıdır. Buna göre hafiften ağıra üç derece tanımlanmıştır. Birinci derece (nöropraksi), aksonal bütünlük bozulmadan sinir iletiminin bozulduğu durumu ifade eder. İkinci derece (aksonotmezis) aksonun bozulduğu fakat etrafındaki bağ dokusunun devamlılığının korunduğu bir durumdur. Üçüncü derece (nörotmezis) ise bağ dokusu ile beraber tüm sinir lifinin koptuğu duruma karşılık gelir.
Tedavi
Sinir hasarının yeri ve derecesine göre farklı tedaviler uygulanır. Hafif yaralanmalarda fizik tedavi, ortez kullanımı, ilaç tedavisi gibi yöntemler tercih edilir. Fizik tedavide eklem tutukluğu ve kas erimesini önlemek için çeşitli egzersizler yapılır. Elektrik stimülasyonu ile kasların erimesi önlenebilir. Ortez kullanımı ile eklemler uygun pozisyonda tutularak iyileşmeye destek olunabilir. Daha ağır yaralanmalarda ameliyat gerekebilir. Ameliyatlarda sinir tamiri, sinir greftleme, serbest kas transferi, açık dekompresyon gibi farklı teknikler vardır. Ameliyat sonrası maksimum faydayı elde edebilmek için fizik tedavi programı uygulanmalıdır.
İsrâiliyat kaynaklı efsanevî bir dev. Yahudilik ve Hıristiyanlık'tan İslâm kaynaklarına geçtiği kabul edilen bilgiler için kullanılan terim. Câhiliye Arapları'nda efsanevî bazı varlıklara verilen
Ûc b. Unuk, İsrâiliyat kaynaklı efsanevî bir devdir.
İslâmî kaynaklarda bu varlığın adı hakkında Ûc (Âc) b. Ûk (Anak / Anâk) şeklinde farklı rivayetler de vardır. Muhammed b. Ahmed el-Ezherî doğrusunun Ûc b. Ûkolduğunu belirtmektedir.(Tehzîbü’l-luġa, III, 49; krş. Tâcü’l-arûs, “avc” md.)
Bazı kaynaklarda ise Unuk’un (Anâk) onun annesi, Uk’un da babası olduğu nakledilmektedir.(Sa‘lebî, s. 241; Kisâî, s. 233)
Fîrûzâbâdî’ye göre Ûk, Ûc et-Tavîl’in babasıdır ve bu kelimenin Unuk şeklinde kullanımı yanlıştır. (Ķāmûs, “avķ” md.)
İlk müfessirlerden Mukātil b. Süleyman onun adını Ûc b. Anâk bint Âdem olarak vermektedir.(Tefsîr, I, 291- 292)
Kâ‘b el-Ahbâr’ın naklettiğine göre Ûc’un babası Hâbil’i öldüren Kābil, annesi de Kābil’in kız kardeşi Anâk’tır. Ûc hakkındaki rivayetlerin İsrâiliyat kaynaklı olduğunda şüphe yoktur. Eski Ahid’de yer yer devlerden, bu arada Nefilim (Nefhilim: iri adamlar) adı verilen eski zamanlarda yaşamış zorba ve meşhur adamlardan söz edilmektedir. (Tekvîn, 6/4)
İbrani mitolojisinden doğan Efsanevî dev. Halk arasında yaygın adıyla Uc olarak bilinmektedir.
Bazı erken dönem hıristiyan kutsal metni yorumcuları Tekvîn’deki (6/2) “Tanrı oğulları” ifadesini Şît oğulları ya da Sethianlar, aynı yerdeki “insan kızları”nı ise Kābil soyundan gelen kızlar şeklinde açıklamışlar, Şît oğulları veya Sethianlar’ın Kābil soyundan gelen bu kızlarla evliliklerinden bir dev ırkının (Nefilim) doğduğunu ileri sürmüşlerdir (Tubach, s. 191).
İbrani mitolojisinden doğan Efsanevî dev. Halk arasında yaygın adıyla Uc olarak bilinmektedir.
Efsanenin en yaygın varyatına göre; Hz. Adem'in kızlarından birinin çocuğudur. Zalim ve acımasızdır. 3600 sene yaşamıştır. Boyu 3333 arşından, eni de 400 arşından uzundur. Hz. Nuh zamanında, tufan esnasında gemide olmadığı halde ölmemiştir. Kimi riavyetlre göre gemiye binmek istemiş ama Hz. Nûh onu gemiye almamıştır. Kimi rivayetlere göre ise Tufanla kabaran sular onur topuk kemiğine ancak ulaşabilmiştir. Uzun boyun sayesinde okyanusun dibinden tuttuğu balıkları güneşte pişirebilmektedir. Kavmine zarar vermek istediği için Hz. Musa tarafından öldürülmüştür.
