Lut Gölü’ndeki (Ölü Deniz) „TIP ve SAGLIK“ merkezi ...
Kasım 1946’da güneş Yahudiye Çölü üzerinde yavaş yavaş yükselirken üç Bedevi kuzen, Ölü Deniz yakınlarındaki uçurumlarda kaybolmuş keçilerini aramaya gittiler. Hayvanı bulma niyetiyle hareket eden kuzenler, bunun yerine antik dünyanın en önemli dini metinlerinden bazılarını buldular: Ölü Deniz Parşömenleri. Bugüne dek 11 mağarada 900 kadar el yazmasına ait 100.000 civarı parça keşfedildi ve günümüzde de yeni parşömen parçaları bulunmaya devam ediliyor.
Ölü Deniz, Eriha ve Ürdün'ün Ağzı, Uzakta Moab Dağları (renkli taş)
23Yahya, “Peygamber Yeşaya’nın dediği gibi, ‘Rab’bin yolunu düzleyin’ diye çölde haykıranın sesiyim ben” dedi.
24-25Yahya’ya gönderilen bazı Ferisiler ona, “Sen Mesih, İlyas ya da beklediğimiz peygamber değilsen, niye vaftiz ediyorsun?” diye sordular.
26Yahya onlara şöyle yanıt verdi: “Ben suyla vaftiz ediyorum, ama aranızda tanımadığınız biri duruyor. 27Benden sonra gelen O’dur. Ben O’nun çarığının bağını çözmeye bile layık değilim.”
28Bütün bunlar Şeria Irmağı’nın ötesinde bulunan Beytanya’da, Yahya’nın vaftiz ettiği yerde oldu.
Lut Gölü (Ölü Deniz – Dead Sea): Hem Jericho hem de Kudüs’e yakın bir konumda yer alan Lut Gölü’ne rehberli turlar veya taksiler ile ulaşabilirsiniz. Deniz seviyesinin 350 metre aşağısında bulunan göl, bu özelliği ile dünyanın yeryüzündeki en derin yeri yani dibi olarak görülüyor. Lut kavminin helak olduğu Sodom ve Gomore şehirleri, tam olarak bu gölün altında kalmış. Ürdün ile İsrail arasında doğal bir sınır olan Lut Gölü’nde sıcaklık nedeniyle tuz oranı %31 olarak ölçülmüş, Akdeniz’de bu oran %3 civarında. Doğu Afrika’da yer alan Assal Gölü’nden sonra dünyanın en tuzlu ikinci gölü. Tuz oranı çok fazla olduğu için birkaç bakteri haricinde hiçbir canlı yaşamıyor ve bu yüzden de adı Dead Sea olarak anılıyor. Ölü Denizi bu kadar popüler yapan özelliği ise yoğun tuz oranından dolayı hiçbir şeyin batmıyor ya da batamıyor olması. Suya girdiğiniz andan itibaren sizi havaya kaldırıyor ve suyun üzerinde bırakın yatmayı, oturabiliyorsunuz bile. Su çok tuzlu olduğu için yüzmek imkansız. Eğer yüzmeye çalışır ve gözünüze ya da burnunuza su kaçırırsanız her zamankinden daha fazla yanacağını bilmelisiniz. Sırt üstü yatın ve dönmemeye gayret edin. Zaten daha sahile adım atar atmaz her yerde karşınıza ‘’yüzmeyin’’ uyarısı çıkıyor. Suyun kıyıya vurduğu yer taşlaşmış tuzlarla kaplı, eğer dikkat etmezseniz kayıp düşebilirsiniz. Sahil kenarında elinizi kuma daldırdığınızda avuç avuç tuz toplayabilirsiniz. Sudan çıktıktan sonra ise vücudunuz adeta yağ ile kaplanmış gibi oluyor ve arınmak için iyice yıkanmanız gerekiyor. Üzerinizdeki su kuruduktan sonra da resmen tuza batmış gibi oluyorsunuz, vücudunuz bembeyaz tuz ile kaplanıyor. Eğer dilerseniz sudan çıktıktan sonra çamur banyosu yapabilirsiniz, plajda kovaların içerisinde çamurları göreceksiniz. Sudan çıktıktan sonra yine gölden elde edilen bu çamur vücuda sürülüp, kurutulursa cilde çok iyi geliyormuş.
Kumran (İbranice: קומראן; Arapça: خربة قمران Khirbet Qumran), Batı Şeria'daki İsrail'in Kumran Milli Parkı tarafından yönetilen bir arkeolojik sittir. Lut Gölü'nün kuzeybatı kıyısından yaklaşık 1,5 km (1 mi) uzaklıkta kuru bir marn platosunda, İsrail yerleşiminin ve Kalya kibutzunun yakınında yer almaktadır.
Makalede; Esseni cemaati hakkında bilgi verilerek, Kumran okulunun özellikleri, yazıtların içeriği, ilk Hristiyanlığın Esseni toplumuyla olan yakınlığı ve yazıtların bazı Kuran ayetleri ile olan benzerliği üzerinde durulmuştur. Maide, Al-i İmran, Meryem, Mü'minun, Saff, Nisa ve Tevbe suresindeki “Rabb'in hizmetine çocuk adanması, Sofra-Bayram, Yüksek Mevki, Havari ve Mesih” kavramları ile Ölü Deniz Yazıtların da benzer ifadelerin varlığına dikkat çekilmiştir.
Essenilerin tıp konusundaki bilgileri hakkında kanıtlar ortaya konulmuş, Lut Gölünde bulunan tıp ve sağlık merkezi hakkında bilgiye yer verilmiştir. İsa peygamberin hekimliği, ilaç yapımı, gıdaların uzun süre saklanması gibi konular hakkında bilgi verilerek kanıtlar sunulmuştur.
KUMRAN YAZITLARI NEDEN ÖNEMLİ ?
Kumran harabeleri, günümüzde Filistin'in Batı Şeria bölgesinde yer almaktadır. Lut Gölü'nün kuzeybatı kıyısında, Eriha'nın 13 km güneyinde ve Kudüs'ün yaklaşık olarak 40 km doğusunda yer almaktadır.
1947 yılında Kumran Harabeleri'nde “Ölü Deniz El Yazmaları” olarak bilinen tomarlar bulunmuştur. On binlerce parşömen ve papirüstün bulunuşu, Yahudilik ve Hristiyanlık tarihinin bilinmeyen döneminin aydınlatılması bakımından çok önemli bir keşif olarak kabul edilmiştir.
Şu ana kadar açıklanan yazıtların içerikleri başlıca; Cemaat kuralları, ilahiler ve şiirler, takvimler, liturjiler (ayinlerde usul ve sıra), dualar, tarih ve kıyamet yazını, bilgelik yazını, tefsir, kutsal kitap temelli apokrifal (kayıp kitaplar) eserler, olarak sıralanmaktadır.
Bu metinler içerisinde, papiroloji uzmanı olan Joseph O'Callaghan'ın incelediği 7 numaralı (7Q5) mağarada, tarihlendirilmesi M.S. 50 yılından sonra olmadığı kesin olan Grekçe bir fragman bulunmuştur. Bu fragmandaki yazının, yapılan araştırmalar sonucunda Markos İncili'nin 6/52-53 cümleleri olduğu ortaya konmuştur ki, bu durum Esseniler'in sadece Yahudi kutsal kitaplarını değil, aynı zamanda İncil metinlerini de okuduklarını göstermektedir.
Bununla beraber, daha henüz Kumran'dan çıkarılan metinlerin tamamı yayınlanmamıştır.1 Yazıtların tamamı açıklandığında çok önemli bilgilere ulaşılacaktır.
Ölü Deniz Parşömenleri (Kumran Yazıtları); Yahudiler ve Hristiyanlar kadar, biz Müslümanlar açısından da son derece önemlidir. Yazıtlar; Kuran'da bulunan bazı kıssalarda (Meryem, İsa, Zekeriya, Yahya ve İbrahim kıssası) doksanın üzerinde ayetle doğrudan ilgilidir. Bunun yanında Kur'an'da geçen beş kavramla direk ilişkilidir. (Rabb'in hizmetine çocuk adanması, Sofra-Bayram, Yüksek Mevki, Havari ve Mesih)
1- KUMRAN YAZITLARI ve ESSENİLER
1.1- KUMRAN
İsrail Krallığı yıkıldıktan sonra on iki kabile dağılmış (M.Ö. 720), kabilelerin bir bölümü Pers tarafında bir bölümü de Mısır tarafında kalmıştır. M.Ö. 3. yüzyılın başlarında Yunanlılar ve Mısır Yahudileri İskenderiye okulunu kurmuşlardır. Böylelikle Musevilikte iki ana eksen ortaya çıkmıştır: Filistin Okulu ve İskenderiye Okulu.
Esseniler Mısır Yahudileri olarak bilinir. Fikir ayrılığı nedeniyle bir grup Esseni, İskenderiye Okulundan ayrılmıştır. Lut Gölü kenarında bulunan Kumran bölgesine yerleşmişlerdir. Kumran bölgesine 150-200 kişi ile yerleşmişler (bazı kaynaklara göre sayıları 400 kişidir.), zamanla sayıları artarak; M.S. 1. yüzyıla gelindiğinde ise nüfus dört bini biraz geçmiştir. Ekol olan Mısır Tıbbının tüm birikimlerini beraberinde getirmişler ve bulundukları coğrafyada iki yüz yıldan fazla bir süre yaşatmışlardır.
Kumran harabeleri; arkeolojik kazı çalışmalarından elde edilen bulgulara göre; içerisinde Tevrat ve bazı İncil nüshalarının yazılarak çoğaltıldığı yazıhaneler, kütüphane, hamam, on bir sarnıç, değirmen, fırın, çömlek imalathanesi, karantina ve hasta tedavi ünitelerinden oluşmaktadır.
M.S. 66-73 yıllarında I. Roma-Yahudi savaşları sırasında, Romalılar M.S. 67 yılında kuzeydeki Gamla'ya ve M.S. 70 yılında Kudüs'e saldırınca, Esseniler yazıtlarını yakınlardaki mağaralara saklamışlar. Daha sonra Romalılar tarafından Kumran tahrip edilmiştir. Bu yazıtlar da, tesadüf eseri 1947 yılında buluncaya kadar bu mağaralarda kalmışlardır. 11 mağarada onbinlerce yazıtlar bulunmuştur.
Romalı Coğrafyacı ve doğa bilimcisi Pliny (Ö. M.S. 79), ''Tabi Tarih' adlı eserinde İsiyim den bahsetmektedir. (Esseni, İsiyim kelimesinin çoğuludur). M.S 70'de sona eren Yahudi Savaşları sırasında Titus'a refakat ettiği iddia edilen yazar, İbraniler'in Tuz Denizi, batılıların Ölü Deniz dedikleri Lut Gölünden şu şekilde bahseder:
İsiyim, Deniz'in batısında, kendileri ile sahil bölgesi arasında biraz mesafe bırakmışlar, bunların kendilerine has müstesna bir durumları vardır; kadınsız, parasız, hurma ağaçları altında yaşamaktadırlar.
Yahudi tarihçi Josephus'un bu mezhebin M.Ö. 146 yılında Peruşim ve Sadukim ile beraber varlığını bildirmesi ve Pliny'nin de yerlerini söylemesi, diğer taraftan Kumran mağaralarında bulunan ve M.Ö 150 ile M.S 50 yılları arasında tarihlenen yazıtlarda adı geçen mezhebin İsiyim olduğuna şüphe bırakmamaktadır. Josephus'un aynı yerde anlattığına göre, mezhep, meşhur I. Aristobulos (M.Ö.104)'un zamanında M.S. 66-70 yıllarındaki Yahudi Savaşları'na kadar faaliyet göstermiş, dağılmaya zorlanması ile ortadan kalkmıştır.
MASADA ANTİK KENTİ: MİSTİK ÖLÜLER DİYARI YA DA KENDİNİ YOK EDEN HALK:
___Ölü Deniz deniz seviyesinden 422 metre alçakmış. Dünyanın en çukur yeri imiş. __
Roma İmparatorluğu, isyan eden Filistin halklarına büyük bir ders vermek amacıyla önemli bir kuvvetle gelir. Kudüs yıkılır. Anlattığımız gibi Süleyman Mabedi yani Yahudilerin büyük tapınağı yerle bir edilir. Kudüs’te taş taş üzerinde bırakmazlar. Ardından Romalılar diğer kentlere yönelirler. Masada’da yaklaşık 1000 kişilik bir Yahudi toplumu yaşamaktadır. Yıllarca barış ve huzur içinde yaşayan bu toplum, Masada’nın coğrafi özellikleri sayesinde işgale uğramamıştır. Masada’yı bilmeyen orada insan yaşadığına inanmaz. Çölün ortasında üzeri düz bir dağdır burası. Ahali hiç dağdan inmeden kendi yaşamlarını idame ettirecek düzeni kurmuştur tepede. Kimseyle bir düşmanlıkları olmamıştır. Fethedilince de büyük bir ganimet olmadığından kimse zaiyat vererek burayı fethetmeye kalkışmamıştır. Ta ki Kudüs’ü yerle bir eden Romalılar, burada yaşayan halkın yahudi olduğunu öğrenene kadar…
Romalıların kuşatması 3 yıl sürmüş. Direnmişler 3 yıl boyunca. İntihar etmek yerine birbirlerini vurmaya karar vermişler. Kur’a çekmişler ve en sona kalan bir kişi tüm günahı üstlenip intihar edecekmiş. Jospheus’a çıkmış kur’a. Matematikteki J sayısının buradan geldiği söylenir. Dedikleri gibi yapmışlar. Önce kadınlar ve çocukları öldürmüşler. Sonra erkekler birbirlerini öldürmeye başlamışlar. En sona kalan Jospheus da intihar etmiş. Tam 960 kişinin öldüğü söyleniyor Masada’da. Tesadüfen 2 kadın ve 5 çocuk hayatta kalmış. Tüm yaşananlar sağ kalanların tanıklığı sayesinde öğrenilmiş.
( M.S. 70 – 73 yıları arasında Romalılar, Plavius Silva komutasında onbin Romalı, Musevileri yok etmeye ve Masada’yı almaya çalışırken, yaklaşık bin Musevi’de Masada Dağının tepesinde onlara direniyordular. Tuz Gölü/Denizi’ne bakan tepelerde, yenilgiyi kabul etmeyip intihar etmeyi tercih ediyordular. Bugün teleferikle çıkılan Masada’ya çıkıldığında insanın içini ürperten ve tarihin acımasız yüzünü bize gösteren bir söz karşımıza çıkıyor. ‘‘Masada asla düşmeyecek.’’ Yahudiler halen şu cümleyi tüm kalpleri ve gururla tekrar ediyorlar, ‘Çocuklarımızla ve kadınlarımızla, biz bu dünyayı özgür olarak terk ettik. Esir olarak yaşamadık.’ )
İsa Peygamber Dönemi Yahudi Cemaatleri
a-Ferisiler
b-Sadukiler
c-Zelotlar
d-Esseniler
Biz burada Esseni topluluğu üzerinde duracağız.
1.2- ESSENİ (İSİYİM)
Essen kelimesinin kökeni İbranice olmayıp; Yunancada Essaioi ya da Essenio; Latincede Esseni kelimelerinden türediği düşünülmektedir.
Kelime “Değerli” ya da “İyi Eden” -ruhun ve bedenin iyi edilmesi- anlamına gelir.
İkinci anlam Yunanca “Therapeutae” terimiyle de ilişkilendirilir.
Bu da “Terapistler” anlamına geldiği gibi, “Tanrı’nın Doktorları” (Medici Dei) anlamına da gelmektedir.
İskenderiye'li Philo'ya göre; Yunanca “mukaddes, aziz” anlamına gelen “Oseeos” kelimesinden gelir. Philo; Essenilere benzeyen münzevi, Mısırlı-Yahudi toplumu bu isimle adlandırmıştı.
Esseni sözcüğünün kökeni hakkında diğer bir görüş, Aramice Hase (aziz, saf) sözcüğünden türediğidir. Geza Vermes’e göre ise, Esseni ismi Sami dilinde tabipler anlamına gelen Assayya sözcüğünden türemiştir. Zira bir görevleri de fiziksel ve ruhsal hastalıkları tedavi etmekti.
Esseniler hakkında bize bilgi verenlerin başında M.S. 37-95 yılları arasında yaşayan Flavius Josephus ve M.Ö. I. yüzyılda yaşamış olan İskenderiyeli Philon gelir. Flavius Josephus, özellikle Yahudi Savaşı adlı eserinde Essenileri oldukça iyi tanıtmış ve bu eserinde "Bitkilerin ve minerallerin bilinmeyen niteliklerini konu edinmiş olan bazı kitapları, büyük bir titizlikle incelemekteydiler..." demiştir.
İskenderiyeli Philon ise Essenilerden şöyle söz etmektedir: "Onlar Tanrı'ya büyük bir saygıyla hizmet ederler; bu hizmeti, ona kurbanlar sunarak değil fakat onu ruhen ululayarak yerine getirirler. Onlar şehirden uzakta yaşamakta ve kendilerini barış ve sessizlik sanatına vermektedirler. Aralarında bir tek köleye dahi rastlamak mümkün değildir; hepsi özgürdür ve birbirleri için çalışmaktadırlar." Bu kitaplardaki bilgiler dikkat çekici bir şekilde Ölü Deniz Yazmaları'nda da bulunmaktadır.
Mısır'dan, Horeb tepesine (Sina yarımadası) ve Filistin'e kadar olan geniş alanda küçük gruplar halinde yaşamakta olan Esseniler, birbirlerine karşı büyük bir misafirperverlik gösterirlerdi. Şehirden şehire yolculuk yapmış olan İsa ve havarileri, işte bu nedenle kendilerine her zaman sığınacak güvenli bir yer bulabilmişlerdir.
Essenilerin cemaat kuralları ve yaşantıları hakkında bilgi edinilmesi konunun anlaşılması için oldukça önemlidir. Böylece; İsa peygamberin doğumundan önceki Yahudiler hakkındaki bilgiler hem de ilk dönem kilise arasındaki benzerlik görülecektir.
____MÖ birinci yüzyıldanMS ikinci yüzyıla değin Ölü Deniz kıyısındaki Kumran vadisine yerleşmiş olan dini bir topluluğun tarihçesini aydınlatmıştır. Bu topluluk, Kumran Topluluğu veya Esseniler olarak bilinen, dışa kapalı Yahudi bir toplumdu.
____!! Esseni hekimlerinin cilt hastalıkları tedavi talimatları Kumran Yazıtları ile günümüze kadar ulaşmıştır.
Esseni kelimesi; “İyi Eden” -ruhun ve bedenin iyi edilmesi- anlamına gelir. Topluluk, Yunanca'da “Terapistler” ve “Tanrı’nın Doktorları” olarak anılmaktadır.
Lut Gölünde 150 kadar irili ufaklı kaplıca kaynağı bulunmaktadır. Essenilerin kaplıca tedavisini bildikleri ve uyguladıkları tarihi kayıtlardan da anlaşılmaktadır.
İncil dönemi damıtma kapları olarak, taş veya pişmiş çömlek kullanıldı. ____
Tevrat’ta tıptan ve tıbbi uygulamadan
ilk bahsedilen yer Tekvin kitabında
geçmektedir. Dönemin en meşhur ilim
merkezi olan Mısır’da sarayda görevli
olan Hz. Yusuf’un babası Hz. Yakup’un
vefatı üzerine, cesedinin nakledilmesi
için Mısırlı tabiplerden cesedi mumya
lamalarını istemesinden bahsedilir: “Ve
Yusuf, babasını mumyalamalarını hekim
memurlarına emretti ve hekimler İsrail’i
(Yakup’u) mumyaladılar. Onun için kırk
gün doldu; çünkü mumya etmenin günleri
böylece dolar” (Tekvin, 50/2-3)
Hz. Musa ve İsrailoğullarının Mısır’daki
ikametlerine dair bilgilerin yer aldığı
Tevrat’ta, ülkeyi terk ettikten sonraki
hayatlarına dair bilgiler Çıkış kitabında
yer almaktadır. Bu kitapta verilen bilgilere
göre, Mısırlılardan tabii veya kaza ile
meydana gelen bazı hastalıkların nasıl
tedavi edileceğine dair bilgi edindikleri
anlaşılmaktadır.
