8 Kasım 2024 Cuma

İslam ve bilim

 

İslam ve bilim

İslam'ın ve bilimin ilişkisi. 

İslam ve bilim, tarihte uzun bir dönem boyunca iç içe olmuşlardır. İslam'ın yoğun bir şekilde yayıldığı ve İslam devletlerinin yükselişte olduğu Orta Çağ'da, 8 ilâ 15. yüzyıllarda İslam topraklarında birçok bilim insanı yetişmiş, pek çok bilimsel faaliyetler yapılmış ve İslam dünyası bilim, teknoloji, kültür ve sanat gibi birçok alanda dünyanın diğer devletlerini ve bölgelerini geride bırakmıştır. Bu döneme de İslam'ın Altın Çağıdenmektedir.

11. yüzyıl dolaylarından kalma, Biruni tarafından yapılmış ve Ay'ın farklı evrelerini gösteren bir çizim

Bilim anlamında ve İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan özgün terim "ilim"dir ki, bu sözcük Türkçede de bilim anlamında ilim şeklinde, eskimiş olsa da yer almaktadır.


İslam'ın Altın Çağı; 

İslam'ın Altın Çağı veya İslam Rönesansı, 8. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar[3][4][5][6] İslamdünyasının çoğunun bilimsel, ekonomik ve kültürel yönden zirvede olduğu dönemi ifade eder.

Cizreli mühendis Cezeri'nin yapmış olduğu meşhur filli su saati, dönemin en gelişmiş teknolojik araçlarından biriydi.
İbn-i Sina'nın yazmış olduğu El Kanun-i fit-Tıb adlı eserinde bulunan ve insanın sindirim sistemini gösteren bir çizim

Abbasiler devrinde, Harun Reşid tarafından Bağdat'ta Beyt'ül Hikmet (Bilgelik Evi) adında bir bilim merkezinin kurulması ile başlayan bu dönemin, Moğolların 1258'de Bağdat'ı kuşatıpyağmalaması ve Abbasi Halifeliği'nin yıkılması ile son bulduğu şeklinde genel bir kabul vardır. Ancak bazı kaynaklarda bu dönemin 14. yüzyıla kadar, bazı kaynaklarda da 15. yüzyıla, hatta 16. yüzyılakadar sürdüğü ifade edilir. KindiFarabiHârizmîİbn-i Sinaİbn-i HeysemBirûniİbn RüşdEl-CezeriGazzaliİbn Battutaİbn HaldunUluğ Beyve daha birçok ünlü İslam bilgini bu dönemde çalışmalar yaptı.

Bu çağda, Hindistan'dan Endülüs'e kadar geniş coğrafyada bilimsel çalışmalar yapılmakla birlikte tıpfelsefeteolojimatematikastronomiİslam hukuku gibi geniş yelpazede çalışmalar da yapılıyordu. Bu dönemde, başta Antik Yunanolmak üzere geçmiş uygarlıkların ürettiği bilgi ve düşünceler, tercümelerle İslam dünyasına ve Endülüs kanalıyla Avrupa'ya aktarıldı. Çinlilerleyaptığı savaşlar ve diğer ilişkiler sırasında Araplarkağıt üretim tekniklerini öğrendiler ve parşömenyerine kağıt kullanımı sayesinde yazılı eserler de daha kolay yayıldı. Matematik alanında ise Hintlerden alınan sıfır ve onlu sayı sisteminin keşfi sayesinde matematiğe olan ilgi ve rağbet arttı ve aritmetik, sıradan insanların dahi anlayabileceği ve günlük yaşamda kullanabileceği bir duruma geldi. Matematik ve aritmetiğin yanı sıra trigonometri de gelişti. Gözlemevleri inşa edildi; optik bilimi ve kimya gelişti.


Kur'an ile bilim ilişkisi;

İslam'ın kutsal kitabı olan Kur'an

Kur'an ve bilim ilişkisi, İslam dünyasında İslam-bilim ilişkisinden ayrı olarak özel bir yere sahiptir. Bazı İslami çevreler, Kur'an'ın geçmiş ve gelecek her şeyi kapsadığı, dolayısıyla bilimsel gelişmeleri ihmal edemeyeceği düşüncesinden hareketle Kur'an'ın değişik ilmi keşif ve gelişmelere işaret eden ayetler barındırdığına ve bu durumun mucizeoluşuna vurgu yaparlarken, bazı yazarlarca da Kur'an ayetlerini bilimsel verilerle yorumlama filolojiretorik ve inanç açısından sakıncalı bulunmuştur. Bazı kişiler, Kur'an ve bilim arasında cifrEbced gibi hurufi yöntemler kullanarak da bağlantı kurma ve Kur'an ayetlerinden yeni anlamlar çıkartma eğilimindedirler. Alaka kelimesine yüklenen genetik kod anlamı  veya Kur'an'da DNA ve RNA'dan bahsedildiği iddiası, bu eğilimin boyutlarını gösteren örneklerdendir.