Osmanlı halk hikayeleri başta olmak üzere İslam folklorunda skça adından söz ettiren dev yaratığın adı İsrâiliyat içeren bir çok tefsirde ve kısas-ı enbiyâ tarzı ktiaplarda yer alır. Tefsir kitapları devin varlığını Hadislere dayandırmaktadırlar ama İslam Alimlerinin çoğunluğunun ittifakı bu hadislerin mesnedsiz olduğu yönündedir. Ki söz konusu hadisler, Hz. Peygamber'e isnad edilmekszin, İbn Ömer veya îbn Abbas'a isnadla, mevkuf haber olarak yansıtılmıştır.
Söz konusu kaynaklarda adında dahi ittifak edilemeyen Uc, hakkında bugüne dek kalme alınmış en bilimsel ve detaylı makale TDV İslam Ansiklopedisinde yayınlanan Nebi Bozkurt'un makalesidir.
Nebi Bozkurt; Ûc b.Unûk efsanesi hakkında şu bilgileri vermektedir. (makalenin tamamını ve kaynaklarını (bu linkte bulabilirsiniz)
İslâmî kaynaklarda bu varlığın adı hakkında Ûc (Âc) b. Ûk (Anak / Anâk) şeklinde farklı rivayetler de vardır. Muhammed b. Ahmed el-Ezherî doğrusunun Ûc b. Ûk olduğunu belirtmekte, bazı kaynaklarda ise Unuk’un (Anâk) onun annesi, Uk’un da babası olduğu nakledilmektedir. Fîrûzâbâdî’ye göre Ûk, Ûc et-Tavîl’in babasıdır ve bu kelimenin Unuk şeklinde kullanımı yanlıştır.
İlk müfessirlerden Mukātil b. Süleyman onun adını Ûc b. Anâk bint Âdem olarak vermektedir (Tefsîr, I, 291- 292). Kâ‘b el-Ahbâr’ın naklettiğine göre Ûc’un babası Hâbil’i öldüren Kābil, annesi de Kābil’in kız kardeşi Anâk’tır. Yirmi yaşında iken babası, 200 yaşında iken annesi ölmüştür. Ûc, annesini öldürmek isteyen şeytana engel olmuş, bunu gören annesi de uzun ömürlü ve güçlü olması için ona dua etmiş ve bu dua kabul edilmiştir. Ûc’un 3300 veya 23.333 arşın boyunda olduğu ve 3000 yıl yaşadığı nakledilmektedir...
Denizler yükseldiğinde ancak topuklarına kadar çıkmakta, yürüdüğünde toprak titremekte, ağladığında gözlerinden akan yaşlar bir nehir oluşturmakta, günde bir defa iki iri fil yemekte, deniz kenarında iken elini uzatarak balık yakalayıp onları güneşe tutarak kızartmakta, susadığında ağzını dayadığı nehrin akıntısını kesmekte, yılda sadece iki defa uyumaktadır. Hz. Nûh’a gemi yapımında kereste taşıyarak yardım etmiş, tûfan onun ancak topuklarına veya dizlerine kadar ulaşmıştır.
Nemrud zamanında çok gururlanıp gökleri idare etmeye kalkmış ve cezalandırılmıştır. Taberî'nin Tevrat ehlinden naklen verdiği bilgiye göre Nûh tûfanından gemiye binenlerin dışında sadece Ûc b. Unuk kurtulmuştur (CâmiǾu’l-beyân, XV, 316).
Rivayete göre tûfanda Hz. Nûh’un yanına gelerek kendisini gemiye almasını istemiş, fakat Nûh, “Git ey Allah’ın düşmanı! Seni gemiye alma emri almadım” diyerek onu geri çevirmiştir.
Diğer bir rivayette ise Hz. Nûh’un ondan gemiye binmesini istediğinde, “Tabağım kadar gemine nasıl bineyim” dediği nakledilmektedir. Bir yoruma göre Ûc, Nûh’a iman etmediği halde gemi yapımında kerestenin taşınmasında yardımcı olduğu için tûfanda boğulmamıştır.
Hz. Mûsâ, Yûşa‘ b. Nûn’u hak dini tebliğ için Firavun’a gönderince Firavun’un yanında Ûc da bulunmaktaydı. Ûc, Firavun’un kızını almak için dev gibi kayalarla Benî İsrâil yurdunu yok etmek ister, fakat Allah oraya hüdhüd kuşunu gönderir ve hüdhüd büyük bir taşı oyarak Ûc’un boynuna geçirir, daha sonra da onun beynini oyar. Bu sırada 20 zirâ boyundaki Mûsâ, 20 arşın zıplayarak 20 arşın boyundaki asâsı ile Ûc’un ancak topuğuna erişebilir ve onu öldürür.
