Roma İmparatorluğu’nun baskısı altında olan bilim adamları ve filozoflar Suriye ve Irak toprakları üzerinde bulunan Edessa’ya sığındı- lar. Burada Nesturi ve Ya’kubi bilim adamlarının Yunan felsefe ve tıp eserlerini önce Süryanice’ye daha sonra da Arapça’ya çevirmeleriyle birlikte büyük bir bilimsel atağa geçtiler.
- Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurlarindan çikaran O’dur. Siz onlarin çikacaklarini sanmamiştiniz.Onlar da kalelerinin kendilerini Allah’tan koruyacağini sanmişlardi. Haşr,2
Sadûkīler, yahudi şeriatına sıkı sıkıya bağlı olan ve hem Tevrat’ı hem onun yorumu niteliğindeki sözlü yahudi geleneğini öğreterek aynı zamanda günlük yaşamlarına uygulamaya çalışan, orta sınıfı teşkil eden,
Ferîsîler ve Roma’nın Filistin bölgesini işgali sırasında manastır hayatı sürmek için Ölüdeniz bölgesine çekilen münzevilerin oluşturduğu Essenîler’dir.
İslâm’dan önce siyasal olarak Bizans-Pers savaşları, teolojik olarak Mısır ve Suriye Râfizî monofizitleriyle Keldânî Ortodoksları arasındaki bitmeyen çatışmalar bölge insanlarını son derece huzursuz etmiş, güçsüz bırakmıştır. İslâm’ın derin hoşgörüsü sayesinde müslüman idareciler kadim mirasın öğretildiği İskenderiye, Antakya, Harran, Urfa, Nusaybin, Kınnesrîn, Cündişâpûr ve Bağdat gibi merkezlerde çoğunluğu Ya‘kūbî ve Nestûrî olan hıristiyan ulemâsının faaliyetlerine devam etmelerine izin vermiştir.
Antakya’da bulunan iki okuldan birincisini milâttan sonra III. yüzyılın sonlarına doğru Ya’kūbî din adamları kurmuştu. İslâm öncesinde özellikle bu okulda Grekçe’den Süryânîce’ye tercümeler yapılmıştır. Antakya okulu diye bilinen ikinci merkez Ömer b. Abdülazîz devrinde Antakya’ya taşınan İskenderiye okuludur. Urfa ve Nusaybin okulları, birbirini izleyecek şekilde 363’te hıristiyanlaşmış İranlılar’a Yunanca öğretmek amacıyla Sâsânî/Pers kralları tarafından kurulmuştur. Urfa’da uzun asırlar boyunca Aristocu ve Yeni Eflâtuncu metinler Grekçe orijinalleriyle okutulmuş, V. yüzyılın sonunda eğitim dili Süryânîce olmuştur. Batılı Süryânî hıristiyanlar olarak nitelenen Ya‘kūbîler ile Doğulu Süryânî hıristiyanlar diye bilinen Nestûrîler arasında başlayan çekişme sonucunda medrese 489’da kapatılmıştır. Medresenin bazı hocaları Nusaybin’e gitmiş ve burada Urfa’dakinin devamı sayılan bir okul açmıştır.
⚠️
Essenîler’in aksine Yahyâ, öğretisini dinleyip vaftiz olmak için yanına gelenlerden yerleşik bir cemaat tesis etmemişti. Ayrıca Essenîler gibi ayrılıkçı değil kapsayıcı ve bütün yahudi toplumuna hitap eden bir kişilikti. Bir diğer önemli fark da Essenîler gibi günlük veya haftalık vaftiz yerine insanları hayatta sadece bir defa vaftize çağırmış olmasıdır. Zira Yahyâ’nın vaftizi fiziksel temizlikten çok ebedî kurtuluşun kendisine bağlandığı, günahların affının sembolik bir göstergesiydi. Yine Yahyâ, Essenîler gibi beyaz elbise giymiyor, deve tüyünden entariyi tercih ediyordu.
Yahyâ’nın da bir yahudi peygamberi sıfatıyla Yahudilik’te mevcut bir uygulamayı devam ettirdiği söylenebilir. Ancak o vaftize sembolik bir anlam yüklemiştir. Buna göre vaftiz kişileri her türlü mânevî kirden arındırır ve Tanrı’nın affına vesile teşkil eder. Bu anlamıyla Yahyâ’nın vaftizi, Kudüs’teki mâbed yapılanmasına ve bu yapılanmayı ellerinde tutan aristokrat yahudi sınıfına bir meydan okuma niteliği taşıdığından kendisi, hem aristokrat yahudilerin hem de bunların iş birliği yaptığı Roma idarecilerinin ciddi tepkisini çekmişti.
