Charcot, Babiński (arkada) tarafından desteklenen " histerik " bir Salpêtrière hastası "Blanche" ( Marie Wittman) üzerinde hipnoz uyguluyor. Arka duvardaki resimle benzerliğine dikkat edin.
Histeri
Jean-Martin Charcot her şeyden öte bir beyin öğrencisiydi. Araştırmaları sayesinde skleroz, beyin kanaması, Friedrich hastalığı ve Tourette sendromu gibi hastalıkların anlaşılmasına imkan tanıdı. Fakat, merakı onu yine epilepsi denilen hastalığa sahip kişilerin olduğu koğuşa sürükledi. Buradaki hastaların %90’ı histerik ve sinir hastası olarak sınıflandırılmaktaydılar.
Charcot, histerinin yumurtalıklarla değil, beyinle ilgili olduğunu kanıtladı. Aynı zamanda bu çırpınma, sıcak basma, felç ve diğer açıklanamayan semptomların geçmişte yaşanan durumlarla ilişkili olduğunu bir teoriye dönüştürdü. Hemen hemen aynı zamanda, bu korkunç durumun hipnoz ile tedavi edilebileceği fikrini ortaya attı. Bu sayede zamanın en büyüleyici senaryolarından biri ortaya atılmış oldu: Salı toplantıları.
Charcot, travmatik histerinin kişinin beyninde derin etkiler yaratan bir olay ile tetiklendiği fikrini ortaya attı. Travmatik histeride, bir olay meydana gelir. ⚠️Travma, kendini hipnotize etme gibidir: yetki travmadadır ve travmaya uğrayan kişinin farkında olmadan garip davranışlar sergilemeye başlamasına sebep olur.‼️
Charcot’nun en önemli katkılarından biri “travma” kavramını beyin ile sınırlandırmasıydı. Charcot’nun öğrencilerinden olan Sigmund Freud, onun çalışmaları sayesinde psikanalizi keşfetti.
Acrocanthosaurus iki ayaklı biretoburdu . "Yüksek dikenli kertenkele" adından da anlaşılacağı gibi, omurgasındaki yüksek sinir dikenleriyle tanınır; bu dikenler büyük olasılıkla sırtında, boynunda ve kalçasındaki bir dizi tümseği desteklemeye hizmet eder.
anatomik ayrıntıya ışık tutarak beyin yapısı ve ön ayak fonksiyonuna odaklanan özel araştırmalara olanak sağladı.
👨🏻⚕️Babinski histeri patogenezine de ilgi duydu. Histeriyi organik hasara ait problemlerden ayırmak için bir de tebliğ hazırladı. 1914'te Babinski, hastalığın inkârı veya hastalığın farkında olmama durumunu ifade eden 'anosognozi' kavramını sundu.
1896'da, Société de Biologie'nin bir toplantısında Babiński, 26 satırlık bir sunumla, "fenomène des orteils" (yani, ayak tabanının normal refleksinin bir plantar refleks olduğunu - ayak tabanını çizince parmakların içeriye doğru kapandığını) hakkındaki ilk raporunu sundu. Piramidal yoldaki bir yaralanma da ise başparmağın izole olarak plantar bir hareket yerine dorsalfleksiyonunugöstereceğini tanımladı. Bu bulguya " Babinski'nin işareti " adı verildi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Babinski, Pitié Hastanelerinde birçok travmatik nöroloji vakasından sorumlu olarak çalışmaya devam etti.
Babinski sinir bozuklukları üzerine 200'den fazla makale yazdı. Jules Froment ile birlikte 1918'de Sir H. Rolleston tarafından İngilizce'yeçevrilen Hysteropithiatisme en Neurologie de Guerre'yi(1917) yayınladı.
Babinski Refleksi Testi
Normalde ayak parmakları aşağı doğru bükülür ve hasta stimülasyondan kaçınmak için aktif olarak ayaklarını geri çeker. Başparmak "yavaşça ve ciddi bir şekilde" yukarı doğru uzatılırsa ve diğer parmaklar yelpaze gibi açılırsa, sinir hasarı olabilir, bu da pozitif bir Babinski işaretidir.
Sağlıklı yenidoğanlarda Babinski işareti.
