29 Ağustos 2024 Perşembe

Herodotus, “tarihin babası” Halikarnassos’ta

Herodot, Homer, Polybius ve Büyük Pliny’nin garip bir karışımıdır.

 “Tarihin Babası” olarak ilk tanımlayan kişi de M.Ö. 1. yüzyılda Marcus Tullius Cicero oluyor. Ünlü Romalı hatip ve siyasetçi, De Legibus adlı eserinde Herodot’a “Pater Historiae” (Tarihin Babası) diyor.

Herodotus, “tarihin babası” olarak bilinen antik Yunan tarihçisiydi. Herodotus’un hayatına dair, MÖ 484 civarında, bir Karya şehri olan Halikarnassos’ta (günümüzde Bodrum)  

Notre Dame Üniversitesi’nde Klasik Bilimler alanında profesör olan Christopher Baron’a göre, Herodotus’un Yunan köklerinin yanında muhtemelen Karyalı kökleri de vardı. “Belki de karışık kökleri dünya hakkındaki merakının ilham kaynağıydı.”     

İkinci Peloponez Savaşı: Atina’ya Karşı Sparta – M.Ö. 431  

Perikles’in Cenaze Söylevi “Peloponez Savaşı’nın Tarihi” nin ünlü bir parçasıydı. PhilippFoltz (1852) tarafından yapılan Perikles’in ‘Cenaze Söylevi’.     

Tukidides, Niccolò Machiavelli ve Thomas Hobbes politik gerçekliğin babası kabul edilir, yani bir ulus etik, iyi veya adil olmaktan ziyade ekonomik ve askeri olarak güçlü olmaya ihtiyaç duyar.

Bu miras günümüze kadar gelişir; Tukidides’in metni, Newport’taki ABD Deniz Okulu’nda hala standart bir konudur. 

Tukidides’in Çalışması

Tukidides, M.Ö. 460 yılında, Antik Yunan dünyasının merkezi Atina kentinde doğdu, ancak altın madenlerine sahip olması nedeniyle Trakya’da önemli bir etkiye sahipti. Atina ile Sparta arasındaki savaşın olaylarını ayrıntılarıyla anlatan Peloponez Savaşı Tarihi ile ünlüdür. 

  •Peloponez Savaşı Yunanistan’ın iki büyük şehri olan Atina ve Sparta arasında devasa bir çekişmeydi. Bu çekişmenin ünlü olması sebebi tarihçi Thukididis’in çabalarıdır. Yunan Savaşı Spartalılardan Peloponez takımı ve Atinalılardan Delos takımı arasında yapıldı. Bu savaş Yunanların zekice savaş taktiklerinin bir kanıtıydı. Üç safhadan oluşur.   

Atina’da Bubonik Veba – M. Ö. 430  


     insani olayların izlerinin zamanla silinmesini    engellemek.    

Büyük İskender’in İktidara Geçmesi – M.Ö. 336

Makedonyalı III. İskender, bilindiği adıyla Büyük İskender, Makedonyalı Kral II. Filip’in oğluydu. M.Ö. 336’da babasının ölümünden sonra tahta geçti. 

Romalıların İşgali – M.Ö. 146

M.Ö. 146’da Korint Savaşı ile birlikte Yunan yarımadası Romalıların kontrolü altına girdi.           

Herodotus “Tarih” adlı eserini MÖ 5. yüzyılın ikinci yarısında yazdı. Söz konusu eser MÖ 499 yılındaki İyon İsyanı gibi tarihi olaylar ya da Avrasyalı göçebe İskitler gibi antik halklar hakkında içerdiği bilgilerle dünyada tarih yazınının bilinen en eski örneğini oluşturuyor.  

Herodot bizzat gidip gördüğünü söylediği “dünyanın sonu” Etiyopya hakkında en eski, ayrıntlı ve fantastik bilgileri veriyor. Ona göre Etiyopyalılar dünyanın en uzun ve güzel insanlarıdır. Ortalama ömürleri 120 yıl kadardır. Zindanlarındaki zincirler bile altındandır Etiyopya’nın. Öldüklerinde kristal lahitlere gömülürler.