Yahyâ, her yahudi bireyin öncelikle ferdî olarak tövbe edip Ürdün nehrinde vaftiz olması gerektiğini vurgulamıştır.
Böylece Yahudilik’teki “seçilmişlik/seçkin millet” anlayışına karşı çıkmış,
Esasen Yahyâ ile Îsâ’nın öğretileri birbirine benzemektedir. İkisi arasındaki fark Yahyâ’nın zâhidâne bir hayatı tercih etmesine karşılık Îsâ’nın köy köy dolaşıp tebliğ faaliyetinde bulunmasıdır (Matta, 11/18-19).
Yeni Ahit'te Yuhanna
Yuhanna Hristiyanlıkinancına göre İsa'nın 12 havarisinden biridir. Aslen Yahudi olan Yuhanna'nın, Yuhanna İncili'nin yazarı olduğu düşünülmektedir. Yuhanna'nın 1., 2. ve 3. mektupları ve Vahiy (Yuhanna'nın Vahyi), Yuhanna'nın kaleme aldığına inanılan Yeni Antlaşma kitaplarındandır.
Havari Yuhanna, Zebedi'nin oğlu ve Yakup'un Kardeşidir. Kilise geleneğine göre anneleri Salome'ydi. Ayrıca Salome, İsa'nın annesi olan Meryem'in kardeşi, yani İsa'nın teyzesidir. Bu da Yuhanna'yı ve Yakup'u İsa'nın kuzenleri olduğu anlamına gelir.
Yuhanna Yahya'nın ilk öğrencisiydi. Ayrıca "John 1: 35-39" ayetlerinde adı geçen, Yahya'nın İsa'yı "Tanrı Kuzusu" olarak belirtmesinden sonra İsa'yı takip eden ve onunla bir gün geçiren iki öğrenciden biridir.
⛔️⛔️⛔️⛔️⛔️⛔️⛔️
tıpkı Hanok (İdrîs) gibi (Tekvîn, 5/24) İlyâ da ölümü tatmadan göklere yükseltilir. Ateşten araba ve ateşten atlar İlyâ’yı alır ve o bir kasırga içinde göklere çıkarılır (II. Krallar, 2/1-12). İslâmî kaynaklarda da İlyâs’ın Kral Ahab ve Kraliçe İzebel’in saltanatları döneminde yaşadığı bildirilir. Kral Ahab putlara tapıyor ve kavmini de buna zorluyordu. İlyâs onları Ba‘l’e tapmayı bırakıp Allah’a kulluğa davet etti. İlyâs’a üç yıllığına yağmura hükmetme yetkisi verilir. Sadık müridi Elyesa‘ ile birlikte iken ateşten bir at gelir, Elyesa‘ın hayret nidaları arasında İlyâs ata binip göğe yükselir . İlyâs’ın dileğiyle meydana gelen kuraklık, Ba‘l rahiplerinin, komşuları olan bahçe sahibinin, İlyâs’ı yakalamaya giden askerlerin kıssaları gibi unsurlar bazı farklılıklarla yahudi kaynaklarında da bulunmaktadır.
İdrîs, Hz. Nûh’tan önce yaşamıştır. İlyâs ise daha muahhar olup Hz. Hârûn’un torunlarındandır.
Ba’l, başta Kenânîler olmak üzere eski Yakındoğu topluluklarının çoğunda Tanrı’ya verilen addır.
Sâmî dillerde ortak olan ve “sahip, efendi” manasına gelir.
Arapça ve Habeşçe’de baâl, ba‘l, Ken‘ân dilinde ve İbrânîce’de baal,Ârâmîce ve Süryanîce’de beēl şeklinde telaffuz edilir.
Arapça’da ba‘l kelimesi üstünlük ifade eder.
Batı dünyasında "Anadolulu" anlamına gelen "Rumi" olarak anılanir.!
NADÎR (Benî Nadîr). بنو النضير. Hicretten sonra Medine'den sürülen ikinci yahudi kabilesi.
