18. Hanedan, Antik Mısır'da ikinci ara dönemi sonlandırıp ülkeyi bağımsızlığına ve bütünlüğüne yeniden kavuşturan firavunlar ailesi. 18., 19. ve 20. hanedanların tamamı yeni krallık dönemini oluşturur. Bu dönemde Mısır ekonomik, politik ve askeri olarak çok güçlü olmuştur. Son 4 firavunun tahta varis bırakmadan ölmesi üzerine yerini 19. Hanedana bırakmıştır. Bu dönemin (M.Ö. 1550 - M.Ö. 1292 arası)
Naram-Sin'e Karşı Büyük İsyan – Saltanatı sırasında bir noktada İmparatorluğun büyük bir kısmı, özellikle eski Sümer şehir devletlerinde, Naram-Sin'e karşı ayaklandı. İsyan bastırıldı ancak olayın yankıları tarihe geçti. "Naram-Sin ve Düşman Orduları" (Eski Babilce – Cutha'daki Nergal tapınağındaki bir yazıtın kopyası olduğu iddia ediliyor) ve "Gula-AN ve Naram-Sin'e Karşı On Yedi Kral" gibi bazı hikayeler, temaları daha da geliştiren ve değiştiren edebi kompozisyonlardı.
Akad İmparatorluğu sırasında, varsayılan 40 Sargon yıl adından 3'ü biliniyor, 1'i (varsayılan 9) Rimush'un, 20'si (varsayılan 56) Naram-Sin'in ve 18'i (varsayılan 18) Shar-kali-shari'nin.
Babil'de iki tapınağın inşasını Akad zaferinin tanınması olarak işaretliyor.
"Szarkaliszarri'nin Babil'de tanrıça Annunitum ve tanrı Aba tapınaklarının temellerini attığı ve Gutium kralı Szarlak'ı yendiği yıl"
1845'te, üç "altın çağdan" biri olan "Yeni Krallık" kavramı Alman bilgin Christian Charles Josias von Bunsen tarafından ortaya atıldı ; orijinal tanım 19. ve 20. yüzyıllar boyunca önemli ölçüde evrimleşecekti. Bu dönemin son kısmı, On Dokuzuncu Hanedan (MÖ 1295-1189) ve Yirminci Hanedan (MÖ 1189-1069) döneminde, Ramesside dönemi olarak da bilinir. Adını, On Dokuzuncu Hanedanı kuran Ramesses I ve en uzun süre tahtta kalan hükümdarı olan torunu Ramesses II'den alan Ramesses adını alan on bir firavundanalmıştır.
Yeni Krallık döneminde Mısır toprakları, MÖ 15. yüzyıl civarı
FİRAVUN
فرعون
Eski Mısır krallarının unvanı.
Eski Mısır mitolojisine göre yeryüzünün ilk kralı yer tanrısı Geb (Jeb) idi. Ondan sonra oğlu Oziris Mısır ülkesini idare etmiş, Oziris’in öldürülmesi üzerine krallık onun oğlu olan gök tanrısı Horus’a geçmiştir. Başlangıçta firavunlar, Mısır’ın hükümdarı olan Delta bölgesi tanrısı Oziris’ten geldiklerine inanmakta iken daha sonra Horus firavunların kendisinden geldikleri tanrı niteliğini kazanmış ve firavunlar Horus’un yeryüzündeki temsilcileri sayılmıştır.
V. hânedan dönemine kadar (m.ö. 2600-2500) Horus’un oğlu olarak Mısır’ı yöneten firavunlar bu hânedan döneminde Tanrı Rê’nin ön plana çıkmasıyla birlikte Rê’nin oğlu ve yeryüzündeki temsilcisi olarak ilân edilmişlerdir.
O zamana kadar firavunların Horus’tan geldikleri kabul edilirken buna bir de “Rê’nin oğlu” unvanı eklenmiştir. Yine bu dönemde, ölen firavunların ölüler diyarının tanrısı Oziris’in yanında kalacağı inancı terkedilmiş, tanrı Rê’nin, oğlu firavunu ölüler diyarından kurtardığı kabul edilmiştir. Buna göre ölen firavunlar Duat’a (yer altı dünyası) indikten ve orada geçici bir süre kaldıktan sonra Rê tarafından kurtarılmakta, güneş diskiyle kaynaşarak ölümsüzlüğe erişen firavun, Rê’nin gece ve gündüz devam eden yolculuğuna katılmaktadır.
