30 Mayıs 2025 Cuma

Parmenides & Kant> (Gerçeğin 'a priori' bilgisi mümkündür!)

“Elealı Zenon’un argümanları, bir şekilde zamanından günümüze kadar inşa edilmiş olan neredeyse tüm uzay, zaman ve sonsuzluk teorilerinin temelini oluşturmuştur.”
–Bertrand Russell

Zeno, Doğruluğa ve Yanlışlığa Kapıları gösterir ("Veritas et Falsitas"). Madrid El Escorial Kütüphanesindeki Fresk.

Elealı Zenon

Paradokslarıyla tanınan antik Yunan filozofu

Antik Çağda Yaşamış Dünyaca Ünlü Filozoflar

Zenon'un hareket konusundaki argümanlarının doğası hakkındaki ana kaynaklar, aslında, Aristoteles ve Kilikya'lı Simplicius'un yazılarından gelmektedir.

Platon Sokrates'in Zenon'un çalışmasının "ilk argümanının ilk tezini" şu şekilde yorumlamasını ister: "Varlık çoksa, hem benzer hem de farklı olmalıdır ve bu imkansızdır, çünkü ya benzer ya da benzemez."

Genç Seneca, birkaç yüzyıl sonra şöyle yorumladı: "Parmenides'e katılırsam, Bir'den başka bir şey kalmaz; Zeno'yu kabul edersem, Bir bile kalmaz."

Aristo, onu diyalektiğinmucidi olarak adlandırdı.

Diyalektik;tartışılmış bir şekilde tezden senteze geçmiş, farkında olunmadan tekrar tartışılmasında yine aynı soru ve olası varsayımsal cevaplara ulaşılacak kavram değerlerine verilen genel adlandırmadır.

Kimyasal sentez, birden fazla maddenin bir olayda kendi özelliklerini kaybedip yeni özellikte bir madde meydana getirmeleri olayı.

Karşıtlıkları kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimidir, diyalektik ve Sokratik yöntem, tartışma ve düşünme sanatı olarak diyalektiğin Antik Çağ'daki en yetkin hâlidir. 

Zeno, matematiksel sonsuzluğun kanıtlanabilir en eski hesaplarını ele alan ilk filozof olarak kabul edilir.

Sir William Smith'e göre, Dictionary of Greek and Roman Biography and Mythology'de (1870)

Diğerleri kendilerini Parmenides ve "Zeno"nun Pisagor Okuluna ait olduğunu hesaplamakla veya bir Pisagorcu yaşam'dan bahsedildiği gibi bir Parraenidean yaşamdan söz etmekle yetinirler ve hatta eleştirmen Phliuslu Timon Parmenides'in yüksek fikirli bir adam olduğunu kabul eder; Platon ondan hürmetle bahsederken, Aristoteles ve diğerleri ona Eleatiklerin geri kalanı üzerinde niteliksiz bir rol verir.

EusebiosMesseneli Aristocles'ten alıntı yaparak, Zeno'nun Pyrrhonizm ile sonuçlanan bir felsefe çizgisinin parçası olduğunu söyler.

Zeno'nun paradoksları;değişimin, algılarımızın tersine, var olmadığını ve özellikle de hareketinsadece bir yanılsamadan ibaret olduğu desteklemek amacıyla Elealı Zenon tarafından ortaya atılmış paradokslar.

Zeno, hocası Parmenides'in Bir'ci anlayışını ve yalnızca Varlık'ın değişmez gerçek olduğunu öne süren görüşünü geliştirmiş, çokluk ve değişmenin gerçek olduğunu savunan karşıt görüşlerin tezlerine karşı mantıksal güçlükleri gözler önüne seren dolaylı kanıtlarla değişimin olanaksızlığını göstermeye çalışmış, ileri sürdüğü örneklemeleriyle felsefe tarihinde ün kazanmıştır. 

En ünlüleri Akhilleus ve kaplumbağa, dikotomi ve ok paradokslarıdır.

PARADOKS:Kökleşmiş kanılara aykırı olarak ileri sürülen düşünce


Akhilleus ve kaplumbağa paradoksu:

Bu nedenle Zenon, Akhilleus'un kaplumbağayı hiçbir zaman geçemeyeceğini söylemiştir.

Amacı mantıksal düşünme bakımından hareketin imkansızlığını göstermektir.