{ Muhtemelen Kudüs’ün milâttan önce 587’de Buhtunnasr veya milâttan sonra 70’te Titus tarafından işgali sırasında bölgeden kaçarak Medine civarına yerleşen üç yahudi kabilesinden biridir (diğerleri Benî Kurayza ve Benî Kaynukā‘dır)
Liderleri Kab bin Eşref, kirk süvari ile Mekke’ye gidip Müslümanlarin aleyhine Ebû Süfyân ile ittifak yaptı.
Kab bin Eşref, Medine Yahudileri’nin en azgın bir şâiri idi. Nadîr Oğulları’ndan idi. }
- Eger Allah onlara sürgünü yazmamiş olsaydi,elbette onlar dünyada (başka şekilde) cezalandiracaktı. Bu onların Allah’a ve peygamberine karşi gelmelerinden dolayıdir. Haşr, 3-4
-Şüphesiz bu (anlatilanlar) önceki kitaplarda, İbrahim ve Mûsâ’nin kitaplarinda da vardir. -A’la,19
**************
Müslüman âlimlere göre zebûr kelimesinin kökeni “yazmak” anlamındaki zebr masdarıdır (Lisânü’l-ʿArab, “zbr” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “zbr” md.; Taberî, VII, 687; Fahreddin er-Râzî, XI, 109). Zebr “akıl, düşünce; yazı, taşa nakşetme” gibi mânalara gelmekte; zibr (çoğulu zübûr) ve zebûr ise (çoğulu zübur) “yazılı metin, kitap” anlamı taşımaktadır (Lisânü’l-ʿArab, “zbr” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “zbr” md.)
Kur'ân'ın indiği dönemde Yahûdiler, Tevrât'ın İbranice karşılığı “Torah” kavramından Eski Ahidin tümünü
Hz. Peygamber (s.a.s) “Kur’ân’da ismim Muhammed; İncîl’de Ahmed ve Tevrât’ta da Ahyed’dir” demiştir.
Parakletos’u Hıristiyanlar “teselli edici” diye çevirseler de Parakletos, Hz. Îsâ dönemi dili Arâmîce’de Mawhamana’nın Yunanca karşılığı Periklitos/çok övülen kelimesinin
Hz. Îsâ dönemi dili Arâmîce’dwhamana’nın Yunanca karşılığı Periklitos/çok övülen kelimesinin bozulmuş şekli olmalıdır. Çünkü Hz. Îsâ döneminde Yahudiler, Arâmîce konuşmaktadır.
(Tanah) ve sözlü (Mişna-Talmud) Tevrat olmak üzere iki tür Tevrat’tan söz edilmektedir.
Yazılı Tevrat, bugün elimizde Tanah (Tora-Neviim-Ketuvim) olarak bilinen Yahudilerin kutsal kitabıdır.
Sina’da Hz. Musa’ya verildiğine inanılan Tevrat, Tora olarak bilinir ve yazılı Tevrat’ın en kutsal ve en önemli kısmını oluşturur. Nitekim sinagoglarda okunan ve Sefer Tora adı verilen rulo şeklindeki metinler de Tanah’ın sadece Tora kısmını içermektedir.
——-Yahudilik’te. İsrâiloğulları’nın üçüncü kralı olan Süleyman
Eski Ahit veya Eski Antlaşma (arkaik tabirle "Ahd-i Atik"), Kutsal Kitap'ın (Kitâb-ı Mukaddes) İbranicekaleme alınmış olan ilk kısmına Hristiyanların verdiği isimdir. Yahudilerin Tanah ve Müslümanların Tevratve Zebur olarak kabul ettikleri kitapları içinde barındırır. Kutsal Kitap'ın birinci yüzyılda Grekçekaleme alınan yazılarına "Yeni Ahit" adı verildi. İnançlı Yahudilerce "Yeni Ahit" kutsal kabul edilmez. Toplam 39 bölümden oluşur. Eski Ahit; Tevrat, Tarihsel Kitaplar, Şiirsel Kitaplar, Peygamberlik Kitapları olarak 4 temel bölüme ayrılır.
Geliş sırasına göre birinci sırada Hz.Musa(a.s)’a Tevrat indirilmiştir. İbranicedir. Yahudilerin kutsal kitabıdır. Verdiği ilk belirgin mesaj ”YAŞAT” yani öldürme ,incitmedir.