VI. hânedan döneminde firavunun öldükten sonra Tanrı Rê’ye kavuştuğu ve tanrının gemisinde gökte dolaştığı kabul edilmiştir.
Mısır'ın 9 tanrısı kimlerdir?
Mısır Dokuzlusu;
Atum, Shu, Tefnut, Geb, Nut, Osiris, Isis, Set ve Nephthys'i içeren bu tanrılar, Mısır yaratılış mitlerinin temelini oluşturur ve dünyalarını ve inanç sistemlerini şekillendiren doğa güçlerini ve kozmik düzeni temsil eder.
Ahd-i Atîk’te firavun unvanı ilk defa, Hz. İbrâhim’in karşılaştığı Mısır kralı için kullanılmaktadır (Tekvîn, 12/15).
Ahd-i Atîk’te, ilki Hz. İbrâhim’in eşi Sâre ile birlikte Mısır’a gidişi sebebiyle olmak üzere (Tekvîn, 12/15) otuz dokuz yerde sadece firavun unvanı zikredilmekte, iki yerde de firavun unvanı kralın adıyla birlikte yer almaktadır ki bunlar;
XXVI. sülâleye mensup Firavun Neko (m.ö. 609-593 [II. Krallar, 23/29; Yeremya, 46/21]) ve Firavun Hofra’dır (m.ö. 588-569 [Yeremya, 44/30]).
Mısır krallarından dördü ise firavun unvanı olmaksızın sadece isimleriyle zikredilmektedir.
1. Şişak. Mısır dilinde “Şeşonk” diye adlandırılan bu firavun XXII. sülâlenin ilk firavunudur ve milâttan önce 945-924 yılları arasında hüküm sürmüştür. Hz. Süleyman’a karşı çıkan Yeroboam ona sığınmış, o da Filistin’i işgal etmiştir (I. Krallar, 6/14; II. Tarihler, 12/2-9).
2. Habeş Zerah. Yahuda (Yuda) Kralı Asâ’ya karşı savaşmış ve yenilmiştir (II. Tarihler, 14/9-15). Zerah’ın, XXII. sülâle firavunlarından Şişak’ın halefi Osorkon I (m.ö. 924-895) olduğu ileri sürülmektedir.
3. So. İsrail Kralı Hoşea’nın çağdaşı olan Mısır kralı veya Mısır ordusu başkumandanıdır (II. Krallar, 17/4). Eski Mısır dilinde “Sib’e” olarak zikredilir.
4. Tirhaka. Eski Mısır dilinde “Taharka” olarak geçer. Habeş sülâlesi de denilen XXV. sülâlenin üçüncü ve son kralıdır (II. Krallar, 19/9).
Hz. Yûsuf’un yaşadığı dönemdeki firavuna gelince, eğer İsrâiloğulları’nın Hz. Mûsâ önderliğinde Mısır’dan çıkışları milâttan önce 1225’te tahta geçen Menephtah’ın (Merneptah) saltanatının ilk yıllarında olmuşsa, Ahd-i Atîk’e göre İsrâiloğulları Mısır’da 430 yıl kaldıklarına göre (Çıkış, 12/40) onların Mısır’a gelişi milâttan önce 1655 yıllarında olmalıdır ki o dönemde Mısır’a Hiksoslar hâkimdi (IDB, II, 47).
Milâttan önce 1570’te iş başına geçen XVIII. sülâle ile birlikte Hiksoslar dönemi sona erer ve yeni imparatorluk dönemi başlar. “Mısır üzerine Yûsuf’u bilmeyen yeni bir kral” çıkınca (Çıkış, 1/8) İsrâiloğulları baskı, zulüm ve sıkıntılara mâruz kalırlar. Firavun için Pitom ve Ramses ambar şehirleri inşa edilir. Bu iki şehrin II. Ramses tarafından yaptırıldığı ileri sürülmektedir (EJd., VI, 1047). Eğer bu bilgi doğru ise o takdirde İsrâiloğulları’na baskı uygulayan ve Hz. Mûsâ dünyaya geldiğinde tahtta bulunan Mısır Kralı II. Ramses’tir. Ancak İsrâiloğulları’na karşı baskının II. Ramses’in babası I. Séti döneminde başladığı da kabul edilmektedir.
