"Akıllı olan kişi kendi ilminin üstünde bir ilmin varlığını kabul eden kimsedir.''

İNANÇALP, MUALLİM CEVDET (1883-1935
Kaynakça
Albayrak, Cemal. Muallim Cevdet’in Azerbaycan Eğitimine Katkıları. YLT, Marmara Üniversitesi, 1998.
Büyükcoşkun, Seyhan. Muallim M. Cevdet ve Eğitim Anlayışı. YLT, Marmara Üniversitesi, 1991.
Çağatay, Neşet. “Mehmet Cevdet İnançalp”. Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri. ed. H. Cırıtlı – B. Sorguç. Ankara 1987, s. 303-326.
Durmaz, Setter – Rzayeva, Elnure. “Muallim Mehmet Cevdet’in Azerbaycan’daki İlmî ve Edebî Faaliyetleri”. Journal of Qafqaz University. 30 (2010), s. 24-36.
Ergin, Osman. Muallim M. Cevdet’in Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi. ed. R. Minder. İstanbul 2005.
Kılavuz, M. Akif. Muallim Cevdet’in Din Eğitimi ve Kurumları ile İlgili Görüşleri. YLT, Uludağ Üniversitesi, 1987.
Muallim Cevdet. Mektep ve Medrese. haz. E. Erüz. İstanbul 1978.
a.mlf. Çocukluk ve Hocalık Haturaları: Muallimlik Âdâbı. haz. M. Gündüz. İstanbul 2024.
Oruç, Şahin – Bavlı, Bünyamin. “Bir Osmanlı Aydını Olan Muallim Cevdet ve Eğitim Anlayışı”. 21. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi Bildirileri, 12-14 Eylül 2012.
Sayar, Ahmet Güner. “Muallim Cevdet”. DİA. 2005, XXX, 311-313.
BİRLİK VE BERABERLİK ŞUURUNUN SONRAKİ NESİLLERE YANSIMALARI
Bu birlik ve beraberlik şuuru, yalnızca Dede Korkut’la sınırlı kalmamış, onun yolunu izini takip eden sanatçılarımızın, ozanlarımızın da ortak ideali ve ortak konuları olmuştur. Mevlana Celaleddin-i Rûmi de birlik ve beraberliğin ancak ortak bir din, inanç ve idealle, yani İslam’la sağlanabileceği gerçeğini şöyle ifade eder:
‘Hakka ve hakikate gerçekten inananlar kolay kolay bölünmezler. Herhangi bir sebeple bölünmüş olsalar bile uzun süre bölük pörçük kalamazlar, önünde sonunda yine birleşirler. Hakta hakikatte birleşemeyenler, anlaşamayanlar, zıt görüşte olanlar ise; ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar aralarında sağlam ve sürekli birlik ve beraberlik oluşturamazlar. Bu yöndeki bütün emekleri boşa gider. Geçici olarak birleşmiş görünseler de bu birlik sürüp gidemez, er geç yine bozuşurlar.’
Ortak inançlarda, ideallerde, duygu ve düşüncelerde birleşemeyenlerin birbirleriyle konuşmalarından, görüşmelerinden, sohbetlerinden asla uyum, anlaşma ve uzlaşma çıkmaz. Sadece daha büyük uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar ve düşmanlıklar çıkar. Birbirlerinin dilini ne kadar iyi bilirlerse ve birbirleriyle ne kadar çok konuşurlarsa, birbirlerinden o kadar çok uzaklaşırlar. Bu önemli gerçeği bu millet, binlerce yıllık sayısız tecrübeleri sonunda, bizzat yaşayarak öğrenebilmiştir.
Bir devletin, millet ve memleketin en büyük gücü ve zenginliği, milli birlik ve beraberliğidir. Toplumsal barış, dirlik ve düzen ancak birlik ve beraberlikle sağlanır. Aşık Paşa’nın (1272-1353):
MEVLANA’DAN BİRLİK VE BERABERLİK EZGİLERİ
Beni yabancı bilmeyin, ben de artık bu ildenim,
Bir ocak da ben yakmak için, ülkenize gelmişim.
Farsça konuşan, yazan ama Türk asıllı biriyim.
Siz beni düşman görseniz de ben size düşman değilim!
Beri gel beri, daha beri, daha beri!
Bu yol vuruculuk böyle, nereye dek?
Bu hır gür, bu savaş, nereye dek?
Sen bensin işte, ben de senim ya!
