20 Kasım 2024 Çarşamba

Sems & Fecr Kozmik ışınları

Andromeda galaksisi ( M31 ) iki milyon ışık yılı uzaklıktadır. Dolayısıyla, M31'in ışığını iki milyon yıl önce, insanların Dünya'da var olmasından önceki bir zamanda görüyoruz .

Güneş , zaman akışının hakemiydi, ancak zaman binlerce yıl boyunca yalnızca saatbaşı biliniyordu , bu nedenle gnomonun kullanımı dünyanın çoğunda, özellikle Avrasya'da ve en azından Güneydoğu Asya ormanlarına kadar biliniyordu.   

Vitruvius, De Architectura adlı kitabının 1. cildinin 3. bölümünün ilk cümlesinde gnomon'dan " gnonomice " olarak bahseder          

Gnomonların çıkarılmasında değişmez salyangoz (Kahramanın tanımı)  

Dünya gibi prograd bir gezegende sideral gün güneş gününden daha kısadır . 1. zamanda, Güneş ve belirli bir uzak yıldız her ikisi de tepededir. 2. zamanda, gezegen 360° dönmüştür ve uzak yıldız tekrar tepededir (1→2 = bir sideral gün). Ancak Güneş, biraz daha sonra, 3. zamanda tekrar tepededir (1→3 = bir güneş günü). Daha basit bir şekilde, 1→2 Dünya'nın tam bir dönüşüdür , ancak Güneş etrafındaki dönüş , Güneş'in Dünya'dan görüldüğü açıyı etkilediğinden , 1→3 öğleningeri dönmesinin ne kadar sürdüğünü gösterir. [Bu diyagramda, göreli hareketin ve karşılık gelen açıların açıklama amaçlı olarak oldukça abartıldığını unutmayın.] 

Güneş Sistemi; Güneş, dört karasal iç gezegen; küçük, kaya ve metal içerikli asteroitlerden oluşan bir asteroit kuşağı; dört dev dış gezegen ve Kuiper Kuşağı denen buzsu cisimlerden oluşan ikinci bir kuşaktan ibarettir. 

Güneş Sistemi bazen gayri resmî olarak farklı bölgelere ayrılır. İç Güneş Sistemi, dört Yer benzeri gezegenden ve asteroit kuşağındanoluşur. Bazıları Dış Güneş Sistemi tanımını asteroitlerin ötesindeki her şey olarak yapar.

* Karasal gezegenlerin tümü yaklaşık olarak aynı yapıya sahiptirler, merkezde çoğunlukla demir içeren metalik bir çekirdek ve bu çekirdeğin çevresini saran silikat yapılı bir mantobulunur. Karasal gezegenlerin yüzeylerinde kanyonlarkraterlerdağlar ve volkanlar bulunabilir. Bu durum karasal gezegenleri; helyumhidrojen ve suyunbirbirinden farklı fazlarının karışımlarından oluşan, katı bir yüzeye sahip olmayan gaz devlerinden ve buz devlerinden ayıran önemli özelliklerden biridir.

* Asteroit kuşağı, Güneş Sistemi'ndeki bilinen en küçük ve en içteki çöküntü çemberidir.

* 👑 Antik Yunan kişileştirmelerini gösterir. Güneş'te ışınlar saçan bir taç.  

* Güneş için Eski Türkçede Kün ve Kuyaş gibi sözcükler kullanılırdı. 

•güneşe ve onun kuşluk vaktindeki aydınlığına,~Şems,1

•Güneşi parlak bir ışık kaynağı.~ Yunus,5 

•güneşi de bir ışık kaynağı yapmış.~ Nur,16

•güneşin doğduğu zaman onların mağaralarını sağ taraftan dolaştığını, battığı zaman ise onları sol taraftan makaslayıp geçtiğini..~Kehf,17 

•güneşin battığı yere, batı sahillerine varınca onu kızgın, kara, balçıklı bir gözede batıyor buldu.~ Kehf,86 

• Onlar için bir başka delil olan güneş, kendine ait yörüngesinde belli bir kanuna göre akıp gider.~ Yasin,38  

•Gece karanlığını yarıp sabahı ortaya çıkaran O’dur. güneş ve ayı da vakitlerin tespiti için birer hesap ölçüsü olarak yaratmıştır.~ Enâm,96  

Rabbin gölgeyi nasıl uzatıyor? güneşi gölgenin varlığına bir delil yaptık.~Furkan,45    

Güneş sisteminin kenarında bulunan Kuiper Kuşağı (yeşil)

( Kuiper Kuşağı, Güneş Sistemi'nin kenarında bulunan bir halkadır. Esas olarak uzay kayaları ve cüce gezegenlerden oluşur. Bu bölgeye Kuiper Uçurumu da denmektedir. Bu cisimlerin bir bölümü çok yığışık olup çapları da yüzlerce kilometreyi bulabilmektedir. Kuiper Kuşağı ile Oort Bulutu'nun da üst üste bindiği bugünkü varsayımlar arasında yer almaktadır. Kuiper Kuşağı'nda şimdiye kadar 400 gezegenimsi gök taşıbulunmuştur.  Bu ismin verilmesindeki sebep ise kaya yoğunluğunun bu bölgede birdenbire azalmasıdır.  ) 

Küçük cisimler gezegenlerarası toz, gaz bulutlarındaki moleküller veya atomlar olabilir.

Uzaydaki tüm tozun küçük bir kısmı yıldızların bıraktığı yoğunlaşmış maddeler gibi daha büyük ateşe dayanıklı mineraller içerir.

Kozmik tozlar, astronomik konumlarına göre ayırt edilebilirler: galaksilerarası toz, yıldızlararası toz, gezegenler arası toz (örneğin: zodyak bulutu) ve gezegen çevresindeki toz (örneğin: gezegen halkası). Güneş sisteminde gezegenler arası toz zodyak ışıklarının oluşmasına sebep olur. Güneş sisteminin toz kaynakları arasında kuyruklu yıldız tozları, asteroit tozlarıKuiper kuşağından gelen toz ve Güneş sistemi üzerinden geçen yıldızlararası toz bulunur. 