Tevrat’taki bilgiler incelendiğinde,
uygulanan tıbbi tedavilerin büyük bir
kısmının yaralanmalar ile ilgili olduğu
görülmektedir.
Diğer yandan Tevrat’ın
Çıkış kitabından anlaşıldığı üzere, o
dönemde de doğum yaptıran yetenekli
ve tecrübe sahibi ebelerin olduğu da
anlaşılmaktadır: “Ve Mısır kralı, birinin adı Şifra ve öbürünün adı Pua olan İbrani
ebelere söyledi: İbrani kadınları için ebelik
hizmetini yapığınız ve onları doğurma
iskemlesi üzerinde gördüğünüz zaman,
eğer bir erkek çocuksa onu öldürecek
siniz; fakat eğer kız ise o yaşayacaktır”
(Çıkış, 1/15-16 ).
Çıkış kitabının Birinci
Bab’ında doğum yaptıran ebelerle ilgili
yer alan açıklamalar, sadece bununla
kalmamaktadır. Yahudi Kutsal Kitabının
ilk bölümlerinde yer alan söz konusu
kıssanın devamında, hem tıp deontolojisi
hem de bu meslek ahlakının metafizik
değerlerle irtibatı hakkında detaylı bil
giler yer almaktadır. Öyle ki, görevlerini
Allah korkusuyla yerine getiren dönemin
İsrailoğullarına mensup doğum uzmanı
doktorları olan ebelerin, o dönemde de
maddi yönden oldukça iyi bir durumda
oldukları, toplumun dikkatini çekecek
şekilde “ev bark sahibi oldukları” Tevrat’ta
yer alan pasajlardan anlaşılmaktadır:
“Fakat ebeler Allah’tan korkarlardı ve
Mısır kralının kendilerine emrettiğine
göre yapmadılar ve erkek çocukları sağ
bıraktılar. Ve Mısır kralı, ebeleri çağırıp
onlara dedi: Niçin bu şeyi yaptınız ve
erkek çocukları sağ bıraktınız? Ve ebeler
Firavun’a dediler: Çünkü İbrani kadınları
Mısırlı kadınlar gibi değildirler. Çünkü
onlar canlıdırlar ve ebe onların yanına
gelmeden evvel doğuruyorlar. Ve Allah
ebelere iyilik etti ve kavim çoğaldı ve
ziyadesiyle kuvvetlendiler. Ve vaki oldu
ki, ebeler Allah’tan korktuklarından onları
ev bark sahibi etti” (Çıkış, 1/17-21)
Mesela Levililer
kitabında, hastalıkların (mesela cüzzam
hastalığının) başkalarına bulaşmaması
için hastaların öncelikle hastalıklarını giz
lememeleri istenmektedir. Hatta herkesin
bilip gerekli tedbiri alması için bu duru
mun ilan edilmesi istenmektedir. Tevrat’ta
aynı şekilde hastalığın bulaşıcı olma
ihtimaline karşı, hastaya dokunulması
yasaklanmakta ve hastanın başkaları ile
temasta olmasını engellemek için belli
bir müddet karantinaya alınmasına dair
detaylı tavsiyeler yer almaktadır: “Ve
kendisinde cüzzam hastalığı olan adamın
esvabı yırtılacak ve saçları çözülecek, üst
dudağını kapayıp murdar, murdar diye
bağıracak, hastalık kendisinde devam
ettiği bütün günlerde murdar olacaktır.
Murdardır; yalnız başına oturacaktır,
meskeni ordugâhın dışarısında olacaktır”
(Levililer, 13/45-46).
Tıp
bilgisinin İsrailoğullarına gönderilen
peygamberler döneminde de çok yaygın
olduğu görülmektedir. Yahudi Kutsal
Kitabında söz konusu tabiplerin büyük
bir kısmını peygamberlerin teşkil ettiği
görülmektedir. Peygamberler sadece
iç hastalıklar değil, aynı zamanda ruhi ve psikolojik hastalıkların tedavisinde
de görev almaktaydılar.
* hastalıkların bir kısmı
doğrudan bedenle ilgili, bir kısmı ise
ruhi yani psikolojiktir.*
Karaîler, Tevrat’ın
Çıkış kitabında yer alan şu sözü kendile
rine düstur edinmektedirler: “Orada Rab
onlar için bir kural koydu, hepsini sınadı.
Tanrınız Rab’bin sözünü dikkatle dinler,
gözümde doğru olanı yapar, buyruklarıma
kulak verir, bütün kurallarıma uyarsanız
Mısırlılara verdiğim hastalıkların hiçbirini size vermeyeceğim dedi. Çünkü size
şifa veren Rab benim” (Çıkış, 15/25-26)
Talmud metninde, tıp ilmine
değil de bu ilmi uygulayan tabiplere dair
onları pek de iyi bir akıbetin beklemediği
özellikle vurgulanmaktadır. Bu durum,
bazı tabiplerin dönemin şartlarına göre
sahip oldukları ilmi, bir şükür vesilesi
olarak değerlendirmek yerine dünyevi
işlerinde hakkaniyetten ayrılmalarına
sebep olacak bir ayrıcalık ve kötü niyetli
kullanımından şikâyet edildiği şeklinde
anlamak daha doğru olacaktır. Talmud’da
mesleklerin iyi olanları ve kötü olanları
sayılırken şöyle denmektedir: “Bir kimse,
oğluna kadınlarla birlikte icra edeceği
bir meslek öğretmemeli. Bir kimse,
oğluna temiz ve rahatça yapacağı bir
meslek öğretmelidir. Bir kimse oğluna
merkep ve deve sürücülüğü, denizciliği,
berberliği, çobanlığı veya küçük esnaf
lığı öğretmemelidir. Çünkü bunlar kişiyi
hırsızlığa sevk eder. Başka bir Rabbi ise
şöyle bir eklemede bulunmuştur: Merkep
sürücülerinin çoğu terbiyesizdir, deve
sürücülerinin çoğu dürüsttür, denizcilerin
çoğu dindardır, tabiplerin en iyileri cehennemliktir, kasapların en iyisi bile Amalek’in
(Tekvin, 36/12) dostudur” (Kiddouchin,
82a-82b)
“Yöneticisi bir doktor
olan şehirde kesinlikle ikamet etme!”
(Pesahim, 113a. )
Talmud’da,
insanların sağlıklarını koruması ve
doktorların eline düşmemeleri için bol
sadaka vermeleri gerektiği belirtilerek,
az sadakanın doktorlara ve tedaviye
harcanacak büyük miktardaki masraftan
insanları koruyacağı hatırlatılmaktadır:
“Sadaka için açılmayan kapı, doktor için
açılır” (Cantique Rabbah, 6, 11)
Siracide
kitabının 38. bölümünün önemli bir
kısmı hekimlerin kıymeti, durumu ve
şifa kaynağının önemli bir aracı unsuru
olmaları üzerinde durmaktadır: “Heki
mi onurlandır, sana yaptığı hizmetler
karşılığında hakkı olan onuru ona ver.
Çünkü hekimi yaratan Tanrı’dır. Şifa veren
yüce Tanrı’dır, tıpkı bir kralın armağan
vermesi gibi. Hekimin bilgisi onun başını
dik tutmasına neden olur. Krallar ondan
korkar, ona saygı duyar. Tanrı yeryüzün
de ilaçları var etmiştir, akıllı adam bu
ilaçları küçümsemez. O, şifa vermek
ve acıyı dindirmek için ilaçlar kullanır,
kimyacı ilaçlardan bir karışım oluşturur.
Böylece onun etkinlikleri sonsuzdur,
onun sayesinde sağlık tüm dünyada
yayılır. Ondan sonra hekime güven.
Tanrı onu da yarattı. Hekim seni bırakıp
gitmesin; çünkü ona gereksinmen var.
Kimi kez başarı onların elindedir; çünkü
hekimler de Tanrı’ya yalvarıp onun lütfuyla
acıyı dindirmeyi, şifa vermeyi ve yaşam
kurtarmayı ondan rica ederler. Bir insan
onu yaratanın gözünde günah işlemişse
hekim onu tedavi ederken ölmesi yerinde
olur” (Siracide, 38/1-15)
Tabiplerin uygulayacağı tedavilerin bir
vesile olduğu, şifayı verenin ise sadece
Tanrı olduğu inancı, Yahudi tıp bilginleri
ve tabipler arasında daima hatırlanması
gereken bir ilke olmuştur. Nitekim 12.
yüzyılda Endülüslü Yahudi bir hekim
ve önemli bir filozof olan Musa bin
Meymun (Maimonides, 1138-1204),
bugüne kadar dindar Yahudi tabiplerin
tedaviye başlamadan önce okudukları,
günümüzde dahi Yahudi doktorların mua
yenehanesinde asılı olan Tefilat Ha-Rofeh
(Doktorun Duası) adlı meşhur bir dua
kaleme almış ve bu duada görevini icra
ederken Allah’ın yardımına olan ihtiyacını
dile getirmiştir.
Hem Yahudi kutsal
kitabı olan Tevrat ve onun tefsiri olan
Talmud, hem de Hristiyan kutsal kitabı
olan İncil ve onların yorum yetkisini elinde
bulunduran Kilisenin açıklamalarında
birçok esas belirlenmiştir. Bu eserler
incelendiğinde, her iki dinde de tıp
ilminin kendisine, onu uygulayacak olan
hekime veya doktora gerekli saygının
gösterilmesine önem verildiği görülür.
Araştırmanın birinci bölümünde, Yahudili
ğin kutsal kitapları olan Eski Ahit ve onun
yorumu kabul edilen Talmud literatüründe
tıp ve tabiplere dair bilgiler ana hatlarıyla
incelenmiştir. Ayrıca Yahudilik tarihinde
ortaya çıkan mezheplerin, (Esseniler
ve Karailer gibi) tıbba gösterdikleri ilgi
veya karşıt tavra gerekçeleri ile birlikte
değinilmiştir.
___ Agusto Victori Hastanesi’nin Müzesi ‘nde sergilenen bir tablo. ___
İkinci bölümde ise Hristiyan kutsal kitabı
olan Yeni Ahit’ten özellikle de İncil’den
hareketle, Hz. İsa’nın hastalar ve onların
tedavilerine dair faaliyetlerinin neler
olduğu ele alınmıştır. Ayrıca Hristiyanlık
tarihinde Kilisenin tıp ilmine ve onunla
bağlantılı olan tıp ahlakına dair görüşleri
ve uygulamalarına ana hatlarıyla değinilmiştir.
Hz. İsa, özellikle hastalara karşı merha
metle davranılması gerektiği üzerinde
birçok defa önemle durmaktadır. Öyle
ki, her ne kadar Yahudilerin gözünde
Samiriyeli sapkın biri olarak görülse de
Kohen ve Levili’nin aksine bir yaralının
tedavisi ile ilgilenmesi ve ona merhamet
edip iyileşmesi için gerekli tedaviyi ve
yardımı yapması, onun Allah’ın gözünde
makbul bir kul olmasına ve ahirette ebedi
hayatı elde etmesine yetecektir.
. Hz. İsa,
bunu çok meşhur bir meselle şu şekilde
açıklamaktadır: “İsa şöyle cevap verdi:
“Adamın biri Kudüs’ten Eriha’ya inerken
haydutların eline düşmüş. Onu soyup
dövmüşler ve yarı ölü halde bırakıp
gitmişler. Bir rastlantı olarak o yoldan
bir kâhin geçiyormuş. Adamı görünce
yolun öbür tarafından geçip gitmiş. Bir
Levi de o yere varıp adamı görünce aynı
şekilde geçip gitmiş. O yoldan geçen bir
Samiriyeli ise adamın bulunduğu yere
gelip onu görünce yüreği sızlamış. Ada
mın yanına gitmiş, yaralarının üzerine yağ
ve şarap dökerek onları sarmış. (Luka, 10/25-37 ).
. Hz. İsa’nın
tedavi ettiği en önemli hastalıklardan biri
cüzzam hastalığıdır. Toplumun bulaşma
sından çok endişe ettiği bu hastalığa
yakalanmış olan birçok cüzzamlıyı Hz.
İsa’nın tedavi ettiği nakledilmektedir
(Markos, 1/40-44 ).
. On
iki yıldır kanaması olan (hemorragies)
bir kadının Hz. İsa vasıtasıyla şifa
bulduğu Markos İncili’nde nakledilmek
tedir (Markos, 5/25-34).
. Aynı şekilde
kendisine tedavi olmak için gelen kör,
sağır ve dilsizleri tedavi ettiği de yine
İncil’de belirtilmektedir (Matta, 9/27
30, 32-33, 12-22 ).
. Bir defasında ise
bir epilepsi hastalığına yakalanmış bir
çocuğu iyileştirmiştir (Markos, 9/14-29
).
. İncil’de nakledildiğine göre Hz. İsa,
bedenlerdeki eksik veya deformasyona
uğramış uzuvları olanları ve vücudu su
toplamış bir hastayı da tedavi etmiştir
(Luka, 13/10-16, 14/1-4, 22/50-51 )
. İncil’de nakledildiğine göre, hastaların
tedavisi için genellikle zeytinyağı, kokulu reçine veya pelesenk, yıkanma, termal
hamam kürü, yakı gibi ilaç ve yöntemler
kullanıldığı belirtilmektedir.
. Saint Augustine’e göre sağlığın
kaynağı ilahi kaynaklı “iyi” olandır,
hastalığın kaynağı ise “kötü” olan asli
günahın sonucudur. Bu nedenle, hekimin
görevini yapıp hastayla ilgilenmesi ve
iyileştirmesi Tanrı’nın günah üzerindeki
zaferi olarak görülmektedir.
Esseniler İle İlk Hristiyan Kilisesi Arasindaki Benzerlikler
1- Filistin'de ki ilk Hristiyanlar ile bu mezhep mensupları topluluklarını aynı kelime ile adlandırmaktadırlar: Topluluk.
2- Mezhebi idare eden on iki kişilik idareci grubu ile, on iki havari arasında benzerlik vardır.
3- On iki kişilik idarecinin üçü daha yüksek mevki sahibidir; bu kilisenin üç direği Yakob, Kifas ve Yohanna'yı hatırlatmaktadır.
4- Mezhepte düzenli bir teşkilat halinde Mevakrim (müfettişler) vardır ki bu, Hristiyanlıktaki Piskoposların (Bishop) karşılığıdır.
5- Mezhep mensupları kendilerini ''Çölde yol hazırlayanlar'' diye tarif ederler ki aynı kelimeleri Vaftizci Yahya'da Ahd-i Atik'den alarak kendi vazifesini tarif ederken kullanmıştır.
6- Bu güne kadar Yunanca metinler halinde ulaşan ilk Kilisenin apostolik kuruluşuna ait dokümanlar tekrar İbrani veya Arami dillerine tercüme edilecek olursa ifadeler arasında büyük benzerlikler ortaya çıkmaktadır.
7- Her ikisinde de Mesih inancı vardır.
8- Essenilerde yemeklerden önce yapılan su ile arınma ve Hristiyanlıkta Vaftiz ritüelinin olması.
9- Essenilerde yemeğin ve şarabın kutsanması, Hristiyanlıkta da benzer ritüel bulunmaktadır.
10- Essenilerdeki bekar kardeşliği ile Hristiyanlıkta bazı rahiplerin evlenmemeleri arasında benzerlik dikkat çekici.
Yazıtların incelenmesinden sonra Hristiyan aleminde; Essenilerin Hristiyanlığın ilk temsilcileri olduğu ve Hristiyanlığı etkilediği görüşü ağır basmıştır. Bazı uzmanlar, Hristiyanlığın aslında Yahudiliğin bir kolu olduğunu; hatta Zekeriya, Yahya ve İsa peygamberin Esseni olduğunu ileri sürmüştür.
____Kumran (İbranice: קומראן; Arapça: خربة قمرانKhirbet Qumran)II. Demir Çağı, MÖ 8.-9. yüzyıllardayız.
Lut Gölü'nün kuzeybatı kıyısından yaklaşık 1,5 km (1 mi) uzaklıkta kuru bir marnplatosunda, İsrail yerleşiminin ve Kalyakibutzunun yakınında yer almaktadır. Helenistik dönem yerleşimi, Yohanan Hurkanus döneminde (MÖ 134-104) veya daha sonra inşa edildi ve Romalılar tarafından MÖ 68'de veya kısa bir süre sonra yıkılıncaya kadar işgal edildi. Ölü Deniz Yazmaları'nın saklandığı Kumran Mağaraları' na en yakın yerleşim olarak bilinir. Kumran'daki başlıca kazılar 1950'lerde Roland de Vaux tarafından yapıldı. ___
Kumran harabeleri; Filistin'in Batı Şeria bölgesinde yer almaktadır. Lut Gölü'nün kuzeybatı kıyısında, Eriha'nın 13 km güneyinde ve Kudüs'ün yaklaşık olarak 40 km doğusundadır.
Kumran, Lut Gölüne hakim yüksek bir tepede bulunmaktadır. Harabelerin hemen batısından Kumran nehri geçmektedir. Kumran nehri; Kudüs'ten gelerek Lut Gölüne dökülen Kidron nehrinin bir koludur.
Esseniler, Kumran Nehrinde bent inşa etmişlerdir. Bu bente bağlanmış kanallardan oluşan bir su sistemi kurmuşlardır. Bu su sistemi, günümüzde arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılmış durumdadır. Su sistemi sayesinde Kumran'ın güneyindeki Ein Feshkha bölgesinde kurdukları; üzüm, hurma, incir, nar, zeytin bahçelerine kadar ulaştırarak yoğun tarımsal faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Ein Feshkha, Kumran'ın hemen güneyinde, Lut Gölü ile yüksek tepelerin arasında kalan sahil şeridinde yer alır.
2.1- MERYEM VE İSA; YERLEŞİME UYGUN, SUYU OLAN, YÜKSEK BİR YERDE YAŞADI
Kuran ayetleri incelendiğinde; Meryem ve İsa peygamberin yaşamının bir kısmını Kumran'da geçirdikleri görülecektir. Bu görüş, bilimsel verilerle de uyumludur. Şöyle ki;
Meryem ve oğlunun, Kumran bölgesindeki harabelerde ikamet ettikleri, dahası
İsa'nın 18 yılını Kumran okulunuda/kütüphanesinde geçirdiği bilim insanları tarafından kanıtlanmıştır.
Kumran harabeleri; Lut Gölüne bakan yüksekçe bir tepede ve yanında da kuru akarsu yatağı bulunan bir yerdir.
Meryem, taze hurma için hurma ağacını silkeliyor, Sözde-Matta İncilinde anlatılan efsane, Kur'an'da da tekrarlanır.
!İslam'da tüm kadınlar arasında en yüksek konuma sahiptir ve Kur'an'da adının verildiği bir sure de dâhil olmak üzere birçok kez ondan bahsedilir.
___!!! Meryem'i, doğum sancısı tuttuğu, zor ve sıkıntılı günler geçirdiğinde Rabbimiz; Meryem ve İsa'yı, akar suyu olan, yüksek ve meskun bir yere yerleştirerek, Zekeriya peygamberin gözetimine vermiş, böylece onun sıkıntılarını gidermiştir.
Tarihi, coğrafi ve arkeolojik veriler, Kuran'ın ilgili ayetleri karşılaştırıldığında tam bir uyumun olduğu görülür. Dolayısıyla, Meryem ve İsa'nın bir süre Kumran'da yaşadıkları sonucuna ulaşılmaktadır.
Ayetler:
Meryem Suresi:
16.Kitap’ta Meryem’i de an! Hani o, ailesinden/yakınlarından ayrılarak doğu tarafında bir yere kaçıp gitmişti.
17.Sonra ailesiyle/yakınlarıyla kendisi arasına bir perde edinmişti de Biz ona ruhumuzu/ilâhî mesajımızı gönderdik, sonra ruhumuzu/mesajlarımızı getiren elçi, Meryem’e mükemmel bir beşerî örnek verdi.
18.Meryem: “Ben senden Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] sığınırım. Eğer sen Allah’ın koruması altına girmiş birisi/takî isen…” dedi.
19.Elçi/Zekeriyyâ: “Ben sadece, sana tertemiz bir delikanlı bağışlamam/bağışlamak için, Rabbinin elçisiyim” dedi.
20.Meryem: “Benim nasıl delikanlım olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamıştır. Ben bir yasa tanımaz/iffetsiz biri de değilim” dedi.