İkincisi Hz.Davut (as) indirilen Zebur’dur. İbranicedir,Yahudi ve Hristiyanlar tarafından dini törenlerde okunur.
Üçüncü sırada Hz.İsa (as)’a verilen İncil gelir. Hristiyanların kutsal kitabıdır. İçeriğinde Hz.İsa’nın doğumu , yaşantısı, SEVGİ temelli öğütler yer alır.
Ve en son din..Allah’ın indinde tek din son peygamber. Tüm kitapları ,içerikleri , ilahi öğütleri kendinde cem etmiş toplamış. Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (SAV) efendimize inen mucize KURAN-I KERİM. İslam dininin müslümanların kutsal kitabı 610 yılının Ramazan ayında Arapça olarak inmeye başlamıştır. Kuran-ı Kerim toplumun ve kişilerin yaşamlarındaki ahlaki ,hukuki,inanç, ibadet ayrıntıları, insan, ahiret ve evren hakkında bilgiler verir.Peygamberimize Rabbimin ilk hitabı ”OKU”dur.
“Zebur ‘dokun’, Tevrat ‘gör’, İncil ‘işit’, Kur’an-ı Kerim ‘oku’ ile başlıyor’’
Hz. İsa kimdi ?
Hz. İsa, İbranice ismi ile Yeşu, Yeşua (kurtuluş) veya Yehoşua (Tanrı kurtarıcıdır anlamında), İsrailoğullarının Yehuda aşiretinden, yaşlı bir marangoz olan Yosef'in çocuk yaşta evine aldığı ve sonradan ikinci karısı olan, gene Yehuda aşiretinden Miryam'ın (Meryem) oğludur.
Hz. İsa, Kudüs yakınlarındaki Bethlehem kentinde doğmuş ve Yahudi kuralları mucibince 8 günlükken, Yeruşalayim'de (Kudüs) sünnet edilmiştir. Hz. İsa’nın çocukluğunu Kuzey İsrail’deki Nazareth (Nasıra) kentinde geçirmiş olması Nasıralı İsa olarak anılmasına sebep olmuştur. Hz. İsa’nın gençlik yıllarında nerede olduğu ve ne yaptığı meçhuldür. Bilinen, onun 30 yaşından, öldüğü 33 yaşına kadar fikirlerini yaydığı ve taraftar topladığıdır.
Hz. İsa’nın Kfar Nahum (Capernaum) köyündeki sinagogda hahamlık yaptığı biliniyor.
((( Kefernahum, İsrail sınırları içerisinde Taberiye Gölü kıyısında bulunan tarihi bir köydür. İncilde İsa'nın cinlerin ele geçirdiği bir adamı kurtarmak için gittiği köylerden biri olarak bilinir.)))
Hz. İsa’nın havarileri ile birlikte Musevi bayramları olan Hamursuz (Pesah, Hz. Musa önderliğinde Mısır esaretinden kurtuluşun bayramı), Şavuot (On Emir'in Hz. Musa'ya verilişinin bayramı), Sukot (çardaklar bayramı) Simhat Tora (Tevrat’ın yıllık okunuşunun tamamlanmasının bayramı) ve kutsal gün olan Şabat'ı (cuma öğlenden sonrayı cumartesi öğlenden sonraya bağlayan tam gün) kutladığını biliyoruz.
Yahudilerin Kralı Nasıralı İsa) ibaresi kiliselerdeki Hz. İsa tasvirlerinde göze çarpmaktadır.
Hz. İsa’nın çarmıhta can çekişirken söylediği “Eli, Eli, lama sabahtani?” şeklindeki münacatının ilk üç kelimesi İbranice, son kelimesi ise, İbranice’nin de türemiş olduğu o zamanın yaygın dili Aramice’dir. Aslında, öleceğini hisseden Hz. İsa, kendisinden 1000 yıl önce yaşamış olan atası, İsrail Kralı (Hz.) Davud’un (İslam inancında İbrani peygamberi) Zebur’daki 22/2 Mezmurunu tekrarlıyordu: “Eli, Eli, Lama Azavtani?” (Tanrım, Tanrım, beni niye terk ettin?)
_ Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı. -Duha,3__
HZ. İSA’NIN HAVARİLERİ
Burada altının çizilmesi gereken en önemli husus, Hz. İsa dahil hemen bütün havarilerinin ve takipçilerinin Yahudi milletinden ve Musevi dininden olmalarıydı.