Gözenekli kondirit gezegenler arası toz parçacığı. 

Kondrit, ait oldukları ana cismin erimesi veya farklılaşması sonucu değişime uğramamış taşsı (metal olmayan) bir meteorittirYapısındaki çeşitli boyutlarda, kondrül adı verilen küreciklerden dolayı bu ismi almışlardır. Güneş Sistemi'nin ilk dönemlerinde çeşitli toz ve küçük tanelerin birikerek ilkel asteroitleri oluşturmasıyla meydana gelmişlerdir. 

NWA 869 kondritinin (L4-6 tipi) kondrül ve metal parçacıklarını gösteren bir örneği

Gezegenler arası toz bulutu veya zodyak bulutuGüneş Sistemi gibi gezegen sistemleriiçindeki gezegenler arası boşluğu kaplayan kozmik tozdan (dış uzayda yüzen küçük parçacıklar) oluşur.  Dünya'nın yörüngesindekikızıl ötesi yayılımı karakterize eden taneler, tipik olarak 10-100 μm boyutlarına sahiptir. Zodyak'ı tutulum boyunca saran bu toz bulutu, aysız ve doğal olarak karanlık bir gökyüzünde zodyak ışığı olarak, en iyi Güneş yönünde astronomik alacakaranlık sırasında görülür.

Zayıf bir şekilde parlayan zodyak ışığı, güneş ışığının gezegenler arası toz ve gaz bulutu parçacıkları üzerinde yansıması ve saçılmasıyla oluşur.

Zodyak ışığı, sabah güneş doğmadan önce veya akşam battıktan hemen sonra, ufukta Güneş’in yakınından gökyüzüne doğru yükselen, hemen hemen üçgen şeklindeki sönük ışıktır. En güzel gözüktüğü zamanlar ilkbahar ve sonbahar aylarıdır. Güneş doğmadan 80 dk ile 120 dk öncesine kadar görülebilir. Güneş doğmadan önce ilk görülen astronomik alacakaranlık zamanında görülebilmektedir. Ancak gözlemcinin bulunduğu şehir veya kasabanın ışıklarından uzaklaşması gerekir. Ay ışığının olmadığı zamanlarda görülebilir. 

Türkiye'de zodyak ışığını görmek mümkün.
Nisan 2017'de Erzurum, Türkiye: Akşam vaktinde Zodyak

Sabah şafak sökmeden önce görülüp şafaktan önce kaybolduğu için yalancı şafak olarak da adlandırılmaktadır. 

İslam; 

Dinlerde önemi; Zamanında bu ışığı gördüğü söylenen Muhammed'in, bu ışığı "Yalancı Fecr (Şafak)" (الفجر الكاذب Fecri kazib) olarak tanımladığı ve sabah özellikle oruç tutan Müslümanlar için yeme içmenin sona erdirileceği vakit konusunda bir yanılgıya düşülmemesi için şu uyarıyı yaptığına inanılır: “Sabahleyin Şafk doğmadan önce doğuda bir ışık çıkar bu ufuktan dikinedir hala yiyip içebilirsiniz. Bu ışıktan sonra gerçek fecr ufuk boyunca yatay olarak çıkar onu bekleyin.” Bu yüzden Zodyak ışığı İslam alemi için çok önemlidir.


1, 2, 3, 4, Fecre, tan yerinin ağarmasına, on geceye (Hac; zilhicce ayından ilk on gecesine), çift (gün) e ve (Arefe günü olan) tek (gün)e, (her şeyi karanlığı ile) örttüğü an geceye yemin ederim ki, akıl sahibi için bunlarda elbette bir yemin (değeri) var, değil mi? ~ Fecr,1-4                              


< Fecr, Vel-Leyl, Ved-Duha > Fecr 2 ; (On geceye)

*Zilhicce ayının on gecesi (Hac ayı)

*Muharrem ayının ilk on gecesi (Hicri yılın 1.ayı)

*Ramazan ayının ilk ve son gecesi (Kadir gecesi)

*Kurban Bayramı Sabahı.

⚠️F-c-r kökü “yarıp çıkmak” mânasına gelir. Hayır olanı fecr, şer olanı fucr ile ifade edilir. Araplar yerden suyun toprağı yararak çıkıp akmasına “inficâr” derler. Sabah aydınlığına, şafak sökmesine ve tan yerinin ağarmasına da “fecir” derler ki, gecenin karanlığında aydınlığı ortaya çıkardığından dolayı ona bu ad verilmiştir. Gece karanlığının çatladığı sabahın ilk beyazlığıdır ki, dilimizde “şafak atması, tan sökmesi” şeklinde ifade edilir. Bunun dikey olarak önceden görünen şekline “yalancı fecir”, yatay olarak görünenine de “gerçek fecir” denir. Fıkıh terimi olarak fecir; “tan yerinin ağarması ve sabah vaktinin başlangıcı” demektir.‼️ 

•Fecrin, beyaz ipliğe benzeyen aydınlığı siyah ipliğe benzeyen gece karanlığından ayrılıncaya kadar.~Bakara,187 

•Güneşin öğleyin batıya doğru kaydığı andan gece karanlığı bastırıncaya kadar belli vakitlerde..~ isra,78 

•Bütünüyle esenliktir o gece, tâ şafak atıncaya kadar.~Kadir,5  

Sirius'un her yıl Nil'in taşmasını işaret eden ilk görünümü (bkz: heliacal rising )
Samanyolu'nun renkli merkezi ve Very Large Telescope'un üzerindeki zodyak ışığı.                     