21.Elçi: “Öyledir! Rabbin buyurdu ki: Babasız çocuk vermek, Bana pek kolaydır. Hem Biz, onu nezdimizden insanlara bir alâmet/gösterge ve rahmet yapacağız.” Ve o gerçekleştirilmiş bir iş oldu.
22.Sonunda Meryem/delikanlıya gebe kaldı. Sonra da O’nunla uzak bir yere kaçtı gitti.
23.Sonra doğum sancısı onu bir hurma kütüğüne tutunup dayanmaya zorladı. “Keşke bundan önce ölseydim ve büsbütün unutulan biri olsaydım!” dedi.
24-26.Sonra ona; Meryem’e aşağısındaki kişi; Zekeriyya seslendi: “Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir su arkı yaptı. Hurma kütüğünü kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze hurmalar düşsün. Sonra ye-iç, gözün aydın olsun. Sonra eğer beşerden birini görürsen, ‘Ben Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] bir oruç adadım, onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım’ de.”
27-28.Sonra Meryem, çocuğunu yüklenerek toplumuna getirdi. Toplumu dediler ki: “Ey Meryem! Doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın. Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kişi değildi, annen de yasa tanımaz/iffetsiz bir kadın değildi.”
29.Bunun üzerine Meryem ona; doğum anında aşağısında bulunan kişiye; Zekeriyya’ya işaret etti, ondan gelişmeleri açıklamasını istedi. Zekeriyya, Meryem’in zina etmeden çocuğu doğurduğuna kefil olup çocuğun ma’bedde yetiştirilmesini istedi. Onlar, “Biz, yüksek mevkide olan kişiler, Sabiî; bizim dinimizi terk etmiş birine nasıl söz söyleriz/Biz, yüksek mevkide olan kişiler, Sabiî; bizim dinimizi terk etmiş birine nasıl söz söyler?” dediler.
34.İşte bu, hak söze göre, hakkında ihtilâf edip durdukları,
“30.Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber yaptı. 31.Beni, ben nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana salâtı [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmayı] ve zekâtı/vergiyi yükümlülük olarak ulaştırdı.
32.Ve beni, anneme iyi davranan bir kimse yaptı. Ve beni bir zorba, mutsuz biri yapmadı. 33.Ve doğurulduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden diriltileceğim gün, selâm benim üzerimedir.
36Ve şüphesiz Allah benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O hâlde O'na kulluk edin, işte bu, dosdoğru yoldur”
34diyen Meryem oğlu Îsâ'dır.
Al-i İmran Suresi
35.Hani bir zaman İmrân’ın karısı: “Rabbim! Kesinlikle ben, karnımdakini tam hür olarak senin için adadım. Sen de benden kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en iyi bilensin” demişti.
36.Onu doğurunca da: “Rabbim, şüphesiz ben, onu kız doğurdum; - Hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi bilir- erkek, kız gibi değildir. Ve şüphesiz ona Meryem adını verdim. Ve şüphesiz ben, onu ve soyunu şeytan-ı racimden; kovulmuş/ katil, asılsız söz ve düşünce üreten, karanlığa taş atan şeytandan sana sığındırırım” dedi.
37.Bunun üzerine Rabbi Meryem’i güzel bir kabul ile kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi ve ona; Meryem’e, İsa’yı gayri meşru şekilde doğurmayıp Allah’ın iradesi çerçevesinde babasız doğuruşuna Zekeriyyâ’yı kefil kıldı. Zekeriyyâ ne zaman onun üzerine/özel odaya girse, onun yanında bir rızık bulurdu. Zekeriyyâ, “Ey Meryem! Bu sana nereden?” dedi. Meryem de: “O, Allah katındandır” dedi. Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
***
38.Orada Zekeriyyâ, Rabbine yakardı: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil ver. Şüphesiz Sen, duayı en iyi işitensin” dedi.
39.Sonra Zekeriyyâ, özel kürsüde dikilmiş salât ederken [eğitim-öğretim yaptırırken] haberci âyetler ona: “Şüphesiz Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi/ bir önder, iffetli bir peygamber olarak, sâlihlerden Yahyâ’yı müjdeliyor” diye seslendiler.
40.Zekeriyyâ: “Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmışken, karım da kısır iken benim için bir delikanlı nasıl olabilir?” dedi. Allah: “Öyledir, Allah dilediğini yapar” dedi.
41.Zekeriyyâ: “Rabbim! Benim için bir alâmet/gösterge göster” dedi. Allah: “Senin alâmetin/ göstergen, işaretle hariç, insanlara üç gün, konuşmamandır. Ve Rabbini çok an, her zaman noksan sıfatlardan arındır” dedi.–
42,43.Ve hani haberci âyetler. “Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti, seni tertemiz biri yaptı ve seni âlemlerin kadınlarına seçti. Ey Meryem! Rabbine saygılı ol, O’na boyun eğip teslimiyet göster ve Allah’ı birleyen erkeklerle beraber sen de Allah’ı birle!” demişlerdi.
Mü'minun Suresi
50.Ve Biz, Meryem’in oğlunu ve Îsâ’nın annesini bir alâmet/ gösterge yaptık ve ikisini, yerleşmeye uygun, suyu olan bir tepeye yerleştirdik.
2.2- RABBİN HİZMETİNE ÇOCUK ADANMASI
Rabbin hizmetine çocuk adanması; Esseni cemaatinde uygulanan ve cemaatin en önemli özelliğidir. Kaynaklarda, diğer Yahudi cemaatlerinde böyle bir uygulamadan söz edilmez. 5-6
Meryem'in daha ana karnındayken “Rabbin hizmetine adandığını” Al-i İmran 35. ayetten anlıyoruz. Hani bir zaman İmrân’ın karısı: “Rabbim! Kesinlikle ben, karnımdakini tam hür olarak senin için adadım. Sen de benden kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en iyi bilensin”
İsa peygamberin daha çocukken Rabbin hizmetine adandığını, uzun yıllar Kumran’da kalarak burada yüksek mevkilere çıktığını biliyoruz. Kumran okulunda Allah'ın, İsa'ya; kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettiğini, hukuki, dini ve tıbbi bilgilenmesini tamamladığını, anadan doğma körleri ve alaca-sedef-cüzzam hastalığını (Al-i İmran 49); körü ve abraş-cüzzam hastalığını tedavi edecek kadar tıp eğitimi aldığını; elçi olduktan sonra da manen ölmüşleri/ölmüş inançları dirilttiğini, ayetlerden anlıyoruz.(Maide 110)
Ayetler:
Al-i İmran Suresi
35.Hani bir zaman İmrân’ın karısı: “Rabbim! Kesinlikle ben, karnımdakini tam hür olarak senin için adadım. Sen de benden kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en iyi bilensin” demişti.
36.Onu doğurunca da: “Rabbim, şüphesiz ben, onu kız doğurdum; - Hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi bilir- erkek, kız gibi değildir. Ve şüphesiz ona Meryem adını verdim. Ve şüphesiz ben, onu ve soyunu şeytan-ı racimden; kovulmuş/ katil, asılsız söz ve düşünce üreten, karanlığa taş atan şeytandan sana sığındırırım” dedi.
37.Bunun üzerine Rabbi Meryem’i güzel bir kabul ile kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi ve ona; Meryem’e, İsa’yı gayri meşru şekilde doğurmayıp Allah’ın iradesi çerçevesinde babasız doğuruşuna Zekeriyyâ’yı kefil kıldı. Zekeriyyâ ne zaman onun üzerine/özel odaya girse, onun yanında bir rızık bulurdu. Zekeriyyâ, “Ey Meryem! Bu sana nereden?” dedi. Meryem de: “O, Allah katındandır” dedi. Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
Mü'minun Suresi
50.Ve Biz, Meryem’in oğlunu ve Îsâ’nın annesini bir alâmet/ gösterge yaptık ve ikisini, yerleşmeye uygun, suyu olan bir tepeye yerleştirdik.
2.3- SOFRA VE BAYRAM
Esseniler'de yemek, bir ibadet seremonisi içinde gerçekleştirilirdi. Çünkü, onlara göre sofra, cenette Mesih ile birlikte yapılacak bayramı temsil ediyordu. Bu yüzden, ahirette mesih ile beraber yer almak istiyorlardı.
Maide Suresi 114-115. ayetlerinde; İsa peygamberin yardımcıları olanhavarilerinsofrayı istemektedir. İstenilen sofra, yemeği ifade etmiyor. Onların istediği sofra; vahiydir.
Ayrıca, Al-i İmran Suresi 37.nci ayette Meryem valide, yanında bulunan yiyeceklere; “O, Allah katındandır” demesi de bu noktaya işaret eder niteliktedir. Burada yiyeceklerin birer öğün olduğundan bahsedilmiyor. Allah'ın mü'minlere vereceği cennetin ödülü olduğu vurgulanmaktadır.
Ayetler:
Al-i İmran Suresi
37.Bunun üzerine Rabbi Meryem’i güzel bir kabul ile kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi ve ona; Meryem’e, İsa’yı gayri meşru şekilde doğurmayıp Allah’ın iradesi çerçevesinde babasız doğuruşuna Zekeriyyâ’yı kefil kıldı. Zekeriyyâ ne zaman onun üzerine/özel odaya girse, onun yanında bir rızık bulurdu. Zekeriyyâ, “Ey Meryem! Bu sana nereden?” dedi. Meryem de: “O, Allah katındandır” dedi. Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
Maide Suresi
112.Hani havariler: “Ey Meryem oğlu Îsâ! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi. Îsâ: “Eğer iman edenler iseniz Allah’ın koruması altına girin” demişti.
113.Havâriler: “Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve biz de buna tanıklardan olalım” dediler.
114.Meryem oğlu Îsâ: “Allah’ım, Rabbmiz! Bizim üzerimize, bizim için, öncekilerimiz ve sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden bir alâmet/gösterge olarak gökten bir sofra indir. Ve bizi rızıklandır. Ve Sen, rızık verenlerin en hayırlısısın!” dedi.
115.Allah dedi ki: “Şüphesiz Ben, onun size indiricisiyim. Artık bundan sonra sizden kim inanmazsa, Ben onu âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azapla azaplandıracağım.”
2.4- HAVARİLER
Saff suresi 14, Al-i İmran suresi 52 ve Maide suresi 111, 112. ayetlerinde bahsedilen Havariler, Esseni cemaatinin üyelerini çağrıştırmaktadır. Kumran topluluğunda yüksek konsey on iki kişiden oluşmaktadır. Bu aynı zamanda on iki kabilenin bir sembolüdür. Cemaatte saflığın temsili olarak; gösterişten uzak, beyaz keten elbiseler giyilir, kardeşlik ve yardımlaşma esastır.7
Allah; İsa peygamberi ve ona inananları Yahudilerin kurdukları tuzaklardan kurtarmış, başarıya ulaştırmıştır. Ayetlerde adı geçen Havariler, İsa peygamberin hem yardımcıları hem de öğrencileridir.
Ayetler:
Al-i İmran Suresi
52,53.Sonra Îsâ, onlardan küfrü: Allah’ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmeyi sezince: “Allah yolunda benim yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havariler: “Allah’ın yardımcıları biziz, biz Allah’a iman ettik, bizim şüphesiz müslimler olduğumuza tanık ol. –Rabbimiz! Biz, senin indirdiğine iman ettik, elçiye de uyduk. Artık bizi şâhitlerle beraber yaz”– dediler.
Saff Suresi
14.Ey iman etmiş kişiler! Allah’ın yardımcıları olun; nitekim Meryem oğlu Îsâ, havarilere: “Allah’a benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler: “Allah’ın yardımcıları biziz” dediler. Sonra İsrâîloğulları’ndan bir zümre inandı, bir zümre inanmadı. Sonra da Biz, inanmış kimseleri, düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.
Maide Suresi
111.Ve hani havarilere: “Bana ve Elçime inanın” diye vahyetmiştim. Onlar, “İnandık!” ve “Bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza tanık ol” demişlerdi.
112.Hani havariler: “Ey Meryem oğlu Îsâ! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi. Îsâ: “Eğer iman edenler iseniz Allah’ın koruması altına girin” demişti.
113.Havâriler: “Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve biz de buna tanıklardan olalım” dediler.
114.Meryem oğlu Îsâ: “Allah’ım, Rabbmiz! Bizim üzerimize, bizim için, öncekilerimiz ve sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden bir alâmet/gösterge olarak gökten bir sofra indir. Ve bizi rızıklandır. Ve Sen, rızık verenlerin en hayırlısısın!” dedi.
115.Allah dedi ki: “Şüphesiz Ben, onun size indiricisiyim. Artık bundan sonra sizden kim inanmazsa, Ben onu âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azapla azaplandıracağım.”
2.5- YÜKSEK MEVKİ
Cemaat, bir Baş-Haham'ın (Baş-Kahin/Kohen) başkanlığında din adamlarından oluşan bir 'Konsey' tarafından idare edilmektedir. Üyeler, her yıl yapılan törenlerle yeniden belirlenir. Cemaatte On iki Baş-Haham (Baş-Kahin)'den oluşan idarecinin üçü daha yüksek mevkisahibidir. Söz konusu metinlere göre; cemaatin idaresi Sıddık Mürşid lakaplı bir kimse tarafından idare edilmiştir. Sıddık Mürşid, Hz. Musa'nın şeriatına sıkı sıkıya bağlı olduğu bildirilmiştir.
Cemaat üyeleri; uzun yıllar süren eğitim sürecinden sonra, bilgileri sınanarak, başarılı olanlar arasından, konseyin onayından sonra “Yüksek Mevki”ye seçilmektedir. Cemaatin her işinde hiyerarşi esastır.
Bilindiği gibi Kur'an ilk indiği dönemde yani, Allah rasülünün sağlığında Kur'an'da hiçbir hareke ve noktalama işareti yoktu, düz bir metin halinde idi. 8
Meryem 29, Al-i İmran 46 ve Maide 110. ayetinde geçen mhd sözcüğünün; “ المَهدel MEHDİ” ve “ المُهدel MÜHDİ” olarak okunması mümkündür. Bu durumda kelime (el-mehdi) okunursa, “beşik”; (el-mühdi) okunursa “yüksek mevki” anlamına gelmektedir. 9
Meryem 29. ayetteki; el mehdi sözcüğü “المُهدel Mühdi” şeklinde okunursa ayetin anlamı:
29.Bunun üzerine Meryem ona; doğum anında aşağısında bulunan kişiye; Zekeriyya’ya işaret etti, ondan gelişmeleri açıklamasını istedi. Zekeriyya, Meryem’in zina etmeden çocuğu doğurduğuna kefil olup çocuğun ma’bedde yetiştirilmesini istedi. Onlar, “Biz, yüksek mevkide olan kişiler, Sabiî; bizim dinimizi terk etmiş birine nasıl söz söyleriz/Biz, yüksek mevkide olan kişiler, Sabiî; bizim dinimizi terk etmiş birine nasıl söz söyler?” dediler. Şeklinde olur.
Ayetin; (el-mühdi) “yüksek mevki” anlamı ile okunması halinde, bunun Kuran'ın özüne uygun olduğu görülür. Hem de Kuran, Yahudilikten gelen ve Hristiyan kilisesinde de var olan yüksek mevkideki idareciler gerçeği ile de uyumlu olduğu görülecektir.
Aşağıdaki ayetlerden, İsa peygamberin çocukluğundan beri içinde yaşadığı Esseni cemaatinde yıllar içerisinde yüksek mevkiyeulaştığı anlaşılmaktadır.
Al-i İmran 46: İsa'nın konuşması iki ayrı döneme dikkat çekmektedir. Meryem oğlu İsa'nın Yüksek mevkide konuşması; Esseni cemaatinde Tevrat'ı öğrendiği, yüksek mevkiye ulaştığı, yetişkin olarak konuşması da: peygamberlik görevini almasından sonraki dönemi ifade ediyor olmalıdır.
Ayetler:
Meryem Suresi
29.Bunun üzerine Meryem ona; doğum anında aşağısında bulunan kişiye; Zekeriyya’ya işaret etti, ondan gelişmeleri açıklamasını istedi. Zekeriyya, Meryem’in zina etmeden çocuğu doğurduğuna kefil olup çocuğun ma’bedde yetiştirilmesini istedi. Onlar, “Biz, yüksek mevkide olan kişiler, Sabiî; bizim dinimizi terk etmiş birine nasıl söz söyleriz/Biz, yüksek mevkide olan kişiler, Sabiî; bizim dinimizi terk etmiş birine nasıl söz söyler?” dediler.
34.İşte bu, hak söze göre, hakkında ihtilâf edip durdukları, “30.Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber yaptı. 31.Beni, ben nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana salâtı [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmayı] ve zekâtı/vergiyi yükümlülük olarak ulaştırdı. 32.Ve beni, anneme iyi davranan bir kimse yaptı. Ve beni bir zorba, mutsuz biri yapmadı. 33.Ve doğurulduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden diriltileceğim gün, selâm benim üzerimedir. 36.Ve şüphesiz Allah benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O hâlde O'na kulluk edin, işte bu, dosdoğru yoldur” 34.diyen Meryem oğlu Îsâ'dır.(Meryem/29, 34, 30- 33, 36)
Âl-i İmrân Suresi
45-46.Hani bir zaman haberci âyetler: “Ey Meryem! Allah seni, Kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor. Onun adı, Meryem oğlu Îsâ Mesih’tir. Dünya ve âhirette saygındır. Ve O, yaklaştırılanlardan ve sâlihlerdendir. Yüksek mevkide bulunarak ve yetişkin biri olarak insanlarla konuşacaktır da. 48.Ve Allah, O’na kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri ve Tevrât ile İncîl’i öğretecek.
Mâide Suresi
110.Hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu Îsâ! Senin üzerinde ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla! Hani Ben, seni Allah’ın vahyi ile güçlendirmiştim. Yüksek mevkideolan biri olarak ve yetişkin biri olarak insanlara konuşuyordun. Hani sana Kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri, Tevrât’ı ve İncîl’i öğretmiştim.
Hani Benim iznimle/ bilgimle çamurdan; kilden (seramikten) kuş şekli gibi bir şey (Buhurdan) yapıyordun. Sonra da onun içine üflüyordun; aerosol oluşturuyordun, onlar da (hastalık yayan; aşılayan haşereler) Benim iznimle kuş oluveriyordu/çabucak gidiyorlardı. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle/ bilgimle iyileştiriyordun. Yine Benim iznimle/ bilgimle sosyal ölüleri çıkarıyordun/ canlandırıyordun. Ve hani İsrâîloğulları’na apaçık kanıtlarla gelip de onlardan Allah’ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayanların: “Bu, ancak apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni onlardan korumuştum.
2.6- MESİH
Esseniler, ahirzamanda Mesih'in geleceğine inanmakta idiler. Kumran metinlerinde, Esseniler'in iki ayrı Mesih beklemekte oldukları bilgisi de yer almaktadır. Bunlardan biri, yeryüzündeki dünyevi düzeni yeniden tesis edecek olan Mesih-Kral, diğeri ise, ehil olmayan din adamları ya da hahamlar tarafından bozulmuş olan dini düzeni yeniden ihya edecek olan Mesih-Baş Haham'dır.10
Ayetler
Âl-i İmrân 45-46. Hani bir zaman haberci âyetler: “Ey Meryem! Allah seni, Kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor. Onun adı, Meryem oğlu Îsâ Mesih’tir. Dünya ve âhirette saygındır. Ve O, yaklaştırılanlardan ve sâlihlerdendir. Yüksek mevkide bulunarak ve yetişkin biri olarak insanlarla konuşacaktır da.
Nisa 157. “Biz, Allah'ın Rasûlü Meryem oğlu Mesih Îsâ'yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle onlardan sağlam bir söz aldık. Oysa O'nu öldürmediler ve O'nu asmadılar. Ama onlar için, Îsâ, benzetildi. Gerçekten O'nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir yetersiz bilgi içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. O’nu kesin olarak öldürmediler.
Nisa 171.Ey Kitap Ehli! Dininizde aşırılığa gitmeyin. Ve Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin. Meryem oğlu Îsâ Mesih, sadece Allah'ın elçisi ve Meryem'e ilka ettiği/ulaştırdığı kelimesi ve Kendisinden bir ruhtur, vahiy aracılığı ile doğmuş biridir. Artık Allah'a ve elçilerine inanın. Ve “Üçtür” demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır. Göklerde olan şeyler ve yeryüzünde olan şeyler yalnızca O'nundur. “Tüm varlıkları belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyarak, destekleyerek uygulayan” olarak Allah yeter.