Yahudilerin Kralı Nasıralı İsa) ibaresi kiliselerdeki Hz. İsa tasvirlerinde göze çarpmaktadır.
Hz. İsa’nın çarmıhta can çekişirken söylediği “Eli, Eli, lama sabahtani?” şeklindeki münacatının ilk üç kelimesi İbranice, son kelimesi ise, İbranice’nin de türemiş olduğu o zamanın yaygın dili Aramice’dir. Aslında, öleceğini hisseden Hz. İsa, kendisinden 1000 yıl önce yaşamış olan atası, İsrail Kralı (Hz.) Davud’un (İslam inancında İbrani peygamberi) Zebur’daki 22/2 Mezmurunu tekrarlıyordu: “Eli, Eli, Lama Azavtani?” (Tanrım, Tanrım, beni niye terk ettin?)
HZ. İSA’NIN HAVARİLERİ
Hz. İsa dahil hemen bütün havarilerinin ve takipçilerinin Yahudi milletinden ve Musevi dininden olmalarıydı.
HIRİSTİYAN KİLİSESİNİN MUSEVİ SİNAGOGUNDAN AYRIŞMASI
Hıristiyan Kilisesinin Musevi Sinagogundan ayrışması 325 tarihindeki İznik
(Nicea) Konsili ile olmuş, Yahudiler bu tarihten itibaren Tanrı katilleri olarak damgalanmışlar ve zulme uğramışlardır.
Kökünü Yahudi milletinin dini olan Musevilikten alan, ancak evrensel bir mesaj vermek amacıyla ortaya çıkan Hıristiyanlık, türevi olduğu Musevilikten kendisini ayırabilmek için üç buçuk asır uğraştı. Mevcut Yahudi bayramlarına, örneğin Pesah (Paskha) ve Şavuot (Pentikosti) Hz. İsa’nın bağlamında yeni anlamlar atfetti. Neticede, Yahudilerin Soykırım dahil, 1600 yıldır çektikleri antisemitizmin (Yahudi aleyhtarlığı) ideolojik altyapısının oluşmasına zemin hazırladı. Başlangıçta Museviliğin bir mezhebi görüntüsü veren Hıristiyanlık, taraftarlarının inançlarından dolayı Roma İmparatorluğu’nun zulmüne uğradığı 270 yıl boyunca Musevilik ile yaşamsal bir sürtüşmeye girmedi veya giremedi.
Klasik antisemitizmin ortaya çıkışı, Hristiyanların Romalıların elinden gördükleri ve 270 yıl suren zulmün son bularak Hıristiyan dininin Roma İmparatorluğu yöneticileri tarafından kabul görmesi ile başlamıştır.
- Romalılar tarafından Hıristiyanlara uygulanan en son büyük kıyım 302 yılında İmparator Diocletianus’un İzmit tamimi ile başlayan süreçte 304 yılında doruğuna ulaştı
- *****
Hz.İsa’dan sonra dört İncil ve diğer kutsal yazılar ve mektuplar, Aramice ve Yunanca gibi dillerde yazıldı. Dört İncil’in yazarları Matta, Yuhanna, Luka ve Markos esas olarak Hz. İsa’nın evrenselliğini savunurken; yoksul ve düşkünlere karşı merhameti, günahkarlara karşı bağışlayıcılığı, hoşgörüyü, sevgiyi vurguladılar; şiddete, katliama, nefrete yer vermediler ve insanoğlunu sevmeyi işlediler(Yuhanna,13:34).
Ancak maalesef Hıristiyan dünyasında bu öneriler Yahudilere hiç uygulanmadı. M.S 4. yüzyılda Hıristiyanlığın Bizanslılarca devlet dini olarak kabul edilmesiyle bir perişanlık dönemi başladı. Beşinci yüzyılda patriarklık kaldırıldı, Yahudilere kamu ve ordu görevleri yasaklandı, sinagoglara el kondu. Yedinci yüzyılda çeşitli Avrupa krallıklarında Yahudilere vaftiz olma emri yayınlandı. Haçlı seferlerinde Hıristiyan orduları, yolları üzerindeki tüm Yahudi yerleşim birimlerini talan ettiler ve Yahudileri katlettiler.
Hıristiyan efsanesine göre, Hz. İsa’nın ölümünden sorumlu tutulan Yahudiler, ülke ülke gezmeye mahkûm olmuşlardı.