Mısır İmparatorluğu'nun MÖ 1450'deki maksimum sınırları.
I. Ramses (ü. MÖ 14. yüzyıl) MısırFiravunu (hd. MÖ 1320-18) 19. sülalenin kurucusudur.
II. Ramses 19. hanedanın 3. firavunudur. I. Seti ve Kraliçe Tuya'nin ikinci oğludur.
Asker kökenli bir aileden geliyordu. Mısır'ın onsekizinci hanedanı'nın son firavunu olan Horemheb, oğlu olmadığından ölümünden kısa bir süre önce Ramses'i vezir yaptı. Ramses M.Ö. 1320'de tahta çıktıktan kısa bir süre sonra oğlu I. Seti'yi ortak hükümdar ilan etti. SetiMısır'ın yitirdiği toprakları yeniden kazanmak için Suriye'ye sefer hazırlıkları yaparken Ramses de, Karnak'taki Amon Tapınağı'nın II. Pilon'unun süslemelerini tamamlattı ve III. Pilon'la II. Pilon arasını kapsayan bir hipostil yaptırdı.
Yazıtlardan yaklaşık bir yıl dört ay hüküm sürdüğü anlaşılan Ramses, Teb'deki Kral Mezarları Vadisi'nde küçük bir mezara gömüldü.
Xx
On Dokuzuncu Hanedani 3.Fravunu II. Ramses
Ebu Simbel, II. Ramses'in tapınağı
19. Hanedan, Antik Mısır'da yeni krallık döneminde hüküm sürmüş ve II. Ramses gibi ünlü firavunlar yetiştirmiş aileye verilen genel isimdir. Bu hanedanı başlatan Ramses-I, bir önceki 18. hanedanın son firavununa vezirlik yapmıştır.
Bu dönemde tarihin ilk yazılı antlaşması olan Kadeş antlaşması yapılmış, büyük inşaat çalışmalarına girilmiş ve büyük bir ihtimalle tek tanrılı dinlerin bahsettiği yahudilerin mısırdan çıkışı olmuştur.
Bu hanedanın son firavunu bir kadın olan Twosret'tir.
II. Ramses
Antik Mısır'da, 19. Hanedan firavunlarından biri
II. Ramses’i.
II. Ramses (MÖ 1303 – MÖ 1212), Mısır'ın 19. Hanedanının üçüncü firavunuydu. Genellikle Eski Mısır'ın en güçlü dönemi olan Yeni Krallık'ın en büyük, en ünlü ve en güçlü firavunu olarak kabul edilir.
Ramses ismi çeşitli şekillerde telaffuz edilir /ˈræməsiːz, ˈræmsiːz, ˈræmziːz/. Koini Yunancası:ααμέσσης: Rhaméssēs. Yunan kaynaklarında Ozymandias olarak bilinir (Koini Yunancası: Οσυμανδύας: Osymandıas), Ramses'in regnal adı Usermaatre Setepenre'nin ilk bölümünden "Ra'nın Ma'atı güçlüdür, Ra'dan Seçilmiştir". Ayrıca Büyük Ramses olarak da adlandırılır. Halefleri ve daha sonra Mısırlılar ona "Büyük Ata" adını verdiler.
İsimleri
Yasa'nın çok sevdiği güçlü boğa
Yabancı ülkeleri kıskıvrak bağlayan Mısır'ın koruyucusu
Işığın seçtiği kişi, çünkü Yasa güçlüdür.
Büyük zaferler elde etmiş ordulardan yana zengin
Işığın Oğlu Ramses
Büyük Ramses.
Ramses'in en çok tanınan ve hatırlanan eşi Kraliçe Nefertari olmuştur. Büyük Kral Eşi unvanına sahip olan diğer eşler sırasıyla İsetnofret (Güzel İset); anneleri Nefertari ve İsetnofret'in yerine geçen Ramses'in kızları Bintanath, Meritamon; Nebettawy, Henutmire, Maathorneferure ve Mat-Hor (eski Mısır dilinde Mat-Hor-neferu-Ra) adında bir Hitit prensesidir.