Nisa 172.Mesih ve yakınlaştırılmış melekler [Îsâ'ya inananların Îsâ'ya yardım ettiğine inandıkları güçler], Allah'ın bir kulu olmaktan asla çekinmezler. Ve kim O'na kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa bilsin ki O, onların hepsini yakında; Zilzal 1-3. yeryüzü, kendi sarsıntısıyla sarsıldığı, yeryüzü, ağırlıklarını çıkardığı ve insanın, “Bu yeryüzüne ne oluyor!” dediği zaman 172. Kendisine toplar.
Maide 17. Andolsun ki “Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih’in ta kendisidir” diyen kimseler kâfir; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler olmuşlardır. De ki: “Peki, Allah, Meryem oğlu Mesih’i, anasını ve bütün yeryüzündeki kimseleri değişime/ yıkıma uğratmak istese, O’na karşı kim bir şey yapabilir. Göklerin, yeryüzünün ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti de sadece Allah’a aittir. O, dilediğini oluşturandır. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.”
Maide 72. Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’in kendisidir” diyen kimseler kesinlikle kâfir; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden birileri olmuşlardır. Hâlbuki Mesih, “Ey İsrâîloğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz Allah’a kulluk edin. Şüphesiz kim Allah’a ortak koşarsa kesinlikle Allah ona cenneti haram eder, onun barınağı da Ateş’tir. Ve şirk koşarak, küfrederek yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar için yardımcılardan kimse yoktur” demişti.
Maide 75. Meryem’in oğlu Mesih, sadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Anası da dosdoğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetleri nasıl açığa koyuyoruz. Sonra yine bak, onlar nasıl döndürülüyorlar!
Tevbe 30. Ve Yahudiler; “Uzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hristiyanlar da, “MesihAllah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan kâfirlerin; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah, onlarla savaşmıştır. Nasıl da döndürülüyorlar!
3- GIDA MÜHENDİSLİĞİ
Kumran'da; gıdaların çeşitli yöntemlerle işlenerek uzun süre muhafaza edilebildiği arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır. Bu olgu; tarihi veriler, Eski Ahit ve Kumran Yazıtları tarafınfan da desteklemektedir.
Ağız kısmı dar mühürlü küplerde çeşitli gıdalar uzun süre bozulmadan saklanabilmiş. Ağız kısmı dar mühürlü küpler arkeolojik kazılarda bulunmuştur.
Sıvı gıdalar ağız kısmı dar seramik küplerde pastörize edildikten sonra mühürlenerek uzun süre saklanmıştır. Günümüzde kullanılan kavanoza benzeyen özelliklere sahip bu küplerin bazılarında üzüm suyu kalıntılarına rastlanmıştır.
Çok önemli bir ayrıntıyı belirtmekte yarar vardır. Sıvı gıda saklanan seramik kapların iç yüzeyleri; morumsu-gri renkten yeşile varan renklerde lak malzemesi emdirilmek suretiyle laklama yapılmıştır. Böylece gıda maddelerini bozacak, tadını, aromasını değiştirecek etmenlerden korunarak uzun süre sıvı gıdalar saklanmıştır. Kumran'da bulunan çeşitli ebatlardaki seramik kavanozlarda zeytinyağı, üzüm suyu(şıra), hurma şırası, hurma pekmezi vs. sıvı gıdaların depolandığı bilinmektedir.11
Sitede ortaya çıkarılan silolarda; çeşitli baharatların, tahılların nemden ve haşerelerden korunarak uzun süre depolandıkları anlaşılmaktadır.
Esseni cemaatinin; “Sağlığa zarar verecek ortamlardan korunmak için yapılacak uygulamalar ve alınan temizlik önlemlerinin tümü.“ olarak tarif edilen hijyen kurallarını iyi bildikleri, mikroorganizmaların etkilerini bertaraf ettikleri anlaşılmaktadır.
Aşağıdaki ilk beş kural bu yöndedir. Ayrıca; Eski Ahit'te (Levililer 13. Bölüm: 47-59 arası) Küfle İlgili Kurallar'ın bulunması çok önemlidir.
Gıdaları bozan mikroorganizmaların başında; küf, maya, mantar vs gelmektedir.
Yazıtlardan anlaşıldığına göre Esseniler üzüm şırasını bütün yıl boyunca her gün tüketmişlerdir. Burada üzüm şırasının pastörize edilerek seramik mühürlü kaplarda konserve yöntemi ile uzun süre muhafaza edildiği anlaşılmaktadır.12-13-14
Fransız mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur'ün (1822-1895) uyguladığı pastörizasyon yöntemini, Essenilerin yüzlerce yıl öncesinde başarıyla uygulamışlardır.
4- ESSENİ TOPLULUĞUNUN TIBBİ BİLGİSİ
4.1- MISIR TIBBI
Eski Mısır tıbbı her dönemde ileri konumda olmuştur. Yunan ve Roma tıbbı, Mısır tıbbından etkilenmiştir. Ebers Tıp Papirüsü, M.Ö. 1550 yıllarında yazıldığı sanılan ve Mısır'da bulunan bir yazmadır. Adını kendini 1873 yılında dünyaya duyuran Eski Mısır uzmanı George Maurice Ebers'ten almıştır. Eski Mısır'a ait, tıp bilgileri içeren en eski ve en önemli yazmadan biridir.
İçerdiği yaklaşık 700 reçete ile eski çağ hekimliğine ışık tutan Ebers Papirüsü, Teb kentinde bir mumyanın kucağında bulunmuştur ve bugün Leipzig Üniversitesi Kütüphanesi'nde korunmaktadır. Timsah ısırmasından, ayak tırnağı ağrısına kadar çeşitli tedavileri anlatan, sinek, fare, akrep gibi zararlılardan arındıran reçeteler ile pek çok büyü formülünü içerir. Dolaşım sistemi, kan damarlarının tüm vücudu sardığı, kalbin kanı dağıtan bir merkez olduğu gibi bilgileri içermesi, o dönemde tıbbın ulaştığı seviye hakkında şaşırtıcı ipuçları vermektedir. Ebers Tıp Papirüsünde; 28 adet göz hastalığının teşhis tedavi yöntemleri tanımlanmıştır.
Mısırlılardan kalma papirüslerden; (Kahun-M.Ö. 2000, Ramasseıım-M.Ö. 2000; Edwin Smith-M.Ö. 1600, Ebers-M.Ö. 1550 Büyük Berlin-M.Ö. 1300, Hearst-M.Ö. 1500), sağlıkla ilgili yapılan işlemler, teşhis ve tedavi hakkında bilgi alınmıştır.
Bir cins ders kitabı gibi yazılan Ebers Papirüsü de içinde 500 kadar maddeden yapılmış 876 reçetenin de yer aldığı 9 bölümden oluşmaktadır.
Vitiligo hastalığı Ebers Papirusunda tanımlanmıştır.
Ebers Tıp Papirüsü'nde cüzzam ile vitiligo arasındaki fark ortaya konmuştur.
Papirüslerin en ünlüsü olan Edwin Smith Papirüsü'nde, daha çok kaza yaralanmalarından söz eden 48 hastalık yer almış, ayrıca son teşhis, muayene teknikleri, hastalıkların İşaretleri ve tedavisi, büyü formülleri, dualar ve manipülasyonlar hakkında da bilgi verilmiştir.
Günümüz göz hekimliğinin “Oftalmoloji”(Oftalmoloji, görme yolları hastalıkları ve cerrahisiyle ilgilenen bir tıp bilim dalıdır.) olarak bilinen dalında, özellikle eski Mısır'da önemli teşhis ve tedaviler uygulanmıştır.
M.Ö. 1600 yılında Mısır'lılar; Blefarit, şalazyon, iritis, katarakt, trahom gibi birçok oküler hastalığını tanımaktaydı.
Mısır tıbbına ait diğer bir veri ise M.Ö. 1300'lü yıllara ait Brugsch Papirüsüdür.
4.2- İSKENDERİYE OKULU
M.Ö. 332 yılında kurulan İskenderiye şehri devrin en meşhur başkenti haline getirilmişti. Burada meydana getirilen en önemli eser ise müze ve buna bağlı olan kütüphane idi. Kurulması için saray civarında ve güzel bir yer seçildi. Müzede o devirde bilinen bütün ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği vardı.
Ayrıca botanik bahçesi ve bir rasathane bulunuyordu.
Otopsi yoluyla insan vücudunun incelenmesi için bir anatomi salonu açılmıştı.
Bu bilim sitesinde fizik, kimya, tıp, astronomi, matematik, felsefe, edebiyat ve fizyoloji bilgileri için evler yapılmıştı.
Müzenin en önemli bölümü kütüphanesiydi. Kütüphanenin müdürü, bulabileceği her yazılı eseri alma yetkisine sahipti. Mısır’a giren her kitabın buraya götürülmesi mecburiyeti vardı. Kitabın burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı ise kütüphanede kalırdı. Bir taraftan da yurt dışına gönderilen memurlar, başka ülkelerde buldukları kitapları satın alıp, getirirlerdi. Böylece, o zamana kadar birçok bilime ait dağınık halde ve kaybolmaya mahkûm durumda olan eserler emin bir yerde toplanmış oldu.
Antik Yunanların Mısır tıbbından pek çok şeyi kendi kültürlerine aktardığı kesindir. İskenderiye'de bir Yunan tıp okulunun açılması ile tıp bilimi en üst düzeyine ulaşmıştır. Hipokrat'ın bırakmış olduğu yazılı eserler ve kurduğu okul, insanlığın tıbbi bilgi birikiminin çekirdeğini oluşturur.
Yunanlılar ve Mısır Yahudilerinin oluşturduğu İskenderiye Okulunun zirvede olduğu dönemde; bir grup Esseni görüş ayrılığı nedeniyle İskenderiye’yi terk etmiştir.İskenderiye Okulundan aldıkları tıbbi bilgi ve tecrübelerini yeni okulları olan Kumran'a taşımışlardır.
Ebers Tıp Papirüsü - Mısır.
4.3- ARKEOLOJİK BULGULAR
Arkeolojik kazılarda Kumran’da metal tıp aletleri ve bol miktarda seramik kavanoz bulunmuştur.
Gazze yakınlarında bulunan kemik spatulalar göz hastalıklarının tedavisinde kullanıldığı tespit edilmiştir. Gadara kentinde tıbbi kaşık, cımbız ve spatula gibi tıbbi aletlerbulunmuştur.
Kazılarda Filistinin değişik yerlerinde diş tedavi araçları bulunmuşur.
Kumran'da bulunan balsam yağı olduğu, tıbbi amaç için kullanılıyordu. Bu kombine bir sanayi üretebiln balsam yağının eczacılıkta kullanıldığı düşünülüyor.15
Filistin'de bulunan tıbbi aletler Almanya-Bingen Müzesi
Filistin'de bulunan tıbbi aletler Almanya-Bingen Müzesi
4.4- KUMRAN YAZITLARI (TIP KONUSU)
Kumran yazıtlarının en önemlileri şüphesiz tıp ile ilgili olanlarıdır. Yazıtlar incelendiğinde Esseni toplumunun kadim tıp bilgisine sahip oldukları anlaşılmaktadır. Yazıtlarda; cüzzam, veba, cilt hastalıklarının tanımlandığı ve tedavisinin yapıldığı bilinmektedir. Bulaşıcı hastalıklara uyguladıkları karantina kuralları ve talimatları günümüze kadar ulaşmıştır.16
4.5- LUT GÖLÜNÜN ÖZELLİKLERİ
Büyük Rift Vadisi üzerinde bulunan Lut Gölü'nün, günümüzden 4 bin yıl önce çökerek oluştuğu bildirilmiştir.
Gölün jeolojik yapısı ilginç özellikler göstermektedir. Toroslardan başlayıp orta doğunun batısı boyunca uzanıp, Lut Gölü'nün bulunduğu alandan devam edip, Kızıl Deniz'den geçip Doğu Afrika’ya kadar uzanan dünyanın önemli tektonik çöküntüsü (Rift-Fay Hattı) içerisinde bulunur. Üçüncü zamanın ikinci yarısındaki tektonik hareketlerle oluşan derin çukurluğun içerisine çevrede bulunan suların (Şeria Nehri ve bazı küçük dereler) birikmesiyle oluşmuştur.
Bu dönemde bu coğrafya parçasında büyük tektonik olaylar sonucunda oluşmuştur.
Kırık hatları yeryüzünün zayıf yerleri olduğu için deprem, volkanizma ve kaplıcalar bu fay hatları boyunca uzanırlar.
!!! Dünyanın en uzun grabeni(çöküntü) Hatay’dan başlayarak güneye doğru Suriye, Lut Gölü, Kızıldeniz’den geçen Doğu Afrika’ya kadar uzanan çöküntü alanıdır.
Lut gölü % 30'dan fazla tuzluluk oranı ile dünyanın en tuzlu sularına sahip ikinci göldür. Yüzyıllardır şifalı olduğuna inanılan, dipten alınan çamuru ile insanların şifa aradığı Lut Gölü suyu ve dip çamuru; barındırdığı manganez, magnezyum klorür, sodyum, kalsiyum, potasyum, çinko, bromür, iyot, selenyum, sülfatlar ve karbonatlar gibi yüksek konsantrasyonlu 29 mineral içeren doğal bir tuzdur.
Lut Gölünde yüksek oranlarda mineral bulunduğundan, suda canlı yaşamı yoktur. Bu nedenle Ölü Deniz-Dead Sea olarak bilinir.
!!! Bu tuzlar cildin yumuşamasına, canlanmasına ve temizlenmesine yardımcı olur. Sedef hastalığının tedavisinde de kullanılmaktadır. Cilt hastalıkları tedavisinde kullanılan Lut Gölü'nün suyu, tuzu ve gölün dip çamuru günümüzde ilaç ve bakım ürünü hammaddesi olarak dünyaya ihraç edilmektedir.
Günümüzde; Lut Gölünü çevreleyen tesislerde sağlık turizmi sayesinde gölden yoğun bir şekilde yararlanılmaktadır.
Ölü Deniz çevresi, çeşitli nedenlerle sağlık araştırmaları ve potansiyel tedavi için mükemmel bir yer haline gelmiştir. Suyun mineral içeriği, atmosferdeki polen ve diğer alerjenlerin düşük olması, güneş radyasyonunun azaltılmış ultraviyole bileşeni ve daha yüksek atmosfer basıncının her birinin sağlığa olumlu etkileri vardır.
Ölü Deniz'de artan barometrik basınç olduğundan kısmi oksijen basıncı artıyor.
Dünyanın deniz seviyesi standart atmosfer basıncına göre, Lut Gölü % 5 daha fazla oksijen oranına sahiptir.
Lut Gölünde Kistik fibroz gibi solunum ile ilgili fonksiyon hastalıklarının tedavisinde başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
!!! Kistik Fibrozis özellikle, akciğerler, pankreas, karaciğer, bağırsaklar, sinüsler ve cinsel organların işlevini önemli derecede etkilemektedir.
Kistik Fibrozis, kısırlığa neden olabilmektedir.
Sedef, egzama ve vitiligo (alaca, beyaz leke) gibi cilt hastalıkları için “Lut Gölü - Ölü Deniz, yan etkileri olmayan ve uzun süreli iyileşme ile tek ciddi tedavi seçeneği sunar.
Günümüzde Lut Gölünde Uygulanan Tedavi Yöntemleri
Klimatoterapi : Sıcaklık, nem, güneş ışığı, barometrik basınç ve özel atmosferik bileşenler gibi yerel iklim özelliklerinden yararlanan tedavi.
Heliotherapy : Güneş radyasyonunun biyolojik etkilerinden yararlanan tedavi
Talasoterapi : Bol mineralli Ölü Deniz suyunda yıkanmayı sağlayan tedavi 17
Lut Gölünün Tıp Alanındaki Önemi: Kanıtlar
2015 yılı Haziran ayında Rusya’da, Pratik Tıp dergisinde “Dead Sea Çamuru İle Kısırlığı Olan Kadınlarda İntravajinal Peloid Tedavisinin Etkinliği“ isimli makale yayımlanmıştır. Makalede Lut Gölü çamurunun kısırlık tedavisinde çok başarılı sonuçlar verdiği, spontan gebeliği 4,5 kat arttığı bildirilmiştir.
Lut Gölü'nün suyunda, çamurunda ve tuzunda döllenme dönemi hormonu (estrous hormone)olduğu bildirmiştir.
Östrojenik maddelerin Lut Gölü suyunda bulunduğunu açıklamıştır.
Pek çok ilaç firmasının Lut Gölünün tuzu, suyu ve çamurunu hammadde olarak kullandığı onlarca patentli ilacı bulunmaktadır.
Bütün bu veriler Lut Gölünün mükemmel bir kadim tıp merkezi olduğunu kanıtlıyor.
4.6- ESSENİLER VE KAPLICA TEDAVİSİ
Lut Gölünde binlerce yıl öncesinden beri irili ufaklı 150 kaplıca bulduğu bildirilmiştir. Essenilerin kaplıcalarda çeşitli hastalıkları tedavi ettikleri bilinmektedir.
Antik kaplıca haritası, İsrail
İbrahim, Zekeriya ve Meryem Kıssası ile Lut Gölü-Filistin Bağlantısı
Maide 110, Al-i İmran 35-49. ayetler ile Meryem 4-22. ayetler arasındaki Zekeriya ve Meryem kıssasında; ayrıca, Zariyat 29. ayette İbrahim kıssasında “Tıp, Biyoloji ve Eczacılık” konularının öne çıkması dikkat çekicidir.
Yaşlı erkeğin ve kısır kadının çocuk sahibi olacak duruma gelmeleri, kısırlık tedavisi,
Hermafroditlik/Erdişilik (bir tür cinsel gelişim kusuru) konusu,
Abraş, cüzzam, sedef ve cilt hastalıklarıtedavisi,
Körlük tedavisi; (anadan doğma körlük tedavisi dahil),
İlaç yapımı; [Aerosol (Baharatların yakılması metodu elde edilen tütsü-buhur ile koruyucu hekimlik),
Esansiyel yağların tıp alanında kullanılması (damıtma metodu)
Zariyat 29. ayette İbrahim peygamberin kısır olduğu bildirilir. Hud suresinde 71-73. ayetlerde ise; İbrahim peygambere, ileri yaşta olduğu bir dönemde peş peşe İshak ve ardından Yakub müjdelenmiştir. Burada da yaşlı bir insanın çocuk sahibi olacak şekilde tedavi olması konusuna dikkat çekiliyor.
Lut Gölü'nün suyunda, çamurunda ve tuzunda döllenme dönemi hormonunun (estrous hormone) bulunması, Lut Gölü çamurunungünümüzde çeşitli jinekoloji hastalıklarında ilaç hammaddesi olarak kullanılması, gölde bulunan kaplıcalarda erken yaşlılık ve genel halsizlik tedavisi ve Hirudoterapi yönteminin binlerce yıldır uygulanması, bütün bu veriler Lut Gölünde kadim tıp merkez olduğunu göstermektedir. Bu sağlık merkezinde binlerce yıldır kısırlık tedavisinin yapıldığı bilinmektedir.
Asırlar boyunca tıbbın ileri olduğu Mısır-Filistin bölgesinde, Zekeriya peygamberin tedavi olduğu gibi, çocuk sahibi olmak için İbrahim peygamberin de tedavi olduğu anlaşılmaktadır.
İbrahim peygamberin, Lut peygamber zamanında Lut Gölü çevresinde bir süre yaşadığı Kur’an tarafından bildirilmektedir.
5- KUMRAN'DA İLAÇ YAPIMI - ECZACILIK:
5.1- DESTİLASYON (DAMITMA) YÖNTEMİ:
5.1. a- Balsam Yağı
Kumran’da bulunan balsam yağının tıp alanında kullanıldığı bildirilmiştir.23
Esseniler; saf esansiyal yağ üretiminde doğadaki bitkileri damıtma yöntemiyle elde ediyordu. Tarihte Essenilerin damıtma başarılarından dolayı; günümüzde bazı damıtma teknolojilerine "Essenes Distillation Tecnologies" ismini vermeliri dikkat çekicidir.24.
