20 Haziran 2023 Salı

Mezopotamya

 

Assyrian Lion Hunt Relief (by Jan van der Crabben (Photographer), Copyright)
Jan van der Crabben (Photographer) (Copyright)

Mezopotamya (Yunanca; iki nehir arası anamında) doğu Akdeniz, kuzeydoğu Zagros Dağları ve güneydoğu Arap Platosu ile sınırları olan, günümüz Irak, İran, Suriye, Kuveyt ve Türkiye sınırları içinde kalan bazı bölgelere karşılık gelen, Bareketli Hilal ve medeniyet beşiği olarak bilinen eski bir coğranın adıdır.

Adında bulunan “iki nehir” terimi ile Dicle ve Fırat nehirlerine atıfta bulunur. Arazisi suyla çevrili olup Arapça’da “El Cezire” (Ada) olarak tanımlanır. Basra Körfezinin kuzey ucundan yer alan ve Kutsal Kitap İncil’de Cennet Bahçesi olarak ifade edilen bu bölge “Mısır Bilimci J.H.Breasted (1865-1935) tarafından 1916 yılında “Bereketli Hilal” kavramı ile tanımlanmıştır.

Mezopotamya, aynı zamanda, dünya kültürüne ve sosyal gelişmesine önemli katkıları olan, binlerce yıllık zamana yayılan farklı birçok medeniyete ev sahipliği yapan bir coğrafyanında adıdır. Yazı’nın ve tekerleğin bulunması, denizcilik, 24 saatlik gün kavramı, bira yapımı, medeni hakların düzenlenmesi ve ekin sulama işleri gibi günümüzde bile gündelik yaşamın seyrinde doğal bir şekilde yerine getirilen faaliyetler pek çok yönüyle ilk olarak büyük Mezopotamya uygarlıklarına ev sahipliği yapan, iki nehir arasında yer alan bu topraklarda geliştirilmiştir.

Medeniyet Beşiği

Mısır ve Yunanistan’ın daha ziyade birleşik uygarlıklarından farklı olarak Mezopotamya medeniyeti, yegâne gerçek bağları olan yazıları, tanrıları ve kadınlara karşı tutumlarıyla çeşitli kültürlerin bir koleksiyonu halindeydi. Sümer halkının sosyal gelenekleri, yasaları ve hatta dilli Akadlar döneminden farklıydı ve Babil Uygarlığındakilere karşılık geldiği şeklinde de dikkate alınmaz. Bununla birlikte, farklı bölge ve farklı dönemlerde tapınılan tanrıların adları farklı olmasına rağmen, kadın haklarının olması (bazı dönemlerde), okur-yazarlığın önemi gibi konuların ve tanrılar panteonunun bölge genelinde paylaşıldığı görülüyor.

Mezopotamya, bütün bu konulardan dolayı, tek bir uygarlık şeklinde ele alınmaktan daha ziyade, birden fazla imparatorluk ve medeniyet üretmiş bir coğrafya olarak anlaşılmalıdır. Esas itibariyle, MÖ dördüncü bin yılda, Mezopotamya diye anılan coğrafyada, Sümer bölgesinde meydana gelen önemli iki gelişmeden dolayı “uygarlığın beşiği” olarak bilinmektedir:

  • Şehir hayatının gelişmesi; günümüzde bile bilindiği şekliyle,
  • Yazının icadı ( Mısır’da, İndus Vadi’sinde, Çin’de geliştiği ve Orta Amerika’da bağımsız bir şekil aldığı da bilinir)

Tekerleğin icadı da Mezopotamyalılara atfedilir; Arkeolog Sir Leonard Woolley günümüzde, 1992 yılında, “tarihin en eski tekerlekli aracı olarak [antik Ur Şehri’ninin bulunduğu yerde]; deri lastikleriyle iki adet dört tekerlekli araba kalıntısını” keşfetmiştir (Bertman,35). Yine Mezopotamyalılara atfedilen önemli diğer gelişme ve icatlar arasında; hayvanların evcilleştirilmesi, tarım ve sulama işleri, yaygın aletlerin kullanımı, gelişmiş silahlar ve savaş sanatı, savaş arabası, şarap, bira, günlük zaman dilimlerinin saniye, dakika ve saat şeklinde belirlenmesi, dini ayinler, yelkencilik ve yasal kodların düzenlenmesi. Oryantalist Samuel Noah Kramer insanlığın uygarlık gelişmesine ilişkin “ilk” 39 konunun aslında Sümer kökenli olduğu listesini hazırlamıştır. Bu liste aşağıya çıkarılan konuları içermektedi.