Ok paradoksu:

Ok her zaman durağandır ve hareket etmez; hareket imkânsızdır.

Aristoteles'in Fizik adlı eserinin VI. Kitabı'nda tarif ettiği harekete karşı argümanlardır.

Parmenides

Parmenides

Antik Yunan filozofu

Antik Çağ felsefesinde rasyonalizm;


Rasyonalizm geleneği Elea Okulu ile birlikte başlatılabilir. İlk akılcı filozof Parmanides'tir denilebilir. 

Ona göre duyumlar değişebilen şeyler olduklarından bilginin temeli olamazlar, aksine aklın değişmeyen ilkeleri bilginin temeli olabilir. Elealı Zenon, hocası Parmenides'in akılcılığını daha ileriye götürmüştür. Duyuların güvenilmezliğini kanıtlayan paradokslarının ardında rasyonalizm düşüncesi temellendirilir. Platon ise idealar teorisiyle rasyonalizmi belli başlı bir kuram olarak şekillendiren kişi olarak anılır. Platon, rasyonalizmin yöntemsel ilkesi olarak bilinen tümdengelimli yönteminin de önde gelen isimlerindendir. Ayrıca Aristoteles'i de akılcılığın kurucu isimlerinden biri olarak belirtmek gerekir.

Felsefesi;
Gerçeklik, yani Varlık, mutlak anlamda Bir'dir, kalıcıdır, süreklidir, yaratılmamıştır, yok edilemez; o ezeli ve ebedidir; onda hareket ve değişme yoktur. Herakleitos ile sürekli yaşadığı varlık ve evren hakkındaki tartışmalarıyla da ünlüdür.

Logos ile sanıyı kavramlar üzerinden ayırmaya çalışır. 

Gerçeklik ebedi ve değişmez olan, yaratılmamış ve yok edilemez olan, sürekli ve kalıcı olan Bir'dir. Varlık var olagelmiştir, parçalı değil bir bütündür, hareket ve değişim söz konusu değildir. Varlık hakkında söylenebilecek tek şey varlığın var olduğudur. Böylece ortaya özdeşlik ilkesi çıkmıştır. "Varlık var olandır, hiçlik ya da var olamayan var değildir" der Parmenides. Yalnızca var olan düşünülebilir ve var olmayan düşünülemez. Buna bağlı olarak da yaşadığımız dünyanın bir görünüşler dünyası olduğu, gerçek olmadığı önermesine varılır. Ontolojik düzlemde görünüş ile gerçeklikepistemolojik düzlemde akılsal ile duyumsal olanın ayrıştırılması böylece ortaya konulmuş olmaktadır. Onun geliştirdiği anlamda diyalektik, salt kavramlarla düşünme yöntemidir.

Parmenides'ten günümüze Doğa Üstüne adında sadece fragmanları bulunan uzun şiiri kalmıştır. Parmenides bu şiirinin kendisine Tanrıça'nın hakikati ilhamı üzerine genç yaşta kaleme almıştır. Şiirinde Parmenides Tanrıça'nın katına yükseltildiğini ve dizelerini ondan aldığını söyler.

Parmenides'in dönemindeki diğer yazarlarda da gökyüzüne yükselme veya cehenneme iniş teması sık görülmektedir. Eser iki bölüme ayrılmaktadır; ilk bölümde hakikat, ikinci bölümde illüzyon dünyası ele alınır. Duyu dünyası yanılgı üretir. Görünenlerin ardında değişmeyen, sınırlanmayan, bölünmeyen bir şey bulunmaktadır ancak bu fenomenal dünyanın algısından doğrudan çıkarılamaz. Görünen fizik dünyanın gündelik algısı illüzyon üretir (Parmenides buna doxa der), dünyanın gerçekliği ise yukarıda sıfatları sayılan "Bir Varlığa" dayanır.