5.1. b- Sedir Yağı
Sedir ağacının damıtılmasından elde edilen uçucu yağ; dezenfektan olarak ve diğer tıbbi amaçlar için ilk olarak Mısırlılar ve Sümerler tarafından 5000 yıl önce kullanılmıştır. İsrailoğulları tarafından asırlardan beri Cüzzam hastalığının tedavisinde ve dezenfektan olarak kullanılmıştır. Süleyman peygamber zamanında da Sedir yağı üretildiği bilinmektedir.25.
5.2- TÜTSÜ – BUHUR (AEROSOL)
Tütsünün asırlardan beri, tıp alanında da kullanıldığı artık bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Hastalık yapan etmenleri taşımaları ve yaymaları nedeniyle sineklerleve diğer haşerelerle mücadele önem arz etmektedir.
Koruyucu hekimlik açısından çeşitli sinek, sivrisinek ve haşerelerin ortamdan uzaklaştırılması hastalıklardan korunmada bugün de önemini korumaktadır. İsa peygamber zamanında hem destile ilaçlar hem de tütsü (aerosol) tıp alanında kullanıldığı anlaşılmıştır. (Maide 110).
Trahom
Tehlikeli bir göz hastalığı. Trahom hastalığını meydana getiren mikrop göz konjonktivasında trahom hastalığı meydana getirir. Hastalık sineklerle bulaştığı için trahomlu hastaların dokunduğu yerlere yaklaşmakla da bulaşabilir, özellikle uzak doğunun ve Akdeniz ülkelerinin sıcak ve kuru iklimine sahip, ekonomik bakımdan yoksul bölgelerinde hala endemik olarak rastlanan bir hastalıktır. Temizliğe dikkat edildiği sinek ve tozlardan korunulduğu taktirde. Trahom hastalığı tehlikeli bir hastalık olmaktan çıkar.
Tütsü, Aerosol İle Tedavi
Kumran’daki baharat silosunda tedavi ve koruyucu hekimlikte kullanılan 272 kg baharat bulunmuştur.26-27
Yahudi ve Hristiyanlar, asırlar boyu baharatları; yakmak suretiyle elde edilen tütsü ile bazı hastalıkları tedavi etmişlerdir. Bu durum hem yahuda ve hristiyan kültüründe bulunmakta hem de tarihi bir olgu olarak bilinmektedir.
Essenilerin sahip oldukları tıp bilgileri sayesinde, Kumran'da bulunan baharatlardan ilaç yaptıkları ve bunları tedavide kullandıkları anlaşılmaktadır. Bu baharatların karışım yüzde oranlarını, gramajlarını ve çeşitli bitkilerden esansiyel yağ elde etme metodunu (destilasyon) bilmelerinin yanında tedavide kullanılacak ilacın dozunu ve süresini bilmeleri de takdire şayandır. Günümüzde de bitki ve baharatların tedavideki yeri yeniden önem kazanmıştır.
6- ESKİ MISIR VE FİLİSTİNDE UYGULANAN BAZI TEDAVİ YÖNTEMLERİ.
6.1- SÜLÜK TEDAVİSİ (Hirudoterapi)
Hirudoterapi tıbbi sülüklerle (Hirudo Medicinalis) yapılan tedavi yöntemi olarak antik çağlardan beri kullanılmıştır.
Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar M.Ö. 15. yüzyılda yaşamış Babil'li hekimlere kadar gitmekle beraber, Mezopotamya'da bulunan, tahmini 4.000 yıl öncesine ait heykelde sülük tedavisinin uygulandığı biliniyor.28
Tıbbi Sülüklerin Kullanım Alanları
Hiper tansiyon, kalp damarlarındaki tıkanıklıklar ve diğer bazı kardiyovasküler hastalıklarda, atardamar ve toplardamar tıkanıklıkları başta olmak üzere birçok dolaşım sistemi hastalığında, varis, derin ven trombozu ve periferik arter tıkanıklıkları gibi damarsal sorunlarda, epilepsi çeşitlerinde, yumuşak doku romatizmalarında, felç, kısmi felç, iktidarsızlık, cinsel güç arttırıcı etki (afrodizyak), üreme organı rahatsızlıkları ve kısırlık, sedef, egzama ve dolama gibi cilt hastalıklarında, kornea iltihabı, retina tabakası iltihabı, gözde oluşan hematom, retina altında oluşan kanamalarda glokom(göz tansiyonu), katarakt gibi göz hastalıklarında ve buna bağlı görme kayıplarında, retinal arter tıkanıklığı gibi tedavisi neredeyse imkansız göz hastalıklarında başarıyla kullanılmaktadır.29
7- İSA PEYGAMBERİN HEKİMLİĞİ
Buraya kadar tıp ile ilgili verileri özetleyecek olursak;
Antik Filistin bölgesindeki; Gazze, Kumran, Masada, Gadara gibi yerleşim yerlerinde yapılan arkeolojik kazılarda; diş tedavi aletleri, göz tedavisinde kullanılan kemik spatulalar, cımbız, kaşık gibi cerrahi aletlerinyanında, çömlek şişelerde bulunan yara iyileştirici özelliği de olan balsam yağıkalıntılarının bulunması, bölgede tıp ilminin ileri düzeyde olduğunu gösteriyor.
Filistin'de yapılan arkeolojik kazılarda çıkarılan cerrahi aletler Almanya'daki Bingen müzesinde sergilenmektedir.17 Bu cerahi aletler, Essenilerin ileri tıbbi becerilerini adeta sergilemektedir.
İki bin yıllık Kumran yazıtlarında her türlü yara tedavisi, veba ve cüzzam hastalığının teşhis edilmesi, tedavi ve karantina kurallarının düzenlenmiş olması, burasının ileri düzeyde sağlık merkezi olduğunu göstermektedir.
Asırlardır cilt hastalıklarında şifa kaynağı olarak görülen Lut Gölü'nün sedef hastalığıgibi bazı cilt hastalıklarının tedavisindeki yeri, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
Essenilerin kısırlık tedavilerini kadimden beri uygulandığı bilgilerini, Lut Gölü'nün suyunda, çamurunda ve tuzunda döllenme dönemi hormonu (estrous hormone) olduğu, Ölü Deniz’in suyunda Östrojenik maddelerin bulunması kanıtlar niteliktedir.
Pek çok ilaç firmasının Lut Gölünün tuzu, suyu ve çamurunu hammadde olarak kullandığı onlarca patentli ilacı bulunmaktadır.
Esseni hekimlerinin cilt hastalıkları tedavi talimatları Kumran Yazıtları ile günümüze kadar ulaşmıştır.
Esseni kelimesi; “İyi Eden” -ruhun ve bedenin iyi edilmesi- anlamına gelir. Topluluk, Yunanca'da “Terapistler” ve “Tanrı’nın Doktorları” olarak anılmaktadır.
Lut Gölünde 150 kadar irili ufaklı kaplıca kaynağı bulunmaktadır. Essenilerin kaplıca tedavisini bildikleri ve uyguladıkları tarihi kayıtlardan da anlaşılmaktadır.
Kumran'da yapılan arkeolojik çalışmalarda; silolarda tedavi amaçlı kullanılan baharatın bulunması, damıtma yoluyla çeşitli bitkilerden ilaçların üretilmesi dikkat çekmektedir.
🌿Sonuç:
Bütün bu bilgiler dikkate alındığında; Meryem oğlu İsa'nın çocukluğundan beri yıllarca Kumran'da yaşadığı da göz öününe alındığında, İsa peygamberin; tıp, eczacılık ve gıda mühendisliği dalında uzmanlaştığı anlaşılıyor.
Meryem oğlu İsa'nın Kumran'da; tıp, ilaç yapımı-eczacılık, gıda üretimi ile gıdaların uzun süre korunması konusunda eğitim aldıktan sonra, maddi ve manevi çöküntü içinde olan kavminin kurtuluşu için görevlendirildiğini Al-i İmran 49. ayeti ve Maide 110. ayetlerinden anlıyoruz. Hem hekim olarak hastaları tedavi etmiş; hem sağlıklı ve uzun sure dayanacak gıdaların üretimi konusunda toplumunu bilgilendirerek sefaletten kurtarılmasını sağlamış, hem de manen adeta ölmüş olan kavmini elçilik görevi ile Allah'ın izniyle canlandırmıştır.
Kur’an’ın; tarihi, arkeoloji ve bilimsel verileri ile uyumlu olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Cenabı Hakk’ın gönderdiği ayetler biz insanları aydınlatsın.
Ayetler:
Al-i İmran 45-48. Hani bir zaman haberci âyetler: “Ey Meryem! Allah seni, Kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor. Onun adı, Meryem oğlu Îsâ Mesih’tir. Dünya ve âhirette saygındır. Ve O, yaklaştırılanlardan ve sâlihlerdendir. Yüksek mevkide bulunarak ve yetişkin biri olarak insanlarla konuşacaktır da. 48.Ve Allah, O’na kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri ve Tevrât ile İncîl’i öğretecek.
Al-i İmran 49-51. Ve o’nu İsrâîloğulları’na; ‘Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir alâmet /gösterge getirdim/ gösterge ile geldim; şüphesiz ben, sizin için, çamurdan; kilden; seramikten kuş şekli gibi bir şey; “buhurdan (tütsülük)” tasarlarım. Sonra onun içine üflerim; aerosol oluştururum da Allah’ın izniyle hastalık yapan şeyler kuş oluverir/uçar gider. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, sosyal ölüleri Allah’ın izniyle diriltirim. Yiyeceklerinizi ve evlerinizde zahire yapacaklarınızı; biriktirip sonra yiyeceklerinizi size haber veririm. -Eğer inananlarsanız bunda sizin için kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır.- Tevrât’tan sadece İncîl’de yer alanları doğrulayıcıyım. Size yasaklanmış olanların bir kısmını serbest edeceğim. Rabbinizden bir alâmet/gösterge de getirdim size. Artık Allah’ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Şüphesiz Allah, benim Rabbimdir ve sizin Rabbinizdir. Onun için O’na kulluk edin! İşte bu, doğru yoldur’ diye bir elçi yapacak” demişlerdi.
Mâide 110. Hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu Îsâ! Senin üzerinde ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla! Hani Ben, seni Allah’ın vahyi ile güçlendirmiştim. Yüksek mevkide olan biri olarak ve yetişkin biri olarak insanlara konuşuyordun. Hani sana Kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri, Tevrât’ı ve İncîl’i öğretmiştim.
Hani Benim iznimle/ bilgimle çamurdan; kilden (seramikten) kuş şekli gibi bir şey (Buhurdan) yapıyordun. Sonra da onun içine üflüyordun; aerosol oluşturuyordun, onlar da (hastalık yayan; aşılayan haşereler) Benim iznimle kuş oluveriyordu/çabucak gidiyorlardı. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle/ bilgimle iyileştiriyordun. Yine Benim iznimle/ bilgimle sosyal ölüleri çıkarıyordun/ canlandırıyordun. Ve hani İsrâîloğulları’na apaçık kanıtlarla gelip de onlardan Allah’ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayanların: “Bu, ancak apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni onlardan korumuştum.
Kusursuzluk ancak alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
Hakan KAYILI
06 Nisan 2012
Dipnotlar
1 - Hz. İsa Döneminde Bir Münzevi Cemaat: Esseniler (11, 30 ve 31 nolu not), İsmail TAŞPINAR Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi.
2- İslam ve Yahudi Mezhepleri, Doç Dr. Yaşar KUTLUAY
Cemaatin kuralları oldukça katıdır. Kuralların ihlalleri söz konusu olduğunda suçun derecesine bağlı olarak; kesin ihraçtan başlayan, bir ya da iki yıllık uzaklaştırmalar uygulanır. Ceza alan kişiler cemaat üyeleri tarafından da dışlanır.
Zenginleri aşağı görürler, mezhebe giren kişi bütün servetini diğerleri ile eşit şekilde paylaşır. Hepsi bir şehirde değildir, her yerde bir kaçı birleşip hemen bir koloni meydana getirirler. Seyahate çıktıklarında yanlarına hiçbir şey almazlar. Her şehirde teşkilatın bir görevlisi bilhassa misafirlerin giyim ve diğer ihtiyaçlarını karşılamakla sorumludur. Elbise ve ayakkabı giyilmeyecek kadar eskimeden çıkarıp atmazlar. Aralarında asla alış veriş yapmazlar, ihtiyacı olan bulunandan istediği kadar alabilir.
Gecenin üçte birini Kitab'ı okumak, Yasa'yı çalışmak ve dua etmek için bir araya gelirlerdi.
Cumartesi gününü tamamen tatil sayar o günü tefekkür ve Tevrat’ı mütalaa ederek geçirirlerdi.
Güneş doğmadan dünyevi kelam etmeyip, sanki güneşin doğması için yalvarıyor muşcasına kadim dualar okurlar. Bu duadan sonra herkes kendi işinin başına döner, ara vermeden, yaklaşık sabahın 11'ine kadar çalışırlar, beli bağlı beyaz keten elbiseleriçinde, aynı yerde tekrar toplanırlar, o halde iken soğuk su ile yıkanırlar. Bu temizlenmeden sonra, yalnız kendi inançlarından olanlara özel bir binaya girerler.
Yemek zamanı fırıncı herkese bir somun dağıtır, herkes bir çanak yiyecek alır. Yemekten önce birisi dua okur, duadan önce yemeği yemek yasaktır, yemeği de bir dua takip eder, başta ve sonda, hayat veren Allah'a şükredilir. Yemekten sonra, biraz dinlenip sonra akşama kadar yeniden çalışmaya girişirler. Akşam yemeği de aynı şekilde olur, varsa misafirler de sofraya alınır, konuşmalarda sıraya uyulur.
Faziletleri : ''Kendilerini bağladıkları iki şey vardır: Yardım ve şefkat, Yardıma muhtaç herkesin yardımına koşmak isterler. Cemaatte kardeşlik esastır. Kızgınlık ve öfkelerine hakim olurlar, yemin etmekten sakınırlar. Kendisine inanılmayan kimselerin Allah'ı şahit göstermesini çirkin gördüklerinden yemin etmeyi, yalan söylemekten kötü sayarlar. Beden ve ruh münasebetlerinden bahseden eski kitaplara üstün bir ilgi gösterirler. Buralardan, hastalıklardan korunmayı, tedavi yollarını ve taşların şifalarını öğrenirler.''
Mezhebe Giriş : ''Mezhebe girmek isteyenler derhal kabul edilmezler. Aday bir yıl bekler. Aynı tarzda hayat yaşaması teklifinde bulunurlar. Kendisine bir balta, peştamal ve bir beyaz elbise verilir. Bu süre içinde yeterliliğini ispat eden aday, biraz daha kendilerine yaklaştırılır, temizlik yıkanmasına iştirak ettirilir, fakat henüz tamamen kabul edilmiş değildir. Yeterliliğini ispattan sonra iki yıl kontrol altında tutulur, eğer bunda iyi not almışsa cemaate girer.''
Kurtarıcı (Messianic) Kural daha düzensizdir. Buna göre cemaate katılım, eğitimle geçen çocukluk ve gençlik yıllarının doruk noktasıdır. Çocuk on yaşına basmadan seneler önce Kutsal Kitap ve “Antlaşmanın İlkeleri”ni öğrenmeye başlar; yasa maddeleriyle ilgili öğrenim bundan sonraki on sene boyunca devam ederdi.
Kişi ancak yirmi yaşınageldiğinde cemaate katılmaya hazır olurdu:2-3
And : Mezhebe kabul edilen kimse, müşterek yemeğe el sürmeden, kardeşleri huzurunda dini and içer. Önce Allah'a karşı sadakatle hizmet edeceğine, sonra insanlara karşı adaleti gözeteceğine, hiç kimseye ne kendi arzusu ve ne de başkasının emri ile fenalık etmeyeceğine, kötülükten nefret edip hep beraber adalet için mücadele edeceğine yemin eder.
Herkese daima doğru davranacağına, Allah rızası olmaksızın, sırf iktidar uğruna kimse ile mücadele etmeyeceğine, ödevinde uygunsuzluk yapmayacağına, giyiminde ihtişam ve gösterişe kaçmayacağına yemin eder. Daima gerçeği sevip yalancıları reddedeceğine, ellerini hırsızlıktan, ruhunu kötü kazançlardan uzak tutacağına, mezhep mensuplarından hiç bir şey gizlemeyip, ölüm, tehdit ve baskı da olsa dışarıdakilere hiçbir şey açıklamayacağına yemin eder.
Kehanetleri : Aralarında bazıları kendilerini kutsal kitapları, peygamberlerin sözlerini incelemeye vermişlerdir. Bunlar gelecek hakkında bazı kehanetlerde bulunur ve nadiren yanılırlar.
Evlilik Nizamı : Esseniler evlenmeyi hor görürler, fakat yetiştirmek için başkalarının çocukları ile ilgilenirler, onları kendilerine akraba sayarlar, bu çocukları kendi adetleri üzere yetiştirmek isterler. Yirmi yaşından sonra üyeler hemen evlenirlerdi.
Kadınları üç ay süresince gözlem altında tutarlar, üç defa aybaşı halinden kurtulduklarını ve böylece çocuk yapmaya muktedir olduklarını görüp sonra evlenirler. Kadınlar hamile kaldıklarında cinsi temasta bulunmazlar, böylece zevk için değil, çocuk doğması zorunluluğu sebebi ile evlendiklerini göstermiş olurlar.
Kumran Yazıtlarındaki “Cemaat Tüzüğü”nde kadın ve çocuk terbiyesi ile ilgili kurallar anlatılır. Kilise tarafından bekar olduğu iddia edilen İsa, evlilik hakkında Matta İncili’nde şöyle demiştir;
”İsa şu karşılığı verdi: “Kutsal yazıları okumadınız mı? Yaradan başlangıçtan İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı ve şöyle dedi: “Bu nedenle adam annesini ve babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.” (Matta 19:4-5)
Mesih inancı önemli bir yer tutmaktadır. Tesniye'de (Yasa'nın Tekrarı 18:18) geçen ''Onlar için kardeşleri arasında senin gibi bir peygamber çıkaracağım, sözlerimi onun ağzına koyacağım ve ona emredeceğim, her şeyi onlara söyleyecek.'' emrinden hareketle bu konu üzerinde çok dururlar. İfadelerinden Mesih'i her an bekler gibi bir durumları vardır.
Esseniler, Yahudi halkına benzer bir biçimde iki gruba ayrılırlardı; Cemaat ve Kahinler. Kahinler en üst seviyede yer alırlardı. Cemaat kendi aralarında on iki kabileye bölünmüş ve iki ana gruba ayrılmıştı: ‘Bekar Kardeşlik’ ya da ‘Mutlak Kutsallığın Adamları’ ve diğeri ‘Cemaat Kurulu’ ya da ‘Yasa’nın Adamları’. Bekar Kardeşlik grubu toprakla uğraşır, çanak çömlek yapar, hayvan postu işler ve Kutsal Kitabı çoğaltırlardı. Bu konuda Esseniler o kadar titizdiler ki; çoğalttıkları metinlerin ilk önce harflerini sayıyorlardı. Kopya edip çoğalttıkları metinlerde bir harf bile eksik ya da fazla sayıda çıksa bu kopyaları yok edip tekrar yazıyorlardı.
3- Dört İncil Farklılıkları ve Çelişkileri Prof. Dr. Şaban KUZGUN (Hz. İsa'nın hayatı, 223. sayfa)
4- Kumran Yazıtlarında geçen bir ilahi Kumran'ın konumunu tarif etmektedir.
Şükran İlahileri 18. ilahi
“Ölü Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES (290. sayfa)
Şükürler olsun Sana, ey Rab,
beni çorak bir toprakta,
çağlayanlar pınarının yanına koydun,
bir çölde,
sulak bir bahçenin yanında.
Çünkü bir fidanlık kurdun
selvi, çam, ve sedirden, kendi görkemin adına,
gizli bir pınarın yanına hayat ağaçları,
diğer ağaçlardan sularla gizlenen
ve onlar filiz verirler daimi Bitki için
ve daimi pınarla birleşmesi için.
5- Rabbin Hizmetine Adanan Çocuklar
Kurtarıcı (Messianic) Kural - IQSa
“Ölü Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES (178. sayfa)
Gençliğinden itibaren ona Meditasyon Kitabı'nı öğretecekler ve yaşına göre Anlaşma'nın İlkeleri'ni anlatacaklar. O, on sene boyunca kurallara göre eğitilecek ...