❕Genellikle patolojik refleksler ilk olarak refleksi tanımlayan kişinin adıyla anılmaktadır. Uzmanlar tarafından değerlendirilen bizim de detaylı olarak bilgi vereceğimiz patolojik refleksler şunlardır;
Chaddock'un işareti - dış ayak bileğinin etrafını arkadan öne doğru çizmek için küt bir iğne kullanın, ayrıca piramidal yolda hasar varsa başparmağı Babinski'nin işareti gibi uzatabilir
Le Van Thanh'ın işareti : Doktor elini kullanarak ikinci parmağını ayak tabanına doğru çevirir. Piramidal yolda hasar olduğunda başparmağın hızlı ekstansiyonu görülebilir.
Diğer anormal refleksler de ayak parmaklarının içe doğru kıvrılmasına neden olur.
Bekhterev-Mendel refleksi - doktor ayağın üst kısmına hafifçe vurduğunda 2. ila 5. ayak parmaklarının fleksiyonu
Rossolimo belirtisi - ayak parmaklarına vururken ayak parmaklarının aşırı bükülmesi.
🌀
Motor yollar olarak da bilinen inen yollar, hareketten sorumlu nöronlardır.İnen yollar beyinden aldıkları bilgiyi aşağıdaki nöronlara veya direk kasa iletirler.
Piramidal ve ekstrapiramidal olarak ikiye ayrılır.
•İstemli hareketlerde yer alan inen yollar, piramidalyollar olarak bilinir ve motor korteksten kaynaklanır.
•İstemsiz harekete katılan inen yollar, ekstrapiramidal yollar olarak bilinir ve beyin sapından kaynaklanır.
İki kortikospartik trakt vardır – kortikospinal sistemin% 90’ını oluşturan lateral kortikospinal sistem ve kortikospinal sistemin kalan% 10’unu oluşturan anterior kortikospinal sistem.
Omurilik kesimlerini gösteren bir diyagram: boyun (cervical), torasik(thoracic) ve lumbar
Omurilik, dışta ak madde ve içte H şeklinde bir boz maddeden oluşur. Ak madde miyelinlisinirlerden, boz madde ise sinir hücrelerinin gövde kısımlarından ve miyelinsiz sinirlerden oluşur.
Duyu sinirleri arka kökten (dorsal kök) omuriliğe giriş ya- parken, motor sinirleri ön kökten (ventral kök) çıkış yapar.
—Sırta bakan arka uçlarına ise arka ( dorsal ) boynuz denir. Arka boynuzlardan omurilik sinirlerinin arka kökleri çıkar. Bunlar duyu nöronlarıyla bağlantılıdır. —Ön ve arka boynuzlar arasında yer alan yan boynuzlarda ise otonom sinir sistemine ait sinirler bulunur.
—Kanatlarının karına bakan ön uçlarına ön ( ventral ) boynuz denir. Buradan omurilik sinirlerinin ön kökleri çıkar. Bu sinirler motor (hareket) nöronlarıyla bağlantılıdır.
Omurilik, vücutta istemsiz davranışları ve refleksleri kontrol eder. Vücuttan beyine gelen sinirler omurilikte çapraz yaparak gelir. Bu sayede vücudun sol tarafını beynin sağ lobu, vücudun sağ tarafını ise beynin sol lobu kontrol eder.
Omuriliğin sağından ve solundan düzenli sıralanmış 31 çift duyu ve motor siniri çıkar. İç kısımda gri maddeden (perikaryonlardan veya sinir hücre gövdelerinden), dış kısımda ise sinir liflerinden (aksonlardan veya ak maddelerden) meydana gelmiştir.
Boz madde, ak madde içerisinde kelebeğe benzer bir yapıya sahiptir. Ak maddenin beyaz görünmesinin nedeni, aksonun içerdiği miyelin kılıfdandır. Boz maddenin sağ ve sol yanlarında yan, ön ve arka boynuzcuk olarak isimlendirilen üç kısım bulunur. Bu boynuzcukların görevleri şunlardır:
Sinir sistemi veya sinir ağı, canlıların içsel ve dışsal çevresini algılamasına yol açan, bilgi elde eden ve elde edilen bilgiyi işleyen, vücut içerisinde hücreler ağı sayesinde sinyallerin farklı bölgelere iletimini sağlayan, organların, kasların aktivitelerini düzenleyen bir organ sistemidir. Sinir sistemi iki bölümden oluşur: Merkezî sinir sistemi (MSS) ve çevresel sinir sistemi (ÇSS). MSS, beyin ve omurilikten oluşur.