Parmenides'in PythagorasEmpedokles ve diğerleri gibi peygamber, büyücü ve şifacı olduğu, felsefesini mitoloji ve karışık mistik vizyonlarla edindiği ve dizelerle sunduğu söylenmiştir çünkü kendisi öne sürdüğü felsefeyi yer altı dünyasının Tanrıçası Tartaros'dan aldığını söylemiştir. Eserde Tanrıçanın şu ifadeleri de bunu göstermektedir:

"Hoşgeldin ölümsüz sürücülerin kendisiyle ilgilendiği ve yolculuğunda seni bulunduğumuz yere kısrakların taşıdığı genç adam. Bu yolda seni bekleyen kötü kader yok ve bu yol insanların genelinin hak ve adalet dışında çıktığı bir yol da değil. Burada her şeyi, içinde hiçbir doğru inancın olmadığı ölümlülerin hakikat ve görüşlerinin etrafında dolaştığı sarsılmaz kalbi bulacaksın."


Kıta felsefesinde akılcı filozoflar;

Genel anlamda kişinin akılcı olarak adlandırılabilmesi için iki temel noktayı onaylaması ve kabul etmesi gerekmektedir, bunlar:

  • "Akılcı sezgi a priori bilgimizin tamamı veya bir kısmının kaynağıdır, ve
  • Gerçeğin a priori bilgisi mümkündür" (Cassam, s.45).

Elealılar ile başlayan akılcı geleneğin Batı'daki en önemli isimleri DescartesSpinozaMalebrancheve Leibniz'dir.

Descartes'ın metafizik hakkındaki savları ve metafiziksel ilkelerinin sonucu olarak gördüğü dualistik yapıya sahip (akıl-vücut ayrımını barındıran) Kartezyen ruh kavramı Avrupa'daki akılcılık geleneği için çok önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Nitekim Descartes'ın metafiziğe dair akılcı görüşleri yaygın kabul görmüş ve 17. yüzyılın ikinci yarısında, fiziksel görüşleriyle birlikte bunlar da kitap olarak birçok öğretim merkezinde okutulmuştur. Descartes'ın görüşleri kendisinden sonraki filozofları da büyük oranda etkilemiştir. Nitekim Descartes'ın ortaya attığı insanın ontolojikdualizmi fikri modern toplumlarda dahi sıklıkla kabul edilen bir savdır.

Bir diğer ünlü akılcı filozof Spinoza ise başlarda Descartes'ın metafizik savlarını benimsese de, zamanla kendi düşüncelerinin olgunlaşması ve gelişmesiyle birlikte Descartes'in savlarını bırakarak daha farklı bir metafiziksel anlayış geliştirmiştir. Kartezyan akıl-vücut dualizmini reddeden Spinoza, Tanrı'nın yaratılmış dünyadan ayrı olarak mevcut olduğu fikrine de karşı çıkmıştır. Ona göre bir tek ebedî varlık vardı. Spinoza'nın bu fikri ve metafiziksel açıklamaları Batı'da panteizm açısından çok önemlidir. Metafiziğe dair savları detaylıca Etik isimli eserinde yer alır. Ayrıca dinin de akılcı eleştirisini yapmıştır (Hatfield).

Kartezyan ruh kavramıyla birlikte Descartes'in metafiziğe dair görüşlerini genel olarak benimseyen Malebranche ise aklî fikirlerin bireysel zihinlerden ziyade, Tanrı'da var olduğu ve Tanrı'nın gerektiğinde insanlara bu bilgileri ilâhî bir anlamda sunduğunu öne sürerek Descartes'tan ayrılmıştır.

Anılan diğer filozoflar gibi Leibniz de başlarda Descartes'in fikirlerinin takipçisi olmuştur. Bununla birlikte daha sonra Descartes'in fikirlerini reddederek, kendi geliştirdiği metafiziksel fikirleri savunmuştur. Leibniz düşüncesinde Tanrı'nın yarattığı dünya bilinçli ve ayrı küçük varlıklardan oluşur. Daha sonra bu varlıklara monad ismini vermiştir (Monadoloji, 1714). Ayrıca Leibniz'in düşüncesinde Tanrı tüm olası dünyalardan en iyisi olarak dünyayı yaratmıştır ki burada kastedilen en iyimükemmeleksiksiz anlamındadır. Bu fikir daha sonraları birçok filozof tarafından tenkit edilmiştir.


Kantçılık;


Kant'ın "Aydınlanma nedir?" sorusuna verdiği, "İnsanın kendi aklını kullanmasıdır."

