23 Ağustos 2024 Cuma

Zambak 🌺

Zambak, bilimsel adıyla Lilium,

süsenler ve laleler gibi Zambakgiller yani (Liliaceae) familyasına ait soğanlı çok yıllık, uzun boylu, gösterişli bir otsu bitki.

Boyu yaklaşık 1 m’ye ulaşan; çalılıklar, taşlık ve kurak alanları seven zambaklar, mayıs-haziran aylarında salkım halinde çiçekler açıyor.  

Lilyum çiçeği, 110 adet cinsi bulunan zambağın bir alt çeşididir.       


Zambağın kutsal çağrışımları, aslında Hıristiyanlık döneminden çok daha önceye,
onun dünyevi ve sembolik güzelliğini duvarlarına ve eserlerine aktaran Girit’teki Minos Uygarlığına, yani doğu Akdeniz'e kadar uzanıyor. 
MÖ 1700-1600 yıllarına uzanan bu uygarlıktan geriye kalan, Girit’in kuzeyindeki antik kent Knossos'un saray kalıntılarında ve liman kenti Amnisos'ta muhteşem zambak fresklerine rastlanmış.
Girit’in fresklerindeki zambakları, 1900'de Knossos'un tüm arkeolojik sit alanını satın alan zengin İngiliz arkeolog Sir Arthur Evans'a borçluyuz belki ama özensiz kazı ve yanlış restorasyon nedeniyle kimi zambak freskleri onarılamayacak derecede zarar görmüş.
Amnisos'taki 'Zambaklar Evi'nin bahçe duvarındaki fresklerinde, basamaklı bir frizin önünde duran beyaz taç yapraklı zambaklar, bir zamanlar civarda yabani olarak yetişen Ak zambaklara (Lilium candidum) a benziyorlar. Minos vazolarında, sürahilerde ve Girit'in güney-orta kesimindeki Aya Triada'nın küçük sarayına ait bir başka natüralist duvar resminde karşımıza çıkan zambak süslemeleri, bu güzel çiçeğin Minos ikonografisinde kutsal bir rol oynamış olduğunu kanıtlıyor. 

MÖ 7. yüzyılın başlarında, zarif biçimiyle kolayca tanınan trompet zambakları, Asur Kralı Asurbanipal'in Ninova'daki –günümüzun Musul kentinde bulunan- kuzey sarayına ait taştan bir rölyefte karşımıza çıkar.  

 

MÖ 525'teki Pers fethinden önce Mısır'ı yöneten son hanedan olan 26. hanedan döneminde Mısır'a ulaşmış olduğunu doğruluyor. Zambağın parfümünü yapmak için çok büyük miktarlarda çiçek gerekiyor; bu zambak Mısır’ın yerli türü olmadığı için büyük olasılıkla tarımı yapılmış olmalı. Buraya Nil deltasında bir ticaret kolonisi kurmuş olan Yunanlılar tarafından taşınmış olduğu sanılıyor.
Firavun mezarlarına bırakılan çelenk ve buketlerde 'nilüferler’' ve diğer birçok çiçeklerle birlikte zambaklar da vardır.

eski Yunanların tatlı kokusundan dolayı sevdiği bir çiçek. İlyada öncesi, Kıbrıs eski edebiyatına ait destansı şiirde, tanrıça Afrodit'i süslemek için hazırlanan kokulu çelenklerde, 'çiğdem, sümbül ve menekşe gibi mevsimlik çiçekler, cenneti çağıran gül goncaları ve nergislerin yanında zambak çiçeklerinin de adı geçer. 

Theophrastus da kitabında Avrupa'nın iki yerli türüne uyan en az iki farklı tür kaydetmiş: Birisi Giritliler tarafından ekime alınmadan ve Fenikeliler ve diğerleri tarafından Batı Akdeniz ülkelerine taşınmadan önce Balkanlar'da ortaya çıktığına inanılan Ak zambak yani Madonna zambağı.

Zambak hafif kokusuyla erkeklere tavsiye edilirken, kadınların mür yağı, tatlı mercanköşkle yapılmış daha yoğun bir parfüme ihtiyacı olduğu düşünülüyormuş.
 
Zambak merheminin nasıl yapılacağına dair en açık rehber, MS 1. yüzyılda Anavarzalı Dioscorides'ten geliyor. Zambak yağının, şarapta, mersin yaprağı ve mür gibi aromatiklerle kaynatılıp kakule eklenerek koyulaştırılması gerekiyordu. 
Dioscorides, tüm kadın rahatsızlıkları için ve özellikle vulva çevresindeki iltihaplanmayı azaltmak için de zambak yağını önermiş. Ayrıca, yapraklarının yılan ısırması, yanıklar, ülserler ve eski yaralar için kullanıldığını; pullu kafa derisi, varisli damarlarda da etkili olduğunu söylemiş; bağırsaklardan safranın atılmasını kolaylaştırması, idrar sökücü olması bir yana mideye de zarar verebileceği ve mide bulantısına neden olabileceği konusunda da uyarmış.

