15 Şubat 2024 Perşembe

 


Bedir’de savaş esirlerini on müslümana okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakması onun ilme, eğitime verdiği değeri göstermesi açısından önemli bir örnektir.


Bilim, tüm insanlığın ortak mirasıdır. İslam medeniyetinin gelişmesinden önce İskenderiye, Cündişapur ve Edessa (Harran) gibi üç büyük kültür merkezi bulunmaktaydı.
 Bu bölgeler aynı zamanda dönemin önemli birer tercüme merkez- leriydi. Roma İmparatorluğu’nun baskısı altında olan bilim adamları ve filozoflar Suriye ve Irak toprakları üzerinde bulunan Edessa’ya sığındılar. Burada Nesturi ve Ya’kubi bilim adamlarının Yunan felsefe ve tıp eserlerini önce Süryanice’ye daha sonra da Arapça’ya çevirmeleriyle birlikte büyük bir bilimsel atağa geçtiler. Bilim adamları
yine bölgedeki baskıdan kaçmak için Pers ülkesindeki Cündişapur’a yerleştiler. 

Muaviye’nin torunu olan Hâlid b. Yezîd’in tıp alanındaki bil- gi ve çalışmaları özellikle de Hind tıbbına ait “el-Künnaş fi’t tıbb” adlı eserini Arapça’ya tercü- me ettirmesi Araplar arasında Hind tıp anlayışı- nın tanınması açısından önemlidir. Ömer b. Ab- dülaziz’de Harran’da bir Tıp Okulu kurdurmuştur ancak İslâm tıbbının gelişmesinde M.350 yılında Sasanî hükümdarı II. Şâpûr tarafından kurulan Cündişâpûr Tıp Okulu’

Müslümanlar tarafından yapılan ilk hastane el-Velid bin Abdülmelik tarafından 706 yılında Dımaşk’da kurulmuştur. Ardından Mısır, Suriye, Irak ve Anadolu’da birçok hastane yapılmıştır.

Abbasîler döneminde Antik Yunan, Hind ve İran medeniyetine ait tıp alanındaki eserlerin tercü- me edilmesiyle bilimsel alanda atağa geçmiş- lerdir. Abbasî halifesi Mansur döneminde çeviri faaliyetleriyle tıbbi anlamda büyük bir ilerleme kaydedilmiştir. Halife Mansur döneminde çeviri- si yapılan her kitabın ağırlığınca altın ödenerek hekimler ödüllendirilmiştir. Ayrıca bu dönemde Bağdat, Antakya ve Harran gibi şehirler tıp ilminin önemli merkezleri haline gelmişlerdir. Günümüz anlamında tıp fakülteleri ve hastaneler kurulması da bu dönemde gerçekleşmiştir.

Yine bu dönemde Süryanice ve Farsça yazılmış tıbbi eserler tercüme edilmiştir. 

Cündişapûr tıp ekolüne bağlı olarak yetişmiş Nastûrî hekim- lerin katkısı büyüktür.

Aynı zamanda din adamı olan bu Nastûrî hekimler Sâsânîler döneminde İran dillerine ve Süryaniceye çevrilmiş olan antik Yunan, Roma ve İskenderiye tıbbına ait kitapları Arapçaya tercüme etmişlerdir. 

Abbasîler döneminde tıp alanında yaşanan bu gelişmeler neticesinde Antik Yunan, Roma ve Mısır tıp anlayışları İran ve Hind tıbbıyla birleşerek yeni bir sentez oluşturmuştur.

Yunanistan’dan Suriye’ye geçen tıbbi eserler başlangıçta Süryanî diline, ardından Arâmice ve Arapçaya aktarılarak Bağdat, Kahire ve Kurtuba gibi bilim-kültür merkezlerine ulaşmıştır. İspanya Yahudileri de bu eserleri Latinceye ter- cüme ederek Batı dünyasına aktarmıştır.

Bu dönemde İslam coğrafyasında eserleri yüzyıllar boyunca Batı üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulan Sâbit b. Kurre, Ebû Bekr er-Râzî, Ali b. Abbas el-Mecûsî, İbnü’l-Cezzâr ve İbn Sînâ gibi büyük tıp otoriterleri yetiştirmiş bulunuyorlardı.

İslam dünyasında VIII. yüzyıldan itibaren tıp ala- nında yaşanan bu gelişmeler neticesinde ilaçlar ve eczacılık alanıyla ilgili de birçok eser yazıl- maya başlanmıştır. İslâm etkisi altında eczacılık bilimi (farmakoloji) tıptan ayrıldı ve bir meslek olarak yeni bir statü kazandı. Emevîlerden Halid b. Yezid, İskenderiye’deki Yunan Okulu’nun ilaç hazırlama yöntemlerini öğrendi ve bunu İslam dünyasına kazandırdı. Ayrıca bu disipline, Cafer-i Sâdık, Cabîr b. Hayyân, el-Kindî ve er-Razî gibi dönemin önemli bilim insanları da katkı bu- lunmuşlardır. Abbasi Halifesi Me’mûn, ilâçların devlet kontrolü altında yapılması ilkesini getirerek tıp ve eczacılık alanına önemli bir katkı sağlamıştır.

Müslüman bilim adamlarının çalışmalarına ör- nek olarak el- Kindî birleşik ilâçlar konusunda da Kitâbü’l-Akrâbâzîn’i yazmıştır. İbn Sînâ’nın el-Kānûn Fi’t-Tıb adlı eserinin ikinci kitabında al- fabetik olarak 800’ün üzerinde ilâca yer verilmiş- tir. Bîrûnî de “Kitab el-Saydala” adlı eserinde ilaç yapımında kullanılan 720 bitkisel hammadde olan drogları alfabetik sırayla açıklamıştır. Ayrı- ca Bîrûnî, eczacılığın babası olarak kabul edilmiş ve yazmış olduğu bu eserinde eczacılık mesleğini tarif ederek eczacının görevlerini açık bir şekil- de belirtmiştir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️