Halikarnas’ta başlayan tarih

Herodotus’un eserine verdiği ad, “historia,” zamanla çoğu Avrupa dilinde günümüzdeki anlamına kavuştu.         

Historiae

“Herodotus, eserinde, geçmiş olayların sebeplerini araştırıp bu olayların bir anlatısını sunuyor.” diye söylüyor. “Eserinde, diğer halkların sosyal ve dini geleneklerinden, (Babil duvarları ya da Mısır piramitleri gibi) insan yapısı eserlerden ve (Nil’in her yıl taşmasının sebepleri gibi) doğa olaylarından uzun uzun bahsediyor.”     

 Mısır, Yunanistan, Tyre, Babil ve İtalya’ya yapılan ziyaretler, gerçekten onların var olduğunu belirtmek için yeterli doğrulukla raporlanmıştır – örn. O, yaz aylarında Nil Nehritaştığı için Mısır’ı “zıt arazi” olarak tanımladı.

Bu yolculuklarla, başyapıtı,The Histories’i kayıt altına aldı. 

Edwin Long'un 1875 "Babil Evlilik Pazarı"nın Herodot tarafından "Tarihler"in 1. Kitabında anlatıldığı şekliyle yorumlanması.             

Will Durant’ın “Yunan Yaşamı” adlı eserine göre, antik coğrafyacı Strabon (MÖ 63 – MS 23) “Herodotus’ta çok fazla saçmalık var.” demişti. Ayrıca, Romalı siyasetçi ve hatip Marcus Tullius Cicero (MÖ 106 – 43) Herodotus’u “tarihin babası” olarak adlandırmasına rağmen eserindeki çoğu olayın abartılı olduğunu söylemişti.

“Herodotus’un eserinde yanlış sayabileceğimiz pek çok şey bulunuyor, eserdeki bazı hikayeler ise günümüzde efsanevi veya mitolojik olarak sınıflandırılabilir.” diye söylüyor Baron. Herodotus’un tarihi kaydetme yöntemi diğer tarihçilerinkinden farklı olsa da, bu onun bir yalancı olduğu anlamına gelmez. Herodotus, eserinde anlattığı olayları ve hikayeleri edinmek için çok uğraştı ve olaylara tamamen tarafsız yaklaştı. Baron, “Herodotus’un bilerek yalan söylediği fikri kendisinin yaklaşımı ve hedefleri ile ilgili bir yanlış anlaşılmanın ürünü. Herodotus gerçekle ilgileniyordu, ancak gerçeğin ne kadar karmaşık olabileceğini de biliyordu.” diye söylüyor.  

Tarih’teki diğer ünlü hikayelerin bir kısmı Atinalı hoplitlerin Marathon Savaşı’ndaki koşuşu ya da Spartalıların Thermopylae Savaşı’ndaki son direnişini içeriyor. Herodotus’un eseri bu olayların en erken kayıtları.    

Halikarnas’ta başlayan tarih

„ geçmiş olayları hatırlayıp açıklamayı kendine görev bilmesi bile, Herodotus’un ilk tarihçi olarak anılmasını mümkün kılıyor.”


Heredot “Barışta, oğullar babalarını gömer, savaşta, babalar oğullarını,”

Herodotus’un “Tarih” adlı eserinin MS 2. yüzyıla tarihlenen bir kopyası.           

“Gökyüzünün altındaki en güzel şehir.” – Heredot


Antik Çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nisa, Prien, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde sayısız bilgin ve bilge kişiler yetişmiştir. Bugünkü Aydın; kuzeyindeki Top Yatağı sırtında kurulan Tralles Kenti ile birlikte MÖ 2500 yılında Hititler zamanında gelişmiş,  VII. yy.da Lydia zamanında da en parlak çağını yaşamıştır. Selçuklularla birlikte Türk uygarlığının kültür varlığı ve eserleriyle donatılan Aydın, sosyal hizmetler, tarım ve mimaride uygar günlere şahit olmuştur. Aydın'ın Türk egemenliğinde bir yönetim birimi statüsü kazanması 1390 yılında Yıldırım Beyazıt'ın şehzadesi Ertuğrul Bey'in Vali olarak Aydın'a atanmasıyla başlamıştır. 

