25 Ağustos 2024 Pazar

Âlemlerin çeşitleri

Hazret-i Muhammed (asm)’in nurunun yaratılışı kâinattan da meleklerden de öncedir.

https://youtu.be/sq7meyCgFJk?si=UK3MYwf_09LNbgZL   

Cebrail ve melekler beka âleminde bulunmaktadırlar.

Dünya ve dünyada insanın yaratılışı elbette beka âleminden sonradır.    

Kelâmcılar olmasaydı bütün dinler, Mu‘tezile olmasaydı bütün mezhepler, İbrâhim ve arkadaşları olmasaydı bütünüyle Mu‘tezile helâk olurdu” 


On sekiz bin (18.000) âlem hakkında bilgi verir misiniz?  

Kur’an'da geçen “Rabbul âlemin”tabirinde, âlimlerimiz 18.000 âlemdemişler. Bu rakam kesretten kinayedir. Yani Arap edebiyatında 7, 70, 700, 7.000, 70.000 veya 18.000, 28.000 gibi sayısal ifadeler, çokluğu ifade etmek içindir. Hâlbuki âlimlerimizin çoğuna göre her bir insan her bir hayvan her bir bitki veya her bir melek her bir cin bir âlemdir.

Hatta her bir hücre, başka hücrelere benzememesi dolayısıyla bir âlemdir. İşte"Allah âlemlerin Rabbidir.” veya “Ey Habibim! Seni âlemlere rahmet olasın diye gönderdik.” gibi Kur’anî ifadeler, tamamıyla tüm kâinatı ve içindeki her bir hayat sahibini, hatta cansızları da içerisine almaktadır...

Yazar:


♻️

On sekiz bin alemle ilgili hadisler ne kadar doğrudur? 


- On sekiz bin âlemden birisi bu dünyadır.
 Bu dünya gibi on yedi bin dokuz yüz doksan dokuz âlem daha vardır. Eski deyimle bunlara felek denir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bu on sekiz bin bu dünya gibi dünyalar içinde insan yaşayan âlemlere rahmet olarak hepsine peygamber olarak gönderilmiştir.
18 bin âlem vardır, içinden birisi bu dünyamızdır. (Delâil-i Hayrat Şerhi «Kara Dâvûd», Sayfa: 429; Mir'at-ı Kâinat, Cild 1, Sayfa: 77)
- Nimeti her şeye şamil kendisinden başka ilah olmayan yüce Allah 18 bin âlem yarattı.
Bu sizin dünyanızın tümü o 18 bin âlemden ancak biridir. (Delail-i Hayrat Şerhi, «Kara Davud», Sayfa: 429; Mir'at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 77)
 "Ben bir milyon millet yarattım." Başka bir rivayette de: «Yüzbin âlem vardır.» (Delâil-i Hayrat Şerhi «Kara Davud», Sayfa: 429).       

- On sekiz bin alemle ilgili sahih bir rivayete rastlayamadık.

- Delailu’l-Hayrat ve şerhi Kara Davudgibi eserler ilmi referans olarak kullanmaktan uzaktır.

- Besmelenin “ba” harfi dışında 18 tane harfi olduğundan ötürü, varlıkların da 18 bin alem olduğu yorumu yapılmıştır.

Nitekim, İbn Kesir tefsirinde, bazı alimlerin “18 bin” alem dediklerine yer verdikten sonra, bu tür yorumların garip olduğunu, sağlam bir delile dayanması gereğine vurgu yapılmıştır.(bk. İbn Kesir, 1/132)

Bu sayıyı “17 bin, 14 bin” olarak ifade edenler de vardır. (bk. a.g.y)




♻️  

Âlemlerin çeşitleri 

Sual: Kitaplarda âlem-i emir, âlem-i misal gibi ifadeler geçiyor. Bunlar ne demektir?
CEVAP
Şu kadarını bilmek yeterli olur:
Mahlûklar [yaratıklar] üç kısma ayrılır:

1- Âlem-i emir, ruhlar âlemidir. Bunlar, madde olmayan ve ölçülemeyen şeylerdir. Bu âleme,âlem-i ervah veya âlem-i melekût da denir.