1970'lerde Pioneer uzay aracı gözlemleriyle zodyak ışığının Güneş sistemi'ndeki gezegenler arası toz bulutu ile alakalı olduğu anlaşıldı.

Queen grubunun lider gitaristi Brian May aynı zamanda bir gök bilimcidir. Çok önce başladığı zodyak ışığı ile ilgili doktora tezini 2007 yılında bitirmiştir. Tezinin adı “Zodyak toz bulutundaki tozların dikine hızının saptanması”dır. Başarılı çalışmasını 36 yıl sonra verdiği halde bu alanda fazla araştırma yapılmadığı için tez özgün halini korumuştur. 

Renkli bir gökyüzü genellikle ışığın parçacık ve tozlardan saçılmasının sonucudur. Ekim 2007 California orman yangınları sırasında günbatımında çekilen bir fotoğraf.

Atmosfer optiği Dünya atmosferinin kendine özgü optik özelliklerinin nasıl geniş ölçüde optik olgulara yol açtığını inceler. Mavi ışık kırmızıdan daha kolay dağılıma uğradığı için güneş kalın bir atmosferden gözlendiğinde kırmızı bir ton alır, bu da gündoğumu veya günbatımında olur. Ek olarak gökyüzündeki parçacıklar farklı renkleri farklı açılarda kırarak akşam veya şafak vaktinde rengarenk parlayan bir gökyüzü meydana getirebilir. 

kozmik toz bir yıldız ömrünün sonuna yaklaştığındaki kütle kaybını yönlendirebilir, yıldız oluşumunun erken safhalarında rol oynar ve gezegenleri oluşturur. Güneş Sisteminde toz; zodyak ışıklarının oluşumunda, Satürn'ün B halkasının desenlerinin oluşumunda, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün gezegen halkalarının dış yayılımında ve kuyruklu yıldızların oluşumunda büyük rol oynar.

Toz ile ilgili çalışmalar farklı bilimsel alanları bir araya getiren çok yönlü araştırmalardır: fizik (katı hal fiziğielektromanyetik teori, yüzey fiziği, istatistiksel fiziktermal fizik), fraktal matematikyüzey kimyasımeteoritik, aynı zamanda astronomi ve astrofiziğin her dalı.

Kozmik toz, tozun ışınımsal özelliklerinin değerlendirilmesi ile dolaylı yoldan tespit edilebilir.

Kozmik toz ayrıca direkt olarak toplanma metotlarının ve toplanma bölgelerinin çeşidine göre de tespit edilebilir. Dünya atmosferine giren dünya dışı materyallerin 5 ile 300 ton arasında olduğu tahmin edilmektedir. Dünyaya düşen toz parçacıkları dünya atmosferinde: stratosferde uçan uçakların kanatlarında, dünyadaki geniş buz kütlelerin yüzey çöküntülerinde (Antarktika ve Grönland/ Buzullar) ve derin okyanus çökeltilerinde toplanır. 1970'lerin sonunda Seattle'da bulunan Washington Üniversitesi'ndeki Don Brownlee toplanmış toz parçacıklarının dünya dışı doğalarını ilk kez kesin biçimde tanımladı. 

Kozmik ışınların yüklü parçacıklardan oluştuğu ve Dünya üzerinde elde edilemeyecek çok yüksek enerjilere sahip olduğudur. 


Bkz: Zaman topu , Zaman sinyalinin erken bir biçimi .


Hızlandırılmış kütleli bir parçacığın dünya çizgisininevrimi . Bu dünya çizgisi, bu uzay-zaman figürünün zamansal üst ve alt bölümleriyle sınırlıdır; bu dünya çizgisi, üst ( gelecek ) veya alt ( geçmiş ) ışık konisinigeçemez . Sol ve sağ bölümler (ışık konilerinin dışında kalanlar) uzaysaldır .

Kozmik ışınların niteliği;   

Kozmik ışınlar iki sınıfta incelenmektedir. Birincil kozmik ışınlar doğrudan yeryüzüne ulaşan çok yüksek enerjili kozmik ışınlardır. Ancak kimi kez kozmik ışın atmosferden geçerken atmosferdeki gaz atomlarıyla çarpışmaktadır.Bu durumda parçacık reaksiyona girerek başka parçacık haline gelmektedir. Bu durumda yere ulaşan kozmik ışınlara ise ikincil kozmik ışın denilmektedir. İkincil kozmik ışınların enerjileri daha düşüktür.

Birincil kozmik ışınlar genellikle hidrojen veya helyum çekirdeklerinden oluşur. Hidrojençekirdeği yani proton kozmik ışınların % 90 ını, helyum çekirdeği, yani alfa parçacığı (α) ise % 9 unu meydana getirir. Bütün diğer çekirdekler ve elektronlar ise geri kalan % 1 in içindedir. (Buradaki oranlar sayı oranlarıdır.) Bu oranlar genellikle yıldız yüzeylerinde gözlemlenen element bolluklarına denktir.

Buna karşılık, ikincil kozmik ışınlarda farklı bir dağılım vardır ve ikincil kozmik ışınlarda lityumberilyum ve bor gibi doğada az bulunan bazı atom çekirdeklerine, ayrıca kısa yarı ömre sahip olan müonpion ve kaon gibi bazı parçacıklara da rastlanır.


Kozmik ışınlarda yön seçimi;

elektriksel bakımdan yüklü olduklarından, Dünya manyetik alanının etkisi altında kalırlar. Bunun sonucu olarak kozmik ışınlar manyetik kutup bölgelerinde başka bölgelere göre daha yoğundurlar. Kutup bölgelerindeki kutup fecri ya da kutup ışıkları denilen olay kutup bölgelerinde yoğunlaşan kozmik ışınlardan meydana gelir.