Sinir sisteminin en basit işlevi, bir hücreden diğerine veya vücudun bir parçasından diğerlerine sinyal iletmektir. Sinir sisteminin işlev bozukluğu çok çeşitli biçimlerde olabilir.
Sinir sistemi, aşağıdakiler başta olmak üzere sağlığın her yönünü etkiler:
Düşünceler, hafıza, öğrenme ve duygular.
Denge ve koordinasyon gibi hareketler.
Beynin gördükleri, duydukları, tattıkları, dokundukları ve hissettiklerini nasıl yorumladığı da dahil olmak üzere duyular.
Uyku, iyileşme ve yaşlanma.
Kalp atışı ve nefes alma düzeni.
Stresli durumlara verilen tepki.
Sindirimin yanı sıra ne kadar aç ve susuz hissedildiği.
Ergenlik gibi vücut süreçleri.
Bu karmaşık sistem vücudun komuta merkezidir. Vücudun sistemlerini düzenler ve çevreyi deneyimlemeyi sağlar.
Geniş bir sinir ağı, vücudun her yerindeki diğer hücrelere, bezlere ve kaslara elektrik sinyalleri gönderir. Bu sinirler etraftaki dünyadan bilgi alır. Daha sonra sinirler bilgiyi yorumlar ve tepkiyi kontrol eder.
Astrositler; hücre çekirdekleri mavi renkle, Astrositler kırmızıyla gösterilmiştir.
Sinir sistemi adı, lifleri silindirik olarak saran sinirlerden türetilmiştir. Lifler beyin ve omurilikten doğar ve dallanarak vücudun her bir parçasını donatır.
Sinir sisteminin en basit işlevi, bir hücreden diğerine veya vücudun bir parçasından diğerlerine sinyal iletmektir.
Bir hücreden diğerlerine sinyal iletmenin birçok yolu vardır. Biri, kimyasalların salgılanmasıdır ve hormon olarak adlandırılır.
Sinir sisteminin asıl işlevi, vücudu kontrol etmesidir.
❕Alman fizyolog Theoder Schwann, çevresel sinir liflerini (hem miyelinli hem de miyelinsiz olarak) saran ve bir çeşit glia hücresi (Nöroglia) olan Schwann hücrelerini keşfetti. Schwann hücreleri miyelin kılıflıdır. Kılıf sürekli değildir. Özel miyelinli Schwann hücreleri bir aksonun yaklaşık 100 mikrometresini kaplar. 1 metre uzunluğundaki bir aksonda ortalama 10.000 Schwann hücresi bulunur. Komşu iki Schwann hücresi arasındaki boşluğa Ranvier boğumu denir. Omurgalılarda sinir sistemi, miyelin kılıf ile korunur.
Merkezi sinir sisteminde bulunan 4 glia hücresi tasviri: ependim hücreleri (açık pembe), astrositler (yeşil), mikrogliya (bordo) ve oligodendrositler (açık mavi).
Sinir hücreleri ayrıca duyusal, motor veya karışık sinirler olarak sınıflandırılır.
sinir hücresi ve organizasyonu
Sinir hücreleri ayrıca duyusal, motor veya karışık sinirler olarak sınıflandırılır.
Endonöryum, glikokaliks adlı bir iç malzeme kılıfından ve kollajen liflerinden oluşan hassas bir dış ağ örgüsünden oluşur.
Sinirler demet halindedir ve çoğu zaman kan damarları ile birlikte hareket eder çünkü sinir nöronlarının oldukça yüksek enerji ihtiyacı vardır.
Endonöryumda, bireysel sinir lifleri endonöral sıvı Aldi az proteinli bir sıvı ile çevrilidir.
Sinir dokusu, sinir sisteminin ana bileşenidir - beyin, omurilik ve sinirler - vücut işlevlerinin ayarlar ve kontrol eder.
Uyartıları (impuls) ileten sinir hücrelerinden (nöron) ve sinir uyartılarının yayılmasına yardımcı olan ve nöronlara besintaşıyan nöroglialardan oluşmuştur.