O, yirmi yaşına geldiğinde, kendi ailesi içindeki sorumluluklarını üstlenecek ve kutsal birliğe katılacak. İyiyle kötü arasındaki ayırımı öğreneceği yirmi yaşına gelinceye kadar bir kadınla cinsel ilişki kurmayacak. Ancak yirmi yaşından sonra, yargılamalarda tanık olarak kabul edilecek ve duruşmalarda yardımcı olacak.
Kişi, yirmi beş yaşına geldiğinde, kutsal birlik kuruluşları(memurları) arasında yer alabilecek ve birliğe hizmet sunabilecek.
Otuz yaşına basan kişi, davalara ve yargılamalara katılabilecek; Binler, Yüzler, Elliler ve Onlar birliklerinin başkanları arasına girebilecek; Harun Oğulları'nın, Kâhinlerin, otoritesi altında onların ailesine katılabilecek. Birlik içinde aile reisi seçilmiş her üye, kavrayış gücüne göre görevini en iyi biçimde yerine getirmeye çalışacak ve izlediği yolun mükemmelliği uyarınca durumunu güçlendirmeye çalışacak.
Seneler içinde yeteneğini kanıtlayan kişi, sahip olduğu güce göre, birliğe hizmet etmek için görevlendirilecek.
6- Şükran İlahileri - 17. İlahi
“Ölü Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES (295. sayfa)
ve yavrusunu seven bir kadın gibi onlarla sevinirsin;
kucağında bir çocuğu büyüten manevi bir baba gibi,
bütün yarattıklarınla ilgilenirsin.
7- Muhammed ESED'in Kur'an Mesajı eserinin 99. sayfasındaki 42. numaralı açıklaması
Havâriyyûn (tekili: havârî) Kur’an'da Hz. İsa'nın bağlıları için kullanılan bir unvandır.
Bu terime (“beyazlık” anlamına gelen havar'dan türetilmiştir) birçok müfessir tarafından, “yıkayarak elbisesini beyazlatan kişi”den (çünkü, rivayete göre, Hz. İsa'nın müritlerinden bazısının işi buydu) “beyaz elbiseler giyen kişi”ye veya “kalbi beyaz (yani, temiz) olan kişi”ye (karş. Taberî, Râzî, İbni Kesîr) kadar değişen birçok anlam verilmiştir.
Ancak kuvvetle muhtemeldir ki havârî terimi, Hz. İsa zamanında ve belki o'nun da mensubu bulunduğu Filistin'de yaşayan dinî bir Yahudi grubu olan Essene Kardeşliği'ne mensubiyeti göstermek için kullanılmıştır ve son zamanlarda keşfedilen Ölü Deniz Kitabeleri'nin sağladığı deliller de bu görüşü desteklemektedir.
Esseniler, ahlakî safiyet sahibi olma ve fedakarca davranma gereğini vurgulamaları ile temayüz etmişlerdi ve inançlarının zahirî bir işareti olarak daima beyaz elbiseler giyerlerdi. Bu, onlara neden bu adın verildiğini tatmin edici şekilde açıklamaktadır. Hz. Peygamber'in, bir defasında, “Her peygamberin havârîleri vardır” (Buhârî ve Müslim) demiş olduğu gerçeği, yukarıdaki görüş ile çelişmez. Çünkü o, bu terimi mecazî anlamda, Hz. İsa'nın “Allah yolundaki yardımcıları”nı kastederek kullanmıştır.
8- Hareke ve noktalama işlemi üç aşamada gerçekleşmiştir.
a- Kelime sonlarına nokta şeklinde hareke konulması.
b- Birbirine benzeyen harfleri ayırt etmek için harflerin noktalanması.
c- Bugünkü şekilde harekelerin konulması.
Noktalama ve hareke işaretlerini dikkate almadan farklı okuyanların da olduğu bir gerçektir.
Örneğin, Bakara 102 ayetindeki “melekeyni (iki melek)” ifadesi, İbn Abbas, Hasan-ı Basrî, Ebü`l-Esved ve Dahhâk tarafından “melikeyni (iki kral)” diye okunmuştur.
10- İsmail TAŞPINAR Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi.
Hz. İsa Döneminde Bir Münzevi Cemaat: Esseniler (30 ve 31 nolu not)
Essenes: An Ascetical Community During the Time of Jesus
11- Antik İsrail Mutfağı
DEPOLAMA VE HAZIRLIK
Üretilen sıvı ve katı gıdaları bir sonraki hasat zamanına yetecek kadar yiyecek saklamak, hayatta kalmak için, depolanması bilhassa önem kazandı. Tahılları; nemden ve haşerelerden korumak için yeraltı tahıl ambarlarına dökülerek depolanmıştır. Aileler evlerinde büyük seramik kavanozlarda; tahıl, şarap(üzüm şırası) ve yağ(zeytin yağı) saklanıyordu. İyi korundukları zaman, buğday, arpa, baklagiller ve somun (ya da kabuklu yemiş) uzun süre muhafaza edilebiliyordu.Yağmur sularını doğal kaynaklardan avlularında ek sarnıçlarda toplanmıştır.
Fermantasyon (mayalanma) sirke, zeytin yağı çıkarma ve gıdaları kurutma ile saklanabilir ürünlere dönüştürecek tüm yolları biliyorlardı.Hayvanlar için bitki besleyerek, onları ete ve süte dönüştürme imkanına sahip oldular. Bu "toynak depolama" anlamına gelmektedir.
PEKMEZ
Üzüm İncil'de anılan yedi çeşitten biridir. Şarap üretimi için kullanıldığı gibi, taze ve kurutulmuş olarak kullanılmıştır. Üzümlerin daha sonra uzun bir süre saklanabilmesi için güneşte kurutuldu.
Üzüm de koyu, bal gibi sıvı, bir tatlandırıcı olarak kullanılan bal denilen üzüm pekmezi üretmek için kullanılmıştır. Üzüm pekmezi, fıçılar içinde ayakla çiğnenir, süzülür. Üzüm şırasının su içeriğinin buharlaşması için kaynatılır. Dinlendirilerek, fermantasyona bırakılır.
... o, harman yerindeki hasadın her 'homer'ından (hacim ölçüsü: 220 litre) onda bir oranında pay alır; bu pay, bir ephah ya da batha (22 litre) denk düşer. Ephah ve bath, eşittir. Her bir Homer, tahılın bir 'ephah'ının altıda biri ve bir bath meyvenin onda biri. Kimse yüz kuzudan birini (Hezekiel 45:15, iki yüz kuzudan birini) sunup da kendini ayırmasın. Kahinler gelip de ilk ürünü kutsamadan önce, kimse hasat yerindeki ya da bahçedeki yemişi yemeyecek ... bir adama ait bir ev ... bunu satabilir ve ... ve suçsuzdur ... Kimse kutsal yemeğine ... getirmesin. Kimse ulusların tapındığı altından, gümüşten, bakırdan, kalaydan ya da kurşundan putları kutsal yemeğin yanına yaklaştırmayacak; ancak ateşten yeni çıkarılmış metal yemeğe yakınlaştırılabilir Kimse iş için kullanılan deri, giysi ya da tekneyi taşımayacak. Bu eşyalara insan cesedi dokunduğunda da aynı kural geçerli olacak; ancak yasa uyarınca kutsal suyla temizlenen ceset kirli sayılmayacak. Günahkarlık çağı boyunca temiz kişiler, ölüleri saf suyla temizleyecekler. Birliğe katılma yaşına gelmemiş erkekler ...
A KURALLAR 4Q285, 8. böl.
İsrail Oğulları'na şöyle yanıt verecek: En Yüce Tanrı'nın adına, kutsanacaksınız ... O'nun kutsal adı sonsuza dek kutsanacak. O'nun kutsal melekleri kutsanacak. En yüce Tanrı, sizi kutsayacak. Yüzünü sizden yana çevirecek ve cennetteki hazinesini sizin için açarak, toprağınıza kutsama, çiy, yağmur, erken yağmur ve geç yağmur yağdıracak ki bolca mısırınız, şarabınız ve yağınız olsun. Toprakta sizin için meyveler yetişecek. Onları yiyecek ve besleneceksiniz. Toprağınız verimli olacak; topladığınız ürünlerde küf ya da mantar bulunmayacak. Birliğinizde hiçbir çocuk ölmeyecek ve kimse zor duruma düşmeyecek. Yabani hayvanlar topraklarınızdan çıkacak ve veba hastalığı görülmeyecek. Tanrı sizinledir. O'nun kutsal melekleri birliğinizdedir. O'nun kutsal adı sizin üstünüzedir. ... aranızda ...
A KURALLAR IIQ14
İsrail'in Tanrısı adına onları kutsayacak. İsrail Oğulları'na ... şöyle yanıtlayacak: Sonsuza dek kutsanacaksınız ve O'nun ... kutsanacak ... ve kutsal Melekleri kutsanacak. En yüce Tanrı, sizi kutsayacak. Yüzünü sizden yana çevirecek ve cennetteki hazinesini sizin için açarak, toprağınıza kutsama, çiy, yağmur, erken yağmur ve geç yağmur yağdıracak ki bolca mısırınız, şarabınız ve yağınız olsun. Toprakta sizin için meyveler yetişecek. Onları yiyecek ve besleneceksiniz.
Toprağınız verimli olacak; topladığınız ürünlerde küf ya da mantar bulunmayacak.Birliğinizde ne bir çocuk ölecek ne de biri zor duruma düşecek ve yabani hayvanlar topraklarınızdan çıkacak. Toprağınızdan kılıç geçmeyecek. Tanrı sizinledir. O'nun kutsal melekleri birliğinizdedir. O'nun kutsal adı sizin üstünüzedir.
A KURALLAR 4QTohorot (Saflık) A 4Q274 3 i-ii
I ... Tanrı, onun gözlerini açar ve o, okur ... bütün yasalarını ... çünkü ... yiyen adam ... meyvenin suyu sızmamışsa bu meyveyi yiyebilir; ancak ezilen ve bu nedenle suyu sızan ya da kirli bir kişinin dokunduğu meyve yenmez. Ayrıca bütün yeşillikler ... ve olgunlaşmış salatalık ... Her kim ki ...
II ... mühürlü tekneler ... temiz adam açısından kirlidir. Üzerinde çiy damlası bulunmayan her yeşillik yenilebilir. Eğer bu sebze yenilmemişse suya koyun. Eğer bir adam bunu yere koyarsa ve yağmur yağdığı zaman su seviyesi bu yemişe kadar yükselirse ve kirli bir adam buna dokunursa, bu kişi kirinden arınmadığı sürece bu sebzeyi yemeyecek ... Topraktan yapılmış tekne ... onun içinde olan sıvı ...
A. KURALLAR 4Q Hasat Toplama (4Q284a)
... sepet ... Kimse bunları toplamasın ... Cemaat'in sıvılarına dokunamaz; çünkü incir ve narlar sulanmışsa ya da bunlar cemaat üyesi olmayan biri tarafından toplanmışsa, koyuldukları sepetle beraber kirlenirler. Zeytinler, zeytin sıkacağında ezilinceye dek, bunların temiz kalmasına dikkat edilecek. ... saflık ...
* … Burada 'yeni şarap'la kastedilen şey açık değildir; ancak -Tapınak Parşömeni dışında- bütün parşömenlerde, İbranice şarap sözcüğüne karşılık gelen -tiros ve yayin- kelimelerinden ikincisi, olumsuz anlamda kullanılır. Muhtemelen, Essenilerin içtiği 'şarap' mayalanmamış üzüm suyuydu. ...
Kumran da kazılarda günlük yaşamlarında sakinleri tarafından kullanılan çok sayıda seramik kaplar bulunmuştur. Seramik kaplar; değerli sıvıların depolanması, yiyecek ve içeceklerin muhafazası için kullanılmıştır.Pişirme kapları, mutfak aletleri ve küçük kaplar bulunmuştur.
http://www.biblediscovered.com/tag/qumran/
(26.11.2009 tarihli erişim)
14- Kumran'da Gıda Muhafazası
Archaeological İnterpretation and Debates, 175. sayfa
Üzüm, Üzüm suyu
Topluluğun şarap (şıra/üzüm suyu) sıktığının en önemli kanıtı üzüm sıkmakta kullanılan aracın varlığıdır. Site içinde üzüm sıkılan binada yetenekli üyeleri üzümleri sıkarak şarap ayini için temiz/saf gıda üretmişler. Ayrıca çanta şeklinde saklama küplerinin iç yüzeyleri morumsu-gri renkli lak ile emdirilmiştir(laklama/vernikleme). Bu küplerle karakteristik özelliği olarak uzun süre üzüm suyu saklanmıştır. Pis yemek konusunda duyarlı olduklarından pis birinin dokunduğu ya da nemlenen yiyecekleri yememişler.
Hurma ve Hurma Balı ve Şırası, 176. sayfa
Kumran'da belirgin bir şekilde kömürleşmiş hurma çekirdekleri bulundu. 1950 lerden beri yapılan kazılarda mağaralarda ve kazı alanları dahil her ikisinde kömürleşmiş hurmalar, üzüm sıkma yerinin bitişiğinde bulundu. Hurma balı (hurma pekmezi) ve hurma şırası sitenin geçmişinde üretildi.
15- Arkeolojİk Bulgular
a- Texte und Studien zum Antiken Judentum; Qumran and the Essenes, Lena CANSDALE
(Kumran ve Esseniler isimli kitabı, 88. sayfa)
Kumran'da yapılan kazıda birçok seramik kavanoz, yemekler ve lambalar, taş vazolar, ağır tezgahlar, tarak, metal tıp aletleri, silahlar ve giyim, dokuma gibi ev eşyaları bulunmuştur.(dip not 37: Benoit et al. Grottes de Murabba'at 31, 34)
b- Scripture and Other Artifacts Essays on the Bible and Archacology in Honor of Philip J. King, Michael D. Coogan, J. Cherly Exum;
319-325. sayfa
Cerrahi Aletler (319. sayfa)
Antik İsrail'de, son incelemelerde cerrahi aletler hakkında birkaç mükemmel çalışmalar bulunmaktadır.(Seybold ve Müller 1981; Wiseman 1986; Kudlien 1988; Brown 1990)
...
Mısır ve Yunan ve Roma arasında bağlantı İskenderiye ekolüdür. İbranice Kutsal Kitap (Tevrat, Ezra, Chronicles, 400 M.Ö.) düzenlendiğinde, Knidos (Datça) üzerinde uygulanan İstanköy'lü Hipokrat ile bağlantılı Yunan dünyasında tıp biliminde şaşırtıcı bir gelişme oldu. (Deichgraber 1983; Gourévitch 1984; Hillert 1990).
331 yılında İskenderiye kuruluşundan sonra, tıbbi kuruluş oraya transfer oldu ve ünlü Herophilus ile bağlantı kurdu. Böylece, Antik Mısır Yunan tıbbı etkileşim gerçekleşti.(Saunders 1963) Greko-Romen Mısır cerrahi aletlerin varlığından söz edilebilir (Marganne-Mélard 1987) Pliny the Elder (Natural History 29.12)
Tarihçi Cassius Hemina, Mora yarımadasındaki Agatharchus'un, M.Ö. 219 yılında Roma'da yaptığı tıbbi uygulamalar nedeniyle transfer edilen ilk doktor olduğundan bahseder. (André 1987:16)
...
Filistin'de Medikal Malzemeler Bulundu (321 ve 325. sayfa)
Her iki doktor ve yorumcu tarafından tıbbi şifa uygulamada gösterilen yoğun ilgiye rağmen, arkeologlar Filistin tıbbi hakkında sadece birkaç örnek göstermek mümkün olmuştur.
Keşiflere Eriha'da M.Ö 8. yüzyıla ait (Harrison 1962) Lachish ve trephined kafataslarına uygulanan kesi örnek olarak verilebilir. Bu kesi (trephination) operasyonlarından ne Mısır tıp literatüründe, (Pahl 1985) ne Kom Ombo,(Stettler 1982) ne de İncil'de bahsedilmez
Bu arkeolojik keşifleri için tıbbi terim "trephination"in kesi uygulanmış olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Kuşkusuz kafatasındaki açıklıkların nedeni cerrahi aletler ile operasyon yapılmasından kaynaklanmıştır.
…..
Bu kafatasları beyin üzerindeki baskıyı azaltmayı amaçlayan, bilinci açmak ve sinirleri rahatlatmak için, cerrahi testere ile yapılmış operasyon biçimi olarak değerlendirilmelidir. İncil ya da Mezopotamya literatürde sözü edilmemiştir. ... Bu faktörlere rağmen, bu kafatasları ancak şifa için delindiği makul olandır.
Kazıdan çıkarılan malzemelerin ikinci türü, gerçek tıbbi aletler olduğu iddia edilmiştir. Gazze yakınlarında bulunan kemik spatulalar göz hastalıklarının tedavisinde kullanıldığışeklinde yorumlanmıştır (Van Beek and Van Beek 1990). Masada da (Lut Gölü'nün güney batısında) Roma döneminden kalma tıbbi sıvı kabı "headcuppers" kategorisinde Alman koleksiyonlarında yer alır (Hershkovitz 1989).
Decapolis'in Gadara kentinde (Ürdün'de Lut gölü ile Celile-Galilee gölü arasında, Celile gölünün hemen güneydoğusunda) tıbbi kaşık, cımbız ve spatula gibi tıbbi aletlerbulunmuştur.
T. Weber (1991) Bunların, Künzl ve Weber tarafından M.Ö. 350 yıllarına ait büyük ölçüde diş tedavi araçları olduğu ortaya konuldu.(1991) Bulunan bu aletler, antik diş hekimliğin değişmediğini, en az üç asır önceki kullanılan aletlerin aynı olduğunu göstermiştir. (Bardinet 1990)
Filistin'de üçüncü ve son tıbbi keşif, Kumran'da bulunan çömlek şişede yapılan analizler sonucu içinde balsam yağı olduğu, çok büyük olasılıkla da tıbbi amaç için kullanılmıştı. (Patrich ve Arubas 1989). Bu yağı da parfüm veya başka bir kozmetik olarak kullanılıyor gibi olsa da, bu eczane ve parfümeri ürününü kombine bir sanayi üretebilir. (Crocker 1989)
…
Bu mütevazı çalışma gösterdi ki; büyük ölçüde İncil'le araştırma alanına dikkatle odaklanarak, İncil'le daha önemli tıbbi buluşlar keşfetmek için arkeolog ve kutsal kitap yorumcularına zemin olabilir.
16- “Ölü Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları”, Geza VERMES, Çev.
Nurfer ÇELEBİOĞLU KUMRAN YAZITLARI
Şam Belgesi (CD, 4Q265-73, 5Q12, 6Q15); Kurallar Başlığı
Kitabın 163. sayfasında cüzzamlı hasta karantina kuralı: Ancak bir adam cüzzam yasasının uygulanması gerektiğinde, Kahin gelecek ve kampın içinde duracak ve Gardiyan onu Yasa'nın doğru yorumu hakkında bilgilendirecek.
Kahin aptal biri olsa da cüzzamlıyı kapatacak kişi odur; çünkü yargı onlarındır.
4.Mağara Şam Belgesi Yazmaları – 169. sayfa
CİLT HASTALIĞININ TEŞHİSİ (4Q266, 269, 272, 273)
(Paleografik açıdan incelenen 4Q266-73 metinleri, İsa'dan önce birinci yüzyıl ortalarına ve İsa'dan sonra birinci yüzyıl başlarına tarihlenir)
4Q266, böl. 6 i (4Q272 ı, 273 4 ii, 269 7)
…. solgunluk yara ya da parlak leke … taş ya da tahta ya da benzer bir nesneye çarpma sonucu oluşan yara, ruhun damara girmesiyle kan akışı hızlanıp yavaşlıyorsa ve damar … kandan sonra …
Kahin ölü ve canlı deriye bakacak. Eğer ölü deri, canlı deriye yayılmışsa, hasta iyileşinceye kadar ve kan damara dönünceye kadar, kahin onu karantinada tutacak; kahin onu gözleyecek ve yedinci gün onu tekrar muayene edecek; eğer yaşam ruhu hareket ediyorsa ve cilt eski haline dönüyorsa, vebageçmiş, yarası temizlenmiş demektir. Kahin, vebalı et üstündeki deriyi muayene etmeyecek.