Yaratılış

değiştir

Kur'an'ın kendisine ait bir kozmogoniye sahip olup olmadığı tartışılabilir konulardan biridir. Kur'an'da evrenin yaratılışı, Sümer mitolojisine dayanan Tevrat anlatılarına benzemektedir. Kur'an'da gökler ve yerin önceden bitişik iken ikiye ayrıldığından, her şeyin sudan yaratıldığından, gökler ve yerin altı günde yaratıldığından; buna ek olarak 7 gök kavramıyla birlikte gökleri Allah'ın yukarıda tuttuğu ve düşmekten koruduğundan da bahsedilir.

Evren modeli

değiştir
Yer merkezli (yer üstü) evren modeli

Kur'an'a göre, evrenin Dünya merkezli bir model (yer üstü evren) olarak tanımlandığı düşünülmektedir. Kur'an ayetlerinde yeryüzü insanlar için dümdüz bir döşek haline getirilmiş (Nazi'at Suresi: 30), gökler (evren) Dünya üzerinde 7 kat olarak düzenlenmiş ve gök lambaları (veya kandilleri) olan yıldızlar 1. kat göğe (Mülk Suresi: 5) yerleştirilmişlerdir. 

İslam inancında Allah'ın gökte veya arştabulunmadığına, O'nun herhangi bir mekandan münezzeh olduğuna inanılır. Ayrıca bu evren içerisinde meleklerifritlercinlerşeytanlar gibi mitolojik veya yarı mitolojik yaratıklar bulunur.

Gezegen kavramı

değiştir

Kur'an'da açıkça gezegen (seyyare) kavramı bulunmamakla birlikte bazı ayetlere bu anlamların yüklendiği görülmektedir: 

Güneş Sistemi'ndeki gezegenler ve cüce gezegenler (24 Ağustos 2006'dan sonraki durum)
Hani Yusuf, babasına "Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, Güneş'i ve Ay'ı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı." demişti. (Yusuf Suresi: 4)

Bu surede Dünya ayrıca anıldığı için, 11 gezegen ile birlikte Kur'an'ın toplam 12 gezegenin varlığından bahsettiği ifade edilir. Günümüzde gezegen sayısı 8 olarak kabul edilmektedir. Bilim insanlarının Güneş Sistemi'nde binlerce olabileceğini varsaydıkları cüce gezegenler de en az 5 adet olarak kabul edilir. Ancak bu ayette ''gezegen'' sözcüğünün geçmiş olması konusu bile büyük bir tartışma konusudur. Çünkü başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere pek çok günümüz İslam akademisyenleri, bu ayette 11 sayısıyla nitelendirilen ifadenin ''gezegen'' değil, ''yıldız'' olduğunu söylemektedirler. Dolayısıyla evrende de 7×10²² civarında yıldız olduğu tahmin edildiği için bu sayının haliyle normal olduğu söylenir. Dolayısıyla bu ayetin tercümesi hususunda bazı muhtelifler vardır.

Dünya'nın şekli

değiştir
Apollo 17 astronotları tarafından çekilen ve Mavi Bilye olarak adlandırılan Dünya'yı gösteren ilk fotoğraf (7 Aralık 1972)
(Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah bina etti. Onu yükseltip kusursuz biçimde düzenledi. Gecesini kararttı, gündüzünü aydınlattı. Bundan sonra da yeryüzünü yayıp döşedi. (Naziat Suresi27-30. ayetler)

Ayette geçen "davn" kelimesi, geleneksel anlayışa göre "yayıp döşemek, dümdüz yapmak" anlamlarını ifade eder. Bu ve benzeri ayetlerin tercümeleri, kelimenin kökeni ile ilgili tartışmalar açılarak bazı meal yazarları tarafından "yuvarlattı" ifadesi ile verilmektedir. 