Aydınoğulları zamanında şehrin adı Aydın Güzelhisarı olmuş, daha sonra Aydın adını almıştır. 

Tarihi M.O. 7000 yılına dayanan bu topraklarda yerleşen ilk insanlar, nerelere nasıl yerleştikleri ile ilgili el yapımı kayıtlar mevcuttur. Bu eserlerde M.O.5000 yılındaki koy kültürü, M.O.3000 yılında şehir devletleri kültürüne dönüşmektedir. Yeni gelenler M.O.2000 yılından itibaren devlet kurarak Anadolu kültürüne katkıda bulunmuşlardır. MÖ.. 14. VE 12. yy da Ege ve Doğu Akdeniz'in her yanına dağılan halk toplulukları kavimler halinde Ege kıyılarına kadar geldiler. Bu göç sonucunda Hitit devleti, Troia Krallığı, Miken kolonileri yıkılmıştır. Bu kavimlerden Atoller ve Ionlar Bati Anadolu' da, Büyük ve Küçük Menderes ovalarına yerleştiler ve Lidya Krallığı bünyesinde 12 kıyı kenti kurdular, site denilen bu kentlerde deniz ticareti geliştirildi. Siyaset, sanat, bilim, felsefe, mimarlık, alanında da Sosyo-kültürel etkinlikler yarattılar.


Üçgözler (TRALLES) Lidya döneminde, Tralleis kenti, Karya, Kilikya, Iran ve Suriye ve Uzak Doğudan gelen ticaret mallarının toplandığı ve Ege limanına gönderildiği dağıtım merkezi durumundaydı. Ayrıca Büyük Menderes vadisinde yetiştirilen ürünler Milet limanından Yunanistan, Roma, Mısır ve Fenike'ye ihraç edilmekteydi. Nitekim Lidya gerek kendi kaynakları gerekse topladığı vergilerle olağanüstü gelişti, bölge ekonomisinde önderlik etti. Dünyanın ilk parasını darp eden (basan) ülke oldu.

Frigler, Anadolu'da ilk büyük devleti kurdular. M.O.1200 yılında Büyük Menderes'in yukarı platosuna yerleştiler.


lonlar'in M.O.1200 yılında Gediz ve Büyük menderes ovalarında kurmuş oldukları şehirlerin en Önemlisi Milet şehri idi. lonlar felsefede önemli aşamalar yaptılar. Matematik ve Astroiiomi bilgini Thales (Tales) her şeyin ana elementinin su olduğunu ileri sürdü; Lidyalilar'la Modyalilar arasında yapılan savaştaki güneş tutulması olayını önceden hesapladı. Miletli diğer bir bilgin Anoksimandros, her şeyin başlangıcının "sinirsizlik-sonsuzluk" olduğunu ileri sürdü. MÖ..5.YY da Irandan gelen Perslerin istilası sonucunda doğu kültürü ile tanışan Bati Anadolu kentlerinde Greko-Pers denilen yeni ve özgün bir kültür sentezi oluştu. M.O.546 yılında Lidya kralı Krezüs, Pers kralı Kyros (Kurus) ile yaptığı savası kaybedince, Ion şehirleri Pers Krallığı'na bağlandılar. Persler'in hoşgörüsüz davranışları kolonileri ile şehirlerin bağlarını kopardı. 


Perslerin bölgedeki egemenliği Makedonya'nın basına Aleksandr gelene dek devam etti ve Helenistik dönem başladı. Tüm bu istilalar sırasında Tralleis odaksal konumu nedeniyle askeri üs olarak kullanılmıştır. MÖ.. 1.ve 2. Yy.da Roma yönetimi altında kalan bölge, ekonomik, ticari ve kültürel alanda önemli gelişmeler gösterdi. Romalıların yerel kültürü benimsemeleri, kaynakları, yolları ve ticareti geliştirmesiyle yöredeki antik kentler, özellikle Efes, Milet, Tralleis, Aphrodisias kalkındı, büyük boyutlu anıtsal yapılarla donatıldı.