İlk kurum olarak okullar, ilk çocuk suçluluk olayları, ilk “Sinir Savaşı” Olayı, ilk Meclis Kongresi, ilk Tarih Yazarı, İlk Vergi İndirim Uygulaması, İlk “Musa” kişi, İlk Yasal Emsal Uygulama, İlk Farmakope (tıbbi ilaç dozu) , ilk “Çiftçi Yıllığı”, ilk Gölge Ağaç Bahçecilik Deneyimi, İnsanın ilk Kozmogoni ve Kozmolojisi, ilk Ahlaki İdealler, ilk “Meslek” icrası, İlk Atasözleri ve Deyişler, İlk Hayvan Masalları, İlk Edebi Tartışmalar, ilk Kutsal Kitap Paralellikleri, İlk “Nuh Peygamber” tabiri, İlk Diriliş Hikâyesi, İlk “Aziz Yorgi” kişi, İlk Edebiyat Ödülünün Verilmesi, İnsanın İlk Kahramanlık Çağı, İlk Aşk Şarkısı, İlk Kütüphane Katalogu, İnsanın İlk Altın Çağı, İlk “Hasta” Toplum Kavramı, Ayinsel İlk Ağıtlar, İlk Mesihler, İlk Uzun Mesafe Şampiyonu, İlk Edebi İmge, İlk Seks Sembolizmi, ilk Çile Yolu Hikâyesi, İlk Nini Söyleme, İlk Edebi Portre, İlk Mersiyeler, Emeğin İlk Zaferi ve İlk Akvaryum.


MS 1840’lardan itibaren başlayan arkelojik kazılarda, tarımsal verimlilik şartları eski avcı-toplayıcı bir toplumun bölgeye yerleşmesine yol açan, hayvanları evcilleştiren, tarım yapılmasına ve sulama işlerinin geliştirilmesine olanak veren, Dicle ve Fırat nehirleri arasında konumlanan Mezopotamyada MÖ 10.000 yılına tarihlenen insan yerleşimlerinin olduğu görülmektedir. Kısa bir süre sonra ticari faaliyetler bu gelişmeleri izledi, ulaşılan refah seviyesiyle birlikte kentleşme yaşandı ve ondan sonra şehrin doğuşu meydana geldi. Ticaretin gelişmesinden dolayı yazının bulunduğu düşünülüyor: Çünkü uzak mesafeli iletişim ihtiyacı meydana gelmişti ve hesapların daha dikkatli takip edilmesi gerekiyordu.

MEZOPOTAMYA KÜLTÜRLERİ TANRILAR PANTEONUNDA 1000’DEN FAZLA TANRI VARDI.

Eğitim ve Din

Mezopotamya, antik dönemde öğrenim yeri olarak biliniyordu ve Milet’li Thales’in (MÖ 585, ilk filozof olarak bilinir) Mezopotamya’da eğitim gördüğüne inanılır. Babilliler suyun “ana madde” olduğuna ve diğer herşeyin suyu izlediğine inandıkları ve Thales’in de bu yönde iddiasıyla ünlü olduğu için, Mezopotamya’da eğitim almış olması muhtemel görünüyor.

Entelektüel arayışlar Mezopotamya’da çok değerliydi; okulların (öncelik rahipler sınıfına adanmış) tapınaklar kadar olduğu, okuma-yazma, din, hukuk, tıp ve astroloji öğretildiği söylenir. Mezopotamya kültürü; tanrılar panteonunda 1000’den fazla tanrı ve tanrılarla ilgili birçok hikâye vardır (aralarında yaradılış Mit’i, Enuma Elish). İnsanın Cenneten Çıkması ve Büyük Tufan (diğerlerinin yanısıra) gibi Kutsal Kitap İncil’de yeralan anlatıların, ilk olarak Adapa Efsanesi ve dünyanın yazılı en eski destanı olan Gılgamış Destanı gibi kitapların Mezopotamya eserlerinden kaynaklandıkları için köklerini Mezopotamya geleneğinden aldıkları kabul edilir. Mezopotamyalılar tanrılarla işbirliği içinde olduklarına ve topraklarında ruhlar ve iblislerle dolu olduğuna inanıyorlardı (“İblisler” terimi modern, Hıristiyanlık anlamında anlaşılmmalıdır).