Sinir dokusu örneği.
Koyu parçalar gri madde olarak ve açık renkli parçalar da beyaz madde olarak bilinir. Beyaz madde rengini aksonların oradan yoğun olarak geçmesinden dolayı alır. Serebral korteks, yüzeyinde gri madde bulunan bir mürekkep tabakaya sahiptir. Bu tabakanın altında da çok miktarda beyaz madde vardır. Bunun anlamı, yüzeydeki tabakanın büyük bir kısmı, nöron hücre gövdeleri ile doldurulurken, alt tabakanın büyük bir kısmı da miyelinli aksonlarla doldurulur.
Akson başlangıç segmenti — aksonun doğrudan hücre gövdesine bağlanan segmentidir — özelleşmiş karmaşık proteinlerden oluşur….
Aksonun başlangıç segmentindeki sodyum kanallarınınanma gerilim yoğunluğu, akson tepeciği hariç, geri kalan aksonlarınkinden veya bitişik hücre gövdesindekinden daha fazladır.
Sodyum kanalı nedir? Böbrekler, kolon, akciğerler ve beyindeki epitel hücrelerinin boşluk tarafındaki zarlarında bulunan sodyum kanallarına epiteliyal sodyum kanalları denir.
Epitelyal sodyum kanallarının (ENAC) insan sperm kapasitasyonu ve akrozom reaksiyonu ile ilişkisinin incelenmesi.
Akson sinir lifi, sinir hücresinin (nöron) ince uzun bir çıkıntısıdır. Bu lif, aksiyon potansiyel olarak adlandırılan elektriksel uyartıları, sinir hücresinin gövdesinden (soma), diğer sinir hücrelerine iletir.
Bir akson ucundaki etkileşim: A sinir hücresi, akson ucunda B sinir hücresine bir sinyali iletiyor. B'de bu sinyali alıyor. Özellikler: 1.Mitokondri. 2.Nörotransmitterli sinaptik vezikül. 3.Otoreseptör. 4. Nörotransmitteri iptal edilen sinaps (serotonin). 5.Postsinaptik reseptörler nörotransmitter tarafından etkinleştirildi (bir postsinaptik potansiyel iletimi). 6.Kalsiyum kanal. 7. Bir vezikülün ekzositozu. 8.Yakalanan nörotransmitter.
Sinir hücreleri birbirleriyle karmaşık olarak bağlıdırlar. Bir nörondan diğerine uyartı iletmek için, elektrokimyasal sinyalleri ve nörotransmitterkimyasalları kullanır.
Kalsiyum kanalları ne işe yarar? Kan damarlarının genişlemesini sağlayan, böylelikle damar duvarlarına karşı kanın basıncını azaltan bir ilaç grubudur. Bu durum, kanın daha rahat akmasını ve kalbin daha etkili pompalamasına olanak tanır.
Kalsiyum Ne İşe Yarar? Kalsiyumun kemik ve diş gelişimi dışında, kan pıhtılaşmasını sağlamak, eklemleri yapılandırmak, kas kasılmasını sağlamak, kalp atışlarını düzenlemek ve sinir sisteminin onarılmasına yardımcı olmaktir….
Fetal kalp ise 4. haftadan sonra çalışmaya başlar.
6-7. haftada en erken sinir uçları omurilikte gelişir.
Beyin korteksinin gelişimi 20-22. gebelik haftalarında başlar. Yirminci haftada fetal beyin düzgün yüzeyli ve pürüzsüzdür. Beyin kıvrımlı görüntüsünü 22. haftadan sonra kazanmaya başlar ve 2 yaşına kadar devam eder.
🧠Beyin felci geçiren ama buna rağmen zeka seviyesinde değişiklik görülmeyen bireyler bu refleksleri bastırmayı öğrenebilirler,
ancak aşırı irkilme veya tepki gösterme gibi belirli koşullar altında bu refleksler yeniden görülebilirler. Beyin felcinin sadece bacaklarda etkisini gösterdiği ama Babinski refleksinin korunarak konuşma yeteneklerini yitirmemiş olan bireylerde veya felcin sadece ayak bölgelerinde görüldüğü hemipleji(yarıfelç) durumlarında refleks gösterimi, sadece bu tür atipik nöroloji durumlarının etkilediği alanlarla sınırlı olabilir.
