Dünyanın ilk çok satan seyahatnamesini yazmış oluşu. 1300’lerde yayımlanan kitabı


🇹🇷Moğol İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Kuzeydeki parçası Altın Orda Devleti, Avrupa’nın kalbinde akan Tuna Nehri’ne kadar batıya uzanmıştı.
Cengiz Han’ın 1227’deki ölümünün ardından Moğol atlıları hem Hazar hem de Çin denizlerinin kıyılarında devriye gezmeye başladı. Sibirya’da, Tibet’te, Orta Çin ovalarında, büyük bir ticaret ve iletişim ağı olan İpek Yolu’nda, her yerde Moğollar vardı.
1236’dan itibaren Moğollar gözlerini daha da batıya dikerek dikkatlerini Avrupa’ya verdiler. Bozgun, yağma ve saldırılarla dolu bir dizi seferin ardından günümüz Ukrayna ve Polonya’sını ele geçiren Moğollar 1240’da Kiev’i alarak sonraki yıl Krakow’a doğru ilerledi. Macaristan’ı ele geçirişleri Moğol ordusuna Avusturya yolunu açmış onlar da Viyana’nın doğusuna akın etmişti.
Dünya seyahati
Anadolu'yu, Mezopotamya'yı, İran'ı, Türkistan'ı, Pamir Dağları'nı, Gobi Çölü'nü ve Çin'i dolaştı. 2,5 yıl kadar süren bu yolculuklarından sonra Kubilay Han'ın verdiği görevle 17 yıl Doğu ülkelerini dolaştı.Ticareti Asya'ya seyahat ederek Kubilay Han ile tanışan babası Niccolo ve amcası Matteo'dan öğrenmiştir. Babası ve amcası 1269 yılından Venedik'e dönerek ilk defa Marco ile tanışmıştır. Daha sonra üçü birlikte Asya'ya 24 yıl sürecek bir seyahate çıkmışlardır. Bu zaman dilimde Uzak Doğu ile ticaret yolları geliştirmeye çalışan Marco Polo, parası olan insanların mallarını satmak üzere anlaşmalar yapmıştır. Bu olay günümüz “risk sermayesi”nin ilk örneğidir. O zamandaki genel anlaşma sigorta bedeli dahil %25'e yakın bir faiz oranı ile maceraperest tüccara sermaye sağlamak şeklindeydi.

Geri döndüklerinde Venedik'i Cenevizliler ile savaşırken bulmuşlardır. Cenevizlilere esir düşmüş ve hikâyelerini hücre arkadaşına yazdırmıştır.
Son sözleri ise "Kimse bana inanmayacağı için gördüklerimin yarısını bile anlatmadım" olmuştur.
⚠️Gerçekte Polo bu kitabı kendisi yazmamıştı. 1295’de Venedik’e dönüşünün hemen ardından Venediklilerin düşmanı Cenevizliler tarafından tutuklanıp hapse atılan Polo, hapisteyken Rusticiano adında Pisa’lı bir yazarla tanışmıştı. Polo yaşadıklarını bu yeni arkadaşına anlatırken o da duyduklarını iştahla kalem almış ardında Fransızca ve İtalyancanın karışımı olan bir Ortaçağ dilinde yayımlamıştı.
Kitabın orijinal el yazması kayıp olsa da, Ortaçağ’dan günümüze kalan 100’en fazla çizimli kopyası bulunuyor.

Fedailerin Kalesi: Alamut, Vladimir Bartol'un 1938 yılında Slovenya'da yayımlanan, Alamut Kalesi'nde yaşayan Hasan Sabbah ve İsmaililer'i konu alan tarihiromanıdır.
Romanda din, mezhep, cennet - cehennem inanışı ciddi bir şekilde sorgulandığından ve yer yer inkâr edildiğinden, 1960 ile 1980'li yıllar arasında bazı ülkelerde yasaklanmıştır.Kitap, Vladimir Bartol'un yaşamış olduğu iki Dünya savaşı arasındaki dönemde ön plana çıkmıştır. Bu romanda da İsmaili ve Haşhaşî hareketinin büyük lideri Hasan bin Sabbah, gerçekleştirdikleriyle bir bakıma Mussolini, Hitler ve Stalin'e benzetilmiştir. Gerçekten de Bartol, kitabının ilk baskısını Benito Mussolini'ye adamayı arzu etmiş, ancak bu talebi kabul görmemiştir.
Kitabın gelişim süreci
Vladimir Bartol, 1927 yılında Paris'te eğitim görürken onun yazar olma hevesini gören bir Sloven arkadaşı, ona bilhassa "Marco Polo'nun Seyahatleri" adlı kitaptaki "Dağların Yaşlı Şeyhi" adlı bölümü okumasını teşvik etmişti. Bu hikâyede İpek Yoluüzerindeki seyahatini sürdüren ünlü gezgin Marco Polo, İran dolaylarında haşhaş ve gizli bahçelerde tuttuğu bakire kızlar sayesinde genç erkeklerden istediği kişiyi cennete gönderip geri getirme kabiliyetine sahip olduğuna ikna eden bir diktatörle karşılaştığından bahsediyordu. Bu gençleri intihar saldırılarında kullanan bu diktatör, bu şekilde büyük bir güç kazanmış ve giderek etki alanını genişletmişti.
Bartol, bu konuyla yakından ilgilenerek yaklaşık 10 yıl boyunca ayrıntılı bir araştırma yaptı. Bu romanı yazmak onun için artık bir tutku haline gelmişti. Hatta Bartol, günlüklerinde kadere kitabını tamamlayıp yayıncıya teslim etmeden ölmemesi için yalvarıyordu. 10 yıllık araştırmanın sonunda Bartol, Slovenya'nın Kamnik kasabasında odasına kapanıp romanını yazmaya başladı. Bartol bu dönemde tarifi imkansız derecede mutluydu. Çünkü romanının bir şaheser olacağının bilincindeydi.
Bu kitabın, yazıldığı dil dışında Sloven kültürüyle pek bir ilgisinin olmaması, Bartol'un tuhaf görülmesine sebep oldu. Çünkü Bartol, Sloven köylülerinin ve arazilerinin hikâyesini anlatacağı yerde, gidip 11. yüzyıl İran'ını anlatmıştı. Sıradan okurlar bir Slovenyalının kendi tarihleri dışında bir eser yazamayacağı kanaatindedirler.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️