4 Kasım 2024 Pazartesi

Sinir gazı (Tabun, Soman ve Sarin)

Sinir gazı

Sinir gazı, solunum, enjeksiyon ya da deriden nüfuz yoluyla vücuda girip nöronlara (sinir hücrelerine) zarar vererek vücutta, istemsiz kasılma ve ölüme sebep olan kimyasal maddedir.

Genellikle kimyasal silah olarak kullanılan bu maddeler başlıca Tabun, Soman ve Sarin'dir. 


Kimyasal ajan olarak sinir gazları; 

Konvansiyonel silahlar ile yapılan savaşlarda hızla sonuç almak isteyen ordular tarih boyunca çeşitli Kimyasal, Biyolojik ve Nükleer ajanları kullanarak düşmanlarına üstünlük sağlamak istemişlerdir.

Antik Yunanistan’dan yakın geçmişte Suriye iç savaşına kadar birçok savaşta kimyasal ajanlar defalarca kimyasal silah olarak kullanıldı.

Kimyasal silah olarak kullanılan ajanları dört ana grupta toplayabiliriz. 

1) Sinir gazları (G-grubu, V-grubu ve A-grubu)

2) Yakıcı gazlar (Hardal gazı, Kükürtlü hardal, Levisit, Fosgen, Oksim)

3) Boğucu gazlar (Fosgen, Difosgen, Klor, Kloropikrin)

4) Kan zehirleyici ajanlar (Siyanür, Siyanojen klorür)

Bunlara ayrıca kapasite bozucu ajanlar, kargaşa bastırıcı ajanlar ve bitki öldürücüler de ek grup olarak eklenebilir.


Birinci Nesil Sinir Gazları (G-grubu sinir gazları); 

Modern çağlarda en sık kullanılan kimyasal ajanlar yakıcı ve boğucu gazlar oldu. I. Dünya Savaşında bunların yaygın olarak kullanılmasıyla, öngörülemeyen yıkıcı ve yaygın etkilerinin görüldü ve bu ajanların sonraki savaşlarda kullanılması yasaklandı.

1936 yılında Nazi Almanyası'nda sentetik insektisidler üzerine bilimsel araştırmalar yapan Gerhard Schräder 2000’den fazla organofosfat kökenli sentetik bileşik sentezledi. Bu bileşiklerin insanlar ve hayvanlar üzerinde son derece toksik olduğunun fark edilmesi üzerine dönemin askeri ve politik baskısıyla çalışmaları sivil insektisit araştırmalarından askeri sinir gazı çalışmalarına yöneldi.

Organofosfat pestisitler, genel yapısı bir fosfor atomunun benzersiz kimyasal özelliği ve karakteristik bir fosforil bağı (P = O) veya tiyofosforil bağı (P = S) olan bir organofosforlu bileşik sınıfıdır; böceklerde ve aynı zamanda insanlarda ve diğer birçok hayvanda Asetilkolinesteraz ve Butirilkolinesteraz enzimini inhibe ederler.

Bunun sonucunda asetil kolin yıkımı durur, birikir ve Kolinerjik Sendrom olarak bilinen klinik tablo ortaya çıkar. Ajanın toksik gücüne göre klinik semptomlar hafiften ağıra hatta dakikalar içinde ölüme kadar gidebilir.

Organofosfatların içinde hayli toksik olan ethil dimethilfosforamidocyanidat (Tabun, GA) sentezlenen ilk sinir gazı oldu. Bunu propan-2-yl methylphosphonofluoridate (Sarin, GB) takip etti.

Bu grupta üretilen diğer sinir gazları 3,3-dimethylbutan-2-yl methylphosphonofluoridate (Soman, GD) ve cyclohexyl methylphosphonofluoridate (Siklosarin, GF) oldu. 

Bunlar 'Birinci Nesil Sinir Gazları' olarak tanındı ve hem üreticisinin adına hem de Almanya’ya ithafen “G-Grup” ajanlar olarak isimlendirildi.[2]Almanlar bu gazları II. Dünya savaşında hiç kullanmadılar.

Sarin gazı, Japonya'da toplam 19 kişinin öldüğü ve yaklaşık 6000’den fazla kişinin etkilendiği 1994 Matsumoto sarin saldırısı ve 1995 Tokyo metro sarin saldırısı olaylarında kullanıldı.


İkinci Nesil Sinir Gazları (V-grubu sinir gazları); 

II. Dünya savaşından sonra İngiltere, Almanya’nın bu konudaki deneyim ve teknolojisinden etkilendi ve 1951 yılında Porton Down laboratuvarlarında İngiliz Ranajit Ghosh ve J. F. Newman yeni bir tür toksik organofosfat bileşiğini sinir gazı olarak tanıttılar.

 Bu yeni bileşik VX (Ethyl ({2-[bis(propan-2-yl) amino] ethyl}sulfanyl)(methyl)phosphinate) olarak adlandırıldı. 1955 de VX ten daha zayıf ama tarımda kullanılamayacak kadar toksik olanVG (O,O-diethyl S-[2-(diethylamino)ethyl] phosphorothioate) (diğer adlarıyla Amiton ya da Tetram) bulundu.

