“ ’Ya filozoflar kral olacaklar
ya da krallar bilge olmayı öğreneceklerdir.’ “
ilki bir korku ütopyası olan George Orwell’ın “1984” kitabıdır. Yazarın, 1949 yılının politik gelişmelerini baz alarak yarattığı distopik dünya, bir yandan var olanın eleştirisi diğer yandan var olanın bu çizgide ilerlemesi durumunda varacağı ütopik noktanın bir görüntüsüdür.
Bir diğer önemli, farklı ve istenilen ütopya türündeki örnek ise Thomas More’un “Ütopya” kitabıdır. Özel mülkiyet kavramını ortadan kaldıracak çeşitli yasalar, eşitliğin temel alındığı toplumsal uygulamalar ve ideal bir yaşam formunu tarif eden kitap en bilindik ütopya örnekleri arasında yer alır.
Ursula K. Le Guin tarafından 1974 yılında kaleme alınan “Mülksüzler” ise, bu iki örneğe nazaran çok daha az bilinmesine karşın, ütopik düşüncenin her ayrıntıya sirayet ettiği en iyi ütopya örneklerinden birisidir. Biri mülkiyetin olmadığı diğeri mülkiyetin katı kurallarla korunduğu iki farklı gezegen arasında geçen bu ütopik kurgu, aslında More’un ideal dünyasının yaratılmadan hemen önceki fakat aslında en az beş yüz yıl sonraki hali gibidir.
Görsel ütopya örnekleri ise, fantastik bilim kurgu filmlerinin bir kısmında seyirciye ideal olanı göstermektedir. Yıldız Savaşları’nda Güzelliğin Gezegeni olarak tanımlanan Alderaan, ütopik bir dünyadır. Pek çok filme, kitaba konu olan Kayıp Kıta Atlantis, Kayıp Altın Şehir El Dorado, insanların muhteşem bir bolluk ve mutlulukla yaşadığı dünyalardır. Çok sevilen Hollywood filmlerinden birisi olan Avatar, Çin’in Hunan eyaletindeki Zhangjiajie Milli Parkı’nda yer alan, erozyonun yarattığı birkaç yüz fit uzunluğundaki sütunların doğal görünümlerini esas alınarak yaratılmış ütopik bir dünyadır.

Ütopya [antik Yunanca’da “ou” (gerçek olmayan) ve “topos” (yer, şehir) kelimelerinin birleşmesinden ortaya çıkmıştır]
Ütopik Düşünce Ne Demek?
Bir ideali yaratmak, kısa sürmese gerek… Öncesinde kurgulanmış milyonlarca ayrıntı, her varlığın ideal formunun tayin edilmesi ve bunların çeşitli kombinasyonlarla bir araya gelişlerinin idealize edilmesi gibi konular uzun yıllar alacak ütopik düşüncelerin sonucudur. Antik felsefik yaklaşımlar, felsefenin ve doğal olarak varlığın ideal formu üzerine çalışmalar yapmanın çok daha makul bir zemine oturduğu toplumlarda gelişmiştir. Fakat günümüzde felsefe, düşünce, estetik gibi kavramlar üzerine düşünmek yalnızca “entel” takımına mahsus olarak görülür.
Evet Oysa, çocukluktan bu yana, insanın karşılaştığı her durumda doğruyu seçmek için verdiği mücadele, aynı zamanda ideali arama savaşıdır ve ütopik düşüncenin kaynağı da tam olarak burasıdır.
⚠️DIPNOTLARIM: 👩🏼⚕️🩺 S.Karakaş

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️