MS.. 4. Y.Y. sonlarında Roma imp.nun ikiye ayrılmasıyla Anadolu tümüyle doğu Roma diğer bir deyişle Bizans egemenliğinde kaldı. Antik tapınaklar kiliseye, tiyatrolar savunma kulelerine dönüştürüldü.Düz alanlarda bulunan kentlerin çevreleri yüksek surlarla koruma altına alindi. Ramsey' e göre Tralleis açık alanlardan, bir çayın sürükleyip getirdiği tas yığınlarında oluşmuş bir tepe üzerine alindi.Böyle bir ortamda, 10.YY. dan itibaren devam eden Türk göçleriyle gelen Türkmenler kırsal alanları hemen hemen boşalmış olarak buldular.

Yörük Ali Efe

Aydıoğulları Beyliği, 14. Yy.ın sonlarında Osmanlı Devletine katılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunu son döneminde bati Anadolu'da yaygınlaşan çetecilere "EFE" denilmiştir.

Genelde Ege kırsal alanında tek tek ya da gruplar halinde yasayan gözüpek dürüst, mert kişilerdir. Başkanları "Efe", yardımcıları "Zeybek" ve "Kızan" adıyla anılır.

Efelik 10.y.y.' in sonunda Yusuf Pasa ile başlamış olup, en bilinenleri, 17.y.y. da Sivri Bölükbaşı, 19.y.y. da Atçalı Kel Memet ve nihayet 20.y.y. da Yörük Ali' dir. Bu efeler adaletsizliğe ve haksızlığa uğradıkları gerekçesiyle hükümete başkaldıran silahlı eylemcilerdir. Zenginden alıp fakire vermişler, milli mücadele yıllarında kurtuluş yanlısı savaşçılar olmuşlardır.

Milli mücadele yıllarında bölgenin Yunanlılarca işgali karşısında yörenin yurtsever asker, aydin ve din adamları efeleri yurt savunmasına davet etmişler ve Yörük Ali Efe grubu oluşturulmuştur. Az sayıda, dağınık halde Yunan askerleriyle mücadeleye giren Yörük Ali Efe ile birlikte Demirci Mehmet Efe ve maiyetindekiler giderek artan direniş göstermiş ve Yunan askerlerinin geri çekilmelerini sağlayarak çok etkili olmuşlardır. Düşman işgalinden kurtuluş günü olan 5 Eylül Kuyucak, Nazilli, 6 Eylül Söke, 7 Eylül Aydın'da her yıl törenlerle kutlanmaktadır.


Yörük Ali Efe vasiyetinde Yenipazar'da toprağa verilmesini istedi. Ayrıca "Halkı iyidir, toprağı sever, toprağı seven insan sever. Ben orada rahat ederim" dedi.



Antik Çağ'da önemli bir şehir olan Aydın, tarih öncesi dönemlerden bu yana jeopolitik konumu ve verimli topraklarıyla dikkat çekiyor. Dünyaca ünlü tarihçi Herodot, Aydın'ın doğal güzelliklerini övmek için "Yeryüzü üzerinde bizim bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimin bulunduğu yer" ifadesini kullanmıştır.

 M.Ö. 6.000-5.000 yıllarına tarihlenmektedir ve çoğunlukla av sahneleri ve insan figürleri içerir. Bu resimler dünya kaya resimleri arasında önemli bir yere sahiptir.

Yunan mitolojisinde gök tanrısı Zeus'a ithaf edilen Beşparmak Dağı, Bizans döneminde yağmur duası merkezi olmuş ve bir manastır inşa edilmiştir. 

Beşparmak Dağları ayrıca nesli tükenen Anadolu parsının yaşam alanıdır ve çeşitli diğer yaban hayvanlarının da yaşam alanıdır.