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Dostum!
Her zaman topluluğa dost ol!
Topluluktan, birlik ve beraberlikten sakın ayrılma!
Engin bir deniz olmak varken,
Kendi başına zavallı tek bir katre olmaya razı olma!
Mademki denizi özlüyorsun, öyleyse katreliği yok et gitsin!
Eğer dostun yoksa niçin aramıyorsun?
Eğer dost buldunsa niçin sevinmiyorsun?
Topluluk içinde olursan ve içinde bulunduğun topluluk ne kadar büyük olursa o kadar güvende olursun…
Bu yüzden bir dost bulamazsan, bari taştan bir dost yont da, onu sev!
Peygamberler bile hep topluluklarla çalıştılar, kendilerine ümmet aradılar.
Tek başlarına kalmamak için insanları sürekli Allah’ın yoluna çağırdılar.
Mucizeler göstererek, bu dosdoğru yolda yoldaşlarını artırmaya çalıştılar.
En iyi en güzel işler, en hayırlı sonuçlar, hep en iyi topluluklardan meydana gelir.
Hazreti Peygamber: ‘Topluluk rahmettir, ayrılık azap!’ buyurmuş.
Herkesin bu gerçeğin farkında olduğunu sanarız, hâlbuki hiç de öyle değildir.
Eğer herkes topluluğun, birlik ve beraberliğin rahmet,
Ayrılık ve tefrikanın azap olduğu gerçeğinin farkında olsaydı, Hazreti Peygamber boş yere bunu dile getirmezdi.
Çünkü Peygamberin şanı faydasız, boş ve abes şeyleri anmaktan yücedir.
Temiz canların, bir araya gelip topluluk oluşturmalarıyla çok büyük eserler ve faydalar elde edilir.
İnsan, ne kadar üstün niteliklere sahip olursa olsun, tek başına ve yalnızken bu eserler ve faydalar hâsıl olmaz.
İnsanın dertlerini paylaşabildiği iyi ve güzel dostları çoğaldıkça, derdi azalır.
Bu yüzden hayırlı arkadaş yalnızlıktan hayırlıdır.
Ama nice insanlar da yanlış dostlar yüzünden yol sapıtmışlardır.
Bu yüzden de yalnızlık, kötülerle yoldaş ve arkadaş olmaktan hayırlıdır. Akla düşman olan yoldaş, yoldaş değildir.
O, sürekli senin elbiseni, değerli eşyalarını kapıp kaçmak için, bir fırsat kollar.
Seninle beraber gider ama amacı bir aşılmaz bele, geçit vermez dar bir boğaza geldiğinizde senin varını yoğunu yağma etmektir.
Yahut da o yoldaş sandığın kimse, görünüşte cesurdur ama korkağın ta kendisidir.
Çözümü zor ve sıkıntılı bir problem, aşılması güç, sarp bir engelle veya sıkıntılı bir işle karşılaştın mı?
Hemen gerisin geri dönmek için sana akıllar, dersler vermeye kalkar. Korkaklığından dostunu da korkutur.
Böyle yoldaşı da düşman bil, dost değil!
Yoldaki bu korkular, unu kepekten ayıran elek gibi,
İnsanların da yüreklilerini yüreksizlerinden, iyilerini kötülerinden ayırt eder.
Bu yol, daha önce gidenlerin ayak izleriyle dopdolu, sağlam bir yoldur.
Gerçek dost da yüceliklere uzatılmış merdiven gibidir.
Aklıyla, rey ve tedbiriyle sana her an yol gösterir, seni yüceltir.
Düşmanın amacı, seni önce bütünden ayırmak,
Kimsiz, kimsesiz, sahipsiz bir parça haline getirmek,
Sonra da bir kenarda rahatça başını yemek, helak etmek, mahvedip gitmektir.
Öyleyse, seni birlikten beraberlikten ayırmak için söylenen her sözü, düşmanların hilesi bil!
Bil ki topluluktan bir an bile ayrılmak şeytanın hilesindendir.
Bir kuzu, sürüden ayrılıp, tek başına bir yol tutarsa,
Kurtlar onu hemen kapıp yiyiverirler.
Kurtlardan daha vahşi yırtıcılarla dolu şu dünyada,
Topluluktan ayrılanlar, birlik ve beraberliği terk edenler,
Söyleyin, öncelikle kendi başlarını yemezler mi?
Kendi kanlarını dökmezler mi?