Mezopotamyalılar dünya başlangıcının, tanrılarının kaos güçlerine karşı kazandığı bir zafer olduğuna inanıyorlardı ancak, tanrılar zafer kazanmış olsalar bile, zaferleri, kaosun tekrar gelmeyeceği anlamına gelmiyordu. Mezopotamyalılar, gündelik ritüellere riayetle, tanrılara dikkat etmekle, geleneklere uygun cenaze töreniyle, en basit haliyle yurttaşlık görevini yerine getirmekle dünyada dengenin sağlanmasına yardımcı olduklarını, kaos ve yıkım güçlerini kendilerinden uzak tutuklarını düşünüyorlardı. Mezopotamya vatandaşları, büyüklerine saygı göstermeleri ve insanlara saygılı davranmaları beklentisi içinde olmalarının yanı sıra, her gün yaptıkları işlerin yanında tanrıları da onurlandırmaları gerekiyordu.

Map of Mesopotamia, 2000-1600 BCE
Mezopotamya Haritası, MÖ 2000 -1600
P L Kessler (Copyright)

Meslekler

Mezopotamya’da hem erkekler ve hem de kadınlar çalışıyorlardı, “eski Mezopotamya esasında bir tarım toplumu olduğu için, başlıca meslekleri ekin/mahsul yetiştirmek ve hayvancılık idi” (Bartman,274). İcra edilen diğer meslekler arasında kâtiplik, şifacılık, zanaatkârlık, dokumacılık, çömlekçilik, ayakkabıcılık, balıkçılık öğretmenlik, rahiplik ve rahibelik vardı. Yazar Bertman’ın konuyla ilgili yazısı şöyledir;

Toplumun en üst katmanında, saray ve tapınak kalabalık personelinin hizmet ettiği krallar ve rahipler vardı. Daimi orduların kurulması ve emperyalizmin yayılmasıyla birlikte subaylar sınıfı ve profesyonel askerler Mezopotamya’nın büyüyen ve çeşitlenen iş gücünde yerlerini aldılar.

Kadınlar neredeyse erkeklerle aynı haklara sahiptiler; arazi sahibi olabiliyor, boşanma davası açabiliyor, kendilerine ait işleri olabiliyor ve ticaret sözleşmeleri yapabiliyorlardı. Sözleşmeler, ticari düzenlemeler ve yazışmalar kil tabletler üzerinde çivi yazısı ile hazırlanır, kişinin kimlik formu olan silindir mühür baskısıyla imzalanırdı. Kil tablet kuruduktan sonra bazen kilden bir zarfa konulur ve mektubu veya sözleşmeyi yalnızca alıcının okuyabilmesi için tekrar kapatılırdı. Çivi yazısı, Babil dili, Sümr dili veya Sami dilleri gibi diğer dillerde yazı yazılırken kullanıldı, alfabetik düzende yazı uygulamaya konulana kadar yazılmaya devam etti. Alınan malların makbuzları da çivi yazısıyla tabletlere yazılırdı (edebiyat da dâhil, her şeyde olduğu gibi). Bu uygulama, papirüs veya kâğıt üzerine yazılan belgelerden çok daha uzun zaman sürmüştür.

Dünyada en eski “Bira” alındı makbuzu, Ur şehrinde düzenlenen Alulu Makbuzu (yaklaşık, MÖ 2050) olup Mezopotamyada yazılmıştır. Başlangıçta, ilk bira ve şarap üreticileri, toplumda ilk şifacılar kadınlar olmuşlardı. Bu ticari faaliyetleri daha sonra erkekler devraldı ve kazançlı meslekler olduğunu anladılar. Bununla birlikte, kişinin yaptığı her bir iş/meslek, hiçbir zaman basit bir “iş” olarak görülmezdi; kişinin topluma ve dolayısıyla tanrıların dünyayı barış ve ahenk içinde tutma çabasına katkı olarak görülürdü.

Binalar ve Devlet

Her şehrin merkezinde bulunan tapınak (bölgeye özgü basamaklı bir pramit yapı olan ziggurat olarak bilinir), başşehre bağlı diğer şehir topluluklarının tapacakları şehir koruyucu tanrısının önemini sembolize ediyordu. Her şehrin koruyucu tanrısını onurlandırmak üzere kendine ait zigguratı vardı (büyük şehirlerde birden fazla). Mezopotamya, insanlık tarihinde, genellikle güneşte kurutulmuş tuğladan inşa edilen ve dünyada ilk şehirlerinin doğumuna kaynaklık etmiştir. Yazar Bertman bu konuda şöyle yazar;

Mezopotamya ev mimarisi, üzerinden kurulu olduğu topraklardan doğmuştur. Mısır’ın aksine, Mezopotamya – özellikle güneyinde – inşaat için çıkarılabilecek taştan yoksun bir coğrafyaydı. Arazisi, kereste için de ağaçlardan yoksundu. Bu nedenle, bölge insanı elinde bolca bulunan diğer doğal kaynaklara yönelmiştir: Nehir kaynaklarında bulunan çamurlu kil ve bataklıklarda yetişen sazlar ve sazlık alanlar. Mezopotamyalılar bu malzemeyle dünyanın ilk stünları, kemerleri ve çatılı yapılarını inşa ettiler.