Dağ üzerinde bulunan Latmos antik kenti M.Ö. 300'lü yıllarda kurulmuş ancak MS 4. yüzyılın sonlarında terk edilmiştir.

Dilek Dağı

Dilek Dağı

Türkiye'nin batısında, Ege Bölgesi'nde Aydın'da bulunan Dilek Dağı veya Samsun Dağı, 1.237 metre rakıma sahip bir dağdır ve aynı zamanda bir milli parktır. Antik dönemdeki adı Mykale Dağı olarak bilinir. 

Şehirciliğin ve kent planlamasının uygulandığı en eski yerleşimlerden olan Priene Ören Yeri’nde, 200 yıldır yapılan kazılarda kentin büyük bölümü ortaya çıkarılmış.   

Antik Kemer Doğal Yaşam Alanı’nda zengin bir kahvaltı sofrası bizi bekliyor. Yağlı kesik, karacaotlu testi peyniri, kırma yeşil zeytin, Hayıt balı, yoğurtlu çıtır biber gibi Aydın’a özgü lezzetlerden harika bir sofra kurulmuştu.    

Miletli ünlü mimar Hippodamos’un planına göre kurulmuş olan şehir, günümüz şehirciliğinin öncüsü. Kamu binaları, sivil konutlar, ızgara kent planlaması gibi teknik ayrıntılar barındırıyor ve ziyaretçilerine antik dönem mimarlığının en güzel örneklerini sunuyor. Athena Tapınağı’nın yanı sıra, kutsal stoa, agora pazar yeri ve antik tiyatro Priene’nin görülmeye değer yerleri arasında. Anadolu’nun antik coğrafi bölümlemesine göre, Orta Batı Anadolu’yu kapsayan İyonia Bölgesi’nin güneyinde, antik adıyla Mykale, günümüzdeki ismiyle Samson Dağı’nın güney eteklerinde yer alıyor.

Doğanbey Köyü’ Harika doğası ve taş evleriyle büyüleyici bir atmosfere sahip olan köydeki ilk yerleşim izleri MÖ 7. yüzyıla ait. Bu köyde, 1924 yılındaki mübadele dönemine kadar Rumların yaşadığı biliniyor. Geçmişte Domatia adıyla tanınan Eski Doğanbey, mübadele sonrası Balkanlardan gelen göçmenlerin yerleşmesiyle Türk köyü haline gelmiş. Rum ve Türk mimarisinin zarif örneklerini taşıyan köy, günümüzde mimari bir açık hava müzesini andırıyor.

Geyre beldesinde bir baraj açılışı için bölgeye gazeteci olarak gider ve dönüşte yolunu kaybeder. Bu sırada bir köyden geçerken, köylülerin Roma sütunları ve mimari parçaları hâlâ kullandığını fark eder, bol bol fotoğraf çeker ve dünya basınına dağıtır. Amerika’dan gelen arkeologlar Geyre’de araştırma yapmaya başlar ve burasının Roma İmparatorluğu’na ait, tarihi MÖ. 500’li yıllara dayanan Aphrodisias antik kenti olduğu anlarlar.

Afrodisyas, Roma imparatorlarının en gözde kentlerinden biriymiş. Roma imparatorları, soylarının Tanrıça Afrodit’ten geldiğini düşündükleri için Afrodisyas’a hep özel ilgi göstermiş ve sevgi beslemişler. Kent, geçmişte çok zengin ve gösterişli bir yaşam sunmuştur insanlara… Bugün Afrodisyas Arkeoloji Müzesi’nde korunan ve ziyaretçilerini bekleyen yüzlerce heykel, bir zamanlar kentin caddelerini, sokaklarını, binalarını süslüyormuş.   

MS 1. yüzyılın sonlarında inşa edilen stadyum, tiyatro ile beraber şehrin yüksek kapasiteli seyirci yapılarına olan ihtiyacını gidermiş. Alışılageldik Grek stadyumlarının aksine bu stadyumun her iki ucu da kapalı. 

Afrodisyas Stadyumu, Antik Yunan dünyasındaki en iyi korunmuş örnek ve en büyük stadyumlardan biri. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️