Ramses'in yapıtları;
Ebu Simbel tapınağı ve eski Per-Ramses şehrinde yer alan Ramesseumtapınağı örnek verilebilir.
Per-Ramses demek Ramses'in kenti demektir. Per-Ramses'in eski adı Avaris'tir.
Kraliçe Nefertari Per-Ramses'e Turkuaz Kent adını takmıştır ve bu isim bütün Mısırda ünlü olmuştur.
Ramses II, Mısır ve Nubia'da kapsamlı yapılar inşa etti ve kartuşları , kendisinin inşa etmediği binalarda bile belirgin bir şekilde sergileniyor. [ 25 ]Taş, heykeller ve saray ve tapınak kalıntıları üzerine yontulmuş onuruna dair anlatımlar var - en dikkat çekeni Batı Teb'deki Ramesseum ve Abu Simbel'in kaya tapınakları . Kendisinden önce hiçbir kralın yapmadığı şekilde Delta'dan Nubia'yakadar olan toprakları binalarla kapladı . [ 26 ] Ayrıca saltanatı sırasında Delta'da Pi-Ramesses adlı yeni bir başkent kurdu . Daha önce Seti I'in saltanatı sırasında yazlık saray olarak hizmet vermişti.
Gerçekte,halk kesiminden gelen ailesini askeri alanda gösterdiği maharetle kraliyet mertebesine yükselten II. Ramses’in büyükbabası I. Ramses’ti. Babası I. Seti ise çok sayıda maden ve taş ocağı açarak ulusun refahını güvence altına almış, Hititlere karşı kuzey sınırını güçlendirmişti. II. Ramses henüz 14 yaşında tahta geçince, Hititler genç kralın tecrübesizliğini fırsat bilerek kuzey sınırını zorlamış ve günümüzde Suriye sınırları içinde kalan önemli ticaret kenti Kadeş’i ele geçirmişti.
Kadeş Savaşı sırasında Mısır ve Hitit imparatorlukları
Yüceliğine uygun bir yaşam
II. Ramses diplomatik iyi niyetinin bir göstergesi olarak Hitit kralının büyük kızıyla evlenmişti. Evlenerek “Büyük Kraliyet Hanımı” unvanı alan Nefertari, yüzden fazla çocuk sahibi olan Ramses’in cüretkârca, fakat hak ettiği şekilde kendi adını verdiği yeni başkentinde bu devasa aileye katılmıştı.
II. Ramses’in saltanatı boyunca yaşanan refah, diğer tüm firavunların yaptırdığından daha kapsamlı olan inşa kampanyasından açıkça anlaşılabilir. Bu kampanyanın birer ürünü olan Karnak ve Abu Simbel’deki tapınaklar Mısır’ın en ihtişamlı mimari yapıları arasında yer alıyor.
II. Ramses’in mirasını sağlama almak için ortaya koyduğu tüm çaba meyvesini vermişse de, öngöremediği bir şey olmuş, ölümünden sonra, ardından gelen dokuz firavun, tahta çıkarken Ramses ismini alarak bu önemli şahsiyetin Mısır hükümdarları arasındaki “büyük” itibarını pekiştirmişti.
Büyük Ramses'in savaşları;
Kadeş SavaşıHitit kralı II. Muvatallis ve Mısırfiravunu II. Ramses önderliğinde, Hitit ordusu ve Mısır ordusu arasında gerçekleşmiştir. MÖ 1274'te yapılan savaş, eski zamanlarda en çok atlı savaş arabası kullanılan savaş olarak bilinmektedir. Savaşın çıkma nedeni o zamanki Suriyesınırlarında bulunan Amurru ve Amka gibi içinde ticaret yollarını bulunduran toprakları ele geçirmektir.
Mısır ordusu dört tanrının ismini almış dört kumandandan oluşuyordu: Amon, Ptah, Ra, Seth. Firavun II. Ramses en ön bölük olan Amon kıt'asını yönetmekteydi.