Tek başına, yolsuz, yoldaşsız kalan,
Helak olup gitmiş demektir.
Tutalım ki sen, akıllı, tedbirli, ihtiyatlı bir kimsesin de, yolda seni kurtlar kapmadı. İyi ama toplulukla beraber olmadıkça, o topluluk içinde bulduğun neşeyi tek başına bulamazsın ki!
Bir yolda yalnız olarak güle oynaya giden tek kişinin neşesi, aynı yolu dostlarıyla, yoldaşlarıyla giderse en az yüz kat artar.
Kervandan ayrılıp, aynı yolu yalnız gitmeye kalkarsa, o yol ona yüz kat daha uzar, yorgunluk ve çilesi de o derece artar.
İnsanın yeni dostları pek yüce, pek ulu olsa bile yine de eski dostlarını unutmamalıdır.
Dostlarını unutup terk edenler düşmanlarını sevindirirler.
Düşman, senin dostlarından ayrılıp uzaklaştığını gördükçe ve duydukça,
Öyle sevinir, öyle sevinir ki, sevincinden âdeta derisine sığmaz olur.
Aklını başına al da, düşmanları sevindirecek işler yapma!
Ey gönlünü sevgiliden ayıran dostum!
Dosttan yüz çevirmek sanki daha mı iyi oldu?
Sen gönlünü dostundan ayırdın diye?
Düşman, sevincinden derisine sığmıyor.
Dostlar, dostlar! Birbirinizden ayrılmayın!
Sakın ola ki ayrılık havaları çalmayın!
Hep birlik ve beraberlik havaları çalın!
Kaçıp uzaklaşma heveslerini kafanızdan atın!
Mademki hepiniz birsiniz, ikilik havası çalmayın!
Vefâ sultanı emrediyor: ‘Vefâsızlık etmeyin!
YUNUS EMRE’DEN:
Hırsına kapılanlar
Nefse esir olanlar
Kendi tatlı canına
Yavuz yoldaşa benzer
Burada çoktur hayal
Vasfına yoktur mecal
Hayale aldananlar
Sıcakta kara benzer
Olmaz yere verdin gönül,
Dost neylesin senin ile
II. BEYAZIT’TAN:
Kendi kendine ettiğin âdem,
Bir yere gelse, edemez âlem!
YAVUZ SULTAN SELİM’DEN:
Milletimde ihtilâf-u tefrîka endişesi,
Gûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihatken savlet-i a’dayı def’e çaremiz,
İttihad etmezse millet, dâğidâr eyler beni.
(Milletimin arasında ihtilaf, çatışma ve bölünme çıkacak korkusu ve endişesi, beni sadece dünya hayatımda değil, öldükten sonra, mezarımın köşesinde bile rahatsız ve huzursuz eder. Bizim düşmanlarımızın saldırılarını birlik ve beraberlikle savmaktan başka hiçbir çaremiz yokken, milletin birlik ve beraberlik içinde olmaması, bana kızgın demirlerle dağlanmış gibi acı verir.)
BİRLİK DESTANI
ÂŞIK VEYSEL
Allah birdir, Peygamber Hak!
Rabbül âlemindir mutlak!
Senlik, benlik nedir bırak!
Söyleyim geldi sırası…
Kürdü, Türkü ne Çerkezi;
Hep Adem’in oğlu kızı…
Beraberce şehit gazi;
Yanlış var mı ve neresi?
Kuran’a bak, İncil’e bak!
Dört kitabın dördü de Hak!
Hakir görüp ırk ayırmak;
Hakikatte yüz karası!
Yezit nedir ne Kızılbaş?
Değil miyiz, hep bir kardaş?
Bizi yakar, bizim ataş;
Söndürmektir tek çaresi!
Kişi ne çeker dilinden;
Hem belinden hem elinden;
Hayır ve şer emelinden;
Hakikat bunun burası!
Şu âlemi yaratan bir!
Odur küllü şeye kadir!
Alevi Sünnilik nedir?
Menfaattir var varası!
Cümle canlı bu topraktan;
Var olmuştur; emir Haktan!
Rahmet dile sen Allah’tan!
Tükenmez rahmet deryası!
Veysel, sapma sağa sola!
Sen Allah’tan birlik dile!
İkilikten gelir bela!
Dava insanlık davası!
YİNE AŞIK VEYSEL’DEN
Bu nasıl kavgalar, çirkin dövüşler?
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız.
Yolumuza engel olur bu işler;
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız.