Dioscorides’in çağdaşı, Romalı Yaşlı Plinius, Doğa Tarihi kitabında, kendisinden önceki Theophrastus gibi, zambağı bir çelenk çiçeği olarak gülden sonra ikinci sıraya koyar. "Hiçbir çiçeğin boyu uzamaz," der, “Bazen üç arşına ulaşır, boynu daima çiçek başının ağırlığıyla bükülür. Çiçeğin aşırı bir beyazlığı vardır, dıştan yivlidir, dibine doğru daralır. Her yerde dışa ve yukarı doğru kıvrılan taç yaprakların kalbinde dik duran safran rengi, ince pistiller var” diye anlatır.

zambağın kadınların rahatsızlıklarını, özellikle de hamile kalma ve doğumla ilgili olanları iyileştirmedeki rolüne de ince bir gönderme var. John Gerard, - gül yağı ile dövülmüş kavrulmuş kırmızı zambak soğanları gibi - kalın bir cam bardakta zeytinyağına batırılarak güneşe tutulmuş beyaz zambak çiçeklerinin rahmi yumuşatacağına inanıyordu. Damıtılmış zambak suyu da kadınların 'kolay ve çabuk' doğum yapmasına ve doğum sonrasını kolay atlatmalarına yardımcı oluyordu. 

İngiliz botanikçi John Gerard, 1597 yılında yazdığı The Herball (1597) kitabında kendi versiyonunu anlatıyor: Roma mitolojisinde Juno'nun göğsünden dökülen sütten yaratıldığı söylenen zambağın 'Rosa Junonis ya da Junos gülü diye de adlandırıldığını yazmış. 

9. yüzyılda, Almanya'nın bahçıvan keşişi Walahfrid Strabo (MS 808) bahçıvanlık şiirini zambak ve gülün ayrı ayrı erdemleri üzerine derinlemesine düşünerek bitiriyor Mesih'in kaderiyle ilişkilendirerek şöyle yazmış: “Kutsal sözü ve yaşamıyla O, hoş zambağı kutsadı; ölürken rengini güle verdi. Erken manastır yaşamında hiç şüphesiz yararlı olan zambağı Walahfrid, şarapla kaynatılınca yılan ısırıklarına bir panzehir olarak önermiş. 

Orta çağda cennet çiçeği olarak kabul edilen zambak, şaşırtıcı beyazlığı ve her yeri saran tatlı kokusuyla ruhsal ve fiziksel saflığın mükemmel bir sembolüne dönüşür ve ikonografideki yerini sağlamlaştırarak Hıristiyanlığın "Madonna zambağı" haline gelir.

Rönesans'ın başlarında, Sandro Botticelli'nin Cestello Annunciation/Müjde (c. 1490) sahnesinde ya da Leonardo da ,Vinci’nin Müjde tablosunda Bakire Meryem önünde diz çökmüş haberci melek Cebrail ile birlikte resmedilen en önemli imgelerden biri. 

19. yüzyılda, Pre-Raphaelite sanatçılarından Dante Gabriel Rossetti de Ecce Ancilla Domini! resminde bu sahneyi yeniden yorumlar; onun yarattığı sahnede kanatsız bir Cebrail, üç çiçekli bir zambak dalını yatağından henüz doğrulmuş, yarı uyanık Bakire Meryem’e doğru uzatır.

Rossetti'nin zambak dalında, Tanrı'yı ve Kutsal Ruh'u temsil eden iki açılmış zambak ve doğmamış Mesih'i müjdeleyen açılmamış bir tomurcuk vardır. 

 
John Gerard’ın Holborn’daki ünlü bahçesindeki bitkileri anlattığı kitabında “the red Lily of Constantinople / Lilium Byzantium” diye kayda düştüğü, koyu mühür mumu kırmızısı taç yaprakları olan bir dağ zambağı da vardır. Çizimlerden de anlaşıldığı üzere, “Sultan zambağı, İstanbul zambağı” gibi isimlerle de anılan Martagon türü bu. Dağlarda yabani olarak yetişen bu türün, günlerce süren yolculuktan sonra İstanbul’da, bahçe bitkileri satan yoksul köylülerden satın alındığı bilgisi de eklenmiş. Bahçesinde olmayan, biçimiyle beyaz zambaklara benzeyen, ama kırmızı üzerine mürekkep lekeleri gibi siyah benekler olan 'Gold red Lillie/Altın kırmızı “ dağ zambağını da anlatmış. 

Shakespeare'in 94. Sonede söylediği gibi: “En tatlı şeyler ekşir kötü işler yaparak / Ottan çok daha iğrenç kokar çürüyen zambak” Bunun dışında çok öne çıkan bir çiçek değil eserlerinde…

1629'da ,İngiliz kraliyet eczacısı John Parkinson, Kanada'nın zarif benekli Martagon'unun (L. canadense) Almanya, Avusturya, Macaristan, İtalya, Makedonya ve Türkiye'den gelen tüm diğerlerinin arasında “en tuhaf zambak” olduğunu söylüyordu.  

