Dünyanın en tuhaf hayvanı - Ornitorenk
Ornitorengin bilimsel adı, “kuş burunlu ördeksi hayvan” anlamına gelen Ornithorhynchus anatinus’tur.
Taksonomi ve kökenleri
Ornitorenk Avrupalılar tarafından keşfedildiği zaman Kaptan John Huntertarafından İngiltere'ye bir post gönderildi.
İngiliz bilim insanları bu garip fiziksel özellikleri görünce bunun bir aldatmaca olduğunu sandılar. 1799 yılında Naturalist Miscellany dergisinde hayvanın ilk tanıtımını yapan George Shaw, gerçekliği hakkında şüphe duyulmamasının imkânsız olduğunu belirtti.
Robert Knox ise Asyalı bir hayvan doldurucusunun işi olduğuna inanıyordu.Bir ördek gagasının, kunduz benzeri bir hayvanın vücuduna dikildiği sanılıyordu. Hatta Shaw, kurumuş deriyi dikiş var mı diye makasla kontrol etmişti.
Platypus genel adı Latincedir, Yunancaπλατύς ("platys", düz) ve πους ("pous", ayak) kelimelerinden türetilmiştir.
Bu isim, Shaw ilk tanımlamayı yaptığında Linnaean taksonomisi ismi olarak verilmişti. Fakat aynı ismin daha önce, ağaçlarda yaşayan bir böcek cinsine verildiği ortaya çıktı.
Bağımsız olarak Johann Blumenbachtarafından (örnek kendisine Sir Joseph Banks tarafından verilmişti) 1800 yılında Ornithorhynchus paradoxus olarak tanımlandı. ikili adlandırma ile ilgili öncelik kuralları izlenerek daha sonra resmî olarak Ornithorhynchus anatinus olarak tanındı. Ornithorhynchus anatinus bilimsel adı, Yunanca "kuş burnu" (ορνιθόρυγχος) ve Latince "ördek gibi" (anatinus) anlamlarına gelen kelimelerden türetilmiştir.
Türkçedeki Ornitorenk'in Fransızca"L'Ornithorynque"'ten geldiği sanılmaktadır.
İngilizcede "platypus" olarak geçmektedir. İlk İngiliz yerleşimciler ona "su köstebeği", "ördek gaga" ve "ördek köstebeği" gibi çeşitli isimler taktılar.
İngilizcede sadece tek bir platypus türü olmasına rağmen ördek gagalı tanımı sık sık platypus'un önüne getirilir.
Ornitorenk Aborjin'ler tarafından Mallangong, Tambreet veya Boonaburraolarak bilinmektedir.
Zehirleri
Erkek ornitorenk'in arka ayak bileklerinde defensin benzeri proteinlerden oluşan bir zehir karışımına sahip mahmuzlar vardır.
Zehir, insan için öldürücü olmamasına rağmen kurbanı etkisiz kılacak kadar büyük acılar verir. Kısa zamanda yaranın etrafında ödem oluşur ve zamanla tüm uzuva yayılır.
Tarihsel vakalara ve anekdotlara göre acı kısa zamanda günlerce hatta haftalarca sürebilecek bir hiperalgesia(en:hyperalgesia)'yadönüşür. Zehir küçük hayvanlar için öldürücü olabilir.
Zehir sadece erkek ornitorenklerin bacaklarında, böbrek benzeri salgı bezleri tarafından üretilir, kısa bir boru ile mahmuzlarına bağlıdır ve topuk kemiğindeki mahmuz tarafından ava aktarılır.
Dayanılmaz acı vermesi dışında zehrin tam olarak nasıl işlediği hâlâ bilinmemektedir, buna rağmen sinir uçlarını etkilediği yönünde deliller vardır. Bilinen ağrı kesicilerden hiçbiri bu zehrin oluşturduğu acıyı azaltmakta etkili değildir. Zehrin diğer memeli olmayan hayvanlardakinden farklı bir işlevi vardır, sonuçları ölümcül olmasa da kurbanı önemli ölçüde etkisiz hale getirir. Üretimi en çok üreme mevsiminde olduğu için, silah olarak kullanıldığı yönünde teoriler vardır.
Elektrik algılama
Monotremler memeliler arasında elektrik algılama duyusuna sahip tek canlıdır. Avlarını kısmen, vücutlarının yarattığı elektriği algılayarak bulurlar.
Ornitorenk tüm monotremler arasında en hassas elektrik algılamasına sahip olandır.
Ornitorenkin elektro alıcıları gagasının ucunda yer alır, mekanoalıcıları ise gaganın her yerine düzenli bir şekilde yayılmıştır. Serebral korteks'in elektro alıcı bölümü dokunsal somataalıcılar içinde bulunur ve bazı kortikal hücreler hem elektoalıcılardan hem mekanoalıcılardan girdi alırlar.
Bu, dokunsal ve elektriksel algılar arasında yakın bir bağlantı olduğuna işaret eder. Ornitorenk bir elektrik kaynağının yerini elektroalıcılardaki sinyallerin gücüne göre ayırt edebilir, bu da avlanırken başının yan yan hareketini açıklayabilir. Elektro duyu ve dokunsal girdilerin kortikal birleşimi avın uzaklığını tespit etmek için bir yöntem gibi gözükmektedir. Av hareket ettiği zaman hem elektrik sinyalleri yayar hem de mekanik baskı titreşimleri verir, böylece iki sinyalin geliş zamanı arasındaki fark ile uzaklık hesaplanabilir.
Ornitorenk akıntıların dibini gagasıyla kazarak beslenir. Bu durumda elektro alıcılar canlı ve cansız nesneleri ayırt etmekte de kullanılır.