⚠️🔭Avusturyalı bilim insanı Victor Francis Hess; atmosferdeki iyonizasyondan Dünya'daki radyoaktif elementlerin sorumlu olmadığını buldu. Üstelik, Hess deneyini Güneş tutulması sırasında da tekrarlayarak, iyonizasyondan Güneş'in de sorumlu olmadığını buldu. Hess bu buluşuyla 1936 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü aldı. Amerikalı ünlü bilim insanı Robert Andrews Millikan (1868-1953) tarafından da teyit edildi. Zaten bu etkiye kozmik ışın adını veren de Millikan'dır.‼️ 

Albert Einstein'in (1879-1955) özel görecelik yasasının bir sonucudur. Çok yüksek hızla hareket eden parçacıkta zaman Dünya ölçülerine göre yavaşlamaktadır. Bir başka deyişle kozmik ışınların incelenmesi özel görecelik yasasının kanıtlarından birini vermektedir.

Özel görelilik

izafiyet teorisi, uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridir. 

Fizikteözel görelilik teorisi (kısaca özel görelilik) veya izafiyet teorisiuzay ve zamanarasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridirAlbert Einstein'ın orijinal çalışmalarında teori, iki varsayıma dayanmaktadır:[

1-Fizik yasaları, tüm süredurum referans çerçevelerinde (yani ivmesiz referans çerçevelerinde) değişmezdir (yani aynıdır).

2-Işık kaynağının veya gözlemcinin hareketinden bağımsız olarak vakumdaki ışığın hızı, tüm gözlemciler için aynıdır.


Teoriye göre bütün varlıklar ve varlığın fiziksel olayları görelidir. Zamanmekanhareket, birbirlerinden bağımsız değildirler. Aksine bunların hepsi birbirine bağlı, göreli olaylardır. Nesne zamanla, zaman nesneyle, mekan hare­ketle, hareket mekanla ve dolayısıyla hepsi birbiriyle bağımlıdır.

Uzay ve zaman gözlemciye bağlı olarak farklı algılanabilir. Bu teori, madde ile enerjinin ünlü E=mc² formülü ile birbirine bağlı olduğunu da gösterir (c ışık hızıdır). Özel Görelilik teorisi, tüm hızların ışık hızına oranla çok küçük olduğu uygulama alanlarında Newton mekaniği ile yaklaşık aynı sonuçları verir.

E=mc²=Enerji (E),Kütle (m),Işık Hızı (c) 

Özel Görelilik, günlük yaşamımızda mutlak olarak algıladığımız, zaman gibi kavramların göreli olduğunu söylemesinin yanı sıra, sezgisel olarak göreceli olduğunu düşündüğümüz kavramların ise mutlak olduğunu ifade eder. 

Birbirlerine göre hareketi nasıl olursa olsun tüm gözlemciler için ışığın hızının aynı olduğunu söyler. 

Özel Görelilik, c katsayısının sadece belli bir doğa olayının –ışık– hızı olmasının çok ötesinde, uzay ile zamanın birbiriyle ilişkisinin temel özelliği olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Özel Görelilik ayrıca, hiçbir maddenin ışığın hızına ulaşacak şekilde hızlandırılamayacağını söyler.


Öngörüleri؛

Özel görelilik, kendi zamanı için inanılması güç, pek çok öngörülerde bulunmuştur. Bunlardan en önemlileri: 

  • Nesneler hızlandıkça zaman nesne için daha yavaş akmaya başlayacaktır, ışık hızına ulaşıldığında zaman durmalıdır.
  • Nesneler hızlandıkça kütlelerinin bir kısmı kinetik enerjiye dönüşür, durağan kütleye sahip cisimler hiçbir zaman ışık hızına erişemeyeceklerdir.
  • Cisimler hızlandıkça hareket doğrultusundaki boyları kısalmaya uğrayacaktır.
  • Hiçbir cisim ışık hızında veya daha hızlı gidemez.

♻️

  • İçlerinde çok hassas atom saatleri taşıyan uçaklar değişik yönlere doğru değişik hızlarla hareket ettirilmiş ve saatlerin kuramın hesaplarına yeterince uygun olarak yavaşladığı/hızlandığı gözlenmiştir. 
  • Zamandaki yavaşlamanın sadece saatte meydana gelmediğini, gerçekte yaşandığının kanıtı ilk olarak nötrino ve mü-mezon deneylerinde ortaya çıkmıştır. Güneşten dünyaya gelen nötrino ve müonların ışık hızına çok yaklaştıkları (%99,5) için ömürlerinin (yaşam sürelerinin) Dünya'da üretilen durağan olanlara göre çok daha uzun olduğu görülmektedir. 
  • Parçacık hızlandırıcılarındaki hızlandırma deneylerinde bugüne kadar kütlesi olan hiçbir cisim, atom veya elektron, ışık hızına çıkarılamamıştır. Hız arttıkça kütlesi de arttığı için ivmelendirilmesi zorlaşmaktadır.


Üç boyutlu Öklid uzayındaki her bir nokta üç koordinat ile ifade edilir.

Dönüşen bir tesseract veya 4 küpün animasyonu
Bir küpün 4 boyutlu eşdeğeri , burada dört boyutlu uzayda dönerken görülen, ancak görüntüleme için iki boyuta yansıtılan bir tesseract olarak bilinir .

Dördüncü bir boyut ekleme fikri Jean le Rond d'Alembert'in 1754'te yayınlanan "Boyutlar" adlı eserinde ortaya çıkmıştır ancak üçten fazla boyutun matematiği ancak 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır . Herhangi bir sayıda boyuta sahip Öklit uzayının genel kavramı, 1853'ten önce İsviçreli matematikçi Ludwig Schläfli tarafından tam olarak geliştirilmiştir .


Dört boyutlu uzay zaman؛

Minkovski uzayzamanı, özel göreliliğin dört boyutlu yapısını matematiksel olarak betimleyen geometridir. Bu geometride yöneyler (vektörler) dört bileşene sahiptir. Örneğin Öklid uzayında bir konum yöneyi..