1630'larda ve yine 1660'larda New England'a seyahat eden İngiliz gezgin John Josselyn, ülkenin her yerinde çalılar arasında büyüyen kırmızı zambakları ve sarı çiçekli dağ zambaklarını keşfeder.
Virginian bataklık zambağı (L. superbum), 17. yüzyılın ortalarında Britanya'ya ulaşır ve –yine size bir programda anlattığım- Alexander Marshal’ın çiçek kitabına girer. Daha kuzeyden, Linnaeus’un L. philadelphicum adını verdiği, 'Acadie'nin cüce zambağı' gelir.
Diğer birçok Kuzey Amerika zambağı, Amerikan bitki keşiflerinin adlarını onurlandırıyor. Kırmızı, orta kısmı sarı üzerine benekli, Lilium Catesbaei örneğin, onu ilk tanımlayan ve Doğa Tarihi kitabında yer veren İngiliz doğa bilimci Mark Catesby'nin adını taşıyor.
Pasifik’in batı kıyısından gelen Kaplan zambağı Alman kaşif ve doğa bilimci Alexander von Humboldt'un doğumunun yüzüncü yılı anısına L. Humboldtii olarak adlandırılmış. 

Çinlilerin eski çağlardan beri üç çeşit zambak yetiştirdikleri biliniyor: Sabah yıldızı zambağı (Lilium concolor); birçok bahçıvanın "en mükemmel biçimli zambak" olarak kabul ettiği tatlı kokulu Misk zambağı (L. brownii); ve en az iki bin yıldır yetiştirilen Kaplan zambağı (L. lancifolium). Güzelliğine rağmen bu zambakları Çinliler süs bitkileri olarak değil, ilaç ve beslenmeye katkılarından ötürü değerli buluyordu. 

Çin'i ziyaret eden ilk bitki toplayıcılarından, 1690'ların sonlarında Fujian'daki Amoy'a (Xiamen) atanan gemi cerrahı Dr. James Cunningham. Chusan Adası'na giderken yasemin ve kuşburnu (Rosa canina) kokan beyaz çiçekli zambaklar bulmuştu. 

Çin'de zambak, "baihe" adıyla bilinir ve "yüz yıllık iyi ilişki" anlamına gelen "bai nian hao he" ifadesiyle ilişkilendirilir..   

1803'te Sir Joseph Banks’in Kew kraliyet botanik bahçeleri için gönderdiği bitki toplayıcısı William Kerr’in Londra'ya gönderdiği ilk kargoda, iki zambak türü de vardır. Bunlardan biri, Çin tıbbında kullanılan, Vietnam’da da yetişen, Hong Kong zambağı diye de bildiğimiz L. Brownii, diğeriyse bahçelerin çok sevilen Kaplan zambağı ( L. Lancifolium).

Alis Harikalar Diyarında 1872 yılında yapılan bir gravüründe de kaplan zambağını görebiliriz. "Ey Kaplan-zambağı," diyordu Alice, rüzgârda incelikle sallanan birine seslenerek, "Keşke konuşabilsen!" "Konuşabiliriz," dedi Kaplan-zambağı: "konuşmaya değer biri olduğunda." 

Kuzey Çin'den gelen benekli bir tür olan yıldız zambağı,( L. Concolor var. Pulchellum) da 1850'de bitki toplayıcı Robert Fortune’un topladığı bitkilerden biriydi. 

 

17. yüzyılın sonlarına doğru Deshima'ya gelip, iki yıl kalan ve –bugün Tokyo olan- başkent Edo'yu ziyaret eden Alman doğa bilimci ve doktor Engelbert Kaempfer, yanında topladığı bitkileri bir kutuya saklayarak beraberinde götürmeyi başarmıştı.
Bunlardan yapılan çizimler, seyahatlerini yazdığı kitabında, dört yüz kadar Japon bitkisini tanımlamasında yararlı olacaktı. Bunların arasında parlak kırmızı renkte Japon zambağı (L. Speciosum) da vardır. Avrupa'ya Botanical Register dergisinde övgüyle bahsedilir 

20. yüzyıl başlarında kıvrımlı stilize bitki formlarıyla popüler olan, Jugenstil hatta Lilienstil diye de anılan Art Nouveau ile olur. Bu akımın önde gelen sanatçılarından Çek sanatçı Alphonse Mucha, Comédie Française’de sahneye çıkan Sarah Bernardt’ı başında zambaklarla resmetmişti. 

Zambak,Osmanlı’da da has bahçelerde, Karamemi’nin natüralist tezhiplerinde ve esanslarında yerini almış. Yabani türler arasında, nesli tükenmek üzere olan Mis /Akkuş zambağından da söz etmeliyim. 
Ordu’ya bağlı Akkuş kırsalında, dağlık bölgede bulunup 1998 yılında "Lilium Akkusianum" adıyla literatürde yerini almış. Batı Anadolu’da (İzmir, Karaburun, Söke-Bafa Gölü, Marmaris-Bozburun), İzmir-Antalya arasındaki bölgede yetişen zambağın tek özelliği güzelliği değil; bitkiden elde edilen yağ ilaç yapımında kullanılıyor. 

 

Bilinçsizlik nedeniyle nesli tükenmekte olan bitkilerimizden biri ve koparıldığında yüksek cezalar var neyse ki…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️