4Q266, böl. 6
Ancak solgunluk ya da yara cilde nüfus etmişse … ve kahin, eti görebiliyorsa, bu deriyi kaplamış bir deri hastalığıdır (cüzzam). Benzer bir kural … kahin onu yedinci gün muayene edecek. Eğer et ölü duruma gelmişse, cüzzam hastalığı kötücüldür. Saç ya da sakal altındaki yarayla ilgili yasa: Kahin, ruhun saça ve sakala girdiğini, damarı kuşattığını görecek; veba saçın altından yayılacak ve bunun rengini açık sarıya çevirecek; tıpkı bitkinin kökündeki bir solucanın bitki kökünü ısırıp da çiçeğinin solmasına neden olması gibi. Bu konu hakkında şöyle yazar; Kahin, onun başını yıkamalarını emredecek; ancak yaraya dokunulmayacak (Levililer 13:33) Bu sayede Kahin, ölü saçla canlı saçı birbirinden ayırt edebilecek. Yedi gün sonra tekrar muayene ettiğinde uyuzun yayılıp yayılmadığını görebilecek. Eğer hastalık yayılmışsa, kişi kirlidir. Ancak ölü saç, canlı saç içinde yayılmamışsa; damarlara kan gelmiş, yaşam ruhu bedene dönmüş ve cüzzam iyileşmiştir. Bu Harun Oğulları için geçerli “cüzzam” yasası kuralıdır. …
17- Wikipedia Dead Sea; (101.03.2012 tarihli erişim)
2015 yılı Haziran ayında Rusya’da, Pratik Tıp dergisinde “Dead Sea Çamuru İle Kısırlığı Olan Kadınlarda İntravajinal Peloid Tedavisinin Etkinliği“ isimli makale yayımlanmıştır. Chita şehrinde, Rusya Federasyonu Sağlık Bakanlığına bağlı çeşitli sağlık kurumlarında çalışan sekiz uzmanın yürütüğü çalışmada; kadınların kısırlık tedavisinde ‘Lut Gölü Çamuru’nun etkinliği incelenmiştir. Üreme çağındaki 118 kadın iki gruba ayrılmış; Grup 1, Dead Sea (Ölü Deniz) çamuruyla intravajinal tedavi uygulanan 44 hastadan oluşmaktaydı. Grup 2 (kontrol) ilaç fonoforezi ve ultrason uygulanan 47 kadından oluşmaktaydı.
10 gün süre ile Ölü Deniz çamurunun intravajinal uygulandığı Grup 1’deki kadınların spontan gebeliğinin, kontrol grubuna (Grup 2) göre 4.5 kat arttığı bildirilmiştir.
Sonuç: Üreme çağındaki hastalarda Ölü Deniz çamurunun intravajinal kullanımı infertilite spontan gebelik sıklığını arttırdığı ve tüp bebek (IVF) kazanımını önemli ölçüde kolaylaştırdığı bildirilmiştir.
http://www.ru486.ru/docs/stat1516_4.pdf
19-Leisure, Pleasure and Healing: Spa Culture and Medicine in Ancient Eastern Mediterranean; Estee Dvorjetsk; 63. sayfa
Dr. Dian Dincin Buchman, Lut Gölü'nün suyunda, çamurunda ve tuzunda döllenme dönemi hormonu (estrous hormone) olduğu bildirmiştir.Dr Buchman, Lut Gölünü “Tüm mineral memba kalıntılarını rezervuar” olarak tanımlar, organik ve fonksiyonel sinir şikayetleri, erken yaşlılık ve genel halsizlik ile başa çıkmak için kullanıldığı bilgisine yer verir.
20- Experimental Leukemia and Mammary Cancer: Induction, Prevention, Cure; Charles Huggins 35. sayfa
Östrojenik maddeler doğada yaygın olarak varlığını sürdürüler.
Bitkilerde, kayalarda ve Ölü Deniz'in sularında bulunurlar. (Zondec ve Bergmann 1938)
21-Leisure, Pleasure and Healing: Spa Culture and Medicine in Ancient Eastern Mediterranean; Estee Dvorjetsk; 63. sayfa
Ölü Deniz çok tuzludur. Su yüksek oranda Kalsiyum, Magnezyum, Potasyum, Brom ve Kükürt içerir. Sularının bileşimi membalarda tek düze değildir: Onlar genellikle, Ölü Deniz gibi aynı mineraller içerir ancak farklı oranlarda (Kükürt daha yüksek bir oran) bunun yanı sıra, İyot, Stronsiyum Florür, ve radyoaktif materyaller içerir. Romatizmal hastalıklar, deri şikayetleri, ve solunum sistemi hastalıkları için tedavi edici bir bölge olarak nesiller boyunca bilinmektedir.
Bu grupta yer alan termo-mineral kaynaklar/ ılıcalar şunlardır: Ain Jazal, Ain Tanur, Ein Feshkha, Einot Kane ve Samar, Ein Turba, Hammei-Shalem, Hammei-Yesha, Ein Nu'it, Hammei-Zohar, Hammei-Mazor, Ein-Gedi, 'Ain Mumilla, Ein Tamar ve Ein HaKikar. En iyi, en önemli ve bilinenleridir.(Eckstein 1975)
22- Lut Gölü Kaplıcaları
Doğada rezerv olarak; tuzluluğu değişen derecelerde 150'den fazla ılıca kaynağına, sahiptir. İkinci Tapınak dönemine ait bir antik kenti kalıntıları 1950 yılında kazılmıştır. Kalıntılar, Talmud'da afarsemon olarak bilinen balsam yağının, yapıldığı bir sitedir. İyi korunmuş bir merdiven ve bir giriş yolu da vardır. Burada kalıntıları ve Kumran içinde kalıntıları ile aynı zaman ve muhtemelen aynı toplumun bir parçası vardı; o Kumran'dan daha küçük olmasına rağmen ana bina, aynı düzen ve oryantasyon içinde olduğu görünüyor.
"Mart 1988 yılında, Vendyl Jones ve ekibi Bnei Noah gönüllülerin Yam HaMelach (Ölü Deniz) kuzey ucunda sadece batı Kumran'da bir mağarada, yaklaşık beş santim yüksekliğinde bir kil testicik bulundu. Bu testicikteki kırmızımsı bir yağ içeriğinin, Tevrat'ta Mishkan (Tabernacle) Cohanim-Rahiplerinin ve İsrail krallarının mesh için reçete edilen balsam yağının geriye kalan tek örneği olduğuna inanılıyor. Yağın, bal gibi bir kıvamı vardı. 3-ayaklı testicik dikkatli bir şekilde palmiye liflerine sarılı, yağma ve bölgenin sert iklimine karşı korunmuş olarak derin bir çukurun içinde gizlenmiş bulundu.
__ ( Balsam yağı, genellikle yağ bazlı, yoğun kıvamlı ve nemlendirici özelliklere sahip bir bakım ürünüdür. Cildin kurumasını önlemek, yumuşaklık kazandırmak, beslemek ve pürüzsüzleştirmek için kullanılır. Tıraş sonrası, sakal bakımı, kas ve eklem rahatlatma veya genel cilt nemlendirme gibi farklı amaçlarla kullanılabilir.) __
__ Was ist Öl-Balsam?
Das Murmeltier-Öl ist seit Jahrhunderten ein alt bewährtes Hausmittel. Wohltuend auf Muskeln und Gelenke. Latschenkiefer-Öl, Kampfer und Menthol unterstützt die Durchblutung und pflegt empfindliche Haut. __Mischt sich gut mit: Orange, Zitrone, Bergamotte, Rosmarin, Cajeput, Ravintsara, Minze, Zedernholz, Linaloe. ____
*Latschenkieferöl wirkt durchblutungsfördernd, schleimlösend, entzündungshemmend und krampflösend, was es zur Linderung von Muskel- und Gelenkbeschwerden, Erkältungen und Rheuma nützlich macht. In der Aromatherapie hilft der Duft, den Geist zu stärken und zu beleben, während er auch zur Entspannung und Linderung von Stress eingesetzt wird. Äußerlich angewendet wärmt es die Haut, und bei der Anwendung in der Sauna oder als Raumduft befreit es die Atemwege.
24-Healing Oils of the Bible - David Stewart; 178. sayfa
Tedavi sınıf saf esansiyel yağlar için, onlar, organik olarak yetiştirilen ya da yabani bitkilerden elde edilmelidir. Bu buhar, non-reaktif (reaktif olmayan=tepkimesiz) kaplarda atmosferik basınç ve minimum sıcaklıklarda distile olması gerekir. Ve bunlar hiçbir tağşiş, seyreltme, arıtma veya yağlar ile herhangi bir şekilde oynanmasını, karanlık veya opak non-reaktif kaplarda şişe olmalıdır. Bazı meyveler, kabukların preslenmiş distile buharı bazı yağlar içerir. İncil dönemi damıtma kapları olarak, taş veya pişmiş çömlek kullanıldı.
Modern zamanların en iyi non-reaktif malzeme paslanmaz çeliktir. ...
İncil döneminde yağlar kaymak taşından oyulmuş, pişirilmiş çömlek kavanoz veya kutular içinde saklanmıştır. Modern zamanların en iyi non-reaktif kapları, teflon veya non-reaktif, hava geçirmeyen plastik üstleri koyu cam.
İncil döneminde gerekli hava sızdırmaz kendi ambalajında yağlar üzerine dökülür mumlar tarafından elde edildi. Bu sert balmumu kırılarak sıvı yağa erişilirdi. Koyu renkli cam sayesinde moleküllerin büyüklüğünü artıran ve yağlar polimerize olmasına neden olan ışıktan korumuştur.
!!! 25-Sedir Yağı
Sedir ağacının damıtılmasından elde edilen uçucu yağ; dezenfektan olarak ve diğer tıbbi amaçlar için ilk olarak Mısırlılar ve Sümerler tarafından 5000 yıl önce kullanılmıştır. İsrailoğulları tarafından asırlardan beri Cüzzam hastalığının tedavisinde ve dezenfektan olarak kullanılmıştır.
Süleyman peygamber zamanında da Sedir yağı üretildiği bilinmektedir.
Antik çağlardan beri "Esansiyel Yağın" antibakteriyel-dezenfektan özellikleri bilinmektedir. Esansiyel yağların; doğal olması ve yan etkisinin olmaması nedeniyle artık günümüzde insan, bitki ve hayvan sağlığı açısından önemi anlaşılmış, bu konuda çeşitli araştırma ve incelemelerin konusu olmuştur.
Bitki uçucu yağların fitopatojen bakteriyel hastalık etmenlere karşı antibakteriyel etkinlikleri üzerine yapılan çalışmalar ile bitki uçucu yağların gıda ve insan patojeni bakteriyel hastalık etmenlerine karşı antibakteriyel etkinlikleri üzerine yapılan çalışmalar günümüzde önemi artarak devam etmektedir.
Çukurova Üniversitesi'nde yapılan araştırmalar sonrasında Kekik Yağı'ndan hastane mikroplarını öldüren formül elde edildi.
(TRT Haber - 12.12.2011 tarihli Gıda Mikrobiyoloji Uzm.Prof.Dr. Fatih Özoğul ile yapılan röportaj.).
26- Kumran'da Bulunan Baharatlar
Qetoret (Kutsal Tütsü) Vendyl Jones, 1992 kazılarda bulunan tapınak tütsü örneklerini inceler. Sütun Mağarası Kuzey girişinde kazı ekipleri tarafından 1992 yılı baharının sonlarında Tahminen 600 lbs. "kırmızımsı toprak"ın neye benzediğini araştırmış, bu maddenin tarçın olduğu tespit edilmiştir.
Dr Marvin Antelman Wiezmann Enstitüsü tarafından yapılan ön analizde gerçekten organik olduğunu ortaya çıkardı. "Yoğunluğu sudan daha hafif malzeme kırmızı toprak ya da kırmızı mineraller kategori dışında olduğunu gösterir ...... aynı zamanda yüksek oranda kül tipik bitki kaynağına işaret eder." ...
Son zamanlarda, Dr. Terry Hutter, daha ayrıntılı bir analiz yaptı ve ifade etmiştir. "Kırmızı-kahverengi baharat örnek dokuz farklı ve benzersiz bitkilerden oluşur.Bitkilerin polen ve organik maseral türleri ile dikkatleri üzerine çekiyor." Dr Hutter listelenen bu: Üç tür tarçın, safran Balsam, sakız, Galbanum'dan, Cassia, buhur. Tütsü miktarı da önemli. Bir yıl için hazırlanan günlük tapınağı hizmet miktarına karşılık gelir.
Tevrat sadece Qetoret(Kutsal Tütsü) dört madde listeler.
...
Talmud ve Siddur listelenen on bir Qetoret (Tütsü) Baharatları:
On bir ana baharat hazırlamak için kullanılan diğer maddeler: 9 kabin Karshina-fiğ sodalı su, 3 se'in Kıbrıs kapari şarap ya da yaşlı, beyaz şarap, 1 / 4 ve 3 kabin (21 litre) (9 litre Kaplan göre) Sodom kab (1 su bardağı) tuz-nitrat maaleh ashan ("duman üreten bitki" - nitrik asit içeren muhtemelen leptadenia pyrotechnica) yanı sıra küçük miktarda ve Ürdün kehribarı (muhtemelen cyclomen).
Talmud ve Siddur'da Listelenen on bir Baharat : Qetoret(Kutsal Tütsü)
İçerik
Miktar
Yoğunluğu %
1
ha'tzori — balsam
70 maneh
13.0%
2
ha'tziporen — onycha
70 maneh
13.0%
3
ha'chelbenah — galbanum (Kasnı otu sakızı)
70 maneh
13.0%
4
ha'levonah — frankincense (Buhur, Günlük)
70 maneh
13.0%
5
mor — myrrh (Mırra) (Balsam)
16 maneh
3.0%
6
ketzia — cassia (Çin Tarçını)
16 maneh
3.0%
7
shibolet nerd — spikenard (Hint sümbülü / Hint sümbülü yağı)
16 maneh
3.0%
8
kharkom — saffron (Safran)
16 maneh
3.0%
9
ha'kosht — costus
12 maneh
2.2%
10
k'lufah — aromatic bark (Aromatik ağaç kabuğu)
3 maneh
0.6%
11
kinnamon — cinnamon (Tarçın)
9 maneh
1.7%
A
Borit Karshina — lye (Kül suyu)
9 kab
14.3%
B
Yein Kafrisin — Cypress wine (Servi şarabı)
3 se'in/3kabin
16.8%
C
Melach Sedomit — Sodom salt (Sodom tuzu, Lut gölü)
1/4 kab
0.3%
D
Maaleh Ashan — Smoke producer (Duman üretici)
kol shehu
0.1%
E
Kipat HaYarden — Jordan amber (Ürdün kehribarı)
kol shehu
0.1%
27-"Eski Yahudi Geleneği Qetoret Ruhsal Önemi (Tütsü)" Başlıklı makalede, yazar Haham Avraham Sutton Kutsal Tütsü ile ilgili çok önemli arkeolojik keşif açıklıyor:
Nisan 1992 yılında, Vendyl ve ekibinin dikkatle kapalı bir kaya silo Kumran mağara kompleksinin başka bir yerinde kırmızımsı-kahverengi organik madde 272 kilo (600 Ibs) keşfetti. Müteakip palinolojik analizler, Pitum HaQetoret (Tütsü Karışımı) üretiminde kullanılan ve tapınakta yakılan on bir baharatın, en az sekizinin bu kırmızımsı-kahverengi bir madde de içerdiğini belirledi.
1994 yılında, mübarek tütsü baharat, Batı Duvarı ve İsrail'in Kutsal Yerler Hahambaşısı Rav Yeuda Getz sunuldu.
Bir örneği de Haham Ovadiah Yoseph verildi. Kendi kimyager olan Haham Ovadiah, organik karışımı onaylamak için analiz yaptı. Sonra hahamlardan Vendyl Jones, bilimsel amaçlar için bazı tütsüleri (ateşle değil ancak hidroklorik asit ile) "yakmak" istedi.
Sonuçlar şaşırtıcıydı.
Baharat iki bin yılda etkinliklerini bir miktar kayıp olmasına rağmen, hala güçlüydü. Deney sonrasında parfüm kalıntısı çevresinde birkaç gün için beklendi. Birkaç kişi, saç ve giyiminde aroma muhafaza bildirdi. Daha da şaşırtıcı, baharat yakılan alana sinekler, karıncalar, kelebekler ve diğer böcekler çeşitli musallat olmuştu.
Tütsü yakıldı sonra uzunca bir süre için, bu zararlıları hiçbir işaret görülmedi.
(Antik Mısır'da mumyalama ve fumigasyon olarak kullanılmıştır.)
Haham Avraham Sutton, 1995 yılında Vendyl Jones ile çalışmak belirtti ve Avraham Kum Tiferet Uluslararası Aromaterapi, kimliğini doğrulamak için bir ana parfümeriye bir araya geldi. orijinal on bir tütsü baharat dokuz almak ve uçucu yağlar şeklinde bunları çoğaltmak. Özünde, Kum Vendyl Kumran mesh yağı ve Qetoret keşiflerinde paralel başarı sağlandı.
Hirudoterapi tıbbi sülüklerle (Hirudo Medicinalis) yapılan tedavi yöntemi olarak antik çağlardan beri kullanılmıştır.
Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar M.Ö. 15. yüzyılda yaşamış Babil'li hekimlere kadar gitmekle beraber, Mezopotamya'da bulunan, tahmini 4.000 yıl öncesine ait heykelde sülük tedavisinin uygulandığı biliniyor.
M.Ö. 3. yüzyılda Mısır hekimlerinin vazgeçilmez tedavi yöntemleri arasında yer aldığı bilinmektedir. M.Ö. 1567 – 1308 yıllarında Eski Mısır’da kullanıldığına dair Firavunların mezar taşlarında Hirudoterapi resimleri bulunmuştur.
Sülüklerle tedavi eski Hindistan, Yunanistan ve İtalya’ da yaygın olarak uygulanmıştır. Ayrıca M.Ö. 2. yüzyılda Ege kıyılarında yaşamış olan hekim Nikandros, M.S. 1. yüzyılda Yunan hekim Pliniy ve M.S. 2. yüzyılda yaşamış olan Galen sülük tedavisi uygulamışlardır.
İbn-i Sina’nın kitaplarında da sülük tedavisi yerini almıştır. Anadolu'da da sülüklerle tedavi asırlarca yaygın olarak kullanılmıştır. Ne var ki, 20. yüzyılda doğadan elini çeken insanlık sülük tedavisini unutmuş, ancak son yıllarda tekrar gündeme gelmiştir.
Amerika, Rusya, Fransa, Almanya, Belçika, Endonezya'nın başını çektiği ülkelerde doğal tedavi yöntemi olan Hirudoterapi klinikleri kurulmuş ve hızla kurulmaya devam etmektedir.
Almanya'da 300'ün üzerinde Hirudoterapi Kliniği bulunmaktadır.
Ülkemizde de Üniversite hastanelerinde ortopedi ve plastik cerrahi kliniklerinde kullanılıyor.
Uzun yıllardan beri sülük yetiştiriciliği ile uğraşan Ricarimpex isimli bir Fransız şirketinin müracaatı üzerine ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) sülükle tedaviye onay vermiştir.
Sülükler, kan emerken vücuda kendi ürettikleri salgıyı verirler. Bu salgıdan şu ana kadar izole edilebilen 105 biyoaktif madde tanımlanmıştır. Bilimsel çalışmalarda izole edilen biyoaktif madde miktarına sık sık yenileri eklenmektedir.
Bu maddelerin bir kısmı kanın pıhtılaşmasını engellerken bir kısmı oluşmuş pıhtıları eritmekte, birkaçı ağrı kesici özellikler sergilemekte, bir bölümü de kan basıncını dengelemektedir.
Ayrıca sülük tedavisinin antidepresan, antibakteriyel, antioksidan etkinliği de yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur.
