Kalp sağlığı için soğuk deniz balığı tüketin.

Eskimolar: Shulamina, Tulluachiu ve Tirikshiu |
Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şef Yardımcısı Doç. Dr. Ahmet Temizkan, kalp ve damar sağlığının korunmasında balık tüketiminin çok önemli olduğunu söyledi.
Yapılan araştırmalarda, Eskimolar'da kalp hastalıklarının görülme sıklığının yok denecek kadar az olduğunu belirten Temizkan, "Bu kişilerin soğuk deniz balığı olarak bilinen yağlı balıkları çok fazla tüketmeleri kalp sağlıklarını koruyor" diye konuştu.
Kalp ve damar sağlığının korunmasında her balığın çok etkili olmadığına dikkati çeken Temizkan, "Karidesle beslendiği için rengi turuncu olan ve soğuk denizlerde yaşayan gerçek somon balığı tüketilmelidir.
Haftada 2 defa somon balığından 1 porsiyona denk gelecek şekilde 100 gram tüketilmesinin yeterli olduğunu ifade eden Temizkan, OMEGA-3 açısından zengin olan diğer balık türlerini şöyle sıraladı:
"Yağlı bir balık olan Uskumru da hafta iki kez 100 gram tüketilmeli. Tuna balığı olarak bilinen Ton balığından ise 200'şer gramdan 2 kez yenilmesi yeterli.
Bu balık taze tüketilebildiği gibi konserve olarak da yenilebilir. OMEGA-3 değerleri her ikisinde de yaklaşık değerlerdedir.
Levrek ve gerçek alabalıktan da haftada 2 defa 200 gram tüketilmesi gerekiyor.
Hamsi, istavrit gibi balıklar da ise maalesef zengin OMEGA-3 bulunmuyor. Hele kızartıldığında verim daha da azalıyor."
Temizkan; balıktan yarar sağlanabilmesi için pişirme tekniğinin de çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Balık, mutlaka ızgarada ya da fırında pişirilmeli, kesinlikle yağda kızartılmamalı" dedi.
Bu arada, gebelerin ve emziren kadınların bu dönemlerde balık tüketmelerinin uygun olmadığına dikkati çeken Temizkan, "Balığın içinde civa var. Özellikle uskumruda çok fazla. Bu dönemde balık daha az tüketilmeli" uyarısında bulundu.
🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀🌀

"Eskimo" adı Kanada'da geçerli olmasa da Alaska'da geçerlidir.
Eskimo sözcüğünün kökeni tam bilinmemekle birlikte, Kızılderili lisanı Algonkian'dan geldiğine ve "farklı dilde konuşan kişi" demek olduğuna inanılır. Eskimo sözcüğünün Cree dilinde "çiğ et yiyen kişi" anlamına geldiği savının doğruluğuna dair bir kanıt bulunamamıştır.
Eskimo ekonomisi avcılık ve balıkçılığa (özellikle balina avcılığı) dayanmaktadır. Temel yiyecekleri balık, ren geyiği ve sığındır =Bir geyik cinsi
{Sığın: Kuzey Avrasya ile Kuzey Amerika'da yaşayan, kürek boynuzlu ve boynu sakallı, yarı sucul iri bir geyik türü. Yaşayan geyik türleri içinde en iri olanıdır. Diğer geyik türlerinin aksine yalnızcıl bir hayvandır ve sürü oluşturmazlar.}

Eskimo mutfağı;
Eskimo mutfağı, Eskimoların yeme ve içme şekilleri. Halklara bağlı olarak farklılıklar gösterir.