Diğer bir rivayete göre Hz. Mûsâ on iki kabileden seçtiği on iki temsilciyi arz-ı mev‘ûda gönderdiğinde Ûc b. Unuk onları başının üzerindeki odun demetinin içine koyarak hanımına götürmüş ve ayağının altında ezmek istemiş, ancak hanımı onları öldürmeyip gördüklerini kavimlerine anlatmaları için geri gönderilmelerini söylemiştir. On iki temsilci geri döndüğünde durumu anlatmış, İsrâiloğulları da Allah’ın emrine rağmen orada çok zorba bir kavim bulunduğunu ileri sürerek (el-Mâide 5/22) vaad edilen topraklara girmemiştir.
Bir rivayete göre ise Ûc b. Unuk öldüğünde onun Nil üzerine düşen gövdesi insanlar tarafından bir yıl köprü olarak kullanılmıştır. Bazı tefsirlere göre Ûc b Unuk, Amâlikalılar’ın reisiydi .
Nûh tûfanını ve İsrâiloğulları’nın Mısır’dan çıkışını anlatırken yukarıdaki bilgilere değinen İbn Kesîr bunların akla ve nakle aykırı hezeyanlar olduğunu, tûfanda Nûh’un oğlu boğulduğu halde Ûc’un boğulmamasının düşünülemeyeceğini, onun boyu ile ilgili rivayetlerin Âdem’in boyu ile ilgili sahih rivayetlerle çeliştiğini, bütün bunların kutsal kitaplarını tahrif eden Ehl-i kitabın fâcir ve zındıkları ile İsrâiloğulları’nın cahilleri tarafından uydurulduğunu söylemektedir.
İbn Kuteybe de söz konusu rivayetlerin cahillerin bile anlayabileceği bir yalan olduğunu, ne Resûlullah’tan ne de ashabından böyle bir şeyin nakledildiğini belirtmektedir.
İbn Kuteybe Ûc ile ilgili rivayetleri zındıkların İslâm’ı lekelemek için uydurduğunu, avamın dikkatini çekmek isteyen kıssacıların bu gibi haberlere itibar ettiğini, bunların Câhiliye Arapları’nın hurafelerine benzediğini kaydetmektedir.
Sahih hadis kaynaklarında Ûc’la ilgili rivayetlere pek rastlanmazken Şîrûye ed-Deylemî'nin Enes b. Mâlik'ten naklettiği bir rivayette ondan söz edilir. Buna göre Ûc b. Unuk 3700 yıl yaşamıştır. O denize dalıp büyük balıkları yakalıyor ve güneşte kızartıp yiyordu (el-Firdevs, III, 59).
Hz. Âdem’in boyu ile ilgili sahih rivayetler ve güneşle dünya arasındaki mesafenin uzaklığı açısından bu rivayet reddedilmiştir.
Ûc hakkındaki rivayetlerin İsrâiliyat kaynaklı olduğunda şüphe yoktur. Eski Ahid’de yer yer devlerden, bu arada Nefilim (Nefhilim: iri adamlar) adı verilen eski zamanlarda yaşamış zorba ve meşhur adamlardan söz edilmektedir (Tekvîn, 6/4).
İsrâiloğulları’nın vaad edilmiş topraklara girmek istememelerinin sebebi burada bulunan, onların yanında kendilerini çekirge sürüsü gibi gördükleri uzun boylu adamlardır ki bunlar Nefilim’den olan Anakoğulları’dır. Tevrat’ta uzunluğu 9 arşın, eni 4 arşın olarak verilen, yatağı demirden olan, Başan ülkesinin Amorî kralı Og’dan söz edilir (Tesniye, 3/11; DB, IV/II, s. 1759). Talmud ve Midraşlar’da da Ûc’a benzer Og tasvirleri yer almaktadır.
Buna göre Og, Hz. İbrâhim’in hizmetçisidir. Yaptığı hizmetlere karşılık âzat edilerek kral olmuş, krallığı esnasında altmış şehir kurmuştur.
Lût’un kaçırıldığını Hz. İbrâhim’e o haber vermiştir, fakat onun asıl niyeti Sâre’yi elde etmektir. Bu yüzden daha sonra Hz. Mûsâ tarafından öldürülmüştür. Uyluk kemiği 3 fersahtan daha uzundur. Dev cüssesi ve ağırlığı sebebiyle hayatı boyunca hep demir yatakta yatmıştır. Uzun olan sadece boyu değildir, aynı zamanda boyunun yarısı kadar eni vardır. Günde 1000 sığır yemekte ve 1000 litre su içmektedir. İsrâiloğulları’nı yok etmek için 3 fersah boyundaki bir dağı yerinden söküp başının üstüne koymuş, İsrâiloğulları’na yaklaştığında karıncalar dağı delmiş ve dağ halka gibi boynuna geçmiş, bunu gören Mûsâ eline 12 arşın boyunda bir balta almış, 10 arşın zıplayarak Og’u ancak topuğundan vurmuş ve onu öldürmüştür (Ginzberg, IV, 256-259).