Basit yapılı evler, birbirlerine bağlanmış ve toprağa yerleştirilmiş saz demetlerinden inşa edilirken, daha karmaşık malzeme ile yapılan diğer evler güneşte kurutulmuş kil tuğlalardan inşa edilirdi (Mısırlılar da daha sonra bu yapım şeklini uyguladılar). Ünlü ziggurat yapılarıyla şehirler ve tapınak kompleksleri, fırınlanarak kurutulmuş kil tuğlalar kullanılarak inşa edildiler ve sonra boyandılar.

KRAL KAVRAMINDAN ÖNCE, RAHİP HÜKÜMDARLARIN, KANUNLARI DİNİ HÜKÜMLERE GÖRE DÜZENLEDİKLERİNE İNANILIRDI.

Tanrıların herbir inşaat projesinin planlanmasında ve sözkonusu projenin yürütülmesinde var oldukları düşünülüyordu. Tapınmayı uygun gördükleri tanrıya belirli bir düzen dâhilinde okunan çok özel dualar, projenin başarısında ve inşa edilen binada yaşayan insanların refahında son derece önemli olduğu kabul ediliyordu.

Mezopotamyada hangi krallık ve imparatorluk hâkim olursa olsun, tanrıların insanın yaşamında oynadığı hayati rolü düşüncesinde hiç azalma olmadı. İlahi olana duyulan bu saygı, hem tarım/tarla işçisinin ve hem de kralın yaşamını karakterize ediyordu. Tarihçi Helen Chapin Metz bu konuda şöyle yazmakta;

Güney Mezopotamyada varoluşun istikrarsızlığı, oldukça gelişmiş bir din anlayışına yol açmıştır. Tarihi MÖ 5000’e kadar uzanan Eridu gibi Kült Merkezleri, Sümerlerin yükselişinden önce bile Hac ve İbadet Merkezleri olarak hizmet veriyorlardı. Mezopotamyadaki en önemli şehirlerin çoğu, Sümerler öncesi kült merkezlerini çevreleyen bölgelerde meydana çıkmış ve böylece din ile devlet arasında yakın ilişkiyi pekiştirmiştir.

Kralın rolü, MÖ 3600’dan sonraki bir aşamada belirlendi ve daha önce hüküm süren rahip hükümdarların aksine, kral doğrudan halkla temas etmeye başladı ve iradesini kendi tasarladığı yasalarla somutlaştırdı. Kral kavramından önce, rahip hükümdarların kanunları dini kurallara göre düzenledikleri, ilahi işaret ve kehanetler yoluyla ilahi mesajlar aldıklarına inanılırdı; Kral, bir yandan tanrıları onurlandırmaya ve gerektiğinde öfkelerini yatıştırmaya devam ederken, diğer yandan da, tanrıların iradesini, kendi sesini kullanarak, düzenlediği kurallar dikteleriyle söyleyebilecek kadar güçlü bir temsilci olarak görülüyordu.

Shalmaneser III
Shalmaneser III
A.K. (Copyright)

Bu durum, Babil Hanedanlığı altıncı Kralı Hammurabi’nin (MÖ 1792-1750) düzenlediği ünlü Kanunlarında da açıkça görülüyor. Ancak, Mezopotamya tarihinde, tanrılarla doğrudan temas kuran hükümdar iddiası, özellikle Akkad Kralı Naram-Sin (MÖ 2261-2224) döneminde oldukça yaygındı. Kendisini “enkarne” bir tanrı ilan edecek kadar ileri giden bu Kral, halkının refahından sorumluydu ve ilahi bir iradeye göre hükmeden iyi bir kral sıfatıyla, hüküm sürdüğü topraklarda yükseltiği refah düzeyiyle tanınırdı.

Yine de, Akkadlı Sargon (MÖ 2334-2279) gibi çok etkili krallar bile, kralın yönetim meşruiyetine ittiraz eden gruplarla, bütün bölgelerde sürekli ayaklanmalar ve isyanlarla uğraşmak zorunda kaldılar. Mezopotamya, sınırları içinde farklı pek çok kültür ve etnisite barındıran geniş bir bölge olduğundan, merkezi bir hükümetin yasalarını uygulamaya çalışan bir hükümdar, kaçınılmaz olarak, her zaman olduğu gibi, belirli bir çevrenin direnişiyle karşı karşıya kalmıştır.