Beyazların yiyecekleri (Taniktaq) ile karşılaşmadan önce İnyupikler kendi yiyeceklerini (Iñupiaqtaq) iklim ve coğrafi koşullara göre şekillendirmişlerdi. En temel besin maddesi et (niqipiaq 'gerçek yiyecek' > niqi 'yiyecek' + -piaq 'gerçek') olup, bunu ateşsizliğin çaresizliğiyle değişik yöntemlerle yenebilir kılmışlardır.
Maktak: Çiğ olarak yenen yağlı deri altı katmanıyla birlikte balina derisi. Çiğ olarak yenmesi derideki vitaminlerin alımı için gereklidir, zira İnyupik coğrafyasında meyve (o da kiraz çekirdeği kadar ufak üzümsü meyveler) ender bulunur. Pişirildiğinde Uunaalik adını alır.
Quaq: Çiğ olarak dondurulmuş et ya da balık. Quaq, avcıların tipik kahvaltısıdır.
Uiḷaq: Kurutulmuş et.
Mikigaq: Fermente balina eti, dil ve maktak'ın miksere çekilmesiyle yapılır.
Igamaaqłuk : Fok yağında kızartılan yarı kurutulmuş et.
Igaapiaq : Haşlama et.
Akutaq: Erimiş ren geyiği yağı ile ince kıyılmış ren geyiği etinden bulamaç gibi hazırlanıp bir tepsiye dökülüp çiğ yenir. Mevsimine göre malzeme değişkenlik gösterebilir ve de eklenebilir. Bunlar içinde en makbulü, böğürtlensi ya da üzümsü meyvelerin de dahil edilmesidir. İngilizcede Eskimolar söz konusu olduğunda "Eskimo dondurması" (Eskimo ice cream ) ya da Kızılderililer söz konusu olduğunda da "Kızılderili dondurması" (Indian ice cream) denen Akutuq, Türkçedeki külahlı "dondurma" kavramıyla uyuşmaz.
Sibirya Yupiklerinin ana besini deniz memelilerinden sağlanan ettir. Mors ve fok etleri şeritler halinde kurutularak; fok etleri dondurularak; mors ve balina etleri yarı soğuk bir yerde stoklanarak fermente edilir sonra da haşlanarak yenir. Yağlı deri altı katmanıyla birlikte balina derisi çiğ olarak tüketilir (vitaminlerin alınabilmesi için çiğ yenmesi şarttır).
Bazen İçbölge Çukçileriyle ren geyiği eti karşılığında balina ve fok ile mors eti takası yapılır. Değişik su yosunları da yenir. Geleneksel besinleri lifsiz olup yağ ve proteince zengin yüksek enerjili besinlerdir.
Geleneksel et depolama yöntemi kısa geçen yaz aylarında kurutma yoluyla yapılırken, kışın daha çok dondurma ya da yere eşilen bir çukurda fermente etme yoluyla olur.
♻️
Balina Yağının Faydaları
- Antiinflamatuar etkiler: Balina yağı, iltihaplanmayı azaltabilir ve eklem ağrılarını hafifletebilir.
- Cilt sağlığı: Nemlendirici özellikleri sayesinde, ciltteki kuruluğu gidermeye yardımcı olur ve cilt bariyerini güçlendirir.
- Enerji kaynağı: İçerdiği yüksek yağ asidi oranı nedeniyle, vücuda hızlı bir enerji kaynağı sağlar.
- Besin kaynağı: Omega-3 yağ asitleri açısından zengin olması, kalp sağlığını destekler ve beyin fonksiyonlarını iyileştirebilir.
Balina Yağı Kullanım Alanları
- Tıbbi uygulamalar: Geleneksel tıpta kullanılan bir yağ olarak, çeşitli hastalıkların tedavisinde yer almıştır.
- Endüstriyel kullanımlar: Sabun, mum ve diğer yağ bazlı ürünlerin üretiminde kullanılmıştır.
- Gıda: Bazı kültürlerde yemek pişirmede ve gıda katkı maddesi olarak yer almıştır.
OMEGA-3 VE 0MEGA-6 ZENGİNİ BESİNLER
Omega-3 yağ asitleri somon, uskumru, sardalya, hamsi, chia tohumu, ceviz, keten tohumu ve alg yağları gibi yağlı balıklarda bulunur. Omega-6 yağları bitkisel yağlarda, kuruyemişlerde ve tohumlarda bulunur. Soya fasulyesi yağı, mısır yağı, mayonez, ceviz, ayçiçeği çekirdeği, badem, kaju fıstığı, zeytinyağı, fıstık yağı Omega-3 açısından zengindir.
2016 yılında Japon hükümeti, Tôjô’ya “Japon Mutfağı İçin İyi Niyet Elçisi” unvanı vermiştir ve böylece Tôjô, hiyerarşide Japonya’nın en önemli şefleri arasına yükselmiştir.
İşte “ben hatalarımdan öğreniyorum. Hata yapmak iyidir. Her zaman başaramazsınız, ancak hatalarınızdan öğrenirsiniz ve böylece başarı gelir […]” diyen Hidekazu Tôjô Şef’i.
#######################################
İskandinav diyeti uzun yaşam için en iyi diyet mi? Peki ya Akdeniz diyeti...