Byblos’ta bulunan ve milâttan önce V. yüzyıla tarihlenen Finike yazmalarında da bu yaratıktan söz edildiği anlaşılmaktadır. Milâttan önce II. yüzyıla tarihlenen apokrif kitaplardan biri de “Ogias the Giant”tır (Devler kitabı).
mistikalem.com
❌❌❌❌❌
Nefilim (İbranice: נְפִילִים, nefilim) veya Nefiller, Yaratılış Kitabı 6:1-4’de bahsi geçen, Büyük Tufan öncesinde “Tanrı oğulları” ile “insan kızlarının” çocukları olduğuna inanılan yaratıklardı.
ÛC b. UNUK
عوج بن عنق
İsrâiliyat kaynaklı efsanevî bir dev.
İslâmî kaynaklarda bu varlığın adı hakkında Ûc (Âc) b. Ûk (Anak/Anâk) şeklinde farklı rivayetler de vardır. Muhammed b. Ahmed el-Ezherî doğrusunun Ûc b. Ûk olduğunu belirtmekte (Tehẕîbü’l-luġa, III, 49; krş. Tâcü’l-ʿarûs, “ʿavc” md.), bazı kaynaklarda ise Unuk’un (Anâk) onun annesi, Uk’un da babası olduğu nakledilmektedir (Sa‘lebî, s. 241; Kisâî, s. 233). Fîrûzâbâdî’ye göre Ûk, Ûc et-Tavîl’in babasıdır ve bu kelimenin Unuk şeklinde kullanımı yanlıştır (Ḳāmûs, “ʿavḳ” md.). İlk müfessirlerden Mukātil b. Süleyman onun adını Ûc b. Anâk bint Âdem olarak vermektedir (Tefsîr, I, 291-292). Kâ‘b el-Ahbâr’ın naklettiğine göre Ûc’un babası Hâbil’i öldüren Kābil, annesi de Kābil’in kız kardeşi Anâk’tır. Yirmi yaşında iken babası, 200 yaşında iken annesi ölmüştür. Ûc, annesini öldürmek isteyen şeytana engel olmuş, bunu gören annesi de uzun ömürlü ve güçlü olması için ona dua etmiş ve bu dua kabul edilmiştir. Ûc’un 3300 veya 23.333 arşın boyunda olduğu ve 3000 yıl yaşadığı nakledilmektedir (Sa‘lebî, s. 241; Kisâî, s. 233).
Denizler yükseldiğinde ancak topuklarına kadar çıkmakta, yürüdüğünde toprak titremekte, ağladığında gözlerinden akan yaşlar bir nehir oluşturmakta, günde bir defa iki iri fil yemekte, deniz kenarında iken elini uzatarak balık yakalayıp onları güneşe tutarak kızartmakta, susadığında ağzını dayadığı nehrin akıntısını kesmekte, yılda sadece iki defa uyumaktadır. Hz. Nûh’a gemi yapımında kereste taşıyarak yardım etmiş, tûfan onun ancak topuklarına veya dizlerine kadar ulaşmıştır. Nemrud zamanında çok gururlanıp gökleri idare etmeye kalkmış ve cezalandırılmıştır. Taberî’nin Tevrat ehlinden naklen verdiği bilgiye göre Nûh tûfanından gemiye binenlerin dışında sadece Ûc b. Unuk kurtulmuştur (Câmiʿu’l-beyân, XV, 316). Rivayete göre tûfanda Hz. Nûh’un yanına gelerek kendisini gemiye almasını istemiş, fakat Nûh, “Git ey Allah’ın düşmanı! Seni gemiye alma emri almadım” diyerek onu geri çevirmiştir. Diğer bir rivayette ise Hz. Nûh’un ondan gemiye binmesini istediğinde, “Tabağım kadar gemine nasıl bineyim” dediği nakledilmektedir. Bir yoruma göre Ûc, Nûh’a iman etmediği halde gemi yapımında kerestenin taşınmasında yardımcı olduğu için tûfanda boğulmamıştır.
⚠️Jack the Giant Slayer,Darren Lemke ve David Dobkin'in hikâyesini yazdığı 2013 yapımı Amerikan fantezi macera filmi.