Bu durumda dörtivme,

{\displaystyle \mathbf {A} }{\displaystyle =}{\displaystyle {d\mathbf {U}  \over d\tau }}
{\displaystyle =}{\displaystyle \left(c{\frac {d\gamma }{d\tau }},{d(\gamma \mathbf {u} ) \over d\tau }\right)}
{\displaystyle =}{\displaystyle \left(c{\frac {d\gamma }{d\tau }},\mathbf {u} {\frac {d\gamma }{d\tau }}+\gamma \mathbf {a} \right)}
{\displaystyle =}{\displaystyle \gamma ^{3}\left({\frac {\mathbf {u} \cdot \mathbf {a} }{c}},\mathbf {a} \right)}


Matematikte Öklid uzayıÖklid geometrisinin üç boyutlu uzayıdır ve bu kavramlar, çok boyutluolarak genelleştirilir. “Öklid” terimi bu uzayları, Öklid geometrisi olmayan eğimli uzaydan ve Einstein'nın genel görelilik kuramından ayırt eder. Bu adı Yunan matematikçi Öklid'den dolayı almıştır.

Modern matematikte Öklid uzayını ifade etmek için kartezyen koordinat sistemi ve analitik geometri kavramları çok yaygın olarak kullanılır.

Bu uzaklık fonksiyonu Öklid uzaklığı olarak adlandırılır ve Pisagor teoreminin bir biçimi olarak görülebilir.

Reel koordinat uzayı ile bu Öklid yapısı Öklid uzayı olarak adlandırılır ve daha çok En sembolü ile gösterilir. (Çoğu yazar, Öklid uzayında çalışırken Öklid yapısının anlaşılması için Rnsembolünü kullanmayı tercih eder).

T doğrusal dönüşümlerine yönelimi ifade etmek için Öklid uzayı dönüşü (rotasyonu) kullanılır. Bunlar açı ve uzaklıkla belirtilir;

{\displaystyle T\mathbf {x} \cdot T\mathbf {y} =\mathbf {x} \cdot \mathbf {y} ,}
{\displaystyle |T\mathbf {x} |=|\mathbf {x} |.}

Matrisde dönüş, özel ortogonal matrislerdir.

Matrisler için sayıyla çarpma ve matris çarpımıfarklı kavramlardır.

Matris terimi isim olarak ilk defa J.J.Syvester adlı İngiliz matematikçisi tarafından kullanılmıştır. Bu matematikçi determinantları açıp sayısal değerlerini bulmak için sütun ve satırları silip gittikçe daha küçük determinant (minor) elde ederek bu sonuca bulma üzerinde uğraşı göstermiş ve sanki bir ana determinanttan gittikçe küçülen "çocuk" determinantların bulunmasından ilham alarak şimdi matris olarak adlandırdığımız kavrama Latince kökten mater (anne) sözcüğünden çıkardığı matrix adını vermiştir.   

(x = 0, y = 0) eyer noktasında (kırmızı) f(x,−yfonksiyonunun= x2  y 2, Hessen matrisi {\displaystyle {\begin{bmatrix}2&0\\0&-2\end{bmatrix}}} belirsizdir.

 

Astronomide Johannes Kepler tarafından 1609'da yayınlanan Kepler'in gezegen hareketi yasaları (üçüncü yasa hariç ve tamamı 1619'da yayınlanmıştır), gezegenlerin Güneş etrafındaki yörüngelerini tanımlar

Üç yasa şunları belirtir: 

  1. Bir gezegenin yörüngesi, Güneş'in iki odak noktasından birinde olduğu bir elipstir .
  2. Bir gezegeni Güneş'e bağlayan doğru parçası, eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar.
  3. Bir gezegenin yörünge periyodunun karesi, yörüngesinin yarı büyük ekseninin uzunluğunun küpüne orantılıdır .
İki gezegen yörüngesi ile Kepler yasalarının gösterimi.
  1. Yörüngeler elips şeklindedir ve odak noktaları Gezegen 1 için 1 ve 2 , Gezegen 2 için ise 1 ve 3'tür . Güneş 1 noktasındadır .
  2. Gölgeli alanlar 1 ve 2eşittir ve Gezegen 1'in yörüngesi tarafından eşit zamanlarda taranırlar.
  3. Gezegen 1'in yörünge süresinin Gezegen 2'nin yörünge süresine oranı nedir?.

Gezegenler arası ortamGüneş Sistemi’nidolduran, gezegenlerasteroidler ve kuyrukluyıldızlar gibi Güneş Sistemi cisimleri içerisinden geçen materyaldir.   


Gezegenler arası boşluğun içeriği; 

Güneş Sistemi’nin dış kenarı, solar rüzgâr akışının ve yıldızlararası ortamın arasındaki huduttur. Bu hudut aynı zamanda heliyopoz olarak da bilinir ve Güneş’ten 110-160 astronomik birim katları olan keskince geçişleri vardır. Bu sebeple gezegenler arası ortam heliyopozda duran kabaca küresel hacmi doldurur.  

Güneş'in dönüş halindeki manyetik alanının Güneş rüzgârı içerisindeki plazma üzerindeki etkisinden alınan heliyosferik akım kağıdı sonuçları.

Güneş rüzgârı

Güneş'in üst atmosferinden yayılan bir plazma dalgasi.

Güneş rüzgârıGüneş'in üst atmosferindenyayılan bir plazma dalgasıdır. Büyük çoğunluğu, enerjileri genellikle 1,5 ve 10 keV arası olan elektronlarprotonlar ve alfa parçacıklarındanoluşur. Bu parçacık akımının yoğunluksıcaklık ve hız nicelikleri zamana ve Güneş'in boylamına göre değişkenlik gösterir.