29- Doç. Dr. Naim SAĞLAM - F. Ü. Su Ürünleri Fakültesi –
Su Ürünleri Yetiştiriciliği Ana Bilim Dalı - Sülükler, Kullanım Alanları ve Ekonomik Önemleri
Hiper tansiyon, kalp damarlarındaki tıkanıklıklar ve diğer bazı kardiyovasküler hastalıklarda, atardamar ve toplardamar tıkanıklıkları başta olmak üzere birçok dolaşım sistemi hastalığında, varis, derin ven trombozu ve periferik arter tıkanıklıkları gibi damarsal sorunlarda, epilepsi çeşitlerinde, yumuşak doku romatizmalarında, felç, kısmi felç, iktidarsızlık, cinsel güç arttırıcı etki (afrodizyak), üreme organı rahatsızlıkları ve kısırlık, sedef, egzama ve dolama gibi cilt hastalıklarında, kornea iltihabı, retina tabakası iltihabı, gözde oluşan hematom, retina altında oluşan kanamalarda glokom(göz tansiyonu), katarakt gibi göz hastalıklarında ve buna bağlı görme kayıplarında, retinal arter tıkanıklığı gibi tedavisi neredeyse imkansız göz hastalıklarında başarıyla kullanılmaktadır.
Migrende ve her türlü baş ağrısı, troid’e bağlı şişmanlık, hormonel bozukluklar ve buna bağlı şişmanlık sivilce, irin, astım ve bronşial hastalıklar, yanık vakaları, iyileşmeyen yaralar, deri iltihabı, yaşlılarda görülen deri sertleşmesi, hemaroid, ülserler, diş iltihabı, sinüzit, kulak çınlaması, kronik kulak iltihabı, Meniere Hastalığında ve bazı işitme kayıplarında başarıyla kullanılmaktadır.
Artroz ve artrit gibi iskelet sistemi hastalıklarında, iltihaplı ve iltihapsız eklem romatizmalarında, eklem yangısında ve eklemlerin aşınmasında ortaya çıkan ağrıların azaltılmasında, parçalanmış dokuların tekrar eski haline getirilmesinde, Ortopedi ve Rekonstrüktif Cerrahi kapsamında, kangren gelişmekte olan kopan organ tamirlerinde de tüm dünyada yaygın biçimde kullanılmaktadır. (kazalarda kopan el, kol, ayak ve parmak gibi kısımların yerine dikilmesinden sonra kan sirkülasyonunun sağlanması için uygulanır)
Saçlı deri nakli olaylarında derinin nakledildiği yerde oluşan kan birikiminin temizlenmesinde, yeni kapillar damarların oluşumunda ve kan sirkülasyonunun sağlanmasında sülüklerden faydalanılır. Çeşitli travmalar sonucunda gelişen şişlik, yangı ve hematom gibi ağrılı olayların tedavisinde sülükler kullanılarak başarılı sonuçlar alınmıştır.
Sülüğün tükürük salgısı tedavi edici kimyasal salgılar yönünden de zengindir. Bunlarda birisi Hirudindir. Hirudin antikuagulan özellikte olup heparin yerine kullanılabilmektedir. Tıkanmış damarların açılmasında kullanılmaktadır. Ayrıca sülüklerin damarları genişletme özelliği bulundumaktadır.
Son olarak sülüğün güçlü antioksidan etkisi nedeniyle Koruyucu (Preventif) Tıpta da kullanımından bahsetmek gerekir ki; yılda bir defa yapılan Sülük Tedavisi, o yıl içinde enfeksiyonlar başta olmak üzere birçok hastalığa karşı koruyucu etki göstermektedir.
Kaynakça
• Scripture and Other Artifacts Essays on the Bible and Archacology in Honor of Philip J. King, Michael D. Coogan, J. Cherly Exum; 321-325. sayfa.
• Texte und Studien zum Antiken Judentum, Lena CANSDALE Qumran and the Essenes, 88. sayfa.
Cennet Bahçesi'nden İncil'de de Yaratılış Kitabı'nın başka yerlerinde bahsedilir, İşaya 51:3, Hezekiel 36:35, ve Yoel 2:3; Zekeriya 14 ve Hezekiel 47 Cennet Bahçesi'nden bahsetmeden cennet tasvirlerini kullanır.
İsim , Sümerce'de ' düzlük ' veya ' bozkır 'anlamına gelen edin kelimesinden türemiştir ve ' verimli, iyi sulanmış ' anlamına gelen Aramice bir kök kelimeyle yakından ilişkilidir.
Başka bir yorum, ismi 'zevk' anlamına gelen bir İbranice kelimeyle ilişkilendirir ;bu nedenle Vulgate ,Yaratılış 2 :8'de paradisum voluptatis olarak okunur ve ardından gelen Douay-Rheims İncili'nde"Ve Rab Tanrı bir zevk cenneti kurmuştu" ifadesi yer alır.
Yaratılış 2:10–14 Aden bahçesiyle ilişkili dört nehri listeler: Pişon , Gihon , Hiddekel ( Dicle ) ve Phirat ( Fırat ). Ayrıca, Etiyopya olarak tercüme edilen/yorumlanan Kuş diyarına da atıfta bulunur , ancak bazıları tarafından Kassitlerin diyarı için kullanılan Yunanca bir isim olan Cossaea ile eşdeğer olduğu düşünülür.
Pierre Mortier'in haritası , kutsal tarihin iyi anlaşılması için Pierre Daniel Huet tarafından hazırlanmış , yeryüzü cennetinin ve patriklerin yaşadığı ülkenin haritası (1700)
Cennetin yeri Yaratılış 2:10–14'te anlatılır:
Ve bahçeyi sulamak için Aden'den bir ırmak çıktı; ve oradan ayrıldı ve dört kol oldu. Birincisinin adı Pişon'dur ; altın bulunan bütün Havila diyarını kuşatır ; ve o diyarın altını iyidir; orada akik ve oniks taşı vardır. Ve ikinci ırmağın adı Gihon'dur ; Kuş diyarını kuşatır. Ve üçüncü ırmağın adı Dicle'dir ; Aşur'un doğusundan akar. Ve dördüncü ırmak Fırat'tır .
Siloam'daki İkinci Tapınak (Dönemi) Havuzu:
Gihon Vadisi.
Gihon , Aden'den gelen dört nehirden birinin adıdır (Yaratılış 2:13). Gihon adının, " fışkıran" anlamına gelen İbranice Giha'dan türediği düşünülmektedir. Kudüs şehrinin modern su işleri kurumu Hagihon , adını bu kaynaktan almıştır.
Roberts'ın Kutsal Toprakları, Suriye, İdumea, Arabistan, Mısır ve Nubia, on dokuzuncu yüzyıl yayıncılığının en ayrıntılı girişimlerinden biriydi ve Yakın Doğu'nun anıtları, manzaraları ve insanlarının en kapsamlı görünümlerini sunuyordu. On dokuzuncu yüzyılda yayınlanan tüm renkli plaka kitaplarının en büyüklerinden biridir.
Kudüs'ünTitus Komutasındaki Romalılar Tarafından Kuşatılması ve Yıkılması, MS 70, Tuval üzerine yağlıboya.
Ressam: David Roberts, MS 1850 dolayları.
M.S. 70 – 73 yıları arasında Romalılar, Plavius Silva komutasında onbin Romalı, Musevileri yok etmeye ve Masada’yı almaya çalışırken, yaklaşık bin Musevi’de Masada Dağının tepesinde onlara direniyordular. Tuz Gölü/Denizi’ne bakan tepelerde, yenilgiyi kabul etmeyip intihar etmeyi tercih ediyordular. Bugün teleferikle çıkılan Masada’ya çıkıldığında insanın içini ürperten ve tarihin acımasız yüzünü bize gösteren bir söz karşımıza çıkıyor. ‘‘Masada asla düşmeyecek.’’ Yahudiler halen şu cümleyi tüm kalpleri ve gururla tekrar ediyorlar, ‘Çocuklarımızla ve kadınlarımızla, biz bu dünyayı özgür olarak terk ettik. Esir olarak yaşamadık.’
Roma'daki Titus Kemeri'nde Kudüs zaferini kutlayan Roma zaferinin tasviri. Alayı Menora ve ikinci tapınaktan alınan diğer gemileri içeriyor.
Yeremya,Kudüs'ün Yıkımına Ağıt Yakıyor, Rembrandt'ın meşe ahşap üzerine yağlıboya tablosu, 1630 dolayları.
Rijksmuseum, Amsterdam.
Kutsal Kabir Kilisesi
Kutsal Kabir Kilisesi (2010)
Kutsal Kabir Kilisesi:Kilise'ye birçok Hristiyan "Golgotha" (Yeni Ahittegeçen, İsa'nın çarmıha gerildiği tepe ) olması nedeniyle hürmet göstermektedir. Ayrıca kabirine gömüldüğü yer olduğu söylenir. En az 4. yüzyıldan beri, İsa'nın yeniden dirileceği yer olmasına inanılması nedeniyle, bu kilise Hristiyanlar için önemli hac noktalarından biridir.
Hz. İsa’nın, Romalılar tarafından, sırtında tahta haç, Via Dolorosa (Hıristiyan Haç Rotası) boyunca yürütüldükten sonra çarmıha gerildiği yerde bulunan Kutsal Kabir Kilisesi, Romalı askerlerin İsa peygamberin başına dikenli zeytin dalı yerleştirdikleri Ceza Kilisesi.
Johannes 5
Havuzdaki Kötürüm İyileştiriliyor
1İsa bundan sonra Yahudiler'in bir bayramı nedeniyle Yeruşalim'e gitti.2Yeruşalim'de Koyun Kapısı yanında, İbranice'de Beytesta denilen beş eyvanlı bir havuz vardır.3Bu eyvanların altında kör, kötürüm, felçli hastalardan bir kalabalık yatardı.5Orada otuz sekiz yıldır hasta olan bir adam vardı.6İsa hasta yatan bu adamı görünce ve uzun zamandır bu durumda olduğunu anlayınca, ‹‹İyi olmak ister misin?›› diye sordu.7Hasta şöyle yanıt verdi: ‹‹Efendim, su çalkandığı zaman beni havuza indirecek kimsem yok, tam gireceğim an benden önce başkası giriyor.››8İsa ona, ‹‹Kalk, şilteni topla ve yürü›› dedi.9Adam o anda iyileşti. Şiltesini toplayıp yürümeye başladı. O gün Şabat Günü'ydü.10Bu yüzden Yahudi yetkililer iyileşen adama, ‹‹Bugün Şabat Günü›› dediler, ‹‹Şilteni toplaman yasaktır.››11Ama adam onlara şöyle yanıt verdi: ‹‹Beni iyileştiren kişi bana, ‹Şilteni topla ve yürü› dedi.››12‹‹Sana, ‹Şilteni topla ve yürü› diyen adam kim?›› diye sordular.13İyileşen adam ise O'nun kim olduğunu bilmiyordu. Orası kalabalıktı, İsa da çekilip gitmişti.14İsa daha sonra adamı tapınakta buldu. ‹‹Bak, iyi oldun. Artık günah işleme de başına daha kötü bir şey gelmesin›› dedi.15Adam gidip Yahudi yetkililere kendisini iyileştirenin İsa olduğunu bildirdi.16Şabat Günü böyle şeyler yaptığı için İsa'ya zulmetmeye başladılar.
Ölü Deniz Parşömenleri'nin en uzunlarından biri olan 11Q19 etiketli Tapınak Parşömeni'nin bir bölümü.
1 numaralı Mağaradan çıkarılan diğer yazma parçaları
Bu mağarada aynı zamanda Yaratılış, Levililer, Yasa'nın Tekrarı, Hakimler, Samuel, Yeşaya, Hezekiel ve Mezmurlar (Zebur) gibi bazı kesimler tarafından Kutsal Yazılar arasında kabul edilen kitapların bazı parçaları ile Hanok, Musa'nın Sözleri (bu kitapla ilgili ilk bulgu burada keşfedilmiştir), Özgürlük Kitabı (Book of Jubilee), Nuh'un Kitabı, Levi'nin Vasiyetnamesi, Tobit ve Süleyman'ın Bilgeliği gibi eserlerin parçaları bulunmuştur. Aynı zamanda, Daniel Kitabı 2. bölüm 4'teki sözleri içeren bir kısım da burada bulunmuştur (bu kısımda metin dili İbranicedenAramice'ye geçer). Ayrıca Mezmurlar (Zebur), Mika ve Sefanya kitaplarının yorumlarından bazı parçalar da yine bu mağarada bulunmuştur.
_____Esseniler
Esseniler, MÖ 500 yıllarından itibaren Filistin’le Mısır arasındaki Yehuda Krallığı bölgesinde yaşadıkları söylenen Yahudi mezhebidir. Flavius Josèphe, kendi döneminde var olan üç Yahudi mezhebinden bahseder. Bunlar: Ferisiler, Sadukiler ve Esseniler’dir (5). Esseniler’in farklı düşündükleri, kuralcı Farisilerle sürekli mücadele içinde oldukları ileri sürülmüştür. Köken olarak Esseni kelimesi Aramice Hase (aziz, saf) kelimesinden gelmiş olabilir. Philon da “Essaoi” kelimesinin Grekçe Ösioi (aziz, dindar) kelimesi ile ilişkili olduğunu söylemiştir. Bu kelime hakkında bir başka görüş ise hassaim (sessiz) kelimesinden türediğidir. Esseniler, kendi inançları hakkında dışarıya sessiz kalmışlardır.
İsrail Krallığı yıkıldıktan sonra 12 kabile dağılmıştır. Kabilelerin bir bölümü Pers tarafında bir bölümü de Mısır tarafında kalmıştır. Sürgün yıllarında Musevi dini Kuzeyde Zerdüşt ve Sümer, Güneyde ise Mısır ve Helen etkisiyle değişikliğe uğramıştır. Mısır Yahudileri İskenderiye okulunu kurmuşlardır. Düşünceleri Helen ve Mısır doktrinleriyle bir senteze gitmiştir. Aynı dönemde Osiris rahipleri de İskenderiye Okulunda Yahudilerle birlikte çalışmışlardır.
Böylelikle Musevilikte iki ana eksen ortaya çıkmıştır: Filistin Okulu ve İskenderiye Okulu. Zaman içinde giderek Essenilerin oluşturduğu ileri sürülen İskenderiye okulundan bir grubun ayrılarak Vaftizci Yahya (John) ve İsa’nın başı çektiği Hıristiyanlığa dönüştüğü söylenmektedir.
Yine bazı din tarihçilerine göre, Helen etkisi ve İskenderiye ve Filistin ekolleri John ve İsa her ikisi de fakir Esseni topluluğunun üyeleri olup, Musevi dinine mensuplardı. İsa’nın hocası olan Vaftizci Yahya, Kudüs Tapınağı rahibinin oğluydu. Yahya İskenderiye’ye yerleşti. Orada vaazlarına devam etti. Platon’dan çok etkilendiği bilinmektedir. 12 Havariler’den olan Paul, burada yetişen rahiplerden biridir. Paul’ün sonradan Anadolu’ya kaçtığı ve burada Efes’de bir kilise kurduğu söylenmektedir. Mısır Yahudileri yani Esseniler’in İskenderiye’de bir akademi kurdukları ileri sürülür. Burada Helen ve Yahudi kültürü zaman içinde bir senteze gitmiştir. “Kutsal Ruh” kuramı burada ortaya çıkmıştır. Daha sonra da yeniden diriliş öğesi işlenmiştir.
Tarihçi Flavius Josèphe’e göre Esseniler sadece bir kentte değil, her kentte çok sayıda kişiden oluşan gruplar halinde görülmüşlerdir. Helenistik Yahudi filozof Philo Judaeus Filistin ve Suriye’de 4 binden fazla olduklarını ileri sürmüştür (8).
!Roma’lı yazar, doğacı ve doğa düşünürü Yaşlı Pliny, Essenilerin Ölü Denizin Batı yakasında sahilden uzakta Engeda isimli kasabada yaşadıklarını belirtmiştir.
Bazı modern akademisyenler ve arkeologlar Essenilerin Ölü Deniz Judean Çölünde yer alan Kumran düzlüğünde yerleşik olduklarını ve Ölü Deniz tomarlarını da Essenilerin yazdıklarını ileri sürmektedirler. Bu teori kesin olarak kanıtlanamamıştır (10).
Josephus (Yusuf) Süleyman Tapınağı döneminden şehir duvarlarındaki Esseniler Kapısını refere ederek, Essenilerin de şehrin bu bölümünde yaşamış olduklarını ileri sürmüştür.
Diğer yandan Essenilerin hiç var olmadıklarını ileri süren bir akademik görüş de bulunmaktadır. Kudüs İbrani Üniversitesi’nde Yahudi Mistisizmi Öğretim Üyesi Prof. Rachel Elior, Essenilerin 1. Yüzyılda yaşamış olan Yahudi-Roman tarihçi Flavius tarafından uydurulmuş olduğunu ve bunun da yüzyılarca bir gerçek olarak nesilden nesile iletildiğini ileri sürmektedir. Kumran’da bulunan 900 yazıtın hiçbir yerinde Essenilerin kendilerinden söz etmemiş oldukları, geçen 60 yılda yapılan metinlerde yapılan araştırmalarda içeriklerde Essenilerin bulunamadığı. Bunun efsane içerisinde bir efsane olduğundan söz etmektedir (11).
Essenilerin Kumran’da bulunan Ölü Deniz Parşömenlerini yazmadıkları, bu metinlerin, eski Yahudi toplulukları tarafından oluşturulduğu özet sonucunu anlattığı kitabıyla Şikago Üniversitesi Yahudi Tarihi ve Uygarlığı Profesörü Norman Golb’u da burada anmak gerektiğini düşünüyorum (12).
Esseniler ve Ezoterik Yapıları Essenilerin tarihte var olup olmadıklarını konusunu bilim insanlarına bırakıp, elimizdeki veriler ile nasıl bir topluluk olduklarını anlamaya çalışalım.
Essenilerin kuruluşunun tek tanrı inancının bozulduğunu düşünen Musevilerin ayrı bir tarikat olarak örgütlenmeleri ile olduğu düşünülmektedir. Bu Yahudi dindar topluluk bozulduğunu düşündükleri inanışın yerine kavramlarda daha esnek, uygulamalarda ise katı bir anlayış geliştirdiler. Hint öğretilerinden etkilenen ancak temelde eski Mısır’ın temel moral değerleri olan Maat inancına yakın kısaca hakikate uygun yaşama esasını kabul ettikleri düşünülmektedir (13).
Esseniler Kudüs’ü terkederek Kumran’da manastır benzeri bir inziva düzenine çekildikleri ileri sürülür. Esseniler’in Süleyman Mabedi’nin mevcut halinden rahatsız olarak, Kumran’da bir “Ruhani Mabed” oluşturmaya çalıştıkları ileri sürülmüş. Kumran’daki kazılarda bulunan iki büyük sütün tabanı, Essenilerin iki sütun ve aralarındaki kapı ile gerçek Mabed’i sembolize ederek, törenlerini bu sembolik Mabed’de yaptıklarını düşündürmektedir.____
____“Hz. İsa’nın 114 Hadisi” _____
"Hz. İsa'nın 114 Hadisi" olarak adlandırılan eser, aslında Mısır'da Kıptice yazılmış apokrif bir İncil'dir ve Hz. İsa'nın havarilerinden Didimus Yahuda Toma tarafından kaydedilmiş 114 sözü içermektedir.
!!! Apokrif inciller, Hristiyan Kutsal Kitabı'nın (İncil) bir parçası olarak kabul edilmeyen, yani Kilise tarafından meşru görülmeyen incil metinleridir. "Apokrif" kelimesi Yunanca "gizlenmiş" anlamına gelir ve bu metinlerin resmi kanonun dışında bırakıldığını belirtir.
. Kanonik (makbul) İnciller diye de bilinen bu dördü dışında kalan İnciller, apokrif (sahte) sayılır ve kilisece yasaklanmıştır.
!!! Hz. İsa'ya ihanet eden kişi, İncil'e göre onun on iki havarisinden biri olan Yahuda İskaryot'tur. Yahuda, Hz. İsa'yı yirmi otuz gümüş karşılığında (bazı kaynaklarda 30 gümüş olarak geçer) Sanhedrin meclisine ihbar etmiş ve "Yahuda'nın öpücüğü" olarak bilinen bir işaretle ele vermiştir.
Hz. Isa son akşam yemeğinde kendisine Yahuda’nın ihanet ettiğini ve çekeceği acıları bildiğini söyledikten sonra Kidron Vadisi’ne ( Cehennem Çukuru ) gitmiş , orada yakalanmıştı. Cehennem Çukuru’nda yakalandıktan sonra da Getsemani Bahçesine son duasını etmesi için götürülüyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️