❌❌❌❌❌❌❌❌❌
Ûc hakkındaki rivayetlerin İsrâiliyat kaynaklı olduğunda şüphe yoktur. Eski Ahid’de yer yer devlerden, bu arada Nefilim (Nefhilim: iri adamlar) adı verilen eski zamanlarda yaşamış zorba ve meşhur adamlardan söz edilmektedir. (Tekvîn, 6/4)
İsrâiloğullarının vaad edilmiş topraklara girmek istememelerinin sebebi burada bulunan, onların yanında kendilerini çekirge sürüsü gibi gördükleri uzun boylu adamlardır ki, bunlar Nefilim’den olan Anakoğullarıdır. (Sayılar, 13/30-33)
Tevrat’ta uzunluğu 9 arşın, eni 4 arşın olarak verilen, yatağı demirden olan, Başan ülkesinin Amorî kralı Og’dan söz edilir. (Tesniye, 3/11; DB, IV/II, s. 1759)
Talmud ve Midraşlar’da da Ûc’a benzer Og tasvirleri yer almaktadır. Buna göre Og, Hz. İbrâhim’in hizmetçisidir. Yaptığı hizmetlere karşılık âzat edilerek kral olmuş, krallığı esnasında altmış şehir kurmuştur. Lût’un kaçırıldığını Hz. İbrâhim’e o haber vermiştir, fakat onun asıl niyeti Sâre’yi elde etmektir. Bu yüzden daha sonra Hz. Mûsâ tarafından öldürülmüştür. Uyluk kemiği 3 fersahtan daha uzundur. Dev cüssesi ve ağırlığı sebebiyle hayatı boyunca hep demir yatakta yatmıştır. Uzun olan sadece boyu değildir, aynı zamanda boyunun yarısı kadar eni vardır. Günde 1000 sığır yemekte ve 1000 litre su içmektedir. İsrâiloğulları’nı yok etmek için 3 fersah boyundaki bir dağı yerinden söküp başının üstüne koymuş, İsrâiloğullarına yaklaştığında karıncalar dağı delmiş ve dağ halka gibi boynuna geçmiş, bunu gören Mûsâ eline 12 arşın boyunda bir balta almış, 10 arşın zıplayarak Og’u ancak topuğundan vurmuş ve onu öldürmüştür. (Ginzberg, IV, 256-259)
Byblos’ta bulunan ve milâttan önce V. yüzyıla tarihlenen Finike yazmalarında da bu yaratıktan söz edildiği anlaşılmaktadır. Milâttan önce II. yüzyıla tarihlenen apokrif kitaplardan biri de “Ogias the Giant”tır (Devler kitabı).
İsrâiloğulları’nın gözlerinde büyüttükleri düşmanlarının zamanla dev masallarına dönüştüğü ve İslâm kaynaklarının da bunları eleştirmekle birlikte kaydettiğianlaşılmaktadır.
İbn Kayyim el-Cevziyye ve Ali el-Kārî gibi âlimler bu tür haberlerin uydurulmasından ziyade bunların tefsir, hadis ve siyer kitaplarında yer almasının şaşırtıcı olduğunu, bu gibi rivayetlerin peygamberler ve onlara uyanlarla alay etmek için zındıklar tarafından uydurulduğunusöyler. (el-Menârü’l-münîf, s. 77; el-Esrârü’l-merfûa, s. 447-448; bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Ûc b. Unuk md.)
##################################
Goliat & Rübezahl Dev
GOLYAT (CALUT'UN) BOYU HAKKINDA
Câlût'un boyu tarih boyunca çeşitli yazar ve çevirmenler tarafından gitgide büyütülmekle birlikte; eldeki en eski belgeler olan Ölü Deniz Tomarları'nda, 1. yüzyıl tarihçilerinden Josephus'un kayıtlarında ve 4. yüzyıl Septuaginta'sında (Yunanca Eski Ahit) "4 dirsek (kübit) ve bir karış (span)" olarak verilir. Yaklaşık olarak 2 metreye denk gelen bu boy günümüz standartlarına göre devasa olmamakla birlikte Câlût çağdaşlarından yaklaşık %30 daha uzundu. Daha sonraki dönem belgelerde 6 dirsek ve 1 karış olduğundan bahsedilir ki bu da yaklaşık 3 metreye denk gelir.
Câlût Savasci Yada DEV Golyat
Tanah, Eski Ahit ve Kur'an'da bahsi geçen savaşçı dev
Câlût ya da Golyat(İbranice: גָּלְיָת; Arapça: جالوت), MÖ 11. yüzyılda yaşadığına inanılan ve Tanah, Eski Ahit ve Kur'an'da bahsi geçen savaşçı dev. İsrail Krallığı'nın gelecekteki hükümdarı Davud(İslam'da Davud peygamber) ile yaptığı ve kaybettiği düello ile bilinir.
Charles Errard'ın 'Goliath'ın Ölümünden Sonra Tanrı'ya Şükreden Davut' adlı tablosu. (fotoğraf kredisi: Wikimedia Commons)
Nihâyet Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Dâvûd da Câlût’u öldürdü. Allah Dâvûd’a hükümdarlık ve hikmet verdi; ayrıca ona dilediği pek çok şey öğretti. Eğer Allah bu şekilde insanların bir kısmı eliyle diğer bir kısmını bertaraf etmeseydi, hiç şüphesiz yeryüzü fesâda uğrar, dirlik ve düzen kalmazdı. Fakat Allah, bütün varlıklara çok büyük lutuf ve inâyet sahibidir.~Bakara,251
"Nephilim" ifadesi İncil'de üç yerde geçer. Bir kez Yaratılış Kitabı'nda, bir kez Sayılar Kitabı'nda ve bir kez de
📓 Hezekiel Kitabı'nda.