Hemipleji hastanın vücudunun bir tarafındaki kaslarda pleji tablosu olma halidir. Vücudun aynı yarısında kalan kol, bacak ve gövdede kasın kasılma özelliğinin tamamen kaybolduğu hemipleji, hemipareziden çok daha ciddi bir tablodur. Hemiparezide kaslarda zayıflık, kuvvetsizlik vardır, ancak pleji yoktur.
Omurilik, omurganın içinde yer alan beynin devamı olarak santral sinir sisteminin bir parçasını oluşturan yapıya verilen isimdir. Omurilik beyinden çıktığı yerden itibaren boyun, sırt, bel ve kuyruk sokumuna kadar 33 adet kemik yapının oluşturduğu omurga denilen yapının içerisindeki kanalda seyreder ve bu kemik yapı tarafından korunur. Omurgaların herhangi bir sebeple çıkması, kayması veya kırılması sonucunda omurilik zarar görebilir.
yağ parçacıkları vb. materyaller nedeniyle kesilmesi (iskemik inme)
veya beyin içindeki kan damarlarının bütünlüğünün yüksek tansiyon vb. nedenlerle bozulması (hemorajik inme) nedeniyle oluşur.
İnme tıbbi bir acil durumdur ve hızlı tedavi edilmesi çok önemlidir. Erken müdahale, beyin hasarıoluşumunu ve diğer komplikasyonları azaltabilir.
İnme, dünyada yetişkin ölümlerinin önde gelen üç nedeninden biri haline gelmiştir.
İnme sonrası vücudun bir yarısında ‘’hemipleji’’ veya “hemiparezi” tablosu gelişebilir.
Hemiplejideki “hemi” terimi, vücudun bir yarısında – sol veya sağ tarafta – meydana gelen durumu ifade ederken
‘’pleji’’ ise şiddetli, tam kuvvet kaybı (felç) anlamına gelir.
Pleji (felç), bir kasın veya kas grubunun istemli olarak hareket edememesidir.
Kasları hareket ettirmek için gerekli komutu vermesi gereken beyin bölgesi hasar gördüğünde felç tablosu görülür.
Hemiparezide ise ‘’parezi’’ hafif, kısmi güçsüzlük (kısmi felç) anlamına gelir. Vücudun sağ veya sol yarısında bacakta, kolda veya yüzde hafif, kısmi güç kaybı görülür.
Bu kişiler, etkilenen tarafını ancak sınırlı bir güçle ve zayıf şekilde hareket ettirebilir.
İnme geçiren kişilerin yaklaşık %80’inde kısmi felç (hemiparezi) tablosu görülür ve bu da kısmi felci inmenin en yaygın etkilerinden biri haline getirir.
Bazı sinir hasarı nedenleri diğerlerine göre daha sık görülür. Bunlar şöyledir:
•Diyabet:
• Romatoid artrit:
• İnme:
• Lupus: lupus hastalığı tıpta bağ doku hastalıkları başlığı altında yer alan sistemik, iltihabi bir romatizmal hastalıktır. Oto immün hastalıklar arasında ilk akla gelen hastalıktır.
Sinir sistemi olmayan çok hücreli organizmalar, süngerler, placozoalar ve mesozoalar çok basit vücut yapısına sahiptir.
🌀
🩻Patogenez, bir hastalığın kaynağı ve gelişmesi sırasında organizmada meydana gelen değişiklikler bütünüdür. Hastalık anlamındaki pato ve gelişmek/oluşmak anlamına gelen genesis kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır.
Başka bir ifade ile; kimyasal, fiziksel veya mikrobiyolojik ajanların sebep olduğu, hücrelerinfonksiyon ve/veya yapısındaki bir dizi değişikliğin sonucunda hastalık gelişmesi sırasındaki tüm sürece patogenez denir.
🩻Patoloji (Tıbbi Patoloji), hastalık (Yunancapathos) çalışması ve bilimi (Yunanca logos) kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuş hastalıklar bilimi anlamına gelen bir sözcüktür.
Patoloji (hastalıkbilim) özellikle altta yatan hastalıkla ilgili hücrelerdeki, dokulardaki ve organlardaki yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesiyle ilgilenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️