Anlaşmazlıklar II. Ramses'in krallığının yirmi birinci yılında III. Hattuşili ile imzaladığı Kadeş Anlaşmasıile sonuçlanmıştır. Kadeş Anlaşması kil üzerine Hitit dilinde yazılmış bir örneği İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunmaktadır.
Kadeş Antlaşmasının yazılı olduğu kil tablet.
Gücün zirvesi
Ramses II, 18. Hanedan'ın elinde bulunan Levant'taki toprakları geri almaya çalıştı. İkinci yılında, Hititlerle yüzleşmeden önce, Ramses II, yendiği ve ordusuna kattığı Sherden deniz halkının bir baskınıyla uğraşmak zorunda kaldı. [ 19 ]Hititlere karşı yaptığı seferler , Mısır ordularını Hitit kralı II. Muwatalli'nin ordularına karşı yönettiği Kadeş Muharebesi'nde doruk noktasına ulaştı. Ramses, tarihin ilk kaydedilen askeri pususuna yakalandı, ancak Ne'arin'in (muhtemelen Mısır'ın hizmetindeki paralı askerler) gelişi sayesinde birliklerini toparlayıp savaşın gidişatını Hititlere karşı çevirebildi. Savaşın sonucu belirsizdi, her iki taraf da kendi cephelerinde zafer iddia etti ve sonuçta iki hükümet arasında bir barış antlaşmasıyla sonuçlandı. Daha sonra Levant'ta sefere çıktı ve Edom ve Moab'ı ele geçirdi . [ 20 ]Bu dönemden kalma yeni krallık Mısır stelleri Ürdün'de bulunmuştur. Daha sonra Mısırlılar, II. Ramses heykelinin dikildiği Qatna ve Tunip'i fethettiler. Böylece Kadeş'i ve kuzey Amurru'yu geri aldı. Bununla birlikte, Seti I gibi, üssünden bu kadar uzakta toprakları kalıcı olarak elinde tutamayacağını gördü ve yıllar süren çatışmalardan sonra, iki devlet arasında bir barış antlaşması imzalandı. Mısır, Ramses'in yönetimi altında yarım yüzyıldan fazla bir süre zenginlik ve istikrar elde edebildi.
Ölümü;
Ramses hükümdarlığının ikinci yılında Milyonlarca Yılın Tapınağı Ramesseum'a temel atma sırasında diktiği akasya ağacı altında dostu Kralın Baş Katipi ve Sandalet Taşıyıcısı Ameni'nin yanında 90 yaşında ölmüştür. O andan itibaren Kralın dostu Ameni, kendini hayatının sonuna kadar Ramses'in hayatını yazmaya adamıştır.
Ramses II, en az 173 cm’lik boyuyla en uzun firavunlardandı.
Saltanatının sekizinci yılında, Deniz KavimleriMısır'ı karadan ve denizden işgal etti. Ramses III onları iki büyük kara ve deniz savaşında ( Djahy Savaşı ve Delta Savaşı ) yendi. Onları tabi halklar olarak dahil etti ve Güney Kenan'a yerleştirdiği düşünülüyor, ancak Kenan'a zorla girdikleri yönünde kanıtlar var. Kenan'daki varlıkları, Mısır İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra bu bölgede Filistin gibi yeni devletlerin oluşumuna katkıda bulunmuş olabilir (Ramses III'ün saltanatında, Mısır'ın Levant'taki varlığı hala Byblos'a kadar kanıtlanmıştır. ). Daha sonra sırasıyla altıncı yılında ve on birinci yılında Mısır'ın Batı Deltası'nda işgalci Libya kabileleriyle iki büyük seferde savaşmak zorunda kaldı .
1958'de yayınlanmaya başlayan Me-sag Arşivi en önemli koleksiyonlardan biri olarak kabul edilir.500 tablet, öncelikle Yale Üniversitesi ve Bağdat Müzesi'nin Babil Koleksiyonu'nda, birkaçı da etrafa dağılmış olarak tutulmaktadır. Tabletler Naram-Sin'in saltanatının sonlarından Şar-kali-şari'nin saltanatının başlarına kadar olan döneme aittir.
Bunların Umma ve Lagaş arasındaki bir kasabadan geldiğine ve Me-sag'ın Umma valisi olduğuna inanılmaktadır.Hamrin Havzası'ndaki Tell el-Suleimah kazısında 47 tabletlik bir arşiv bulundu.