Kutup ışıkları (Kuzey ve Güney ışıkları), kuyrukluyıldızların her zaman Güneş'ten dışarıya doğru olan plazma kuyrukları ve manyetik alan çizgilerinin yönünü değiştirip Dünya'daki güç şebekelerinde güçlü akımları oluşturabilen jeomanyetik fırtınalar yer almaktadır.

İngiliz astronom Richard C. Carrington tarafından ortaya atılmıştır. Güneş'in atmosferinden gelen ani enerji patlamasıdır. 

1910 yılında İngiliz astrofizikçi Arthur EddingtonComet Morehouse'daki bir makalenin dipnotunda, temel bir şekilde ve isim vermeden Güneş rüzgârının varlığını öne sürdü.Dışarıya fışkıran bu materyalin, içerisinde iyon olduklarını düşündüğü elektronlar içerdiği fikrini ortaya attı.

1916 yılında, Birkeland “ Fiziksel bir bakış açısından, bu Güneş ışınları sadece negatif veya pozitif ışınlar değil, her iki türdendirler.” düşüncesini öne sürdü. Başka bir deyişle, Güneş rüzgârları hem negatif elektronlar, hem de pozitif iyonlar içerir. 

1930'lu yıllarda bilim adamları, bu solar koronaların sıcaklıklarının, uzayın içerisinde gittikleri yollardan dolayı bir milyon Celcius olduğunu saptadılar (tam tutulmalarda görüldüğü gibi). Daha sonra spektroskopik çalışmalar da bu olağandışı sıcaklığı doğruladı. 

1950'li yılların ortalarında İngiliz matematikçi Sydney Chapman, böyle bir sıcaklıktaki gazın özelliklerini hesapladı ve çok iyi bir süper iletken olduğu için Dünya'nın yörüngesinden öteye doğru bir yol izlemesi gerektiğini kararlaştırdı. 

Yine 1950'lerde, Alman bir bilim insanı olan Ludwig Biermann, bir kuyrukluyıldız, Güneş'e doğru veya Güneş'ten uzağa doğru gidiyor olsa da kuyruğunun her zaman Güneş'ten uzağa doğru yönlenmesi durumuna merak saldı. Biemann bu durumun sebebinin, Güneş'in dışarıya doğru, parçacıklardan oluşan sabit bir dalga yaymasından dolayı kuyrukluyıldızların kuyruklarının bu dalgalardan dolayı dışarıya doğru olması gerektiğini öne sürdü. 

Wilfried Schröder, Who First Discovered the Solar Wind? adlı kitabında, Alman astronom Paul Ahnert'in Whipple-Fedke (1942g) kuyrukluyıldızı üzerindeki araştırmalarına dayanarak, bir Güneş fırtınası ile kuyrukluyıldız kuyruğunun yönünün birbiri ile alakalı olduğunu öne süren ilk kişi olduğunu ortaya koymaktadır.

Eugene Parker, Chapman'ın modelinde Güneş'te yayılan ısının ve Bermann'ın hipotezindeki kuyrukluyıldızın kuyruğunun dışarıya doğru olması durumunun aynı fenomenin sonucu olması gerektiğini fark etti ve bu terimi "Güneş fırtınası" olarak isimlendirdi.

Dünya'nın yörüngesinden bakıldığında, Güneş sabit yıldızlara göre hareket ediyor gibi görünür ve ekliptik, Güneş'in gök küresi üzerinde izlediği yıllık yoldur. Bu süreç 365 günden biraz fazla süren bir döngü içinde kendini tekrarlar.

Dönmekte olan bir sistemdeki kuvvet (F), tork (τ), momentum (p) ve açısal momentum (L) vektörleri arasındaki ilişki . (r) yarıçap.

Açısal momentumun skaler ve vektörel birimlerde gösterimi

Iki zıt yönlü kuvvet tarafından oluşturulan tork Fg and −Fg açısal momentumda tork yönūnde bir değişikliğe sebep olur L (Tork açısal momentumun tūrevidir).

Birleşik açısal momentumun birimlerinin 3-yer vektörleri  x kütle m ve 3-momentum p.

Kuantum mekaniğinde açısal momentum

Klasik bir cismin açısal momentumu.

Sol: "Dönüş" açısal momentumu S cismin her bölgesindeki açısal momentumu belirtir.

Sağ: Açısal momentumunL herhangi bir eksendeki durumu,

Ūst: Anlık eylemsizlik I ve açısal hız ω (L her zaman paralel değildir ω),[2]

Alt: momentum p Yarıçapa göre r eksenden. 

Birinci yasa

Kepler'in birinci yasası şunu ifade eder:

Elips için güneş merkezli koordinat sistemi ( r , θ ). Ayrıca şunlar da gösterilmiştir: yarı büyük eksen a , yarı küçük eksen b ve yarı latus rectum p ; elipsin merkezi ve büyük noktalarla işaretlenmiş iki odak noktası. θ = 0° için r min ve θ = 180 ° için r = max .

Güneş rüzgârlarının eski modelleri, materyalleri ivmelendirmek için temel olarak ısı enerjisinikullanırken 1960'larda Güneş rüzgârının yüksek hızının tek sebebinin termal ivmelenme olmadığı açıktı. 

Solar rüzgârdan gelen materyaller manyetosfer içerisine “sızabilir”, bu da auroraya ve iyonize materyalle Van Allen Kemerleri’nin yoğunluk kazanmasına sebep olur. 

Van Allen radyasyon kuşağı (kesit)


X ışınları veya Röntgen ışınları, 0,125 ile 125 keVenerji aralığında veya buna karşılık, dalgaboyu 10 ile 0,01 nm aralığında olan elektromanyetik dalgalar veya foton demetidir. X ışınları 1895'te Wilhelm Conrad Röntgen tarafından Crookes tüpü (Hittorf veya Lenard tüpleri ile de) ile yaptığı deneyler sonucunda keşfedilmiştir.