2- Âlem-i misal, varlık âlemi değildir. Görünüş âlemidir. Her varlığın, bu âlemde bir misali, görüntüsü bulunur. Bu âlemde, kendiliğinden hiçbir hakikat, hiçbir madde ve mana yoktur. Buradakiler, öteki âlemlerden akseden görüntülerdir. Aynada hiçbir şekil yoktur. Aynada bir şekil görünürse, başka yerden gelen bir görünüştür. Âlem-i misal de aynen böyledir. Rüyada meydana gelen şeyler, âlem-i misalde görülmektedir. Bu âlem, âlem-i emirle âlem-i şehadet arasındadır. Bundan dolayı bu âleme, âlem-i berzah da denir.

3- Âlem-i şehadet, madde âlemidir. Bu âleme, âlem-i ecsad, âlem-i halk veya âlem-i mülk de denir. Bu da ikiye ayrılır:
 1) İnsana, âlem-i sagir yani küçük âlem denir. 2) İnsandan başka varlıkların hepsine, âlem-i kebir yani büyük âlem denir.

İnsanda bulunan şeylerin bir kısmı âlem-i halktan, bir kısmı da âlem-i emirdendir. 
Kalb, bu iki âlem arasında vasıtadır. Âlem-i kebirde olan her şeyin, âlem-i sagirde, bir örneği, benzeri vardır. İşte insanın kalbi, ruh âlemine açılan bir kapıdır. 
Kâfirlerde bu kapı kapanmış, harap olmuştur. Bunun için, kâfirlerin ruh âleminden haberleri yoktur. 
Kalbin hayat bulması, ruh âlemine açılması için tek çare, tek ilaç, iman etmesi, Müslüman olmasıdır. (İslam Ahlakı)

Copyright © 2008 - Dinimiz İslam. Her Hakkı Saklıdır.

♻️

Allah’ın Yaratmış Olduğu Alem ve Fırkaların Sayısı 

ON SEKİZ BİN ALEM 

Fatiha Suresi’nde geçen “el-Âlemîn” kelimesi “âlem”in çoğuludur. “Âlem” aslında çoğuldur. Aynı lâfızdan tekili de yoktur. Vehb der ki: “On sekiz bin âlem vardır. Dünyâ bunlardan biridir. Bu âlemler içerisinde mâmûr olanları, harâb olanlara göre, koca çöldeki çadır kadar az ve küçüktür.”

CEHENNEMİ DOLDURACAK 300 ALEM 

Dahhâk der ki: “Üçyüz altmış âlem vardır. Bunlardan üç yüzü yalın ayak ve çıplak, yaratıcı güçten habersizdir. Bunlar cehennemi dolduracaklardır. Altmış âlem ise giyiniktir. Zülkarneyn onlara uğramış ve onlarla konuşmuştur.”

Ka’bü’l-ahbâr bu konuda şunları söylemektedir: “Rabbının askerlerinin sayısını O’ndan başkası bilemez.” (el-Müddessir, 74/31) âyeti mûcibince âlemlerin sayısı, sayılamayacak kadar çoktur. 

ALLAH MAHLUKATI DÖRT GRUP OLARAK YARATTI  

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Allah Teâlâ mahlûkatı; melek, şeytan, cin ve insan olmak üzere dört grup olarak yaratmıştır. Bu dört grup, ona ayrılmıştır. Dokuzu melekler olup, kalan biri diğer üç gruptur. Üç gurup da ona ayrılmıştır. Onlardan dokuzu şeytanlar, bir grubu da cin ve insanlardır. İnsanlar ve cinler de on grup- tur. Onlardan da dokuzu cinler, biri insanlardır.

İnsanlardan tevhid ehli bir grup vardır ki Allah Teâlâ onları da yetmiş üç fırkaya ayırmıştır. Bunlardan yetmiş ikisi tehlike üzeredir. Onlar dalâlet ve bid’at fırkalarıdır. Geriye kalan “fırka-i nâciye” ise “Ehl-i sün- net ve’l-cemaat” olanlardır. Bunların da hesâbı Allah’a kalmıştır. Allah Teâlâ dilediklerini bağışlar ve dilediklerine de azâb eder.