⚠️ Eski Bâbil döneminden beri bilinen Amnanu-Yahrurum, Hana-Yamina, Amurru-Sutium gibi kabile adlarına benzer bir terkip olduğunu ve bu terkibi meydana getiren kelimelerden birinin belki de “göçebe” anlamına gelmiş olabileceğini ileri sürmüşlerdir. 

Bibliografya


‼️ Mezopotamya SümerBabilAsurAkad ARAMiLER gibi en eski ve büyük medeniyetlerin doğduğu ve geliştiği yerdir.

kralı II. Nebukadnezar  =Sümerliler. Hz Yûsuf&Bünyamin Seferad Yahudileri 2.Kol

• Hamurrabi = Babil =Babil sürgünü Yehuda&Bünyamin karisimi YAHUDILER oldular  = ilk fesat isra,5 & 2. Göç 

 •Kral Asurbanipal = Asur Krali (israilogullari=Yahudiler)Göc =Askenaz Yahudileri 1.Kol 

•Asur Kralı II. Sargon = Akad = Samiriler =Tur Daginin sağ tarafinda ilk göçen kabile altin buzağı yapan halk , taha 40,80

 •I. Tiglat-Pileser = ARAMiLER  & Hz Süleyman

III.Ramses =Hz Musa 

1.Göç  Hz Musa ile Mısır giden israilogulları ile başladi.!!!=Müminun,49 = yani Akaidliler Asur kralı /Taha,40,80


Nippur - Enlil'in Kutsal Şehri

SÜMER VE AKKAD'IN YÜCE TANRISI

MEZOPOTAMYA KRONOLOJIK TABLOSU

UbeydMÖ 5000-3500
UrukMÖ 3500-3100
Cemdet NasrMÖ 3100-2900
Erken Hanedanlık I-IIIMÖ 2900-2350
AkadMÖ 2350-2100
senin III'ünMÖ 2100-2000
Isin-LarsaMÖ 2000-1800
Eski BabilMÖ 1800-1600
KassitMÖ 1600-1150
Kassite SonrasıMÖ 1150-1000
Erken Yeni BabilMÖ 1000-625
Yeni BabilMÖ 625-539
AhamenişMÖ 539-331
SeleukosMÖ 331-125
PersMÖ 125 - MS 226
SasaniMS 226-637
MüslümanMS 637-1500
OsmanlıMS 1500-1918

Tarihler yaklaşıktır ve çoğu dönemde yuvarlanmıştır.


XXXXXX

Sümerce nippur:

   

MÖ 3200 civarına tarihlenen Sümer silindir mühür baskısı, bir ensi ile yardımcısını, kutsal bir sürüyü beslerken göstermektedir. Bir tarım tanrısı olan Ninurta, "Sümerlerin Georgica'sı" olarak bilinen bir şiirde çiftçilik hakkında detaylı öğütler vermektedir.

 MÖ 1700 ila 1500 arasındaki bir tarihte yazılan ve "Sümerlerin Georgica'sı" olarak bilinen bir şiirde Ninurta, tarımsal konular hakkında (mahsullerin nasıl ekileceği, hasadın nasıl biçileceği, ekim için tarlaların nasıl hazırlanacağı ve hatta kuşların mahsullerden nasıl uzaklaştırılacağı gibi) öğütler vermektedir.Şiir, yıl boyunca çiftlik yaşamının hemen hemen tüm yönlerini kapsar.Şiir bir babadan oğluna bir tavsiye verilmiş gibi görünmeye başlasa da şu kelimelerle sona ermektedir: "Bunlar, Enlil'in oğlu Ninurta'nın talimatlarıdır. Ey Ninurta, Enlil'in güvenilir çiftçisi, övgülerin iyidir." Bu nedenle şiirin başındaki "baba"nın Ninurta olduğu ortaya çıkar.

Georgica III. Kitap, Çoban sürülerle, Vergilius Romanus.

X

                               5. yüzyıla ait Vergilius Romanus'taki Eclogae'nin açılış satırları.                                   

Aşağıdaki şema, Steenkamp (2011)'den alınmıştır: 

1 – Toprakların el konulması
2 – Aşk şarkısı
3 – Şarkı yarışması
4 – Din ve gelecek dünya
5 – 'Çoban' bir tanrıya dönüşür
6 – Mitoloji ve geçmiş dünya
7 – Şarkı yarışması
8 – İki aşk şarkısı
9 – Toprakların el konulması

Onuncu eglog ise tek başına durarak tüm koleksiyonu özetler.







XXXXX

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️