Kant; Kant Saf Aklın Eleştirisi (1781) isimli eserinde;

Saf Aklın Eleştirisi'de özellikle deneyimin zorunlu doğasının incelenmesine yönelik kapsamlı bir girişim vardır. A priori ve a posteriori bilginin varlığını kabul eden Kant, bunları farklı bilgi türleri olarak sınıflandırır ve önceki felsefe geleneklerinin yetersizliklerini bu kategoriler ekseninde değerlendirir.


A priori

Latince deyim.

A priori, kelime anlamı olarak önsel demektir. Ancak genel kullanım alanı olan felsefededeneyden önce olan anlamında kalıplaşmıştır. Deneyden sonra olan anlamındaki a posteriorinin karşıtıdır.

Bilimsel ve felsefi yazılarda bir teorinin deneysel olarak kanıtlanmadan (ya da çürütülmeden) önce, teoriyi kullanarak elde edilen tahminler için kullanılır. Örneğin; "... a priori böyledir."

A priori, genelde deneyle kanıtlanamayacak olgular için kullanılır. Bunun en temel örnekleri dinsel konular ile ölüm ve hayatın başlangıcı, tanrının varlığı, evrenin yapısı gibi metafiziksel savlardır. Bilimsel açıdan hiçbir önsel bilgi yoktur; zira bilimsel metot, bu tip bilgileri reddeder.

Antik Yunan felsefesinde, hiçbir deneye dayanmayan bilgiyi tanımlamak için kullanılan a priori kavramı, Skolastiklerce geliştirilmiş, Almandüşünür Immanuel Kant'ın sisteminde önem kazanmıştır. A priori ve a posteriori terimlerini ortaya atan 14. yüzyıl skolastiklerinden Albert le Grand de Saxe'tır.

Antikçağda Aristoteles tümelden tikele yapılan uslamlamayı önsel kanıt ve buna karşı tikelden tümele yapılan uslamlamayı sonsal kanıt a posteriori saymıştır. Çünkü birincisinde ussal bir ilkeden, ikincisindeyse duyumlarla algılanan ve bundan ötürü de deneysel olan bilgilerden yola çıkılıyordu. Birincisi önsel bilgiden yola çıkan bir tümdengelim uslamlama, ikincisi sonsal bilgiden yola çıkan bir tümevaran uslamlamaydı.

Özellikle Hristiyan metafiziği, tanrının varlığını kanıtlamak için deneyden yararlanmak imkânsız bulunduğundan, zorunlu olarak ussal ve bundan ötürü de önsel olan a prioriden yararlanmıştır.


Hegelci rasyonalizm;

Hegel'in ünlü sav sözü, "Gerçek olan her şey ussal, ussal olan her şey gerçektir." deyişi, tüm bir rasyonalizm geleneğinin en özlü ifadesi olarak görülür.


Rasyonalizm içindeki filozof ve düşünürler listesi;


Zeno'nun 480'de oynadığı ve Zeno'nun çok şanssız bir zar sonucu nedeniyle Agathias tarafından yaklaşık 530'da kaydedilen bir τάβλη (tabula) oyunu . Oyun tavlayabenzer ; Zeno (kırmızı) 2, 5 ve 6'yı attı ve sekiz taşı tek başına bırakmak zorunda kaldı ve böylece ele geçirilmeye maruz kaldı. Bazı tarihçiler tarafından bunun insanlık tarihinde kaydedilen ilk kötü vuruş hikayesi olduğu düşünülmektedir. 


Xx


Kalp Kapısı Ancak İçeriden mi Açılır?

Yukarıdaki tablo 18. yüzyılda yaşamış ünlü İngiliz ressam William Holman Hunt'ın, bir tablosu. Tabloda bir bahçe resmedilmiştir. Bir adam kapıya elleriyle abanmış, sanki içeriden bir yanıt beklemektedir. Bu tablo Londra Kraliyet Akademisi'nde sergileniyorken, bir sanat eleştirmeni tablonun ressamına döner ve "Güzel bir tablo doğrusu, ama anlamını bir türlü kavrayamadım" der. "Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona kapı kolu çizmeyi unutmuşsunuz da..." Hunt gülümser. "Adam sıradan bir kapıya vurmuyor ki..." der ve tablosunun anlamını açıklar. "Bu kapı, insan kalbini simgeliyor. Ancak içeriden açılabildiği için dışında kola gereksinim yoktur".



XXXXX

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hallo 🙋🏼‍♀️