CEHENNEMDEN KURTULMAYI BAŞARAN FIRKA   

Nitekim hadiste buyurulmuştur: “İsrâîloğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Bunların hepsi cehennemde, bir tanesi değildir.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 1; Tirmizî, Îmân, 18; İbn Mâce Fiten, 17; Müsned, II, 332, III, 120, 145.) Sordular: “Cehennemden kurtulmayı başaran bu fırka kimlerdir?” Allah Rasûlü buyurdu: “Onlar benim ve ashâbımın yolunda yürüyenlerdir.” Yâni benim ve ashâbımın inançlarını taşıyan, onların davranış ve sözleri üzere olanlardır. İşte hak budur; cennete, kurtuluşa ve felâha götüren yol budur. Bundan başkası boştur ve insanı cehenneme götürür. Eğer bu bozuk inançlılar haramları helâl sayan İbâhîlerden ise ebediyyen cehennemde kalırlar. Diğerleri ise ebediyyen kalmazlar.

Kaynak: İsmail Hakkı Bursevi, Ruhül Beyan Tefsiri, Erkam Yayınları        


Bazı âlimler, Kur’an’da yer alan “yedi kapı” (seb‘atü ebvâb) ifadesinden (el-Hicr 15/44) gerçek anlamdaki kapı mefhumunu anlamışlar ve cehenneme gireceklerin sayısının çok olması sebebiyle kapıların da çoğaltıldığını kabul etmişlerdir. Nitekim Zümer sûresinde (39/71) inkârcıların cehenneme grup grup sevkedileceği ve yanına vardıklarında kapılarının açılacağı beyan edilir. Yedi kapının, cehenneme gireceklerin dinî hayat durumuna göre azap açısından farklı nitelikler taşıması ve girenleri farklı mekânlara götürmesi de mümkündür; Hicr sûresindeki ilgili âyetin devamı da bunu göstermektedir. 

Cehennem, azabı en hafif, hâviye ise en şiddetli olanıdır. İkisi arasında kalan tabakalar, cehennemin isimleri sayılırken söz konusu edilen tabakalar olup yukarıdan aşağıya doğru şunlardır: Lezâ, hutame, saîr, sakar, cahîm. 

İbrânîce asıllı olduğu anlaşılan cehennem kelimesi dışında diğer altı kelimenin tamamına yakını ilgili âyetlerin sonlarında yer almıştır. 

Cehenneme girecekler çok olduğu için;

b. Cezalandırma, azgınlığın çeşit ve derecelerine göre olacağı için cehennemin yedi kapısı veya tabakası vardır. Bu kapı veya tabakalar şunlardır:

    1. Cehennem; yukarıda söz konusu edildiği şekilde Kur'an-ı Kerîm'in yetmiş yedi ayetindegeçmektedir.
    2. Lâzâ (alevli ateş): "Hayrı' (Allah onu azabdan kurtarmaz) Çünkü o Cehenneın alevli bir ateştir." (Meâric, 70/15).
    3. Saîr (pılgın ateş): "O şeytanlara (ahirette) çılgın ateş azabı hazırladık. " (Mülk, 67/5).Ayrıca on beş ayette daha bu isimle geçmektedir.
    4. Sakar (kırmızı ateş): "Hem ey Rasûlüm bilir misin, nedir o sakar (Cehennem). " (Müddessir, 14/27)
    5. Hâviye (uçurum): "O, kızgın bir ateştir " (Kâria, 101/9-11).
    6. Hutame (kalbleri saran ateşli kaygı)"Şüphesiz o, Hutame ye (ateşe) atılacaktır." (Hümeze, 104/4).
    7. Cahim (yanan kızgın ateş):

"Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cahim'in yarânıdırlar." (Mâide, 5/10).