Akad hükümdarlarına ait çeşitli kraliyet yazıtları da bulunmuştur. Orijinal örneklerin çoğu kısa veya çok parçalıdır, örneğin Naram-Sin'in Zafer Steli ve Telloh'tan Sargon zafer steli.
Manishtushu'nun kraliyet heykellerinin bir dizi parçası, hepsi "standart bir yazıt"ın parçalarını taşıyor. Birkaç küçük kısa yazıt dışında, bu hükümdar için bilinen tek çağdaş kaynak budur. Bir alıntı:
"Dünyanın kralı Man-istusu: Ansan ve Sirihum'u fethettiğinde ... gemilerin Aşağı Deniz'i geçmesini sağladı. Denizin ötesindeki otuz iki şehir (sayı olarak) savaş için toplandı, ancak o (onlara karşı) galip geldi. Dahası, şehirlerini fethetti, yöneticilerini devirdi ve [onları (birliklerini) uyandırdıktan sonra] Gümüş Madenlerine kadar yağmaladı. Aşağı Deniz'in ötesindeki dağların kara taşlarını çıkardı, (onu) gemilere yükledi ve (gemileri) Agade rıhtımına demirledi"
Akad İmparatorluğu'ndan önce, takvim yılları Regnal Sayıları ile işaretleniyordu. Sargon zamanlarında, bir yıl adları sistemi kullanılıyordu. Bu uygulama Eski Babil döneminin sonuna kadar devam etti, örneğin, "İlahi Hammurabi'nin kral Esznunna'yı bir sel tarafından yok ettiği yıl."
Daha sonra, Regnal Sayıları tüm sonraki krallıklar tarafından kullanıldı.
Zorlukların ciddiyeti, kayıtlı tarihte bilinen ilk işçi grevinin III. Ramses'in saltanatının yirmi dokuzuncu yılında meydana gelmesi gerçeğiyle gösterilir. O zamanlar, Deir el Medina köyündeki Mısır'ın seçkin ve seçkin kraliyet mezar inşaatçıları ve zanaatkarları için yiyecek erzakları sağlanamadı. Hava kirliliği, atmosfere nüfuz eden güneş ışığı miktarını sınırlayarak tarımsal üretimi etkiledi ve MÖ 1140'a kadar neredeyse tam yirmi yıl boyunca küresel ağaç büyümesini durdurdu. Önerilen nedenlerden biri , İzlanda'daki Hekla yanardağının Hekla 3 patlamasıdır , ancak bunun tarihlenmesi hala tartışmalıdır.
Heliopolis ( Mısır Arapçası : مصرغربة , Maṣr el-Gedīda , [ˈmɑsˤɾ el ɡɪˈdiːdæ , -eɡ-] , lit. "Yeni Mısır") Kahire, Mısır dışında 20. yüzyılın başlarında bir banliyöydü , Kahire ile birleşti ve Masr El Gedida ve El Nozha'nın idari bölgelerine bölündü. Doğu Bölgesinde.
Heliopolis'teki banliyö caddeleriHeliopolis – Bulvar İbrahimHeliopolis'teki en eski Kıptikiliselerinden biri olan Aziz Mark Kilisesi'nin kubbeleri
Katalizörler tepkimeleri aktivasyon enerjisini düşürerek ya da tepkime mekanizmasını değiştirerek hızlandırırlar. Enzimler, biyokimyasal tepkimelerde katalizör olarak görev yapan proteinlerdir. Yaygın katalizör türleri arasında, enzimler, asit-baz katalizörleri ve heterejon (ya da yüzey) katalizörleri bulunur.
🎥 : Blade Runner 2049: Nexus, gerçeklikler arasındaki gerçeklikler de dahil olmak üzere tüm olası gerçekliklere bir yol sağlayan boyutlar arası bir geçittir. ~ Philip K. Dick’in 1968 senesinde yayımlanan Android’ler Elektirikli Koyun Düşler Mi? kitabından uyarlanan Blade Runner (1982), gösterime girdiğinde izleyicileri ikiye bölmüştü. Yapay zekâ ve taklit insan konusunu varoluşçu bir yaklaşımla ele alan yapımın hak ettiği ilgiyi görmesi için birkaç sene beklemesi gerekecekti. Stanley Kubrick‘in başyapıtı 2001: A Space Odyssey de (1968) benzer bir kaderi yaşamıştı. Arthur C. Clark’ın “Yeterince gelişmiş bir teknoloji büyüden ayırt edilemez” öngörüsü ile de örtüşmektedir.