" Asilzadelerin oğulları, insan kızlarının süslendiklerini görünce, beğendiklerinden kendilerine eşler aldılar. "
Bu durumda, "soyluların oğulları" ifadesi, "bnei elohim" ifadesinin bir çevirisidir ve bu da "Tanrı'nın oğulları" olarak çevrilebilir. Ancak, bu her zaman bu şekilde çevrilmez.
İncil yorumcusu Raşi'ye göre bu ifade prenslerin ve hakimlerin oğullarını ifade ediyor.
İncil'de Nefilim'den bir sonraki bahsediş, Sayılar Kitabı'nda casusların hikayesiyle ilgilidir. Ayet şu şekildedir :
" İnceledikleri topraklar hakkında kötü bir haber yaydılar ve İsrailoğullarına şöyle dediler: 'Geçtiğimiz topraklar, sakinlerini tüketen bir topraktır ve içinde gördüğümüz insanların hepsi iri yarı adamlardır. Orada devleri, Anak oğullarını gördük, devlerden geliyorlardı. Bizim gözümüzde çekirgeler gibiydik ve onların gözünde de öyleydik .'"
Burada, "Nephilim" kelimesinin dev olarak tercüme edildiğini görüyoruz. Bu kelimenin tercümesiyle ilgili tutarsızlık burada tekrar eden bir sorundur.
İbranice'de "güçlü adamlar" ifadesinin karşılığı ya "Gibborim noflim" ya da "Gibborim Nephilim"dir.
İncil'de düşmüş melekler kimlerdir?
Düşmüş meleklerin Nefilimlerle ilişkisi konusu, özellikle Yahudi efsaneleri ve Midraş'ta bunlardan bahsedilmesine rağmen, Yahudiliğin kendisi, meleklere ilişkin geleneksel Yahudi anlayışı nedeniyle bu tür şeylerin varlığına büyük ölçüde inanmaz .
Peki ya İncil'deki diğer devler?
Nefilimlerin doğası ve İncil'deki bahisleri bir kenara bırakılırsa, İncil'deki devlerle ilgili konu çok daha karmaşıktır .
Genel olarak, çeviriye bağlı olarak, metinde Goliath'ın yüksekliğine ilişkin iki ana tahmin , Goliath'ın dört arşın ve bir karış (6 fit 9 inç veya 2,06 metre) veya altı arşın ve bir karış (9 fit 9 inç veya 2,97 metre) olduğudur. İlki, Ölü Deniz Parşömenleri ve Josephus'un yazıları da dahil olmak üzere en eski metinlerdir ve çok daha muhafazakar bir tahmindir.
Devler Kitabı
İncil'de devlerden son bir kez bahsedilmesi, Enoch Kitabı, Jubileler Kitabı vb. gibi apokriflerde bulunmalarından kaynaklanmaktadır. Ancak, dikkate değer bir kitap diğerlerinden sıyrılmaktadır, binlerce yıldır var olduğu bilinen ve Ölü Deniz Parşömenleri arasında yer alan Devler Kitabı .
Bu kitap, Gözcüler veya Grigori olarak bilinen düşmüş melekleri ele alır. İnsanlarla olan torunları Nefilim veya Rephaim veya hatta Gibborim olarak bilinirdi.
Ancak bu metinler hala apokriftir ve Yahudi kanonunda kabul edilmemiştir.
Sizden öncekiler, kuvvet bakımından sizden daha güçlü.-Tevbe,69
Rübezahl, Çekya ile Polonya arasındaki sınır boyunca uzanan Dev Dağlar'ın folklorik bir dağ ruhudur. Kendisi Alman, Polonya ve Çek folklorunda pek çok efsaneye ve masallara konu olmuştur.
Kuyruklu bir iblis olarak Rübezahl (Rübenczal), ilk bilinen tasviri Martin Helwigtarafından 1561'de yapılmıştır.Berlin'deki Märchenbrunnen Çeşmesi'ndeki Rübezahl heykeli
İsmin kökeni açık değildir. Bir yorum, Johann Karl August Musäus'un Rübezahl Adını Nasıl Aldı adlı öyküsünden gelir ; bu öyküde Rübezahl'ın şalgam seven bir prensesi ( Almanca : Rüben , tekil Rübe ) nasıl kaçırdığı anlatılır.
bazı erken dönem İngiliz yazarları ismini "Number Nip" (yani, "şalgam sayıcısı") olarak tercüme ettiler; bunlara 1911 Encyclopædia Britannica da dahildir .
Önerilen bir diğer etimoloji , Riebezagel'dir ; bu, kişisel isim Riebe ile kuyruklu bir iblis olarak resmedilmiş tasvirinden gelen "kuyruk" anlamına gelen Orta Yüksek Almanca zagel'in birleşiminden gelir . Etimolog Friedrich Kluge'ye göre, isim Orta Yüksek Almanca Ruobezagel'in , 'şalgam kuyruğu'nun bir kısaltmasıdır .