Dante, günahlar ve Cehennemin katları

Dante, günahlar ve Cehennemin katları   

DANTE CEHENNEM’DE

Ölümsüz eseri İlahi Komedya’da şair meslektaşı Vergilius ile Cehennem, Araf ve son olarak da Cennet’e seyahat eder Dante… Cehennemin kapısı önünde ne Musa’ya, ne de İsa’ya yarananları görür. Kapısında ise şu yazılıdır:

“Buradan gidilir acılar kentine,

buradan gidilir bitmek bilmeyen acıya,

buradan gidilir yitmiş insanlar arasına.

Adalet yol gösterdi ulu rabbime,

kutsal güç, yüce bilgelik, ilk sevgi yarattı beni.

Benden önce her şey sonsuzdu;

sonsuza dek süreceğim ben de.

Kaynak: Dante’nin Cehennemi


Arafat dağı olarak bilinen ve eskiden İlâl veya Elâl diye adlandırılan granit taşlarından oluşmuş Cebelirahme bulunmaktadır. Aslında Arafat dağı bu değil, Arafat sahasını kuşatan dağdır (İbrâhim Rifat Paşa, I, 335). 

Hz. Âdem ile Hz. Havvâ’nın yeryüzüne indikten sonra burada buluşup tanışmaları veya Cebrâil’in Hz. İbrâhim’e haccın nasıl ve nerelerde yapılacağını öğretirken Arafat’a geldiklerinde ona, “Arefte?” (anladın mı, tanıdın mı?) diye sorması, onun da “Areftü” (anladım, tanıdım) demesinden dolayı buraya Arafat veya Arefe dendiği kaynaklarda zikredilmiştir.  


Üçüncü kanto: 10 Nisan 1300 Paskalya sabahı. Araf’ın eteğine varış. Dante’nin korkusu. Vergilius’un açıklamaları. Ruhlarla karşılaşma. Manfredi. 

Dördüncü kanto: 10 Nisan 1300 öğleye doğru. Araf’a tırmanış. Vergilius’un yıldızlarla ilgili açıklaması. Araf dağının yapısı. Belacqua ve başka ruhlar.   

ARAF
Dante Alighieri - Araf


♻️



Evrenin yaratılışı, genişliği, evrende var olan her şey on sekiz bin âlem mefhumu içinde ele alınır. Tasavvufî olarak insan kalbinin evrendeki âlemleri algılama yeteneğini izah etmek için kullanılır.



Elhamdülillahi Rabbil âlemin” dedik. Bakın, Tevrat’ta; “Elhamdülillahi Rabbil âlemin” vardı. Zebur’da; “Errahmanirrahim” vardı. Daha sonra İncil’de; “Maliki yevmiddin” vardı. Kur’ân-ı Kerim’de; “İyya kena’budu ve iyya kenestaine” kadar dördü de var, dört kitap.

       seyri sülük yolu çok önemli bir yol.

Yedi Furkandan biri. Allah; sufi, Mürşit’e gittiği anda 14 derece verir kalbine, kişi Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmaine, Radiye, Mardiye, Safiye 7. makama ulaşır. Nefis, her makamda, her makam atlamada 7 derece alır, kalp bir derece alır. Mürşit’e gittiği zaman, Allah’ın verdiği Furkan’lardan biri kalbe; 14 dereceydi, 7. kat semavatta yani; 1. seyri sülükte yedi tane Allah’ın Esma’sında 7 derece daha alır. Bu eder 21.

21. Son Sır Makamı’dır ve bu “İndi İlahidir. Yani; Allâhu Teâlâ’nın emanetini, O’na iade etme yeridir. Şimdi Allâhu Teâlâ’nın bize en büyük lütfu kendi ruhundan bize üflemesidir. Eğer Allâhu Teâlâ bize kendi ruhundan üflemeseydi, hepimiz birer firavun olurduk.

Mesela 18 bin âlem, bu Dünya gibi daha 18 bin Dünya var. 18 bin Dünyada insan var. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz 18 bin âleme gitti. Kur’ân 18 bin âleme gitti. Şimdi bakın burada çok güzel bir ifade var ama, beyinlerimiz gönüllerimiz uyanmıyor.

Diyor ki Allâhu Teâlâ; “Ya Habib’im, seni âlemlere rahmet olarak gönderdim.”