Medine İslam Üniversitesi rektörü Abdülaziz bin Baz (1910–1999) ise, ayet ve hadislerin dış görünümlerinden hareketle “Dünya’nın Sakin, Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller” isimli, resmî makamlarca basılan risalesinde şunları söylemektedir: “Kim bunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kur'an’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanların hazinesine katılır." 

Evren'in sonu

değiştir
Hubble Uzay Teleskobu tarafından çekilen bu görüntü, her biri milyarlarca yıldızdan oluşan mevcut teknoloji ile görülebilen en uzak gökadalardan bazılarını göstermektedir. (Şekildeki noktaların her biri birer gökadadır.)
Güneş dürülüp karardığında; yıldızlar dökülüp söndüğünde; dağlar sökülüp yürütüldüğünde; doğuracak develer başı boş bırakıldığında; yabani hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde; denizler kaynatıldığında; insanlar (amelleriyle) eşleştirilip (buna göre) şekillendirildiğinde... (Tekvir Suresi 1-7. ayetler)

Kur'an'da bahsi geçen gök cisimleri GüneşAy ve yıldızlardan ibarettir. Kur'an'da TekvirMülk ve Cingibi bazı surelerde kıyamet vaktindeki sahneler anlatılır.

İslam görüşleri, Tekvir Suresi'nin ilk 7 ayetini şöyle yorumlarlar: Güneş'in dürülüp kararması, bir yıldızolan Güneş'in ömrünün sonuna gelmesi ve ışığını ile enerjisini kaybetmesini; yıldızların dökülüp sönmesi, kıyamet vaktinde kozmik sistem bozulunca yıldızların birbirine çarparak, yörüngelerinden kayarak mevcut düzen ve işlevlerini kaybedecekleri ve dolayısıyla uzayboşluğuna saçılacaklarını; dağların sökülüp yürütülmesi ise, yerkürede meydana gelecek olan şiddetli sarsıntı neticesinde dağların parçalanması ve yerlerinden kopup dağılmasını; son olarak da denizlerin kaynatılması ise, kıyametin şiddetli sarsıntısı neticesinde yerkürede meydana gelecek olan volkanik patlaklar ve derin çatlaklardan dışarı püsküren magmanın deniz sularını ısıtıp kaynatmasını veya dağların parçalanıp yok olmasının doğal sonucu olarak denizlerin birbirine karışması ve tek deniz haline gelmesini anlatmaktadır. 

Hadislere göre ise kıyamet günü Güneş yeryüzüne yaklaşır ve insanlar terlemeye başlar. Kiminin teri topuklarına, kimininki baldırlarının yarısına, kimisininki dizlerine, kimininki uyluklarına ve kimilerinin teri ise ağzına kadar varır, kimi de vardır ki, onun teri boyunu dahi aşar. 

Evren'in genişlemesi

değiştir
Hubble Uzay Teleskobu'na adını veren ve 1929'da evrenin genişlediğiniispatlayan Edwin Hubble
Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz biz genişletmekteyiz (bizim her şeye gücümüz yeter). (Zariyat Suresi: 47)

Kur'an'da Zariyat Suresi'nin 47. ayetinde ''genişletmekteyiz'' ifadesinin bulunduğu ve dolayısıyla bunun evrenin genişlediğini ifade ettiği söylenir. Ancak bu ayetin tercümesi konusunda da bazı çeşitlilikler bulunmaktadır. Örneğin bazı İslam bilginleri, ayetteki musiun kelimesinin Arapça gramer olarak fiil değil, sıfat-fiil olmasından dolayı ayeti "bizim her şeye gücümüz yeter", "biz çok güçlüyüz", "biz genişleticiyiz", "biz büyük kudrete sahibiz", "biz genişlik ve kudret sahibiyiz" gibi çeşitli ifadelerle tercüme etmektedir. 

Tefsir ve meal terimlerinin önde gelen isimlerinden olarak kabul edilen Elmalılı Hamdi Yazır, bu ayeti "...şüphe yok ki biz çok vüs'a malikiz." diye çevirmiştir. Yazır'ın burada kullandığı vüs'akelimesinin de Arapçada "kuvvet" değil, "genişlik" anlamına geldiği söylenmektedir. 