1896'da Wilhelm Röntgentarafından oluşturulan, eşi Anna Bertha'nın elinin X ışını görüntüsü

Kızılötesi ışık kozmik toz bulutlarının içinden geçebilir. Bu durum bizim yıldız oluşum bölgelerini ve galaksi merkezlerini irdelememize olanak sağlar. 

kızılötesi nedir


kızıl ötesi dünyada mutlak sıfırın üzerindeki bir sıcaklığa sahip her şey ısı yayar. Buz küpleri gibi çok soğuk nesneler bile kızılötesi yayar. Görünür ışık, termal dünyayı etkilemez, bu nedenle çok aydınlık ve tamamen karanlık ortamlarda eşit derecede iyi görebilirsiniz.

Kızılötesi (kızılaltı, IR veya Infrared ) Görüntüleme Yöntemi, gözle görülemeyen IR enerjiyi esas alan ve görüntünün genel yapısını IR enerjiye göre oluşmuş renkler ve şekillerin belirlediği görüntüleme sistemidir.

kızılötesi görüntüleme

3 farklı tipteki radyasyon ışınlarının geçişi
Alfa (α) ışınları kâğıt sonrasına nüfuz edemiyor. 
Beta (β) ışınları kağıdı geçtikten sonra alüminyum plakadan geçemiyor. 
Gama (γ) ışınları ise kâğıt, alüminyum ve kurşun plakalardan körelerek de olsa geçiyor.

Radyasyon veya ışınımelektromanyetik dalgalarveya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı ya da aktarımıdır. "Radyoaktif maddelerin alfabetagama gibi ışınları yaymasına" veya "Uzaydayayılan herhangi bir elektromanyetik ışını meydana getiren unsurların tamamına" da radyasyon denir. 


Ay ve bir bulutun gökyüzünde yükseldikçe bağıl büyüklükleri

Kitab el-Menazır (1011-1022 A.D.) adlı kitabında, İbn-i Heysem görmenin beyinde olduğunu, kişisel deneyimlerin insanların ne gördüğü ve nasıl gördüğü üzerinde etkisi olduğunu ve görme ile algılamanın öznel olduğunu savunmuştur. İnsanların Güneş ve Ay'ı ufukta iken neden gökyüzünde tepede olduklarından daha büyük gördüklerini açıklayan Ptolemy'nin kırılma teorisine karşı çıkarak, problemi gerçekten ziyade algılanan genişleme olarak yeniden tanımlamıştır. 


Akademik tartışma; 

Güneş analojisini göz önünde bulundurarak Platon tarafından yapılan çalışma ile olan bağlantısını tartışmaktadır. Bölünmüş çizgi, Platon'un Devlet adlı çalışmasında bize sunulan bir teoridir . Bu, Sokrates ve Glaucon arasında verilen ve görünür ve anlaşılabilir bir dünya olasılığını araştırdıkları bir diyalog aracılığıyla gösterilir; görünür dünya, gölgeler ve yansımalar gibi öğelerden oluşur (AB olarak gösterilir) ve daha sonra fiziksel öğenin kendisine yükselir (BC olarak gösterilir) ve anlaşılabilir dünya, matematiksel akıl yürütmeden (CD olarak gösterilir) ve felsefi anlayıştan (DE olarak gösterilir) oluşur. 

Birçok kişi bunu mağara alegorisindeki mahkumun yolculuğunu, önce duvardaki gibi gölgelerle görünür dünyada,  sonra ağacın gölgesinden ayrı olması gibi 

Bölünmüş çizgi – ( AC ) genellikle görünür dünyayı temsil ettiği ve ( CE ) ise anlaşılabilir dünyayı temsil ettiği kabul edilir. 

Güneş Analojisi, Sokrates'in Glaucon tarafından iyiliği tanımlaması için teşvik edildikten sonra bunun yerine "iyiliğin çocuğu" aracılığıyla bir analoji önerdiği altıncı kitaptaki anı ifade eder. Sokrates, bu "iyiliğin çocuğunun" Güneş olduğunu ortaya koyar ve Güneş'in ışığıyla görme ve göze görülme yeteneği bahşettiği gibi [15]: 169 iyilik fikrinin de anlaşılır olanı hakikatle aydınlattığını ileri sürer ve bu da bazı bilginleri bunun Güneş  ile mağara alegorisi alanında anlaşılır dünya arasında bir bağlantı oluşturduğuna inanmaya yönlendirir.   

🌨⛅️⛈Dünya'dan göründüğü haliyle bir bulutun rengi, bulutun içinde neler olup bittiğiyle ilgili bilgi verir. 

Yüksekten bakıldığında, buradaki gibi bir uçaktan olabilir,gökyüzünün rengi zirveye yaklaştıkça soluktan koyuya doğru değişir.

Gökyüzü neden mavi sorusunu ilk defa Müslüman bilgin El-Kindî (M.796-866) açıklamıştır. Risale fi'l-İlleti'i-Levni'l-Lazeverdi adlı eserinde, gökyüzünün doğal olarak kendiliğinden mavi olmayacağının, engin sular ve denizlerin mavi oluşununu sebebini ve gökyüzünün maviliğinin sebebini, su ve havadaki zerrecikler vasıtasıyla ışık kırılmaları ve akisleri ile açıklamıştır. 

Bir tesseract ağı

Araştırmacılar ayrıca, insanın 4B algısı ediniminin beyin görsel alanlarının ve entorinal korteksin aktivasyonuyla sonuçlanabileceği hipotezini öne sürdüler . Eğer öyleyse, bunun 4B uzay algısı ediniminin güçlü bir göstergesi olarak kullanılabileceğini öne sürüyorlar. Yazarlar ayrıca hangilerinin öğrenebildiğini veya öğrenemediğini anlamak için çeşitli farklı sinir ağı mimarilerinin(farklı önsel varsayımlarla) kullanılmasını önerdiler. 