Bak şimdi, “Dünya”ya demiyor! “Dünya insanına” demiyor bak! “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdim”. Hangi âlemlere? 18 bin âleme. Yunus diyor ya; “18 bin âlemin Mustafası adı güzel kendi güzel Muhammed.”

Resûlullah aynı tarihte, aynı zamanda 18 bin âleme gitti ve 18 bin âleme Allah, Kur’ân’ı vahyetti. Yani burada aslında gizli bir şey yok.

Allâhu Teâlâ diyor ya; “Ben apaçık ortadayken gizliyim” diye. Bakın Allah’ın hitabı ne kadar belli. “Ya Habib’im, seni âlemlere rahmet olarak gönderdim.” Âleme değil, âlemlere rahmet olarak gönderdim.  


Ey dostlar, kulak salın dediğime,

Mirâc üzre Hakk Mustafa ruhumu gördü,

Hakk Mustafa Cebrâil’den kılldı sual 

Bu nasıl ruh, bedene girmeden buldu kemâl? 

Cebrail dedi: “Ümmet işi size tam hak 

Göğe çıkıp melekden alır ders 

Feryadına feryad kılar yedi kat gök… “ 

Evvel “Elestû birabbikum?” dedi bil Hakk 

“Kalu bela” dedi ruhum, aldı ders 

Hakk Mustafa oğul dedi bilin mutlak 

“Evladım” deyip Hakk Mustafa eyledi kelam 

Ondan sonra bütün ruhlar eyledi selâm 

Rahmet-derya dolup taş, deyip yetişti haber 

Rahim içinde peydah oldum, nida geldi; 

“Zikir söyle!” dedi, organlarım titreyiverdi 

Ruhum girdi, kemiklerim Allah” dedi; 

Dört yüz yıldan sonra çıkıp ümmet olacak

Nice yıllar dolaşıp halka yol gösterecek 

On dört bin alimler hizmet eyleyecek 

Dokuz ay ve dokuz günde yere düştüm; 

Dokuz saat duramadım, göğe uçtum; 

Arş ve Kürsü derecesini varıp kucakladım; 

“İnna fetehna… “yı okuyup anlam sordum; 

Işık saldı, kendimden geçip cemal gördüm; 

Hocam vurup “Sus'” dedi, bakıp durdum; 

Yaşımı saçıp, çâresiz olup durdum ben ya. 

“Ey cahil, gerçek bu!” diye söyledi, bildim; 

Ondan sonra çöller gezip Hakk’ı sordum;

Nasip etti, şeytanı tutup bindim; 

Kararlı olup, belini basıp ezdim ben ya. 

Zikrini tamam eyleyip döndüm divaneye; 

Hakk’tan başka birşey demeyip bilmeyene 

Mumunu arayıp çırak girdim pervaneye; 

Kor ateş olup, kavrulup yanıp söndüm ben ya. 

Nam ve nişan hiç kalmadı, “Lâ… -La…” oldum; 

Allah zikrini diye diye “…illâ…” oldum;

Halis olup, muhlis olup “…lillah” oldum; 

“Fena-fillah” makamına geçtim ben ya. 

Arş üstünde namaz kılıp dizimi büktüm; 

Dileğimi deyip, Hakkâ bakıp yaşımı döktüm;

Yalancı âşık, sahte sufi gördüm, kötüledim 

Candan geçmeden “Hû Hû” demenin hepsi yalan;

Bu arsızdan sormayın sual, yolda kalan;

Hakk’ı bulanın özü gizli, sözü gizli

Bir yaşımda ruhlar bana pay verdi; 

İki yaşta peygamberler gelip gördü; 

Üç yaşımda Kırklar gelip halimi sordu;

Dört yaşımda Hakk Mustafa verdi hurma. 