Takip eden yıllarda SSCB de bu maddeden VR (RVX), Çin de VC (CVX) isimli kendi türevlerini sentez ettiler. ABD, İngiltere’den sinir gazı teknolojisini transfer ederek 1961 yılındaNewport Chemical Depot’ta kendi kimyasal silah depolarını oluşturdu. Bu grup da 'İkinci Nesil Sinir Gazları' ya da Venom (Zehir) anlamında “V-grup” ajanlar olarak isimlendirildi.     

VX, 13 Şubat 2017'de Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur Uluslararası Havalimanında, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un üvey kardeşi olan Kim Jong-nam’ın yüzüne sprey sıkılarak öldürülmesi olayında kullanıldı.


Üçüncü Nesil Sinir Gazları; 

Kimyasal ajanların gaz halinin çok toksik olması üretimden nakline, depolama, korunma ve imhasına kadar pek çok aşamada hiç kullanılmasalar bile yüksek güvenlik riskleri içeriyordu. 

Buna bir çözüm arayan ABD’deki laboratuvarlar 1950’li yıllarda ikili ajanları keşfettiler. İkili ajan, sadece bir araya getirildiklerinde toksik özellik gösteren ancak tek başlarına toksik olmayan iki ya da daha fazla ajandan oluşan bileşiklerdi. Bu sayede tek başına zararsız olan iki veya daha fazla kimyasal öncül ayrı ayrı üretilebiliyor ve güvenle nakil yapılıp depolanabiliyordu. Sadece savaşta ya da hemen saldırı öncesinde birleştirildiğinde toksik etkili ajan elde ediliyordu.

Bu teknoloji için seçilen önceki nesil ajanlar sarin (GB2), soman (GD2) ve VX (VX2) türevleri oldu; kod adın sonuna eklenen "2" rakamı ajanın ikili yapıda olduğunu gösteriyordu. Bu gruptaki ikili ajanlara da 'Üçüncü Nesil Sinir Gazları' dendi.


Dördüncü Nesil Sinir Gazları (A-grubu sinir gazları); 

1960’lı yıllarda Soğuk savaş etkisini tüm şiddetiyle politik arenada gösterirken Batı Bloku'nu oluşturan ülkelerdeki sinir gazı araştırmalarından geri kalmak istemeyen Doğu bloku ülkelerinin başatı SSCB de kendi ikili ajan üretim teknoloji programını (FOLIANT) gizli askeri kimyasal laboratuvarı GosNIIOKhT'da geliştiriyordu.

 1970’li yıllarda son derece gizli yürütülen bu yeni nesil ile ilgili hiçbir bilgi sızmadığı için Batı bloku bu çalışmalardan uzun yıllar haberdar olmadı. Ancak SSCB 1991 yılında dağılırken, bu gizli teknoloji ile ilgili ilk bilgiler ortaya çıkmaya başladı. Bu laboratuvarda çalışmış olan Vil Mirzayanov ve Lev Fedorov adlı iki bilim insanın 1990 yıllardaki bir makalesinde yeni nesil sinir gazından ilk kez bahsedildi.

Bu makalede bilim insanları SSCB’nin Batı ve NATO ülkelerinde tespit edilemeyecek yeni nesil bir kimyasal sinir gazını üretmiş olabileceği konusunda uyarıda bulunuyordu (6). SSCB’nin mirasını devralan Rusya FederasyonuABD ile birlikte 1993 yılında Kimyasal Silahların Sözleşmesine (CWC) imza attı ve sonrasında kimyasal silah araştırmaları ile ilgili hiçbir iddiayı kabul etmedi.

Bu nedenle bu yeni kimyasallar ile ilgili Rusya’da yapılan araştırmaların 1970 ile 1990’lı yıllar arasında yapıldığı varsayılmaktadır. Uluslararası toplum kuruluşları, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra kimyasal ve biyolojik silahların kullanımını yasakladı ve Kimyasal Silah Sözleşmesi ile 1972 ve 1993'te bunların geliştirilmesini, stoklanmasını ve transferini tamamen yasaklandı.

1997 kurulan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), halen Türkiye’nin de taraf olduğu CWC’yi imzalayan ülkelere, sözleşmedeki kurallara uymayı ve ülkelerin elindeki kimyasal silahların imhasını teşvik etmektedir. Türkiye adına 2010-2018 yılları arasında bu örgütte başkanlık görevini yürütmüş olan Sn. Ahmet Üzümcüdöneminde örgüt 2013 yılı Nobel Barış Ödülünü aldı. 

SSCB döneminde geliştirilen bu yeni nesil ikili ajanlara Rusça "yeni gelen" anlamına gelen Novichok adlandırması yapıldı. “Novichok" tanımı, ajanın yenilikçi formuna atıfta bulunur ve nihai bileşik, kod numarasıyla (örneğin, A-230) anılır.