Tyrell şirketinin Nexus 6 adını verdiği zeki androidler, diğer gezegenlerde keşif ve kolonileştirme sürecinde kullanılmak üzere üretilmişlerdi. Kısa ömürlü, adeta insandan daha insan bir görünüme sahip olan Nexus 6’ların dünyada bulunmaları yasaktı. Köle olarak kullanılmaktan kaçıp yaşam sürelerini uzatmak isteyen birkaç Nexus 6, varlıklarının farkındaydılar ve varoluşsal anlamda bir önemleri olduğunun bilincine varmışlardı.
Define Adasi Kitap;
Blade Runner 2049'da Deckard, Joe/KD6.3-7 ile ilk tanıştığında ona söylediği ilk şey;
Şu anda bir parça peynir var mı yanında acaba? Yok mu?
🟥
🟥
Hermann Stieglecker'in şu sözleri bunun ispatıdır: “Şimdiye kadar hıristiyanlar, İslâm'a hücum etmek yahut ona karşı kendilerini savunmak için kılıç çektiler.
Alman Welt Am Sonntag gazetesi 30 Mayıs 2004’de Vatikanın gizli raporunu açıklamış “Milyonlar Muhammed’e Karşı” manşetiyle çıkmıştı. Raporda Congregotion Forthe Evangelzation of Peoples adlı örgütün Vatikan tarafından misyonerlik amaçlı kurulduğu, dünyanın değişik bölgelerinde onbinlerce okul, yardım kuruluşu, sivil toplum örgütü adı altında hıristiyanlaştırma çalışmaları yaptığını yazdı. Hazret-i Muhammed’i karalamak, İslâmiyet’i yıkmak için Vatikan’ın bu örgüte milyar dolar yardım ettiğini yazdı.
Raporda asıl dikkati çeken husus, fakir ülkelerdeki müslümanlara bedava sağlık hizmeti verilerek hıristiyanlaştırılmaları, diğer bölgelerde ise (Türkiye’de) hıristiyan-müslüman diyaloğunun desteklenmesi adı altında çalışmalar sürdürülmesi tavsiye edilmektedir.
Bu maksatla 65 bin papazın görevlendirildiği, 1 milyon kişinin de hıristiyanlaştırma faaliyetlerine katıldığı, 42 bin okul, 1.600 hastane, 6 bin ilkyardım ekibi, 780 AIDS yardım merkezi ve 12.000 ofis ile hıristiyanlaştırma çalışmalarının devam ettiği belirtilmektedir.Bu raporu okuyunca küfrü hoş görenlerin, hoşgörü ve diyalog adına küfre kucak açmış olduklarını, kimin niyet ve amacına hizmet ettiklerini şimdi anladınız değil mi?
Hazret-i Allah Kelâm-ı kadîm’i, Beyân-ı hâkim’inde onları bize ne güzel tanıtıyor, açıkça tarif buyuruyor:
“Ey iman edenler! Sizden olmayan kimseleri sakın sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten aslâ geri kalmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz, âyetleri size açıklamış bulunuyoruz.” (Âl-i imran: 118)
Hıristiyan olmayanlarla diyaloğa girmenin esasında kilisenin asli görevi olan İncil’in mesajını tüm dünyaya yaymak olduğunu bizzat Papa ll. John Paul 24.12.1999 yılında yayınladığı mesajında şu ifadelerle belirtmektedir:
“Birinci bin yılda Avrupa hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda Asya’yı hıristiyanlaştıralım.”
Artık çalışmalarını İslâm ülkelerine yoğunlaştırmışlardır.
Allah-u Teâlâ küfrün birbirleriyle dost olduğunu, inananların onlarla dostluk kuramayacağını beyan buyuruyor:
“Kâfir olanlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat (kargaşalık) olur.” (Enfâl: 73)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️