Saygılı isimler arasında "Dağ(lar)ın Efendisi" (Herr vom Berge, Herr der Berge), "Hazine Bekçisi" (Schatzhüter) veya bitki uzmanları arasında "Lord John" (Herr Johannes, Latince çağrı: Domine Johannes ) bulunur. Bir Silezya halk masalında, ona "Cücelerin Prensi" ( Fürst der Gnomen ) denir.
Lehçe Liczyrzepa ismi, Stanisław Bełza tarafından 1898'de tanıtılan Almanca ismin doğrudan bir çevirisidir. Polonya'da ancak 1945'ten sonra Józef Sykulski'nin Rübezahl hikayelerini Almancadan Lehçeye çevirmeye başlamasıyla yaygınlaştı. Çekçe Krakonoš ismi , basitçe dağların isminden türetilmiştir.
Efsaneler:
Efsanelerde Rübezahl kaprisli bir dev , cüce veya dağ ruhu olarak görünür. İyi insanlara karşı arkadaş canlısıdır, onlara ilaç öğretir ve hediyeler verir.
Rübezahl'ın Bahçesi:
Çekya'da Polonya sınırına yakın SněžkaDağı'nın yakınında , "Rübezahl'ın Bahçesi" adını taşıyan, özellikle çok çeşitli bitkilere sahip bir botanik yerleşim yeri vardır. Bölgedeki bazı sıra dışı taş binalar da onun adını taşır, örneğin Rübezahlkanzel an den Schneegruben .
Uzakta yabani yasemin ve gümüş çiçekleriyle karışık gül çalıları büyüyor ve en hoş manzarayı oluşturuyordu.
Tabiatın kuvvetleri bana itaat ediyor, fakat ben onların değişmez kanunlarına karşı hiçbir şey yapamam. Şalgamlarda bitkisel güç olduğu sürece, sihirli değnek bitki yaşamını sizin isteğinize göre dönüştürebilir; Fakat artık onların özsuyu kurumuştur ve tabiatları yıkıma meyletmiştir. Çünkü canlandırıcı temel ruh kaybolmuştur.
“Ey yeryüzünün zavallı yaratığı,” diye haykırdı, yukarı bakıp yüksek dağlardan kasaba ve köylerdeki kilise ve manastırların kulelerini görünce, “görüyorum ki hâlâ vadide işinize devam ediyorsunuz. Kötü niyet ve entrika ile beni çok aldattın, şimdi bunun bedelini ödeyeceksin; "Ve seni kovuşturacak ve azaplandıracak, öyle ki dağlardaki ruhun faaliyetlerinden korkacaksın."
Dev Dağları'ndan bitki toplamaya alışkın olan Schmiedeberg'li bir doktor da zaman zaman cüceyi övüngen gevezeliğiyle eğlendirme onuruna erişirdi. Cüce bazen oduncu olarak, bazen de gezgin olarak ona katılır ve Schmiedeberg doktorunun kendisine mucizevi tedavilerini anlatmasından hoşlanırdı. Bazen, ağır ot demetlerini yolun büyük bir kısmında ona taşıyacak kadar nazik davranıyor ve ona henüz bilinmeyen şifa güçlerinden bazılarını gösteriyordu. Kendisini bitkisel tedavi konusunda bir oduncudan daha bilgili sanan doktor, bir gün bu talimatlara gücenerek şöyle dedi: “Ayakkabıcı sözünü tutmalı, oduncu da doktora bir şey öğretmemeli. Fakat sen otlar ve bitkiler hakkında bilgili olduğuna göre, bana söyle, ey bilge Süleyman, hangisi önce geldi, meşe palamudu mu, meşe ağacı mı?" Ruh cevap verdi: “Evet, ağaçtır; çünkü meyve ağaçtan gelir.” – “Aptal,” dedi doktor, “eğer meyvenin içinde saklı tohumdan filizlenmediyse ilk ağaç nereden geldi?”
⚠️ canlıların hücrelerden oluştuğunu, hücrelerin bağımsız hareket etmelerine karşın, birlikte çalıştıklarını ileri sürmüşlerdir. Bir hücreli organizmalardan meşe ağaçlarına ve insana kadar tüm canlıların hücrelerden oluştuğunu söyleyen bu temel varsayım, hücre teorisidir❗️
Sinek Mantari: manita muscaria, sinek mantarı veya gelin mantarı, Amanita cinsine bağlı zehirli bir mantar türüdür.Gençlerin halüsinasyon görme amacıyla veya yanlışlıkla yenilebilir düşüncesiyle yiyeceklere katılmasıyla zehirlenmeler görülmüştür.
♻️
Hz Davud & Golyat
♻️
Çok stresli bir hayattı çünkü yiyecek için etçil hayvanlarla sürekli rekabet halindeydiler.'