Hedef alıp dövüştüğün kardaşın.
Seni yaralıyor attığın taşın.
Topluma zararlı yersiz savaşın.
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız.
DEDE KORKUT’TAN ÖĞÜTLER:
Er oğul, çağırılmadığı yerlere varmasın!
Bir lokma için saygınlığından olmasın!
İnsan olma şerefini bin kızıl altına değişmesin.
Kadrini kıymetini yere düşürmesin!
Değerini bilsin, yüce tutsun eksiltmesin!
Aslını, kökünü bilmediği yerden kız almasın!
Uruğunu, turuğunu tanımadığı soya kız vermesin!
Kızoğlanın yüzsüzü, kov iletir, kov getirir.
İki komşuyu birbiriyle çekiştirir, titiz eyler.
Hak Teala yavuz, yüzsüz, utanmaz avrat kazasından belasından hepinizi beklesin, saklasın!
Ne kadar daralsa, bunalsa da varıp,
Sonradan görme, kursağı daracıklardan
Utana sıkıla üç kuruş borç para istemesin!
Böyle mürüvvet bilmez, sözünde durmaz, öğüt almaz, halden anlamazlar ya vermezler seni mahcup ederler;
Ya verirler ama alacaklarını da tutar, denk düşsün düşmesin, yeri olsun olmasın, cebinde bulunsun bulmasın, seni utandırıp istemeye kalkarlar;
Düğün dernek demezler, utanıp sıkılacağını hesap etmezler, çıkar karşına dikilirler;
Mürüvvetsizlik edip, seni utancından yere geçirir, yüzünün suyunu dökerler.
Benim sende şu kadar alacağım vardı, şunu artık versene deyiverirler.
Böyle mürüvvet bilmez kişilerden döven süren öküz yeğ!
Denliliğini densizliğini tanımaz arsızlardan yakası yarık, kolu kırık, kılı kopuk kopuz yeğ!
Namaz kılmaz kocadan küllükte yuvarlanmış eşşek yeğ!
İyilik bilmez adamdan uyuz olmuş, pisliğe bulanmış köpek yeğ!
Çok söyleyen karıdan, dibi göçmüş güveç yeğ!
Kadınların yüzsüzü, kov iletir, kov getirir.
İki komşuyu birbiriyle çekiştirir, titiz eyler.
Hak Teala yavuz, yüzsüz, utanmaz avrat kazasından belasından
Sizleri de korusun, beklesin, saklasın!
İyi at binemeyen, düşmanını yenemez!
Rahvan soylu atlara, nâmertler atlayıp binemez,
Binecek olsa,
Binmese daha iyi!
Çalabilen koç yiğide, kılıç, ok, yay gerekmez, basit bir çomak da yeter!
Korkak namert elinde keskin kılıç iş görmez!
Namert o kılıcı çalamaz,
Çalacak olsa,
Çalmasa daha iyi!
Otların hepsi şifalı ve besleyici değildir, zehirlileri de vardır!
Atların bile yiyemediği o acı, zehirli otlar, bitip çiçeklenince,
Büyümeseler daha iyi!
Acı, tuzlu sular derya olup taşsa da işe yaramaz.
İçtikçe daha da susatır, susuzluğu kandırmaz.
İnsanların içemedikleri acı sular sızınca,
Sızmasa daha iyi!
Yalan söz söylenip, yalan söz dinleneceği yerde, hiç söylenmese,
hiç dinlenmese daha iyi!
Yalancılar, yeryüzünde gezip dolaştıkları, insanları aldatıp kandırdıkları yerde, dolaşamaz olsalar,
Yerin yedi kat dibine geçseler daha iyi!
Misafir ağırlanmayan kara evler, yıkılsalar daha iyi!
Gerçek erler, erenler üç otuz on yaşını,
Doldursalar daha iyi!
Dostlar, sizin de üç otuz on yaşınız dolsun,
Yaşınız yüzü bulsun!
Hak Taâlâ başınıza kemlik, kötülük getirmesin!
Devletiniz devamlı olsun!
Adam olursan at al
Dostlarına sofra sal
Aç gördüğünde doyur,
Çıplak görürsen giydir.
Yolda kalmışı yedir
İhtiyacını gider
İl, ülkenle birlik ol
Zor günde onlarla ol
Dostlarını terk etme
Düşmana fırsat verme
Huzursuzluk çıkarma
Kötü yollarda olma
Xx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️