Edwin A. Abbott'un 1884 tarihli kısa romanı Flatland'dir . Isaac Asimov, Signet Classics 1984 baskısına yazdığı önsözde Flatland'i "Boyutları algılama biçimine dair bulunabilecek en iyi giriş" olarak tanımlamıştır. 

 Madeleine L'Engle'ın A Wrinkle In Time(1962) adlı romanıdır; bu roman beşinci boyutu "evreni tesseracting" veya uzayı "katlayarak" hızlı bir şekilde hareket ettirmenin bir yolu olarak kullanır. Dördüncü ve beşinci boyutlar ayrıca William Sleator'ın The Boy Who Reversed Himselfadlı kitabının da temel bileşenleridir.      

Immanuel Kant 1783'te şöyle yazmıştır: "Her yerde uzayın (başka bir uzayın sınırı olmayan) üç boyutu olduğu ve uzayın genel olarak daha fazla boyuta sahip olamayacağı, bir noktada dik açıyla kesişen üçten fazla çizgi olamayacağı önermesine dayanmaktadır. Bu önerme kavramlardan kesinlikle gösterilemez, ancak doğrudan sezgiye ve hatta saf sezgiye a priori dayanır çünkü apodiktik (kanıtlanabilir) olarak kesindir." 

"Uzay Dört Boyuta Sahiptir", Alman filozof ve deneysel psikolog Gustav Fechner tarafından "Dr. Mises" takma adıyla 1846'da yayımlanan kısa bir öyküdür . Öyküdeki başkahraman, diğer gölgelerin farkında olan ve onlarla iletişim kurabilen, ancak iki boyutlu bir yüzeyde sıkışmış bir gölgedir. Fechner'e göre, bu "gölge adam" üçüncü boyutu zamanın bir boyutu olarak algılayacaktır.

Öykü, Platon'un Devlet ( M.Ö. 380 civarı) adlı eserinde sunulan " Mağara Alegorisi " ile güçlü bir benzerlik taşımaktadır. 

Linda Dalrymple Henderson, yirminci yüzyılın başlarındaki sanatta dördüncü boyut hakkındaki 1983 tarihli tezinde, metafizik temaları keşfetmek için daha yüksek boyutları kullanan yazıyı tanımlamak için kullanılan "hiperuzay felsefesi" terimini ortaya attı.

"Hiperuzay filozofları" örnekleri arasında, 1888'de "tesseract" kelimesini kullanan ilk yazar olan Charles Howard Hinton; ve Rus ezoterikçi P. D. Ouspensky yer alır .

Berkeley 1709'da ilk önemli eseri olan Yeni Bir Görme Kuramına Doğru Bir Deneme'yi yayınladı ; bu eserde insan görüşünün sınırlarını tartışmış ve uygun görüş nesnelerinin maddi nesneler değil, ışık ve renk olduğu teorisini ileri sürmüştür.

Bu, 1710'da yayınlanacak olan başlıca felsefi eseri İnsan Bilgisinin İlkeleri Üzerine Bir İnceleme'ninhabercisiydi ; eserin kötü karşılanmasının ardından diyalog biçiminde yeniden yazmış ve 1713'te Hylas ve Philonous Arasında Üç Diyalog başlığı altında yayınlamıştır. Bu kitapta Berkeley'in görüşleri Philonous (Yunanca: "zihnin sevgilisi") tarafından temsil edilirken, Hylas (" hyle ", Yunanca: "madde") Berkeley'in muhaliflerini, özellikle de John Locke'u temsil etmektedir .

Gözün retinası da iki boyutlu bir reseptör dizisidir ,ancak beyin üç boyutlu nesnelerin doğasını dolaylı bilgilerden (gölgeleme, kısaltma , iki gözle görmevb. gibi) çıkarım yaparak algılayabilir. Sanatçılargenellikle iki boyutlu resimlere üç boyutlu derinlik yanılsaması vermek için perspektifi kullanırlar. Şekillerde gösterildiği gibi , dönen bir tesseraktın düz bir yüzey üzerindeki hayali bir ızgara modelinin oluşturduğu gölge de projeksiyonların sonucudur. 

Jouffret'in Traité élémentaire de géométrie à quatre Dimensionsadlı eserinden bir örnek . Picasso'yu etkileyen kitap ona Princet tarafından hediye edildi.


GÜNEŞ

Kişiliğin özü, yaşam enerjisi ve yaratıcı kapasite ile bilgi verir. Ego, bilinç, hayattaki niyet, amaç, ulaşılmak istenen hedeftir.  Hayatta gidilen yönü anlatır. Canlılığımızın sebebi, “olmak” için benimsediğimiz yol, güç ve tamamlanma duygusu veren kaynağı gösterir. Ayrıca kahramanımızdır ve baba başta olmak üzere hayatımızdaki otorite figürleridir. Kadın haritasında eşle ilgili bilgi verir. Eril prensiptir, vücutta kalbe karşılık gelir. Mitolojide Apollo’dur. Astrolojik haritada Güneş’in bulunduğu burç, ev ve aldığı açılar kişinin öz güveni ve kendine duyduğu saygı ile ilgili önemli bilgiler verir. 


Güneş: Benliği, egoları ve bilinci temsil eder.

1- Güneş: Kimliğiniz ve hayattaki hedefleriniz

Güneş: Kimliğiniz ve hayattaki hedefleriniz 

Güneş, herkesin bildiği gibi doğum haritasının en önemli parçasıdır. Kimliğimizi ve hayattaki amacımızı gösterir.

Güneş'in simgelediği yeteneklerimizi sergilerken, kendimizi özel hissederiz. Hatta Güneş özelliklerimizi yansıttığımız başarılar elde eder, Güneş'in simgelediği işlerde uzmanlaşırız.
 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️