İskandinavya sadece moda, iç mimari ve tasarım noktasında değil mutfağıyla da önemli bir kesimin odak noktasında yer almakta. Ve yine aynı moda, iç mimari ve tasarımda olduğu gibi mutfakta da aslında benzer prensiplerin hakim olduğunu ifade etmek mümkün. Peki İskandinav diyeti sağlık ve uzun yaşam beklentisinde bir altın standart olarak kabul edilen Akdeniz mutfağı ile bu noktalarda da boy ölçüşebilir mi?
DAHA LOKAL DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR...
Yöresel yemekleri odak noktasına alan İskandinav diyeti aslında İskandinav mutfağı ve Kuzey Avrupa ülkelerinin bölgesel yemeklerine, geleneksel diyetlerine dayanmakta. Nordic Food Policy Lab adlı komite 2010'da başlatılan İskandinav diyeti girişimiyle masaya daha lokal ve sürdürülebilir gıdalar koyulmasını teşvik etmeyi planlıyor.
Almanya'nın en kuzeyinde yer alan Hamburg'da yaşayan ve Hamburg Tüketici Danışma Merkezi Gıda ve Beslenme Bölümü'nde danışman olarak görev yapan Carolin Groth, “İskandinav diyeti aslında Kuzey Avrupa ülkelerinde bulunan bitki bazlı ve işlenmemiş gıdaları merkeze koymakta” ifadelerini kullanıyor.
Ağırlıklı olarak tam tahılları, özellikle çavdar, arpa ve yulaf içeren bu diyette, pancar ve havuç gibi kök sebzelerin yanı sıra çilek, elma ve armut gibi yöresel meyveler de önemli bir rol oynuyor. Groth aynı zamanda yemişlerin, mantarın ve baklagillerin de menünün parçası olduğunun altını çizmekte.
Bu tarz bitki bazlı gıdalar, somon ve uskumru gibi yüksek yağlı balıklar ve az yağlı süt ürünleri ile tamamlanmakta. Groth, kırmızı etin İskandinav diyetinde nadiren yer aldığını ve genellikle haftada bir tüketildiğini dile getirmekte.
'TEMELDE İKİ BESLENME BİÇİMİ DE BENZER...'
Akdeniz diyeti ve İskandinav diyeti arasındaki benzerliklere de dikkat çeken Groth, “Tipik Akdeniz diyeti ile İskandinav diyeti arasında gerçek bir fark yok çünkü temel fikir her iki beslenme biçimi için de benzer” ifadelerini kullanıyor. Bitki bazlı gıdaların yer aldığı Akdeniz diyetinde de mevsim sebzelerinin yanı sıra meyve, kuruyemiş, baklagil, tahıl, balık ve zeytinyağını ile karşılaşıyoruz. Kırmızı et ve süt ürünleri aslında bu beslenme düzeninde de kendisine nadiren yer bulabiliyor.
Ohio'daki Cleveland Clinic'te önleyici kardiyoloji konusunda uzmanlaşmış diyetisyen Julia Zumpano, Akdeniz diyetinin katı bir beslenme planından ziyade bir yaşam tarzı olduğunu vurguluyor.
Kırmızı etin her iki diyette de oldukça az tüketilmesi dikkat çekici. Vitamin, mineral ve lif açısından zengin bu iki beslenme düzeni içerdiği balık yağı ve bitkisel yağlarla sağlıklı yağ asitleri için de iyi bir kaynak.
Ancak!.. Beslenme uzmanı Prof. Johannes Wechsler ortaya büyük bir “ancak” koyuyor ve İskandinav diyetinin Akdeniz diyetine ayak uyduramayacağını öne sürüyor. Prof. Wechsler, “İskandinav diyetine karşı bir tavır almıyorum aslında. Çünkü bu konuda güvenilir bir bilgi yok” diye konuşuyor. Kuzey Avrupa ve Güney Avrupa'da ortalama yaşam süresinin neredeyse aynı olduğuna da değinen Prof. Wechsler, İskandinav mutfağının vücuda ihtiyacı olan her şeyi sağlayamayacağını da söylüyor:
“Çünkü söz konusu diyet, vitamin ve lif açısından nispeten düşük ancak yağ açısından yüksek. Örneğin ortalama bir Norveçli az portakal ve salata yer. Çünkü orada yetişmiyor.”
Prof. Wechsler'e göre diyetin en önemli avantajı ise Omega-3 yağ asitleri açısından zengin olması. Günün sonunda Prof. Wechsler, “Makul beslenmenin temel bilimsel ilkeleri vardır. Ve buna tıpkı Roma'da olduğu gibi Helsinki'de de sadık kalabilirsiniz” diyerek bir optimum beslenme düzeni ortaya koyuyor.
Buna göre optimum diyet, az miktarda yağ ve tuz içermeli ve aynı zamanda çok az hayvansal protein ve yağ içermeli. Az ama zengin karbonhidratlar, bol sebze salata, lif ve Omega-3 yağ asitleri barındırmalı. Bunun için Prof. Wechsler, haftada iki kez balık tüketmek gerektiği tavsiyesinde bulunuyor ve şöyle ekliyor:
“Ancak beslenmeden çok daha önemli olan enerji dengesi. Aşırı tüketilen herhangi bir diyet zararlıdır. Çok fazla tuz ve yağ yemek, kalp krizi veya felç riskinizi artırır.”
Kaynaklar: Welt, The New York Times
Kaynak: Web Özel
XXXXXXXXXX

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️