Yahudilerin diaspora öyküsünü Tora’ya göre değil, İncil’in ayetlerine göre yorumlayan Hıristiyanlar sayısız Yahudi’ye işkence etti ve katletti.
Keza 16.yüzyılda Martin Luther önderliğindeki Protestan Reform hareketi de Yahudi karşıtlığından ödün vermedi. Papalar 19. yüzyılın sonlarına dek Yahudileri aşağılayıcı fermanları üretmeyi sürdürdüler. 20. yüzyıldaki Nazizm vahşetinde 6 milyon Yahudi dehşet verici bir şekilde yok edildi fakat Nazi karşıtı Hıristiyanlar dahi Yahudileri yadırgamayı sürdürdüler. Orta Çağ’dan beri Tevrat’a ilgi duyan sayısız Hebraist’e (Yahudiliği inceleyen Hıristiyan bilimciler) ve polemiklere karşın düşmanlık sürdü.
Ancak 1965’te Vatikan’ın Nostra Aetate Madde-4’ü yayınlamasıyla kilisenin tutumu yumuşadı. 1990’da Prag’da Şoa karalandı. 1994’te Papa Yahudilerin İsa’nın ölümünden sorumlu oldukları fikrinin yanlışlığını içeren bir mesaj yayınladı.
Yahudilerin Hz. İsa’yı çarmıha germiş oldukları savı tarihsel dayanaktan yoksundur. Tarihçi Flavius Josefus, bunun Romalılar tarafından uygulanan bir ölüm tarzı olduğunu bildirmektedir; bu durumda bu emri ancak Romalı yetkili Pontus Pilate vermiş olabilir.
İncil’e göre (Markos 14:54) ve (Matta 26:27) Hz. İsa’nın tutuklandığı gece Yahudi dini konseyi Sanhedrin toplanmıştır. Ancak bir Pesah(Hamursuz) gecesine isabet eden bu günde bu konseyin davayı ele alması mümkün değildir. Kaldı ki diğer havarilerden Luka (22:54,66) Sanhedrin’in o günün sabahında toplandığını belirtir. Matta İncil’i ise Hz. İsa’nın, müridi Yuda İskariot’un ihbarı üzerine tutuklandığını belirtir; buna karşın bazı İncil talebeleri, Yuda isminin özellikle bu işe karıştırıldığını söylerler. Bu isim, Yahudi kelimesine benzediğinden, ihanet ve açgözlülük çağrışımları böylece yüzyıllar boyu Yahudilere yıkılmıştır.
Pontus Pilate, Yahudi bayramında katil ve haydut Barabbas’ı tahliye etmiş fakat sosyal çalkantı yaratan Hz. İsa’nın tutukluluk halinin devamını uygun görmüştür. Tarihçiler Pilo ve Flavius bu konularda deliller sunarlar. Kaldı ki Yahudilerin “Tanrı’nın oğlunu öldürdüğü” savı da anlamsızdır. Zira Kardinal Rufi’nin dediği gibi: “Tanrı öldürülemez. Ayrıca (Yuhanna 10, 17-18)’ya göre Hz. İsa kendi yaşamını feda ettiğini, onu kimsenin almadığını ifade etmektedir.
Yahudilere göre Hıristiyanlık, Roma devrinin bir şekillenmesi gibi görünmüştür. Bunda Hıristiyanlıkta ikonlara, resimlere yer verilmesi rol oynamıştır. İnciller, Hz. İsa’yı uygulamacı bir Yahudi olarak tarif ederler. Ancak Hıristiyan Kilisesi, Yahudi dinsel ritüelinden tamamen uzaklaşmıştır. Kilise babaları iki din arasında kesin bir çizgi çekerek ruhban sınıfının konumunu güçlendirmiştir. Daha başlangıçta Aziz Pol ve diğer Hıristiyan misyonerleri her ne kadar ilk tarikatlarına bazı Yahudileri dahil edebilmişlerse de şabat ve sünnet gibi Yahudi uygulamalarının paganlara dayatılmasının güçlüğünü idrak etmişler; Aziz Pol “etin değil ruhun sünneti” fikrini geliştirmiştir. Zamanla bu kesin ayırım, Şabat’ın cumartesi gününden Pazar’a alınmasıyla belirginleşmiştir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️