İnsan ve evrim

değiştir
Adem ile Havva (İlhanlılardöneminden kalma bir eser, 1294/99)

Kur'an'da beşeri tarih, Âdem ile başlatılır. Kur'an'a göre insan, bir erkek ve bir dişi şeklinde yaratılarak cennetten dünyaya indirilmiş bir çiftten çoğalmış bir nesildir. İnsan, Kur'an'a göre sudan (Furkan 54, Nur 45; buradaki suyun erkek üreme hücresi spermi de içinde barındıran meni sıvısı olduğu düşünülür), topraktan (Rum 20) ve süzülmüş, şekil verilmiş, pişirilmiş çamurdan (En'am 2, Secde 7) yaratılmıştır. Kadın ise (yani Havva), Kur'an'a göre değil, hadislere göre kaburga kemiği alınıp kullanılarak Âdem'den yaratılmıştır.   

İlk insanlarNuh örneğinde görülebileceği gibi 1000 yıl veya daha fazla bir süre yaşayabilmekteydiler. Hadislerde bu insanlarınuzun boylu (60 zira, yani yaklaşık 35-48 metre) olduklarından bahsedilir. Kur'an'da Âdem adı defalarca geçmesine rağmen, eşinden ismiyle bahsedilmez.

İslam bilginlerinin bazıları insanın evrimi bilgisini Kur'an'a ve İslam'a aykırı bulmaz, bununla birlikte Kur'an'da evrimle çelişen herhangi bir ayetinolmadığını söylerler ve bu bilimsel veriyi desteklediğini düşündükleri birkaç ayeti de kanıt olarak ileri sürerler. Çoğunluk ise, Kur'an anlatımlarının evrimi desteklemediği görüşünü benimsemişlerdir. 

Kur'an'da evrimi desteklediği söylenilen bazı ayetler şöyledir:

Oysa O, sizi türlü evrelerden geçirerek yaratmıştır. (Nuh Suresi 14)

De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın ve Allah’ın ilk yaratılışı nasıl başlatıp devam ettirdiğini görün. Allah, daha sonra ikinci hayatı da işte böyle gerçekleştirecektir; Allah her şeye kadirdir." (Ankebut Suresi 20)


Hani Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?" dediler. Allah, "Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim" buyurdu. (Bakara Suresi 30)

Bazı İslam akademisyenleri, özellikle Bakara Suresi'nin 30. ayetinden yola çıkarak Kur'an'ın evrimle çelişmediğini ve Adem'in de "ilk insan" değil de sadece "ilk peygamber" veya "ilk akıl sahibi insan" olabileceğini söylemektedirler. 

Biyoloji

değiştir
7 haftalık bir insan embriyosu(Mü'minun Suresi 14. ayette geçen alaka (pıhtı) ve mudga(çiğnenmiş et) kelimeleri, Kur'an mucizesine inananlar için olağanüstüdür.)

Kur'an'da insanın anne karnında embriyonik gelişim aşamaları ile ilgili bazı ifadeler bulunur:

Andolsun, biz insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra onu az bir su (meni) halinde sağlam bir karargaha yerleştirdik. Sonra bu az suyu "alaka" (pıhtı) haline getirdik. Alakayı da "mudga" (çiğnenmiş et) yaptık. Bu mudgayı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne yücedir! (Mü'minun Suresi 12-14)

Kur'an'ın bu ve diğer bazı ayetlerinden onun, organların gelişim sırasını verdiği iddiaları da öne sürülmüştür. Bu ifadeler bazılarınca mucizeolarak değerlendirilirken, karşıt görüşte olanlara göre verilen bilgiler yanlış olmasının yanında Antik Yunanistan'dan Galen (129-216) gibi bilginlerin kendi zamanlarındaki bilgi seviyelerine göre ifade ettikleri düşüncelere dayanmaktadırlar. 

Bitkiler

değiştir

Kur'an'da Hicr Suresi'nin 22. ayetinde rüzgârların aşılayıcı olduğu söylenmektedir:

Biz, rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirip onunla sizin su ihtiyacınızı karşıladık. Onu depolayan siz değildiniz. (Hicr 22)

Bu ayette bitkileri aşılayanın rüzgârlar olduğu belirtilmekte, canlıların su ihtiyaçlarını karşılayan unsurun da yağmurlar olduğu söylenmektedir. Bilimsel verilere göre, bütün bitkilerin çiçeklerindeerkek ve dişi çifti bulunmakta ve erkeğin dişiyi aşılamasıyla meyveler oluşmaktadır. Bu aşılama eylemi ise rüzgârlar sayesinde olmaktadır. 


XXXXX


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️