Sentezlenen ilk serisi bileşik A-230, bir sarin türevi idi, daha sonraları A-232A-234A-242 ve A-262 kod adlı sinir ajanlarının üretildiği düşünülüyor. A-232 ve A-234 (sırasıyla A-230'un metoksi ve etoksi analogları), RVX'e benzer toksisite gösteriyor ancak hidrolizde çok daha uçucu ve daha az kararlı görülmektedir.

 A-242 ve A-262 (sırasıyla A-230 ve A-232'nin guanidinanalogları), muhtemelen sentezlenen ilk katı nörotoksik ajanlardı. Bu ikili ajanlar projedeki kod isimlerine ithafen “A-grup” ya da yeni nesil “Novichok” grubu ajanlar olarak adlandırıldılar. Bunlar tarihsel kronolojide de 'Dördüncü Nesil Sinir Ajanları' olarak kabul edilmektedirler.


Sarinin üretilmesi ve depolanması 1993 Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ile yasaklanmıştır.


⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️

SARİN GAZI
Sarin, organofosfat yapılı bir gazdır. Genellikle bir "sinir gazı" olarak kabul edilir; ancak suyla karışabilir. Bu yüzden sarin içeren yiyecek ve içecekleri yutmak, sarin içeren sıvı ile cilt teması da benzer etkilere neden olabilir; illa solumak gerekmez.
Sarin Gazı Nedir?

Sarin gazı direkt olarak sinir sistemine etki ettiği için bir diğer adı da sinir gazıdır. 

1938 yılında IG Farben şirketindeki Alman kimyager “Gerald Schrader” pestisit olarak kullanılmak için geliştirildi. Sarin, ismini kâşiflerinden alır: Schrader, Ambros, Rüdiger ve Van der Linde.

Oldukça tehlikeli ve öldürücü bir maddedir. Hem renksiz hem de kokusuz bir gaz olduğu için fark edilmesi çok zordur. Sinir sistemine etki etmeye başladığı andan itibaren felç etme yolunda hızla ilerler.  Havadan daha ağır olduğu için de odanın tabanına doğru hareket eder.

SARİN GAZI








Sıvı halde bulunduğu durumlar da mevcuttur. Sıvı formda olduğu zamanlarda temas yoluyla deride herhangi bir tahribat yapmadan emilerek vücuda girer ve ilerler. Sinir sistemi üzerinde etkili olmaya başlaması için gereken süre biraz da vücuda giriş yoluna bağlıdır. Hatta vücuda giriş yolu gelişen semptomları, hatta semptomların sıralamasını dahi etkilemektedir.

Sarin Gazı Nasıl Etki Eder?

Sinir uçlarına etki eder ve kasların kasılıp gevşemesini engeller. Dolayısıyla nefes alışverişini sağlayan kaslar inaktif hale gelir ve bu da boğulmaya yol açar.

Akciğerler çok sayıda kan damarı içerdiği için; solunum yoluyla alınan sarin gazı bu damarlar sayesinde hızlı bir şekilde dolaşım sistemine girerek hedef organlara çabucak ulaşır. Bu yüzden en hızlı zehirlenme solunum yoluyla oluşur ve yüksek konsantrasyonlarda birkaç dakika içinde ölüm gerçekleşir. Düşük dozlarda maruziyet söz konusu ise; bulanık görme, göz bebeklerinde küçülme, burun akıntısı, salyalanma, anksiyete, kâbus görme, baş dönmesi, kusma, ishal gibi semptomlar gözlemlenir. Maruz kalma konsantrasyonu yükseldikçe semptomlar daha da şiddetlenir ve hızlanır. Yeteri kadar yüksek konsantrasyon söz konusu ise, ani bilinç kaybı ve hatta bazen de hiçbir semptom daha ortaya çıkamadan ölüm gerçekleşir.

Sarin Gazı Kullanım Alanları Nelerdir?

Bu tarz semptom ve sonuçlara yol açtığı için de savaşlarda kimyasal silah olarak kullanıldığı olmuştur maalesef. 1991’de Birleşmiş Milletler tarafından kitle imha silahları kategorisine alınmıştır.  Ayrıca 1993 yılında Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ile üretilmesi ve depolanması yasaklanmıştır.

Zaman zaman dizi ve filmlerde de ismi geçebilmektedir. Lost dizisinde veya Testere II filminde olduğu gibi.

Sarin Gazı Maruziyeti Nasıl Önlenebilir?

Bir maruziyet riski varsa ya da maruziyet gerçekleşti ise;

  • Hızla izole bir ortama girilmelidir
  • Özel maske ve koruyucu kıyafetler giyilmelidir
  • Mümkün olan ilk anda kıyafetler değiştirilmelidir
  • Su ve sabun ile arındırma yapılmalıdır
  • Spesifik antidotu atropindir. (Atropin, asetilkolin reseptörlerinin önünü keserek aşırı sinir uyarılmasını önleyebilir)

Enes DURAN

Çevre Mühendisi

 

KAYNAKLAR

http://www.enbursa.com

https://www.aa.com.tr

https://www.bbc.com

http://file.atuder.org.tr/_atuder.org

https://www.hurriyet.com.tr

http://www.ttb.org.tr

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️