Beş yaşımda belimi bağlayıp ibadet eyledim 

Nafile oruç tutup âdet eyledim

Gece gundüz zikrini deyip rahat eyledim

Altı yaşta durmadan kaçtım insanlardan 

Göğe çıkıp ders öğrendim meleklerden; 

İlgimi kesip bütün tanıdık bağlardan; 

Yedi yaşta Arslan Baba’m arayıp buldu; 

Her sırrı görüp perde ile sarıp kapadı 

Allah’a hamd olsun, gördüm” dedi, izimi öptü; 

Sekizimde sekiz yandan yol açıldı;

“Hikmet söyle!” diye, başlarıma nur saçıldı; 

Dokuzumda dolanmadım doğru yola; 

Teberrük deyip alıp yürüdü elden ele; 

On yaşında delikanlı oldun Kul Hoca Ahmed;

Onbirimde rahmet deryası dolup taştı; 

“Allah!” dedim, şeytan benden uzak kaçtı; 

Hay u heves, ben-bencillik durmayıp göçtü; 

On ikide bu sırları gördüm ben ya. 

Onüçümde nefsani arzuları ele aldım 

Nefs başına yüz bin bela sarıp saldım; 

Kibirlenmeyi ayak altında basıp aldım; 

Ondördümde toprak gibi oldum ben ya.

Onaltımda bütün ruhlar pay verdi;


♻️



Âlem (biyoloji)

taksonomik sıralama

Âlem (Latince: Regnum), taksonomideorganizmaların bilimsel sınıflandırmasındakullanılan en üst sınıflandırma taksonudur.

Biyolojik sınıflandırmahiyerarşisinin sekiz ana taksonu. Aradaki küçük sınıflandırmalar gösterilmemektedir.
Ernst Haeckel'den üç âlemi gösteren hayat ağacı (PlantaeProtistaAnimaliaGenerelle Morphologie der Organismen -(1866).

Modern sınıflandırmanın temeli Carolus Linnaeus'a kadar uzanır. O zamandan bu yana çeşitli sınıflandırma yöntemleri önerilmiştir. Bunlar;

Linnaeus
1735
iki âlemli
Haeckel
1866
üç âlemli
Chatton
1937
iki bölüm
Copeland
1956
dört âlemli
Whittaker
1969[1]
beş âlemli
Woese et al.
1977
altı âlemli
Woese et al.
1990
üç âlemli
(ele alınmadı)ProtistaProkaryotaMoneraMoneraEubacteriaBacteria
ArchaebacteriaArchaea
EukaryotaProtoctistaProtistaProtistaEukaryota
VegetabiliaPlantaeFungiFungi
PlantaePlantaePlantae
AnimaliaAnimaliaAnimaliaAnimaliaAnimalia

Günümüzde Whittaker'in beş âlemden oluşan sistemi, genel olarak değişmemiş olmakla birlikte sürekli iyileştirilmiş olduğundan yaygın olarak kullanılmaktadır.


Whittaker'ın sınıflandırması: 

Canlıların hepsi hücrelerden oluşmuştur. Hücrenin ilkelliğine göre Prokaryotik (ilkel) ve Eukaryotik(Ökaryotik) (gelişmiş) canlılar olmak üzere ikiye ayrılırlar.


Vikipedi


♻️


En Üst Sınıflandırma Taksonu Âlemler Kaça Ayrılır?  

Bilim insanları bu sınıflandırmayı yaparken önce canlılar arasındaki bazı temel benzerliklere bakarak canlıları gruplara yerleştirir.

Bu gruplara âlem denir. Hangi canlının hangi âleme yerleştirileceğini canlının beslenme şekli (Ototrof mu, heterotrof mu?), hareket edip edemediği, tek hücreli mi yoksa çok hücreli mi olduğu, hücresinde çekirdek ya da zarlı organel bulunup bulunmadığı ve üreme şekli belirler. 

Her bir âlemde ortak özelliklere sahip birçok canlı bulunur.

âlemler canlıların en kalabalık olduğu gruplardır. Daha sonra sınıflandırma basamakları her bir âlemdeki canlıların birbirlerine daha benzer özelliklerine göre farklı gruplara ayrilir.   

Taksonlar

Bütün canlılar göz önüne alınarak âlemler toplam 6 farklı gruba ayrılmıştır. Bunlar hayvanlar, bitkiler, mantarlar, protistalar, bakteriler ve arkelerdir.

Âlemler


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️