– Gail M. Ashley, Rutgers Dünya ve Gezegen Bilimleri Bölümü profesörü
bir jeolojik yataktaki toprakları analiz ederek yapıldı ve bu yatakta iki farklı hominin türüne ait kemikler vardı." İki hominin türü veya erken insanlar, Paranthropus boisei -güçlü ve oldukça küçük beyinli- ve daha hafif kemikli bir tür olan Homo habilis'tir . Ashley'e göre Homo habilis'in daha büyük bir beyni vardı ve insan evrim ağacımızla daha uyumluydu.
Her iki tür de yaklaşık 4,5 ila 5,5 fit boyundaydı ve yaşam süreleri muhtemelen 30 ila 40 yıldı.
Bilim insanları araştırmaları sırasında gölgeli ormanlık alanda palmiye ve akasya ağaçları olduğunu öğrendiler. Homininlerin orada kamp kurduğunu düşünmüyorlar. Ancak Ashley, kemiklerin yüksek konsantrasyonuna dayanarak primatların muhtemelen başka yerlerden leşler elde ettiğini ve güvenlik için ormandaki eti yediğini söyledi.
1994'ten beri bölgede araştırmalar yürüten Ashley, şaşırtıcı bir şekilde, volkanik kül tabakasının sitenin yüzeyini kapladığını ve kemikleri ve organik maddeleri güzelce koruduğunu söyledi.
"Bunu, volkanik bir patlamanın yaşandığı Pompei benzeri bir olay olarak düşünün," dedi ve siteden yaklaşık 10 mil uzaklıkta bir volkan olduğunu belirtti. Patlama "manzarayı tamamen kaplayan çok miktarda kül püskürttü."
"İnsanların evrimiyle birlikte beynin boyutundaki artışın muhtemelen daha fazla proteine bağlı olduğunu biliyoruz."
Homininlerin yiyeceği ayrıca protein için sulak alan eğrelti otları ve kabuklular, salyangozlar ve sümüklü böcekleri de içermiş olabilir.
Bu hikayelerden biri Poseidon’un oğullarından dev bir avcı olan Orion’la ilgilidir. Bir gün Orion Artemis’in yanındaki bir genç kıza yanaşmak ister. Ancak Artemis, Orion’un üzerine bir akrep salar, akrep delikanlıyı topuğundan sokar. Artemis bunun üzerine akrebi bir burç, Orion’u da gökte bir yıldız haline getirir. Orion yıldızının Akrep burcundan her zaman uzaklaşması bundandır.
XXXXXX
🔴
🔴
Charles Byrne (dev)
1783'te Hunter, Leicester Meydanı'ndakibüyük bir eve taşındı . Alan, 500'den fazla bitki ve hayvan türünden oluşan yaklaşık 14.000 preparattan oluşan koleksiyonunu bir eğitim müzesine düzenlemesine olanak sağladı. Aynı yıl, 2,31 metrelik (7 fit 7 inç) İrlandalı dev Charles Byrne'ın iskeletini , Byrne'ın açık ölüm döşeği isteklerine rağmen satın aldı; Byrne denize gömülmeyi istemişti.
Charles Byrne (muhtemelen gerçek adı: Charles O'Brien ; 1761 – 1 Haziran 1783) veya "İrlandalı Dev", 1780'lerde Londra'da iri yapısı nedeniyle bir merak veya ucube olarak görülen bir adamdı.
⚠️Araştırmacılar, Byrne ve bu ailelerin yaklaşık 57 ila 66 nesil önce (1.425 ila 1.650 yıl önce) ortak bir ataya sahip olduğu sonucuna vardılar.❗️
Yazar Dame Hilary Mantel, 1998'de yayınlanan The Giant, O'Brien adlı kitabında hayatının kurgusal bir romanını yazdı. Romanın konusu, bilim devrimi ile şiir ve şarkı yolları arasındaki savaşa odaklandı. O'Brien (Byrne), inancı krallar ve küçük insanlar hikayelerine olan bir adam olarak tasvir edilirken, tam zıttı John Hunter, bilimsel çağın şafağında, eski ve değerli olan her şeyi yok eden biri olarak tasvir edildi.
2010'da, Kuzey İrlandalı şair Moyra Donaldson, Charles Byrne'den esinlenerek yazdığı 'The Skeleton of the Great Irish Giant' adlı şiiri içeren Miracle Fruitantolojisini yayınladı.
Charles Dickens'ın David Copperfield adlı romanının 32. bölümünde , bir şemsiyenin muazzamlığını göstermek için kendisinden bahsedilir: "Ama yüzü, onu bana doğru çevirdiğinde, o kadar ciddiydi ki; ve şemsiyeyi elinden aldığımda (ki bu İrlandalı Dev için rahatsız edici olurdu), küçük ellerini öyle sıkıntılı bir şekilde sıktı ki; ona doğru meylettim."
2017'de İrlandalı söz yazarı Seamus Fogarty , Byrne hakkında "A Short Ballad for a Long Man" adlı bir şarkı yayınladı ve video klibi Kieran Evans'a aitti .