Ornitorenk, ilk olarak 1798 yılında Kaptan John Hunter tarafından resmedilmiştir.

John Hunter;
Ornitorenk, platipus veya gagalı memeli, 39–60 cm boylarında, Doğu Avustralya ve Tasmanya'ya özgü bir yarı-deniz memelisidir. Ornitorenkler, doğum yapmak yerine yumurtlayan memeliler olan tek deliklilerin hâlâ var olan beş tanesinden biridir.
Ornitorenk, Avustralya ve Tazmanya’nın simge hayvanlarından biridir. Avustralya 20 cent’inin üzerinde resmi vardır.
Dünyada memeli olup da yumurtlayarak üreyen çok az canlı var. Bilinen topu topu beş tanecik. Ornitorenk bunlardan biri. Üstüne üstlük, ornitorenklerin memeleri ve meme uçları da yok. Karın bölgelerinden süt “terlerler”, yavruları da annelerinin bedenini yalar!!! Sütlerinde bol miktarda anti bakteriyel madde bulunur.
Avını elektrik kullanarak bulup avlıyor
Ornitorenk, avını görerek veya koklayarak değil, elektrik kullanarak bulur. Boyutuna göre orantısız görünen koskocaman ördek gagasının görevi algılamadır. Suya düşük voltajlı elektrik dalgaları yayar, algılayıcıları sayesinde avını tespit eder. Bunu yapan balıklar biliniyor, ama memeli olup da köpekbalıkları gibi avını tespit eden canlı çok az.
Dünyadaki çok az, zehirli memeliden biri. Erkeklerin arka bacağında, küçük canlıları öldürebilecek, insanların da canını feci halde yakabilecek kadar zehir üreten bir mahmuz bulunur.
⚠️Tam on tane cinsiyet kromozomu var!
2004 yılında bilimadamları, ornitorenklerde, memelilerin çoğunda olduğu gibi iki (XY) cinsiyet kromozomu yerine, tam on tane cinsiyet kromozomu olduğunu keşfetti. Üstelik kuşlarda bulunan ZZ/ZW kromozomları da vardı!❗️
Bu bulgular, hayvanı memeliler, kuşlar ve sürüngenler arasındaki bağlantı araştırmalarının merkezi yaptı.
20. yüzyılın başlarına kadar kürkü için avlanan, 1950’lerin ortalarına kadar dalyanlarda balık ağlarında boğulan ornitorenkler, sonradan koruma altınaalındı. Neyse ki, henüz tamamen yok olmakta olan canlılara ait kırmızı listede değiller. Yine de, ne yazık ki, iklim değişikliğinden çok etkileniyorlar.
Ornitorenklerin ve çok zehirli komodo ejderlerinin sütleri, içlerindeki mikrop öldürücü özelliklerden ötürü inceleme altında, kim bilir belki de geleceğin süper antibiyotiklerinin kaynağı bu sütler olacak.
Kaynaklar
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ornitorenk
https://www.theguardian.com/society/2018/mar/15/platypus-milk-unlikely-weapon-in-fight-against-superbugs
https://evrimagaci.org/ornitorenk-platypus-nedir-ornitorenkin-ve-memelilerin-evrimi-uzerine-71
https://en.wikipedia.org/wiki/Platypus
https://www.bbc.com/news/newsbeat-43415998
https://www.popsci.com/platypus-milk-bacterial-infections/
Londra’da 1768 yılından sonra St. George Hastanesi’nde öğretim görevlisi olan Hunter; 1770’li yıllarında cerrahinin ilkeleri ve uygulamaları konusunda özel dersler vermeye başlamıştır.
John Hunter’ın öğrencileri arasında çiçek aşısını bulan Edward Jenner gibi pek çok ünlü hekim bulunmaktadır.
Ünlü Volter de “Felsefî Mektuplar“ adlı kitabının 11. mektubunda Montagü’nün İngiltere’deki çiçek aşısının yaygınlaştırılması ile ilgili faaliyetlerine geniş yer verir.
Ayrıca 1776 yılında Kral III. George’un özel hekimi, 1786 yılında İngiliz Ordusu’na cerrah yardımcılığı ve bunun yanında 1790 yılının Mart ayında dönemin Başbakanı William Pitt’ın genel cerrahlığını yapmıştır. Başbakan’ın genel cerrahlığı görevinde iken; uygulanmakta olan patronaj tabanlı sistemden, ordu cerrahlarının deneyim ve liyakate dayalı olarak atanması ve terfi ettirilmesi için bir sistem reformu başlatmıştır.
Özellikle cerrahiye önemli katkılarda bulunan John Hunter; tıbbın bu alanına, genel biyoloji ilkelerinin uygulanmasına dayanan bilimsel meslek niteliğini kazandırmıştır. Aynı zamanda, bel soğukluğu ve frenginin aynı hastalığın farklı belirtileri olduğunu göstermek amacıyla kendi vücuduna frengi mikrobu şırınga etmesi sonrasında hastalığın, yaşamının son yıllarında çektiği rahatsızlıkların kaynağı olduğu tahmin edilmektedir.
John Hunter’ın Yapıtları
- The Natural History of the Human Teeth (1771; İnsan Dişlerinin Doğal Tarihi)
- A Treatise on the Venereal Disease (1786; Zührevi Hastalıklar Üzerine Bir İnceleme)
- Observations on Certain Parts of the Animal Oeconomy (1786; Hayvanlar Dünyasının Bazı Bölümleri Üzerine Gözlemler)
- A Treatise on the Blood, Inflammation and Gun-shot Wounds (1794; Kan, İltihaplanma ve Mermi Yaralanmaları Üzerine Bir İnceleme)







Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hallo 🙋🏼♀️